KARARLAR

AYM'nin 2022/24391 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 10/7/2024 tarihli ve 2022/24391 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULHAKİM EKİNCİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/24391)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Abdulhakim EKİNCİ

Vekili

:

Av. Şakir DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, terör örgütü lehine yapılan bir gösteriye iştirak edildiği gerekçe gösterilerek terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılma nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 15/2/2015 tarihinde, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının yıl dönümü nedeniyle yapılan basın açıklamasına ve gösteri yürüyüşüne katılmıştır.

3. Kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre basın açıklaması ve gösteri yürüyüşü için bir siyasi partinin il binası önünde 2.500 kişilik grup toplanmış, terör örgütü lideri lehine ifadelerin yer aldığı pankartlar ile terör örgütünü simgeleyen "bez parçaları" açılmıştır. Topluluğun bildirimde bulunmadan gösteri yürüyüşü yapması nedeniyle kolluk görevlileri topluluğu durdurmuş, kapalı ceza infaz kurumuna gitmeme ve yürüyüşe son verme hususunda uyarmıştır. Parti yöneticileri ile yapılan müzakereler sonrasında farklı bir istikamete doğru yürüyüşe geçen grup, yukarıda sözü edilen pankartları açmış, terör örgütü ve örgüt lideri lehine sloganlar atmıştır. Bir parkta basın açıklaması yaptıktan sonra grup kendiliğinden dağılmıştır.

4. Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçu ile katıldığı kanuna aykırı bir toplantında ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmama suçundan iddianame düzenlemiş ve anılan toplantıya katılan birçok kişi hakkında da terör örgütü propagandası yapma suçundan kamu davası açıldığı bilgisini vermiştir.

5. İlk derece mahkemesi başvurucuyu terör örgütü propagandasına dönüşen eyleme katıldığı gerekçesiyle bir yıl hapis cezasıyla cezalandırmıştır. Kararda "eylem yapan grubun genelinde terör örgütü PKK'yı simgeleyen flama ve bez parçalarının olması ve sürekli terör örgütü lehine slogan atılması dikkate alındığında eyleme katılanların tamamının PKK/KCK terör örgütünün propagandası yapılması suçuna iştirak ettiği" sonucuna vardığını belirtmiştir.

6. Bununla birlikte Mahkeme, anılan eyleme ilişkin "tespit, görüntü ya da tanık anlatımı bulunmadığı"nı belirterek suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle başvurucunun üzerine atılı kanuna aykırı toplantıda veya gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçu yönünden beraat kararı vermiştir.

7. Yargıtay 3.Ceza Dairesi13/12/2021 tarihli kararı ile başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen mahkûmiyet kararını onamıştır. Başvuru dosyasına sunulan belgelere göre aynı toplantıya katılan üçüncü şahıslar hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını inceleyen Yargıtay, anılan toplantıda terör örgütü lehine söylenen sloganlara veya taşınan pankartlara iştirak ettiklerine dair şüpheden uzak delil bulunmaması nedeniyle biri yönünden beraat kararı verilmesi, bir diğeri yönünden eksik araştırmanın tamamlanması için hükümlerin bozulmasına karar vermiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E.2021/4804, K.2021/10410, 8/12/2021; Yargıtay 3. Ceza Dairesi E.2021/4795, K.2021/11028, 22/12/2021).

8. Başvurucu, nihai hükmü 7/2/2022 tarihinde öğrendikten sonra 22/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; sadece basın açıklamasına katıldığını, suç teşkil edecek slogan atmadığını, pankart taşımadığını, etkili soruşturma yapılmadan ve somut olgular ortaya konulmadan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının, yargı merciinin aynı olayla ilgili farklı kişilere farklı kararlar vermesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğinden yakınmıştır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ihlal iddiasının kanun yolu şikâyeti kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi, ayrıca başvurucunun terör örgütü ve örgüt lideri lehine sloganlar atması nedeniyle verilen bir yıllık hapis cezasının demokratik toplum düzeninde gerekli olup olmadığı değerlendirilirken terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında görülemeyeceğine yönelik Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvurucu, bir düşünce açıklamasında bulunduğu için değil bir toplantıya katıldığı için cezalandırıldığından başvurucunun iddiaları bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer değerlendirme için bkz. Sercan Avşar, B. No: 2016/63088, 9/6/2021, §§ 22, 38). Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı kabul edilmiştir. Müdahalenin Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sınırlama sebeplerinden kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.

12. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut koşullarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir (diğerleri arasından bkz. Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 47; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 84; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64; Meki Katar, [GK], B. No: 2015/4916, 3/10/2019, § 53; Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, § 175; terör örgütünün propagandasını yapma suçunun Türk hukukundaki görünümüne ilişkin tespitler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 115-118; terör örgütü propagandası suçunun tanımına ve suçun tespitine yönelik değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 86; terör örgütünün propagandasını yapma suçuna ilişkin Yargıtay'ın benzer yönde değerlendirmeleri için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 54-57; Ömer Faruk Gergerlioğlu, §§ 155-163, 175; Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri, B. No: 2016/39759, 30/3/2022, § 73; Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 54).

