MAKALE

Tutuklama Siyaseti ve Uygulamasında Sapmalar (Deviations in Arrest Policy and Practice)

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel yazdı;

Abone Ol

“Verilere yeterince işkence edersen, itiraf eder!”
Ronald H. Coase

Bir kimsenin yaşamından günlerini, yıllarını almak için binlerce yol bulabilirsiniz.
Yalnız bir dakikasını iade etmek için tek bir yol bile yoktur.

Tüm insanlar özgürlük ve güvenliklerine saygı gösterilmesinden yararlanma hakkına sahiptir. Kişilerin özgürlüğü ve güvenliği etkin bir şekilde güvence altına alınmadan diğer bireysel hakların korunması savunmasız ve çoğu zaman yanıltıcıdır. İşte bu nedenle tutuklama tedbiri ceza soruşturması/ kovuşturmasının hızlı bir biçimde tamamlanması başka bir biçimde güven altına alınamadığı ölçüde ve alınamaması koşuluyla adildir.

Tutuklama kararını soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise yine Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkeme karar verir. Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafin yardımından yararlandırılır.

Usuli adalet, sonuçlarla ilgili adalet algıları ile ilgilenir ve bireyin, yargı kararlarının adil bir şekilde verildiğini algılama derecesini yansıtır.1

Farklı Usul Sistemlerine Özgü Adaletinin Değerlendirilmesi

Belirli bir adalet sisteminin adil olup olmadığını değerlendirmek için üç ana yaklaşım vardır: Sonuçlar modeli, dengeleme modeli ve katılım modelidir. 

1. Sonuçlar modeli

Usul adaletinin sonuç modeli fikri, sürecin adilliğinin, doğru sonuçları üreten usule bağlı olmasıdır. Örneğin, usul adaleti bir ceza davası ise, doğru sonuç o zaman, suçlunun mahkûm edilmesi ve masum kişinin aklanması olacaktır. Usul bir yasama süreci olsaydı, o zaman prosedür, iyi mevzuat ürettiği ölçüde adil ve kötü mevzuat ürettiği ölçüde haksız olurdu.2 Bunun birçok sınırlaması vardır. İlke olarak, eğer iki usul eşdeğer sonuçlar üretiyorsa, o zaman bu modele göre eşit derecede adildirler. Ancak, bir prosedürü haklı veya haksız kılan başka özellikler de vardır. Örneğin, pek çoğu, hayırsever bir diktatörlüğün (benzer sonuçlara sahip olsalar bile) sadece demokratik bir devlet (gibi) olmadığını iddia edecektir.

2. Dengeleme modeli

Bazı usuller maliyetlidir. Dengeleme modeli fikri, adil bir usulün, usulün maliyetleri ile ürettiği faydalar arasında adil bir dengeyi yansıtan bir prosedür olmasıdır. Bu nedenle, usuli adalete yönelik dengeleyici yaklaşım, bazı durumlarda, cezai sürecin idaresiyle ilişkili istenmeyen (politik) maliyetlerden kaçınmak için yanlış pozitif kararları tolere etmeye veya kabul etmeye hazır olabilir. Ronald Dworkin, uygun şekilde dengelenmiş bir usulün, insanların haklarına değer veren ve kişilere eşit davranan bir usul olduğunu savundu.

3. Katılım Modeli

Katılım modelinin fikri, adil bir usulün, etkilenenlere karar alma sürecine katılım fırsatı veren bir usul olmasıdır. Örneğin, bir dava bağlamında, katılım modeli, davalıya duruşmada hazır bulunma, delil sunma, tanıkları çapraz sorgulama vb. için bir fırsat verilmesini gerektirecektir.

Adaletin psikolojik temelini anlamak için modeller de önerilmiştir. Bu modellerin en yenilerinden biri “grup katılımı” modelidir. Tom R. Tyler ve Steven L. Blader tarafından geliştirilen grup katılım modeli (GEM), usul adaletinin altında yatan psikolojik süreçleri açıklamak için geçmiş psikolojik teorileri birleştirmektedir. Sosyal kimlik teorisine ve usul adaletinin ilişkisel modellerine dayanan bu model, bir grubun prosedürel adalet sürecinin, üyelerin grupla özdeşleşmesini etkilediğini ve bunun da grup içindeki katılım türlerini etkilediğini öne sürer.

Modele göre, grup katılımı ya zorunlu ya da isteğe bağlı davranış olarak görülmektedir. Zorunlu davranış, T.R.Tyler ve S.L. Blader’ce grup tarafından gerekli görülen ve dolayısıyla teşvikler ve yaptırımlarla motive edilen bir davranış olarak tanımlanır.3 Tersine, isteğe bağlı davranış ise içsel değerler tarafından motive edilir ve daha işbirlikçi ve dolayısıyla bir grup içinde ideal olarak görülür. Grubun usul adaletinin süreçlerine bağlı olarak, üyelerin sosyal kimliği buna göre etkilenecek ve farklı değerler vurgulanacaktır. Bir üye, uygulanan usul adaletinin türü konusunda ne kadar aynı fikirde olursa, grubuyla o kadar özdeşleşecektir. Bu artan özdeşleşme, grubun değerlerinin ve grup üyesine yönelik tutumlarının içselleştirilmesiyle sonuçlanır. Grubun usuli adalet süreçleri grup üyelerinin özdeşleşme düzeylerini etkileyeceğinden ve sonuç olarak bu düzey ve türde bir özdeşleşme, neyin adil ve adaletsiz olduğuna ilişkin kendi değerlerini etkileyeceğinden, bu döngüsel bir ilişki yaratır. Bu da daha sonra, daha yüksek özdeşleşme ile isteğe bağlı ve daha arzu edilen davranışlara yol açan bireylerin gruplarıyla nasıl ilişki kuracaklarını etkileyecektir.

Usuli adalet yaklaşımları, mahkemelere ve kanunlara karşı güveni sürdürürken ve hatta inşa ederken, otoriter kararlar üreten çatışmaları yönetmek için bir mekanizma sağlar. Gerald S. Leventhal (1980), bir usulün adil olup olmadığına karar vermek için kullanılan iyi bilinen altı ölçütün bir listesini sağlamıştır. Genel olarak süreç, tüm taraflara tutarlı davranmalı, önyargısız olmalı, karar verirken doğru bilgileri kullanmalı, herkesin görüşlerini dikkate almalı, bir hata durumunda düzeltilebilir olmalı ve geçerli olanlarla tutarlı olmalıdır. Yasal otoriteler yetkilerini adil bir şekilde kullanırlarsa, meşruiyet inşa ederler ve halk nezdinde hem kolluğun hem de mahkemelerin kararlarına gönüllü saygıyı ve toplumda sosyal düzeni koruma görevine yardımcı olma motivasyonunu arttırırlar.

Bu giriş sonrası tutuklama pratiğine bakıldığında 2021'in başında Avrupa cezaevlerindeki beş kişiden birinden fazlası duruşma öncesi tutukluydu; bu da onların duruşmalarını veya temyiz sonucunu bekledikleri anlamına geliyor. Avrupa Birliği'ndeki her 100.000 kişiden yaklaşık 22'si, kesin hüküm verilmeden önce özgürlüklerinden yoksun bırakıldı. Cezaevinde kalmanın sonuçları tahliyeden sonra da sürmektedir: “Suçlanmak, beraat etmekten daha çok akıllarda kalmaktadır”. 

Alman Avukat Thomas Röth, "Ölüm cezası yoksa, bir devletin bir kişiye karşı kullanabileceği en ağır ceza yargılama öncesi tutuklamadır" diyor. Hapse girmenin ciddi ekonomik, sosyal ve kişisel sonuçları- na rağmen, Avrupa mahkemeleri genellikle bu geçici tedbiri hala masum olduğunu düşünmeleri gereken kişilere karşı kullanmaktadır.

Cezaevinde olmanın sonuçları, kuşkusuz, tahliyeden sonra da devam etmektedir: “İnsanların aklında beraat etmekten çok sanık olmak kalmaktadır.  

