TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

VEYSAL ZORLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/25328)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Veysal ZORLU

Vekili

:

Av. Yakup ALAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili talebiyle açılan davada içtihada aykırı karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Çorum ili Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında (Vakıf) hizmet akdine dayalı olarak çalışan başvurucu, 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun uyarınca her bir yıllık çalışma süresi içinde ödenmesi gereken iki aylık tutarındaki ilave tediye alacağının ödenmesi amacıyla Vakıf aleyhine dava açmıştır.

3. Çorum 2. İş Mahkemesi (Mahkeme) yapmış olduğu yargılama sonunda 14/11/2017 tarihli kararla davayı kabul etmiş ve başvurucuya 22.421,80 TL ödenmesine karar vermiştir. İstinaf istemi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi(Bölge Adliye Mahkemesi) 25/12/2018 tarihli kararla Mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine iadesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun çalıştığı Vakıftan dava konusu döneme ilişkin ikramiye bordrolarının tümü getirtilerek ödenen ikramiye miktarları yıllara göre tespit edilip ikramiye ödemesi yapılan yıllar için ilave tediyenin ödendiği kabul edilmeden ve Mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.

4. Mahkeme 12/12/2019 tarihli kararla davanın kısmen kabulü ile 3.666,96 TL ilave tediye alacağının başvurucuya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde istinaf bozma ilamına uyulduğu ifade edilmiş, başvurucunun çalıştığı Vakıftan başvurucuya yapılan ilave tediye ödemelerine ilişkin kayıtların getirtildiği ve bozma ilamı doğrultusunda ek bilirkişi raporu alındığı, raporda hesaplanan 3.666,96 TL alacağın başvurucuya ödenmesine hükmedildiği belirtilmiştir.

5. Başvurucunun istinaf talebi Bölge Adliye Mahkemesinin 5/6/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

6. Nihai karar, başvurucuya 5/7/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 28/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Kısmi kabul edilemezlik kararıyla başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, ikramiye ödemelerinin ilave tediye ödemelerinden farklılık arz ettiğini, mahkemece ödenmesine hükmedilen ilave tediye alacağının eksik olduğunu, dolayısıyla hatalı karar verildiğini iddia etmiştir. Ayrıca aynı konuda açılan davalarda Bölge Adliye Mahkemesinin 2017 yılı sonuna kadar benzer durumda verilen kararları kabul ederken 2018 yılı itibarıyla hesaplama şeklinde değişikliğe gittiğini ve ikramiye ödemelerinin ilave tediye ödemeleriyle birlikte hesaplanarak daha az ilave tediye ücreti ödenmesine hükmettiğini belirtip adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu her ne kadar eşitlik ilkesi ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de şikâyetlerin özünün kendisine mahkemece az ilave tediye ücreti ödenmesine karar verilmesi ve istinaf merciinin önceki verdiği kararlardan farklı bir karar vermesine dayandığı anlaşıldığından başvurunun adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

10. Adil yargılanma hakkı hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almamaktadır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması yargı mercilerinin takdirindedir (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 84). Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerince yapılan yorumların hukuka uygun olup olmadığını denetleme ve bu yorumları birleştirme gibi bir görevinin bulunmadığının altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir (Selahattin Bayri, B. No: 2018/32374, 15/9/2021, § 47). Ancak açtığı dava aleyhine sonuçlanan bir kimsenin aynı konuda ancak farklı yönde verilmiş bir veya birkaç kararın varlığından hareketle adil yargılanmadığı sonucuna ulaşılamaz (Selahattin Bayri, § 51).

11. Bunun yanında sadece yerleşik ve süregelen içtihat farklılığının olduğu durumlarda değil aynı somut olay ve hukuksal durumdaki farklı kişilerce açılan davalarda birbiriyle çelişen sonuçlara ulaşılması (Hakan Altıncan [GK], B. No: 2016/13021, 17/5/2018; Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932), içtihadın gerekçe gösterilmeden değiştirilmesi (Abdullah Ay, B. No: 2015/17110, 28/11/2018; Özlem Terzioğlu, B. No: 2014/19341, 21/11/2017)veyaiçtihattan sadece o davaya özgü olarak farklılaşılması (Aşır Tunç, B. No: 2015/17453, 22/1/2019) durumlarında da hukuk devleti ilkesi ışığında öngörülebilirlik yönünden yargılamanın hakkaniyetinin zedelenmiş olduğu kabul edilebilir. Bu çerçevede hukuki güvenlik, belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanması için yargısal kararlarda makul bir istikrarın sağlanmasının gereği olarak yargı makamlarının benzer davalarda daha önceki kararlarıyla uyumlu kararlar vermesi, ancak hukukun dinamik yorumu sebebiyle bir içtihat değişikliğine gidilmesi durumunda ise bunun gerekliliğinin ilgili ve yeterli bir gerekçeyle açıklanması beklenmektedir.

12. Somut olayda başvurucu; çalıştığı Vakfın niteliği, kuruluş amacı ve yönetim şekli itibarıyla kendisinin kamu işçisi olduğunu ileri sürerek kamu personeline belirli şartlar altında yapılan ilave tediyeden yararlanmak amacıyla dava açmıştır. Mahkeme başvurucuya ilave tediye ücreti ödenmesi gerektiğini kabul etmiş ve ödenecek miktarın hesaplanması içinbaşvurucunun çalıştığı Vakıftan ilgili kayıtları getirtmiş ve bilirkişi raporu almış, ödenen ikramiye ve tediye alacaklarını mahsup ederek kalan 3.666,96 TL ilave tediye alacağının ödenmesine karar vermiştir.

13. Öncelikle somut olayın Yasemin Bodur (B. No:2017/29896, 25/12/2018) başvurusundan farklı olduğu belirtilmelidir. Anayasa Mahkemesi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı çalışanlarının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda süregelen içtihat farklılığını değerlendirdiği Yasemin Bodur kararında içtihat farklılığının derinleşmiş ve sürekli bir nitelik kazanmış olduğu, bu durumun davaların somut özelliğinden kaynaklanmadığı ve bu durumun ortadan kaldırılmasını sağlayacak içtihadı birleştirme kararı gibi elverişli bir mekanizmanın işletilmemesi nedenleriyle varılan sonucun başvurucu için öngörülemez olduğu ve yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşmıştır (Yasemin Bodur, § 52). Ancak somut olayda ise başvurucunun ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Zira Mahkeme başvurucunun ilave tediye alacağına hak kazandığını kabul etmiştir.

14. Öte yandan başvurucu, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2017 yılında verdiği; benzer konuda açılan davalara ilişkin ilave tediye ücretinin ikramiye ödemeleriyle birlikte hesaplanmadığını gösteren kararları dosya kapsamında sunmuştur.

15. Somut olayda başvurucu; her ne kadar Vakıfta çalışan diğer meslektaşlarına ilave tediye alacağı ödendiğini, kendisine ise eksik ödeme yapıldığını iddia etmişse de Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırarak ödenen ikramiye ve tediye alacakları hariç olmak üzere başvurucuya kalan ilave tediye alacağının ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir (bkz. § 4). Mahkeme vermiş olduğu kararda vardığı sonuca hangi nedenle ulaşıldığını başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmuştur. Ayrıca mahkeme kararının gerekçesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı da dikkate alındığında yargılamanın hakkaniyetinin zedelenmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediği açıktır.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.