1.GİRİŞ
Kamuoyu ve haberlerde 30 Ağustos 2024 tarihinde icra edilen Kara Harp Okulu yemin töreni sonrasında yaşanan bir takım olaylar nedeniyle önce bazı teğmenlerin ihraç edileceği yer almış daha sonra ise Milli Savunma Bakanlığına dayandırılan haberlerde 5 teğmen ile amirleri konumundaki (alay komutanı vekili, tabur ve bölük komutanı) 3 subayın daha yüksek disiplin kuruluna sevk edildiği belirtilmiştir.[1] Bakanlık resmi kaynakları 21.11.2024 tarihi itibariyle bu haberlere dair yazılı bir açıklama henüz yapmadığından ancak daha önce teğmenlere yönelik tahkikat yapıldığı duyurulduğundan[2] Yüksek Disiplin Kurulu işlemlerine dair usuller bu çalışmamızda anlatılmaya çalışılmıştır.
Yukarıda bahsi geçen olaylara ilişkin politik tartışmalar devam ededursun biz bu çalışmamız ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde ayırma cezasını; esasen bu husus çok daha kapsamlı olduğundan Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizliklerden görülen hizmete engel davranışlarda bulunmak disiplinsizliğini ve TSK Yüksek Disiplin Kurullarını yukarıda haberlere konu olay ışığında irdelemeye çalışacağız.
Hemen yeri gelmişken söylemekte fayda var ki çalışmamızda koyu veya altı çizgili kısımla dikkati belli başlı yerlere çekmekten kaçınılmış yalnızca çalışmamız için uygun gördüğümüz tasnifle konu başlıkları koyu yapılmış, bu giriş başlığıyla beraber yazımız beş ana başlık altında toplanmıştır.
2.GENEL OLARAK AYIRMA CEZASI
6413 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği ayırma cezasına yer veren en önemli iki mevzuattır. Normlar hiyerarşisi bağlamında Disiplin Kanunu daha üstte yer alsa da uygulamaya dair bir çok husus yukarıda anılan yönetmelikte yer bulmuştur.
TSK Disiplin Kanunu 2’nci maddesi kapsamı tariflerken; kanunun askeri hâkim sınıfından subaylar hariç subayları kapsayacağına yer vermiştir. Bu bağlamda haberlere konu subaylara kanunun uygulanmasında bir beis bulunmamaktadır.
TSK Disiplin Kanunu 11’inci maddesi subaylar hakkında verilebilecek disiplin cezalarını ağırlık derecesine göre şöyle sıralamıştır:
a) Uyarma
b) Kınama
c) Hizmete kısmi süreli devam
ç) Aylıktan kesme
d) Hizmet yerini terk etmeme
e) Oda hapsi
f) Silahlı Kuvvetlerden ayırma.
Bu halde kanunda f maddesinde yer verilen disiplin cezasının haberlere konu subaylara en ağır yaptırım olarak uygulanmasında da bir beis bulunmamaktadır. Açıklamalarımızın bu aşamada değerlendirme içermediğini öncelikle kanuni tasnifi izaha yönelik olduğunu hatırlatırız.
TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği 4’üncü maddesinde ise Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası: “Personelin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi veya durumuna göre sözleşmesinin feshedilmesi sonucunu doğuran işlem” şeklinde tanımlanmıştır.
TSK Disiplin Kanunu 13’üncü maddesi de şöyledir: “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası; Milli Savunma Bakanlığı ve kuvvet komutanlıklarında oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verilir. Kararlar, ilgisine göre Milli Savunma Bakanı veya ilgili kuvvet komutanı onayı ile yerine getirilir. General ve amiraller hakkında ise Milli Savunma Bakanlığı yüksek disiplin kurulu tarafından verilir ve bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile yerine getirilir.”
Kanun koyucu Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezasına, TSK Disiplin Kanunu madde 13 ile ayrı ve özel bir yer vermişken disiplin cezaları ve karşılığı disiplinsizlikleri daha sonraki maddelerde sıralamayı tercih etmiştir.
Uyarma, kınama vb. disiplin cezası türleri sayıldıktan sonra TSK Disiplin Kanunu madde 20’de Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler sayılmıştır.
Haberlere konu subayların eylemleriyle yol açtıkları iddia edilen[3] disiplinsizlik 20’inci madde c fıkrasında aynen şöyle yer almaktadır:
“c) Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.”
