MAKALE

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KANUN GEREĞİ HÜKÜMSÜZ OLDUĞU HALLER İÇİN ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

Abone Ol

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KANUN GEREĞİ (İPSO İURE) HÜKÜMSÜZ OLDUĞU HALLER İÇİN ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN İPTALİ DAVASI (MK 557 vd.) AÇILABİLİR Mİ ?

I. GENEL OLARAK

Ölüme bağlı tasarruf, daha doğru bir ifade ile ölüme bağlı işlem, miras bırakanın (murisin), ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere yapmış olduğu son arzu ve isteklerini veya emirlerini içeren işlemler olarak tanımlanmaktadır. Ölüme bağlı tasarruflar kavramının Türk Miras Hukukunda "Şekli Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar" ve "Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar" olmak üzere iki anlamı vardır.

Şekli Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar, miras bırakının ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmasını istemiş olduğu başka bir deyişle ölümünden sonra yapılmasını istemiş olduğu son arzu ve isteklerinin, emirlerinin uyulması gereken şekil kuralları olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda miras bırakan ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmasını istemiş olduğu son istek ve arzularını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu göre, vasiyetname (adi yazılı vasiyetname, resmi vasiyetname ve sözlü vasiyetname) veya miras sözleşmesi ile oluşturması gerekecektir.

Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar, miras bırakanın şekli anlamda ölüme bağlı tasarrufunun içeriğini, muhtevasını veya miras bırakanın son istek ve arzularını ifade etmektedir. Miras bırakan şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf ile yani vasiyetname veya miras sözleşmesi ile mirasçı atama (MK 516), belirli mal bırakma (musaleh), tanıma (mirastan feragat (MK 527 vd.), mirastan çıkarma (MK 510), vakıf kurma (MK 526), vasiyeti tenfiz memuru atama, yedek ve art mirasçı atama (MK 520 vd.) gibi sınırlı sayıda olan maddi anlamda tasarruflarda bulunabilir.

Hem şekli anlamda hem de maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflarda sınırlı sayıda olma prensibi( numerus clausus) yürürlüktedir. Bu anlamda miras bırakan mirasçı atama (MK 516), belirli mal bırakma (musaleh), tanıma (mirastan feragat (MK 527 vd.), mirastan çıkarma (MK 510), vakıf kurma (MK 526), vasiyeti tenfiz memuru atama, yedek ve art mirasçı atama (MK 520 vd.) gibi ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğuracak olan tasarruflarını daha açık bir ifade ile ölümünden sonra yapılmasını istemiş olduğu son arzu ve isteklerini, emirlerini ancak vasiyetname veya miras sözleşmesi ile yapması gerekecektir. Bunun haricinde miras bırakanın kanunda yer almayan başkaca şekillerle ölüme bağlı işlem yapamayacak veya tasarrufta bulunamayacaktır.

II. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARININ İPTALİ SEBEPLERİ

Miras bırakan tarafından yapılmış olan bir ölüme bağlı tasarruf bazı durumların veya sebeplerin varlığı halinde iptal edilebilir. Burada dikkat edilirse “iptal edilebilir “ifadesini bilinçli olarak kullanmaktayız. Zira, miras hukukundaki ölüme bağlı tasarruflar belirli durumların gerçekleşmesi halinde kanunun istisna tanımış olduğu haller saklı kalmak kaydı ile borçlar hukuku anlamında ki gibi kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Ölüme bağlı tasarrufların iptal sebepleri gerçekleşmesi halinde kanunun belirlemiş olduğu süre ve sürenin başlangıç ile bitiş tarihi de dikkate alınarak yine kanun tayin etmiş olduğu kişiler tarafından miras bırakanın yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflar dava açmak suretiyle iptal edilebilir. Ölüme bağlı tasarrufların iptali sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda sınırlı sayıda sayılmış durumdadır. Kanunda yer alan bu iptal sebepleri dışında miras bırakanın yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufun iptali dava açılamaz. Burada ki amaç, miras bırakanın son istek ve arzularının diğer bir ifade ile iradesine olduğunca ayakta tutmaktır. Bu kapsamda ölüme bağlı tasarrufların iptali sebepleri şu şekildedir;