Öte yandan cezaevinde hükmen tutuklu olanların oranı da yüksek olabilmekte örneğin Fransa'da yaklaşık 18.000, İtalya'da ise yaklaşık 17.000 kişi hükmün kesinleşmesini beklerken bazı ülkelerde cezaevinde tutuklu nüfusunun yüzdesi çok fazla olmaktadır. Hollanda cezaevlerindeki insanların neredeyse yarısı mahkeme öncesi gözaltındadırlar. Büyük bir çoğunluk ilk duruşmaya bile gitmemiştir.

Tutuklama Olgusu

Bu olguya bakıldığında, uzun adli işlemlerden sonra cezaevine giren ve zihinsel olarak hazırlanmak için daha fazla zamanı olanlarla karşılaştırıldığında, tutukluluk ani bir darbedir. Yargılama öncesi tutukluluk, masumiyet karinesi hakkını ve özgürlük hakkını kısıtlamakta; yüksek orandaki tutukluluk cezaevi toplam nüfusunun artmasına katkı yapmakta; cezaevi koşulları yanında yürütülen tretman hizmetleri de bu durumdan etkilemektedir. Bu nedenle, tutuklama sistematik bir uygulama olmaktan çıkarılarak gerekli, orantılı olması veya seçenek tedbirler değerlendirilerek uygulanması, tutuklamaya en son çare olarak (ultima ratio) başvurulması ilkesi benimsenmelidir.4 Nitekim, uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Adil Yargılama’nın (Fair Trials'ın) Avrupa hukuk direktörü Laure Baudrihaye-Gérard, duruşma öncesi tutukluluğun istismar edici olduğunu ve popülizmin bunun büyümesine neden olduğunu söylüyor. Bazı ülkeler cezaevi nüfusunda tutuklu yüzdesi çok yüksektir.  

Bu konuda yapılan en kapsamlı araştırma Feridun Yenisey ve Ayşe Nuhoğlu tarafından “Türkiye’de Tutukluluk Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü” konulu araştırma olmuştur.5 Araştırmada incelenen ve sonuçlanan dava dosyalarının yalnızca % 3’ünde savcıların gerekçe göstererek tutuklama talebinde bulunduğu ortaya koyuldu. Herhangi bir gerekçe göstermeden tutuklama talebinde bulunulan dosyaların oranı ise % 97’dur.

- Araştırmaya göre Türkiye’de hâkimler çok büyük oranda savcıların tutuklama istemini kabul ediyor. Savcıların tutuklama talebinin reddedildiği dosya oranının yalnızca % 3 olması savcıların tutuklama isteminin hâkimlerce % 97 oranında kabul edilmesidir.

- Savcıların tutuklama kararının hâkim tarafından reddedildiği hallerde savcıların yalnızca % 44’ünin bu karara itiraz ettiği görülüyor.

- Savunma avukatlarının % 30’u, tutuklama kararına itiraz etmiyor ya da yeterli savunmayı gerçekleştirmiyor.

- Türkiye’de tutuklama kararlarının % 95’i henüz ilk soruşturma aşamasında verilmekte; mahkemece verilen tutuklama karar oranı ise % 5’tir.

- Tutuklama kararları bakımından dosyaların yalnızca % 9’unda hâkimler tarafından kararda kuvvetli suç olgusu gösterilmiştir.

- Hâkimlerin tutuklama kararı vermeden önce yapmak zorunda olduğu “hukukta ölçülülük ilkesi” yaklaşımının ise yalnızca bir dosyada yer aldığı saptanmıştır.

- Cumhuriyet Savcısı’nın yalnızca üç vakada tutuklama kararını bozduğu görülmüş olup, bu da incelenen dosyalarının yalnızca % 0.4’üne denk gelmektedir.

- Tutuklama kararı verilirken savunma avukatının oturumda bulunma zorunluluğu olmasına karşın tutuklama kararlarının % 11’i avukat olmaksızın- kanuna aykırı olarak- verilmiştir.

- Yargılama sürecinde detaylı savunma yapan müdafi oranı ise %15 olarak belirlenmiş; müdafilerin % 65’inin duruşma öncesi dosyayı incelemedikleri saptanmıştır.  

Bu verilerin güncellemesini sağlamak üzere UYAP kapsamında büyük ölçekte bir araştırma projesinin Adalet Bakanlığı strateji geliştirme başkanlığınca realize edilmesi ön görülmelidir.

Yenisey ve Nuhoğlu’nca yapılan araştırma ile tutuklama siyasetinin de facto görüntüsü karanlık bir tablo sergilerken tutuklu sayının cezaevi nüfusuna etkisine de dolaylı olarak işaret etmektedir. Bu soruna cezaevlerinde kapasite artışı tek başına asla bir çözüm değildir. Bu nedenle ceza siyaseti bağlamında (kısa süreli etkisi olan aflar, şartla salıverilme süreleri gibi geçici tedbirler yerine) daha geniş ölçekte ceza yaptırımları ve cezaevleri reformuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu doğrultuda cezaevlerine giren hükümlülerin suç türleri itibariyle yoğunluk gösterenlerin oranları belirlenmelidir. Hapis cezasına başkaca bir yaptırımın yeterli görülmediği ciddi suçlar için başvurulması; uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza süreleri indirilerek cezaevinde medyan kalış süresi azaltılmalı ve şartlı salıverme en etkili seçenek bir tedbir olarak ele alınmalıdır. De facto durum ise, 2005 tarihli yeni Türk ceza siyaseti ile halkın “suç ve ceza” konusunda kristalize olan cezaların ağırlaştırılması yaklaşımı ile cezaevleri tarihinde görülmemiş bir nüfus yoğunluğu yaşanmaktadır. Sosyal psikoloji açısından trajik yanı ise, popülist ceza yaklaşım cininin şişesinden çıktı ve artık geri de konamaz olduğudur.6

Tutuklama Bedeli-Ekonomik ve Sosyal Zarar

Kişilerin duruşma öncesi gözaltında tutulması, duruşmaya katılımın sağlanmasını sağlayacak daha az kısıtlayıcı tedbirlerle karşılaştırıldığında önemli ek maliyetler taşımaktadır. Maliyetler doğrudan ve dolaylıdır. Başlıca doğrudan maliyet, cezaevi sistemlerinin yetersiz finanse edildiği ülkelerde bile alternatiflerden çok daha yüksek olan hapsetmenin kendisidir. Örneğin İngiltere ve Galler'de bir kişinin cezaevindeki maliyeti günlük 90 £ civarında ilen, elektronik izleme maliyeti 13 £ civarındadır (Avam Kamarası Kamu Hesapları Komitesi, 2018). Cezaevi rejimi için harcanan kaynaklar, yetersiz finansman ve kesintilerin artan suç oranlarıyla bağlantılı olarak daha yüksek düzeyde dezavantajlara yol açtığı gösterilen kamu hizmetlerine aktarılabilir. Tutuklamanın gereksiz yere kullanılması, suçun önlenmesine harcanabilecek bütçe faslı açısından bir fırsat maliyeti olarak da görülebilir.

Dakikalar İçinde Yargı Kararları

Bir kişiyi tutuklamaya göndermenin ciddi sonuçlarına rağmen, hâkimler genellikle her bir davayı derinlemesine değerlendirmek için bilgi veya zamana sahip değildir ve neredeyse otomatik kararlar almak zorundadır. Duruşmaların çoğu kelimenin tam anlamıyla dakikalar içinde gerçekleşmektedir.  

Tutuklama konusunda Avrupa Birliği'ne üye devletlerin oldukça benzer kuralları vardır: Birincisi, kişinin küçük suçlar değil, ciddi suçlar işlediğine dair güçlü kanıtların bulunmasıdır: Örneğin Almanya'- da bu ön yargılamada gözaltı süresi nihai mahkûmiyet kararıyla orantılı olmalıdır. Buna rağmen, Federal savcılık istatistiklerine göre, Almanya'da hüküm giymiş kişilerin % 9'u yargılama öncesi gözal- tında toplam nihai mahkûmiyet için verilen cezadan daha fazla zaman geçirmiştir.

