ZİMMET SUÇU VE DOLANDIRICILIK (TCK M.247 ve M.157 vd)

Abone Ol

Zimmet suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun madde 247 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. TCK madde 247 düzenlemesinde ‘’Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ şeklinde hüküm altına alınan zimmet suçu, mevzuat sistematiğinde ‘’Kamu İdaresinin Güvenine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında yer almaktadır.

Türk Ceza Sistemimizde yer alan iki suç türü de görünürde malvarlığına yönelik olsa da korunan hukuki yarar bakımından esasında zimmet suçu dolandırıcılıkla farklı kategoriler içerisinde yer almaktadır. Zira zimmet suçu her ne kadar bir mal üzerinde vuku bulsa da burada korunan hukuki yarar zilyetlik veya ayni hak değildir. Kanun koyucu elbette kamu idarelerinin maliyesini korumayı gözetmek amacını da gütmektedir ancak esasen zimmet suçunu mevzuata dercetmek suretiyle toplum nezdinde kamu idarelerine karşı olan güvenin korunmasını amaçlamıştır. Buna karşın dolandırıcılık suçunda korunan hukuki yarar hile sonucunda iradesi sakatlanan mağdurun malvarlığıdır. Zira mağdur, hileli hareketlere maruz kalmakta ve bu hareketler sonucunda normal şartlarda göstermeyeceği rızayı göstererek kendisi veya başkasının malvarlığının aktifinde azalma meydana getirmektedir. İşte kanun koyucu, hukuka uygun vasıtalarla vuku bulmayan bu tür azalmayı korumayı amaçlamış ve dolandırıcılık suçunu ‘’Malvarlığına Karşı Suçlar’’ başlığı altında kaleme almıştır.

Türk Ceza Kanunu’nun madde 247 düzenlemesine bakıldığında zimmet suçunun konusunun ‘’mal’’ olduğu vurgulanmaktadır. Özel hukuk anlamında irdelendiğinde anılan kavram çok geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Zira bu kavramın içerisine taşınır ve taşınmaz eşyaların yanı sıra para ve para yerine geçen evrak ve senetler de dâhildir[1]. Kaldı ki ekonomik bir suç olmasından bahisle de zimmet suçunun konusunu büyük çoğunlukla para ve para yerine geçen evrak ve senetler oluşturmaktadır.  Bu minvalde suçun konusunu oluşturabilecek şeyler genel anlamda ekonomik değer ihtiva etmektedir. TCK madde157 düzenlemesi de tıpkı zimmet suçunda olduğu gibi malvarlığı kapsamına girebilecek her şeyi suçun konusu olarak kabul etmektedir. Bu minvalde suçun üzerinde meydana geldiği şey dolandırıcılık veya zimmet suçu bakımından ayrıksı bir durum arz etmemektedir.

Zimmet suçu, yapısı itibariyle dolandırıcılık suçuna büyük benzerlikler gösterse de kanun sistematiğindeki yerlerinden de anlaşılacağı üzere unsurlar açısından iki suç türü de birbirinden ayrılmaktadır. Şöyle ki,  her ne kadar zimmet suçunda da bir malvarlığı değeri elde edilse de zimmet suçunun temel yapısı kamu güveninin sarsılmasıdır. Bu bakımdan kamu güvenini tesis eden şahısların kamu görevlileri olduğu düşünüldüğünde, esasen iki suç bakımından ilk farklılık kendisini göstermiş olmaktadır. Zira zimmet suçu, failin haiz olması gereken nitelik bakımından özgü suçlar kategorisindedir. Özgü suç deyimi, bir suçun ancak belirli kimseler tarafından işlenebileceğini ifade etmektedir. TCK madde 247/1fıkra hükmüne baktığımızda da ‘’… malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi’’ denilmek suretiyle fail bakımından bir sınırlama görmekteyiz. Burada görevi nedeniyle kendisine zilyetliği devredilen ya da koruma ve gözetme yükümlülüğü bulunan malı kendisi veya başkasının zimmetine geçiren şahıs kamu görevlisi değilse zimmet suçu gündeme gelmeyecektir. Zimmet suçuna ilişkin açıklamaların aksine dolandırıcılık suçu, fail bakımından genel nitelikte olup hileli hareketlere başvurmak suretiyle mağdurun iradesini sakatlayarak yarar elde eden herkes tarafından işlenebilecektir.

Karşılaştırma konusu iki suç bakımından mağdur konumundaki kişiler de farklılık ihtiva etmektedir. Şöyle ki, zimmet suçunda kamu mensuplarının devlete veya idareye olan güvene ket vurmalarıdır. Dolayısıyla anılan suçun mağdurunun ‘’toplumu oluşturan herkes’’ olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Buna karşılık Devlet tüzel kişiliği, bu suçun mağduru değil, ancak suçtan zarar göreni olabilecektir[2]. Dolandırıcılık suçu ise yapısı itibariyle şahsa yöneltilmiş bir suç olup, burada maddesel olarak tüm toplumu ilgilendiren bir suç yoktur. Dolayısıyla dolandırıcılık suçunun mağduru, hileli hareketlerle iradesi sakatlanan kişi olup, bu kişinin aynı zamanda malvarlığında bir azalma meydana gelmesi halinde suçtan zarar gören sıfatı da aynı şahısta birleşecektir. Dolandırıcılık suçunda doktrinde tartışmalara sebebiyet vermiş olsa da kanaatimizce tüzel kişiler anılan suçun mağduru olamayacaktır. Zira dolandırıcılık suçu malvarlığını hedef alsa da bu hedefe ulaşmak için muhatabın iradesini sakatlamak için hileli hareketler sergilenmektedir. Dolayısıyla iradesi bulunmayan bir tüzel kişiliğin dolandırıcılık suçunun mağduru olmasına imkân yoktur. İlgili tüzel kişilik ancak suçtan zarar gören sıfatına haiz olabilecektir.

