TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ İNEDİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/18662)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucular

:

1. Ali İNEDİ

 

 

2. Ayşe ALTIN

 

 

3. Ekrem İNEDİ

 

 

4. Halil İNEDİ

 

 

5. Hüseyin İNEDİ

 

 

6. Mehmet Sıddık İNEDİ

 

 

7. Naim İNEDİ

 

 

8. Sait İNEDİ

Vekili

:

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Şırnak'ın Cizre ilçesinde yürütülen terör örgütüne yönelik operasyonlar sırasında meydana gelen ölüm ve buna ilişkin ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası ile aynı olayla bağlantılı olarak dile getirilen diğer ihlal iddiaları hakkındadır.

2. PKK terör örgütü 12/8/2015 tarihinden itibaren Cizre ilçesinin de dâhil olduğu bazı merkezlerde öz yönetim ilan etmiştir. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (hendek olayları, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 67, 346-348).

3. 6/1/2016 tarihinde Cizre Belediyesi çalışanı olan M.B. tarafından Cizre Devlet Hastanesine, Cizre Belediyesine ait cenaze nakil aracı ile ateşli silah yaralanması neticesinde öldüğü düşünülen bir erkek cesedi getirilmiştir. Cesedi getiren cenaze nakil aracı şoförü M.B. hastane yetkililerine, cesedi kendisine teslim eden şahısların cesedin (başvurucuların yakını) A.İ.ye ait olduğunu söylediklerini ifade etmiştir.

4. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) resen soruşturma işlemlerine başlamıştır.

5. Aynı gün Cumhuriyet savcısı huzurunda, kamera kaydı ve fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle yapılan adli ölü muayene işlemi sırasında cesedin mavi ve beyaz renkli battaniyeye sarılı vaziyette olduğu, üzerinde sadece içlik olarak tabir edilen giysi ve iç çamaşırı bulunduğu görülmüştür. Cesedin göğsünde flasterler ve gazlı bez görülmesi üzerine haricen yapılan görüşmede kişiye hastanede herhangi bir müdahalede bulunulmadığı, cesedin bu hâliyle hastaneye getirildiği öğrenilmiştir. İşlem sonucunda kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi için klasik otopsi işlemi yapılması gerektiği mütalaa edilmiştir. İşlem sırasında hazır bulunan Olay Yeri İnceleme ekibince cesedin her iki elinin iç ve dış yüzeyleri ile yanağından svap örnekleri alınmıştır.

6. Bir gün sonra Cumhuriyet savcısı huzurunda, kamera kaydı ve fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle yapılan otopsi işlemi sırasında kimlik tanığı olarak hazır bulundurulan R.İ., cesedin akrabası olan A.İ.ye ait olduğunu kesin olarak teşhis etmiştir. İşlem sonucunda kişinin ölümünün bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün metalik cisim yaralanmalarına bağlı klavikula (köprücük kemiği) ve kot kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği mütalaa edilmiştir. İşlem sırasında cesetten ele geçirilen üç metalik cisim, Olay Yeri İnceleme ekibine teslim edilmiştir.

7. Cesedi hastaneye getiren Cizre Belediyesi cenaze nakil aracı şoförü M.B. alınan beyanında 16/1/2016 tarihinde saat 16.20 sıralarında aranarak A.İ. isimli bir şahsın hayatını kaybettiğinin ve cesedinin alınması gerektiğinin bildirildiğini, Dağkapı Mahallesi Nesimi Caddesi ile Nusaybin Caddesi'nin bağlandığı yere 30 metre mesafede bir yere çağrıldığını, cesedi burada teslim aldığını ifade etmiştir. M.B. cesedin dört beş kadın şahıs ile yaşları 12-15 arasında değişen üç dört erkek şahıs tarafından battaniyeye sarılı vaziyette getirildiğini, cesedi getiren kadınlardan birinin ölü şahsın oğlu A.İ. olduğunu söylediğini ifade etmiştir. M.B. ölenin oğlu olduğunu söyleyen kadın şahıs dâhil kimsenin kendisiyle hastaneye gelmek istemediğini de eklemiştir.

