Yargılanan bilim ve devlet adamları
SOKRATES: Sokrates, İ.Ö. 399 yılında devlet tanrılarına sadakatsizlik ve gençleri zararlı yollara sürüklemek suçu ile suçlandırılarak mahkeme karşısına getirildi. Sokrates’ in yargılanması ve müdafaası hakkındaki bilgileri Ksenophon’ un kısa eseri ve Eflatun’ un eserinden öğreniyoruz. Ksenophon yargılama esnasında Atina’da sürgünde bulunuyordu bu eseri duyduklarına dayanarak oluşturduğu sanılmaktadır, Eflatun ise Sokrates’in mahkemede söylediklerini eserinde kendi kalemiyle ölümsüzleştirmiştir. Sokrates’ in müdafaası, önce aleyhine yapılan suçlamaların mahiyetini, kendisini suçlayanların kimler olduğunu anlatmayla başlar. Sokrates kendisini suçlayanların iki çeşit olduğunu söyler: biri yıllardan beri kendi aleyhine dedikodular ve propagandalar yapanlar, diğeri ise şimdi kendisini devletin tanrılarına inanmamakla ve gençleri yanlış yollara sürüklemekle suçlayan Anytos, Melotos ve arkadaşlarıdır. Birinciler yıllardan beri durmadan Sokrates aleyhine çeşitli yalanlar yayarak herkesin kulağını doldurmuşlardır. Kendisini yeraltında ve gökyüzünde olup biten şeylere karışmakla, eğriyi doğru gibi göstermekle ve bunları başkalarına para karşılığında öğretmekle suçlamışlardır. Sokrates öteden beri kendisine yöneltilen bu iftiraları birer birer ele alarak çürütür. Bundan sonra kendisini mahkemeye getiren Melotos’u sorguya çeker ve bu iddialarının birbirini tutmaz saçmalıklar olduğunu gösterir. Sokrates bundan sonra üstüne aldığı filozofluk ödevini yapmaktan niçin yılmadığını ve bundan sonra da yılmadan buna devam etmekten niçin vazgeçmeyeceğini anlatır. Bundan sonra yargıçlar sanığın suçlu olup olmadığını kararlaştırmak üzere çekilirler. İki yüz seksen kişiden mürekkep olduğu sanılan jüri veya yargıç heyetinin hepsi oybirliği ile karar verememişlerdi. Küçük bir farkla karara varılmıştır: ölüm. Sokrates verilen idam kararını da soğukkanlılıkla karşılar ve son nutkunu verir. Hayatından asla pişman olmadığını anlatır, ölümden korkmadığını ve ölümün kendisi için bir felaket olmadığını öteki dünyanın belki bir saadet olacağını anlatır. Hikayenin bundan sonrasını Eflatun Phaidon’ da anlatıyor. “İdam, Delos’a elçilerin gönderilmesi dolayısıyla otuz gün geri bırakılmıştı.Sokrates bu müddet içerisinde arkadaşlarıyla eskisi gibi görüşüyor tartışmalar yapıyordu. Dostları kaçması için tüm tedbirleri almışlardı; fakat o devletin kanunlarına uymak gerektiğini ileri sürerek reddetti…Son gün akşama kadar sakin bir fikir havası içinde geçti..Vakti geldiğinde Kriton yanında bulunan kölesine işaret etti.Köle dışarı çıktı ve birazdan zehri verecek olanla içeri girdi. Zehri veren ne yapması gerektiğini söyledi. Kadehi eline alır almaz irkilmeden, tiksinmeden son damlasına kadar içti. Bacakları ağırlaşıncaya kadar dolaştı, sonra adamın dediği gibi arkası üzeri uzanıp yattı.Zehri veren adam eliyle ayaklarını ve bacaklarını birkaç defa yokladı. Vücudu soğumuş ve katılaşmıştı. Sokrates hissetmiyordu. Karından aşağısı çoktan soğumuştu ki Sokrates örttüğü yüzünü açtı ve şu son sözleri söyledi: “Kriton, Askulepios’ a bir horoz borçluyum, borcumu ödemeyi unutmazsın değil mi?” dedi. Kriton: “Peki öderim, başka bir diyeceğin yok mu?” dedi; fakat yanıt gelmedi.Biraz sonra bir kıpırdanma ve silkinme oldu…Kriton ağzını ve gözlerini kapadı.