1-) Ehliyetsizlik:

Bilindiği üzere, miras bırakan vasiyetname yapabilmesi için ayırt etme gücüne sahip olması ve on beş yaşını doldurmuş olması gerekmektedir (MK 502). Aynı şekilde miras bırakan miras sözleşmesi yapabilmesi için tam fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile miras bırakan ayırt etme gücüne sahip, kısıtlı olmayan ergin statüsünde olması gerekmektedir (MK 503). Eğer miras bırakan ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu esnada tasarrufta bulunma ehliyetine haiz değilse o durumda bu ölüme bağlı tasarruf iptal edilebilir (MK 557 b.1)

2-) İrade fesadı halleri:

Miras bırakan tarafından yapılan ölüm bağlı tasarruf, miras bırakanın yanılması, aldatılması, korkutulması veya zorlaması sonucunda yapılmış ise o durumda bu ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak miras bırakan, yanıldığını, aldatıldığını öğrendiği veya korkutma ve zorlamanın etkisinin geçmesinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ölüme bağlı tasarruftan dönmediği takdirde ölüme bağlı tasarruf geçerli hale gelmektedir (MK 504/1). Bu durumda, miras bırakanın mirasçılarının irade fesadı hallerine dayalı olarak ölüme bağlı tasarrufun iptali davası açabilmesi için miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu esnada irade fesadına uğramış olduğunu sağlığında ya hiç öğrenmemiş olacak ya da öğrenmiş olmakla birlikte kanuni 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmemiş olması gerekmektedir[1]. Aksi takdirde ölüme bağlı tasarruf geçerlilik kazanacaktır.

3-) Ölüme bağlı tasarrufun içeriğinin veya içeriğine eklenen şart ya da yüklemenin hukuka veya ahlaka aykırı olması hali:

Ölüme bağlı tasarrufun muhtevası veya muhtevasına eklenen koşul veya yüklemelerin hukuka ya da ahlaka aykırı olması halinde bu ölüme bağlı tasarrufta iptal edilebilir.

4-) Şekle aykırılık:

Miras bırakan tarafından yapılmış olan ölüme bağlı tasarruf kanunda belirtilen şekil ve esaslar dahilinde yapılmadığı takdirde bu ölüme bağlı tasarrufta iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, Medeni Kanunumuzun 558. Maddesinin 3. Fıkrasına göre, şekle aykırılık, vasiyetnamenin yapılmasına resmi memur veya tanık olarak katılan kimseler ya da eşleri veya hısımları lehine ölüme bağlı tasarruf işlemi yapmaktan ibaret ise, o zaman sadece o tasarruflar iptal edilip, diğerleri geçerliliği korurlar[2].

Görüldüğü üzere, yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, ölüme bağlı tasarrufların iptali sebepleri kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Kanunda yer almayan bir sebebe dayalı olarak miras bırakan tarafından ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğuracak şeklide yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufun iptali davasının açılması mümkün değildir. Aksine durumda miras bırakanın iradesinin yok sayıldığı anlamı gelecektir.

III. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KANUN GEREĞİ HÜKÜMSÜZ OLDUĞU HALLER:

Türk medeni kanunumuzun miras hukuku kitabında miras bırakanın son arzu ve isteklerini, dileklerini içeren ölüme bağlı tasarruflarının iptal edilebilirliği dışında bir de kanunda ki bazı hallerin gerçekleşmesi halinde kanun gereği( ipso iure) hükümsüz olduğu sebeplerde vardır. Bu sebepler şu şekilde sıralandırılabilir:

1-) Lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişinin ölüme bağlı tasarrufta bulunandan( miras bırakandan) önce ölmesi hali:

Lehine miras bırakan tarafından ölüme bağlı tasarrufla bir kazandırma bulunan kişi veya kişiler miras bırakandan önce ölmesi halinde ölüme bağlı tasarruf bu kapsamda vasiyetname veya miras sözleşmesi kanun gereği diğer bir deyişle kendiliğinden sona erecektir. Zira, MK 548/1’de bu durum şu şekilde hüküm altına alınmıştır: “Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi miras bırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.” TMK'nın 581.maddesi hükmüne göre ise; “Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.

