KARARLAR

AYM'nin 2020/442 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 24/5/2023 tarihli ve 2020/442 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. C. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/442)

 

Karar Tarihi: 24/5/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 3/10/2023-32328

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Olcay IŞIK EREN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk görevlilerince fiziksel şiddet uygulanması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda ilgili olaylar özetle şöyledir:

3. Başvurucu, iddiasına göre 1/7/2018 tarihinde oto yıkamacıda bulunduğu bir sırada kaçmadığı ve direnmediği hâlde Yunus ekibinde görevli dokuz polis memuru tarafından elleri arkadan kelepçelenerek yakalanmıştır. Başvurucu, sokak ortasında ve götürüldüğü polis merkezinde hakarete ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Serbest bırakılmasının ardından hastaneye gidemeyecek kadar kötü durumda olması nedeniyle ailesi tarafından ambulans ile hastaneye götürülmüştür. Başvurucu, olay sonrasında çekildiğini belirttiği yüz, dirsek bölgelerinde kızarıklık, kol altında morluk olduğunu gösteren fotoğrafları bireysel başvuru formu ekinde sunmuştur.

4. İstanbul Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğünün 1/7/2018 tarihli tutanağında, Motosikletli Polis Timi Amirliğine bağlı memurlar tarafından 1/7/2018 tarihinde yapılan sabit asayiş kontrolü sırasında durdurulmak istenen beyaz renkli aracın durmaması üzerine aracın takip edildiği, dur ihtarı yapıldığı hâlde durmayan araç sürücüsünün aracını bırakarak bir işyerine girdiği, ardından yakalanıp ekip aracına bindirilmek istendiğinde direnmesi üzerine orantılı güç kullanıldığı ancak kişinin bağırıp direnmeye devam ettiği, kelepçelenmek istendiğinde kafasını ve yüzünü aracın sürgülü kapısına çarptığı, kişinin kelepçelenmesinden sonra güç kullanımının sona erdirildiği, kullandığı araçta bir şişe içinde alkol olup kendisinden de alkol kokusu gelmesi nedeniyle trafik ekibine haber verildiği, trafik ekibince kişinin alkolmetreye üflemesi istendiğinde bunu reddettiği, trafik ekibince iki yıl süresince ehliyete elkoyma cezası ile idari para cezası verildiği, nihayetinde kişinin doktor raporu alınarak Atışalanı Polis Merkezine götürüldüğü belirtilmiştir. Başvurucu bu tutanağı imzadan imtina etmiştir.

5. Olay günü görevli trafik polislerince düzenlenen 1/7/2018 tarihli tutanakta, Yunus ekipleri tarafından asayiş kontrolü sırasında kaçan kişinin Atışalanı Polis Merkezine getirildiğinin beyan edildiği, kişinin burada alkolmetreye üflemeyi reddettiği ve hakkında para cezası verilerek iki yıl süreyle ehliyetine el konulduğu belirtilmiştir.

6. Başvurucu hakkında Bayrampaşa Devlet Hastanesince 1/7/2018 tarihinde saat 13.52'de düzenlenen raporda “Sırt orta sola doğru 3x3 cm kızarıklık, sol meme ile sol koltuk altı bölgesi arası 2x2 cm ekimoz, göğüs orta 5x5 cm kızarıklık alan, her iki el bileklerinde 2x2 cm kelepçe iziyle uyumlu kızarıklıklar, sağ göz kapağında çizikler, sağ alın sağ elmacık kemiği üzerinde kızarıklıklar mevcut grafide bulgu yok.” tespiti yapılmıştır.

7. Başvurucu hakkında Haseki Eğitim Araştırma Hastanesince 1/7/2018 tarihinde saat 16.56'da düzenlenen raporda “Polis tarafından darp edilme beyanı ile gelen hasta, toraksta sternum alt ucunda 2x2 cm'lik eritem, sağ toraksta hassasiyet, sağ el ekstansör yüzde ödem ve 3 adet 1 cm'lik laserasyon, sağ dirsekte 3x3 cm'lik ekimoz, sağ orbita üstünde 2x2 cm'lik eritem, eklem hareketleri doğal, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir, hayati tehlikesi yoktur.” tespiti yapılmıştır.