8. A.İ.nin annesi G.İ.nin Cumhuriyet savcısı huzurunda ve tercüman desteği sağlanmak suretiyle 19/10/2016 ve 2/12/2016 tarihlerinde iki kez beyanı alınmıştır. İkinci kez beyanı alınırken avukatı da hazır bulunmuştur. G.İ. beyanlarında oğlu A.İ.nin boyacı olduğunu, hiçbir terör örgütüyle ilgisi bulunmadığını, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi üzerine 24 gün süreyle A.İ. dâhil tüm ailesi ile birlikte kendi ikametgâhlarında kaldıklarını, 25. gün A.İ. dâhil aile fertlerinin dünürlerinin evine gitmek için ikametgâhlarından ayrıldıklarını, kendisinin ise evini korumak için tek başına evde kaldığını ancak yalnız başına 5 gün kalabildiğini ifade etmiştir. G.İ. eve bomba ve mermilerin isabet etmesi üzerine evden çıktığını ancak -daha sonra öğrendiğinde göre- aynı gün A.İ.nin de kendisini almak üzere ikametgâhlarına gelmek üzere dünürlerinin evinden ayrıldığını fakat oğlu ile karşılaşamadıklarını belirtmiştir. G.İ akşama kadar oğlu A.İ.yi sorup soruşturduklarını ancak bir bilgiye ulaşamadıklarını, en son haberlerden oğlunun öldürüldüğünü öğrendiğini söylemiştir.

9. A.İ.nin kardeşi olan başvurucu Ekrem İnedi'nin Cumhuriyet savcısı huzurunda 8/12/2016 tarihinde beyanı alınmıştır. Ekrem İnedi, sokağa çıkma yasağının yaklaşık olarak 20. gününe kadar annesi ve A.İ. dâhil aile fertleri ile ikametgâhlarında kaldıklarını ancak daha sonra annesi hariç diğer aile fertleri olarak dünürlerinin evine gittiklerini, annesi G.İ.nin ise hırsızlık olaylarına karşı evde kalmaya devam ettiğini ifade etmiştir. Ekrem İnedi'ye göre annesi de birkaç gün sonra kendilerinin yanına gelmek üzere evden ayrılmış ancak aynı gün kardeşi A.İ. de sigara içme bahanesiyle dışarıya çıkıp annesini bulmaya gitmiştir. Ekrem İnedi, kardeşi A.İ.nin ölüm haberini nasıl aldıklarını hatırlamadığını ancak A.İ.nin olmadığını fark ettikten birkaç saat sonra bulundukları apartmanda bir anda kıyamet koptuğunu, A.İ.nin vurulduğunun söylendiğini, A.İ.nin cenazesine kimlerin nasıl ulaştığını bilmediğini belirtmiştir. İfade sırasında başvurucu Ekrem İnedi'nin, kendisinin ve annesi G.İ.nin cenazeyi ilk olarak hastanede gördüklerini beyan etmesi üzerine cenazeyi teslim alarak hastaneye getiren şoför M.B.nin "cenazeyi aldığı esnada bir bayan şahsın ölen şahsın annesi olduğunu ve kendisi ile gelemeyeceğini söylediği'" şeklindeki beyanı okunarak diyeceği sorulmuştur. Ekrem İnedi bunun üzerine olay günü hasta olduğunu ve yattığını, ölüm haberi gelmesi üzerine aile fertlerinin aşağıya indiğini, bulundukları evin önünden geçen caddenin Nusaybin Caddesi olduğunu ancak süren çatışmalar sebebiyle bu caddenin çok tehlikeli olduğunu, bu sebeple kimsenin cenazenin yakınına gidebileceğini düşünmediğini, cenazenin yakınına kardeşleri veya annesi gitmişse de bu konuda bir bilgisi bulunmadığını ileri sürmüştür. Ekrem İnedi son olarak kardeşi A.İ.nin terör örgütü ile herhangi bir ilgisi bulunmadığını beyan etmiştir.

10. Başsavcılık, Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği yazıyla olayın meydana geldiği yerde bulunan, kamuya ve özel kişilere ait olan tüm kameraların kayıtlarının (araçlar dâhil) tespit edilmesi, görüntülerinin çözümlenerek tutanak hâline getirilmesi, olaya ilişkin bilgisi olan kişilerin tespit edilmesi ve beyanlarının alınması talimatı vermiştir. Ayrıca şahıs hakkında arşiv araştırması yapılmasını, olayın faillerinin tespit edilmesine yönelik araştırma yapılmasını istemiştir.

