KARARLAR

AYM'nin 2019/23461 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 12/6/2024 tarihli ve 2019/23461 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ CAN BULAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/23461)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Ali Can BULAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; ceza infaz kurumunda disiplin cezasına karşı yapılan şikâyetin süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, müşteki sıfatıyla yer alınan ve gizli yürütülen soruşturmanın içeriğinin infaz koruma memuru tarafından biliniyor olması nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, infaz koruma memurunun hakaretine maruz kalınması nedeniyle kötü muamele yasağının, sağlık hizmetine erişimin sağlanamaması nedeniyle de maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 30/3/2018 tarihinde tutuklanmış; açılan kamu davası neticesinde 18/9/2018 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir. Karar 24/9/2019 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.

3. Başvurucu, Kars T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) bulunduğu süre içinde dişlerinden dolayı yaşadığı rahatsızlık nedeniyle sağlık hizmetlerinden faydalanamadığı şikâyetiyle infaz hâkimliğine başvurmuş; Kars İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 30/12/2018 tarihli karar ile talebin kabulüne hükmetmiştir. Karar 8/1/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

4. Başvurucu 15/1/2019 tarihinde tekrar İnfaz Hâkimliğine başvuru yaparak bir önceki dilekçesine ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığını belirtmiş; bu kapsamda Kurumun tedavisini düzenli olarak takip etmediği için iyileşme gösteremediği iddiasıyla Kurum görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, ayrıca 25/1/2019 tarihinde İnfaz Hâkimliğine üçüncü bir dilekçe daha yazmış; tedavisinin kasıtlı olarak yaptırılmadığından, bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının icra edilmediğinden yakınmıştır. Başvurucunun üçüncü dilekçesi suç duyurusu mahiyetinde olduğu değerlendirmesiyle Kars Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmiş, Kurum görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır.

5. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet inceleme sürecinde iken 30/1/2019 tarihinde Kars Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine sevk edilmiş; İnfaz Hâkimliği de bunun üzerine 18/2/2019 tarihli kararı ile başvurucunun hastaneye sevkinin sağlandığı gerekçesiyle şikâyetinin reddine karar vermiştir. Başvurucu karara karşı itiraz dilekçesinde tedavisinin düzenli bir şekilde takip edilmediğini, randevu günleri hastaneye götürülmediği için her seferinde farklı bir doktora muayene olmak zorunda kaldığını, bunun sonucunda tedavide ilerleyemediklerini, yaklaşık yedi aydır her sevk sırasında farklı bir doktor tarafından röntgen çektirilerek geri gönderildiğini hatta bu konuda Kurum görevlilerinin doktorlar tarafından da uyarıldığını belirtmiş ancak itirazı Kars 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 21/5/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Karar 24/5/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Nihai kararda Ceza İnfaz Kurumunun Kars Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Diş Polikliniğine yazdığı yazılar ve cevabi yazılar ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde İnfaz Hâkimliğince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesine yer verilmiştir.

6. Öte yandan başvurucunun 30/1/2019 tarihli nakil sırasında ve sonrasında Kurum görevlilerine uygunsuz sözler söylediği gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu ise aynı olay nedeniyle kendisinin hakarete maruz kaldığı, kişisel bilgilerinin ifşa edildiği gerekçesiyle hem Ceza İnfaz Kurumuna hem Jandarma Komutanlığına başvurmuş ve ilgili kamu görevlileri hakkında disiplin soruşturması başlatılmasını talep etmiştir.

7. Başvurucu hakkında başlatılan disiplin soruşturması neticesinde Disiplin Kurulu Başkanlığı 8/2/2019 tarihli kararla üç ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma (spor faaliyetleri) cezası vermiş ve cezaya ilişkin karar aynı gün tebliğ edilerek on beş gün içinde karara karşı İnfaz Hâkimliği nezdinde itiraz hakkı olduğu başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucu bunun üzerine 25/2/2019 tarihli dilekçe ile karara itiraz etmiş ancak itirazı Kars İnfaz Hâkimliğinin 18/3/2019 tarihli kararı ile on beş günlük süre içinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu, bu karara karşı da Kars 1. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz etmiş ancak itirazı 22/5/2019 tarihli karar ile İnfaz Hakimliğince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

8. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda Başsavcılık 14/3/2019 tarihli kararla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararda başvurucunun 12/6/2018, 13/8/2018, 1/10/2018, 7/11/2018, 30/1/2018 ve 28/2/2019 tarihlerinde Kars Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Diş Polikliniğine sevkinin yapılarak tedavisinin yapıldığı, bu kapsamda başvurucunun iddialarının soyut nitelikte kaldığı belirtilmiştir.

