KARARLAR

Kamulaştırma Bedelinin Değer Kaybına Uğratılması

Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen ve temel öğesinin “kamu yararı” olduğu kabul edilen kamulaştırma, bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının, malikin rızası olmaksızın, kamu yararı için ve karşılığı ödenmek koşuluyla devlet tarafından sona erdirilmesidir.

Abone Ol

Kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddenin birinci fıkrasında; "Devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir" denilmektedir. Kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal öğeleridir.

Bir taşınmazın hiçbir karşılık ödenmeden idareye geçmesi, mülkiyet hakkının sınırlandırılmasını aşan, hakkın özünü zedeleyen bir durumdur. Bununla beraber gerçek karşılığının altında bir bedel ödenerek bir taşınmazın idareye geçmesi de Anayasa’nın 46. maddesi hükmüne açıkça aykırılığın yanında mülkiyet hakkına Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesini aşan ve mülkünden yoksun bırakılan kişiye ulaşılmak istenen kamu yararıyla kıyaslandığında ölçüsüzce ağır bir yük yükleyen ve makul olmayan müdahale niteliğindedir.

Kanun koyucu, taşınmazı kamulaştırılan kişilerin dava süresince geçen zaman nedeniyle hak kaybına uğramamaları ve taşınmazın bedelinin ilgilisine kısa sürede ödenmesini sağlamak için kamulaştırma davalarının diğer davalara oranla daha hızlı bir şekilde karara bağlanması amacıyla 2942 sayılı Kanun’un 10. maddesinde özel hükümlere yer vermiştir. Anılan maddeye göre, tarafların kamulaştırma bedeli konusunda anlaşamamaları ve idarenin bedel tespit ve tescil davası açması halinde mahkemenin otuz gün sonrası için duruşma günü tayin etmesi ve taraflara duruşma gününü tebliğ etmesi, duruşmada bedel konusunda anlaşma sağlanamaz ise yine otuz gün sonrası için duruşma günü tayin edilmesi ve bu sırada bilirkişi tayin ederek keşif yapması, taraflar yine anlaşamazlar ise onbeş gün sonrasına duruşma günü tayin etmesi ve ikinci bilirkişi raporuna başvurması ve bunun sonucunda bedeli tespit ederek davayı sonuçlandırması gerekmektedir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, kamulaştırma davalarının kısa sürede bitirilmesini öngörmektedir. Bu öngörüye bağlı olarak yakın zamana kadar kamulaştırma bedelinin tespiti davaları için yasal faiz öngörülmemiştir.

 Anayasa’nın 46. maddesindeki düzenlemeye göre; kamulaştırma bedeli nakden ve peşin olarak ödenmelidir. Ancak tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenmesi taksitlendirilebilmektedir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde devlet alacaklarına uygulanan en yüksek faiz işletilebilir. Yargıtay’ın istikrar kazanan içtihatlarına göre de Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen faiz oranı ancak kesinleşip de ödenmeyen kamulaştırma bedelleri için işletilebilir. Dolayısıyla dava sonunda tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava tarihinden itibaren devlet alacaklarına uygulanan en yüksek faizle ödenmesi talebinin yasal bir dayanağı veya yargı kararlarıyla oluşmuş ve istikrar kazanmış bir uygulaması bulunmamaktadır.

İlgili Kararlar:

♦ (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013)
♦ (Gülşen Özsoy ve diğerleri, B. No: 2014/774, 17/11/2016)  
♦ (Abdülkerim Babir ve diğerleri, B. No: 2013/2550, 10/12/2014)  
♦ (Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017)  
♦ (Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018)  
♦ (Sofia Negiz, B. No: 2014/8301, 29/11/2018)  
♦ (Ali Rıza Doğanata ve diğerleri, B. No: 2016/11676, 27/11/2019)  
♦ (Ahmet Tekçe ve diğerleri, B. No: 2017/32782, 29/1/2020)  
♦ (Emine Dilek Onaran ve diğerleri, B. No: 2017/19987, 12/2/2020)
♦ (Mahmut Keskin, B. No: 2017/30396, 13/2/2020)  
♦ (Cengiz Bozkurt, B. No: 2017/38634, 12/1/2021)
♦ (Fatma Çukur ve diğerleri, B. No: 2018/26618, 7/9/2021)
♦ (Aynur Çetintürk ve diğerleri, B. No: 2019/15144, 7/12/2022)
♦ (Abdulkadir Doğan ve diğerleri, B. No: 2019/1986, 8/12/2022)
♦ (Emel Gülay ve diğerleri, B. No: 2019/12123, 11/1/2023)

