MAKALE

İşçilik Alacaklarında Mevduata Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Tespiti Konusunda Merkez Bankası Kayıtlarının Değerlendirilmesi

Abone Ol

İş hukukunda, işçi alacaklarının zamanında ve tam olarak ödenmesi ilkesi, hem emeğin korunması hem de sosyal adaletin sağlanması bakımından temel bir güvencedir. Kanun koyucu, işverenin bu yükümlülüğünü geciktirmesi halinde işçinin kaybını telafi etmek amacıyla, kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarına “mevduata uygulanan en yüksek faiz”in uygulanmasını öngörmüştür. Ne var ki, yasa metninde açık biçimde düzenlenmiş bu faiz oranının, uygulamada hangi kaynaklara göre belirleneceği ve nasıl hesaplanacağı hususu uzun yıllar boyunca tartışma konusu olmuştur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından bankalardan alınan bildirimlere dayalı olarak yayımlanan faiz oranları hukuki dayanağını korusa da, bazı bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarında taraf beyanlarına dayalı farklı banka faiz oranları esas alınmakta; bunun sonucu olarak da kanunla öngörülen “en yüksek faiz” oranı uygulamada çoğu zaman belirsizlik yaratmaktadır. Bu durum, hem işçi alacaklarının değer kaybına yol açmakta hem de yargı kararlarında birlik ve öngörülebilirlik sorunlarını gündeme getirmektedir.

Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faiz oranı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin on birinci fıkrasında yer almakta olup, bu hükme göre “Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hâkim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre, mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder.” Bu düzenleme, sadece kıdem tazminatı değil, ücret, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları gibi diğer işçilik alacakları bakımından da 4857 sayılı Kanun’un 34. maddesi uyarınca geçerlidir. Anılan maddede, gününde ödenmeyen ücretler için “mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı”nın uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Böylelikle kanun koyucu, işçinin ücret alacağının değer kaybetmesini önlemek ve işvereni ödeme yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeye yönlendirmek istemiştir.

Ancak uygulamada, bu açık düzenlemeye rağmen en yüksek mevduat faizinin tespiti ve uygulanması noktasında ciddi belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Özellikle Yargıtay’ın bir dönem benimsediği yaklaşım, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın mevduat kabul eden bir banka olmadığı gerekçesiyle, en yüksek faiz oranının üç ayrı bankadan sorularak belirlenmesi gerektiği yönünde olmuştur. Bu yaklaşım, iş mahkemesi kararlarının icra aşamasında karışıklıklara neden olmuş; icra müdürlükleri farklı bankalardan alınan oranları esas alarak birbirinden farklı faiz hesaplamaları yapmıştır.

Oysa 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 40. maddesinin III/a bendine göre, bankalar mevduat kabulünde uygulayacakları faiz oranlarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na bildirmek zorundadır. Aynı şekilde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesi uyarınca, bankaların mevduat kabulünde uygulayacakları azami faiz oranları Bakanlar Kurulu’nun (veya devredilen yetkiyle Merkez Bankası’nın) belirleyeceği esaslara göre tespit edilir. Bu düzenlemelere dayanılarak çıkarılan 2006/11188 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve bu karara ilişkin Merkez Bankası Tebliğleri uyarınca, bankalar uygulayacakları faiz oranlarını Merkez Bankası’na bildirmek ve ilan etmekle yükümlüdür. Bu düzenlemelere paralel şekilde Merkez Bankası tarafından Mahkemelere yapılan bildirimlerde, 2000 yılı Aralık ayından itibaren kamu bankaları, 2011 yılı Aralık ayından itibaren ise tüm bankalarca fiilen uygulanan azami faiz oranlarının aylık listeler halinde kayıt altına alındığı ve 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren bu verilerin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden mahkemelerin kullanımına sunulduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda faiz hesaplamalarının UYAP sistemi üzerinden yapılması ve Merkez Bankası kayıtlarına göre fiilen uygulanan azami faiz oranlarının esas alınması gerekmektedir.

