KARARLAR

AYM'nin 2018/23403 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 12/7/2023 tarihli ve 2018/23403 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H. Ş. Ö. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/23403)

 

Karar Tarihi: 12/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına/sorgulatılmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği suçundan yürütülen soruşturmalar kapsamında bazı şüphelilerin ifadeleri ile bazı kişilerin bilgi sahibi sıfatıyla beyanları alınmıştır. Bahsi geçen kişiler ifade ve beyanlarda başvurucu aleyhinde bilgi vermiştir.

3. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla iddianame düzenlemiştir. İddianamede; FETÖ/PDY'nin kuruluşu ve yapısı hakkında genel bilgilere yer verildikten sonra başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu ve avukat yapılanmasında yer aldığı yönünde tanık beyanlarının bulunduğu, haklarında FETÖ/PDY soruşturması bulunan kişilerin avukatlığını yaptığı belirtilerek atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.

4. Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yürütülen yargılamada duruşma dört celse sürmüştür. Mahkemece başvurucunun atılı suçtan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkûmiyet kararı, aynı dosyada sanık sıfatıyla yargılanan E.Ç., duruşmada dinlenen tanıklar A.G. ve C.S. ile soruşturma evresinde alınan ifadeleriyle yetinilerek Mahkemece dinlenmeyen tanıklar Y.A.Ç. ve Y.B.nin aleyhe anlatımlarına dayandırılmıştır. Bunların yanı sıra başvurucunun terör örgütü üyeliğinden haklarında kovuşturma bulunan bazı kişilerin avukatlığını yaptığı ve Bank Asyada hesabı bulunmasına rağmen aktif olarak kullanmadığı hususları da mahkûmiyet gerekçesi yapılmıştır.

5. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) davanın duruşmalı olarak yeniden görülmesine karar vermiştir. Müdafiinin de hazır bulunduğu 20/3/2018 tarihli ilk celsede başvurucunun savunması alınarak Cumhuriyet savcısına dosyayı inceleyip mütalaada bulunması için süre verilmiştir.

6. Duruşmanın 24/4/2018 tarihli ikinci ve son celsesinde esas hakkındaki mütalaa okunmuş, başvurucu mütalaaya karşı savunmasını yapmıştır. Yargılama neticesinde Ceza Dairesi, Mahkemece verilen başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararını kaldırarak silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yeni bir hüküm kurmuştur. Söz konusu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Afyon ilinde serbest olarak avukatlık yapan sanığın, terör örgütü lideri [F.G.nin] talimatı gereği 2014 yılında BankAsya'da hesap açarak nisan 2014 yılı itibariyle 3.000,00.-TL, mayıs 2014 yılında yine 3.000,00.-TL miktarında para yatırdığı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya yönelik hain darbe girişimi öncesi 2015 yılında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından yönetilen Osmanbey kolejinin bağlı bulunduğu [K.] Eğitim Kurumları A.Ş ile ilgili olarak yürütülen terör örgütü üyeliği soruşturmasında haklarında kovuşturma bulunan sanıklar [C.S.], [M.Ç.], [M.D.], [N.D.], [R.Ö.], [A.R.K.] ve [A.A.nın] avukatlığını yaptığı, mevcut soruşturma dosyasında ifadesi bulunanların ifadelerinde geçtiği gibi sanığın düzenli olarak örgütsel toplantılara katıldığı, buna ilişkin olarak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan [E.Ç.nin] sanıkla ilgili olarak '17/25 aralıktan sonra sanık Hüseyin Şükrü Ölmez'in de dahil olduğu kişilerin sohbet adı altında bir araya geldiklerini, bu toplantılarda örgüt adına himmet toplandığını', [Y.A.Ç.] isimli şahsın 'sohbetlerde sanığı da gördüğünü', [Y.B.nin] 'kendisinin cemaatin mütevelli heyetinde yer aldığını, sanık Hüseyin'in de kendisinin katıldığı sohbet grubunda yer aldığını ve mütevelli heyetinin içinde bulunduğunu', [A.G.] ve [C.S.nin] ise 'sanıkla birlikte sohbetlere katılırdık' şeklinde beyanları bulunduğu, böylece tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, sanığın, örgüt içerisindeki konumu, kaldığı süre, örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili olarak örgüt içerisinde kaldığı ..."

7. Karara karşı başvurucu tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi 22/1/2020 tarihinde hükmün onanmasına karar vermiştir.

8. Başvurucu, Ceza Dairesinin kararından sonra dosyası temyiz aşamasında iken25/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca nihai hükmü 10/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 1/7/2020 tarihinde 2020/21956 numaralı bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, incelenen başvuru yönünden tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 2020/21956 numaralı başvuruda ise başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. 2020/21956 numaralı başvurunun kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle incelenen başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne esas alınan tanıkların duruşmada dinlenmemeleri nedeniyle tanıklara soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

14. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama ya da sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

15. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir duruşma öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın duruşmada hazır edilmemesinde geçerli bir nedenin varlığı aranmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Duruşmada sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

16. Mahkeme, yargı çevresi dışındaki tanıklara soru sorulmasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla tanıkların dinlenmesini de savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edici bir karşı dengeleyici güvence olarak değerlendirebilir (Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36).