Zimmet suçu ile dolandırıcılık suçu muhteviyat itibariyle neticeli suçlar olup, hareketlerin tamamlanması ve neticenin gerçekleşmesi sonrasında tam anlamıyla bir suçtan bahsedilebilecektir. Bu minvalde zimmet suçu, görevi gereği koruma ve gözetimine bırakılan ya da zilyetliği kendisine teslim edilen bir malın kamu görevlisince zimmete geçirilmesi sonucunda nihayete ermektedir. Zimmete geçirmek, malik gibi tasarrufta bulunmak anlamına gelmekte olup, kamu görevlisince bu tür bir tasarruf vuku bulmadıkça zimmet suçunun tamamlandığından bahsedilemeyecektir. Buna karşın dolandırıcılık suçunda tasarruf şartı yerine hileye maruz kalan ve iradesi sakatlanan mağdurun normal şartlarda göstermeyeceği rızaya dayanarak faile veya bir başkasına yarar sağlaması netice bakımından gereklidir.

Burada her iki suç türü de neticeli suç olup, ilgili netice tipik eylemlere rağmen elde olmayan sebepler hasebiyle gerçekleşemezse teşebbüs kurumu da gündeme gelecektir. Zimmet suçu ile dolandırıcılık suçu, sadece kasten işlenebilecek suç türleridir. Zira TCK madde 22 hükmünde taksirli sorumluluğun kanunda açıkça düzenleme altına alındığı hallerde gündeme gelebileceği hususu karşısında TCK madde 247 vd. hükümleri ile TCK madde 157 vd. hükümlerinde kendisine yer verilmeyen taksirli halden sorumluluk, iki suç türünde de uygulama alanı bulamayacaktır. Bu minvalde tartışılması gereken bir olgu olarak kastın odak noktası itibariyle zimmet suçunun ‘’özel kast’’ mı yoksa ‘’genel kast’’mı ihtiva ettiğidir. Doktrinin ayrık görüşler izah ettiği anılan hususta zimmete geçirme deyiminden özel kastın gerektiği kanısına varanların yanı sıra baskın görüş kanunda özel kastı vurgulayan herhangi bir deyimin yer almadığı yönündedir. Kanaatimizce zimmet suçunun tanımlandığı TCK madde 247/1fıkra hükmünde genel kasttan söz edilmelidir. Zira kamu görevlisi, kendisine görevi gereği tevdi edilen malın koruma ve gözetme yükümlülüğünün de yine kendisinde olduğunu bilebilecek niteliktedir. Dolayısıyla zimmete geçirme kastı özel bir görünüme ihtiyaç duymamaktadır. Ancak TCK madde 247/3 fıkra hükmünde anılan ‘’kullanma amacıyla zilyet’’ suçunun özel bir saik gerekliliği arz ettiğinden bahisle özel kast ile işlenebileceğini değerlendirmekte yarar görmekteyiz. Dolandırıcılık suçu ise temel anlamda genel kastın varlığıyla yetinilebilecek bir suç türüdür. Ancak tıpkı ‘’kullanma amacıyla zimmet’’ suçunda olduğu gibi dolandırıcılık suçunun da belirli amaçlarla işlenmesi, özel kastın varlığını zaruri kılmaktadır. Buna göre, dolandırıcılık suçunun banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak ‘’maksadıyla’’ (TCK m.158/1-j) veya sigorta bedelini almak ‘’maksadıyla’’ (TCK m.158/1-k) ya da hukuki bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili ‘’amacıyla’’ (TCK m.159) işlenmesi halinde nitelikli haller uygulanacaktır[3].

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

BAYRAKTAR, Köksal/ YILDIZ, Ali Kemal/ AKSOY RETORNAZ, Eylem/ EVİK, Ali

Hakan/ ALTUNÇ, Sinan/ ERMAN, Barış/KESKİN KİZİROĞLU, Serap/ ZAFER, Hamide/ AKYÜREK, Güçlü/ SINAR, Hasan/ AYTEKİN İNCEOĞLU, Asuman/ EROĞLU ERMAN, Fulya, Özel Ceza Hukuku C.IV Malvarlığına Karşı Suçlar, Oniki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Ekim 2018

ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 3. Bası, Ankara, Ocak 2006

ÖZGENÇ, İzzet, Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen suçlar, 1. Baskı, Ankara, 2002

TUĞRUL, Ahmet Ceylani, Öğreti ve Uygulamada Zimmet, Banka zimmeti, Rüşvet ve İrtikap Suçları, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara, Temmuz 2013

-------------

[1] Ahmet Ceylanı TUĞRUL(2013), Öğreti ve Uygulamada Zimmet-Banka Zimmeti-İrtikap-Rüşvet Suçları, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara, s.182

[2] Özgenç, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Ankara 2005, s.226-227; Özgenç, İzzet, Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen Suçlar, s.153, 154

[3] BAYRAKTAR/YILDIZ/AKSOY RETORNAZ vd., Özel Ceza Hukuku C.IV Malvarlığına Karşı Suçlar, Oniki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Ekim 2018, s.265.