YOKLUKLA SAKAT KARARI ONAMA KARARI DA YOKLUKLA SAKATTIR

Abone Ol

Giriş

Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı gibi temel ilkelere uygun olarak yürütülen yargı süreçleri, toplumun güvenini ve hukukun işleyişini sağlamalıdır. Ancak, son dönemlerde gündemde olan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararları, hukuki çevrelerde tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, özellikle Anayasa Mahkemesi kararı sonucu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin nasıl bir karar alması gerektiği hakkındaki görüşlerimizi, Anayasa'nın 153. maddesine göre ilk derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararlarına bağlılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararının hukuki değeri ve ortada bulunan hak ihlalinin giderilmesi gerektiği hususları ele alınacaktır.

Madde 153 – Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

 … Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.

Anayasa Mahkemesi Kararı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi

Anayasa Mahkemesi'nin kararı sonucu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "mümkünse" dosya üzerinden karar vermesi gerektiği bir gerçektir. Anayasa'nın 153. maddesine göre, ilk derece mahkemeleri Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlara bağlıdır. Bu bağlılığı gerekçesiyle  hukuki süreçlerin işleyişini aksatmaması gerekir. Anayasa Mahkemesi'nin kararı sonucu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dosya üzerinden karar verilmemesi, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına ve yeni bir hak kaybına yol açabilir. Mevcut yargı sistemimizde Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına ‘UYULAMAMASINA’ şeklinde bir karar türü yoktur. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararı yok hükmündedir. Kararı veren mahkeme olarak, hak ihlalini ortadan kaldırmakla yükümlü olduğu halde, dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi gereksiz ve kanun yolu hatasıdır. Bu durumda, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti hakkında soruşturma başlatılması gerekebilir.

MADDE 50- (1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Kararının Hukuki Değeri

Yukarıda açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu hak ihlali kararları, kararı veren ilk derece mahkemesini  bağlar. Bu huşus tartışmaya kapalıdır.Anayasada kesin bir dille belirtilmiştir. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI ELEŞTİRİLEBİLİR, HATALI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEBİLİR. ANCAK YAPILABİLECEK TEK EYLEM BUNDAN İBARETTİR. Kararların eleştirilmesi, hukuki geçerliliğini etkilemez. Hatta Yargıtay 3.Ceza Dairesi gibi her vatandaş da Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunabilir çünkü her vatandaşın şikayet hakkı bulunmaktadır. Ancak; bir yüksek mahkemenin ‘’Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına’’ diye karar vermesi etik değildir. Disiplin sorumluluğu gerektirdiği kesindir. Anayasa Mahkemesi’nin hukuka aykırı karar verme ihtimali de bulunmaktadır. Ancak bunu sorgulayacak ve hukuka aykırı kararı kaldıracak bir mercii bulunmamaktadır. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE BİR KARARIN HAK İHLALİNE SEBEBİYET VERDİĞİNE HÜKMETMEK, SON KARAR MERCİİ OLARAK ANAYASA MAHKEMESİ’NİN TEKELİNDEDİR. Yargıtay 3.Ceza Dairesi, kesin kararın uygulanmasını zorlaştırmaya teşebbüs ederek,Anayasa Mahkemesi’nin alanına müdahalede bulunmuş ve  görev sınırını aşmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına uyma haricinde ‘’uyulmamasına’ diye ikinci karar türü, ikinci seçenek yoktur. Dolayısıyla 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nin yoklukla sakat kararının Yargıtay 3.Ceza Dairesi tarafından onanması da yoklukla sakattır. İcrai etkisi bulunmamaktadır. Yargıtay 3.Ceza Dairesi; hak ihlali hakkındaki İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesince verilen karar hakkında  görevsizlik kararı verip, anayasa gereği hak ihlalini ortadan kaldırmakla yükümlü mahkemenin ilk derece mahkemesi olduğunu belirtmekle yetinmeliydi.

Hak İhlali ve Sorumluluk

Kararı veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılamaya hükmedebilir, ancak ortada Anayasa Mahkemesince kesin olarak hükmedilmiş bir hak ihlali bulunmaktadır. Bu ihlalin sorumluluğu ilk derece mahkemesine aittir. İlk derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin kararına uygun bir şekilde karar vermekle yükümlüdür. Aksi takdirde, hukuki süreçlerde aksaklıklar yaşanabilir ve bu da adaletin gecikmesine ve hukukun işleyişinin aksamasına neden olabilir.

Sonuç

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararları, hukuki süreçlerin işleyişini etkileyen önemli konuları gündeme getirmiştir. İlk derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun hareket etmeleri, hukukun üstünlüğünün korunması açısından hayati öneme sahiptir. Anayasa Mahkemesi’ni yıpratmaya yönelik eylemlerden kaçınılmalıdır. Hak ihlali durumlarında, sorumluluğun hangi  merciide olduğu açık bir şekilde belirlenmelidir. Bireylerin hak arama hürriyetlerine saygı duyulmalı ve başvuruları sonucunda verilen kararların gereği, adil yargılanma hakkını ihlal etmemek amacıyla en kısa sürede yerine getirilmelidir. Bu sayede, adaletin sağlanması ve hukukun güvence altına alınması mümkün olacaktır.