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CENGİZ BOZKURT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/38634)

 

Karar Tarihi: 12/1/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucu

:

Cengiz BOZKURT

Vekili

:

Av. Mehmet Erol ALSAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının; aleyhe hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/12/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmeyeceğini açıklamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1973 doğumlu olup Ankara'da ikâmet etmektedir.

9. Ankara'nın Yenimahalle ilçesi Aşağıyurtçu mahallesi 218 ada 10 parselde kayıtlı 486 metrekare yüz ölçümüne haiz tarla vasfındaki taşınmaz köy tüzel kişiliği adına kayıtlı iken 143.791.000 TL satış bedeli ile 26/3/1997 tarihinde başvurucu adına tahsisen tescil edilmiştir. Tapu senedinde taşınmazın iktisap nedeni 20/5/1987 tarihli ve 3367 sayılı Kanun ile değişik 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu'nun ek 13. maddesi olarak gösterilmiştir.

10. Tüzel kişiliği sona eren Asağıyurtçu köyünün haklarını devralan Yenimahalle Belediyesi (Belediye) 3/11/2009 tarihinde, 3367 sayılı Kanun ile 20/8/1987 tarihli ve 19550 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği hükümlerinde belirtilen şartların yerine getirilmediği iddiasıyla başvurucu adına tescil edilen taşınmaz için tapu iptali ve tescili davası açmıştır. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 16/7/2010 tarihinde, başvurucunun tahsisen tescil edilen taşınmaz üzerine beş yıl içerisinde bina yapma şartını yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazın Belediye adına tesciline hükmetmiştir. Kesinleşme şerhinde kararın temyiz edilmeksizin 14/2/2011 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir.

11. Başvurucu 10/6/2013 tarihinde Belediyeye karşı alacak davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; bedeli karşılığında satın aldığı taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek Belediye adına tescil edildiğini buna karşılık Belediyenin herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir. Dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın değeri 80.000 TL olarak gösterilmiştir.

12. Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 13/2/2014 tarihinde davayı reddetmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde 442 sayılı Kanun'da taşınmaz bedelinin başvurucuya ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu kararı temyiz etmiştir.

13. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (Daire) 24/12/2014 tarihinde Mahkeme kararını bozmuştur. Daire, davayı sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olarak nitelemiştir. Daire; başvurucunun tahsis koşullarını yerine getirmemesi nedeniyle tapu kaydının iptal edildiğine, bununla birlikte başvurucunun tahsis işlemi sırasında ödediği bedeli isteme hakkına sahip olduğuna işaret ederek başvurucu tarafından ödenen bedelin aynen iadesine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Daire, başvurucu tarafından bir bedelin ödendiğinin ispatı halinde ödenen bedelin aynen iadesine karar verilmesi gerekirken sebepsiz zenginleşme ilkelerine aykırı olarak davanın reddedilmiş olmasını doğru bulmadığını açıklamıştır.

14. Mahkeme 29/12/2015 tarihinde Dairenin bozma kararına uymuş ve davayı kısmen kabul ederek 143,79 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde; başvurucunun taşınmaz için 143.791.000 eski Türk Lirası (143,79 TL) ödemiş olduğunu, dolayısıyla bu bedelin aynen iadesine karar verilmesi gerektiğini açıklamıştır. Mahkeme ayrıca başvurucu lehine 143 TL vekâlet ücretine, davalı Belediye lehine ise 9.134 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir.

15. Başvurucu 5/2/2016 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Başvurucu, temyiz dilekçesinde; taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli üzerinden hesaplanacak değerin iade edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Daire, Mahkemenin kararını 22/2/2017 tarihinde onamıştır. Başvurucu, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Daire 31/10/2017 tarihinde karar düzeltme istemini reddetmiştir.