11. Emniyet Müdürlüğü, olayın gerçekleştiği yerin bilinmemesi nedeniyle olay yerinde inceleme yapılamadığını, herhangi bir güvenlik kamerası veya MOBESE görüntüsü olmadığının tespit edildiğini, olayla ilgili herhangi bir tanığa veya bilgi sahibine ulaşılamadığını bildirmiştir.

12. A.İ. hakkında geçmiş yıllarda PKK/KCK terör örgütünün faaliyetleri çerçevesinde yapılan eylem ve gösterilere katılması sebebiyle birçok kez işlem yapıldığı, A.İ.nin bir kısım olayda adliyeye sevk edildiği, burada Cumhuriyet savcısı veya hâkimlik kararıyla serbest bırakıldığı tespit edilmiştir. Başsavcılık, UYAP kayıtları üzerinde yaptığı araştırmada A.İ. hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme ve mala zarar verme suçlarından, ayrıca silahlı terör örgütüne üye olma, 6/10/1983 ve 2911 sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçlarından kamu davası açıldığını ancak davalarda A.İ.nin ölümü nedeniyle düşme kararları verildiğini tespit etmiştir.

13. A.İ.nin cesedinin teslim edildiği yer ve zaman dilimine ilişkin telsiz kayıtları temin edilerek soruşturma dosyasına alınmıştır. Başsavcılık, telsiz konuşmaları üzerinde yaptığı inceleme neticesinde cesedin bulunduğu bölgede yoğun çatışmalar yaşandığını, güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırılar gerçekleştirildiğini tespit etmiştir.

14. Otopsi esnasında A.İ.nin cesedinden çıkan üç metalik cisim üzerinde yapılan kriminal inceleme neticesinde materyallerin teşhis ve tespite elverişli nitelikte karakteristik izleri yitirmesi sebebiyle herhangi bir incelemenin ve tespitin yapılması mümkün olmadığı bildirilmiştir. A.İ.nin cesedinden alınan svap örneklerinde atış artığına rastlanmamıştır.

15. Kolluk tarafından düzenlenen İnternet Tespit Tutanağı'na göre güvenlik güçlerinin terör örgütüne müzahir yayın yaptığını değerlendirdiği ANF isimli ajansın internet sitesinde A.İ.nin ölümü, terör örgütünün silahlı aparatlarından YPS mensubu olarak sahiplenilmiştir.

16. Soruşturma sırasında Cumhuriyet savcısı huzurunda teşhis işlemi yaptırılan gizli tanık Doğukan, A.İ.yi fotoğrafından teşhis etmiştir. Gizli tanık Doğukan "Şahsın ismini [A.İ.] olarak bilirim, kendisinin operasyonlar öncesinde barikatların bulunduğu dönemde, Sur mahallesindeki barikatlarda, Kalaşnikof silahla, YDG-H içerisinde bulunan örgüt mensubu şahıslar ile birlikte görürdüm." şeklinde beyanda bulunmuştur.

17. Yine soruşturma sırasında Cumhuriyet savcısı huzurunda teşhis işlemi yaptırılan A.Y. de A.İ.yi fotoğraftan teşhis etmiştir. A.Y. "Şahsın ismini Apo olarak biliyorum, YDG-H'ın KCK üyesidir, gençliğe para temin eder." şeklinde beyanda bulunmuştur.

18. Soruşturma dosyası, Başsavcılığın soruşturmaların suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülmesi gerektiğinden bahisle verdiği 13/10/2020 tarihli görevsizlik kararı üzerine Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

19. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı 13/12/2020 tarihinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık, A.İ.nin meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğünü, güvenlik güçlerinin yetkili bir merciden aldıkları hukuka uygun emri yerine getirdikleri, bu emri yerine getirmeleri esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o andaki hâl ve şartlara göre ve saldırıyla orantılı biçimde defetmek zorunda oldukları, kanunun verdiği yetkiyi kullandıkları ve verilen emri ifa ettikleri, bu durumun da hukuka uygunluk nedenleri arasında yer aldığı sonucuna ulaşılmıştır. Kararda şu tespit ve kabullere yer verilmiştir:

i. A.İ.nin cesedinin teslim alındığı bölgede yoğun çatışmalar yaşanmış ve güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırılar gerçekleştirilmiştir. Gizli tanık Doğukan ve A.Y., şahıs A.İ.yi teşhis etmiştir. Terör örgütüne müzahir yayın yaptığı değerlendirilen ANF isimli ajansın internet sitesinde A.İ.nin ölümü sahiplenilmiştir. A.İ. hakkında daha önce terör suçlarından soruşturma ve kovuşturmalar yapılmıştır. A.İ.nin annesi ve kardeşinin beyanları A.İ.nin cesedini teslim alarak hastaneye getirmiş olan cenaze aracı şoförü M.B.nin beyanlarıyla çelişmektedir.

