Türkiye Barolar Birliği eski Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçiliğine atanması üzerine sosyal medyadan yapılan hakaretlere ilişkin açtığı manevi tazminat davasının reddedilmesi sonrası Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.
Feyzioğlu'nun haklı bulan AYM, şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi'nin 12/6/2024 tarihli ve 2022/26271 başvuru numaralı kararı şöyle;
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
METİN FEYZİOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2022/26271) |
|
Karar Tarihi: 12/6/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Ekin ÇANKAL |
Başvurucu |
: |
Metin FEYZİOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Muhammet Furkan KAMALAK |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kendisine yöneltilen birtakım ifadeler sebebiyle açtığı manevi tazminat davasının reddedilmesinin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. 1969 doğumlu olan başvurucu, ceza hukuku profesörü olup 2013-2021 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yapmıştır. 30/10/2022 tarihinde Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçiliğine atanmıştır.
3. Başvurucunun isminin ve fotoğrafının yer aldığı bir Facebook paylaşımındaki ifadeler şöyledir:
"Başaracağız! Başaracağız! Türkiyeyi iç savaşa sürüklemek isteyen hain fetöcüleri ve bu hainlerle el ele vermiş olan Pkk'lıları ve onların tetikçişi hain Dhkpc'lileri ve her türlü terör örgütünü Allah'ın izniyle Türk milleti ve Türk devleti kahredeceğiz. Metin Feyzioğlu Türkiye Barolar Birliği Başkanı"
4. Mezkûr paylaşımın altına 4/2/2019 tarihinde aşağıdaki yorum yapılmıştır:
"Pezevenkler 28 Şubatta iki milyon kişi ölmüş önemli değil diyorlardı irtica pkk'dan daha tehlikeli diyorlardı ne oldu da bizleri düşünür oldular"
5. Başvurucu söz konusu yorumda kendisine hakaret ettiği iddiasıyla paylaşımı yapan kişi (davalı) aleyhine 7.000 TL'lik manevi tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi manevi tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde ihtilafa konu sosyal medya paylaşımında genel ifadeler kullanıldığını, başvurucunun açıkça hedef alındığının tespit edilemediğini, matufiyet şartının sağlanamadığını, kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğini değerlendirmiştir.
6. İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi istinaf isteminin reddine kesin olarak karar vermiştir. İlgili kararın gerekçesinde, kamunun tanıdığı kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatıştığı durumda ikisi arasında makul bir denge kurulması gerektiği belirtilmiş; açıkça Anayasa Mahkemesinin dengeleme ölçütlerine yer verilmiştir. Bu bağlamda, ihtilafa konu ifadelerin başvurucunun açıklaması üzerine kendisinin bir dönemin mağduru olduğunu düşünen davalı tarafından cevaben sarf edildiğini, yasa dışı örgütlerle ilgili açıklamaya tepki niteliğinde olduğunu kabul eden Bölge Adliye Mahkemesi, ifadenin bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun kişiliğini değil beyanlarını hedef aldığını, davalının asıl eleştirisinin 28 Şubat sürecinde yapılan haksızlıklara ilişkin olduğunu, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını vurgulamıştır.
7. Başvurucu vekilinin ilgili kararı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden 3/3/2022 tarihinde öğrendiği tespit edilmiştir. Başvurucu 16/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; davalının, fotoğrafının altına yaptığı yorumla kendisine hakaret ettiğini, savcılığa sunulan şikâyet dilekçesi ile davalı aleyhine kovuşturma yapıldığını ve davalının alenen hakaret suçunu işlediğinin kabulü ile davalıya adli para cezası verildiğini, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını belirtmiştir. Başvurucu, buna rağmen hukuk yargılamasında "pezevenk" kelimesinin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını değerlendiren yargı mercilerinin kararının açıkça başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
9. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Somut olayda, başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı ile davalının ifade özgürlüğünün çatıştığı görülmektedir. Devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile davalının Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir denge kurması gerekir. Bu kapsamda dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık, B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
10. Davalının ihtilaflı yorumu kendisine hakaret etme amacıyla yaptığını ileri süren başvurucu, ülke çapında tanınırlığı yüksek bir kişidir. Başvurucu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde profesör olarak görev almış, daha sonra Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yapmıştır. Başvurucu uzunca bir süre Türkiye'nin devlet ve toplum hayatına ilişkin tartışmalarda aktif olarak yer almıştır. Davalı ise söz konusu paylaşımında, başvurucunun sözlerinden hareket ederek 28 Şubat sürecinden günümüze, siyasi duruşlarını değiştirenleri genelleme yoluyla eleştirmiştir. 28 Şubat süreci olarak adlandırılan dönemde mağduriyet yaşadığı tahmin edilen davalının, yıllar içerisinde politik arenada yer alan kişilerin düşünce ve tutumlarındaki değişimleri samimi bulmadığını sert bir üslupla dile getirdiğini değerlendirmek mümkündür.
11. Kullanılan dil ve üslup Türk toplumunun bir kısmı tarafından kaba bulunabilir ve ifadeler muhatabı açısından rahatsız edici olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Her ne kadar söyleyeninin tek amacının hakaret etmek olduğu saldırgan bir söylem ifade özgürlüğü korumasının dışında kalabilse de üslubun bir parçasını oluşturabilen kaba ve nezaket dışı ifadeler ifade özgürlüğü korumasından faydalanabilir (Ceyhun Tunç, B. No: 2017/20822, 14/9/2021, § 43).
12. Somut olaya gelince, her ne kadar yargı mercileri Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında dengeleme yaparken dikkate alınması gerektiğini vurguladığı kriterler ışığında ayrıntılı bir değerlendirme yapmışsa da Anayasa Mahkemesi somut olayda sarf edilen "pezevenk" ifadesinin ifade özgürlüğü sınırları içinde kalamayacağını değerlendirmiştir. Zira söz konusu ifade her ne kadar belli bir bağlam içinde ve önceki ifadeye cevap mahiyetinde kullanıldığında ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilebilse de (bu yönde bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (5), B. No: 2017/4786, 28/1/2020, § 39) somut olayda davalı, başvurucunun başka bir konudaki düşünce açıklamasına cevap olarak anılan ifadeyi ilk kez kullanmıştır. Bu durumda başvurucunun açıklamasına karşı davalının sarf ettiği sözün net bir bağlam ilişkisi olduğu değerlendirilememektedir. Şu hâlde, yargı mercilerinin ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengeleme yaparken başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkına yaptığı müdahalenin demokratik toplumda zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığı söylenemez.
13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
14. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, yeniden yargılama talebi kabul görmezse 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
15. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
16. Başvurucunun terditli talebiyle bağlı kalınarak manevi tazminat takdir edilmemiştir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin şeref ve itibarın korunması hakkınınihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2020/83, K. 2021/627) GÖNDERİLMESİNE,
D. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.