Hemen burada anılan disiplinsizliği/kanun metninin yorumlanmasını irdelemeden önce Ayırma Cezası Verilmesine İlişkin Usuller ile somut olayın anlaşılmasını kolaylaştırmaya çalışılacaktır.
3.AYIRMA CEZASI VERİLMESİNE İLİŞKİN USULLER
3.1. TSK’dan Ayırma Cezası İşlemlerinin Başlatılması
TSK Disiplin Kanunu madde 13 ve TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği 12’nci maddesi uyarınca; Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası; disiplin amirlerinden en az ikisinin teklifi üzerine yüksek disiplin kurulları tarafından verilebileceği gibi, eldeki bilgi ve belgelere göre yüksek disiplin kurulları tarafından resen de verilebilir. Bakanın[4] eldeki bilgi ve belgelere ya da gerekli görmesi üzerine yaptırdığı disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında bu cezanın verilmesine kanaat getirdiği personelin dosyaları bir karar verilmek üzere doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk edilir.
Esasen hiçbir haberde ayırma cezası işlemlerinin nasıl başlatıldığı yer almamıştır. Ancak bu başlığa yer vermemizin sebebi kanaatimizce soruşturmanın başlatılma biçimlerinden birinin hukuka aykırı bir durum oluşmasına sebebiyet verebileceğindendir. Bu hususa aşağıda ayrıca yer verilecektir. Ayrıca, ayırma cezası işlemlerinin başlatılmasından sonra savunma hakkına yer vermeyi düşünmemize rağmen bu konudaki hukuki tartışmaların çokluğu nedeniyle daha sonraya bırakmak uygun görülmüştür.
3.2. Yüksek Disiplin Kurullarının Toplanması, Görüşme Usulü, Oylaması ve Verebileceği Kararlar
TSK Disiplin Kanunu madde 13 ve TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği 17 vd. maddeleri uyarınca; Kuvvet komutanlıklarında teşkil edilecek yüksek disiplin kurulları; kurmay başkanının başkanlığında personel, istihbarat, harekât, lojistik ve savunma planlama ve proje yönetim başkanları, tayin dairesi başkanı, hukuk hizmetleri başkanı ile yüksek disiplin kurulu işlemlerinin yürütülmesinden sorumlu şube müdüründen oluşur. General ve amiraller hakkında karar vermek üzere Milli Savunma Bakanlığında teşkil edilecek Yüksek Disiplin Kurulu; Milli Savunma Bakanının başkanlığında, Genelkurmay Başkanı, ilgili Kuvvet Komutanı, Bakan Yardımcısı, Genelkurmay Personel Başkanı, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ile Personel Genel Müdüründen oluşur. Yüksek disiplin kurullarında kararlar oy çokluğu ile alınır. Oylar dağılırsa, hakkında tahkikat yapılanın en çok aleyhinde olan oy, çoğunluk elde edilinceye kadar kendisine daha yakın olan oya tabi olur.
Somut olayımızdaki haberlere konu subayların tamamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı mensubudurlar. Öyleyse bu durumda Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu yukarıda anılan komutan ve daire başkanları ya da bunların vekillerinin toplanmasıyla karara varmaya çalışacaktır. Toplantı usul ve esaslarına aşağıda yer verilmiştir.
Yüksek Disiplin Kurulları, başkan ve üyelerinin tamamının katılımı ile toplanır.
Yüksek Disiplin Kurulları’nın başkan ve üyelerinin; karargâhta bulunmadığı durumlarda yerine vekilleri toplantıya katılır.
Yüksek Disiplin Kurulları’nın başkan ve üyeleri; kendileri, aralarında evlilik bağı kalksa bile eşleri, kendileri veya eşlerinin altsoy ve üstsoyları, kendileri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar, üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanlar ile nişanlıları hakkındaki kurul toplantılarına katılamazlar.
Başkan veya üyelerden birinin yerine toplantıya vekil olarak katılacak kişi, aynı zamanda kurulun doğal üyesi ise veya üçüncü fıkradaki hallerin oluşması durumunda kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğunun sağlanması kaydıyla eksik toplanabilir.
Toplantı gündeminin düzenlenip üyelere dağıtılması, toplantının belirli gün, saat ve yerde yapılması, kurul çalışmalarının gereği gibi yürütülüp sonuçlandırılması kurul başkanı tarafından sağlanır.