16. Nihai karar 23/11/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 8/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Mevzuat Hükümleri

18. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77. maddesi şöyledir:

"Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur. "

2. Yargıtay İçtihadı

19. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 11/2/2020 tarihli ve E.2019/5860, K.2020/1112 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Geçerli bir sebebe dayanmaksızın, bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana ve enflasyon oranlarına bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve az olduğu da bilinen bir gerçektir.

Hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kurulları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet ilkesi hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus, hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iade kararı verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde ise kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak ve iade borçlularının iade de direnmelerine neden olacaktır."

20. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26/3/2019 tarihli ve E.2017/15604, K.2019/2545 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi 'Denkleştirici Adalet' düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.

Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.

Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkânsız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.

Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış vs. ortalamaları göz önünde tutulmalıdır."

B. Uluslararası Hukuk

21. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 25-31; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 39-43.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; bedeli karşılığı satın aldığı taşınmazın gerçek değerinin ödenmediğini, bunun yerine 1997 yılında ödemiş olduğu bedelin aynen iadesine karar verildiğini, aradan geçen uzun süre nedeniyle alacağın değer kaybına uğradığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

24. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

26. Başvurucunun açtığı alacak davası Mahkemece kabul edilmiştir. Bu hüküm Yargıtayca onanmış ve karar düzeltme istemi de reddedilmekle kesinleşmiştir. Dolayısıyla söz konusu alacağının başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğinde kuşkusuzdur.

27. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağa enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak hükmedilmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

28. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, § 58). Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, § 60).

29. Kamu kurum ve kuruluşlarından olan çeşitli para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikâyetlerde, kamu makamlarının para borçlarını makul olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük oluşturması hâlinde müdahale ölçülü olmadığı sonucuna varılacaktır (kamulaştırma bedeli yönünden bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017; bir sosyal güvenlik ödemesi yönünden bkz. Ferda Yeşiltepe; ihale alacağı yönünden bkz. ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.; vergi iadesi alacağı yönünden bkz. Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; deprem nedeniyle tazminat yönünden bkz. Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016).

30. Başvuruya konu olayda tapu kaydının iptali üzerine başvurucu, taşınmazının rayiç bedelinin ödenmesi talebiyle Belediye aleyhine alacak davası açmıştır. Yargılama süreci sonunda sebepsiz zenginleşme kapsamında başvurucuya taşınmazın tahsisi için 1997 yılında ödediği bedel olan 143,79 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Başvurucu, hükmedilen bedelin taşınmazın gerçek değerinin karşılığı olmaması ve değer kaybına uğratılmış şekilde alacağa hükmedilmesinden şikâyetçidir.

31. Bu aşamada belirtmek gerekir ki yargılama sürecinde delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması -kural olarak- derece mahkemelerinin takdirindedir. Ancak bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp derece mahkemelerinin kararlarının açıkça keyfî olmaması veya bariz bir takdir hatası içermemesi gerekir. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun zararının taşınmazın rayiç bedeli üzerinden mi hesaplanması gerektiği yoksa tahsis tarihinde ödenen bedel üzerinden mi hesaplanması gerektiğinin takdiri derece mahkemelerine aittir. Derece mahkemeleri, başvurucunun tahsis koşullarını yerine getirmemesi nedeniyle tapu kaydının iptal edildiğini gözeterek tahsis sırasında ödenen bedelin iadesi gerektiğine hükmetmiştir. Derece mahkemelerinin gerekçeleri gözetildiğinde zararın tahsis tarihinde ödenen bedel esas alınarak hesaplanmasının açıkça keyfî olmadığı gibi bariz bir takdir hatası da içermemektedir.

