YENİ ZELANDA TERÖR SALDIRISININ YAPAY ZEKÂ BOYUTU

Abone Ol

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde, 15 Mart’ta kanımızı donduran bir terör saldırısı meydana geldi. Cuma namazı sırasında iki camiye ve civardaki kişilere ateşli silahla saldıran terörist, gerçekleştirdiği vahşeti 17 dakika boyunca Facebook’tan (FB) kesintisiz şekilde canlı yayınladı.

Konuya ilişkin olarak 21 Mart’ta FB tarafından yapılan açıklamada, canlı yayın sistemine entegre yapay zekanın (YZ), bu tür videolar için yeterince eğitilmemiş olması nedeniyle FB’nin otomatik tespit sistemlerini uyarmadığı, yayın boyunca 200 kişinin videoyu görüntülediği, bu süre boyunca FB’ye ulaşan herhangi bir şikayet bulunmadığı, videonun canlı yayın bittikten 12 dakika sonra, Yeni Zelanda polisinin FB ile iletişime geçmesi sonrası yayından kaldırıldığı bildirildi.[1]

İç hukuk mevzuatlarının içeriği ülkeden ülkeye değişiyor. Zira bir Devleti Devlet yapan da, ona yargı yetkisini bahşeden de “egemen” niteliği ve Fransız Devrimi’nden bu yana sözkonusu niteliğin doğal sonuçları olarak kabul edilegelen suç ihdas etme ve cezalandırma yetkileri. Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin kurucu unsurlarına da dahil edilen (BM Şartı m. 2/1) ve Devletlerin birbirleriyle iletişiminin temel ilkesi olan “Devletlerin egemen eşitliği” ise, aralarında hiyerarşik üstünlük bulunmadığından, Devletlerin birbirlerinin içişlerine karışmamalarını da gerektiriyor. Kaldı ki Yeni Zelanda, esasen Dünyanın en sakin ülkelerinden. Parlamenter demokrasiyle yönetilen ülke, “2018 İnsani Gelişim Endeksinde” 189 ülke arasında 16. sırada yeralıyor. “2018 Demokrasi Endeksinde” ise 169 ülke arasında 4.  sırada. Dolayısıyla, cezalandırma yetkisini, adil bir yargılamayı takiben, demokrasilerin belkemiği olan hukukun üstünlüğü ilkesine uygun kullanacağı karinesini çürütecek herhangi bir sebep görünmüyor.

Ülkelerin iç hukuk sistemlerinden bağımsız olarak tartışılması gereken ise, bu olayda FB’nin ve videoyu canlı izleyen bireylerin hukuki sorumluluğu bulunmasının gerekip gerekmediği.

1. FB’nin sorumluluğu: FB, YZ’nin tespit başarısızlığına gerekçe olarak, bu tür olayların nadir yaşanması nedeniyle, YZ’nin beyninde saldırıyı tespit etmek için yeterli eğitim verisi bulunmayışını gösterdi. Bu durumda, akla şu soru geliyor: FB’nin, canlı yayın özelliğini, suç tespit edici YZ sisteminin derin öğrenme aşaması tamamlanmadan önce kullanıcının hizmetine sunmak yönündeki tercihi, tedbirli-dikkatli davranma yükümlülüğü bakımından doğru bir tercih midir? Şirketin, taksirle ölüme sebebiyet boyutunda kusuru bulunuyor mu araştırmasına girişmek çok mu ileri gitmek olur?

Bu, FB’nin son yıllarda geçirdiği tek talihsiz olay değil. 2018’deki Cambridge Analytica skandalında başı ağrıyan FB, geçtiğimiz günlerde de, 2012’den bu yana, çoğunluğu FB Lite kullanıcılarından oluşan ve sayıları 200 milyon ila 600 milyon arasında değişen kişilerin kullanıcı şifrelerini kodlamadan, çalışanlarınca görülebilecek şekilde düz metin olarak sakladığının ortaya çıkmasıyla yeniden gündeme geldi. Şifrelerin dışarı sızmadığı ve güvenlik açığının giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığı açıklandı, ama bu olaya AB ülkelerinin GDPR yönünden alacağı tavrı merak ediyoruz.

2. Videoyu canlı izleyenlerin sorumluluğu: Katliam videosunu Dünya çapında 200 kişi canlı izlemiş. Ekranlarında, bir caninin gerçek zamanlı olarak, insanlara hedef gözetmeksizin ateş ettiğini görmüş yani bu kişiler. En temel insan hakkı olan yaşam hakkının ihlal edildiğine tanık olmuşlar. Kahve içerken, ders çalışırken, iki dakika zihin dağıtmak isterken görmüşler. FB ile irtibata geçmemişler. Ulaşabildikleri bir suç ihbar birimi ile bağlantı kurup durumu anlatmamışlarsa onlara da iki çift sözümüz var.

Biz dahil (TCK m. 278) hemen her çağdaş Devlet, suçun bildirilmemesini ayrı bir suç kabul ediyor. Kural olarak bize faili derdest edin (yakalayın) demiyor; bu kolluğun görevi. Fakat işlenmekte olan ve bazı durumlarda da işlenmiş bulunan suçu, yetkili makamların bilgisine getirmemiz bekleniyor.

Bildirim yükümlülüğüyle ilgili, faille yakınlık derecesi gibi nedenlerden kaynaklanan sınırlamaların mevcut olması anlaşılır bir durum. Ancak herhangi bir ülkenin mevzuatında,  bu ödevi, fiziki olarak olay yerinde bulunarak suça tanık olduğumuz durumlarla sınırlayan bir hüküm olacağını sanmıyorum. Olsa zaten adil olmaz.

Sosyal platformlar aracılığıyla yapılan paylaşımların özel hayatın gizliliğini ihlal, hakaret gibi suçlardan şikâyete konu olduğu süreçlerin sayısı hızla artıyor. Yani bireyler, kendi haklarının bilişim yoluyla ihlali sözkonusu olduğunda soluğu yargıda alıyor. Diğer bireylerin hakları ihlal edildiğinde ise bazen kayıtsız kalıyoruz. Korku ve  “ihbar etsem ne değişecek” yaklaşımı da kayıtsızlıkla eşdeğer; belki bir yaralı sırf bu yüzden hastane yolunda hayatını kaybedecek.

Kötülük dillerden, dinlerden, cinsiyet ve etnik kökenlerden bağımsız olarak var ve iyiler sustukça artıyor. Susan da artık iyi olmuyor.

-----------------------

[1] Sputnik Türkiye, “Facebook'un yapay zekası, Yeni Zelanda'daki katliamın canlı yayınını yakalayamamış”, 21.03.2019, <https://tr.sputniknews.com/yasam/201903211038345132-facebook-yapay-zeka-yeni-zelanda-katliam/>