Mesleki tecrübelerimiz, her daim ortağına, eşine üstüne gelmek isteyenlerin, onlardan daha fazla maddi hak elde etmek isteyen kişilerin ihtilafları ile dolu. Elbette ki tüm ticari ortaklıklar güzel dilekler ve karşılıklı iyi niyet prensipleri ile başlıyor lakin işletmenin biraz büyüyüp para kazanması ile birlikte karın paylaşımı, yönetim kuruluna sağlanan maddi menfaatler ve imtiyazlar, ortaklar arasında kriz oluşturmaya başlıyor. Hele ki olası bir ekonomik kriz akabinde şirketin zarar etmesi durumunda, karşılıklı suçlamalar şirketi fesih ve tasfiye gibi telafisi imkânsız sonuçlara kadar götürebiliyor.
Yukarıda saydığımız ortaklar arası ihtilafların en temel sebebi; anonim şirketlerde temsil ve yönetimin çoğunluk pay sahiplerinin elinde olması ve bu durumun çoğunluk ile azınlık pay sahipleri arasında menfaat çatışmalarına yol açmasıdır. Sermaye ve oy egemenliğini ellerinde bulunduran çoğunluk pay sahiplerinin; şirket sermayesinde azınlık durumunda bulunan, yönetimde ve genel kurulda etkin olamayan pay sahiplerinin haklarına yönetime ilişkin bilgi vermeyerek onların temel ortaklık haklarını ihlal etmesi doğal olarak azınlık pay sahiplerinin haklarının korunması sorununu ortaya çıkarmıştır.
İşte tam da bu sebeplerle anonim ortaklıklarda, çoğunluğun iradesine karşı korunmak istenen azınlığa 6102 sayılı Ticaret Kanunu ile çeşitli haklar tanınmıştır. Kanunda azınlık hakkı başlığı adı altında ayrı bir tanımlama olmasa da, anonim ortaklıklarda ortaklık sermayesinin onda birini temsil eden ortaklara, şirket içinde yaşanacak olası çıkar çatışmalarında çoğunlukla azınlık arasında denge sağlamak amacıyla tanınan haklar olarak tanımlamak mümkündür.
Azınlığa tanınan bu haklar, şirketlerde hâkim pay sahibi ile azınlık pay sahipleri arasındaki menfaat dengesini sağlarken; azınlık pay sahiplerinin, eski cılız ve etkisiz azınlık haklarını güçlendirmiş, azınlığın haklarını daha etkili hale getirmiştir ve böylece azınlığın çoğunluk karşısında daha güçlü olmasını sağlamıştır.
Öncelikle belirtmek isteriz ki azınlık oluştursun oluşturmasın her bir pay sahibinin; bilgi alma ve inceleme hakkı, yönetim kurulunun devamlı olarak toplanamaması halinde genel kurulu toplantıya çağırma, özel denetçi atanmasını talep etme, sorumluluk davası açma ve genel kurul, yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açma gibi hakları vardır. Azınlık pay sahipleri ise yukarıda sayılan pay sahipliği haklarına ek bazı daha güçlü haklarla donatılmıştır. Genel kurulu toplantıya çağırma ve gündeme madde eklenmesini talep etme, özel denetçi atanması talebinin reddi halinde mahkemeye başvurarak denetçi atanmasını sağlama, finansal tabloların görüşülmesine ilişkin genel kurul toplantısını erteleme, nama yazılı pay senetlerini bastırılmasını talep etme, haklı sebeple şirketin feshini talep etme, azınlığa tanınan güçlü ve önemli hakların en önemlileri arasındadır. Bu önemli haklar aşağıda ayrıntılı izah edilmiştir:
- Genel Kurulu Toplantıya Çağırma ve Gündeme Madde Eklenmesini Talep Hakkı (TTK m.411-412):
TTK m.411’e göre; ‘’… Sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.’’ Madde metninden açıkça görüldüğü üzere, azlık toplantı çağrısını ve gündeme madde eklenmesini kendisi yapamaz; çağrı yapılmasını ve/veya gündeme madde eklenmesini yönetim kurulundan talep edebilir. Yönetim kurulu talebi red ya da kabul edebilir. Yönetim kurulu, azlık tarafından gönderilen toplantı talebini 7 iş günü içinde yine noter aracılığıyla kabul ettiğini bildirebilir. Yönetim kurulu toplantı talebini kabul ettiği takdirde, genel kurulu en geç 45 gün içinde toplantı yapmak üzere çağırmalıdır. Çağrı talebi süresinde kabul edilmesine rağmen; genel kurul toplantıya çağrılmazsa bu durumda çağrı istem sahiplerince yapılır. Diğer hallerde azlığın genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi bulunmamakla birlikte, yönetim kurulunun toplantı talebini kabul ettikten sonra 45 gün içinde yapılmak üzere genel kurul toplantısını yapmaması halinde, çağrı yetkisi herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın istem sahibi olan azlığa geçer.