İngiliz yasalarına göre sanığın duruşmaya kadar serbest bırakılması yönünde bir karine bulunmaktadır. Bu, mahkemenin tatmin olması da dahil olmak üzere birtakım istisnalara tabidir:

- Sanığın serbest bırakılması durumunda (koşullara tabi olsun ya da olmasın) aşağıdakileri yapacağına inanmak için önemli gerekçelerin bulunmasıdır: Suç işlemek veya tanıklara müdahale etmek veya adaletin gidişatını başka bir şekilde engellemek; veya

- Sanığın kendi güvenliği açısından gözaltında tutulması gereksinmesi,

- Mahkemenin, yargılama süresince salıverilmeye ilişkin kanunun gerektirdiği bazı kararların alınması amacıyla yeterli bilgi edinmenin mümkün olmadığına karar vermesi halinde, kısa süreli tutukluluk da uygulanabilir.

Mahkemece salıverilmenin reddedilip reddedilmeyeceğine karar verirken dikkate alınacak faktörler ise şunlardır:

- Suçun niteliği ve ciddiyeti,

- Sanığın karakteri, geçmişi, bağlantıları ve topluluk bağları;

- Sanığın daha önceki tahliye kararları kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesine ilişkin sicili; ve

- İlgili olduğu düşünülen diğer faktörler.

İlke olarak tahliye edilirken suç işlenmesini, tanıklara müdahale edilmesini, adaletin gidişatının engellenmesini önlemek amacıyla tutuklamanın gerekli olduğu mahkemece anlaşılmadıkça, yargılama süresince tahliyeye herhangi bir şart aranmamalıdır.

Avrupa’daki Görünüm

Avrupa Konseyi üye devletlerinin 48 cezaevi idaresinde (51'den) 1.036.680 tutuklu vardı. Ocak 2022'den Ocak 2023'e kadar, bir milyonu aşan nüfusa sahip ülkelerde ortalama Avrupa cezaevi nüfus oranı %2,4 arttı-100.000 kişi başına 113,5'ten 116,2 mahkûma, bir önceki yıla benzer bir artış (Türkiye (+%15). Türkiye’de 100.000 kişi başına 408 tutuklu saptanmıştır- Avrupa Konseyi'nin 2023 Hapishane Nüfusları Yıllık Ceza İstatistikleri.

Birleşik Krallık'a yönelik AİHS 5. Maddesine ilişkin bulguların çoğu, daha önce adam öldürme gibi ciddi suçlardan hüküm giymiş sanıkların tahliye olasılığını sınırlayan mevzuattan kaynaklansa da Birleşik Krallık'ın duruşma öncesi tutukluluk rejiminin AİHS'yi ihlal ettiği nadiren görülmüştür.  

Fransa’da ilke olarak, suçun ciddiyeti ve soruşturmaların karmaşıklığı göz önüne alındığında, duruşma öncesi tutukluluk süresi "makul" olmalıdır. Duruşma öncesi tutukluluğun maksimum süresi, sanığın suçlu bulunması durumunda karşılaşacağı maksimum cezaya bağlıdır ve dört ay ile dört yıl arasında değişmektedir. 2005 yılında ortalama duruşma öncesi tutukluluk süresi neredeyse 9 aydı. 2011 yılında Fransız cezaevlerinde yaklaşık 16.007 tutuklu bulunuyordu ve bu sayı toplam cezaevi nüfusunun %24'ünü oluşturuyordu.

Alman yasalarında normalde duruşma öncesi tutukluluğun altı ayı geçmemesi gerektiği belirtilmekte ise de bu süre, "soruşturmanın özel zorluğu veya olağandışı kapsamı veya başka bir önemli nedenin henüz hükmün açıklanmasına izin vermediği ve tutukluluğun devamını haklı kılmadığı" durumlarda uzatılabilir.  2020 yılında yaklaşık Alman cezaevlerinde yaklaşık 27.500 tutuklu bulunuyordu; bu sayı tüm sanıkların yaklaşık %3'ünü oluşturmakta; cezaevlerindeki tutuklu nüfus oranı ise % 20.8’dir.

Hâkim, sanığın duruşmaya kadar serbest bırakılıp bırakılmayacağına, aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi faktörü göz önünde bulundurarak karar vermektedir: Kişinin adaletten kaçma riski;7 kişinin gözaltında tutulmadığı sürede yeniden suç işleme olasılığı ve bir kişinin tanıklara ve delillere müdahale etme riski. Bir kişinin tutuklanması için bu faktörlerden birinin mevcut olması gerekir; ancak sanığın terör suçuyla itham edilmesi durumunda daha düşük bir eşik uygulanmaktadır.

Alman savunma avukatları, duruşma öncesi tutukluluğun sıklıkla bir itirafı "motive etmek" ve soruşturma sürecini hızlandırmak için bir önlem olarak kullanıldığı yönündeki endişelerini dile getirdiler. Öte yandan, Alman sanıkların tutuklayamayacağı durumlarda, vatandaş olmayan kişilerin sıklıkla gözaltına alındığına dair raporlar da mevcuttur. Almanya'da son on yılda, duruşma öncesi tutukluların (Untersuchungshaft) sayısında ve genel cezaevi nüfusunda istikrarlı bir düşüş yaşanmış ve bu durum para cezası ve kamu hizmeti gibi hapis dışı cezaların kullanımındaki artış nedeniyle belirmiştir.

Almanya’da (2003) tutukluk süresi dağılımına bakıldığında ise, bu sürelerin Türkiye’ye göre kısa olduğu saptanmış; % 80’ninin 6 aya kadar tutuklu olduğu; % 15.3 ünün 6-12 ay arasında ve % 4.4’ünün ise bir yıldan fazla tutuklu kaldığı görülmektedir.  

Türkiye

Tutuklama siyaseti açısından tutuklama yasağı (CMK 100/4), süresi (CMK 102)8 ve itiraz üzerine veya kendiliğinden tutukluluğun incelenmesi üzerinde titizlikle durulması (CMK 108) önemli parametre- lerdir.

           Türkiye- 31 Aralık itibariyle

             Yıl     Tutuklu  %              

          2004     27.565 (47.5)

          2005     26.425 (47.3)

          2006     34.412 (49.0)

          2007     38.028 (42.0)

         2008     40.832(43.2)

         2009      60.606(52.0)

                                                                      2010      56.790(47.1)

1/11/2024    tarihi itibariyle cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu dağılımı şöyledir:

                                    Hükümlü                                                  Tutuklu                      .                        

                      E            K          Ç         Toplam    %        E           K          Ç       Toplam  %  Genel Toplam

                301.862    12.776    1.059      315.697   85     49.996   3.263    2.631    55.890    15     371.587

 

E-Erkek, K-Kadın, Ç-Çocuk
Kaynak. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 
 

Yukarıda yer alan tablolardaki tutuklu sayısı ve oranındaki farklılık hükmen tutukluların ayrı olarak gösterilmemesinden kaynaklanmakta ise de genelde ülkemizde tutuklu sayısında fazlaca düşüşe tanık olunmuştur. Bu konuda önemli soru tutuklu şüphelilerden yüzde kaçının aslında suçlu bulunmadığıdır? Bu konuda veri olmaması oldukça düşündürücüdür. Ceza ve Tevkif- evleri Genel Müdürlüğünce tutuklulardan (ne kadar süre tutuklu kaldığını da içeren) beraat edenlere oluşturulacak bir veri bankası araştırmacılara ve hâkimlere rehber olabilecek ilkelerin oluşturulmasına olanak sağlayacaktır.

 CMK Tutukluluk süresi

Madde 100-(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

Madde 102–(1) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/18 md.) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.

(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.

