Tğm. Ebru EROĞLU başta olmak üzere teğmenlerimizin TSK'dan ayırma cezası istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevk edildiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Son günlerde ülke gündeminde yer edinen bu konu başta siyasiler ve gazeteciler tarafından farklı şekillerde değerlendirilse de bir disiplin cezasının ve idari bir yaptırımın en nihayetinde hukuki bir yaklaşımla ele alınması gerekmektedir. Öncelikle konunun niçin hukuki bir yaklaşımla ele alınmasının zaruri bir hal aldığının izah edilmesi gereklidir. Yazının girizgah kısmı bu izahın yer alması nedeniyle hukuki olmayacak ancak bu olaya dair niçin hukukçuların konuşması gerektiğini açıklayacaktır.
Algıların gerçeklerin yerini aldığı bir çağda yaşamaktayız. Çoğunluk nezdinde önemli olan her zaman “algısal olan” olmakta ve gerçeğin karşısında algısal olan maalesef galebe çalmaktadır. Bu sebeple dini siyasi vb. her türlü toplumsal yapı ve her türlü kurumda maalesef her zaman algılar yönetilmeye çalışılmaktadır. Ancak algısal olanın kısa vadeli galibiyeti hiçbir zaman sonsuza kadar sürmemektedir. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğu da malumdur. Bu nedenle teğmenlerimiz ile ilgili kamuoyunda devam eden siyasi tartışmaların önemsiz olduğunu, henüz 20'li yaşlarının başındaki gençlerimizin ve TSK'nın bu abes tartışmalarla yıpratılmaması gerektiğini, konunun incelenmesi gereken "gerçek" zeminin hukuk zemini olduğunu düşünmekteyiz. Konu hukukçular tarafından ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranma kaygısı güdülmeden ele alınmalıdır. Gerçekler açısından olaya yaklaşılması hem geleceğimiz olan teğmenlerimizin şahsi olarak hem de ülkemizin teminatı olan TSK'nın kurum olarak bu konu özelindeki tartışmalarla yıpranmasını engelleyecektir. Şeriatın kestiği parmak acımamaktadır. Ancak şeriat parmak kesmesi gerekirken kol keserse bu can yakmakta, yarattığı mağduriyetler telafi edilememektedir. Maalesef konunun gündemde tutulması, lehe ya da aleyhe olaya retoriksel olarak yaklaşılması kurumları da algıları yönetme refleksine itebilmekte ve böylece olaya sağlıklı yaklaşılmasının önüne geçmekte; şeriatın parmak kesmesi gerekirken kol kesmesine yol açabilmektedir. Hal böyle iken askerlik vazifesini yedek subay olarak gerçekleştirmiş, TSK'nın havasını kısa bir süre de olsa solumuş, askerliğin şan ve şeref veren duygusunu tatmış, mesaim boyunca muhatap olduğum TSK personelinden askerlik görgüsünü ve ruhunu edinmeye çalışmış bu süre zarfında da vazifeli olduğum Hukuk Hizmetleri Şube Müdürlüğünde Askeri Ceza Kanunu, TSK Disiplin Kanunu, TSK İç Hizmet Kanunu vd. askeri mevzuatla nacizane haşır neşir olmuş bir avukat olarak bu konu hakkında hukuki bir yazı kaleme almak istedim. Öncelikle yazımı yazarken başvurduğum kaynakların emektarlarını belirtme ve kaynaklarından yararlandığım için onlara teşekkür etme vazifemi yerine getirmeliyim. Konu hakkında araştırma yaparken Av. Orhan ÇELEN ve Av. Nihan DOKUMACIOĞLU'nun TSK Disiplin Kanunu Şerhi, Av. Cihan KOÇ'un Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği, Doç.Dr. Olgun DEĞİRMENCİ ve Battalgazi TANRIVERDİ'nin Disiplin Kanunu Şerhi, Fahrettin DEMİRAĞ'ın TSK Disiplin Kanunu kitaplarından ve Yunus Emre KESKİN'in Türk Silahlı Kuvvetlerinde Ayırma Cezası başlıklı Yüksek Lisans tezinden yararlanmam sebebiyle her bir eser sahibine ayrı ayrı teşekkür ederek yazıma başlamayı bir borç bilirim.