Azlığın yönetim kuruluna genel kurul çağrı talebini ilettiği tarihten itibaren 7 iş günü içinde olumlu bir cevap verilmemesi veya talebin reddedilmesi halinde, azlık şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine müracaat hakkına sahip olmaktadır.
Azlık, genel kurul zaten toplanacaksa gündeme madde eklenmesini isteme hakkını da haizdir. Gündeme madde konulması talebi kanunda öngörülen süre içinde yapılmalıdır. TTK m.411/2’e göre; ‘’… Gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır.’’ Yani düzenlemeye göre, çağrı ilanına ilişkin ücret yatırıldıktan sonra yönetim kuruluna ulaşan gündeme madde eklenmesi talepleri dikkate alınmayacaktır. TTK m.411/3’e göre; gündemi madde konulması talebi de tıpkı çağrı gibi noter kanalıyla yapılmalıdır. Yönetim kurulu, talebe 7 iş günü içerisinde olumlu cevap vermemişse, azlık mahkemeye başvurarak bu hakkını kullanabilir.
- Özel Denetçi Atanmasını Talep Etme Hakkı (TTK m.438):
TTK’nın 438. Maddesine göre; her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanmasını isteyebilir.
Genel Kurul tarafından istem reddedilirse pay sahipliği hakkı olan özel denetçi atanmasını isteme hakkı azınlık hakkına dönüşmektedir. Kanunda belirtilen azınlık pay sahipleri, Genel Kurul’da red kararının verilmesini müteakip 3 ay içerisinde mahkemeye başvurarak şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanmasını talep edebilir. Özel denetçi atanmasını her bir pay sahibi talep edebilirken, talebin şirket yönetimi tarafından reddi halinde mahkemeye başvuru hakkı yalnızca azınlık pay sahiplerine tanınmış özel bir haktır.
Bu hakkın kullanılmasının ön şartı özel denetim istenen konuda bilgi alma veya inceleme hakkının önceden kullanılmış olmasıdır. Özel denetçi atanmasını talep etme hakkı, genel kurul gündemle bağlılık ilkesinin istisnalarından biridir. Mahkemenin, azlığın talebi üzerine özel denetçi atayabilmesi için başvurucu azlık pay sahibinin; kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları gerekmektedir.
- Finansal Tabloların Müzakeresinin Ertelenmesi ( TTK m.420):
Anonim şirket ortaklarının şirketin finansal durumu hakkında bilgi sahibi olabilmeleri ve ortaklıktan doğan haklarını kullanabilmeleri için finansal tabloların genel kurulda okunup müzakere edilmesi ve onaylanması gerekir.
Bu kapsamda TTK m.420’ye göre; Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılabilir. Yargıtay ve doktrinde benimsenen baksın görüşe göre erteleme talep edilirken herhangi bir haklı gerekçe gösterilmesine de gerek yoktur, azınlık pay sahibi bu hakkını doğrudan ve hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın kullanabilir.
