KARARLAR

AYM'nin 2019/17436 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 12/7/2023 tarihli ve 2019/17436 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/17436)

 

Karar Tarihi: 12/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, avukat görüşlerinde bir görevlinin hazır bulundurulmasına, hükümlünün avukata verdiği veya avukatın hükümlüye verdiği belgenin incelenmesine ve görüşmenin kaydedilmesine yönelik karar nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı herhangi bir beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, terör örgütlerine silah sağlama suçundan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunmaktadır.

6. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), başvurucunun da aralarında bulunduğu on dört mahkûmun avukatlarıyla olan görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilmesi, bu kişilerin avukatlarına veya avukatlarının bu kişilere verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalara ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilmesi veya görüşmelerin gün ve saatlerinin sınırlandırılabilmesi hususunda karar alınması amacıyla infaz hâkimliğinden talepte bulunmuştur.

7. Başsavcılığın anılan talep yazısında ülke genelindeki ceza infaz kurumlarında PKK/KCK terör örgütü mensupları tarafından yürütülen açlık grevlerinden ve talimat üzerine gerçekleştirilen intihar eylemlerinden bahsedilmiştir. Ayrıca bu eylemler vasıtasıyla terör örgütünün propagandasının yapıldığı, ceza infaz kurumlarının ve devletin ulusal ve uluslararası kamuoyunda zor durumda bırakıldığı belirtilmiştir.

8. Eskişehir 1. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 29/3/2019 tarihli kararıyla Başsavcılığın talebinin kabulüne, üç ay süre ile başvurucunun avukatına veya avukatının başvurucuya verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konularak incelenmesine, başvurucunun avukatı ile yapacağı görüşmeleri izlemek amacıyla görüşmede bir görevlinin hazır bulundurulmasına ve görüşmelerin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kayda alınmasına karar vermiştir.

9. İnfaz Hakimliği kararının gerekçesinde; ülke genelindeki ceza infaz kurumlarında bulunan PKK/KCK terör örgütü mensuplarının başlattığı açlık grevleri ve intihar eylemlerinin ulaştıkları boyutun ciddiyetinden bahsedilerek söz konusu eylemlerin yayılmasının, bu yönde PKK/KCK terör örgütü mensuplarının yönlendirilmesinin ve talimat verilmesinin önlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca ceza infaz kurumu güvenliğinin temini ve hükümlülerin can güvenliğinin sağlanması, olası isyan ve benzeri olayların engellenmesi, suç örgütü üyelerinin birbirleri ile haberleşmesinin önlenmesi ve kamu düzeninin sağlanması hususları gözönüne alınarak Başsavcılığın talebinin yerinde ve makul olduğu belirtilmiştir.

10. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12/4/2019 tarihinde reddedilmiştir. Kararda İnfaz Hâkimliği kararının usule ve yasaya uygun olduğu ve itirazların yerinde görülmediği belirtilmiştir.

11. Nihai karar başvurucuya 24/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

12. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanunla değiştirilen "Avukat ve noterle görüşme hakkı" kenar başlıklı 59. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ...

 (4) (Değişik: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda alınamaz.

 (5) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.

...

 (9) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir."

13. Diğer ilgili hukuk için bkz. Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran (B. No: 2016/371, 13/1/2021, §§ 24-34)

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 12/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

15. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).

B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

16. Başvurucu, başvuruya konu kararın avukat ile müvekkil arasındaki mahremiyeti ortadan kaldırdığını ve savunma hakkını yeterince kullanmasını engellediğini belirtmiştir. Açlık grevinde olmadığını ve anılan kararın kendisi hakkında uygulanması için somut bir sebebin bulunmadığını vurgulayan başvurucu özel hayata saygı hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık görüşünde, müdahalenin kanuni dayanağının, meşru amacının bulunduğu, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olduğu ifade edilmiştir.

C. Değerlendirme

18. Anayasa’nın başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun iddialarının özünün devam eden bir yargılamaya ve bu bağlamda hukuki yardıma ilişkin olmadığı, avukatına verdiği veya avukatının kendisine verdiği belgenin incelenmesine, görüşmenin kaydedilmesine ve avukat görüşlerinde bir görevlinin hazır bulundurulmasına yönelik olduğu anlaşılmakla, başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, §§ 46, 65).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

21. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı temel alınmaktadır. Anılan hak, herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de içermektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent Polat, B. No: 2013/7666,10/12/2015, §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 50-52; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 30-32).

22. Anayasa Mahkemesi müdafi yardımından etkili bir şekilde yararlanmanın ilk koşulunun müdafi ile yapılan görüşmelerin belli bir gizlilik içinde gerçekleştirilmesi olduğunu, şüpheli veya sanığın müdafi ile özgür bir şekilde bilgi alışverişinde bulunması için mahremiyetin büyük önem taşıdığını, şüpheli veya sanığın müdafi ile yapacağı görüşmelerde mahremiyetin olmamasının müdafiden alacağı yardımın faydasını en alt düzeye indireceğini vurgulamıştır (AYM, E.2016/205, K.2019/63, 24/7/2019, §§ 78-92). Hükümlünün avukatıyla mahremiyet içinde belirli aralıklarla görüşmesinin cezanın infazı aşamasında alacağı hukuki yardım bakımından önemli olduğu gibi ceza infaz kurumu dışındaki özel yaşamıyla ilgili doğru kararlar verebilmesi açısından da önemli olduğu tespitini yapmıştır (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, §§ 93, 94; Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 49).

