TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AYŞE DERYA OKÇELİK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/20048) |
|
Karar Tarihi: 12/6/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Mücahit AYDIN |
Başvurucular |
: |
1. Ayşe Derya OKÇELİK |
|
|
2. Bülent GÜLTEKİN |
|
|
3. Çağlayan DEVRİM |
|
|
4. Çiğdem AKÇURA |
|
|
5. Dilek ZEYBEK GÖKER |
|
|
6. Emel ÇAM |
|
|
7. Emsal Can CANKOÇAK |
|
|
8. Gülşen YILDIZ |
|
|
9. Hasan Ayhan AKÇURA |
|
|
10. Hatice Meftun HAZIROL |
|
|
11. Hülya BABALIOĞLU |
|
|
12. Leyla ARICI |
|
|
13. Makbule ÖZDEN |
|
|
14. Mine YOLAÇAN |
|
|
15. Murat Kürşat YILDIRIM |
|
|
16. Nesrin DURMUŞ ALTÜRK |
|
|
17. Ömer ERCİYES |
|
|
18. Pamir Nihat TEKER |
|
|
19. Sevinç YAPICI |
|
|
20. Sonia Josepha Lea D'HONDT EREM |
|
|
21. Tümay TEKER |
|
|
22. Zeynep FIRATLI YILDIRIM |
|
|
23. Zühal OKUYAN |
Vekili |
: |
Av. Cem ALTIPARMAK |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Karaburun Rüzgar Enerji Santrali Projesi için verilen çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İzmir ili Karaburun ilçesinde bulunan Pirenli Dağı, Kurkaya Tepe, Yayladüzü, Değirmentepe, Çataltepe, Mınıslı mevkilerini içeren bölgede özel bir şirket tarafından yapılması planlanan Karaburun Rüzgar Enerji Santrali Projesi (Proje) ile ilgili olarak verilen 27/2/2018 tarihli ÇED raporunun iptali istemiyle idari yargıda dava açılmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde; ÇED raporunda Projenin çevreye kümülatif etkilerinin bilimsel olarak değerlendirilmediğini, Proje nedeniyle civardaki koruma altındaki türlerin ve fauna türlerinin olumsuz etkileneceğini ve çeşitli kuş türlerinin yok olabileceğini ileri sürmüştür. Başvurucular ayrıca Proje nedeniyle tarım alanlarının, meraların ve zeytinliklerin zarar göreceğini, bölgenin geçim kaynağı olan hayvancılığın da olumsuz etkileneceğini belirtmişlerdir.
3. İzmir 3. İdare Mahkemesince (Mahkeme) uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda; yapılması planlanan türbinlerden dokuz adedinin bölgenin floristik yapısına ve buna bağlı olarak yaşam süren fauna yapısına zarar vereceği, aynı türbinlerin göçmen ve yırtıcı kuşların bölgeyi kullanmalarını engelleyeceğinden ornitolojik açıdan sorun teşkil edeceği, ayrıca ormancılık faaliyetleri açısından bir çok eksikliğin bulunduğu ÇED raporunun uygun olmadığı mütalaa edilmiştir.
4. Mahkeme kararında, yapılması planlanan yirmi sekiz türbin alanının flora yapısı ve ornitolojik açıdan uygun özellikte olmasına karşın doğu bölümünde bulunan dokuz adet türbinin bölgedeki flora yapısı ile kuş yaşamına ve habitat alanlarına zarar verebileceği belirtilmiştir. Mahkeme bu doğrultuda dokuz adet türbin alanının flora yapısı ve ornitolojik açıdan uygun olmadığı gerekçesiyle ÇED raporunu hukuka uygun bulmamış ve iptal etmiştir.
5. Kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay Altıncı Dairesi (Daire) temyiz isteminin kabulüne, kararın bozulmasına ve davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; bilirkişi raporunda flora yapısı ve ornitolojik açıdan eksik ve çelişkili değerlendirmeler yapıldığı, bu hususlara ilişkin ÇED raporundaki önlem ve taahhütlerin değerlendirilmediği belirtilmiştir. Bu çerçevede, bilirkişi raporunda Projenin çevre üzerindeki etkilerinin alınacak önlemler sonucunda ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığının somut ve bilimsel verilerle ortaya konulmadığı ifade edilmiştir. Daire, flora yapısı ve ornitolojik açıdan yapılan değerlendirmelerin ÇED raporunu kusurlandırıcı nitelikte olmadığı ve ÇED raporunda Projenin olumsuz çevre etkilerinin en aza indirilmesi için öngörülen önlemlerin bilimsel esaslara göre yeterli olduğu sonucuna varmıştır.