KAMUOYUNA YANSIDIĞI KADARIYLA OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ
Öncelikle Teğmenlere isnat edilen fiilleri ve olayın meydana geliş şeklini kısaca ortaya koyalım. Disiplin Soruşturma dosyası ve Disiplin Soruşturma Raporu kamuoyu ile paylaşılmadığı için ancak gazetelere yansıyan bilgilerle sınırlı olarak olaya vakıf olabiliyoruz. Bu nedenle değerlendirmelerimiz olayın kamuya yansıdığı şekliyle sınırlı ve bağlı olacaktır. Gazetelere yansıdığına göre teğmenlerimizin savunmaları şu fiiller isnad edilerek istenmiştir;
"1- Mevzuattan kaldırılan andın tören alanında okunması için sıralı amirlere talepte bulunulması, sıralı amirlerinizce her seferinde kendinize olumsuz cevap verilmesine rağmen, törenden bir gün önceki gece, 30 Ağustos 2024 günü tören alanında andın okunması için planlama yaptığınız ve tören günü sahanın ortasında toplanan grubu idare ettiğiniz ve devre birincisi tarafından mevzuattan kaldırılan andın okunması için ortam hazırladığınız ayrıca okunan anda iştirak ettiğiniz tespit edilmiştir. 2- Askeri mahalde (tören alanında) program dışı ve izinsiz olarak icra edilen eyleminizin askeri hizmete olan olumsuz etkisi, disiplinsizliğin işlendiği yer ve sonuçlarının TSK’ya olumsuz etkileri ve askeri disiplinin ağır bir biçimde zedelenmesi gerekçesiyle kanun ve yönetmeliklerimizde belirtilen “Hizmete engel davranışlarda bulunmak” disiplinsizliğini oluşturabileceği değerlendirilen eylemleriniz hakkında “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesi maksadıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edileceğinizden konuya ilişkin savunmanızı yapınız" ( https://www.sozcu.com.tr/iste-tegmenlerle-ilgili-sorusturmanin-tutanagi-p105400 )
Savunma istem yazısındaki olayın oluş şekli ve isnad edilen fiillerin yalnızca disiplin soruşturma heyetinin kabul ve değerlendirmelerini içerdiğini, bu nedenle fiillerin sabit olmadığını, dosyanın bir bütün halinde değerlendirmesinin Yüksek Disiplin Kurulu tarafından yapılması esnasında olayın oluş şeklinin kurul tarafından dosya bütünü, tanık beyanları ve toplanan deliller ile birlikte farklı şekilde kabul olunabilme ihtimalinin de bulunduğunu belirtelim. Ancak biz değerlendirme yapmak için savunma istem yazısında olayın oluş şeklinin ve isnat edilen fiillerin sabit olduğu kabulüyle hareket edeceğiz. Savunma istem yazısından isnat edilen fiillerin;
1-Teğmenlerin sıralı amirlerine mevzuattan kaldırılan subay andını okumak için daha önce talepleri reddedilmesine rağmen birden fazla kez talepte bulunması
2-Teğmenlerin törenden önceki gün subay andını okumak için plan yapması ve tören günü grubun Teğmen Ebru EROĞLU tarafından idare ettirilerek subay andının yaptırılması
olduğu anlaşılmaktadır.
OLAYA UYGULANACAK MEVZUAT
Oluş şeklini ortaya koyduğumuza göre uygulanacak mevzuatı incelemeye geçebiliriz. Teğmenler 6413 Sayılı TSK Disiplin Kanunu Madde 20/c "Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliğini işledikleri değerlendirmesi ile Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir. Ancak tek başına 6413 Sayılı TSK Disiplin Kanunu üzerinde inceleme yapmak askeri mevzuatın birbiriyle bağlantılı olması, birçok kavramın 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu, 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ve TSK İç Hizmet Yönetmeliği başta olmak üzere diğer mevzuatta tanımlanması sebebiyle yeterli olmayacaktır. Ayrıca TSK'ya ait mevzuatın kurumun yurt içinde ve yurt dışında yüklendiği vazifelerin zorluğu ve diğer hiçbir kuruma benzemeyen özel yapısı gereği genel hukuk normlarından farklı bir ruhu bulunduğu unutulmamalıdır. Yine Askeri Disiplin Hukukunun, Askeri İdare Hukukunun ve Askeri Ceza Hukukunun birçok temel kavramının yargı kararları ile açıklanmış ve yorumlanmış olması da göz önüne alınması gereken diğer bir husustur. Bu nedenle sağlıklı bir hukuki değerlendirme yapılabilmesi ve TSK Disiplin Kanununda yer alan hükümlerin doğru şekilde anlaşılabilmesi için 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu, 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ve TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin bir bütün olarak incelenmesi ve yargısal yorumların da dikkate alınması zaruridir.
Disiplinin TSK'nın üzerinde yükseldiği en temel değer olması, olayımızında bir disiplinsizlik isnadıyla ilgili olması sebebiyle 211 Sayılı İç Hizmet Kanununda yer alan disiplin tanımı üzerinde durmamız gerekmektedir.
"Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
Askerliğin temeli disiplindir.
Disiplinin muhafazası ve idamesi için hususi kanunlarla cezai ve hususi kanun ve nizamlarla idari tedbirler alınır."
Kanun maddesinin lafzi yorumu dahi bize TSK'da disiplin kavramı ile ilgili çok önemli ipuçları vermektedir. Dikkat etmemiz gereken ilk nokta kanun maddesinde TSK Personeline itaat edilmek üzere kanunların amirlere öncelenerek sayılmış olduğu, yani kanunun her daim amir emrinin üstünde ve öncesinde geldiğidir. Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise TSK Personeline hukukuna riayet etmesi gereken kişiler sayılırken öncelikle üstün değil, astın belirtilmiş olmasıdır. Kanunda açıkça astın hukukunu öncelenmiş, disiplinin vücut bulabilmesi için öncelikle astın hukukuna riayet edilmesi gerektiği belirtilmiş ve bir vazife olarak her silahlı kuvvetler personeline yüklenmiştir. Kanun metninin bu düzenleniş şeklinin tesadüfi ve gelişigüzel olmadığı, kanunun ruhunu ortaya koyduğu unutulmamalıdır.