Kurul başkanının toplantıya katılamaması halinde, başkanlık görevi toplantıya katılan en kıdemli üye tarafından yürütülür.
Yüksek disiplin kurulu kararını verirken, gerekli gördüğü takdirde ilgilinin özlük dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili birlik, kurum ve karargâhlardan bilgi almaya, hâkim veya savcı kararı gerektirmeyen durumlarda kriminal inceleme yaptırma da dâhil olmak üzere her türlü inceleme yaptırmaya, tanık ve bilirkişi dinlemeye, keşif yapmaya veya yaptırmaya, ihtiyaç halinde veya hakkında karar verilecek şahsın talebi üzerine şahsın yazılı veya sözlü ifadesini almaya yetkilidir.
Görüşülen dosyalar hakkında kurul üyelerinin yeterli kanaate ulaşması sonucunda oylamaya geçilir. Yüksek Disiplin Kurulları’nda oylama açık olarak yapılır. Oylamaya en kıdemsiz personelden başlanır ve en son kurul başkanı oyunu kullanır. Oylamada çekimser kalınamaz. Kararlar oy çokluğu ile alınır. Oylar dağılırsa, hakkında karar verilecek personelin en çok aleyhinde olan oy, çoğunluk elde edilinceye kadar kendisine daha yakın olan oya tabi olur. Başkan veya başka bir üyeye vekâlet eden kurulun doğal üyesinin yalnızca bir oy hakkı vardır. (TSK YDK Yönetmeliği m. 17).
Yüksek disiplin kurullarında yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda durumu görüşülen personel hakkında;
a) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesi,
b) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesine yer olmadığı,
kararlarından biri verilir. Kanun koyucu her ne kadar diğer disiplin cezaları yönünden eyleme göre daha hafif bir ceza vermeye imkân tanımışsa da tekrar etmekte fayda var ki Yüksek Disiplin Kuruluna yalnızca ceza verilmesi ya da ceza verilmediğine yer olmadığı kararı vermeye imkân tanımıştır.
Karar özeti başkan ve üyeler tarafından imzalanan bir tutanakla tespit edilir.
Yüksek Disiplin Kurulu kararı, karar tarihini izleyen 10 iş günü içinde yönetmelik ekinde belirtilen örneğe göre gerekçeli olarak yetkili komutanlığın personel birimlerince, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü veya hukuk hizmetleri başkanlıkları ile koordineli olarak hazırlanır. Gerekçeli kararda, disiplinsizliğin oluştuğunu veya oluşmadığını gösteren hususlar ile kararın oybirliği veya oyçokluğu ile alındığı belirtilir. Karar, başkan ve üyeler tarafından imzalanır. Karşı oy kullananların görüşlerine kararda yer verilir (TSK YDK Yönetmeliği m. 18).
3.3. Yüksek Disiplin Kurulu Kararlarının Yerine Getirilmesi ve Sonuçları
Yüksek disiplin kurulları yukarıda belirtildiği gibi yalnızca iki şekilde karar vermekle ödevli kılınmıştır. Bu nedenle verebilecekleri kararlar neticesinde farklı sonuçların doğacak olması da muhakkaktır.
Bakanlık ve kuvvet komutanlıklarında oluşturulan Yüksek Disiplin Kurullarınca verilen ayırma cezası ilgilisine göre Bakanın veya ilgili kuvvet komutanının; general ve amiraller hakkında teşkil edilen Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verilen ayırma cezası ise Cumhurbaşkanının onayıyla kesinleşir ve müteakiben yetkili kurum/komutanlık tarafından yerine getirilir. Onaylanan bu karar 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir.
Daha önce değineceğimizi belirttiğimiz bir hususa burada yer vermek doğru olacaktır. TSK Disiplin Kanununa göre verilen ceza sonrasında itiraz mercii değişmektedir. TSK Disiplin Kanunu 41/4. maddesi “itiraz haklı görülürse, itirazı inceleyen üst disiplin amiri verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilir.” şeklindedir. Her ne kadar somut olayımızda ayırma cezası işlemlerinin nasıl başlatıldığı bilinmiyor olsa da şayet Bakan tarafından elindeki bilgi ve belgelere yönelik ayırma cezası tahkikat işlemleri başlatılmış ise yine Bakan tarafından verilecek onayıyla kesinleşmesini sağlamak kanaatimizce ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Disiplin amirinin dahi verilecek cezayı üst disiplin amirine denetletme imkânı varken aynı kişi tarafından hem soruşturma emri verilmesi hem de ayırma işlemini onaylamak belki de daha en baştan hakkında ihraç kararı verilen personelde ihsas-ı rey yapıldığı duygunu hâkim kılabilecektir.
Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında olduğu gibi ceza verilmesine yer olmadığı kararı da ilgililere tebliğ edilir.
Ceza verilmemesi halinde Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesine ilişkin işlemleri disiplin amirlerinin teklifi ile başlatılan personel hakkında, zamana bağlı kalınmaksızın, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesi teklifinde bulunan disiplin amirleri değişecek şekilde atama işlemi yapılır.
Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesine yer olmadığı kararı sonrasında;
a) Yüksek disiplin kuruluna sevkini gerektiren disiplinsizlikle ilgili yeni bilgi ve belgelerin elde edilmesi,
b) Kişi hakkındaki adli soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlanması ve bu kapsamda Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası gerektiren bir disiplinsizliğin tespit edilmesi,
c) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren başka bir disiplinsizliğin işlenmesi, hallerinden birinin gerçekleşmesi durumunda hakkında karar verilen kişiye ilişkin yeni bir yüksek disiplin kurulu dosyası hazırlanır (TSK YDK Yönetmeliği m. 20).
Yüksek disiplin kuruluna sevkine konu disiplinsizliğin 6413 sayılı Kanunda düzenlenen başka bir cezayı gerektirmesi halinde, personele ait yüksek disiplin kurulu dosyası, Kanunun ilgili hükümleri kapsamında yeniden değerlendirilmesi maksadıyla personelin disiplin amirlerine gönderilir. Ancak az önce belirttiğimiz üzere Yüksek Disiplin Kuruluna daha hafif bir ceza verme olanağı tanınmamıştır.
4.SAVUNMA HAKKI, ZAMANAŞIMI VE YARGI DENETİMİ
TSK Disiplin Kanunu 22’nci maddesi savunma hakkına ilişkin hükümleri içermektedir.
Yüksek disiplin kuruluna sevk edilen personel veya vekili; tahkikatın gizliliğini, üçüncü şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğini, gizli ve özel nitelikteki bilgileri korumaya yönelik olanların dışındaki soruşturma evrakının tamamını inceleme, tanık dinletme ve yüksek disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma alınmadan personel hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilemez. Ancak, firar ve izin tecavüzü gibi ilgilinin bulunamaması nedeniyle savunma almayı imkânsız hale getiren zorunlu hallerde savunma alınmaz.
Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verilmesine ilişkin sürecin disiplin amirlerinin teklifi ile başlatılması halinde, süreci başlatan disiplin amiri tarafından; diğer durumlarda ise yetkili kurum/komutanlıklar vasıtası ile Yüksek Disiplin Kurulları tarafından hakkında karar verilecek personelin savunması alınır.
Disiplin soruşturması kapsamında alınan ifade, bu madde kapsamında savunma yerine geçmez. Personelin disiplin soruşturması esnasında ifadesi alınmış olsa dahi ayrıca Yüksek Disiplin Kurulunda savunması alınır. Disiplin kurulları, bir yargı organı olmamalarına rağmen, yargısal usuller uygularlar; özellikle çelişme usulüne (savunma hakkı) riayet ederler.
Gerek öncelikle Anayasa olmak üzere İdari Yargılama Usulü Kanunu, Avukatlık Kanunu ve TSK Disiplin Kanununda tanınan savunma hakkına ilişkin düzenlemeler, gerekse cezalandırmanın personele olan olumsuz ve çok ağır nitelikteki etkileri nedenleriyle, hakkında tahkikat yapılan personelin, vekâlet verdiği bir müdafiin hukuki yardımından faydalanması, müdafiin yazılı veya sözlü olarak savunmaya katılmasının mümkün olduğu ve halihazırda teşkil edilen bütün Yüksek Disiplin Kurulları’nda personelin müdafii yardımından faydalanmasına imkan tanındığı görülmektedir. Bizi bu düşünceye sevk eden disiplin kanununun yürürlüğe girişi üzerinden on yıldan fazla zaman geçmesine rağmen yüksek disiplin kurullarında savunma yapılamadığına ya da personel veya müdafiinin savunmasının kısıtlandığına dair herhangi bir AYM bireysel başvuru kararı olmayışıdır.