6. Başvurucular vekili nihai hükmü 7/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 14/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; Projenin doğal yaşamı hızla ve geri dönüşsüz bir şekilde yok ettiğini, tarım ve mera alanlarının kısıtlı olduğu bölgede yerel halkın geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığa büyük zarar verdiğini, toz ve gürültü kirliliğinin insan ve yaban hayatı üzerinde ciddi olumsuz etkileri olduğunu belirtmişlerdir. Başvurucular ayrıca uyuşmazlığın çözümünün teknik bilgiye dayalı olduğunu, dosyanın temyiz aşamasında bozulması üzerine yeni bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Kesin olarak verilen Danıştay kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olması nedeniyle kararın hukuki denetimine imkân verilmediğinden de yakınan başvurucular hukuk devleti ilkesinin, etkili başvuru hakkının, adil yargılanma hakkının ve kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Bakanlık görüşünde, başvurunun kabul edilebilirliğine dair yapılacak incelemede başvurucuların iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığı hususunun dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin incelemede ise Anayasa ve ilgili mevuzat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru ihlal iddialarının mahiyeti gereği özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki bir karar için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 51).
10. Somut başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel hayata saygı hakkı arasında sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt, B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 70; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 84; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 68). Başvurucuların, ÇED olumlu kararı verilen Projenin yapıldığı bölgede ikamet ettikleri ve tarım ve hayvancılıkla uğraştıkları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan Projenin başvurucuların özel hayata saygı hakkına yönelik etkisinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Somut olayda başvurucuların iddiaları devletin özel hayata saygı hakkını etkili olarak koruma ve saygı gösterme şeklinde bulunan pozitif yükümlülüğü kapsamında incelenmiştir. Çevresel meseleler bağlamında devletin usule ilişkin yükümlülükleri daha önce Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında ortaya konulmuştur. Buna göre muhtemel olumsuz çevresel etkilerin önlenmesi veya en aza indirilmesi amacının gerçekleştirilebilmesi için sürece dâhil olan söz konusu tarafların menfaatlerinin titizlikle değerlendirilmesi, bu değerlendirmenin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için de ilgili tarafların sürece etkin katılımının sağlanması gerektiği tartışmasızdır (Mehmet Kurt, §§ 61-66; Ahmet İsmail Onat, §§ 79-81; Fevzi Kayacan (2), B. No: 2013/2513, 21/4/2016, §§ 56-61; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk,§§ 64, 65; Ahmet Bilgin ve Diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 56). Bu doğrultuda anılan anayasal güvenceleri gözeten bir yargılama süreci yürütülmesi ve neticede ulaşılan sonucun konuyla ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.
13. Başvuruya konu Projeye verilen iznin ülkenin ekonomik yararına ilişkin kamu yararına dayalı meşru bir amaca yönelik olduğu açıktır. Başvurucuların iddialarının temeli, Proje nedeniyle çevrenin ve yaban hayatının zarar göreceği, tarım ve hayvancılığın olumsuz etkileneceğine dayanmaktadır.
14. Somut olayda ilk derecesi mahkemesi tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi raporu hükme esas alınarak ÇED raporunun iptaline karar verilmiştir. Temyiz incelemesinde ise bilirkişi raporunun eksik ve çelişkili değerlendirmeler içerdiği, ÇED raporunda yer alan önlem ve taahhütlerin irdelenmediği ve Projenin çevre üzerindeki etkilerinin bilimsel ve somut verilerle ortaya konulmadığı belirtilmiştir. Bu kapsamda bilirkişi raporunun hükme dayanak alınacak yeterlilikte olmadığı ve ÇED raporunda öngörülen önlemlerin bilimsel esaslara uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Buna karşın Daire kararında uyuşmazlığın çözümü için teknik incelemeye gerek olmadığı yönünde bir tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, yetersiz görülen bilirkişi raporundaki eksikliklerin tamamlatılması yoluna gidilmediği gibi bu durumun sebebinin de izah edilmediği görülmektedir.
15. Başvurucular dava konusu işleme yönelik farklı başlıklar altında ve teknik bilgiye dayalı çeşitli iddialar ileri sürmüşlerdir. Daire kararında ise başvurucuların uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan ve teknik bilgiye dayalı iddialarına karşılık işlemin neden hukuka uygun görüldüğü yönünde makul ve kabul edilebilir bir gerekçe sunulmadığı, olayın niteliğine uygun, ayrıntılı ve yeterli bir yanıt verilmediği anlaşılmaktadır. ÇED raporunun Projenin çevreye etkilerinin değerlendirildiği teknik konular içerdiği, bilirkişi incelemelerinin ise anılan raporun uygunluğunu denetlemeye elverişli bir yol olduğu hususu ile çevrenin korunması yönündeki devletin pozitif yükümlülüğü birlikte değerlendirildiğinde, konunun önemini gözeten özenli bir yargılamanın yapıldığı dolayısıyla pozitif yükümlülüğün yerine getirildiği söylenemez.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Altıncı Dairesine (E.2019/19280, K.2020/1084) iletilmek üzere İzmir 3. İdare Mahkemesine (E.2018/491, K.2019/1000) GÖNDERİLMESİNE,
D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.