32. Öte yandan taşınmazın tahsisen tescili için ödenen bedelin başvurucuya iade edilmesi gerektiği derece mahkemeleri kararı ile hüküm altına alınmıştır. Bunun yanında tahsilat ile dava tarihi arasında geçen sürede söz konusu bedelin enflasyon karşısında değerinde meydana gelen aşınmayı ve bu sürede başvurucunun bu bedelden yararlanamaması nedeniyle meydana gelen zararı telafi etmek amacıyla gerekli önlemlerin kamu makamlarınca alınması gerekmektedir. Somut olayda başvurucunun taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi talebiyle açtığı dava sonucunda 1997 yılında ödenen bedele aynen hükmedilerek dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. Bu bağlamda çoğun içinde azı da vardır (in toto et pars continetur) ilkesi gereğince başvurucunun taşınmazın rayiç bedelinin iadesi talebinin, taşınmaz için ödediği bedelin değer kaybına uğratılmadan iade edilmesini de içerdiği kabul edilmelidir.

33. Somut olayda başvurucu, taşınmaz için 1997 yılı Mart ayında 143,79 TL ödeme yapmıştır. Buna karşılık söz konusu bedelin dava tarihinden itibaren yasal faiz işletmek suretiyle başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tahsis bedelinin ödendiği 1997 yılı Mart ayındaki 100 TL'nin, dava tarihi olan 2013 yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 3.706,17 TL'dir. Bu durumda, başvurucu lehine hükmedilen 143,79 TL tutarındaki alacağın 2013 yılı Haziran ayı itibarıyla TÜİK verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 5.329,10 TL’dir.

34. Bu kapsamda yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 1997 yılında ödediği ve iadesine hükmedilen 143,79 TL tutarındaki alacağının dava tarihi itibarıyla değer kaybını telafi edecek fark 5.185,31 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemeleri 143,79 TL'nin aynen ödenmesi ve bu bedele dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesiyle yetinmiştir. Bu durumda dava tarihi itibarıyla başvurucunun alacağında meydana gelen değer kaybı %3.606,17'dir.

35. Sonuç olarak ödeme tarihinden dava tarihine kadar geçen süre dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında bulunması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı değerlendirilmiştir.

36. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

37. Başvurucu, haksız bir şekilde aleyhine 9.134 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Anayasa Mahkemesince mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılması ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olması hâlinde -yeniden yargılama kararı ile birlikte- Mahkeme ve Daire hükümleri ortadan kalkmış olacaktır (Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği, B. No: 2017/4483, 13/2/2020, § 64).

39. Dolayısıyla somut olayda başvurucu aleyhine Mahkemece hükmedilen vekâlet ücreti de ihlalin sonucuna bağlı olarak kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu nedenle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden bu aşamada inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

40. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

41. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

44. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

45. İncelenen başvuruda alacağın enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılmış olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

46. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın bu aşamada ayrıca incelenmesine YER OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/348, K.2015/504) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATMA ÇUKUR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/26618)

 

Karar Tarihi: 7/9/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

M.Emin ŞAHİNER

Başvurucular

:

1. Fatma ÇUKUR

 

 

2. Fırat AKKAYA

 

 

3. Murat AKKAYA

 

 

4. Nesrin AKKAYA

Başvurucular Vekili

:

Av. Yüksel SİPAHİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmaz için tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden faize hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

4. Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular Nesrin Akkaya, Murat Akkaya ve Fırat Akkaya sırasıyla 1956, 1978 ve 1981 doğumlu olup İzmir'in Bornova ilçesinde; Fatma Çukur 1985 doğumlu olup İzmir'in Karşıyaka ilçesinde ikamet etmektedir.

10. Başvurucular, murisleri Recep Akkaya'dan kendilerine miras yoluyla intikal etmiş olan İzmir'in Bornova ilçesi Kazımdirik Mahallesi'nde yer alan 60 ada 1 ve 2 parsel numaralı taşınmazların ayrı ayrı 1/12 payı oranında malikidirler.

11. İmar uygulamasında yol, yeşil alan ve otopark olarak yer alan taşınmazların İzmir Büyükşehir Belediye Encümeninin 8/5/2008 tarihli kararıyla kamulaştırılmasına karar verilmiştir.

12. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Büyükşehir Belediyesi) 17/10/2008 tarihinde başvurucular aleyhine açtığı dava ile İzmir'in Bornova ilçesi Kazımdirik Mahallesi'nde yer alan 60 ada 1 ve 2 parsel numaralı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespitini ve Hazine adına tescilini talep etmiştir.

13. İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 5/4/2010 tarihli kararı ile taşınmazların kamulaştırma bedelinin 429.440,93 TL olduğunun tespitine ve her iki taşınmaz üzerinde başvurucuların murisi Recep Akkaya adına kayıtlı olan ayrı ayrı 1/12 pay tapularının iptaliyle davacı Büyükşehir Belediyesi adına tesciline karar vermiştir.

14. Başvurucular tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince (Daire) 21/2/2011 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de Daire tarafından 13/6/2011 tarihinde reddedilmiştir. Anılan karar başvuruculara 20/7/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucular, yukarıda belirtilen mahkeme kararında mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden bahisle 13/12/2011 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapmıştır. AİHM 15055/12 başvuru numaralı kararı ile mülkiyet hakkı çerçevesinde enflasyonun etkisiyle kamulaştırma bedelindeki değer kaybının telafi edilmediği yönündeki şikâyetler hususunda başvurucuların 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'la kurulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Tazminat Komisyonu) başvurmaları gerektiğine ve diğer şikâyetlerin ise muhtelif gerekçelerle kabul edilemez olduğuna hükmetmiştir.

16. Anılan karar doğrultusunda başvurucular; 25/8/2017 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvuru yaparak AİHM başvuru formuna atıfla, aynı taleplerinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasını istemiştir. Diğer bir deyişle başvurucular, ilk derece mahkemesi tarafından hükmolunan kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Tazminat Komisyonu, 14/3/2018 tarihli kararı ile başvurunun reddine karar vermiştir. Tazminat Komisyonu bu sonuca ulaşırken idare tarafından kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma süreci boyunca 1 yıl 5 ay 18 gün kullanıldığını ve değer kaybının %11,84 olmasını nazara almıştır. Tazminat Komisyonuna göre taşınmazın dava tarihi ile karar tarihi arasında geçen 1 yıl 5 ay 18 gün boyunca kullanılması tazminattaki değer kaybını tamamen karşılamasa da yeterince karşılamaktadır. Sonuç olarak Tazminat Komisyonu, kamulaştırma bedelinde meydana gelen değer kaybının bireyin mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında korunması gereken adil dengeyi başvurucuların aleyhine bozmadığı sonucuna varmış ve başvurunun reddine karar vermiştir.

18. Başvurucular, bu karara karşı 19/4/2018 tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiş ve AİHM’e yaptıkları başvurudaki taleplerini yinelemiştir.

19. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 28/6/2018 tarihli kararı ile itirazın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasının açıldığı (bedelin tespit edildiği) tarih ile Mahkemece müracaat eden adına bankaya bloke edilen bedellerin söz konusu kişilere ödenmesine karar verilip ödemenin yapıldığı tarih arasında kamulaştırma bedelinde oluşan değer kaybı oranının %11,84 olduğu, bu süre zarfında taşınmazın kullanılmasının kamulaştırma tazminatındaki değer kaybını tamamen olmasa da yeterince karşıladığı, kamulaştırma bedelinde oluşan değer kaybı farkının bireyin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı, dolayısıyla başvurucu üzerinde orantısız ve aşırı bir yük oluşturmadığı değerlendirmesinde bulunulmuştur.

20. Nihai karar 17/7/2018 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucular 15/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. Kamulaştırma bedelinin değer kaybı şikâyetleri ile ilgili hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 18-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24. Başvurucular, Tazminat Komisyonuna gecikme faizi talebiyle başvurmalarına karşılık talebin Komisyon tarafından değer kaybı olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucular ayrıca Tazminat Komisyonunun kamulaştırma sürecinde taşınmazın 1 yıl 5 ay 18 gün uhdelerinde kaldığına ilişkin tespitinin yerinde olmadığını zira bu konuda somut bir delil bulunmadığını ileri sürmüştür. Başvurucular sonuç olarak kamulaştırılan taşınmaz için tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden faize hükmedilmemesinin haksızlık olduğunu iddia etmekte ve mülkiyet ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

25. Bakanlık görüşünde; AİHM'in konuya ilişkin kararları değerlendirildiğinde, kamulaştırma bedelinde değer kaybı sorunlarının AİHM tarafından adil denge prensibi çerçevesinde ele alındığı ifade edilmiştir. Bakanlık, bu kapsamda AİHM'in genel olarak %5'in altındaki değer kaybının bu adil dengeyi bozmadığı sonucuna ulaşırken ilk derece mahkemesi kararından önce taşınmaza el atılmamış ise %10,74 oranındaki değer kaybını da bir ihlal nedeni olarak görmediği hususunu hatırlatmıştır. Bu bağlamda belirtilen tüm hususların dikkate alınması talep edilmiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yanında adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte şikâyetlerin özünün kamulaştırma bedeline ilişkin olduğu anlaşıldığından belirtilen şikâyetlerin esas itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasına ilişkin benzer şikâyetleri daha önce ölçülülük ilkesi yönünden mülkiyet hakkı bağlamında incelemiş ve sonuca bağlamıştır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 41-65; Ali Şimşek ve diğerleri, §§ 58-69; Kadir Çakar, B. No: 2015/18908, 21/3/2018, §§ 21-28; Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz, B. No: 2015/19289, 17/7/2018, §§ 23-29; Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018; §§ 29-37).

30. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 42).

31. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için Mahkemece tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali Şimşek ve diğerleri, § 66).

32. Somut olayda da anılan benzer şikâyete ilişkin ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

33. Başvuru konusu davanın açıldığı 17/10/2008 tarihi değerlerine göre tespit edilen 429.440,93 TL kamulaştırma bedelinin başvuruculara ödenmesine 5/4/2010 tarihli kararla hükmedilmiştir.

34. Merkez Bankası verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 2008 yılı 10. ayındaki 100 TL'nin ödemenin yapıldığı 2010 yılı 4. ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 111,84 TL'dir. Bu durumda başvuruculara ödenmesi gereken 429.440,93 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2010 yılı 4. ayı itibarıyla Merkez Bankası verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 480.267,50 TL’dir.

35. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucuların mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 429.440,93 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 50.826,57 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince başvuruculara herhangi bir faiz ödemesi yapılmamıştır. Bu durumda başvurucuların alacağında meydana gelen değer kaybı %11,84'tür.

36. Yukarıdaki unsurlara bakarak kamulaştırma bedelinin davanın açıldığı tarihteki değeri ile ödendiği tarihteki değeri arasında gözlemlenen farkın kamulaştırma bedeline faiz eklenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ödenmeyen bu fark, bireyin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmakta; Anayasa’da yer alan ölçülülük ilkesine aykırı bir şekilde başvurucular üzerine orantısız ve aşırı bir yük binmesine sebep olarak başvurucuların mülkiyet hakkını ihlal etmektedir.

37. Açıklanan gerekçelerle kamulaştırma bedeline faiz işletilmemesi nedeniyle başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

39. Başvurucular, maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

40. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

42. Anayasa Mahkemesi, hükmedilen kamulaştırma bedeli için davanın açıldığı tarih ile kararın verildiği tarih arasındaki döneme ilişkin olarak faize hükmedilmemesi nedeniyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başvuruculara faiz ödenmesi mülkiyet hakkının ihlaline yol açan değer kaybını giderebilecek bir araç olarak görülmelidir.

43. Bu durumda başvuruculara davanın açıldığı tarihe göre belirlenen kamulaştırma bedelinin 1 yıl 5 ay 18 gün süren dava sonunda faiz işletilmeden ödenmesi sonucu kamulaştırma bedelinde bu sürede toplam bedele oranla %11,84 oranında enflasyon nedeniyle ciddi bir değer kaybı oluştuğu, bu durumun başvurucular üzerinde idarenin ulaşmak istediği meşru kamu yararı ile haklı gösterilemeyecek şekilde orantısız ve aşırı yüke neden olduğu dikkate alınarak bahsedilen maddi değer kaybının telafi edilebilmesi için kamulaştırma bedeline enflasyon oranında faiz işletilerek başvuruculara müştereken net 50.826,57 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara net 50.826,57 TL maddi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYNUR ÇETİNTÜRK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/15144)

 

Karar Tarihi: 7/12/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Aynur ÇETİNTÜRK

 

 

2. Çiğdem Sebahat ÇETİNTÜRK

 

 

3. Nazlı ÇETİNTÜRK

 

 

4. Pınar DEMİR

Başvurucular Vekili

:

Av. Hayrettin KENT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; kamulaştırmasız el atma bedelinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Başvurucular nihai hükmü 11/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 10/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

2. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Ali Şimşek ve diğerleri (B. No: 2014/2073, 6/7/2017), Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Kadir Çakar (B. No: 2015/18908, 21/3/2018), Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz (B. No: 2015/19289, 17/7/2018) ve Türkan Poyraz (B. No: 2015/15388, 13/9/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede davanın açıldığı tarih ile ödendiği tarih arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyon oranları karşısında kamulaştırma bedelinin hissedilir/önemli derecede değer kaybetmesi nedeniyle başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiği belirtilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılama süresinde kamulaştırma bedelinin yaklaşık %50,67 oranında değer kaybettiği tespit edilmiştir. Bu durumda anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle, başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

3. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede yargılama süresinin makul olmadığı gerekçesiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılamanın 8 yıl 3 ay 14 gün sürdüğü anlaşıldığından anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

4. Başvurucular; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Mülkiyet hakkının ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu, tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvuruculara manevi zararları karşılığında net 31.500 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucuların uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/48, K.2018/46) GÖNDERİLMESİNE,

D. Makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvuruculara net 31.500 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Başvurucuların diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne GÖNDERİLMESİNE 7/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULKADİR DOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/1986)

 

Karar Tarihi: 8/12/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucular

:

1. Fevzi DOĞAN

 

 

2. Hadi DOĞAN

 

 

3. Hadice DOĞAN

 

 

4. Ömer DOĞAN

Vekili

:

Av. Süleyman Doğan

 

 

5. Bedriye ÇOBAN

 

 

6. Abdulkadir DOĞAN

 

 

7. Abuzer DOĞAN

 

 

8. Ahmet DOĞAN

 

 

9. Arzu TURGUT

 

 

10. Aysel BAYSAL

 

 

11. Bekir DOĞAN

 

 

12. Binefş CANBEK

 

 

13. Dursun DOĞAN

 

 

14. Fadile DOĞAN

 

 

15. Fethi DOĞAN

 

 

16. Fethiye POLAT

 

 

17. Gönül TAŞÇI

 

 

18. Güley DOĞAN

 

 

19. Hacire DOĞAN

 

 

20. Hadi DOĞAN

 

 

21. Halil POLAT

 

 

22. Hasan DOĞAN

 

 

23. Hasan DOĞAN

 

 

24. Hüseyin DOĞAN

 

 

25. İbrahim Halil DOĞAN

 

 

26. İslim DOĞAN

 

 

27. Kemal POLAT

 

 

28. Mahmut DOĞAN

 

 

29. Mahmut DOĞAN

 

 

30. Maide POLAT

 

 

31. Mehmet DOĞAN

 

 

32. Mehmet Nuri DOĞAN

 

 

33. Meral DOĞAN

 

 

34. Mustafa DOĞAN

 

 

35. Naif POLAT

 

 

36. Nazif DOĞAN

 

 

37. Oktay DOĞAN

 

 

38. Ömer DOĞAN

 

 

39. Ömer DOĞAN

 

 

40. Ömer POLAT

 

 

41. Rahan DOĞAN

 

 

42. Salih DOĞAN

 

 

43. Selhattin POLAT

 

 

44. Suphi POLAT

 

 

45. Zeynep ÇİNPOLAT

Vekili

:

Av. Faruk DOĞAN

 

 

Av. Abdulkadir BADILLI

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma bedelinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. 2019/2186 numaralı bireysel başvuru dosyasının konu yönünden hukuki irtibatı nedeniyle 2019/1986 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2019/1986 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