8. Başvurucu 1/7/2018 tarihinde kollukta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde özet olarak Bayrampaşa ilçesi Cevatpaşa Mahallesi'nde, ismini bilmediği bir oto yıkamacıda aracını yıkatmak için beklediği sırada kendisini yakalayan Yunus polisleri tarafından darbedildiğini, daha sonra gelen trafik ekibinin kendisinden alkolmetre cihazına üflemesini istediğini ancak bunu kabul etmediğini, polislerin düzenledikleri tutanakta kovalamaca sonucu kaçarak oto yıkamacıya gittiği belirtilmiş ise de bunun doğru olmayıp polislerden kaçmadığını, alkollü olabileceğini ancak bunun tespiti için kan vermek istemediğini ifade etmiştir.

9. Başvurucu 5/7/2018 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile kolluk görevlileri tarafından darbedilerek hakarete uğradığı iddiasıyla 7... kod numaralı Yunus polis ekibinde görevli polis memurlarından şikâyetçi olmuştur. Başvurucu bu dilekçesinde; dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle yakalanarak ellerinin arkadan kelepçelendiğini ancak kendisine dur ihtarı yapılmadığını, kovalamaca yaşanmadığını, polis tarafından ellerinin arkadan kelepçelendikten sonra sokak ortasında, polis merkezinde darp ve hakarete maruz kaldığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca olaya ilişkin kamera kayıtlarını sunduğunu, tanıkların ailesine haber verdiğini, olay sırasında alkollü olmadığını belirtip oto yıkama faaliyeti gösteren işyerine ait kamera kayıtlarının on beş gün içinde silineceğini de ileri sürerek bu kayıtların istenmesini talep etmiştir.

10. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada 9/7/2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) yetkili olduğu gerekçesi açıklanarak yetkisizlik kararı verilmiştir.

11. Başsavcılık tarafından 31/7/2018 tarihinde ilgili kolluk birimine yazı yazılarak kamera kayıtlarının araştırılması, olayın görgü tanıklarının beyanlarının tespit edilmesi ve şüphelilerin savunmalarının alınması istenmiştir. Kamera kayıtlarının araştırılması için yazılan yazıya verilen cevapta, on beş gün dolduğu için oto yıkamacıdaki kamera kayıtlarının silindiği ve B. Cafe isimli işyeri ile Bayrampaşa Belediyesine ait güvenlik kameralarının olaya ilişkin herhangi bir kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.

12. Kolluk tarafından 29/8/2018 tarihinde tanık sıfatıyla beyanı alınan S.G. özet olarak başvurucuyu çalıştığı oto yıkamacıya gelerek aracını yıkatması vesilesiyle tanıdığını, olay günü çalışanı R.Ç. ile birlikte araç yıkadığı sırada başvurucunun gelerek “Makinaları kapatın.” dediğini ve dışarıyı gözetlediğini, o sırada koşarak gelen bir polis memurunun kaçan birini görüp görmediğini sorduğunu, başvurucunun jant parlatma spreyini alarak işyerindeki araçlardan birinin jantlarını silmeye başladığını, memurun şüphelenmesi üzerine başvurucuya “İki dakika önce sen mi geldin?” dediğini, başvurucunun “Hayır, ben burada çalışıyorum.” diyerek soruyu yanıtladığını, memurun kamera kayıtlarını isteyip başvurucuya “Buraya giren, sen çıkarsan seni sabaha kadar döveceğim, şimdi söylersen az döveceğim.” dediğini, bunun üzerine başvurucunun az önce işyerine giren kişinin kendisi olduğunu kabul ettiğini, memurun başvurucuyu elleri arkada olacak şekilde kelepçeleyerek diğer polis memuru ile birlikte götürdüğünü, bir süre sonra işyerine gelerek kamera kayıtlarını isteyen başvurucuya kayıtları verdiğini, hâlihazırda kamera kayıtlarının süresi dolduğundan mevcut olmadığını ifade etmiştir.