17. Somut olayda ilk derece mahkemesi hükmü Ceza Dairesi tarafından kaldırılmış ve dava yeniden görülerek başvurucunun savunması tekrar alınmak suretiyle yeniden mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Ceza Dairesi, başvurucunun mahkûmiyetine karar verirken tanık beyanlarını, Bank Asya hesap hareketlerini ve haklarında FETÖ/PDY soruşturması bulunan kişilerin avukatlığını yapmış olmasını delil olarak değerlendirmiştir. Ceza Dairesi, davanın duruşmalı olarak yeniden görülmesine karar vermesine rağmen başvurucu aleyhinde beyanda bulunan ve beyanları mahkûmiyete esas alınan tanıkların hiçbirini dinlememiştir. Dolayısıyla beyanları hükme esas alınan tanıklar duruşmada sanık tarafından sorgulanmamıştır.

18. Ceza Dairesinin gerekçeli kararında tanıkların başvurucu hakkındaki muhakeme sürecinde ileri sürdüğü suçlayıcı beyanların birlikte ele alınarak hükme esas alındığı gözetildiğinde, bu tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığı belirtilmeyerek tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Başvurucu, tanıkların suçlayıcı beyanlarının belirleyici delil olmasına rağmen dinlenmediğini belirterek mahkûmiyet kararına karşı kanun yoluna başvurmuş; kanun yolunda başvurucunun bildirdiği bu itirazla ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır.

19. Öte yandan tanıkların duruşmada dinlenmemesi hususunda geçerli bir neden gösterilmemiş olması adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilmesi bakımından tek başına yeterli değildir. Bu bağlamda mahkûmiyet hükmünün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı önem taşımaktadır. Ayrıca hükmün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı tanık veya tanıklar tarafından verilen ifadeye dayanması durumunda savunmaya, karşı dengeleyici güvenceler tanınıp tanınmadığı tespit edilmelidir. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda Ceza Dairesince herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.

20. Yargıtay uygulamasına göre Bank Asyada parasal işlem gerçekleştiren kişinin terör örgütüne yardım suçundan cezalandırılabilmesi ancak kişinin örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması ile mümkündür [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145; 5/3/2019 tarihli ve E.2018/6408, K.2019/1447; 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793sayılı kararları]. Bu yöndeki değerlendirme ise sanığın Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celbedilip incelenerek temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek yapılacaktır [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/5/2021 tarihli ve E.2019/2369, K.2021/3193 sayılı kararı]. Ceza Dairesi, Yargıtay içtihadına uygun olarak başvurucunun Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtları ilgili kurumdan temin ederek bu kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmadan karar vermiştir. Ayrıca başvurucunun birtakım kişilerin avukatlığını yapmış olması ile silahlı terör örgütü üyeliği suçu arasındaki bağın nasıl kurulduğu da gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır.

21. Başvurucunun örgüt liderinin talimatı ile Bank Asyada parasal işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması için kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınmaması karşısında, duruşmada dinlenmeyen tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

22. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Ceza Dairesinin yeniden gördüğü davanın duruşmasında veya başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla tanıkları neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Başvurucu, hakkında mahkûmiyet kararı veren Ceza Dairesince tanıkların dinlenilmesine karar verilmediği için ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa tanıkları sorgulayamamıştır. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Ceza Dairesinin dikkati çekilememiştir. İstinaf aşaması öncesinde de beyanları mahkûmiyete belirleyici ölçüde esas alınan tanıklar (Y.A.Ç. ve Y.B.) başvurucu tarafından sorgulanmamıştır. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanı dışında başka delillere de dayanılmış olmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı engelleri/zorlukları telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınmış olduğu hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

24. Başvurucunun, yargılama ve kanun yolu incelemesi yapan makamların doğal hâkim güvencesine sahip, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıklarına ilişkin iddiasının Mustafa Başer ve Metin Özçelik (B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 119-133), Hüseyin Talaz (B. No: 2017/26769, 15/12/2020, §§ 78-80), avukat görüşünün görevli yanında ve kamera kaydına alınarak yapılması nedeniyle müdafi yardımından yararlanamadığı iddiasının Orhan Patarya ([GK] B. No: 2019/42695, 20/5/2021) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

25. Başvurucunun tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Fırat İşgören (B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararı doğrultusunda süre aşımı, mal varlığına konulan tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Nuray Işık (B. No: 2014/7561, 28/9/2016 §§ 60-67) ve Mehmet Ali Aslan (B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

26. Başvurucu ayrıca gerçekleştiği tarihte suç teşkil etmeyen eylemler nedeniyle haksız olarak cezalandırıldığını, mahkûmiyet kararına dayanak yapılan deliller nedeniyle Anayasa'da güvence altına alınan bazı hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür. Başvurucu hakkında adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin verilen ihlal kararı ve hükmedilen giderim dikkate alındığında başvurucunun anılan iddialarının bu aşamada ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

30. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine (E.2018/24, K.2018/1171) iletilmek üzere Afyonkarahisar 2.Ağır Ceza Mahkemesine ( E.2017/8, K.2017/186) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 446.90 TL başvuru harcından oluşan toplam yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi