MAKALE

HAKSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİ İLE TAZMİNAT DAVASI

Abone Ol

HAKSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİ İLE TAZMİNAT DAVASI

Genel Olarak

Hukuk sistemimizde alacaklıların; borcunu ifa etmeyen borçludan icra takibi yolu ile alacağını tahsil etme imkânı bulunmaktadır. İcra takibi; borçlunun borcunu ifa etmemesi, vermemesi gibi durumlarda alacaklının bu borcu devlet gücü ile tahsil edebilmesi için icra müdürlüğü tarafından başlatılan bir işlemdir. Bu kapsamda alacaklı olduğunu iddia eden kişi, elinde hiçbir belge olmasa dahi sözlü veya yazılı olarak borçlu hakkında ilamsız icra takibi başlatabilmektedir. Fakat uygulamada bazen borçlu olmayan kişilere karşı sehven ya da kasten icra takibi başlatıldığı da görülebilmektedir. Bu hallerde başlatılan icra takibine haksız takip denilmektir. Kısaca haksız takip, alacaklının, icra ve iflâs hukuku çerçevesinde öngörülen müesseselere ilişkin takip hakkını, kanun koyucunun amacını aşacak şekilde kullanması olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu yola başvuran alacaklılar, haksız gerekçelerle başlatılmış icra takibi sebebiyle meydana gelen borçlunun ve üçüncü kişilerin zararlarından sorumlu olmaktadır.

 İcra ve iflâs hukukunda, bireylerin sübjektif haklarının gerçekleştirilmesi, tarafların karşılıklı olarak menfaatlerinin dengelenmesinin yanı sıra, toplumda adalete duyulan güvenin korunması ve toplumsal barışın temin edilmesi amacı bulunmaktadır. Nitekim öngörülen müesseseler çerçevesinde tanınan imkânların, belirli ölçü ve sınırlar içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bu ölçülerden birisi de dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Zira alacaklının takip hakkını kanun koyucunun amacını aşar şekilde kullanması durumunda; takip, haksız olarak değerlendirilecektir. Öte yandan icra ve iflâs hukukunda öngörülen cebrî icra yollarına ilişkin takip işlemlerinin kötüye kullanılmasının engellenmesine dair genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Başka bir deyişle icra ve iflâs hukuku mevzuatında, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmasına yönelik genel bir hüküm mevcut olmamakta, fakat icra tazminatları kapsamında alacaklının haksız ve kötü niyetle takibi, borçlunun ya da üçüncü kişinin itirazında haksız çıkması gibi durumlarda düzenlemeler bulunmaktadır.

Haksız icra takibi nedeni ile zarara uğrayan borçlu veya üçüncü kişiler, bu takipten kaynaklanan zararlarının karşılanması için haksız icra takibi başlatan alacaklı aleyhine hem maddi hem de manevi tazminat davası açılabilmektedir. Söz konusu maddi ve manevi tazminat davası haksız icraya maruz kalan taraf ya da üçüncü kişiler tarafından açılabilmektedir. Bir başka deyişle takip işleminin haksızlık unsuru, esas itibariyle taraf ve ilgili üçüncü kişilerin takip işlemleri bağlamında dikkate alınmaktadır. Dolayısıyla icra memuru tarafından gerçekleştirilen işlemin, kural olarak tek başına, takipte karşı tarafın sorumluluğunu doğuracak şekilde haksızlık teşkil etmesi mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda haksız takip işlemi nedeni ile tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, şüphesiz haksız takip işlemi neticesinde uğranılan zarar ya da zarar tehlikesi de mevcut olmalıdır. Yani söz konusu icra takibinin haksız olması ve borçlu veya üçüncü kişilerin uğradığı zararın ispatının mümkün olması gerekmektedir. Öte yandan taraf ya da ilgili üçüncü kişilerin haksız takip işlemi söz konusu olsa da, icra organı tarafından ilgili işlem üzerine herhangi bir işlem yapılmadıkça ya da yapılsa bile bu işlem üzerine zarar ortaya çıkmadıkça, kural olarak tazminat sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Örneğin; alacaklının kötü niyetli olarak, borçlu aleyhinde elverişsiz bir zamanda satış talep etmesi, tek başına zarara neden olmayacağından tazminat sorumluluğuna dair haksız bir takip işleminden söz edilemeyecektir.

Bu konuda açılacak maddi tazminat davasıyla amaçlanan, haksız icra takibine maruz kalan borçlunun, haksız icra takibi nedeni ile malvarlığında meydana gelen maddi zararın yani malvarlığındaki somut eksilmenin giderilmesidir. Böylece tazminat davasının açılabilmesi için ise, bir mağduriyetin oluşması ve haksız icra takibi ile iddia olunan maddi zarar arasında bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu durumun ispatı ise, davayı açan tarafın yani aleyhinde haksız icra takibi başlatılan borçlunun sorumluluğundadır. Ayrıca haksız icra takibi nedeni ile açılacak manevi tazminat davasıyla da, hukuka aykırı bir eylem ya da işlem sebebi ile borçlunun veya üçüncü kişilerin yaşadığı üzüntünün yol açtığı objektif eksilmenin giderilmesi ve kişilik değerlerinde oluşan manevi zararın telafisi talep edilmektedir. Dolayısıyla manevi tazminat talep edilebilmesi için; haksız icra takibi nedeni ile manevi zarara uğranılmış olması ve bu zarar ile haksız icra takibi arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Aynı zamanda haksız icra takibi nedeni ile manevi tazminat davası açılırken; tarafların kusur oranı, ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alınarak manevi tazminat talep miktarı belirlenmelidir. Nitekim bu konuda mahkemeler manevi tazminat miktarını tespit ederken; kişilik haklarını ihlal eden fiil ile tazminat miktarı arasında makul bir oran olup olmadığına, bir tarafın zenginleşmesine yol açıp açmadığına ve manevi zararla orantılı olarak üzüntüyü hafifletecek bir miktarda olmasına dikkat etmesi gerekmektedir.

 Haksız icra takibi nedeni ile açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi ise; haksız icra takibinin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, her halükârda haksız icra takibinin açılmasından itibaren 10 yıl olmaktadır. Zira aleyhinde açılan haksız icra takibini öğrenen ve iki yıl geçmesine rağmen bir itirazda bulunmayan borçlunun tazminat davası açma hakkı bahse konu olamayacaktır. Haksız icra takibi nedeni ile açılacak tazminat davasında görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 2/1. maddesinde belirtildiği üzere, Asliye Hukuk Mahkemesidir. İlgili kanun uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi, tazminat davasının konusu olarak, haksız takip ve takip işlemi nedeni ile uğranılan maddi zararların tazmini bakımından, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığını ilgilendiren, manevi zararların tazmini bakımından ise, şahıs varlığını ilgilendiren bir dava olarak her iki tazminat talebini de karşılamaktadır. Ancak taraflardan en az birinin tacir olması durumunda ise, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmaktadır.

Yine haksız icra takibi nedeni ile maddi ve manevi tazminat davalarında yetkili mahkeme ise, haksız icra takibine uğrayan kişinin ikamet ettiği yer mahkemesidir. Bu nokta da önemle belirtmek gerekirse, her ne kadar kesin yetki hâli öngörülmemiş olsa da, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 7/1. maddesi uyarınca davalının birden fazla olması hâlinde, dava sebebine göre, davalıların tamamı hakkında ortak yetkili bir mahkeme düzenlenmişse, davaya bu yer mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir. Son olarak, söz konusu tazminat davasına ilişkin olarak özel bir düzenleme olmadığından, davanın, haksız fiil hükümlerine dayanan normal bir tazminat davasından farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın açılması, dilekçeler, ön inceleme ve tahkikat gibi aşamalar, genel hükümlere göre görülen normal eda davalarındaki gibi olmaktadır. Netice itibariyle, bu davada uygulanacak yargılama usulü de, basit yargılamaya ilişkin Hukuk Muhakemesi Kanunun 316. maddesinde öngörülen hâllerden birini teşkil etmediğinden, dolayısıyla yazılı yargılama usulü olmaktadır.

EMSAL YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/16378 E., 2021/6620 K. sayılı ilamı;

Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi ve manevi tazminatın kısmen kabulüne dair verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

-K A R A R-

Hükmüne uyulan Dairenin bozma ilamında özetle “Davanın, haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verildiği, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edildiği, dosyanın incelenmesinde, davacıya ait çekici ve dorsenin 01/04/2009 tarihinde haczedilerek muhafaza altına alındığı, söz konusu araçların 17/06/2009 tarihinde davacıya teslim edildiği, davacının araçlarını kullanamaması nedeniyle kazanç kaybı olduğu, araçların yaklaşık 75 gün yediemin deposunda kaldığı, mahkemece bu süre zarfı nazara alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmakla, mahkemece, her ne kadar davacının zararı, haczin konulduğu ve kaldırıldığı tarihler arasında kalan tüm günler üzerinden tespit edilmiş ise de, davacının bu süreyi kapsayan günlerin tamamında çalışmasının mümkün olmadığı, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle, zarar miktarından BK 43-44 maddeleri (TBK. madde 51-52) gereğince uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği,bu hususun gözetilmemiş olmasının doğru görülmeyip, kararın bu nedenle bozulması gerektiği” hususlarına değinilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının günlük kazancının bilirkişi raporunda 250,00 TL olarak belirlendiği, haciz tarihi ile haczin kaldırılması arasında 22 günlük tatil süresinin bulunduğu, söz konusu tatil süresine tekabül eden tazminat miktarının 5.500,00 TL olduğu tespit edilerek söz konusu bedelin 18/06/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen tazminat miktarından düşülmesi sonucu davanın kısmen kabulü ile, davacı tarafın maddi tazminat talebinin kabulüne, 14.287,80 TL maddi tazminatın fiili haciz tarihi olan 09/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın fiili haciz tarihi olan 09/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 988,71 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıya geri verilmesine, 12/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/2954 E., 2021/5764 K. Sayılı İlamı;

Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili; davalı tarafından 04/09/2012 tarihinde Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2012/1811 esas sayılı dosyasında müvekkili ve dava dışı borçlu ... aleyhine bonoya dayalı 265.078,00 TL alacak için kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, müvekkili tarafından bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile açılan davanın Elmadağ İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/78 esas ve 2013/25 sayılı kararla kabulü ile takibin iptaline karar verildiğini, bu kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, iptaline karar verilen takip dosyasında müvekkilinin %50 ortağı olduğu ticari minibüsün haczedilerek yediemine teslim edildiğini, takibin ve haczin haksız olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın takip tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu haciz nedeniyle davacıya ait minibüsün 09/10/2012 tarihinde yediemine verildiği, 12/10/2012 tarihinde davacının borçlu olduğu başka bir icra dosyasında haczedilerek farklı bir yediemine teslim edildiği, davalı alacaklının haczinden dolayı davacıya ait aracın 3 gün yedieminde kaldığı, bu 3 günlük süre zarfında aracın hacizli kalmasından dolayı davacının zararının olduğu hususunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, haksız icra takibi ve haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

Dosya kapsamından, davalı tarafından 04/09/2012 tarihinde Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2012/1811 esas sayılı dosyasında davacı ve dava dışı borçlu Celal Özcan aleyhine bonoya dayalı 265.078,00 TL alacak için kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığı, davacı tarafından bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile açılan davanın Elmadağ İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/78 esas ve 2013/25 sayılı kararla kabulü ile takibin iptaline karar verildiği, bu kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği bu anlamda davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin ve bu takip kapsamında davacının ortağı olduğu ticari minibüse konulan haczin haksız olduğu anlaşılmıştır.

Somut olayda, davalı tarafından başlatılan iş bu takip kapsamında davacının ortağı olduğu ticari minibüsün 09/10/2012 ile 12/10/2012 tarihleri arasında 3 gün süre ile haksız olarak haczedilerek yediemine teslim edildiği ve bu nedenle davacının maddi zararının oluştuğu takibin iptal edilmesi nedeniyle haczin de haksız olduğu sabit olup, davacının maddi zararının karşılanması gerekmektedir. Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir. Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2012/1811 esas sayılı takip dosyasına konu bono incelendiğinde takibin, lehdar olan davalı alacaklı tarafından başlatılmış olması, takip dayanağı kambiyo senedinin herhangi bir ciro görmemiş olması, davalı alacaklının imzanın davacıya ait olmadığını bilecek durumda olduğu dikkate alındığında davalının takipte kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu ve bu anlamda manevi zarardan da sorumlu olduğu kabul edilmelidir.

Şu durumda mahkemece, davacı yararına yukarıda belirtilen 3 günlük süre yönünden tespit edilecek maddi tazminat ile bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 29/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/858 E., 2021/6101 K. Sayılı İlamı;

Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki haksız icra takibi ve hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen, gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 06/07/2020 gün ve 2019/2535-2020/2544 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

- K A R A R -

Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE ve aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 2. ve 4/b-1. maddeleri gereğince takdiren 490,00 TL para cezasının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydettirilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 10,30 TL kalan red harcının karar düzeltme isteyen davalıdan alınmasına 05/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Av. Begüm Gürel & Stj. Av. İpek Megilli

KAYNAKLAR

1. Haksız Takip Nedenine Dayanan Tazminat Sorumluluğu, https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/373830/yokAcikBilim_10333841.pdf?sequence=-1&isAllowed=y

2. Haksız İcra Takibi ve Tazminat Davası, https://www.halkbankkobi.com.tr/tr/uzmanina-danisin/makaleler/is-hukuku-ve-borclar-hukuku/haksiz-icra-takibi-ve-tazminat-davasi.html

3. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6100.pdf

4. https://www.hukukihaber.net/kararlar/haksiz-hacizden-kaynaklanan-maddi-ve-manevi-tazminat-davasi-h449909.html