23. Bununla birlikte avukat ile mahpusun belli bir mahremiyet içinde görüşmesinin sağlanması mahpusun ceza infaz kurumu içinde ve dışında devam eden özel hayatının gizliliğinin korunması açısından önemlidir (Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 50). Bu durumda avukatla müvekkili arasındaki belge alışverişinin denetlenmesi, kaydedilmesi veya görüşmelerin bir görevli nezaretinde gerçekleştirilmesi hâlinde avukat müvekkil ilişkisinin gizliliğinin zedeleneceği söylenebilir.

24. Bu açıklamalar bağlamında somut olayda başvurucunun avukatına verdiği veya avukatının kendisine verdiği belgenin incelenmesi, görüşmenin kaydedilmesi ve avukat görüşlerinde bir görevlinin hazır bulundurulması şeklinde uygulanan sınırlandırmanın özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

25. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

26. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82; Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34).

i. Kanunilik

27. Somut başvuruda başvurucu hakkında İnfaz Hâkimliği kararıyla uygulanan avukat görüşlerinde bir görevlinin hazır bulundurulması, görüşmenin teknik cihaz ile kaydedilmesi ve belge alışverişinin denetlenmesinin 5275 sayılı Kanun’un 59. maddesinin (5) numaralı fıkrasına dayandığı ve anılan düzenlemenin kanunilik ilkesini karşıladığı anlaşılmıştır. Bu durumda anılan kısıtlamalar yönünden anayasal açıdan meşru bir sınırlama amacına sahip olma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkeleri bağlamında değerlendirme yapılması gerekir.

ii. Meşru Amaç

28. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin örgütsel haberleşmenin önlenmesine yönelik bir tedbir olarak başvurucunun avukatla görüşmelerinde bir görevlinin hazır bulundurulmasına, belge alışverişinin denetlenmesine ve görüşmelerin kaydedilmesine karar verdiği gözetildiğinde avukatla mahrem görüşme hakkının sınırlandırılmasının kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi kapsamında uygulandığı ve anılan müdahalenin meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı değerlendirilmiştir.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

29. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 73).

30. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48; Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 74).

31. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89; Ahmet Çilgin, B. No: 2014/18849, 11/1/2017, §§ 30, 32; Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 75).

32. Bu kapsamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkını kısıtlaması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran, § 77).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

33. 5275 sayılı Kanun'un 59. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile istisnai durumlara ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Bu kapsamda suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüte üye olma gibi örgüt suçları, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından hükümlü olanlarla ilgili olarak belirli durumlarda avukatla görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebileceği, görüşmeleri izlemek amacıyla görüşmede görevlinin hazır bulundurulabileceği, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örneklerine el konulabileceği hüküm altına alınmıştır (bkz. Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran,§§ 58, 59). Buna göre toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde anılan suçlardan hükümlü olanlar hakkında avukatla görüşmeye dair öngörülen kısıtlamaların mevzuatta belirtilen usul çerçevesinde süreli olarak uygulanabileceği anlaşılmaktadır.

34. Somut olayda başvurucu, PKK/KCK terör örgütüne silah sağlama suçundan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunmaktadır. Başvurucu hakkında tatbik edilen tedbirin, tedbire neden olan koşullar da gözetilerek değerlendirilmesi gerekir. Bakanlık yazışmalarında ve Başsavcılığın tedbir kararının verilmesine yönelik talep dilekçesinde; tedbirin verildiği dönemde terör örgütünün kurucusu A.Ö.nün tecrit edildiği yönündeki iddialara bağlı olarak PKK/KCK yöneticilerinin talimatıyla ülke genelinde ceza infaz kurumlarında açlık grevlerinin başladığının, örgütle iltisaklı tutuklu/hükümlülere çeşitli yollardan greve katılım ve intihar talimatlarının ulaştırıldığının, talimatlar sonucu bir kısım tutuklu/hükümlünün intihar ettiğinin, başvurucunun bulunduğu Kurumda da açlık grevlerine katılan mahpusların olduğu ve bu tür olayların önüne geçilmesi için iletişim yollarına yönelik kısıtlamaya gidilmesinin bir zorunluluk arz ettiğinin ifade edildiği görülmüştür. Bu durumda ceza infaz kurumunda bulunan örgütle iltisaklı hükümlülere örgüt yöneticilerinin açlık grevi/intihar talimatlarının iletilmesinin engellenerek kamu düzeni ile güvenliğinin sağlanması ve başvurucu ile ceza infaz kurumunda bulunan diğer kişilerin sağlıklarının korunması amacıyla alınan tedbirin gerekli ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli bir tedbir olmadığı söylenemez. Diğer yandan tedbirin üç ay süre ile uygulanmasına karar verildiği, denetime açık olduğu ve başvurucunun bu sürecin uzadığına dair bir şikâyetinin olmadığı da gözetilmelidir.

35. Sonuç olarak başvurucunun özel hayata saygı hakkına dair müdahaleye yönelik derece mahkemesince ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulduğu ve söz konusu müdahalenin, belli bir süre uygulanacağına ilişkin belirleme de gözönüne alındığında demokratik toplum gereklerine uygun ve ölçülü olduğu kanaatine varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.