13. Kolluk tarafından 3/9/2018 tarihinde tanık sıfatıyla beyanı alınan R.Ç. özet olarak başvurucuyu oto yıkamacıyagelerek aracını yıkatması vesilesiyle tanıdığını, olay günü işvereni S.G. ile birlikte araç yıkadığı sırada başvurucunun gelerek “Makinaları kapatın.” dediğini ve dışarıyı gözetlediğini, o sırada koşarak gelen bir polis memurunun kaçan birini görüp görmediğini sorduğunu, başvurucunun jant parlatma spreyini eline alarak işyerindeki araçlardan birinin jantlarını silmeye başladığını, memurun şüphelenmesi üzerine başvurucuya “İki dakika önce sen mi geldin?” dediğini, başvurucunun “Hayır, ben burada çalışıyorum.” diyerek bu soruyu yanıtladığını, memurun kamera kayıtlarını isteyip başvurucuya “Buraya giren, sen çıkarsan seni sabaha kadar döveceğim, şimdi söylersen az döveceğim.” dediğini, bunun üzerine başvurucunun az önce işyerine giren kişinin kendisi olduğunu kabul ettiğini, memurun başvurucuyu elleri arkada olacak şekilde kelepçeleyerek gelen diğer polis memuru ile birlikte götürdüğünü ifade etmiştir.

14. Kolluk (Atışalanı Polis Merkezi görevlileri) tarafından 3/9/2018 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınan polis memurları H.B., E.Ü., A.D., K.C., B.A., S.K., E.S., M.S.G. ve M.K.K. olayın tutanakta anlatıldığı gibi gerçekleştiğini, yakalanan kişiyi darbetmediklerini, araca binmemek ve kelepçe taktırmamak için direnen kişinin kendisini ekip aracı kapısına vurduğunu, bunun üzerine fiziki güç kullandıklarını, aracının anahtarını istediklerinde kişinin aracı kullanmadığını söylediğini, yaptıkları aramada sokaktaki telefon şebeke kutusu içinde aracın anahtarını bulduklarını, ehliyetine el konulduğu için bu kişinin doğruyu söylemediğini ve bu nedenle kendilerini suçladığını düşündüklerini belirtmiştir.

15. Başsavcılık tarafından İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 7/8/2018 tarihli kesin adli raporda; Haseki Eğitim Araştırma Hastanesinin raporundaki bulguların değerlendirilmesinde kişide yumuşak doku lezyonlarına neden olan söz konusu yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu ve kişide herhangi bir kemik kırığı tarif edilmediği kanaati bildirilmiştir.

16. Başsavcılık tarafından 112 çağrı kayıtları istenmiş olup İl Sağlık Müdürlüğü tarafından verilen cevapta 1/7/2018 tarihinde saat 15.39'da yapılan çağrı üzerine yüz ve kolda darp ön tanısı ile hastanın hastaneye nakledildiği, karakol önünden alındığı, karakolda polislerin kendisini darbettiğini söylediği ve aynı durumda polislerle hastaneye gittiğini ifade ettiği bildirilmiştir.

17. Başvurucu tarafından soruşturma dosyasına sunulan kamera kaydı ile soruşturma dosyasına getirtilen 112 Acil ses kaydı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda kamera kaydında ses bulunmadığı, görüntülerde oto yıkamacıya arkasına bakar hâlde giren kişinin arkasından içeri giren bir polis memuru tarafından elleri arkada olacak şekilde kelepçelendiği ancak herhangi bir darp fiilinin görüntülerde yer almadığı, ses kaydında bir kişinin karakolda darbedildiğini, hareket edemediğini ve konuşamadığını, karakolun kapısının önünde beklediğini ifade ettiği tespit edilmiştir.

18. Başvurucu hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma, alkol ve uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçlarından Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında başvurucunun beraatine karar verilmiştir. Kararda, sanığın alkollü olduğuna ilişkin bir doktor raporu veya başka bir belge olmadığı, sanığın soruşturma aşamasındaki beyanlarının altındaki imzaların bilirkişi raporuna göre eli ürünü olmadığı, alkollü olarak araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olduğuna ilişkin bir kroki ve tutanak bulunmadığı, bu nedenle suç unsuru oluşmadığı gerekçesi açıklanmıştır. Beraat kararı istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.

19. Başsavcılık tarafından 1/3/2019 tarihinde şüpheli polis memurları hakkında zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması ve basit yaralama suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararda; başvurucunun kaçmış olması, yakalanmamak için girdiği işyerinde kendini gizlemek için hileli hareketler yapması, uzlaşmaktan uzak tavrı ve taşkın hareketleri nedeniyle zor kullanma koşullarının gerçekleşmiş olması, bilirkişi raporundaki görüntü incelemesinde herhangi bir darp fiiline rastlanmaması, olay tutanağı içeriği, polis memurlarının sayısı da dikkate alındığında zor kullanma yetkisinde sınırın aşılmış olması hâlinde müştekinin adli raporundaki bulgu sayısının çok daha fazla ve yaralanmanın ağır olacağı dikkate alındığında şüphelilerin zor kullanma sınırını aşarak müştekiyi kasten yaraladıklarına ilişkin yeterli şüphe oluşturacak bir delilin elde edilemediği gerekçesi açıklanmıştır.

20. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ayrıca tanıklar S.G. ve R.Ç.nin beyanlarında bir polis memurunun kendilerinden kaçan şahsın müşteki olup olmadığını tespit etmek için işyeri kamerasının kayıtlarını incelemeden önce müştekiye “Buraya giren, sen çıkarsan seni sabaha kadar döveceğim eğer şimdi söylersen az döveceğim.” dediğini belirtmişlerse de müştekinin şikâyet dilekçesinde bu yönde bir iddia bulunmaması, müştekinin daha önce aracını tanıkların çalıştığı oto yıkama dükkânına götürmesi sebebiyle -tanıkların müştekiyi tanıyor olmaları da dikkate alındığında- tanıkların bu anlatımının şüpheli polis memurunun müştekiyi tehdit ettiğine ilişkin yeterli şüphe oluşturacak bir delil olarak nitelendirilmediği belirtilmiştir.

21. Başvurucu karara, hakkında alkollü araç kullandığı iddiasıyla açılan davada Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesince şüpheli ifade ve serbest bırakma tutanakları altındaki imzanın kendisine ait olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği ve ayrıca başkaca bir delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tanık beyanlarının dayanaksız olarak değerlendirmeye alınmadığını, olay sırasında direnmediğini, alkollü olmadığını ve alkol testi yapılmadığını belirterek itiraz etmiştir.

22. Başvurucunun itirazını inceleyen İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 4/11/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçelerinin yerinde olduğu belirtilerek itirazın reddine karar verilmiştir.

23. Başvurucu, kararı 2/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 27/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

24. Başvurucu; sokakta ve polis merkezinde maruz kaldığı fiziksel şiddet ile fiziksel şiddet iddialarına ilişkin olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının, usulüne uygun olarak ifadesinin alınmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde; yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.

26. Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

29. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

30. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) kötü muamele, kişi üzerindeki etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 84). Mağdurları küçük düşürebilecek ve utandırabilecek şekilde kendilerinde korku, küçültülme, elem ve aşağılanma duygusu uyandıran veya mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde hareket etmeye sürükleyen, aşağılayıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin ise insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele veya ceza olarak tanımlanması mümkündür (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22).

31. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

32. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu olanaklı olmazsa madde sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

33. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını, sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 98).

34. Bireysel başvurulara ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu rol ikincil nitelikte olup icra edilen bir soruşturmadaki delilleri değerlendirmek kural olarak yargı mercilerinin işi olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu buna ek protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin bir bulguya ulaşma görevi bulunmamaktadır. Diğer taraftan yargı mercilerinin bulguları Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak için de kuvvetli nedenlerin bulunması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96).

35. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kabulü için;

- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),

- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117),

- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99; Murat Ulusoy, B. No: 2018/2652, 13/1/2022, § 53) gerekir.

36. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

37. Başvurucu, dur ihtarına uymadığı ve alkollü olarak araç kullandığı şüphesiyle polis memurları tarafından yakalanarak polis merkezine götürülmüştür. Başvurucunun polis merkezine götürülmeden evvel yapılan muayenesinde koltuk altında ekimoz, sırt, göğüs ve yüz bölgesinde kızarıklık, sağ göz kapağında çizik, el bileklerinde kızarıklık tespit edilmiştir. Kolluk tarafından düzenlenen tutanakta başvurucuya, yakalamadan sonra direnerek kendisini ekip aracına vurması nedeniyle kademeli olarak fiziksel kuvvet uygulandığı belirtilmiştir. Polis merkezinde yapılan işlemlerin ardından başvurucu gözaltına alınmaksızın serbest bırakılmıştır. Başvurucunun serbest bırakıldıktan sonra aldığı sağlık raporunda ilk rapordan farklı olarak sağ elde ödem ve sağ dirsekte ekimoz olduğu tespiti yapılmıştır.

38. Başvurucu, yakalandıktan sonra sokakta elleri arkadan kelepçeli hâldeyken ve götürüldüğü polis merkezinde hakaret ve fiziksel şiddete maruz kaldığını ileri sürmüştür.

39. Somut olayda başvurucunun hakarete maruz kaldığı iddiası, dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alındığında savunulabilir nitelikte değildir.