ii. Yukarıda sıralanan delillerden hareketle A.İ., PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olup Cizre ilçesinde terör örgütünün amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında uzun namlulu silahla faaliyet göstermiş ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde diğer terör örgütü üyeleriyle birlikte güvenlik güçlerine karşı yapılan çatışmalara katılmış, nihayetinde güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği sırada öldürülmüştür.

iii. A.İ.nin yaralarına örgüt mensupları tarafından müdahale edilmiş ancak kurtarılamayınca başka yere taşınmak suretiyle cesedi hastaneye sevk edilmiştir. Şahsa bu şekilde örgüt mensuplarınca müdahale edilirken delil mahiyetinde olabilecek elbise ve eşyaları değiştirilmiş, atış artıkları da kimyasallarla temizlenmiştir.

iv. Operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roketatarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılmış olup bu saldırılarda çok sayıda polis ve askerin şehit olduğu, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaşın da yaralandığı ve vefat ettiği dikkate alındığında kullanılan güç, orantılıdır.

20. Başvurucular, söz konusu kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiş; itirazı inceleyen Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği 22/3/2021 tarihli kararıyla, benzer gerekçelerle itirazın reddine karar vermiştir.

21. Bu karar 27/3/2021 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş, başvurucular 21/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

23. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucular, 25 gün boyunca silahlı çatışma ortamında kalmaları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

25. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucular, başvuru formunda sokağa çıkma yasağı sırasında gerçekleştiğini iddia ettikleri olaylara ve Cizre ilçesindeki genel duruma dair bazı iddialarda bulunmuş ancak somut başvuruya konu hak ihlali iddialarıyla ilgili olarak hangi idari veya hukuksal yola başvurduklarına dair bilgi vermemiştir. Başvurucuların hak ihlali iddialarıyla ilgili olarak yeterli giderim sağlama potansiyeli olan idari ve adli yollara başvurduktan sonra somut başvuruda dile getirdikleri aynı iddialarını Anayasa Mahkemesi önünde yeni bir bireysel başvuru konusu yapmalarına engel bir durum bulunmadığı vurgulanmalıdır (Mehmet Senan Dağlı ve diğerleri, B. No: 2016/1905, 13/4/2023, § 13).

26. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucular; otopsi işlemi tamamlanan cenazelerin saklanmasını, teslimini ve defnini düzenleyen ulusal mevzuatın 2016 yılı Ocak ve Nisan aylarında değiştirilmesi nedeniyle yakınlarının cenazesini teslim almaları hususunda aceleci davranılması, kısa süre içinde cenaze teslim alınmazsa cesedin gömüleceğinin söylenmesi, taziyeye izin verilmemesi, törene sınırlama getirilmesi suretiyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

28. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bir başka deyişle iddia edilen hak ihlalleri için mevcut idari ve hukuki giderim yollarına başvurulmadan doğrudan bireysel başvuruda bulunulması mümkün değildir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 397).

29. Başvurucuların özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlali nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri zararların tazmini için herhangi bir dava ya da başvuru yoluna gitmeden bu iddia ve talepleri ilk kez Anayasa Mahkemesi önünde dile getirdikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu hak ihlali iddiaları bakımından başvurucular, bireysel başvuruda bulunmadan önce mevcut idari ve hukuksal yolların tüketilmesi şartını yerine getirmemiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 399).

30. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucular; boyacı olan yakınları A.İ.nin Cizre ilçesinde uygulanmaya başlanan sokağa çıkma yasağı sırasında ateşli silahla öldürüldüğünün anlaşıldığını, Cumhuriyet Başsavcılığınca A.İ.nin güvenlik güçlerince öldürüldüğü kabul edilmesine rağmen kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek A.İ.nin ölümüne dair telsiz anonsu, silah tespiti, kamera veya olay kaydı gibi somut hiçbir delilin toplanmadığını iddia etmiştir. Başvuruculara göre A.İ.nin örgüt üyesi olduğu ve güvenlik güçleri ile çatışmalara girdiğine dair gizli tanık ve tanık ifadeleri -esasen bu kişiler hakkında da soruşturma yürütülüyor olmasına rağmen- yanlarında müdafileri olmadan alındığı için sağlıklı değildir. Başvurucular, her durumda güvenlik güçlerinin müdahalesinin zorunlu ve ölçülü olmadığını iddia ederek soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediğini, kararların gerekçesiz olduğunu, yaşam hakkının, etkili soruşturma yükümlülüğünün ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Başsavcılıkça yürütülen soruşturma neticesinde A.İ.nin güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada güvenlik güçlerince öldürüldüğünün tespit edildiği, bu hususların başvurucuların şikâyetlerine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formlarında dile getirdikleri iddialara benzer iddialar dile getirmiştir.

33. Başvurucuların şikâyetlerinin özü, yakınlarının güvenlik güçlerinin güç kullanması sonucu öldüğüne ve bununla ilgili ceza soruşturmasının etkisiz olduğuna ilişkindir. Bu nedenle başvuru, yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmelidir.

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

35. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü vardır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hâllerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakımından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi şartlarda gerçekleştiğinin, nasıl bir seyir izlediğinin ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliği de gözönünde bulundurulmalıdır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamları, olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olmalı; resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmelidir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan karar, soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmalı; bunun yanı sıra yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermelidir (detaylı aktarım için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208, 214, 216-218, 221).

36. Somut başvuruya konu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda; A.İ.nin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü kabul edilmiş ve güvenlik güçlerinin yetkili bir merciden aldıkları hukuka uygun emri yerine getirdikleri, bu emri yerine getirmeleri esnasında meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri, A.İ.nin örgüt mensubu olduğu ve çatışmalara katıldığı, A.İ.ye yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu ifade edilmiştir (bkz. § 19).

37. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar; A.İ.nin cesedinin teslim alındığı bölgede yoğun çatışmaların yaşanmasına ve güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırıların gerçekleşmesine, ayrıca A.İ.nin örgüt mensubu olduğu ve çatışmalara katıldığına dair gizli tanık Doğukan ve A.Y. isimli şahsın teşhislerine, örgüte müzahir yayın yaptığı değerlendirilen internet sitesinde A.İ.nin ölümünün sahiplenilmesi ile A.İ. hakkında daha önce terör suçlarından soruşturma ve kovuşturmaların yapılmasına dayandırılmıştır. A.İ.nin annesi ve kardeşinin beyanlarının A.İ.nin cesedini teslim alarak hastaneye getiren cenaze aracı şoförü M.B.nin beyanlarıyla çelişmesi de karara gerekçe gösterilmiştir.

38. Başvuruya konu soruşturmada bazı eksiklikler -ki bunlar aşağıda belirtilmiştir- bulunduğu ancak bu eksikliklerin soruşturmanın etkililiğine zarar vermediği değerlendirilmiştir. Unutulmamalıdır ki ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa sorumluların tespitine engel olmadığı sürece Anayasa'nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda bazı delilerin toplanmasında ihmal gösterilmesi etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal etmemektedir.

i. Ölen A.İ.nin annesi G.İ.ye cenazeyi hastaneye getiren belediye görevlisi M.B.nin beyanları okunarak ne diyeceğinin sorulmaması ve yüzleştirilerek bir teşhis işlemi yaptırılmaması eksiklik olarak göze çarpmaktadır ancak M.B.nin cesedi teslim edenleri tanımadığını söylemesi karşısında bu kişilerden birinin ölenin annesi olduğunu ifade etmesi başlı başına soruşturmanın sonucunu etkilemeyecektir. Nitekim G.İ.nin ifadesine Cumhuriyet savcısı huzurunda iki defa başvurulmuş, G.İ. soruşturma neticesinde ulaşılan sonucu değiştirebilecek ya da en azından soruşturmaya farklı bir boyut kazandıracak bir beyanda bulunmamıştır. Bunun yanında ölenin kardeşi olan başvurucu Ekrem İnedi, Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan beyanında kardeşinin ölüm haberini nasıl aldıklarını hatırlamadığını, kardeşinin cenazesine kimlerin nasıl ulaştığını da bilmediğini, kendisinin ve annesi G.İ.nin cenazeyi ilk olarak hastanede gördüklerini belirtmiş; cenazeyi teslim alarak hastaneye getiren şoför M.B.nin beyanı okunarak sorulduğunda ise kimsenin cenazenin yakınına gidebileceğini düşünmediğini, cenazenin yakınına kardeşleri veya annesi gitmişse de bu konuda bir bilgisi olmadığını ileri sürmüştür.