Kanun koyucu, CMK m.101/1’deki düzenlemesinde, tutuklama kararı verilirken, “adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlerin neler olduğunun mutlaka belirtilmesi” mecburiyeti öngörmüştür. Şüphelinin adli kontrol yükümlülüklerine uyup uymadığını denetlemek, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün kovuşturma evresindeki görevleri arasındadır. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 13/1-b maddesi uyarınca, Müdürlük karar öncesinde mahkeme veya hâkimin isteği üzerine; şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal ve ekonomik durumu, ruhsal ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunar.

AİHM’nin 12778/17 sayılı kararı: “Sonradan delil elde etmek amacı veya sonradan delil elde edilmesi ilk tutuklamayı meşru hale getiremez” (Paragraf 139). Yeni CMK ile sağlanan özgürlükçü yaklaşıma karşın adli kültür ve alışkanlıklar sonucu de jure tutuklama siyaseti gerçekleştirilemedi.9

Ne var ki, tedbir olmaktan çıkarılarak otomatiğe bağlanan tutuklama siyaseti-kurumsal yargısız infaz yolu olmuştur. Hâkimler de insan olduklarına göre, kendi kararlarıyla uzayan tutukluk halleri karşısında “şunu da bu kadar yatırdık, şimdi nasıl bir şey yokmuş gibi ‘güle güle’ diyeceğiz?” diye tereddüt etmemeleri mümkün müdür?

AİHM’si “suçun niteliği, kanıt durumu ve dosyanın içeriği” gibi şablon gerekçeler kullanılmasını, tutuklama gerekçelerinin detaylandırılmamasını bir ihlal nedeni olarak görmektedir.10 Tutuklamada olası cezaya karşı bir “ölçülülük” de söz konusu olmalıdır. Öte yandan, ülkede tutuklulardan ne kadarının hapis cezası aldığı bilinmiyor!

AİHM’nin 12778/17 sayılı kararına göre, “Sonradan delil elde etmek amacı veya sonradan delil elde edilmesi ilk tutuklamayı meşru hale getiremez” (Paragraf 139). Yeni CMK ile sağlanan özgürlükçü yaklaşıma karşın adli kültür ve alışkanlıklar sonucu de-jure tutuklama siyaseti gerçekleştirilemedi.

Hükmen tutuklulardan ne kadarının beraat ettiği UYAP bağlamında kolaylıkla saptanabilmesine karşın bu konu gizemini korumaktadır. ABD Yüksek Mahkemesi, Brown v. Plata et al., 563 U.S. 1 (2011) verdiği kararla, California infaz sistemindeki kabarık cezaevi nüfusunu Anayasa’nın 8. maddesindeki “işkence ve gayri insanı muamele” yasağının ihlali olarak gördü.11

Tutuklu kalınan süre, özgürlüğün kaybı ötesinde oluşan zararlı sonuçları ile “gerçek bir ceza” olmaktadır. Duruşma öncesi tutukluluk aynı zamanda nihai mahkûmiyeti de etkileyebilir. Şöyle ki,

- Cezaevindeyken avukatla çok az temas kurulduğunda savunma hazırlamak daha zordur.

- Yargılama öncesi tutukluluk sanığın ceza alma olasılığını artırabilir.

Ülkemizde tutuklu kalınan süre de küçümsenmeyecek derece uzun olmaktadır-tutuklulukta makul süre. Bu noktada yargı performansı açısından bir ölçer olan ilk duruşmaya kadar tutuklulukta (pre-trial custody) geçen ortalama süre de saptanmalıdır. Kuşkusuz, tutuklama kararı da gerekçeli olmalıdır (Any.141/3, CMK 34, 101/2).12

Yeniden Almanya’da tutuklu rejimine bakıldığında, tutuklu sayısı ve nedenlerine (2006) ait aşağıdaki tablo ülkemizdeki tutuklama siyasetinin ne derece rasyonel olduğu daha belirgin olmaktadır:

Tutuklaman edenleri   Sayısı     %

Kaçması/kaçma riski    22,666 93,1

Kanıtları yok etme /gizleme   1,446     5,9

Suçun ciddiyeti             1,124   4,6

Mükerrirlik riski          2,257   9,3

2021 yılı için de duruşma öncesi tutuklamaların çoğunun kaçma riskiyle ilgili olduğu bildiriliyor: Duruşma öncesi gözaltı kararı olan (mit Untersuchungshaft) 25.460 kişiden 23.719'unda(%93,2) durum böyleydi (Statistisches Bundesamt [Destatis].13 

Almanya’da tutuklu kalınan süreler, geniş ölçüde değişiklik göstermesine karşın bizler için ders alınacak bir tablo oluşturmaktadır(www.bmj.de.):

Tutuklu süresi  Sayısı   %

1 aya kadar      6,272   26

1-3 ay               5,869   24

3-6 ay               6,227   26

6-12 ay             4,485   18,4   

1 yıldan fazla   1,499     6

Tutukluluk süresi bakımından % 50’si üç ay ve daha kısa süre tutuklu kalırken % 6’sinin bir yıldan fazla kaldığı görülmektedir. Almanya’da tutuklular hakkında verilen kararlardan yalnızca % 55’inin hapis cezası; % 34’ünün “cezanın ertelenmesine”, % 9’unun para cezası ile % 1,5 unun beraatten oluştuğu görülmektedir. Daha önemlisi 100,000 nüfusa oranla tutuklu kişi sayısı 2016 yılında 16, 2017 yılında 17 olarak nispeten düşüktür. Yalnız bu oran eyaletler bakımından farklılık sergilemekte 8 ve 28 arasında değişmekte (2016); ve bu oranda Alman pasaportu taşımayan yabancılar payı fazla olmaktadır (¾). Almanya’da hüküm giyenlerden yalnızca % 1.7’si (34.414) daha önce tutuklu kalmışlar (2004).14

Tutuklamada Makullük Ölçütü

AİHM’ye göre, adil yargılanma ilkesi (AİHS 6.md) ve bunun sonucunda makul süre ilkesinin getirdiği koruma gereği, kişiye ceza gerektiren bir suç yüklendiği andan itibaren uygulanmaya başlar. Mahkeme “suçlama”yı 6.maddesi çerçevesinde “bir kişiye yetkili bir merci tarafından ceza gerektiren bir suç işlemiş olduğu iddiasının ve bütün işlemlerin 6. maddenin birinci fıkrası kapsamında olduğunun resmi tebligat yoluyla bildirilmesi” biçiminde tanımlamaktadır. Yargılama öncesi tutukluluk konusunda, AİHS’nin 5. maddesinin üçüncü fıkrasında şu hükme yer verilmektedir: “Tutuklanan veya gözaltına alınan herkes makul sürede yargılanma veya tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılma hakkına sahiptir”.

Yargılama esnasında tutukluluk süresinin “makul” kabul edilip edilemeyeceği hususu kendi özel koşulları içerisinde değerlendirilmelidir. Anılan 5. maddenin üçüncü fıkrasında, tutuklanmış ise sanığın mahkemeye çıkarılmasına özel hassasiyet gösterilmesi şart koşulmaktadır. Gözaltına alınan kişi, davasının öncelikle ve hızla görülmesi hakkına sahiptir. AİHS 6. maddenin ihlalini önlemek amacıyla, her ülke yargılama süresinin, adli sürecin kalitesinin ve savunma haklarının elverdiği ölçüde kısa tutulmasını sağlayacak tedbirleri almalıdır. Örneğin, Mahkeme, 2.5 yıl ile yaklaşık 5 yıl arası yargılama öncesi tutukluluk süresini aşırı bulmuştur.15

Yukardaki formül bağlamında tutuklama siyasetinin de facto görüntüsü için İstanbul’un üç büyük adliyesinde 757 dosya üzerinde yapılan inceleme sonuçları yukarda belirtilen yakınmaları vurgulamak- tadır:

- Savcılıkça gerekçeden yoksun tutuklama istemleri oranının % 97.1(680 dosya) olduğu;

- Tutuklama istemlerinin hâkimlerce kabul oranın ise % 90.5’i bulduğu;