40. Başvurucunun başvuru formuna eklediği fotoğrafların incelenmesi neticesinde yüzünde çizik, göğüs bölgesinde kızarıklık, koltuk altında morluk ve dirsek bölgesinde ekimoz bulunduğu görülmüştür.

41. Soruşturma mercii, başvurucunun yaralanma sebebini yakalamadan sonra kendisini ekip aracına vurarak direnmesi ve bunun üzerine kademeli olarak fiziksel güç kullanılması ile açıklamıştır. Olay Tutanağı'nda başvurucunun işyerinde yakalanmasından sonra ekip aracına bindirilirken kelepçelenmek istenmesi üzerine direndiği belirtilmiştir. Soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporunda ise kamera kayıtlarının izlenmesi neticesinde başvurucunun yakalama anında -polis memuru tarafından yakalamanın gerçekleştirildiği oto yıkamacıda bulunduğu sırada- elleri arkada olacak şekilde kelepçelendiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Bu durumda kamu makamlarınca bilirkişi raporu ile çelişkili tutanağa dayanılarak sonuca ulaşıldığı, başvurucunun elleri arkasında olacak şekilde kelepçelendiği de dikkate alınarak yaralanmaların -özellikle de yüz bölgesinde yumruk ile vurulduğuna işaret edebilecek nitelikteki yaralanmanın- nasıl meydana gelmiş olabileceğinin açıklanamadığı ve yapılan açıklamanın da sağlık raporlarında tespit edilen yaralanmalar ile uyumlu olmadığı görülmüştür.

42. Somut başvuruda, başvurucuya yakalama anından sonra ekip aracına bindirilirken fiziksel güç uygulanmasının gerekli olduğunun soruşturma mercii tarafından ortaya konulamadığı, başvurucunun kamu makamlarının gözetiminde bulunduğu zaman diliminde meydana gelen yaralanmalarının ve özellikle ilk rapordan farklı olan yaralanmanın nasıl oluştuğuna ilişkin açıklamada bulunulmadığı, ayrıca meselenin açıklama yükümlülüğü kapsamında ele alınması sırasında başvurucunun yakalama anında ellerinin arkadan kelepçelendiğine ilişkin bilirkişi raporu bulunduğu hâlde kendisine zarar verdiği hususunda yapılan açıklamanın ikna edici olmadığı, devletin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında negatif yükümlülüğüne aykırı davrandığı sonucuna ulaşılmıştır.

43. Bu tespitlerden sonra kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen eylemin hangi boyuta ulaştığı değerlendirilmelidir. Somut olay bir bütün olarak ele alındığında -özellikle başvurucunun yüz bölgesindeki yaralanma dikkate alınarak- eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüştür.

44. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde sorumluların belirlenmesini ve gerekirse cezalandırılmasını sağlamaya elverişli, etkili bir soruşturmanın yapılması gerekir.

45. Başvurucu, kötü muamele gördüğü iddialarını ilk olarak kolluk tarafından götürüldüğü muayene sırasında ifade etmiş; adli rapora iddialar yansıtıldığı hâlde resen soruşturma başlatılmadığı anlaşılmıştır.

46. Başsavcılık tarafından başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma yaklaşık sekiz ayda neticelendirilmiştir. Bu durumda sürecin süratle tamamlanması için gerekli özenin gösterilmediği söylenemeyecektir.

47. Diğer yandan, maddi olayın ortaya çıkarılması için tanıklar soruşturma mercii tarafından bizzat dinlenilmemiş, şüpheli polis memurlarının mensup oldukları birime bağlı polis merkezinde alınan ifadeleriyle yetinilmiştir. Yürütülen soruşturmada şüpheli ifadeleri ve Olay Tutanağı'ndan hareketle sonuca ulaşılmıştır.

48. Bütün bu eksiklikler birlikte değerlendirildiğinde soruşturmanın kötü muamele iddialarının gerektirdiği derinlikte yürütülmediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlerin ve olayın aydınlatılması amacıyla resen başlatılan etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği, yapılan soruşturmada varılan sonuçların tüm bulguların kapsamlı ve nesnel analizine dayalı olması gerekliliklerine uyulma konusunda gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

III. GİDERİM

50. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve 200.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

51. Başvuruda tespit edilen, kamu makamlarının eylemlerinden ve soruşturma merciinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından kaynaklanan hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

52. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 90.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/126426) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.