ii. Olayın gerçekleştiği yerin bilinmemesi nedeniyle olay yerinde inceleme yapılamamıştır. Cesedin teslim edildiği noktada olay yeri incelemesi yapılmamasının bir eksiklik olduğu düşünülebilir ise de tanık beyanlarına göre cesedin başka bir yerden teslim noktasına getirildiği anlaşıldığından bu husus da sonucu değiştirebilecek mahiyette bir eksiklik olarak görülemez. Kaldı ki herhangi bir güvenlik kamerası veya MOBESE görüntüsünün olmadığı kollukça tespit edilmiş, olayla ilgili herhangi bir tanığa veya bilgi sahibine de ulaşılamamıştır (bkz. § 11).

iii. Başvurucuların olay anlatımında, ölen A.İ.nin diğer aile fertleri ile birlikte dünürlerinin evinde iken annesi G.İ.yi almak üzere dışarı çıktığını beyan etmeleri karşısında diğer aile fertlerinin ve komşuların tanık olarak beyanlarına başvurulmamasının eksiklik olduğu ileri sürülebileceği gibi kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda örgüt mensuplarınca delil mahiyetindeki elbiselerin değiştirildiği, atış artıklarının kimyevi maddelerle temizlendiği gibi spekülatif mahiyette bazı ifadelere yer verilmesi eleştirilebilirse de bu husular da soruşturmanın sonucunu değiştirebilecek mahiyette değildir.

39. Soruşturma sürecinde alınan gizli tanık ve tanık beyanlarına göre A.İ.nin YDG-H'nin KCK üyesi olması, örgüte para temin etmesi, dahası barikatlarda Kalaşnikof marka silahla görülmesi ile terör örgütüne müzahir olduğu değerlendirilen bir haber ajansında ölümünün örgüt tarafından sahiplenilmesi, ayrıca cenazeyi teslim edenlerin özellikle hastaneye gelmekten kaçınmaları gözönüne alındığında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ulaşılan sonuçtan farklı bir sonuca varmak için gerekli kanıt unsurlarının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

40. Yürütülen soruşturmada toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmıştır. Soruşturma açısından kritik önemi olan deliller somut olayın koşullarında toplanmıştır. Yukarıda bahsi geçen eksikliklerin ise etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı birer delil toplama işlemi olmadığı kanaatine varılmıştır.

41. Bu açıklamalar ışığında A.İ.nin ölümüyle ilgili soruşturmanın yeterli olduğu ve soruşturma neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvuruda yaşam hakkının usul boyutu bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

43. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialara gelinecek olursa bu iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. A.İ.nin ölümüyle ilgili ceza soruşturmasında ölümün güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucu meydana geldiği kabul edilmiştir. Ceza soruşturmasında toplanan delillere göre somut başvuruda bu tespitten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

44. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvuruya temel olan vaka da tarih ve mekân itibarıyla aynı operasyon içinde meydana geldiğinden ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın özel şartları dışında genel operasyon (güç kullanımı) koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

45. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt, müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını ve keyfîliği önlemeye, yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği, dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 339).

46. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, güvenlik güçlerinin terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri sırada kanunun verdiği yetkiyle güç kullandığı kabul edilmiş; ayrıca ölüm olayının meşru savunma kapsamında yapıldığı ve güç kullanımının orantılı olduğu yönünde değerlendirmede bulunulmuştur. Bu kabul, soruşturma sürecinde elde edilen delillere dayanmaktadır. Celbedilen telsiz kayıtlarından A.İ.nin cesedinin teslim alındığı bölgede yoğun çatışmaların yaşandığı ve güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırılar gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Gizli tanık Doğukan ve A.Y., A.İ.nin örgüt mensubu olduğuna ve çatışmalara katıldığına dair beyanda bulunmuştur. Örgüte müzahir yayın yaptığı değerlendirilen internet sitesinde A.İ.nin ölümü, YPS mensubu olduğu belirtilerek sahiplenilmiştir. Söz konusu deliller maktulün terör eylemlerini engellemek için yapılan operasyonlar sırasında güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada güvenlik güçlerinin emri yerine getirmesi sırasında kanunun verdiği yetkiyle ve Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğünün kabulü için yeterlidir.