Ölüme bağlı tasarrufta miras bırakandan önce ölen vasiyet alacaklısı dışında başkaca tasarruflar var ise o durumda o tasarruflar geçerliliği korur. Diğer bir ifade bu durumda kısmi hükümsüzlük hali ortaya çıkar. Örneğin, M, resmi bir vasiyetname ile maliki bulunduğu X taşınmazını L1’e, Y taşınmazını da L2’ye vasiyet etmiş (belirli mal bırakma, musaleh, muayyen mal vasiyeti vs.) Olması durumunda; lehine vasiyette bulunan L1 miras bırakan M’den önce ölmesi halinde tasarrufta aksine bir hüküm (şart, kayıt) olmadığı sürece L1 yönünden yapılan ölüme bağlı tasarruf kanun gereği (kendiliğinden) hükümsüz olacaktır. Ancak, L2 yönünden yapılan ölüme bağlı tasarruf ise geçerliliğini koruyacaktır.

Ancak buradaki hükümsüzlük mutlak bir hükümsüzlük değildir. Miras bırakan yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf ile lehine vasiyette bulunduğu kişinin kendisinden önce ölmesi halinde vasiyetin akıbeti hakkında birtakım kayıtlar koyabilir. Bu kapsamda yedek mirasçı atama veya art mirasçı atama suretiyle hükümsüzlük durumunu ortadan kaldırabilir. Örnek vermek gerekirse; M, resmi bir vasiyetname ile maliki bulunduğu X taşınmazını L1’e, vasiyet etmiş (belirli mal bırakma, musaleh, muayyen mal vasiyeti vs.) Olması durumunda; lehine vasiyette bulunan L1 miras bırakan M’den önce ölmesi halinde vasiyet konusu taşınmaz L2 ye ait olacaktır şeklindeki yedek veya art mirasçı atama tasarrufuna dair kayıt koyması halinde L1 lehine yapılan ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz olmayacak duruma göre, vasiyet konusu taşınmaz yedek mirasçıya ya da art mirasçıya geçecektir.

2-) Boşanma ve evliliğin butlanına karar verilmesi hali:

Eşler arasındaki evlilik boşanma veya butlan ile sona ermesi halinde, boşanma ve butlan kararından sonra eşler birbirlerine mirasçı olamayacağı gibi eşlerden birinin boşanma ve butlan kararından önce diğer eş lehine yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf boşanma halinde tasarrufta aksi anlaşılmadıkça, butlan halinde ise iyiniyetli olmayan eş bakımından herhalde kanun gereği hükümsüz olacaktır (MK 159,181). Görüldüğü üzere, butlan halinde eşlerden birinin iyiniyetli olması, boşanma halinde ise tasarrufta aksi öngörülmüş olması halinde eşlerden birinin diğeri lehine yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf geçerli kalmaya devam edecektir.

3-) Mirastan yoksunluk hali:

Mirastan yoksunluk hallerinden birinin veya birkaçının miras bırakanın lehine vasiyette bulunmuş olduğu kişiler nezdinde gerçekleşmesi halinde söz konusu tasarruf kanun gereği kendiliğinden sona erecektir. Mirastan yoksunluk haller Medeni Kanun’un 578. Maddesinde sınırlı sayıda prensibine uygun şekilde şu şekilde sayılmıştır:

1.Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,

2. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,

3. Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,

4. Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.”

Ancak şu hususu belirtmekte fayda vardır ki; miras bırakan sağlığında nezdinde mirastan yoksunluk sebebi gerçekleşmiş olan vasiyet alacaklısını affetmiş ise o durumda mirastan yoksunluk hali ortadan kalmış olacak ve bu itibarla mirasbırakanın ölümü halinde ölüme bağlı tasarruf kanun gereği hükümsüz olmayacak geçerli kalmaya devam edecektir.