Yazılı savunmalarda, isnat olunan hususlar ile savunma için verilen süre açıkça ve yazılı olarak ilgiliye tebliğ edilir. İstirahat, hava değişimi, izin gibi nedenlerle görevde bulunmayan personele 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre tebligat yapılır. Yüksek disiplin kurulunun görevine giren disiplinsizliklerde verilecek savunma süresi üç iş gününden az ve her hâlde beş iş gününden[5] fazla olamaz. Savunması istenen kişinin talebi hâlinde ilave savunma süresi verilebilir. Ancak, ilk verilen savunma süresi ile ilave verilen savunma süresinin toplamı beş iş gününü geçemez. Verilen süre içinde savunmasını yapmayan personel savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
Yazılı savunma haricinde, yüksek disiplin kurulu tarafından gerek görülmesi veya personelin talepte bulunması halinde personel sözlü olarak da ifade vermeye çağrılabilir. Bu kapsamda:
a) Kurulda durumu görüşülecek personele toplantı tarihinden en az on iş günü önce tebligat yapılır.
b) Durumu görüşülecek personel, kurul toplantısından en az üç iş günü önce sözlü ifade vermek isteyip istemediğini bir dilekçe ile kurula bildirir. Bu dilekçe kurul dosyasında muhafaza edilir. Bu süre içerisinde dilekçe ile başvuruda bulunmayanların, dilekçe ile başvuruda bulunmasına veya kurul tarafından ifadeye çağrılmasına rağmen ifade vermeyenlerin bu hakkından vazgeçtiği kabul edilir (TSK YDK Yönetmeliği m. 22).
Yasa koyucu yukarıdaki anlatımlarda yer aldığı üzere savunması talep edilen personele vekili ile temsil edilme hakkı tanımıştır. Ancak vekilin savunma sırasında ek savunma süresi isteme, hazır ettiği veya daha sonra hazır edeceği tanıkların dinletilmesini isteme hallerinde Kurul tarafından nasıl davranılacağına ilişkin düzenlemelere mevzuatta yer verilmemiştir.
Savunma hakkı, demokratik düzenin en temel haklarından birisidir. Bu hak sadece yargı organları önünde kullanılabilecek bir hak değil, disiplin soruşturmalarında da kullanılabilecek bir haktır. Savunma hakkı, Anayasa’nın 36’ıncı maddesinde düzenlenen bir hak olarak, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın müstakar içtihatları doğrultusunda, disiplin soruşturmalarında da başvurulabilecek temel haklardandır. Bu bağlamda kanaatimizce vekille temsil edilen kimselerin yukarıdaki örneklediğimiz türden taleplerini gerekçesiz reddetmek savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliğinin 25’inci maddesi uyarınca; Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren durumun oluştuğunun disiplin amirleri tarafından tespit edilmesinden itibaren bir yıl ve her halde disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra aynı sebeple yüksek disiplin kurulu tarafından ayırma cezası verilemez. Somut olayımız dikkate alındığında yazının kaleme alındığı bugünlerde zamanaşımı müessesesini irdelemek yersiz olacaktır.
Keza henüz haklarında karar verilmemiş personel hakkında uzun uzadıya yargı denetimi ve yolları da anlatılmayacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliğinin Yargı denetimi başlıklı 24’üncü maddesi uyarınca; Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir. Dava açma süresine ilişkin olarak 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak Türk karasuları dışındaki gemilerde verilen cezalarda, dava açma süresi geminin bağlı bulunduğu üsse/limana dönmesiyle başlar.
Üstelik seferberlik ve savaş zamanında diğer disiplin cezaları yargı denetimi dışında kalırken seferberlik ve savaş zamanında bile Yüksek Disiplin Kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası yargı denetimine tabidir.
5.DİSİPLİNSİZLİK OLARAK HİZMETE ENGEL DAVRANIŞLARDA BULUNMAK
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 20’nci maddesi ile TSK Yüksek Disiplin Kuruları Yönetmeliğinin 9’uncu maddesinin kanuna yaptığı atıfla aynı düzenlemeleri ihtiva ettiğini söylemek mümkündür.