6413 Sayılı TSK Disiplin Kanununda düzenlenen disiplin cezalarının uygulanması esnasında uygulayıcıların takdir hakkının kullanımı sınırlandırılmıştır. Takdir hakkının kullanımı esnasında ölçülü olunması, adalet ve hakkaniyetin gözetilmesi amir hükmü bizzat kanun metninde düzenlenmiştir. Hukukun genel ilkelerinin Disiplin Kanununda açıkça amir hüküm olarak düzenlenmiş olması kanunun ruhu bakımından uygulayıcıların bu ölçülerden şaşmamasına ne derece önem verildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Temel değeri disiplin olan ve bu disiplinin tesisi için özel bir disiplin kanunu düzenlenmiş TSK'da uygulayıcılara bu disiplinin tesisi için uygulanacak disiplin cezalarının belirlenmesi esnasında ölçülülük, adalet ve hakkaniyet ile bağlı olduklarına dair bir emir verilmektedir. "Takdir hakkının kullanımı" kenar başlıklı 6.madde hükmü şöyledir;
"(1) Bu Kanunla disiplin cezası vermeye yetkilendirilmiş kişi ve kurullar, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanırlar.
(2) Takdir hakkı mutlaka gerekçeli olarak kullanılır.
(3) Takdir hakkı kullanılırken;
a) Disiplinsizliğin işleniş biçimi,
b) Disiplinsizliğin işlendiği zaman ve yer,
c) Disiplinsizliğin askeri hizmete olumsuz etkisinin ağırlığı,
ç) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı,
d) Disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı,
e) Disiplinsizlik yapan personelin daha önceki disiplin durumu,
f) Disiplinsizlik yapan personelin samimi ikrarı ve gösterdiği pişmanlık,
gibi hususlar göz önüne alınır."
Daha önce değindiğimiz ve Disiplinin tanımını yapan 211 SK madde 13 hükmü ile takdir hakkının kullanımını düzenleyen 6413 SK madde 6 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, disiplinin tesisi esnasında amirin öncelikle kanunlara ve astının hukukuna riayet etmekle vazifeli olduğu, ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli davranmakla sorumlu kılındığı, kısaca takdir hakkının keyfiyete göre değil bu ilkelere uygun olarak kullanmakla vazifelendirildiği açıktır.
6413 Sayılı TSK Disiplin Kanununun "Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler" kenar başlıklı Madde 20/c hükmü şöyledir;
"(1) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler şunlardır:
c) Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır."
TSK PERSONELİNDE BULUNMASI GEREKEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR
6413 Sayılı TSK Disiplin Kanunu Madde 20/c "Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliğini hükmünün anlaşılabilmesi için öncelikle bir askerin hangi tutum ve davranışlar ile vazifeli olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Madde hükmü ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının korunmaya çalışıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Madde kapsamında değerlendirilecek fiillerin neler olduğu, Devletin ve TSK'nın itibarına hangi tutum ve davranışların zarar verebileceği ilgili kanun maddesinde açıkça sayılmamıştır. Bu hususta 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ve TSK İç Hizmet Yönetmeliği ile askerlere vazife olunan tutum ve davranışlar ve askerlerde bulunması lazım gelen vasıflar yardımıyla madde hükmünün doğru yorumlanabileceği kanaatindeyiz.
211 SK Madde 34-a-2; "...Her asker üniformasının şeref ve haysiyetini korumaya mecburdur..."
TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 86 - Asker, kendisinden beklenen vazifeleri hakkıyle yapabilmek için yüksek ahlâk ve kuvvetli maneviyata sahip olmalıdır. Her askerde bulunması lâzımgelen ahlakî ve mânevi vasıflar şunlardır :
a. Cumhuriyete, Yurda ve Millete karşı sevgi ve bağlılık,
Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dışardan vaki olacak her türlü tecavüzü karşılamak, def etmek ve lüzumunda bu uğurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur.
...
h. İyi ahlâk sahibi olmak :Askerin ahlâkı ve yaşayışı kusursuz ve lekesiz olmalıdır. Asker, esrarkeşlikten, sarhoşluktan, yalancılıktan borçtan ve kumardan, dolandırıcılıktan, ahlâksız kimselerle düşüp kalkmaktan, hırsızlıktan, yağmadan, yakıp yıkmaktan ve sair bütün fenalıklardan sakınmalıdır.
Bunlar vazifenin yapılmasına mâni olurlar, yaşayışı, sıhhati, azim ve cesareti bozar; namusu, lekeler, manevi şahsiyeti öldürür ve her biri ayrı ayrı cezaları üstüne çeker. Asker bunlar gibi yalnız kabahat ve cinayetlerden değil, aynı zamanda dine hürmetsizlikten, iki yüzlülükten, göz boyamaktan, şahsi arzu ve isteklerin temini peşinde koşmaktan, dalkavukluktan,aklını herkesin yükseğinde görerek kendini beğenmekten, şöhret için iyi sayılmıyacak derecede hırs göstermekten, nefsini koruyup çekinmelidir.
Her ne kadar beğenilmek, sözle okşanmak, maddi mükâfat görmek onur ve şan kazanmak arzusu her askerin kalbinde yer tutmalı ise de bunları doğruluktan şaşmayan haklı bir çalışma ile elde etmek mertlik ve namus iktizasıdır.
TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 87 - Bayrak, Türk Devletini temsil eder. Bunun onurunu korumak her Türk'ün vazifesidir. Bayrağın şekil ve biçimi ve nerelerde, ne zamanlarda ve ne veçhile çekileceği Türk Bayrağı Kanunu ve Nizamnamesiyle tâyin olunmuştur.
TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 376 - Subay her türlü ahvalde, Cumhuriyete sadakat, yurda ve vazifeye muhabbette ve her hususta örnek olmalı, onurlu olan askerlik hizmetine nefsini hasredip icabında hayatını feda etmekten çekinmemelidir.
TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 378 - Subay, iyi ahlâk sahibi kimselerle görüşmeli, onur ve haysiyetini düşürecek kimselerle görüşmekten sakınmalıdır.
TSK İç Hizmet Kanunu ve TSK İç Hizmet Yönetmeliğinde düzenlenen tüm bu hükümlerde bir askerde bulunması gereken vasıflar ve askerin sergilemesi gereken tutum ve davranışlar sayılmıştır. Burada özellikle TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 86 da hangi hallerin askerin vazifesini yapmasına mani olduğunun belirtildiğine dikkat edilmelidir. "Vazifeye engel haller" değerlendirmemizin ilerleyen bölümünde önem kazanacak bir kavramdır.
ASKERİ HİZMET KAVRAMI
"Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliği hükmünün anlaşılabilmesi "askeri hizmet" kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir.
Askeri hizmet kavramından ne anlaşılması gerektiğini 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanununda TSK'ya ve TSK Personeline yüklenen vazifelerin neler olduğuna bakılarak anlaşılabilecektir.
Hizmet kavramı 211 SK. Madde 6 da "Kanunlarla nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarla, amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işlerdir." şeklinde tanımlanmaktadır. Vazife kavramı 211 SK Madde 7'de "Hizmetin icab ettirdiği şeyi yapmak ve menettiği şeyi yapmamaktır." şeklinde tanımlanmaktadır.
6413 SK Madde 20-c de yer alan askeri hizmet kavramının 211 SK da düzenlenen hizmet kavramından TSK ve TSK Personeline yüklenen vazifelerden ayrı olarak düşünülemeyeceği izahtan varestir.
211 SK 'da yer alan hizmet ve vazifeye ilişkin diğer hükümler şu şekildedir;
Madde 35 – (Değişik: 13/7/2013-6496/18 md.) Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.
Madde 36 – Silahlı Kuvvetler, harb sanatını öğrenmek ve öğretmekle vazifelidir. Bu vazifenin ifası için lazımgelen tesisler ve teşkiller kurulur ve tedbirler alınır.
Madde 39 – Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur.
Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir.
Madde 43 – ...(Ek fıkra: 12/6/2024 - 7517/4 md.) Kendisinin veya başka bir askeri personelin askeri kimliğinin, görev veya faaliyetleri kapsamında askeri bilgi, belge, konum bilgisi veyahut bunlardan herhangi birini içeren resim, yazı, fotoğraf, ses kaydı, video gibi görsel ve işitsel materyallerin, Millî Savunma Bakanlığınca yetki verilen durumlar hariç, radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlanması veya açıklanması yasaktır."
Mevzuatta "Hizmet", "Askeri hizmet" ve "Vazife" kavramlarına dair yer alan hükümler bunlardır. Bunlarla birlikte "Askeri hizmetin sekteye uğraması" kavramına 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanununun 87. Maddesinde düzenlenen "İtaatsizlikte Israr Edenlerin Cezası" başlıklı suç kapsamında ve "Hizmete engel olma" kavramına aynı kanunun 136. Maddesinde düzenlenen "Dikkatsizlik edenler" başlıklı suçların yargısal yorumlarında rastlamaktayız. "İtaatsizlikte ısrar edenlerin cezası" suçunun en önemli unsuru verilen emrin askeri hizmete ilişkin olması olup bu suça ilişkin yargı kararlarında askeri hizmet kavramının nasıl yorumlanması gerektiğine dair birçok örnek bulunmaktadır. Ayrıca 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanununun Dokuzuncu Fasıl başlığı Hizmet ve Vazifenin İhlali olup bu fasılda "Hakikata muhalif rapor layiha sair evrak tanzim ve ita edenler", "Rüşvet", "Dikkatsizlik edenler", "Tekasül dolayısiyle esliha ve harb malzemesinden bir şeyin hasara uğramasına sebep olanlar" "Askeri mahkeme işine sekte verenler" "Suç yapılmasına göz yumanlar" "Mahsup ve mevkufları firar ettirenler" "Erzak tağşiş edenler", "Bozuk erzaktan tayınat verenler", "Şartnameye aykırı mal ve hizmet kabul etmek" ve "Umumi surette ihmal ve tekasül" madde başlıklarıyla suçlar düzenlenmiştir. Karşılaştırmalı bir okumayla 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanununda düzenlenen umumi ve diğer vazifelerin yerine getirilmemesinin 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanununda münferiden bir fasıl açılmak suretiyle "Hizmet ve Vazifenin İhlali" başlığı altında suç olarak düzenlendiğini görmekteyiz. Askeri hizmet, askeri hizmetin sekteye uğraması ve hizmete engel haller kavramlarının anlaşılması açısından bu kanun maddelerinin başlıkları ve değdikleri konuların neler olduğu bize fikir vermektedir.