4-) İnfisahı (bozucu) koşulun gerçekleşmesi veya taliki (geciktirici) şartın gerçekleşmemesi hali:

Miras bırakan tarafından ölüme bağlı tasarrufa geciktirici koşul öngörmüş ise bu koşul miras bırakanın ölümünden önce, bozucu koşul öngörmüş ise o durumda da bu koşul miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşmiş ise ölüme bağlı tasarruf geçerli kalmaya devam eder. Aksine durumda, yani bozucu koşul mirasbırakanın ölümünden önce gerçekleşmesi veya geciktirici koşulun miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşmesi halinde söz konusu ölüme bağlı tasarruf kanun gereği kendiliğinden hükümsüz olacaktır.

5-) Sözlü vasiyetname hali:

Mirasbırakan sözlü vasiyetname yapmış olup da ; bu nitelikteki vasiyetname yaptıktan sonra diğer türden yani olağan nitelikteki adi yazılı veya resmi şekilde yapılan vasiyetname yapma imkanı doğmasından itibaren 1 ay içerisinde olağan nitelikte ki vasiyetname yapma şekillerinden biri ile vasiyette bulunmadığı takdirde sözlü vasiyetname kanun gereği kendiliğinden hükümsüz hale gelecektir (MK 541).

IV. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KENDİLİĞİNDEN SONA ERDİĞİ SEBEPLERİN VARLIĞI HALİNDE ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILIP AÇILMAYACAĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ:

Ölüme bağlı tasarrufun kanun gereği hükümsüz olduğu veya sona ermiş olduğu yukarıda yer vermiş olduğumuz sebeplerin varlığı halinde söz konusu ölüme bağlı tasarruf kanun gereği hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona ermekte eş söyleyişle hükümsüz kalmaktadır. Bu durumların veya sebeplerin gerçekleşmesi halinde ölüme bağlı tasarruf hakkında herhangi bir iptal davası açmaya gerek yoktur. Zira, defaten de belirttiğimiz üzere, burada ki hükümsüzlük kendiliğinden (ipso iure), kanun gereği ve dava açmaya gerek kalmaksızın gerçekleşmektedir. Ancak ölüme bağlı tasarrufun iptali sebeplerinde ise borçlar hukukundaki geçersizlik, hükümsüzlük yaptırımından farklı olarak söz konusu ölüme bağlı tasarrufun iptali için dava açılmadığı takdirde kendiliğinden hükümsüz hale gelmemektedir. Bunun içindir ki; ölüme bağlı tasarrufun iptali sebepleri gerçekleşmesi halinde kanun belirli süreler içerisinde ilgililere inşai nitelikte dava açmak suretiyle ölüme bağlı tasarrufun iptali imkanı tanımıştır. Nitekim yargıtayda bir kararında[3] ölüme bağlı tasarrufun kanun gereği hükümsüz olduğu haller için iptal davası açılamayacağını, çünkü kanunda iptal davası açabilmek için gerekli hallerin (sebeplerin) tahdidi nitelikte olduğunu, bu hükümsüzlüğün ancak itiraz şeklinde ileri sürülebileceğini, hükümsüzlüğün tespiti davasının açılmasının da hukuki yarar bakımından mümkün olmadığını belirtmiştir; “1-Dava; vasiyetnamenin hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1.h bendinde davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak sayılmıştır. Bilindiği üzere dava şartları yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından da re ‘sen dikkate alınmalıdır. TMK’nın 581.maddesi hükmüne göre ise; “Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.”MK.557. maddesi ise iptal nedenlerini sınırlamıştır. Kural olarak anılan hüküm dışında bir nedenle vasiyetnamenin iptali istenemez ve hakim bu nedenlerle bağlıdır. Bu bakımdan vasiyet alacaklısının miras bırakandan önce ölmesi olgusuna dayanılarak vasiyetnamenin iptali istenemez. Bu husus vasiyetname alacaklısı tarafından açılan vasiyetnamenin tenfizi davasında itiraz olarak ileri sürülebilir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; dosya içerisinde yer alan kayıt ve belgelerden anlaşılacağı üzere, davacının abisi, davalıların da babaları olan vasiyet alacaklısı ... 22.03.2000 tarihinde vefat etmiş iken, muris ... ise, vasiyet alacaklısı ...'den sonra 25.11.2015 tarihinde vefat etmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince vasiyet alacaklısının muristen önce ölmüş olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş, istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince de davalıların istinaf istemleri ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülerek esastan reddedilmiş ise de, bu noktada öncelikle yukarıda da ifade edilen ve dava şartı olup re ‘sen gözetilmesi gereken davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı hususunun irdelenmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği kuşkusuzdur. Bu durumda ise, Dairemizin yerleşik içtihatları ile de ifade edildiği üzere, vasiyet alacaklısının mirasbırakandan önce ölmesi hususu açılacak vasiyetnamenin tenfizi davasında itiraz olarak ileri sürülebileceğinden davacının eldeki tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir. İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.”