Silahlı kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler şunlardır:
a. Aşırı borçlanma ve borçlarını ödeyememek,
b. Ahlaki zayıflık,
c. Hizmete engel davranışlarda bulunmak,
ç. Gizli bilgileri açıklamak,
d. İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak,
e. Uzun süreli firar etmek,
f. Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek,
g. İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak,
ğ. Gayri tabii mukarenette bulunmak,
h. Terör örgütleriyle ilişkisi olmak.
Çalışmamıza konu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 20’nci maddesi c fıkrası ise şu şekildedir:
c) Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.
Genel anlamıyla, görev, iş olarak tanımlanabilecek “hizmet” kavramı Silahlı Kuvvetler personeli açısından münhasıran tanımlanmıştır. TSK İç Hizmet Kanunu’nun 6. maddesine göre hizmet, “Kanunlarla nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarla, amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işler”dir. Salt hizmete engel davranışlarda bulunmak başlığından yola çıkıldığında; madde metninde belirtilen eylemlerin gerçekleşmesi, az önce tanımlanan bu “işlere” engel davranışlar olarak nitelendirilebilmektedir.
Esasen madde metinde yer alan eylemler de iki grupta değerlendirilebilir.
1. Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikteki tutum ve davranışlar: Bu tutum ve davranışların ne olduğu kanunda açık bir şekilde belirtilmemiş ve Yüksek Disiplin Kurullarının takdir yetkisine bırakılmıştır. Yüksek Disiplin Kurulları, tutum ve davranışların, Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte olup olmadığını araştıracaktır. Burada zarar değil tehlike düzenlenmiştir. Kanunun lafzi itibari ile Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının, tutum ve davranış sonucunda zarar görmüş olmasına gerek yoktur. Zarar görme ihtimali bulunması yeterlidir.
2. Ağır suç veya disiplinsizliklerde bulunmak: Ağır suç kavramı açık bir şekilde caza kanunlarında tanımlanmamıştır.[6] Bir bakış açısı olarak ağır suçu, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar olarak düşünebiliriz. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 12. Maddesi uyarınca ağır ceza mahkemeleri; TCK’da yer alan yağma, irtikâp, resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflas suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve 10 yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla görevlidir. Bu durumda ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçu işleyen kimsenin “ağır suç” işlemiş olduğunu varsayabiliriz.
Bir diğer bakış açısına göre ise; AsCK 30. maddesinde düzenlenen Silahlı Kuvvetlerden çıkarılma fer’i cezasının uygulanmasını gerektiren suçlar ağır suçlardır. Bu suçlar; devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarıdır.
Kanaatimizce bu durumun yol açabileceği karmaşıklıktan kurtulmak ve belirlilik ilkesine zarar vermemek maksadıyla “ağır suç” kavramı yerine “ağır cezalık suç” ifadesi de tercih edilebilirdi.
Yüksek Disiplin Kurulu’nun, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını uygulayabilmesi için yukarıda sayılan suçlar hakkında bir mahkemenin mahkûmiyet kararı gerekli değildir. Kurulların yaptığı tahkikatlar sonucu ağır suçun işlendiğine kanaat getirmesi durumunda kanaatimizce ayırma cezası uygulanabilecektir.
Ancak belirtmeliyiz ki bu durum objektif sorumluluk şeklinde de yorumlanmamalı, Yüksek Disiplin Kurulları ayırma cezası uygulanacak askeri şahısların, söz konusu ağır suçları işlediğini yaptığı tahkikatla ispat etmelidir.
Yeni tarihli bir Danıştay 12. Daire Başkanlığı 08/02/2024 tarih ve 2020/3656 E., 2024/464 K. Sayılı kararında; “Davacının üzerine atılı bulunan ve disiplin soruşturmasına konu olan fiillerin aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil etmesi nedeniyle Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesi nezdinde açılan davada, …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla "rüşvet istemek" suçundan dolayı 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği görülmüştür.
Ceza davasından bağımsız olarak yapılan disiplin soruşturmasına esas dosyanın incelenmesinden; davacının soruşturmaya konu fiillere iştiraki, rolü ve niteliği, tanık ifadeleriyle kanıtlanan hizmete engel davranışlarda bulunmak fiilinin karşılığı olarak tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” şeklindeki yer verdiği açıklamalarıyla kanaatimizce hem rüşvet suçunu esasen ağır bir suç gördüğünü hem de idarenin yapacağı tahkikatla disiplin soruşturmasında neticeye varabileceğini ortaya koymuştur.