TUTUM VE DAVRANIŞ KAVRAMINDAKİ SÜREKLİLİK VURGUSU
TSK Disiplin Kanunu Madde 20-c "Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliğinin anlaşılabilmesi için aynı kanunun "Ahlaki zayıflık" başlığını taşıyan 20-b Maddesine de değinilmesi gerekmektedir. Madde metninde "Ahlaki zayıflık: Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır." şeklinde tanımlanmıştır. 20-b maddesinde geçen "Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak fiiller" kavramı ile teğmenlerin sevk maddesi olan 20-c de "Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek tutum ve davranışlar" kavramı anlam itibariyle birbirine yakın olup bu kavramlar arasındaki farkın ortaya konulması 20-c maddesinin hangi olaylara uygulanacağının anlaşılması bakımından önem arz etmektedir. ÇELEN ve DOKUMACIOĞLU iki madde arasındaki farkı süreklilik kavramı üzerinden açıklamaktadır. Kanun koyucunun 20-b maddesinde "TSK'nın itibarını sarsacak fiiller" kavramından ayrılarak 20-c maddesinde ayrıca "tutum ve davranışlar" kavramını düzenlemesiyle maksadı münferit fiillerin süreklilik kazanması halinde bunların maddede belirtilen tutum ve davranışları meydana getirmesidir. Aynı kanun maddesi içerisinde arka arkaya yer alan bu yakın kavramları birbirinden ayıran unsur 20-b maddesi ile münferit fiillerin hüküm altına alınmasına rağmen 20-c maddesinde süreklilik/devamlılık arz eden tutum ve davranışların hüküm altına alınmasıdır. Sonuç olarak 20-c maddesinin Devletin ve TSK'nın itibarını sarsıcı süreklilik arz eden disiplinsizliklerin varlığı halinde uygulanacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Kanun koyucu tarafından çok yakın iki kavram arasındaki farkın devamlılık unsuru öne çıkarılarak ayrı bentlerde hükme aldığına dikkat edilmesi gerekmektedir.
AĞIR SUÇ VEYA DİSİPLİNSİZLİK
Madde metninde belirtilen "Ağır suç veya disiplinsizlik" kavramının tanımı kanunda yapılmamıştır. Maddede yer alan ağır sözcüğünün sadece suç yönünden değil disiplinsizlik yönünden de arandığına dikkat edilmelidir. Ağır suç 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu Madde 30 da değinilmiş bir kavramdır. İlgili kanun hükmü şu şekildedir;
Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası:
Madde 30 – (Değişik: 22/3/2000-4551/6 md.)
"Aşağıda yazılı hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarında bu cezanın uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri mahkemeler veya adliye mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.
A) Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere ölüm, ağır hapis, bir seneden fazla hapis cezası ile hükümlülük halinde,
B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.
Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askeri mahkemelerce üç aydan fazla hapis cezası ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilebilir."
Ağır suç kavramının bir diğer tanımı ise Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren suçların bu kapsamda değerlendirilerek 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 12.maddesi ile Ağır ceza mahkemelerinin görev alanında yer alan suçlar olarak tanımlanabilecektir. Bu suçlar; yağma, irtikâp, resmî belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflâs suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların ağır suç kavramının kapsamında kaldığı yorumunda bulunabiliriz.
Madde kapsamında değinilen ağır disiplinsizliklerde bulunmak fiili de diğer bir ayırma sebebidir. Nelerin ağır disiplinsizlik kapsamında olduğu madde metni içerisinde açıkça sayılmamıştır. Bu konuda Yunus Emre KESKİN'in "Türk Silahlı Kuvvetlerinde Ayırma Cezası" başlıklı Yüksek Lisans tezinde akademik çalışmalarda 2 farklı yaklaşımın bulunduğu belirtilmektedir. Değirmenci ve Tanrıverdi' nin görüşüne göre “ağır disiplinsizlik ile birden fazla olan, tek başına TSK Disiplin Kanununda düzenlenen cezalardan birini gerektiren ancak diğer disiplinsizlik teşkil eden eylemlerle birleştirildiğinde ağır olarak nitelenebilecek eylemler bu gruba girmektedir.” Fahrettin DEMİRAĞ ise ağır disiplinsizlik tabiri ile aylıktan kesme ve hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren disiplinsizliklerin kastedildiğini belirtmiştir.
Biz her iki görüşün de doğru olduğu kabulü ile ağır disiplinsizlik kavramının hem aylıktan kesme ve hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren fiillerin varlığı halinde hem de niteliksel olarak disiplinsizlik teşkil eden fiillerin ağır olması ve niceliksel olarak disiplinsizliğin alışkanlık haline getirilmesi halinde vücut bulabileceğini söyleyebiliriz.
TUTUM VE DAVRANIŞLARIN HİZMETE ENGEL OLMASI
20-c maddesinde tanımlanan disiplinsizliğin meydana gelmesi için tutum ve davranışlar veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerin varlığı tek başına yeterli olmayıp bu davranışlar sonucunda meydana gelen durumun askeri hizmetin yürümesine mani olması askeri hizmetin sekteye uğraması gerekmektedir. Davranışların askeri hizmetin yürümesine engel olması madde kapsamındaki disiplinsizliğin unsurlarındandır.
SIRALI AMİRLERE YAPILAN BAŞVURU SONRASI VERİLEN RET KARARININ EMİR OLARAK DEĞERLENDİRİLİP DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİNE DAİR
Yukarıda askeri hizmete ilişkin yapılan açıklamadan sonra teğmenlerin sıralı amirlerine mevzuattan kaldırılan subay andını okumak için yaptıkları başvuru sonrası sıralı amirler tarafından yapılan başvurunun reddedilmesinin bir emir niteliğinde olup olmadığı ve emir olarak değerlendirilmesi halinde emrin askeri hizmete ilişkin olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. 211 SK Madde 8' de "Emir: Hizmete ait bir talep veya yasağın sözle, yazı ile ve sair surette ifadesidir." şeklinde TSK İç Hizmet Yönetmeliği Madde 28' de "Emir; her türlü askeri vazifelerin ve hizmetlerin nazımıdır." şeklinde tanımlanmaktadır. Daha önce belirttiğimiz üzere hizmet gereği men edilen şeylerin yapılmaması da vazife kavramı kapsamında yer almakta olup somut olayda teğmenlerin başvurularının reddine dair karar da emir olarak değerlendirilebilecektir.
SIRALI AMİRLER TARAFINDAN VERİLEN EMRİN İÇERİĞİ VE KAPSAMI HAKKINDA
Burada henüz vakıf olmadığımız bir detay bu emrin sonuçları bakımından önem taşımaktadır. Kamuoyuna yansıyan bilgilerden teğmenlerin subay andını okumak için yaptıkları başvurunun içeriği ve kapsamı ile sıralı amirler tarafından verilen ret kararının içeriği ve kapsamı anlaşılamamaktadır. Teğmenler tarafından sıralı amirlere resmi mezuniyet töreni esnasında mevzuattan çıkarılan subay andının programa dahil edilmesi istemiyle başvuru yapılması üzerine subay andının programa dahil edilmesi talebinin mi reddedildiği; yoksa törenden sonra teğmenlerin kendi aralarında mevzuattan çıkarılan subay andını yapmak istemiyle başvuru yapması üzerine, resmi mezuniyet töreninden sonra teğmenlerin kendi aralarında subay andını yapması talebinin mi reddedildiği anlaşılamamaktadır. Her iki ihtimalin hukuki sonuçları farklı olacaktır.
EYLEMLERİN SÜREKLİLİK UNSURU BAKIMINDAN İNCELENEREK TUTUM VE DAVRANIŞ NİTELİĞİ KAZANIP KAZANMADIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yukarıda detaylı olarak açıkladığımız üzere 6413 SK Madde 20-b ile Madde 20-c arasında yakınlık bulunmakta olup 20-c maddesinin ayırıcı unsuru münferit bir olayı değil süreklilik arz eden tutum ve davranışları hüküm altına almasıdır. Bir örnek ile aralarındaki farkı açıklamayı deneyelim. A isimli Bir TSK personelinin bulunduğunu, personelin meslek hayatı boyunca hiçbir disiplin cezasının bulunmadığını, başarılarla dolu bir safahatinin bulunduğunu varsayalım. A'nın trafikte seyir halinde iken husumetlisi B’yi görmesi sonrası husumetlisinin yanına giderek arabasının camını açıp B’ye küfür ettiği ve B’nin şikayet etmesi üzerine A hakkında ceza davası açıldığını varsayalım. Bu olayda A'nın fiili münferit bir olay olup TSK personeli olan A'nın fiili 20-b maddesinde geçen "Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak fiiller" kapsamında değerlendirilebilecektir. Başka bir örnekte ise C isimli bir TSK personelinin bulunduğunu, bu personelin disiplin safahatinde 6413 SK Madde 16-c küfürlü konuşmak disiplinsizliği nedeniyle 2 disiplin cezasının bulunduğunu ayrıca daha önce sivilde karıştığı bir olay nedeniyle hakkında hakaret suçu nedeniyle HAGB kararı verilerek kesinleştiğini varsayalım. C'nin tüm bu olaylardan sonra sabah bina önünde park nedeniyle tartıştığı komşusuna küfür ettiğini, bu nedenle olayın adli makamlara intikal ettiğini ve C nin hakaret suçundan yargılanmaya başladığını varsayalım. C'nin küfürlü konuşma eylemleri münferit olmayıp C'nin bir tutum ve davranışı halini almıştır. C'nin tutum ve davranışlarının TSK personeline yakışmayacak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak nitelikte olduğu açık olup hakkında devam eden ceza yargılaması sonucunda hürriyet bağlayıcı bir ceza alma ihtimali bulunduğu gözetildiğinde olayın C'nin sıralı amirleri tarafından öğrenilmesi halinde C hakkında TSK Disiplin Kanunu Madde 20-c "Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliği kapsamında TSK'dan ayırma cezası verilebilecektir.
Olayda teğmenlerin törenden önceki gün subay andını okumak için plan yapması ve tören günü grubun Teğmen Ebru EROĞLU tarafından idare ettirilerek subay andının yaptırılması münferit bir olay olup 20-C maddesi kapsamında Teğmenlerin fiilleri süreklilik unsuru taşımamaktadır. Kaldı ki dönem birincisi olan Teğmenimizin safahatinin başarılarla dolu olduğu ve daha önce herhangi bir disiplinsizlik işlemediği de varsayılarak maddede belirtilen tutum ve davranış niteliği kazanmış eylemlerden söz edilemeyeceği açıktır.
EYLEMLERİN AĞIR SUÇ VEYA AĞIR DİSİPLİNSİZLİK KAPSAMINDA OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Daha önce ağır suç kavramının kapsamı açıklanmıştır. Buna göre teğmenlerin fiillerinin ağır suç kapsamında değerlendirilemeyeceği izahtan varestir. Yine ağır disiplinsizlik kavramı ile ilgili olarak doktrindeki 2 farklı değerlendirmenin de doğru olduğu kabul edilerek ağır disiplinsizlik kavramının hem aylıktan kesme ve hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren fiillerin varlığı halinde hem de disiplinsizlik teşkil eden fiillerin ağrılığı ve disiplinsizliğin alışkanlık haline getirilmesi halinde vücut bulabileceğini kabul etmiştik. Bu kapsamda dönem birincisi teğmenimizin safahatinin başarılarla dolu olduğu ve daha önce herhangi bir disiplinsizlik işlemediğini kabul ederek disiplinsizliğin alışkanlık haline getirilmesi kapsamında bir değerlendirmenin gereksiz olduğunu kabul etmekteyiz. Burada teğmenlerin eylemlerinin ağır disiplinsizlik kapsamına girip girmediği hususunda yapılacak değerlendirmede 2 ihtimal bulunmaktadır.
1-Teğmenler tarafından resmi mezuniyet töreni programına mevzuattan çıkarılan subay andının programa dahil edilmesi istemiyle başvurulduğu ve sıralı amirler tarafından da resmi mezuniyet töreni programına subay andının dahil edilmesi talebinin reddedildiği birinci ihtimalde teğmenlerin fiillerinin resmi tören esnasında gerçekleşmemesi, törenin sona ermesinden sonra kendi aralarında gerçekleşmesi sebebiyle sıralı amirler tarafından verilen emrin kapsamı dışında olacak, dolayısıyla herhangi bir emre aykırı olmayacak ve emre itaatsizlik olarak değerlendirilemeyecektir. Bu ihtimalde amirler tarafından verilen emir yalnızca tören esnasında mevzuattan çıkarılan subay andının yaptırılmaması ile ilgili olup teğmenlerin programdan sonra gerçekleşen fiilleri emrin kapsamı dışında kalacaktır.
2- Teğmenler tarafından resmi programdan sonra kendi aralarında mevzuattan çıkarılan subay andının yaptırılması için başvuru yapıldığı ve sıralı amirler tarafından resmi törenden sonra subay andının yaptırılması talebinin reddedildiği ikinci ihtimalde ise teğmenlerin fiilleri 6413 SK Madde 19-a "Emre İtaatsizlik" disiplinsizliği kapsamında değerlendirilecek, bu disiplinsizliğin aylıktan kesme cezası gerektirmesi nedeniyle ağır bir disiplinsizlik olduğu sonucuna varılabilecektir.
EYLEMLERİN DEVLETİN VE TSK'NIN İTİBARINA ZARAR VERİP VERMEDİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İtibara zarar verebilecek fiiller ile devletin ve devletin bir kurumu olan TSK'nın imajı konusunda oluşabilecek olumsuz kanılardan ve yetersizliklerden bahsedilmektedir. Olayın toplumun çeşitli kesimleri nezdindeki algısı farklı olabilmektedir. Bu nedenle toplumun bir kesiminde teğmenlerin bir disiplinsizlik yaparak TSK'da otorite zaafiyeti bulunduğu algısı doğduğu söylenebilecek olsa da -nitekim savunma istem yazısında bu kabul ile hareket edildiği anlaşılmaktadır- toplumun diğer bir kesiminde yıllarca TSK'da mezuniyet törenlerinde okunan subay andının yapılmasının ve teğmenlerin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını atmasının disiplinsizlik olarak algılanması TSK'nın itibarını zedelediği açıktır. Burada olayın algılara kurban edilmesinin önüne geçebilmek için başvurulacak en sağlam yol T.C. Anayasası ve genel olarak askeri mevzuata bakmak olacaktır. Öncelikle T.C. Anayasasının ruhunu yansıtan "Başlangıç Metni" incelenmelidir;
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak
sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere.
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
Tekrara düşmemek adına askeri mevzuatta her TSK Personelinin Cumhuriyete, Yurda ve Millete karşı sevgi ve bağlılık ile vazifeli olduğunu belirtmenin yeterli olacağını düşünmekteyiz. Hal böyle iken subay andı yaptırmanın ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atılmasının Devletin ve TSK'nın itibarını zedeleyeceği değerlendirmesinde bulunmak, gerek T.C. Anayasasının sözü ve ruhuna gerekse askeri mevzuatın sözü ve ruhuna aykırıdır. T.C. Anayasasının sözü ve ruhuna bağlı uygulayıcıların genç teğmenlerin en mutlu günlerinde, mezuniyet törenlerinde subay andı yaptırmasının ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını atmasının anayasanın ve askeri mevzuatın sözüne ve ruhuna aykırı olduğu ve TSK'dan ayırma cezası gerektirecek disiplinsizlik olduğu değerlendirmesinde bulunmaması gerektiği, aksi halde gerek devletin gerekse TSK'nın itibarının zarar görme riskinin bulunduğu kanaatindeyiz.