V. SONUÇ:

Ölüme bağlı tasarrufun kanun gereği hükümsüz olduğu veya sona ermiş olduğu yukarıda çeşitli defalarda da yer vermiş olduğumuz sebeplerin varlığı halinde söz konusu ölüme bağlı tasarruf kanun gereği hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona ermekte eş söyleyişle hükümsüz kalmaktadır. Bu durumların veya sebeplerin gerçekleşmesi halinde ölüme bağlı tasarruf hakkında herhangi bir iptal davası açmaya gerek yoktur. Zira, defaten de belirttiğimiz üzere, burada ki hükümsüzlük kendiliğinden (ipso iure), kanun gereği ve dava açmaya gerek kalmaksızın gerçekleşmektedir. Böyle bir durumun varlığı halinde de ölüme bağlı tasarrufların iptali davası sebepleri sınırlı olarak kanunda belirtilmiş olduğundan ölüme bağlı tasarrufların iptali davası da açılamaz. Ancak vasiyetnamenin daha doğru bir ifade ile ölüme bağlı tasarrufun tenfizi istenilmesi halinde itiraz olarak ileri sürülmesi gerekmektedir. Örneğin, lehine vasiyette bulunan vasiyet alacaklısı (veya mirasçıları) tarafından ölüme bağlı tasarrufun bu anlamda vasiyetnamenin veya miras sözleşmesinin tenfizi için dava açması halinde vasiyet yükümlüsü olan yasal ve varsa atanmış mirasçılar ya da vasiyeti yerine getirme görevlisi aleyhine dava açması halinde vasiyeti yerine getirme yükümlüleri (yasal mirasçı-(lar),atanmış mirasçı-(lar), vasiyeti tenfiz memuru vs.) Ölüme bağlı tasarrufların kanun gereği hükümsüz olduğunu, sona ermiş olduğunu ayrı bir dava açmasına gerek olmadan vasiyet alacaklıları tarafından kendileri aleyhine açmış olduğu tenfiz davasında davanın her aşamasında itiraz olarak ileri sürebilir. Hakim tarafından da dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden bu durumu resen gözetmesi gerekmektedir. Eş söyleyişle bu husus taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile hakim tarafından resen dikkate alıp; sonuca göre bir karar vermesi gerekecektir.

Son olarak ifade etmek fayda vardır ki; hukuki yararı olmak kaydı ile ilgililer ihtilaf konusu olması halinde ölüme bağlı tasarrufun kanun gereği sona ermiş olduğunu diğer bir ifade ile hükümsüz olduğunu mahkemeden tespitini talep ve dava edebilirler. Böyle bir durumda da her somut uyuşmazlığın niteliğine göre, hakim davacıların ölüme bağlı tasarrufun kanun gereği hükümsüz olduğuna dair açacağı veya açmış olduğu tespit davalarda hukuki yararı olup olmadığı takdir edecektir.

---------------------

[1] DURAL, Mustafa /ÖZ, Turgut; ( 2018), Türk Özel Hukuku Cilt 4 Miras Hukuku, Ölüme Bağlı Tasarruflar, Filiz Kitapevi, 12. Bası, İstanbul, 2018, s. 229

[2] DURAL/ÖZ; s. 230

[3] YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/3330 Karar Numarası: 2019/8683 Karar Tarihi: 04.11.2019; ( www.legalbank.net) Erişim Tarihi: 01.12.2022