- Hâkimlerce verilen tutuklama kararlarının inandırıcı ve hukuka uygun gerekçeden yoksun olduğu;

- 265 dosyada kaçma şüphesinin dayandığı eylem ve olayların açıklanmadığı;16

- 750 vakadan yalnızca on birinde ölçülülük tartışmasına yer verildiği; 735 dosyadan yalnızca dördünde adli kontrol kararı alındığına bakılarak genelde vakanın ağırlığı, ölçülülük ilkesi ve adli kontrol gibi temel öğelerin tartışılmadığı;

- Avukatların çoğunun (% 52.6’sının) barolar tarafından atandığı; dosyanın bütününü incelemeksizin duruşmaya girdikleri ve ayrıntılı savunma yapamadıkları (% 49.3) görülmüştür.17

Bu tablo karşısında, tutuklama yasağı (CMK 100/4), süresi (CMK 102) ve itiraz üzerine veya kendiliğinden tutukluluğun incelenmesi üzerinde titizlikle durularak (CMK 108) yapılan parasal tasarrufun tehlikeli suçların tretmanı ile mükerrir suçluların toplumda iyileştirilmesine tahsis edilmesi (reinvest- ment) siyaseti benimsenmelidir.

Uzun tutukluluk süresine bir çözüm yöntemi olarak İtalya ve Fransa’da kişinin kesinleşmiş hükmünü beklediği süre, aldığı mahkûmiyet cezasının yarısından fazla olamayacağı normlaştırılmıştır. Kişi on yıl hapis cezası aldıysa, beş yıldan fazla Yargıtay sürecini bekleyemez.

2007-2012 yılları arasında CMK 141-144. maddeleri kapsamında (haksız arama, haksız yakalama ve haksız tutuklama.) nedeniyle açılan dava sayı 9.219; davalardan 4.375’inde tazminat ödendiği ve toplam miktarın 45.141.135.- TL olduğu belirlenmiştir.18

Yargılama öncesi tutukluluk, masumiyet karinesi hakkını ve özgürlük hakkını kısıtlar. Yüksek orandaki tutukluluk cezaevi toplam nüfusunun artmasına katkı yapmakta; cezaevi koşulları yanında yürütülen tretman hizmetlerini de bu durumdan etkilemektedir. Bu nedenle, tutuklama sistematik bir uygulama olmaktan çıkarılarak gerekli, orantılı olduğunda veya seçenek tedbirler değerlendirilerek uygulanmalı; tutuklamaya en son çare olarak (ultima ratio) başvurulması ilkesi benimsenmelidir.19 Cezaevleri nüfusu, kapasitesi ile artma eğilimi sergilediğinden cezaevlerinde kapasite artışı tek başına asla bir çözüm değildir. Bu nedenle ceza siyaseti bağlamında (kısa süreli etkisi olan aflar gibi geçici tedbirler yerine) daha geniş ölçekte ceza yaptırımları ve cezaevleri reformuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu doğrultuda cezaevlerine giren hükümlülerin suç türleri itibariyle yoğunluk gösterenlerin oranları belirlenmelidir. Hapis cezasına başkaca bir yaptırımın yeterli görülmediği ciddi suçlar için başvurulması; uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza süreleri indirilerek cezaevinde medyan kalış süresi azaltılmalı ve şartlı salıverme en etkili seçenek bir tedbir olarak ele alınmalıdır. De facto durumum ise, 2005 tarihli yeni Türk ceza siyaseti ile halkın “suç ve ceza” konusunda kristalize olan cezaların ağırlaştırılması yaklaşımı ile cezaevleri tarihinde görülmemiş bir nüfus yoğunluğu yaşamaktadır. Sosyal psikoloji açısından trajik yanı ise, popülist ceza yaklaşım cini şişesinden çıktı ve artık geri de konamaz.20

Tedbir olmaktan çıkarak otomatiğe bağlanan tutuklama siyaseti-kurumsal yargısız infaz yolu olmuştur. Hâkimler de insan olduklarına göre, kendi kararlarıyla uzayan tutukluk halleri karşısında “şunu da bu kadar yatırdık, şimdi nasıl bir şey yokmuş gibi ‘güle güle diyeceğiz?’ diye tereddüt etmemeleri mümkün müdür?21

AİHM’si “suçun niteliği, kanıt durumu ve dosyanın içeriği” gibi şablon gerekçeler kullanılmasını, tutuklama gerekçelerinin detaylandırılmamasını bir ihlal nedeni olarak görmektedir. Tutuklamada olası cezaya karşı bir ölçülülük de söz konusu olmalıdır. Öte yandan, ülkede tutuklulardan ne kadarının hapis cezası aldığı bilinmiyor!22

Sonuç

Bir ülkenin cezaevleri halihazırda mahkûm sayısındaki artışla başa çıkmakta zorlanıyorsa, tutukluluğun aşırı kullanımı personelin zamanı ve diğer kaynakları üzerinde ek baskı oluşturmaktadır. Bu da hükümlülerin güvenli ve insana yakışır tretman için gereken kaynakların daha da azaltılmasına hizmet edecektir. Cezaevlerinin aşırı kalabalıklaşması yalnızca mahkumların sağlık ve rehabilitasyon olanaklarına zarar vermekle kalmıyor; aynı zamanda halk sağlığı ve güvenliği açısından da ciddi riskler taşımaktadır. Aşırı kalabalık cezaevleri artık dünya çapındaki ülkelerin % 60'ının  cezaevi sistemlerini etkilemektedir. 2016 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, duruşma öncesi tutukluluğun aşırı kullanımını cezaevlerinin aşırı kalabalıklaşmasının başlıca nedenlerinden biri olarak tanımladı. 

Yargılama öncesi tutukluluk, uluslararası hukukta koruma altına alınan çeşitli temel hakları, işkenceye, kötü muameleye, insanlık dışı koşullara maruz kalmama, gerektirmektedir.  Ne var ki, pek çok ülkede, duruşma öncesi tutuklu bulunan kişiler aşırı kalabalık, sıkışık ve sağlıksız koşullarda, kötü muamele ve şiddet riskiyle karşı karşıya tutuluyor. Öte yandan, sanıkların, suçlu oldukları kanıtlanıncaya kadar masum muamelesi (masumiyet ilkesi) görmesi gerektiğine dair uluslararası düzeyde kutsal kabul edilen hukuk ilkesine karşın, duruşma öncesi tutuklu bulunanlar için cezaevi rejiminde genellikle işe, eğitime veya rehabilitasyona erişim imkânı yoktur.23 Gözaltına alındıktan sonra, ev hapsi veya elektronik izleme gibi daha az kısıtlayıcı tedbirlerle serbest bırakılmasını sağlamak için gerekli delilleri bulmak zorlaşa- bilir.24

Kısa süreli gözaltı süreleri bile aile ve özel yaşamı, çalışma ve geçimini sağlama olanağını sekteye uğratır ve bunun uzun vadeli sonuçları da olabilir. Öte yandan, tutuklu olmak savunma hazırlama becerisini tehlikeye atabilmekte, kişinin avukatına danışmasını, savcılık dosyasını incelemesini ve duruşmaya hazırlanmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum adaletsizlik ve Anayasa’ya aykırılık riskini artırabilmektedir.25  Bu olumsuzluklara karşın tutuklama kurumu bir gereksinme ifadesi ve özellikle aile içi şiddet olgusunda trajik sonuçları gidermek üzere başvurulması gerekli olmaktadır.26

Sonuç olarak bir kişinin tutuklanması gerekip gerekmediğinin, cezai bir suçla itham edilip edilmemesinin gerekip gerekmediğinin ve hüküm giymiş olması halinde cezasının uzunluğunun belirlenmesine yardımcı olmak bakımından yapay zekânın devreye sokulması tutuklama siyaseti ve uygulamasında, yaptırımlarda standart bir uygulama sağlamak bakımından düşünülmelidir.27  Yalnız, yapay zekâ sistemi bir bireyin tutuklanmasını veya gözaltına alınmasını tavsiye ediyorsa, karar vericiler yapay zekâ sistemini geçersiz kılma konusunda gerçek bir seçime sahip olduklarını hissetmeli ve buna uyma konusunda baskı altında olmamalıdır. Ceza adaleti karar alma süreçleri, genel bir kural olarak, masumiyet karinesinin geçerliliği   için savunma lehine olmalı ve yapay zekâ sistemlerinin kullanımını düzenleyen kurallar, sanıklar için olumlu sonuçları desteklemelidir. Öte yandan OpenAI'nin ChatGPT'si ile mevcut mevzuatın birçok kaynağından gelen girdilere dayalı olarak yeni içerik üretmek için üretken yapay zekayı kullanılması için de UYAP bağlamında projelerin tasarlanmalıdır.  

 Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

----------------------

1 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Ceza Yargılaması Kurum ve Kavramları TBB, Ank., 2008 ss.37-75.

2 Bkz. Mustafa T. Yücel “Kural Yaratmada Ölçütler/legisprudence” Hukuk Felsefesi, Ank., 2024.

3 TR Tyler ve SL  Blader. Grup Katılım Modeli: Prosedürel Adalet, Sosyal Kimlik ve İşbirlikçi Davranış. Kişilik ve Sosyal Psikoloji İncelemesi, 7 (4) (2003) ss. 349–361. https://doi.org/10.1207/S15327957PSPR0704_07

4 Mustafa T. YÜCEL. “Tutuklama Paradoksu” TBB Dergisi 2010 (91) ss.291-299. Bkz. C.Morenstr ve H.Kromrey. “Detour-Towards Pre-Trial Detention as Ultima Ratio”, National Report on Germany, Greifswald, Ekim 2016. Bkz. European Parliament. Prison conditions in the Member States: Selected European Standard and Best Practices. European Union and Council of Europe. PRE-TRIAL DETENTION ASSESSMENT TOOL.  

5 Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu: “Tutuklama Kurumunun Uygulanması Hakkında Görüşler”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak-Şubat 2015, ss.7-28: 2013 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu tarafından yürütülen “Türkiye’de Tutukluluk Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü” konulu araştırma yapılmıştır. Mezkûr araştırma kapsamında, İstanbul, İstanbul Anadolu ve Bakırköy Adliyelerinde, Ağır Ceza Mahkemelerinin, tutuklama kararı içeren kesinleşmiş dosyalarından 734 adet dosyanın incelenmesi neticesinde veriler oluşturulmuştur. Bu incelemede çıkan tabloda ise, dosyaların yalnızca % 9’unda kararda kuvvetli suç olgusunun gösterildiği ve “hukukta ölçülülük ilkesi” yaklaşımının ise araştırma kapsamındaki yalnızca bir dosyada görüldüğü belirtilmiştir.
KONDA İnsan Hakları Derneği. Hapishaneler ve Mahpuslar Algı Araştırması, Ekim 2021: “Toplumun genelinde adalet sistemine karşı oluşan güvensizliğin en önemli sebeplerinden biri de Türkiye’de insanların haksız yere hapishaneye konulduğu fikridir. Toplumun % 72’si insanların haksız yere hapishaneye girdiğini düşünüyor. Daha önce bir yakını tutuklanmış olanların %80’i Türkiye’de insanların haksız yere hapishaneye konulduğu düşünüyor. Yakını tutuklanmayanların arasında ise bu oran %70 dir”.

Son yıllarda, tutuklama gibi müthiş zorlayıcı gücün uygunsuz ve ayrımcılık içerir şeklinde uygulanması   küresel ilginin ön saflarında yer aldı. Bazı yargı bölgelerindeki araştırmalar, tutuklama uygulaması ile ceza adaletinin temel hedefleri arasında giderek artan bir 'sapma' olduğunu ortaya çıkardı; böylece birçok ülkede tutuklama yalnızca korkutma, cezalandırma veya bir suçtan öfkelenen halkı tatmin etme ile ilişkilendirilir hale geldi. Öte yandan, bazı güçler tarafından tutuklanacak adayların seçimi, suç veya suçluluk şüphesinden çok, 'belirli görünüm, davranış ve tavırlara sahip kişilere' dayanıyor gibi görünmektedir. 

 F. Altaylı. “Tutuklama cezalandırma yöntemine dönüştü” Bkz. Fatih Altaylı yorumluyor: "Yargıyı silah olarak kullanmayın!" YouTube

6 Bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (99)22 sayılı “Cezaevi Nüfus Kabarıklığı ve Nüfusundaki Enflasyon” konulu Tavsiye Kararı; Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi. White Paper on prison overcrowding (Cezaevi nüfus kabarıklığı üzerine beyaz kitap), Mayıs 2016. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Berfin Çıkışı’ Yüzüne Kezzap Atana ‘Alçak’ dedi” Hürriyet (10/01/2020) s.11:  Yasada belirtilen en yüksek oran olan 13 yıl hapis cezasına mahkumiyeti az bularak saldırgana “namussuz ve alçak” diyerek; hâkimlere vicdanınızın sesine kulak verin çağrısında bulundu(!?). Eleştirisi için bkz. S.Ergin. Taha Akyol. “Adalet Bakanı ne diyor? Karar 17/11/2024. Fikret İlkiz.”Yargılanmaya başlayan yargıçlar hüküm kurar” T 24 (18/11(2024).  “Hâkimler vicdanlarını yasanın önüne geçirebilir mi? Hürriyet (18/01/2020), s.10. İngiltere’de hükmedilecek yaptırımlar için hâkimlere rehber ilkeler için bkz. www.sentencing council.org.uk; www. judiciary.gov.uk/judgment-jurisdiction/crime/ Ayrıca bkz. Robin S. Engel, Robert E. Worden ve diğerleri. The Power to Arrest- Lessons from Research, Lessons from Research, Springer, 2019. Gereksiz tutuklama örneği için bkz. Barış Pehlivan. “Mahkemeler ‘Suç yok’ diyor” Cumhuriyet 13/11/2024.  

7 Fair Trials. Assessing Flight Risk in pre-trial detention decision-making: a European comparative study June 2024. Alman avukat Lara Wolf’un   kaçma riski üzerine yaptığı araştırmaya göre, kaçma riski nedeniyle geçici gözaltında tutulan kişilerin %92'si "hiç ayrılmazdı." Wolf, hâkimlerin genellikle yabancıların ve evsizlerin toplum içinde kalıp yargılanacak köklere sahip olmadığını varsayması nedeniyle kaçma riskiyle ilgili kararların ayrımcı olduğuna değinmekte, hâkimlerin   bu tür kararları sıklıkla "yalnızca duygulara ve varsayımlara dayanarak" verdiklerini belirtmektedir. Ayrıca bkz. REPORT REGIONAL RESEARCH Available statistical data and research on flight risk in pre-trial (detention) proceedings By Alexia JONCKHEERE and Eric MAES- National Institute of Criminalistics and Criminology (NICC), Brussels, Belgium.

8 AİHM’si 2.5 yıl ile yaklaşık 5 yıl arası yargılama öncesi tutukluluk süresini aşırı bulmuştur. (AİHM, Punzelt-Çek Cumhuriyeti, 25 Nisan 2000 tarihli karar; Pantano- İtalya, 6 Kasım 2003 tarihli karar). Pre-trial Detention Comparative Research   www.prisonstudies.org  Ayrıca bkz. “Türk Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi” Avrupa Birliği- Avrupa Konseyi Ortak Projesi. Tutuklama ve Adli Kontrol.   Hazırlayanlar Juan Carlos Da SILVA (Koruma Tedbirlerinin Genel Özellikleri) Albrecht Stange (AİHM Kararlarında Ortaya Konulan Temel İlkeler) Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız (Tutuklama ve Adli Kontrol Tedbirleri); RECOMMENDATION No. R (80) 11 OF THE COMMITTEE OF MINISTERS TO MEMBER STATES CONCERNING CUSTODY PENDING TRIAL (Adopted by the Committee of Ministers on 27 June 1980 at the 321st meeting of the Ministers' Deputies); Commission Recommendation (EU) 2023/681 of 8/12/2022 on procedural rights of suspects and accused persons subject to pre-trial detention and on material detention conditions (OJ L 86, 24.3.2023, pp. 44–57).