9. Başvurucu, kasıtlı olarak randevu tarihlerinde götürülmediğini ileri sürerek karara itiraz etmiş; itiraz dilekçesinde, 28/2/2019 tarihi haricinde tedaviye yönelik hiçbir şey yapılmadığını, Başsavcılık tarafından sadece anılan tarihlerde sevkinin yapıldığı hususunun tespit edildiğini ancak tedavinin yapılıp yapılmadığı yönünde bir araştırma yapmadığını belirtmiştir. Kars Sulh Ceza Hâkimliği 11/2/2020 tarihli karar ile başvurucunun itirazını reddetmiştir.

10. Başvurucu 18/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

11. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Maddi ve Manevi Varlığın Korunmasını İsteme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

12. Başvurucu; 2018 yılı Nisan ayından bu yana diş ağrısı çektiğini, doktorlar tarafından verilen randevu gün ve saatleri gözetilmeksizin hastaneye sevk edildiğini, böyle olunca da her seferinde farklı bir doktor tarafından röntgeni çekilerek gönderildiğini, bu sebeple diş tedavisinde ilerleyemediklerini, dişinin tamamen çürüme noktasına geldiğini, İnfaz Hâkimliği ve Başsavcılık nezdinde yaptığı şikâyetlerin ise aktif şekilde tedavi görüp görmediği hususu gözetilmeksizin hastaneye sevkinin sağlandığı gerekçesiyle reddedildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Başvurucunun iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

15. Başvurucu, sağlık hizmetlerine erişim yönündeki şikâyetlerine ilişkin olarak İnfaz Hâkimliğine ve Başsavcılığa sunduğu dilekçeleri bireysel başvuru dosyasına ibraz etmiştir. Bunun yanı sıra Kurumla yapılan yazışmalar neticesinde başvurucunun sağlık durumuna ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmiş, başvurucunun iddiaları bu kapsamda bir bütün olarak incelenmiştir. Başvurucunun hastaneye sevkine dair ilk yazının 24/5/2018 tarihinde hazırlandığı, haziran ve temmuz aylarında ise farklı tarihlerde olmak üzere üç ayrı Kurum doktoru randevusunu başvurucunun mazeretli ya da mazeretsiz olarak iptal ettiği, 6/8/2018 tarihinde Toplum Sağlığı Merkezinde (TSM) yapılan muayenede yumuşak doku senkronu teşhisi konulduğu ve ilaç reçete edildiği görülmüştür. Başvurucunun ağustos ayındaki randevusunu oruçlu olduğu gerekçesiyle iptal ettiği, eylül ayı içinde iki kere muayene talebinde bulunduğu, bunun üzerine 26/9/2018 tarihinde yine TSM'ye götürüldüğü, sonuçlarının kontrol edildiği ve önerilerde bulunulduğu, iki gün sonra tekrar TSM'ye götürüldüğü, muayenenin akabinde ilaç reçete edildiği anlaşılmıştır. 7/11/2018 tarihli muayenede 23/11/2018 tarihine randevu verilmiş ise de bu tarihte başvurucunun hastaneye götürüldüğü tespit edilememiştir. Başvurucunun talebi üzerine 9/1/2019 tarihinde yeniden hastaneye sevki sağlanmış, 25/1/2019 tarihinde yine talep üzerine gidilen muayenede ise kanal ekstirpasyonu yapılarak diş sinirleri çıkarılmıştır. 30/1/2019 tarihli muayenede başvurucunun diş röntgeni çekilmiş, kanal tedavisi yapılması için 28/2/2019 tarihine randevu verilmiş; 28/2/2019 tarihli randevuda kanal tedavisi için pansuman yapılmış, Kurum revirinde dört beş seans olacak şekilde aynı pansuman işleminin tekrarlanması gerektiği reçete edilmiştir.

16. Başvurucu; her ne kadar sadece röntgen çekilerek geri gönderildiğini, aktif bir tedavi uygulanmadığını ve bu durumun Kurum görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklandığını ileri sürmüş ise de yukarıda yapılan tespitler karşısında başvurucuya tedavi için gerekli uygulamaların yapıldığı, dosyaya gönderilen belgelerden en son pansuman aşamasında kalındığı, pansuman işlemlerinin yapılıp yapılmadığı anlaşılamamakla beraber başvurucunun bu konuya yönelik ayrıca bir şikâyeti olmadığı, kaldı ki İnfaz Hâkimliği ve Başsavcılık kararlarının tarihlerine bakıldığında bu yönüyle bir inceleme yapmalarının da mümkün olmadığı görülmüştür. Öte yandan başvurucunun yapılan tıbbi müdahalelere ilişkin olarak ilgili görevliler hakkında bir iddiasının olmadığı anlaşılmıştır.