13. Bunun yanında bir usul güvencesi olan gerekçeli karar hakkının maddi haklara etkisi yönünden de Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade özgürlüğü veya toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı gibi temel hak ve özgürlüklere gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın ilgili maddelerini ihlal edeceğini ifade etmiştir (diğerleri arasından bkz. Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder, § 60; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53; Ayhan Ölmez ve diğerleri, B. No: 2015/15090, 11/2/2021, § 46; Atilla Yazar ve diğerleri [GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022, § 127).O hâlde Anayasa Mahkemesince çözümlenmesi gereken mesele, başvurucunun eylemleriyle kişileri terör suçlarının işlenmesine teşvik ettiği ya da bunları meşru göstermek niyetinde olduğunu yargı merciinin mahkûmiyete ilişkin kararında ikna edici bir biçimde ortaya koyupkoymadığıdır.

14. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında "PKK/KCK terör örgütü lehine sloganların atıl[ması] ve pankart ve flamaların açıl[ması], ... şiddeti çağrıştıran ve şiddeti teşvik eden sloganlar atılması nedeniyle" başvuru konusu toplantının barışçıl olmaktan çıkarak "düşünce ve fikir açıklamasının ötesine geçen terör örgütünün propagandasına dönüş[tüğünü]" değerlendirilmiştir (bkz. § 5). Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın belirlediği ilkelere göre, yargı merciinin toplantının baştan itibaren barışçıl nitelikte olmadığına dair bir değerlendirmesinin ve kabulünün bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan Mahkeme toplantı ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçundan beraat kararında anılan suçuişlediğine dair herhangi bir delil olmadığını belirtmiştir (bkz. § 6).

15. Her ne kadar başvurucunun kovuşturma aşamasında alınan savunmasında pankart taşıdığını kabul etmesi kayda geçse de Mahkemenin kurduğu hüküm gerekçesinde bu delile dayanmadığı anlaşılmıştır. Bu delil dışında başvurucunun terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte bir eylemi ortaya konulmadığı gibi terör örgütünün propagandasını oluşturacak açıklamalarda bulunduğu veya bu nitelikte bir pankart taşıdığı ya da bir şiddet olayına karıştığı da iddia edilmemiştir (terör örgütünün propagandasını yapma suçunun tanımını ve ayrıntılı açıklamalar için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 115-118; Candar Şafak Dönmez, § 91; Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi kapsamında terör örgütü propagandası eylemine ilişkin değerlendirmeler için bkz. Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, §§ 34-40, 160).

16. İlk derece mahkemesi kararı incelendiğinde başvurucunun terör örgütünün propagandasının yapıldığı bir toplantıya katılması mahkûmiyet için yeterli görülmüş, başvurucu -kendisine isnat edilmeyen- başka kişilerin davranışlarıyla sonradan barışçıl olmaktan çıkan bir toplantıya katıldığı gerekçesiyle terör örgütü propagandasını yapma suçundan cezalandırılmıştır. Anılan kararda başvurucunun toplantı hakkının koruma alanı dışında herhangi bir eylem gerçekleştirdiğine dair somut bir olgu ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla müdahaleye konu eylemin ne surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerinin meşru gösterdiği, övdüğü ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiği mahkeme gerekçesinden anlaşılamamıştır.

17. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Ayrıca yine hem bu aşamada hem de bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı gibi Anayasa Mahkemesince burada varılacak olan sonuç başvurucunun mutlaka beraat ettirilmesi veya mahkûm edilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. Burada belirtilen eksikliklerin mahkemesince giderilmesi suretiyle yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verileceği tabiidir (Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67; Sabri Yılmaz, B. No: 2018/11960, 30/3/2022, § 49). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin belirtilen ilkeleri dikkate alındığında, başvurucuya 1 yıl hapis cezası verilmesi şeklindeki müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ikna edici bir biçimde gösteremeyen ve kendi içerisinde çelişkiler içeren ilk derece mahkemesi gerekçesinin ilgili ve yeterli olarak kabul edilmesi mümkün görülmemiştir.

18. Açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yıldız SEFERİNOĞLU ve Ömer ÇINAR bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

19. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, 100.000 TL manevi tazminat ile miktar belirtmeksizin maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

21. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU ve Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/556, K.2016/112) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihindekarar verildi.

 

 

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

15 Şubat 2015 tarihinde PKK terör örgütü lideri A.O’nun yakalanmasının yıl dönümünde yaklaşık 2.500 kişilik bir grup bazı siyasi partilerin il binası önünde toplanarak, “15 Şubat Komplosunu Özgür Önderlikle Aydınlatacağız”, “Gençlik Aponun Fedaisidir”, “Biji Serok Apo, Siirt Ovası Apocular Ovası”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz” şeklinde yazılı pankartlar ile PKK terör örgütünü sergileyen bez parçaları açılmıştır. Başvurucu hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçundan ve kanuna aykırı bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmama suçundan dava açılmış, Başvurucu yargılamadaki ifadesinde toplantıya katıldığını, önde olduğunu ve pankartı tuttuğunu belirtmiş, Mahkemece terör örgütü propagandası yapma suçundan Başvurucunun bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve Yargıtay tarafından bu kararı onanmıştır.

Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından ilk derece Mahkemesi kararında Başvurucunun hangi eyleminin terör örgütü propagandası oluşturduğu,Başvurucunun hangi ifadesinin ne surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiği veya övdüğünün anlaşılamadığı, başvuruya konu eylemlerde herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığı, sonuç olarak Başvurucunun sadece terör örgütünün propagandası yapılan bir toplantıya katılmasının ceza için yeterli görüldüğü, bu durumun öngörülebilirlik şartını sağlamayan yargısal bir yorum oluşturduğu belirtilerek, Başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Çoğunluk tarafından ulaşılan sonuca aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz. Şöyle ki;

Somut olayda gösterinin devletin terör faaliyetine karşı yaptığı bir operasyonun yıldönümünde yapıldığı,terör örgütünü simgeleyen bez parçalarının açıldığı ve onun sözde liderinin açılan pankartlarla övüldüğü nazara alındığında, yine PKK terörünün halen devam ettiği olgusu da dikkate alındığında, gösteride açılan pankartların teröre ve şiddete teşvik eden, terör örgütünü manevi olarak güçlendiren bir mesajın kamuoyu ile paylaşılması niteliğini haiz olduğunun kabulü gerekir. PKK’nın insanlığa karşı suç işlediği, devletin PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadele etmesinin bir yükümlülük olduğu nazara alındığında, terör örgütü propagandasının suç olarak düzenlenmesinde devletin diğer suçlara nazaran daha geniş takdir hakkı mevcuttur. Mahkeme hükmünde, Başvurucunun ve diğer sanıkların “Katil Devlet Hesap Verecek”, “PKK Halktır, Halk Burada” gibi şiddeti teşvik eden sloganlarattığı, pankart ve flama açtığı şeklindeki fillerine ayrıntılı şekilde yer verilmiş olup, söz konusu fiiller terör örgütünün propagandası suçu için yeterli görülmüştür.

Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından, Kadri Pervane Başvurusuna (Başvuru Numarası: 2015/12115, Karar Tarihi: 8/6/2021 ve R.G. Tarih ve Sayı: 30/9/2021 - 31614) ilişkin verilen kararda özetle; “...48. Terörizmin propagandası, şiddetin geçerli ve etkili bir yöntem olduğu görüşünün toplum içinde yayılmasını ve terör eylemlerine neden olan fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak amacını taşır ve bu amaca ulaşmak ancak belirli bir çaba ve zaman harcanması ile mümkün olabilir. Terör örgütlerine aşama aşama önce sempatizan, daha sonra destekçi ve üye olunması sürecinde propagandanın önemli bir işlevi vardır. Üstelik başvuruya konu PKK terör örgütü artık tehlikeliliği bulunmayan veya tehlikeliliği varsayımsal bir örgüt değildir. PKK terör örgütü olayların geçtiği tarihlerde ve hâlen vahim şiddet hareketlerinin planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Dolayısıyla PKK toplum yönünden oldukça yoğun, ciddi ve somut bir tehlike arz etmektedir (Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, § 74). A.Ö. ise bu örgütün kurucusu ve uzun süre yöneticisi olarak örgütün benimsediği şiddet yöntemleri ile ismi özdeşleşmiş bir kişidir…50. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkûmiyetinde Mahkemece değerlendirmeye alınan "Biji PKK, bu yola başkoymuşuz, liderimiz Apo bizim" şeklindeki sözler, özellikle polis raporlarında çözümü yapılan parçadaki tüm sözlerle birlikte değerlendirilmelidir.… 51. …Anayasa Mahkemesi, isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK terör örgütünü veya A.Ö.yü bu bağlamda övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı kanaatindedir…57.Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında -derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- ilk derece mahkemesinin başvurucunun cezalandırılmasını gerekçelendirmek için sunduğu nedenler bu tür bir mahkûmiyeti haklı göstermek için ilgili ve yeterlidir….” gerekçelerine yer verilerek, Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olduğu, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Somut olayımızda da Başvurucu’nun katıldığı toplantıda terör örgütü ve sözde lideri lehine slogan atıldığı, Başvurucunun mahkeme huzurunda alınan ifadesinde terör örgütünü ve sözde liderini öven pankartı tuttuğunu kabul ve ikrar ettiği nazara alındığında, Sayın Mahkemenin Kadri Pervane Başvurusuna içtihadında belirtildiği üzere, isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK terör örgütünü veya A.Ö.yü övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı ve Sayın Mahkemenin söz konusu içtihadından ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığı kanaatindeyiz.

Kaldı ki, ilk derece mahkemesince kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçu yönünden beraat kararı verilmiş, terör örgütünün propagandasını yapma suçuna iştirakten ise Başvurucu hakkında bir yıl hapis cezası verilmiş olup, söz konusu hapis cezası Başvurucunun işlediği fiil ile orantılıdır. Başvurucunun cezalandırılması zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olup, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenlerle Başvurucunun Anayasanın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü ve Anayasanın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları ihlal edilmediğinden çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Üye

Yıldız SEFERİNOĞLU

Üye

Ömer ÇINAR