Finansal tablolarla birlikte görüşülmesi ertelenmesi gereken ve kanunda "buna bağlı konular" olarak ifade edilen konuların neler olduğu hususunda doktrinde görüş birliği mevcuttur. Şöyle ki; öğreti ve yargı kararlarında finansal tabloların müzakeresi ile ilgili bağlı konular, finansal tabloların ertelemesi ile etkilenecek olan ve bunlarla bağlantı içerisinde bulunan gündem maddeleri olarak yorumlanmıştır. Bu bağlamda kar dağıtımı ve ibranın, bilanço, yani finansal tablolarla bağlantısı tartışmasız kabul edilmektedir. Yönetim Kurulu üyelerinin seçimi maddesinde ise; yönetim kuruluna seçilmesi önerilen isimlerin tümü yeni isimler ise seçim yapılabilecek fakat önerilen isimler arasında mevcut yönetim kurulunda yer alan kişiler bulunuyor ise bilanço görüşmelerinin tamamlanması beklenecektir.
- Şirketin Haklı Nedenle Feshini Talep Hakkı ( TTK m.531):
Azınlık pay sahibi, yukarıda saydığımız tüm haklarını kullanmasına rağmen hakları hala pay sahipliğinden doğan temel haklarını kullanamayabilir. Anonim şirketin haklı nedenle feshi müessesinin düzenlenmesindeki amaç; özellikle çoğunluk pay sahiplerinin güçlerini sürekli olarak kötüye kullanmaları sebebiyle hakları sistematik olarak ihlal edilen azınlık pay sahiplerinin, söz konusu ihlalleri gidermek için kanun yahut esas sözleşme uyarınca başvurabilecekleri hukuki bir yol bulunmadığı ya da var olan hukuki yolların çözüm üretmede başarısız olduğu hallerde azınlık pay sahiplerinin menfaatlerinin korunması açısından hukuki güvenliği sağlamak ve ihlallerin önüne geçerek azınlık pay sahibi açısından artık çekilemez hale gelen ortaklık ilişkisindeki baskılara son vermektir. Bu gibi hallerde azınlık pay sahibi grubu, haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeye başvurarak şirketini feshini talep edebilir.
Doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında haklı sebep teşkil edebilecek bazı haller belirtilmişse de Mahkeme her bir somut olay özelinde haklı sebebin varlığını ve boyutunu araştıracaktır. Şirketin sürekli zarar etmesi sebebi ile iflasın eşiğine gelmesi, esas sermayenin yitirilmesi yahut sermayenin karşılıksız kalması, Şirketin uzun yıllar boyunca kar edememesi, kar elde etse bile karın ortaklara süreklilik arz edecek şekilde faaliyet dönemlerinde dağıtılmaması yahut eksik dağıtılması, şirketin işletme konusunu ve amacını yerine getiremez hale gelmesi haklı neden olarak sayılabilir.
Kişisel ilişkilerin sıradan bir anonim şirkete göre daha yoğun ve hassas olduğu kapalı tip aile şirketlerinde şirket ortağı olan aile bireylerinin şirket yönetiminden dışlanması, kişisel uyuşmazlıklar, ortaklardan birinin ölümü ya da iflası haklı neden olarak kabul edilebilir.
Bu gibi haklı neden teşkil eden olayların gerçekleştiğinin tespit edilmesi durumunda mahkemece gerekli önlemler alınacak ve şirketin rayiç değeri hesap edilecektir. Mahkeme burada feshin son çare olması ve ortaklığın yapısının korunması ilkesi gereğince şirketin feshi yerine ortağın ortaklıktan çıkarılmasına ya da haklı sebep teşkil eden olayların başkaca bir yolla çözülüp çözülememesi durumuna göre hüküm verilecektir.
Saydığımız tüm bu haklar, TTK’nın getirdiği düzenlemelerdir. Bu oranlar veya haklar konusunda esas sözleşme ile pay sahipleri lehine değişiklik yapılabilir. Bu çerçevede, % 10’nun altında paylara (örneğin % 5) sahip pay sahiplerinin, azınlık oluşturacağı esas sözleşmede kararlaştırılabilir veya yukarıda öngörülen özel nisaplar ağırlaştırılabilir. Bunun yanında, esas sözleşmede TTK’nın emredici hükümlerine aykırı olmamak şartıyla azınlığa bazı ek haklar tanınabilir.