3. Başvurucular 25/9/1995 tarihinde kamulaştırma bedelinin artırımı davası açmıştır. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi de bu kararı 4/5/2017 tarihli kararıyla onamış, karar düzeltme yoluna gidilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 15/10/2018 tarihinde hükmü düzelterek onamıştır. Başvurucular nihai hükmü 11/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 10/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

4. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Ali Şimşek ve diğerleri (B. No: 2014/2073, 6/7/2017), Kadir Çakar (B. No: 2015/18908, 21/3/2018), Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz (B. No: 2015/19289, 17/7/2018) ve Türkan Poyraz (B. No: 2015/15388, 13/9/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede davanın açıldığı tarih ile kamulaştırma bedelinin ödendiği tarih arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyon oranları karşısında hissedilir/önemli derecede değer kaybetmesi nedeniyle başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiği belirtilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılama süresinde kamulaştırma bedelinin yaklaşık %16.059,86 oranında değer kaybettiği tespit edilmiştir. Bu durumda anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

5. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede yargılama süresinin makul olmadığı gerekçesiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılamanın 23 yıl 20 gün sürdüğü anlaşıldığından anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

6. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından mülkiyet hakkı yönünden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu, tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda manevi tazminatın başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bozova Asliye Hukuk Mahkemesine (E.1995/371, K.2015/52) GÖNDERİLMESİNE,

D. Ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda manevi tazminatın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Vekille temsil edilen başvuruculara ekli tablonun (G) sütununda belirtilen vekâlet ücretleri ile ekli tablonun (E) sütununda belirtilen harçların bu tabloda gösterildiği şekilde ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMEL GÜLAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/12123)

 

Karar Tarihi: 11/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucular

:

1. Emel GÜLAY

 

 

2. Fuat BERHUM

 

 

3. Nadiye YAVUZ

 

 

4. Suat BERHUM

Başvurucular Vekilleri

:

Av. Utku Çağrı AKTAY

 

 

Av. Adil AKTAY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmemesi ve değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Başvurucular nihai hükmü 11/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 10/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kamulaştırmasız El Atma Bedelinin Ödenmemesi Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

2. Başvuru konusu olayda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtları üzerinden yapılan araştırmada başvurucuların 11/3/2019 tarihinde kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi talepli davaya ilişkin kararın kesinleşmesinin hemen akabinde Mersin 2. İcra Dairesinde icra takibi başlattıkları, bunun üzerine 15/5/2019 tarihinde idare tarafından İcra Dairesine 1.615.588,55 TL aktarıldığı ve 21/5/2019 tarihinde de aktarılan miktarın başvuruculara ödendiği anlaşılmıştır.

3. Bu durumda kamulaştırmasız el atma bedelinin mezkûr kararın kesinleşmesini müteakiben kısa süre içinde de ödendiği görülmekle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kamulaştırmasız El Atma Bedelinin Değer Kaybına Uğratılması Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

4. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Ali Şimşek ve diğerleri (B. No: 2014/2073, 6/7/2017), Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Kadir Çakar (B. No: 2015/18908, 21/3/2018), Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz (B. No: 2015/19289, 17/7/2018) ve Türkan Poyraz (B. No: 2015/15388, 13/9/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede davanın açıldığı tarih ile ödemenin yapıldığı tarih arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyon oranları karşısında kamulaştırma bedelinin hissedilir/önemli derecede değer kaybetmesi nedeniyle başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiği belirtilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılama süresinde kamulaştırma bedelinin yaklaşık %28 oranında değer kaybettiği tespit edilmiştir. Bu durumda anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

5. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede yargılama süresinin makul olmadığı gerekçesiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılamanın 11 yıl 11 ay 21 gün sürdüğü anlaşıldığından anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

6. Başvurucular; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Mülkiyet hakkının ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu, tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında 50.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmemesi yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kamulaştırmasız el atma bedelinin değer kaybına uğratılması yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkınınkamulaştırmasız el atma bedelinin değer kaybına uğratılması yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2010/378, K.2014/341) GÖNDERİLMESİNE,

D. Makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvurucularanet 50.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Başvurucuların diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.