9 Ayrıca bkz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi alt organı Keyfi Tutukluluk Çalışma Grubu’nun Balyoz davası tutukluları üzerine raporu: http//www.istanbulbarosu.org.tr/images/haberler/bmrapor.pdf. Catherıne Heard ve Helen Fair. Pre- -Trial Detention and Its Over-use Evidence from ten Countries, November 2019, ICPR. European Union ve Council of Europe. Pre-Trial Detention Assessment Tool. 

10 Hilmi Şeker. Esbab-ı Mucibeden Retoriğe Hukukta Gerekçe,2010, s.24 “Gerekçenin makul seviyede tutulması bir zorunluluktur. Bir iki cümlelik ve tatmin edici olmayan motiflerin, gerçekliğin kendisini deneyimler üstünden sisteme entegre etmesine sözleşmenin paylaşmaya çalıştığımız model anlayışı izin vermez”

11 Bkz. Benjamin F. Krolikowski, Brown v. Plata: The Struggle to Harmonize Human Dignity with the Constitution, 33 Pace L. Rev. 1255 (2013). Bkz. T.C. Anayasa 17/3 maddesi. Ayrıca bkz. Toplam nüfusa oranla en fazla ve en az cezaevi nüfusu için bkz. prisonstudies.org veya Council of Europe. Annual Penal Statistics SPAC 1- Prison Populations Survey 2015, Updated on 25 th April of 2017. Bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (99)22 sayılı “Cezaevi Nüfus Kabarıklığı ve Nüfusundaki Enflasyon” konulu Tavsiye Kararı; Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi. White Paper on prison overcrowding(Cezaevi nüfus kabarıklığı üzerine beyaz kitap), Mayıs 2016; Hans-Joerg Abrecht. “Prison Overcrowding-Finding Effective Solutions in Correctional Facilities”, April 2012(Erişim.30/08/2018). A. Uludağ. “TİHEK Cezaevlerini akladı” Cumhuriyet (12/08/2019), s.8: “Başta kötü muamele ve kalabalık koğuşlar olmak üzere birçok soruna ilişkin şikâyeti inceleyen TİHEK, bu olaylarda insan hakkı ihlali yapılmadığına karar verdi.”  Council of Europe. Key messages and conclusions of the high level Conference “Respense to Prison Overcrowding” (24-25/04/2019).

12 Pre-trial detention in the EU CONFERENCE on ‘Alternatives to Detention’ Bucharest, Romania, (6 -7th October 2016). A Measure of Last Resort? The practice of pre-trial detention decision making in the EU. Ayrıca bkz. Fair Trial International. APPENDIX 2-Pre-trial Detention Comparative Research. Ersan Şen, Erkan Duymaz. Tutuklama Kararlarında Gerekçe ve Bitmeyen “Katalog Suç” Sorunu, (28.08.2024). “Katalog suçlar” kurumunu tümden kaldırılmasının en uygun ve tutarlı yol olacağı kanaatindeyiz.

13 Christine Morgenstern. European Perspectives on Pre-Trial Detention, 1st Edition, 2023, Routledge:  “Pre-trial detention in Germany: a liberal approach, but not for al”

14 J-Martin Jehle. Criminal Justice in Germany-Facts and Figures, 6.Bası 2015. Hans–Jörg Albrecht. “Tutuklama Hukuku ve Uygulaması Avrupa’da Karşılaştırmalı Bir Perspektif”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak-Şubat 2015.

15 Pre-trial detention in the EU Conference on ‘Alternatives to Detention’ Bucharest, Romania, (6 -7th October 2016). A Measure of  Last Resort? The practice of pre-trial detention decision making in the EU. Ayrıca bkz. Fair Trial International. APPENDIX 2-Pre-trial Detention Comparative Research.

16 Assessing Flight Risk in pre-trial detention decision-making: a European comparative study, June 2024. 

17 Ayrıca bkz. Nur Centel “Tutuklama Uygulamasında Sorunlar” İÜHFM C. LXXI, S. 1, 2013, ss. 193-206, Ayrıca bkz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi alt organı Keyfi Tutukluluk Çalışma Grubu’nun Balyoz davası tutukluları üzerine raporu. Sergim. AİHM tutukluluk konusunda hükümetten reform bekliyor” Hürriyet (2/07/2011) s.18

18 Bkz. “Haksız tutuklamanın maliyeti 45 milyon” Milliyet (2204/2012) s.24. Beş bin yıl önce yazılan Hamurabi Kanunu’nun 5. Maddesi içeriğini hatırlatalım: “Bir hâkim, bir davaya bakıp karara varırsa hükmünü yazılı olarak sunar. Daha sonra verdiği kararda bir hata ortaya çıkarsa ve bu kendi hatasından kaynaklanırsa o zaman davada onun tarafından kararlaştırılan para cezasının on iki katını öder ve halka ilan edilerek hâkimlik makamından el çektirilir ve bir daha asla hâkimlik icra etmek için oraya oturamaz.”(Hamurabi’nin hükümdarlığı sırasında ‘M.Ö. 1792-11750’ gelişen kanunlar). Ayrıca bkz. E. Cahn. The Predicament of Democracy, A Delta Book, 1962, ss.17-32.

19 Bkz. C.Morenstr ve H.Kromrey. “Detour-Towards Pre-Trial Detention as Ultima Ratio”, National Report on Germany, Greifswald, Ekim 2016. Bkz. European Parliament. Prison conditions in the Member States: Selected European Standard and Best Practices. Pre-trial detention in the EU Conference on ‘Alternatives to Detention’ Bucharest, Romania, (6 -7th October 2016). A Measure of  Last Resort? The practice of pre-trial detention decision making in the EU. Ayrıca bkz. Fair Trial International. APPENDIX 2-Pre-trial Detention Comparative Research.

20 Bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (99)22 sayılı “Cezaevi Nüfus Kabarıklığı ve Nüfusundaki Enflasyon” konulu Tavsiye Kararı; Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi. White Paper on prison overcrowding (Cezaevi nüfus kabarıklığı üzerine beyaz kitap), Mayıs 2016. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Berfin Çıkışı’ Yüzüne Kezzap Atana ‘Alçak’ dedi” Hürriyet (10/01/2020) s.11:  Yasada belirtilen en yüksek oran olan 13 yıl hapis cezasına mahkumiyeti az bularak saldırgana “namussuz ve alçak” diyerek; hâkimlere vicdanınızın sesine kulak verin çağrısında bulundu(!?). Eleştirisi için bkz. S.Ergin. “Hâkimler vicdanlarını yasanın önüne geçirebilir mi? Hürriyet (18/01/2020), s.10. İngiltere’de hükmedilecek yaptırımlar için hâkimlere rehber ilkeler için bkz. www.sentencing council.org.uk; www. judiciary.gov.uk/judgment-jurisdiction/crime/ Ayrıca bkz. European Union ve Council of Europe. Pre-Trial Detention Assessment Tool. 

21 World Pre-Trial/Remand İmprisonment List.  İstatistik verilerle ceza adaletinin değişmeyen profili için ayrıca bkz. İ.Berkan. “Adalet, intikamın değil, devletin temelidir” Hürriyet (14/09/2016) s.7: “Sistem adalet ürettiğinden daha fazla mağduriyet üretiyor.”