EYLEMLERİN ASKERİ HİZMETE ENGEL OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRMESİ
Yukarıda askeri hizmet kavramının kapsamının neler olduğu, TSK'nın vazifeleri, TSK personelinin vazifeleri ve hangi hallerin vazifenin yapılmasına mani olduğu detaylı olarak açıklanmıştır. Özetlemek gerekirse, esrarkeşlik, sarhoşluk, yalancılık, borç, kumar, dolandırıcılık, ahlâksız kimselerle düşüp kalkmak, hırsızlık, yağma gibi kötü hasletlerin vazifeye mani olacak haller olduğu 211 Sayılı Kanununda, "Hakikata muhalif rapor layiha sair evrak tanzim ve ita etmek", "Rüşvet", "Dikkatsizlik", "Özensizlik sebebiyle silahların ve diğer askeri malzemelerin hasara uğramasına sebep olmak" "Askeri mahkeme işine sekte vermek" "Suç yapılmasına göz yummak" "Firar ettirmek" "Erzak tağşiş etmek", "Bozuk erzaktan tayınat vermek", "Şartnameye aykırı mal ve hizmet kabul etmek" ve "Umumi surette ihmal ve tekasül" 1632 Sayılı kanunda vazifeyi ihlal olarak düzenlenmiştir. Bu haliyle teğmenler tarafından gerçekleştirilen eylemlerin sayılan haller arasında bulunmadığı ve herhangi şekilde askeri hizmete engel olmadığı sonucuna varılabilecektir.
NETİCE OLARAK;
- 6413 SK' da hukukun genel ilkeleri olan ölçülülük, adalet ve hakkaniyet kavramlarının bir madde içerisinde özellikle düzenlendiği, yine 211 SK'da astın hukukuna riayetin öncelendiği; bu düzenlemelerin gelişigüzel olmadığı ve kanunun ruhunu yansıttığı, kanun koyucunun kanunun uygulanması ve disiplinin sağlanması bakımından uygulayıcılara ölçülülükten uzaklaşmaması yönünde sorumluluk yüklediği, somut olayda da değerlendirmenin öncelikle kanunda yer alan bu ilkelere uygun olarak yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
- Teğmenlerin eylemleri münferit bir olay olup, süreklilik unsuru taşımamaktadır. Bu nedenle 20-C kapsamında bir tutum ve davranışın dolayısıyla sevk maddesindeki disiplinsizliğin unsurlarının meydana geldiğinden bahsedilemeyecektir.
- T.C. Anayasasının ve askeri mevzuatın sözü ve ruhu gözetildiğinde subay andı yaptırmanın ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atılmasının Devletin ve TSK'nın itibarını zedeleyeceği değerlendirmesinde bulunulamayacaktır.
-Eylemlerin ağır suç kapsamında yer almadığı açıktır. Ağır disiplinsizlik kapsamında yaptığımız incelemede teğmenlerin subay andını okumak için yaptıkları başvurunun içeriği ve kapsamı ile sıralı amirler tarafından verilen ret kararının içeriği ve kapsamı olayın ağır disiplinsizliğin meydana gelip gelmediği bakımından oldukça önemlidir. Alternatif neticeler şu şekildedir.
1- Teğmenler tarafından resmi mezuniyet töreni programına mevzuattan çıkarılan subay andının programa dahil edilmesi istemiyle başvurulduğu ve sıralı amirler tarafından da resmi mezuniyet töreni programına subay andının dahil edilmesi talebinin reddedildiği birinci ihtimalde teğmenlerin fiillerinin resmi tören esnasında gerçekleşmemesi, törenin sona ermesinden sonra kendi aralarında gerçekleşmesi sebebiyle sıralı amirler tarafından verilen emrin kapsamı dışında olacak, dolayısıyla herhangi bir emre aykırı olmayacak ve emre itaatsizlik olarak değerlendirilemeyecektir. Bu ihtimalde amirler tarafından verilen emir yalnızca tören esnasında mevzuattan çıkarılan subay andının yaptırılmaması ile ilgili olup teğmenlerin programdan sonra gerçekleşen fiilleri emrin kapsamı dışında kalacaktır.
2- Teğmenler tarafından resmi programdan sonra kendi aralarında mevzuattan çıkarılan subay andının yaptırılması için başvuru yapıldığı ve sıralı amirler tarafından resmi törenden sonra subay andının yaptırılması talebinin reddedildiği ikinci ihtimalde ise teğmenlerin fiilleri 6413 SK Madde 19-a "Emre İtaatsizlik" disiplinsizliği kapsamında kaldığı değerlendirilebilecektir.
-Bir bütün olarak değerlendirmemiz sonucunda; 6413 SK Madde 20-C'de yer alan disiplinsizliğin süreklilik, hizmete engel davranış, ağır disiplinsizlik ve devlet ve TSK'nın itibarının zedelenmesi unsurlarının bir arada meydana geldiği söylenemeyecektir. Dolayısıyla olayda 6413 SK Madde 20-c "Hizmete engel davranışlarda bulunmak" disiplinsizliğini meydana gelmemiştir. Ancak teğmenler tarafından yapılan başvurunun içeriği ve sıralı amirlerden gelen cevabın kapsamına göre 6413 SK Madde 19-a "Emre İtaatsizlik" disiplinsizliği meydana gelmiş olma ihtimali mevcuttur.
Av. Yasin CANDAN