Zira Anayasa Mahkemesi’nin 11.07.2018 tarihli ve 2018/68 E. , 2018/87 K. sayılı kararında da, 4857 sayılı Kanun’un 34. maddesinde yer alan “mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiş; kararda mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının tereddüte mahal bırakmayacak biçimde tespit edilebildiği, Merkez Bankası’nın bankalarca fiilen uygulanan azami faiz oranlarını sürekli güncelleyerek ilan ettiği ve bu nedenle belirsizlik bulunmadığı belirtilmiştir. Böylelikle en yüksek mevduat faizinin kaynağı olarak Merkez Bankası kayıtlarının esas alınması gerektiği açıkça ortaya konulmuştur. Kararda “. Açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının tereddüte mahal olmaksızın tespiti mümkün olduğundan bu hususta herhangi bir belirsizlik söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bankalarca mevduata uygulanan azami faiz oranlarını sürekli güncellemeleri de içerecek şekilde ilan etmektedir. Dolayısıyla mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının öngörülebilmesi de mümkündür.” şeklinde ifade edilmek suretiyle öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine açıkça atıf yapılmıştır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2020 tarihli ve 2016/27177 E. , 2020/1331 K. sayılı kararında da, “Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizi düzenleyen ilgili hükümde özel banka ile kamu bankası ayrımı yapılmamıştır. Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verilmiş olmakla sözü edilen faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı tespit olunmalıdır. Bankaların belli dönemlerde T. C. Merkez Bankası'na uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı fiilen uygulanmış olmadıkça ücret dikkate alınmaz. Bankaların uyguladıkları faiz oranları bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı olmalıdır. Aynı miktar için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir. Somut olayda ; mahkemece işlemiş faiz hesabına yönelik olarak Merkez Bankası' ndan bankalarca fiilen uygulanan faizin yıllara göre oranı istenerek işlemiş faiz hesabının buna göre yapılması gerekirken sadece davacı tarafından belirtilen faiz oranlarının esas alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”. Şeklinde belirtilmiştir. İş bu kararda Merkez Bankası kayıtlarının esas alınması hususunda karar verilmiştir. Bu yaklaşım, faiz hesaplamasında yeknesaklığın sağlanması ve öngörülebilirliğin korunması bakımından önem taşımaktadır.

Belirtilen kararlara rağmen uygulamada hala Merkez Bankası kayıtları yerine, Mahkemelerin taraflardan banka isimlerini bildirmelerini istediği ve iş bu bildirilen banka faiz oranlarına göre bilirkişi raporunun oluşturulduğu görülmektedir. Bu durum, hesaplamaların denetlenebilirliğini güçleştirmekte ve kararların hukuki güvenliğini zedelemektedir. Ayrıca, uygulamada avukatların/tarafların hangi bankanın en yüksek faiz oranını kullandığını tespit etmek zorunda kalmaları, gereksiz bir iş yükü yaratmakta ve Merkez Bankası verilerinin haklı bir gerekçe olmaksızın dikkate alınmamasına yol açmaktadır.

Somut bir örnek olarak, ilama dayalı işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin bir icra takibinde yaşanan uygulama farklılığı dikkat çekmektedir. Şöyle ki; UYAP sistemiyle entegre edilen Merkez Bankası verileri esas alınarak başlatılan bir icra takibinde, borçlu taraf faiz oranlarının hatalı olduğu iddiasıyla şikayette bulunmuştur. İzmir 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2025/26 E. ve 2025/526 K. sayılı dosyası ile görülen bu yargılamada, bilirkişi raporunda yalnızca borçlu tarafın bildirdiği üç bankanın faiz oranları esas alınmış, buna karşılık delil olarak sunulan Merkez Bankası ve UYAP sistemi üzerinden yapılan faiz hesaplaması kayıtlarına yer verilmemiştir. Yerel mahkeme tarafından, söz konusu hatalı bilirkişi raporu esas alınarak “Mahkememizce yapılan yargılamada yanlarca gösterilen tüm kanıtların toplandığı, tarafların gösterdiği bankalardan is akdinin feshi tarihiden takip tarihine kadar birer yıllık devreler halinde mevduata birer yıllık dönemler halinde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranlarının sorulduğu, davalı tarafın merkez bankasının yazı cevabı kapsamında hesaplama yapılmasını talep ettiği ancak bu faiz oranlarının bankalar tarafından merkez bankasına bildirilen faiz oranları olması ve çok sayıda Yargıtay kararında Merkez Bankasına bildirilen değil, fiilen uygulanan faiz oranlarına göre hesaplama yapılması gerektiği belirtildiğinden bankalardan gelen cevaplar kapsamında hesaplama yapılmak üzere davacının şikayetinin değerlendirilebilmesi için hesaplamayla sınırlı olmak üzere dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişinin yerinde ve yeterli görülen raporu kapsamında alacaklının takipte… alacaklı bulunduğu anlaşılmakla...” gerekçesi ile kesin hüküm kurulmuştur. Yapılan yargılamada, Merkez Bankası kayıtlarına itibar edilmemiş, eski tarihli Yargıtay kararları uyarınca alışılagelmiş uygulama terk edilmeyerek bankalardan istenilen faiz oranlarına göre faiz hesaplaması yapılmıştır. Bu nedenle işçilik alacaklarına uygulanması gereken faiz miktarı, mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden değil daha düşük oranda belirlenmiş; ayrıca takip sonrası işleyecek faiz oranı ile işlemiş faiz oranı arasında farklılık meydana gelmiştir. Bunun yanı sıra, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin işçi aleyhine hükmedilmesi, uyuşmazlık sonucunda işçi bakımından maddi açıdan son derece olumsuz bir tablo oluşturmuştur.

Mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının tespiti sorununun yanı sıra, uygulanacak faizin başlangıç tarihi ve hesaplama yöntemi de önem taşımakta olup, bu husus da uygulamada farklılık ve karışıklıklara yol açmaktadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 19.01.2021 tarihli ve E.2020/4492, K.2021/1536 sayılı kararında, kıdem tazminatına uygulanacak faiz oranı ve dönemlerine ilişkin açıklamalar ayrıntılı biçimde yapılmıştır. Kararda, bankalar tarafından uygulanan faiz oranlarının bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlendiği, bu vadeler arasında en uzun sürenin bir yıl olduğu ve en yüksek faiz oranının bir yıllık mevduata uygulandığı belirtilmiştir. Bu nedenle, kıdem tazminatına uygulanması gereken faizin, temerrüt tarihinden itibaren bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı olduğu; gecikmenin sonraki yıllara sarkması hâlinde ise her yıl başında geçerli olan faiz oranının ayrı ayrı esas alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca yıl içinde değişen faiz oranlarının dikkate alınmayacağı, hesaplamanın yıllık periyotlar halinde yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Buna karşılık, UYAP sisteminde Yargıtay kararında öngörülen yıllık periyot esası yerine, işçilik alacaklarına işleyecek faizde, aylık faiz oranlarının uygulanmakta olduğu görülmektedir. Uyap sisteminde aylık değişen faiz oranlarının esas alınması, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin anılan kararında belirtilen ilkelere aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle Uyap sistemi üzerinden yapılan faiz hesaplamaları hatalı olabilmektedir.

Sonuç olarak ; hukuka aykırı ve hakkaniyete uygun olmayan sonuçların önüne geçilebilmesi için, Mahkemelerce eski tarihli Yargıtay kararları ve alışılagelmiş uygulamalar nedeniyle yeterince dikkate alınmayan Merkez Bankası kayıtları ile mevduata uygulanan en yüksek faiz oranına ilişkin sorunun giderilmesi yönünde gerekli adımların ivedilikle atılması gerekmektedir. İşçilik alacaklarına uygulanacak en yüksek mevduat faizi, kanun ve yargı kararları uyarınca Merkez Bankası tarafından bankalardan alınan ve UYAP sistemine entegre edilen “bankalarca fiilen uygulanan azami faiz oranlarına” göre belirlenmelidir. Bu oranların dışında, tarafların bildirdiği bankaların faiz oranları veya farklı kaynaklardan elde edilen verilerle yapılan hesaplamalar hukuken geçerli sayılmamalıdır. Bilirkişi raporlarının yalnızca Merkez Bankası’nın resmi verileri esas alınarak düzenlenmesi gerekir. Aksi halde, “öngörülen fakat uygulamada görülmeyen faiz oranı” sorunu devam edecek; işçinin korunması amacına yönelik yasal düzenlemeler işlevsiz kalacaktır.

Av. Canan FINDIK
İzmir Barosu