Ağır disiplinsizliklerde bulunmak diğer bir ayırma sebebidir. Ağır disiplinsizlik kavramı ile neyin ifade edildiği açık değildir. Bir yoruma göre “ağır disiplinsizlik ile birden fazla olan, tek başına TSK Disiplin Kanununda düzenlenen cezalardan birini gerektiren ancak diğer disiplinsizlik teşkil eden eylemlerle birleştirildiğinde ağır nitelenebilecek eylemler bu gruba girmektedir.”[7]
Bir başka yoruma göre ise ağır disiplinsizlik tabiri ile aylıktan kesme ve hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren disiplinsizliklerin kastedildiğini belirtmiştir.[8]
Kanaatimizce de ağır disiplinsizlik hem daha ağır disiplin cezasını gerektiren eylemleri barındıran aylıktan kesme ve hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren fiillerin varlığı hem de bu ağırlıktaki fiillerin yoğunluğu ve fazla sayıda olması şeklinde ortaya konulabilir.
Bu bağlamda kanun metninde yer alan “ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller” ibaresinin; Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi olan “belirlilik” ilkesine ve Anayasa’nın suç ve cezalarda kanunilik ilkesini düzenleyen 38’inci maddesine aykırı olduğu iddia edilerek iptaline yönelik Anayasa Mahkemesine soyut norm denetimi yoluyla götürüldüğünü de hatırlatmak gerekir.
Açılan iptal davasını 28.11.2023 tarihinde karara bağlayan Anayasa Mahkemesi; iptali istenen düzenlemenin idareye sınırsız ve denetimden uzak bir takdir yetkisi tanımadığını, keyfi uygulamalara karşı yeterli koruma sağladığını ifade etmiştir. Devletin ve TSK’nın itibarına zarar vermesi muhtemel eylemleri tek bir yaptırım altında toplamanın ya da bu eylemleri tahdidi olarak saymanın mümkün olmadığını şu şekilde ifade etmiştir: “Öte yandan, Devletin ve TSK’nın itibarına zarar verecek nitelikte ağır suç ve disiplinsizlikler, zamana, yere ve işlendiği kişiye ya da yarattığı etkiye göre farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Ceza hukuku açısından aynı hukuki yaptırıma tabi tutulan eylemlerin disiplin hukuku bakımından yarattığı etki ve sonuçlar farklı olabildiğinden söz konusu eylemleri sabit bir tanıma bağlamak mümkün olmadığı gibi tahdidi olarak saymak da mümkün değildir. Kanun koyucu tarafından, disiplinsizlik sayılacak tutum ve davranışların, Devletin ve TSK’nın itibarına zarar vermesi şeklinde nitelendirilmesinden sonra, cezanın kanunda açıkça silahlı kuvvetlerden ayırma şeklinde belirlenmesinde kanunilik ilkesine aykırılık yoktur. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.”[9]
Yukarıda AYM kararına yer vermiş olsak da bu hükmün (anılan cümlenin) AYM’ye bu sefer de somut norm denetimiyle yeniden taşınması mümkündür. Anayasanın 152. maddesine göre; Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.
Bir kanun veya CBK hükmünün soyut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi tarafından incelenerek esastan ret kararı verilmesi halinde aynı kanun veya CBK’nın iptali için somut norm denetimi yoluna başvurulmasına anayasal bir engel bulunmamaktadır. Fakat Anayasa Mahkemesi son yıllarda verdiği kararlarında, “10 yıllık süre sınırı” sadece somut norm denetimleri ile sınırlı tutmamakta bu süreyi soyut norm denetimine genişletmektedir ve son on yıl içinde aynı konuda başvuru yapılmış olması halinde ret kararı vermektedir.
Bu bağlamda AYM kararının Resmi Gazete'de 27.03.2014 tarihinde yayımlandığı ve üzerinden on yıldan fazla zaman geçtiği düşünüldüğünde, mahkemelerden idari işlemin iptali talep edilirken, iptale dayanak alınan/alınmış olan kanun maddesinin ilgili kısmının (ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.) da Anayasaya aykırılığını ileri sürerek somut norm denetimi yapılmasını istemek yeniden pek tabii mümkün olabilecektir.
Son olarak belirtmekte fayda var ki Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında çalışan her sınıftan memurlar ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatlarında görev yapan subay, astsubay, sözleşmeli subay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve sözleşmeli erler ile diğer sınıflardaki memurları, disiplin hukukuna ilişkin 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanuna tabiidirler.
