KARARLAR

AYM'nin 2021/24563 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 11/6/2024 tarihli ve 2021/24563 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL AYDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/24563)

 

Karar Tarihi: 11/6/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Burak GÜNGÖR

Başvurucu

:

İsmail AYDEMİR

Vekili

:

Av. Mehmet ÇAVDAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle olay tarihinde astsubay olan başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiş; iddianamede başvurucunun soruşturma aşamasındaki beyanları ile iki tanık ifadesine göre 2010 ile 2011 yılları arasındaki sivil öğrencilik döneminde ve mesleğe başladığı 2012 yılında bir süre örgüt evinde kalmak, himmet adı altında para vermek suretiyle üzerine atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılamada duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğer hususların yanında tanık E.K.nın istinabe yoluyla, M.A.nın ise huzurda dinlenilmesine karar verilmiştir. Tanık E.K.nın bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimata ikmalen cevap verilmiş ve etkin pişmanlıktan yararlanan tanık; Başkale Ağır Ceza Mahkemesinde istinabe yoluyla alınan ifadesinde soruşturma sürecindeki beyanlarını teyit etmiş ve başvurucunun 2010 ve 2011 yıllarındaki öğrencilik döneminde ve meslek hayatına başladığı 2012 yılında beş ay süreyle kendisi ile örgüt evinde kaldığını beyan etmiştir.

5. 29/11/2017 tarihli birinci celsede Mahkeme huzurunda ifadesi alınan diğer tanık M.A. soruşturma sürecindeki beyanları baskı ve tehdit altında verdiğini belirterek başvurucunun terör örgütü ile bir bağlantısı olup olmadığı, örgütün evlerinde kalıp kalmadığı konusunda herhangi bilgi ve görgüsü bulunmadığını ifade etmiştir.

6. Yine aynı celsede başvurucu, savunmasında soruşturma evresinde baskı ve tehdit altında beyanda bulunduğunu belirterek sonraki süreçte kendisine kötü muamelede bulunduğunu ileri sürdüğü ilgililer hakkında şikâyette bulunmuşsa da kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini belirtmiştir. Başvurucu; hiçbir süreçte örgüt evlerinde kalmadığını, eğitim gördüğü 2010 ve 2011 yıllarında kiraladığı öğrenci evinde kaldığını, meslek hayatına başladığı 2012 yılında ise askerî birlik dışında kalmasının zaten yasak olduğunu, bu süreçte de askerî birlikte kaldığını, himmet ya da başka bir ad altında örgüte yardımda bulunmadığını, aleyhine beyanlarda bulunan E.K.nın etkin pişmanlıktan yararlanarak ceza almamak adına ismini verdiğini ve beyanlarını kabul etmediğini belirtmiştir. Başvurucu esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarlayarak isnat edilen suçu işlemediğini beyan etmiştir.

7. İkinci celsede Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"[S]anığın, Hereke MYO da eğitim gördüğü dönem içinde o dönem cemaat adı altında bilinen yapının evlerinde kaldığı, bu yapıya mensup askeri okullara öğrenci yerleştiren örgüt mensupları aracılığıyla sınavlara yönlendirildikleri, zira [E.K.nın] müdafi huzuruyla alınan soruşturma ifadesinde; 'Kocaeli'ye Ankara'dan büyük bir abinin geleceğini, bu abi ile görüşmeleri gerektiğinin söylenmesi üzerine, Kocaeli'ye geldiğini, burada sanık İsmail [başvurucu] F. ve büyük abi olarak nitelendirilen kişi ile bir odada görüştüklerini, 2012 yılı martında Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulu'nda eğitime başladığını' ifade etmiş; soruşturma aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığında ifadesi alınan Sanık İsmail AYDEMİR ise ifadesinde; 'Hereke'de cemaat evinde kaldığını, sınav öncesi bir erkek şahsın kendileriyle görüştüğünü, bu görüşmeye kendisi, [F.] ve [E.K.nın] götürüldüğünü, Balıkesir Astsubaylık Okulunda [F.] ve [E.nin birlikte eğitim aldıklarını, Güzelyalı'daki evde kaldığı dönemde eve gelen abinin maaşından yüzde 10 himmet istediğini, bir kaç kez 75 TL ve 100 TL para verdiğini' anlatarak her ne kadar tanık anlatımı ile beyanları örtüşmüşse de mahkememiz huzurundaki savunmasında bu ifadesinden dönmüş, her ne kadar soruşturma aşamasındaki müdafi huzuruyla alınan kolluk ifadesi ve 06.02.2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinden dönmüşse de ifadesinin tanık anlatımları ile örtüştüğü, sonrasında atılı suçlamadan kurtulmaya matuf beyanda bulunduğu değerlendirilerek..."

8. Başvurucu, istinaf ve temyiz dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra tanık E.K.nın mahkeme huzurunda dinlenilmediği ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını ileri sürmüştür. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

9. Başvurucu, nihai hükmü 18/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 28/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; gerekçeli kararda beyanlarına yer verilen tanığın huzurda dinlenilmesi için Mahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığını, tanığa soru sorma imkânının kendisine tanınmadığını, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

15. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi için geçerli bir nedenin varlığı şartı aranmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

16. Somut olayda Mahkeme; tanık E.K.nın huzurda dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba göstermemiştir. Duruşma Tutanağı ve gerekçeli kararda da tanığın Mahkemece duruşmada hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama ya da sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

17. Mahkeme, gerekçeli kararda -diğerlerinin yanı sıra- tanık E.K.nın beyanlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Gerekçeli karar içeriği gözönüne alındığında tanık E.K.nın örgüt evinde birlikte kaldıklarına ilişkin beyanının başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yönündeki kanaatin oluşması ve başvurucunun soruşturma evresindeki beyanlarına itibar edilmesi noktasında dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür (bkz. § 7). Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanığın anlatımlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekir.

18. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanığı başvurucunun da ona soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanık, istinabe yoluyla alınan beyanında başvurucunun örgüt evinde kaldığını ifade etmişse de başvurucu hazır bulunmadığı için tanığın verdiği cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanığın tepkileri konusunda Mahkemenin dikkatini çekememiş, böylelikle tanığın beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken başvuranın ve tanığın gösterdiği tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın dışında başka delillere de dayanılmasının, beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânının tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanığın duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gidererek ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun bir yargılama sonunda yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. Tanık sorgulama hakkı, tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama sırasındaki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar, B.No: 2013/1664, 16/7/2014, § 53).

23. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işleyip işlemediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/576, K.2018/66) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.