Özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan İcra İflas Kanunu hükümlerine göre, çeşitli takip işlemlerinde borçlu vergi mükellefinin vergi dairesinden KDV iade alacağının tespiti halinde alacaklı tarafından icra dairesine yapılacak başvuru sonucunda alınacak kararlara dayalı olarak ödeme emri ile KDV iade alacağına haciz konulabilir. Sonuçta işbu KDV iade alacağının düzeltme fişi müdür onayından geçtikten sonra ödenebilir safhada öncelikle mükellefin borcuna mahsup edilir. Varsa işbu KDV iade alacağı ile ilgili mükelleflerin temlikleri de dikkate alınacaktır. Bütün bu mahsuplar sonucunda ortaya bir alacak çıkması halinde bu ödeme emirlerindeki alacaklı gözüken kimselere ödeme yapılabilir.
Çalışmamızın asıl konusu mükellefler adına kesinleşmiş ve iadesi gereken KDV iade alacaklarının mükelleflerin vergi dairesine borçları bulunmaması durumunda, mükelleften özel hukuk ilişkilerine göre alacağı olan kişilerin bu alacakları üzerine icrai takipler yapıp, yapamayacakları tartışılmaktadır.[7]
İade alacağı, mükellefin yapmış olduğu ihracata göre veya 3065 sayılı KDVK’nun 29. maddesine göre çeşitli durumlarda ortaya çıkabilmektedir.[5] Örneğin, mükellefi alış ve giderleri nedeniyle yüklenmiş olduğu KDV oranının %18 olduğunu kabul edelim. Bu mükellefin satışları dolayısıyla KDV oranı %1 ise bu durumda mükellefin sürekli “devreden KDV” ortaya çıkacaktır. Başka bir ifade ile, aynı mükellefin yurtiçinden %18 oranında mal ve hizmet yaptırıp daha sonra bunları yurtdışı yapması halinde sonuç olarak mal alış ve giderleri dolayısıyla ödediği bu KDV’lerin mükellefe iadesi gerekmektedir. İşte bu iade alacaklarının mükellefin kendisinin vergi borçlarına, sigorta borçlarına, Tedaş borçlarına mahsup edilebilmektedir.[6]
Diğer taraftan, ihracatçı mükelleflerin doğmuş veya doğması muhtemel ihracat teşvik primi alacağı veya vergi iadesi alacaklarının üzerine çeşitli özel hukuk münasebetlerinden kaynaklanan ihtiyati haciz ve haciz işlemlerinin de yürütüldüğünü görmekteyiz. Bilindiği gibi, KDV iade alacakları mükellefler tarafından yapılan ihracatla ilgili olup, bu konuda “iade miktarı” vergi dairesi tarafından düzenlenen ve vergi dairesi müdürünün imzası onayı ile düzeltme fişi kuralına göre ortaya çıkabilmektedir.[4] Düzeltme fişinin vergi dairesi işlem yönergesine göre, memur, gelir uzmanı, servis şefi, müdür yardımcısı ve müdür silsilesine göre imzalanarak VEDOP sistemi ile onaylanması halinde ancak iade alacağı doğmaktadır. Aksi halde, vergi iadesi alacağının ortaya çıkması olanaksızdır.
Son yıllarda, mükelleflerin vergi dairesinden KDV iade alacakları üzerine özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan alacaklar dolayısıyla, İcra İflas Kanunu hükümlerine göre, icrai işlemlerin yapıldığına tanık olmaktayız. Bu icrai işlemler kimi zaman ihtiyati haciz, kimi zaman ise kesin haciz şeklinde de kendisini gösterebilmektedir.
KDV iade alacaklarının temlikinin dışında üçüncü şahıslar tarafından da haczedilmesi mümkündür. [3]
Bilindiği üzere, KDV iade alacaklarının temliki, KDV iade alacağı olan mükellef ile üçüncü şahıslar arasında ancak yapılabilmektedir.[1] Söz konusu iade alacağının temlik edilebilmesi için vergi idaresinin bu konuda muvafakatının alınmasına ihtiyaç yoktur. [2] KDV iade alacaklarının temlikinde 2 koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, temlik işlemlerinin noter üzerinden yapılması zorunludur. İkinci koşul ise, temlike konu iade alacağının iade olunabilir safhaya gelmiş olması zorunludur.
---------------------------
[1] 84 nolu KDV GT, I/1.2.
[2] 23.09.2010 gün ve 374 sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi.
[3] 24.12.2009 gün ve 38670 sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi.
[4] Vergi Daireleri İşlem Yönergesi düzeltme hükümleri.
[5] KDV Genel Tebliği Seri No 43,61,81,83,86,99 ve 101.
[6] 84 Nolu KDV Genel Tebliği, 1,13,15,19,20 ve 37 nolu SM, SMMM ve YMM Tebliğleri gereği.
[7] İhracatçı mükelleflerin yurtiçinden malzeme aldıkları firmalar son zamanlarda ihracatçı mükellefin bağlı olduğu vergi dairesindeki KDV iade alacaklarına icra dairesi marifeti ile ödeme emri yollamaktadırlar.