Anılan kanunda TSK Disiplin Kanunu 20/c maddesindeki düzenleme bizzat veya benzer nitelikte bulunmasa da iki halde karşımıza çıkmaktadır. Bu iki hale saygınlık kavramı esas alınarak karar verilmiştir.
İlki; Altı ay kısa süreli durdurma cezasını gerektiren fiillerden biri olarak Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak şeklindedir.
Diğeri ise; On altı ay uzun süreli durdurma cezasını gerektiren fiillerden biri olarak Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak şeklindedir.
Bu noktada her iki kanun birlikte ele alındığında Silahlı Kuvvetler mensuplarına hizmete engel davranışlarda bulunmaları sebebiyle çok daha ağır bir yaptırım uygulanabileceğini söylemek yerinde olacaktır. Çünkü anılan disiplinsizlik ile TSK mensuplarına ayırma cezası uygulanması öngörülürken genel kolluk kuvvetleri mensuplarına ise görece daha hafif bir ceza uygulanması öngörülmektedir.
Neticeten Anayasa Mahkemesinin incelediği bireysel başvurularda yer alan[10] “hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği anlaşılmaktadır.” şeklindeki açıklamalar somut olayımız açısından da mihenk taşı edilmesi gerekli başat husustur.
Bu nedenlerle bir düşünsel/muhakemesel sıralamaya yer vereceksek; TSK Yüksek Disiplin Kurulu ve ilgili makamlar karar alırken/onaylarken; bahse konu nitelikteki eylemlerin ayırma cezası gibi ağır bir yaptırımla tecziye edilip-edilemeyeceğini, kuruluşunu M.Ö. 209 yılına dayandıran Türk Kara Kuvvetlerinin yüzlerce belki binlerce tören tecrübesi yaşayarak benzer türden olaylarda rutin dışı faaliyet sayılabilecek eylemlerle karşılaşıp-karşılaşmadığını, karşılaşılmışsa hangi tür disiplin cezalarının tatbik edildiğini ve son olarak bahse konu olaylarla ilgili YDK sevki yapılan personelin eylemleriyle, Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda bulunup-bulunmadığı veya eylemleriyle ağır suç veya ağır disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunup-bulunmadıklarını objektif bir gözlemciyi ikna edecek şekilde ortaya koymaları gerekmektedir.
Av. Cemal ŞAHİN - Av. Y. Emre KESKİN
-----------------
[1] https://www.ntv.com.tr/turkiye/tegmenlerin-kilicli-yemini-msb-tsk-tartismaya-acildi-itibari-zedelendi,gDDbozLVW0WxTi6ylWYllQ Erişim tarihi:20.11.2024
[2] Bakanlığın önceki açıklaması "Önceliği müesses disiplini muhafaza etmek olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır. Bahse konu olay da her yönüyle incelenmektedir. İnceleme sonucunda yapılacak tespitlere göre; disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır." şeklindedir.
[3] https://www.haberler.com/3-sayfa/tegmenler-yemin-icin-7-kez-basvuru-yapmis-18060622-haberi/ Erişim tarihi: 20.11.2024
[4] Yönetmeliğin ilk halinde Genelkurmay Başkanına tanınan yetkiler daha sonra 10.08.2022 Resmi Gazete tarihli yönetmelikle değiştirilerek Milli Savunma Bakanına tanınmıştır.
[5] Kanunun ilk halinde bu süre on gün iken daha sonra beş güne indirilmiştir.
[6]Türk Medeni Kanunu 510.maddesi başlığıyla beraber aşağıdaki gibidir. Madde metninde geçen ağır suç kavramına açıklık getirilmemiştir.
B. Mirasçılıktan çıkarma
I. Sebepleri
Madde 510- Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
[7] Değirmenci, O. ve Tanrıverdi, B. (2013). Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Şerhi. Ankara: Seçkin Yayıncılık. S.339
[8] Demirağ, D. (2014). Gerekçeli ve açıklamalı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Askeri Ceza Kanunu ve İç Hizmet Kanunu. Ankara: Adalet Yayınları. S.247
[9] 27 Mart 2014 Tarihli ve 28954 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 28.11.2013 tarih ve 2013/46 Esas ve 2013/140 Karar sayılı karar.
[10] (M.O., B. No: 2016/11733, 15/1/2020, § …) https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2016/11733 Erişim tarihi: 20.11.2024