47. Diğer taraftan söz konusu operasyonların gerçekleşme sebebi olan yaygın terör olaylarının Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirleme (aynı kararda bkz. § 342) doğrultusunda ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında A.İ.nin ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

48. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında,terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen, kesintisiz ve öngörülemez nitelikte olan ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak, güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 343-368). Bu noktada başvurucuların yakını A.İ.nin de soruşturma dosyasında mevcut deliller uyarınca, Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilen ve detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybettiğinin kabulü gerektiğini, dolayısıyla söz konusu operasyonlar için anılan kararda yapılan nitelendirmenin bu başvuru için de geçerli olduğunu hatırlatmak gerekir. A.İ.nin cesedi, kimliği belirsiz kişilerce belediye görevlisine teslim edilmiş; bu kimselerden hiçbiri cesetle birlikte hastaneye gelmeyi kabul etmemiştir. Soruşturma sürecinde alınan gizli tanık ve tanık beyanlarına göre YDG-H'nin KCK üyesi olan ve örgüte para temin eden A.İ., hendek olayları sırasında barikatlarda Kalaşnikof marka silahla görülmüştür. A.İ.nin ölümü, terör örgütüne müzahir olduğu değerlendirilen bir haber ajansında örgüt tarafından sahiplenilmiştir. Bu perspektiften bakıldığında somut olayda yaşam hakkının maddi boyutu yönünden bir ihlal olmadığı değerlendirilmiştir.

49. Açıklanan gerekçelerle somut başvuru bakımından yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM bu sonuca katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE ,

3. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE ,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetlerine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Önümüzdeki başvuruda soruşturma sürecinde ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda bir kısım eksiklikler dikkati çekmektedir.

2. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, A.İ.nin annesi G.İ.nin beyanlarının, A.İ.nin cesedini hastaneye getirmiş olan cenaze aracı şoförü M.B.nin beyanları ile çelişiyor olması da karara gerekçe gösterilmiştir. Buradan hareketle Başsavcılığın M.B.nin beyanlarına üstünlük atfettiği anlaşılmaktadır. M.B., cesedi kendisine teslim eden grubun içerisinde yer alan bir kadının, ölü şahsın oğlu A.İ. olduğunu söylediğini beyan etmiştir. Oysa A.İ.nin annesi G.İ., oğlu A.İ.nin öldürüldüğünü haberlerden öğrendiğini ifade etmiştir. Anne G.İ.ye M.B.nin beyanları okunarak ne diyeceği sorulmadığı gibi G.İ., şoför M.B.ye gösterilerek veya yüzleştirilerek bir teşhis işlemi de yaptırılmamıştır. A.İ.nin hangi somut şartlar altında öldüğünün belirlenmesi ve olaya şahit olanların tespiti bakımından, A.İ.nin cesedine ne şekilde, kim tarafından ve nasıl ulaşıldığı önem arz etmektedir.

3. Olayın gerçekleştiği yerin bilinmemesi nedeniyle olay yerinde inceleme yapılamadığı anlaşılmaktadır. Böyle olmakla birlikte A.İ.nin cesedini hastaneye getirmiş olan M.B.nin cesedin kendisine teslim edildiğini söylediği nokta ve civarında da herhangi bir olay yeri incelemesi yapılmadığı görülmektedir.

4. Toplanması gerektiği yukarıda belirtilen delillerin ölümün hangi şartlar altında gerçekleştiğinin tespiti bakımından önemli olduğunu göz önüne aldığımızda somut olayda soruşturmanın sonucunu etkileyebilecek nitelikteki delillerin toplanmadığını ve bu hususun kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.

5. Başvuruya konu olayın yaşandığı yerde hâkim olan şartlar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, vatandaşların hukukun üstünlüğüne olan inançlarının korunması açısından hayati bir öneme sahiptir.

6. Netice itibarıyla soruşturma sürecinde başvuruya konu ölüm olayını çevreleyen şartların tespitine imkân sağlayan gerekli bilgilerin toplanmadığı veya yeterince özen gösterilerek irdelenmediği sonucunu ulaşılmıştır.

7. Anılan ölüm olayıyla ilgili delillerin toplanması ve değerlendirilmesi, Anayasanın 17. maddesinin gerektirdiği yeterlilikte ve derinlikte yapılmadığından yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.

Üye

 Engin Yıldırım