17. Tüm bu tespitler kapsamında başvurucu, genel olarak sağlık hizmetlerine erişimle ilgili sıkıntılar yaşadığı ve etkili bir şekilde tedavi olamadığından şikâyet etmekte ise de dosya kapsamında başvurucunun idari makamlar ya da yargı mercileri tarafından karşılanmayan bir sağlık hizmetine erişim talebi tespit edilememiştir.

18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları Yönünden

19. Başvurucu 30/1/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince ve jandarma nezaretinde hastaneye sevk edildiğini, bu sırada Kurum görevlisine tedavisinin yaptırılması yönünde talepte bulunduğunu, buna mukabil jandarmanın gözü önünde ağır hakarete maruz kaldığını, olay esnasında aynı görevlinin gözaltı sürecinde maruz kaldığı işkenceye ilişkin yürütülen gizli soruşturmada yazdığı dilekçelerin içeriğine dair de birtakım söylemlerde ve hakaretlerde bulunduğunu, normal şartlar altında revirde çalışan bir görevlinin söz konusu dilekçelerin içeriğini bilmemesi gerektiğini, olayın aydınlatılması için Kurumdan talepte bulunduğunu ancak hiçbir işlem yapılmadığını belirterek dilekçe hakkının, savunma hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile 20. maddesinde yer alan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmiştir.

21. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

22. Somut olayda başvurucunun yukarıda bahsi geçen şikâyetlerine yönelik olarak disiplin soruşturması başlatılması amacıyla dilekçe yazdığını belirttiği görülmekte ancak bunun haricinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak başvuru yapıp yapmadığı anlaşılamamaktadır. Bu kapsamda başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği şikâyetlerini hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları usulüne uygun olarak tüketmeksizin doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

24. Başvurucu, 30/1/2019 tarihinde yaşanan olay nedeniyle kendisi hakkında disiplin soruşturması başlatıldığını ve üç ay bazı etkinliklerden alıkoyma cezası verildiğini, cezanın iptali için yaptığı başvurunun mahkemece yapılan hatalı değerlendirme neticesinde süre aşımından reddedildiğini belirterek hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun hak arama hürriyetinin ihlal edildiği iddiasının ilgili mevzuat ve Anayasa Mahkemesi içtihadı gözetilerek incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, hakkında tesis edilen disiplin cezasına ilişkin itirazlarının süre aşımı gerekçesiyle incelenmemesidir. Başvurucu her ne kadar disiplin cezasının konusunu oluşturan üç ay süre ile bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma yaptırımının spor hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş ise de yargı mercilerinin söz konusu iddiaları incelemeksizin itirazları reddettiği gözetildiğinde başvurunun bu kısmının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin şeklen kanuna dayanmasının gerekmesinin yanında kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken yargı mercilerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancakyargı mercilerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

29. Başvuruya konu olayda Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından verilen 8/2/2019 tarihli karar, aynı gün başvurucuya tebliğ edilmiş, kararda tebliğden itibaren on beş gün içinde İnfaz Hâkimliği nezdinde itiraz hakkı olduğu başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucu, bunun üzerine 25/2/2019 tarihli dilekçe ile karara itiraz etmiş ancak itirazı on beş günlük süre içinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu, bu karara karşı da itiraz etmiş; başvurucunun itirazı İnfaz Hâkimliğince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle yine reddedilmiştir (bkz. § 7).

30. Başvurucu, sürenin son gününün 23/2/2019 Cumartesi gününe denk geldiğini, dolayısıyla 25/2/2019 Pazartesi günü yapılan başvurunun süresinde olduğunu ileri sürmüştür. Bu kapsamda yapılan incelemede yargı mercilerince sürenin hesabında açık bir biçimde hatalı değerlendirme yapılarak başvurucunun öngörülemez şekilde yargı yollarına ulaşmasının engellendiği görülmüştür. Başvurucunun süresinde yaptığı şikâyete rağmen İnfaz Hâkimliğinin hatalı bir yorumla şikâyetin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle süre yönünden ret kararı vermesi mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik unsurundan yoksun bırakmaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

32. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama talebi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

33. Başvuruda tespit edilen mahkemeye erişim hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda yeniden yargılamada yapılması gereken iş, istinaf talebinin süresinde olmadığından reddine ilişkin kararın kaldırılarak ve -usule ilişkin diğer meselelerde de bir eksiklik söz konusu değilse- esastan incelenerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Maddi ve manevi varlığın korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kars İnfaz Hâkimliğine (E.2019/256, K.2019/235) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.