22 “Türk Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi” Avrupa Birliği- Avrupa Konseyi Ortak Projesi Tutuklama ve Adli Kontrol. Hazırlayanlar Juan Carlos Da SILVA (Koruma Tedbirlerinin Genel Özellikleri) Albrecht STANGE (AİHM Kararlarında Ortaya Konulan Temel Ilkeler) Doç. Dr. Ali Kemal YILDIZ (Tutuklama ve Adli Kontrol Tedbirleri)

23 Bkz. Pre-Arrest Diversion: A NACo Opioid Solutions Strategy Brief -ABD Adalet Yardım Bürosu: “Tutuklanma öncesi yönlendirmenin amacı, kamu güvenliğini artırmak, hapsedilmeyi ve bunun olumsuz sonuçlarını önlemek... kamu güvenliği için asgari risk oluşturan ve rehabilitasyon için daha fazla fırsat sunan seçenekler lehinedir.”; IACP. Building Healthier Communities through Pre-Arrest Diversion

24 Serkan Cengiz, Fahrettin Demirağ, Teoman Ergül, Jeremy McBride, Durmuş Tezcan “Tutuklama” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Ceza Yargılaması Kurum ve Kavramları 2008, TBB, ss.37-74.

25 Ahmet Taşkın. “Tutuklamanın Psiko-Sosyolojik Boyutu” TAAD Temmuz 2010, Yıl:1, Sayı:2, ss.257-322: Tutukluluk statüsü hükümlüğe göre daha kısıtlayıcıdır. Ayrıca tutukluluk hali şüpheli veya sanığı ümit ve kaygı arasında bir gerilime sokmaktadır ki bunun psikolojik etkisi hükümlülüğe oranla daha ağırdır (s.277). Ayrıca bkz. Ömer Saatçıoğlu, Solmaz Türkcan, Mehmet Işıklı ve Niyazi Uygur “Tutuklularda Depresyon” Düşünen Adam; 1996, 9 (1), ss. 25-30. Edited By Christine Morgenstern, Walter Hammerschick, Mary Rogan. European Perspectives on Pre-Trial Detention. A Means of Last Resort? Routledge, 2024.

Kişi Özgürlüğü ve Güvenliğine Dair Anayasa Mahkemesi Emsal Kararları şunlardır:

·         Haksız Gözaltı ve Tutma Nedeniyle CMK 141. md. Kapsamında Hükmedilen Tazminat Miktarının Düşük Olması. İlgili Kararlar: (U.Ç., B. No: 2018/17068, 7/11/2019), (Hicret Aksoy, B. No: 2021/2107, 13/4/2022), (Derya Yılmaz, B. No: 2018/36169, 10/5/2022), (Mehmet Türker [GK], B. No: 2021/14222, 21/12/2023), (Gülseren Çıtak [GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023). 
Çocuğa Uygulanan Tutuklamanın Hukuki Olmaması (Ay. Md. 19/3'ün İhlali) İlgili Kararlar:Furkan Omurtag, B. No:2014/18179,25/10/2017; Semra Omak, B.No: 2015/19167, 17/7/2019.

·         İdari Gözetim Altına Alınmanın/Tutulmanın Hukuki Olmaması İlgili Kararlar: (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015) , (F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016),(A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016), (I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824, 22/9/2016), (B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017), (Abdulkadir Yapuquan [GK], B. No: 2016/35009, 2/5/2019).

·         Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız ve/veya Makul Olmayan Aralıklarla Yapılması- ilgili Kararlar: (Mehmet Halim Oral, B. No: 2012/1221, 16/10/2014), (Ferit Çelik, B. No: 2012/1220, 10/12/2014), (M.S., B. No: 2020/15221, 5/10/2023),(Önder Çetin, B. No: 2020/35096, 14/12/2023), (Abdulaziz Kandemir, B. No: 2021/7611, 24/1/2024), (Ünver Karagülmez (2), B. No: 2021/47525, 12/6/2024).

·         Tutuklamanın Hukuki Olmaması (Ay. Md. 19/3'ün ihlali): İlgili Kararlar-(A.C., B. No: 2016/64868, 27/2/2020), (Yiğit Aksakoğlu, B. No: 2019/7132, 3/12/2020), (Erdi Orman, B. No: 2017/24079, 11/2/2021), (Samira Alakbarova, B. No: 2018/19302, 22/2/2022), (Can Memiş, B. No: 2021/29767, 13/12/2023), (Doğan Fatih Sağdiç, B. No: 2021/40891, 20/3/2024).

·         Tutukluluğun Kanuni veya Makul Sürede Sonlandırılmaması (Ay. Md. 19/7’nin ihlali)- İlgili Kararlar: Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014), (Dursun Çiçek, B. No: 2012/1108, 16/7/2014), (Bekir Akkaya, B. No: 2014/20387, 14/9/2017), (Ali Boztepe, B. No: 2014/14643, 30/10/2018), (Enver Beyaztaş, B. No: 2014/9772, 4/4/2019), (Selahattin Demirtaş (3), B. No: 2017/38610, 9/6/2020)

·         Tutukluluk İncelemelerinde Müdafi Yardımından Yararlandırılmamış Olma: İlgili Karar- (Erdal Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2013/2653, 18/11/2015).

·         Haksız Gözaltı veya Tutmaya Rağmen CMK 141. md. Kapsamında Tazminat Talebinin Reddi-İlgili Karar (Serhat Aytemiş, B. No: 2021/39964, 20/12/2023).

·         Yakalanan ve Tutuklanan Kişilerin Hâkim Önüne Çıkarılması Güvencesine Aykırılık (Ay. Md. 19/5’in İhlali): İlgili Kararlar-(B.G., B. No: 2020/36865, 21/6/2023), (İslam Çapraz, B. No: 2021/16746, 28/2/2024).

Zühtü Arslan “tutuklamanın soyut ve genel suçlamalarla değil, somut bilgi, belge ve olgulara dayanılarak gösterilmesi gerekir” diyor (B. No: 2020/13893).

26 Tutuklamalar aile içi şiddet döngüsünü kırmada etkilidir Dünya çapında kadınların yaklaşık üçte birini etkileyen aile içi şiddet nadiren tek seferlik bir olaydır. Çoğu mağdur, aynı partner tarafından tekrar tekrar tacize uğrayarak bir şiddet döngüsüne yakalanır. Yazarlar, İngiltere'nin bir bölgesinde döngüyü kırmayı amaçlayan tartışmalı bir polislik stratejisinin etkisini inceliyor: Şüphelileri anında tutuklamak. Bu yaklaşım, sonraki yıl tekrarlanan mağduriyeti yaklaşık %50 oranında azaltmış. Veriler, anında tutuklamanın kısa vadede bir sakinleşme süreci sağladığını ve uzun vadede daha fazla tacizi engellediğini gösteriyor.  Bkz. Amaral, S, GB Dahl, V Endl-Geyer, T Hener ve H Rainer (2023), “Caydırma mı Yoksa Tepki mi? Tutuklamalar ve Aile İçi Şiddetin Dinamikleri”, NBER Çalışma Belgesi 30855.

27 THE PRESENT AND FUTURE OF AI IN PRE-TRIAL RISK ASSESSMENT INSTRUMENTS Alexandra Chouldechova Estella Loomis McCandless Assistant Professor of Statistics and Public Policy, Heinz College, June 2020, Carnegie Mellon University, achould@cmu.edu- Risk değerlendirme araçları genellikle sanığın profiline göre yeniden tutuklanma ve/veya serbest bırakıldıktan sonra mahkemeye çıkamama olasılığını değerlendirmek üzere tasarlanmıştır. Bu değerlendirmelere dayanarak, risk değerlendirme araçları ya sanıklara risk düzeyleri atar ya da karar vericilere sanığın serbest bırakılıp bırakılmayacağı konusunda doğrudan tavsiyelerde bulunur. Algoritmalar, geçmişte mahkemelerce tutuklanan bireylerin haklı olarak özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları varsayımına dayanmaktadır.

CHINA HAS CREATED THE WORLD’S FIRST AI PROSECUTOR https://www.zmescience.com/science/china-has-created-the-worlds-first-ai-prosecutor/

Regulating Artificial Intelligence for Use in Criminal Justice Systems in the EU Policy Paper.