MAKALE

Yeni Adli Yılın (Değişmeyen) Düşündürdükleri (New Judicial Year's- Unchanged- Thoughts)

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel yazdı;

Abone Ol

“Güç sahibi olan her insan

onu ​​kötüye kullanma eğilimindedir”.

Montesquieu

 

“Yargı reformu uzun soluklu bir uğraştır.”

 Ülkede birinci kurum, Max Weber’in tanımıyla,  güçler tekeline sahip olan Devlet’tir. Bu tanım Devleti öteki örgütlerden ayırt etmektedir. Devletin görevi güç kullanımı ile yasaları uygulamak, toplumu dış tehditlere karşı korumak; eğitim, sağlık ve adalet dağıtımı gibi hizmetleri sunmaktır. İkinci önemli kurum ise hukuk devletidir (rule of law). Gerçek bir hukuk devleti olmak için hukuk sadece salt bireye değil, sistemdeki en güçlü siyasi aktörlere de uygulanır olmalıdır. Onlar ayrık tutulduğunda hukuk devletinden söz edilemez. Hukuk devleti güçleri sınırlayan bir kurumdur. Üçüncü kurum ise, demokratik hesap verilebilirlik; özgür, adil ve çok partiyi içeren seçimlerdir. Özetle devlet ile hukuk devleti arasında denge tesis edilmelidir.

Hukuk devleti keyfiliğin değil, hukukun ve adaletin egemen olduğu devlettir veya hukuk devleti ile anayasa teorisine ve kamu hukukuna özgü temel bir kavram söz konusu edilmektedir.  Hukuk devleti kavramının merkezinde, devlet tasarruflarının hukuka uygunluğu, Anglo-Amerikan “rule of law” (hukukun üstünlüğü) düşüncesine yakın olan, devletin hukuka tabiliği bulunmaktadır.

Bu niteliğin hükümetin keyfi tasarruflarına karşı vatandaşlar için bir koruyuculuk işlevi var; meşhut suç halinde yakalanan bir sanığa da adil yargılanma hakkı sağlar. Bunun bir anlamı da yargı ajanlarının normlara uygun davranmasıdır.  Ne zaman hukuk devleti illegal olmaktadır? Hukukun karanlık eller/ ideolojik yaklaşımla  hukuk adına haksızlıklar yapılması; hukukun amacı daha adil bir toplum yaratmak iken,  adaletin tek yanlı  olarak çalışması hallerinde söz konusu olmaktadır.1

Yargılama Kurallı Bir Oyundur

Entelektüel bir uğraş olan yargılama sürecinde, basit davalar dışındaki her davada,  makul hukuki argümanlarla şu veya bu şekilde karar verilebilir. Bu süreçte, tartma ve dengeleme önemli parametrelerdir. Bu noktada gerekçenin tutarlı ve rasyonel bir tartışmayı içermesi önem kazanmaktadır. Hukuki sonucun seçilmesinde, kuşkusuz, hâkimin değer yargıları da devreye girmektedir. Yalnız bir hâkim, huzura gelen davalarda “adaleti” doğrudan gerçekleştiremez. Hâkimin işlevi, yargılamayı önceden belirlenen kurallara göre gerçekleştirmek ve hukuku uygulamaktır. Yargılama, kuralları olan bir oyun; yoksa, egoların doyurulduğu, rüyaların gerçekleştireceği bir oyun değildir.2

Hukuk Devleti İlkeleri

Dikkat edilecek husus, bizlerin ne kadar nesnel görmeğe çalışırsak çalışalım, unutulmayacak psikolojik gerçek, olayları kendi gözlerimizle görmekte oluşumuzdur. Bunu da mecburen çeşitli kısa yollar, kestirimler (heuristic) kullanarak yaparız. Çünkü insan zihni bir bilgisayar gibi algoritmik çalışamaz. Bilgisayar, bellekteki tüm bilgileri, tüm olasılıkları elden geçirip değerlendirdikten sonra bir sonuca varırken, insan aklı bunu kotarma kapasitesine sahip değildir. İnsan aklı genelde kestirme yollar kullanarak çalışır. Kestirimci süreçler hız sağlamasına karşın hata yapmaya açıktırlar. Bu yapısal kısıtlılık yüzünden insan rasyonelliği sınırlı bir rasyonelliktir (veya insan kısmen irrasyoneldir).  İşte adaletin siyasi/ideolojik yanlı olarak görülmesi; takdir hakkının suiistimal edilmesi halinde hukuk devletinden söz edilebilir mi? Vurgulanması gereken soyut adalet idesi olmayıp, somut adaletsizlik duygusunun tezahürünü en aza indirgemek olmalıdır.3 

Uluslararası Barolar Birliği Konseyi  2009 yılında kabul ettiği bir kararla  hukuk devletinin  maddi bir tanımı yaparak; bağımsız ve tarafsız bir yargı; masumiyet karinesi; hukuk devletini; bağımsız ve tarafsız bir yargı; masumiyet karinesi;  makul sürede, adil ve aleni yargılanma hakkı; cezalara rasyonel ve orantılı bir yaklaşım; güçlü ve bağımsız bir hukuk mesleği; avukatı ile müvekkili arasındaki özel iletişimin kesinlikle korunması; herkesin hukuk önünde eşitlik temel ilkelerine sadık devlet olarak betimlemiştir. Tüm sorun hukuk devletini, toplumun yaşam stili ve estetiği haline getirmektir. Aksi takdirde, O’nun, Kafka’nın Hukuk Önünde Eşitlik adlı kısa öyküsündeki sanal hukuk sarayına dönüşme riski doğar.4 Hukuk devleti düşüncesine anlam kazandıran temel ilke “kuşkulu durumlarda özgürlüklerden yana olmaktır” (in dubio pro libertate).  Hukuk devletinde hâkim olası bir duraksama halinde tercihini temel hak ve özgürlüklerden yana kullanmakla yükümlüdür.

“Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışlar mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini de zedelemektedir. Benzer şekilde devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması da masumiyet karinesini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Politik kimliklerin derdest davayı sübjektif ve objektif açıdan etkilenme potansiyeli, yakın zamanda Bavcar v. Slovenia davası ile Strasbourg Mahkemesi nezdinde mahkum edildiğini unutmamak gerekir. Bu karar, politik demeçlerin nesnelliğe yönelen tutumun küresel karakterine dikkati çeker. Bu sebeple yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması(kültürünün oluşturulması), masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir.” Yargı bağımsızlığının yekdiğerinden özerk iki bileşeni vardır. Bunlardan ilki karar bağımsızlığı-hâkimin korku ve kaygıdan azade hukuka göre karar verebilmesi; ikincisi ise kurumsal otonomiye sahip olmasıdır. 5

"Anayasa kapsamında vatandaşlar için güvence altına alınan tüm haklar, bağımsız ve erdemli bir yargı tarafından kendilerine garanti edilmedikçe, hiçbir değere sahip değildir ve yalnızca bir balondur." 
ABD Başkanı Andrew Jackson.

 

Ölçme ve Değerlendirme

En çok kimi seviyorsunuz sorusuna Bernard Shaw’un yanıtı şöyledir:  “Terzimi, çünkü diğer terziler bir sefer ölçümleme yapıp ona göre dikerlerken, benim terzim her seferinde prova ve ölçümleme yapmaktadır.”

87 yıl önce(1936) Kurt Lewin’in(Pyschology of Success and Failure) belirttiği gibi “iyi bir teori kadar pratik olan bir şey yoktur.” Siyaset oluşumuna referans olan veriler ile  sonradan etkililiğe ait yeni veriler gelecekteki gelişmelere dayanak olmaktadır. Bu doğrultuda aşağıda süreç ölçme ve değerlendirme döngüsüne yer verilmiştir.   

 (Not: Adli sicil veri tabanı ile Uyap sistemi önemli veri kaynağıdır.)

Ceza adaletine özgü bu döngünün sergilediği üzere, hukuk kurum ve uygulamasına ilişkin siyasetler ve teknolojiler  ya öncelikle uygulamacıların  neyin çalışıp çalışmadığına ilişkin bulguları içeren raporlara dayalı-“klinik deneyim modeli” veya   programlar ve tedbirlerin  araştırmalarla  test edildiği “kanıta dayalı model” söz konusu olmakta ise de, ithal kurum ve siyasetlerin söz konusu olduğu ülkemizde yüzeysel araştırmalarla yetinildiği görülmektedir.

Kanıta dayalı modelde, yeni bir programın geniş ölçüde benimsenmesi öncesi sistematik bir araştırma ve değerlendirilme öngörülmektedir. Tıpta egemen olan ve eğitim gibi öteki alanlarda sıkça başvurulan kanıta dayalı model ceza adaleti sisteminde de başarı bir şekilde uygulanabilir.  Kuşkusuz, kanıta dayalı model fazlaca zaman ve para gerektirmektedir. İşte bu nedenle, uygulamadan sorumlu olanlar pilot proje sonuçları/onaylanmayı beklemek yerine kaynakları yeni uygulamaya harcamak eğilimdedirler. Bunun en somut örneği denetimli serbesti kurumu olmuştur.

Yargıyı Etkileme

Yanlış yargı, kötü yargı değildir. Eksik yargı da değildir. Çünkü kesinlikle kendisi yargı değildir. Kurt Tucholsky

Mahkemeler, hukuka göre karar veren hâkimlerden oluşan apolitik kurumlar olarak algılanıyor. Adil yargılanma hakkını zedeler nitelikteki tutum ve davranışlardan medya olabildiğince kaçınmalıdır. Oranı ne olursa olsun, yabancı unsur ile derhal bozulan yegâne kavram adalettir. Bu doğrultuda, Anayasa’nın 138. maddesi rehber bir ölçüt sunmaktadır:

“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”(Ayrıca bkz. TCK md. 288: Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs;  Guide on Article 6 of the European Convention on Human Rights- Right to a fair trial (civil limb/criminal limb) Updated to 31 August 2022.)

“Sultan Hamit’in müdahale etmediği bir sınıf memurin vardı ki o da hâkimler idi. Bu tayinleri arz olundukları veçhile aynen ve bilâ-tereddüt tasdik ederdi. Hatta bir defasında Adliye Nazırı Abdurrahman Paşa münhal bir hâkimliğe birkaç isim ve bunlardan birinin tercihini arz ettiği halde Abdülhamit bu tezkereyi reddetmiş ve o makama kim münasip ise onun arzını emreylemişti.”6

Yargısal girişimin ilerdeki ihlalleri önleyici gücü var mıdır? Taraf avukatları ender olarak öğrenim, deneyim, feraset, belagat açılarından  eşit yetenek sahibidirler. Eşitsizlik, taraflardan biri fakir, diğeri varlıklı olduğundan oldukça belirgin olmaktadır. İşte bu nedenle taraflar arasındaki eşitlik yalnızca hukuki eşitlik anlamında kalmayarak teknik ve ekonomik eşitlik anlamında da eşitlik şartı yerine getirilmelidir.  Piero Calamandrei’nın Usul ve Demokrasi adlı eseri (1956) bu konuda önemli bir eserdir. 

Anatole France’ın  dediği gibi, bankacı ile yeri yurdu olmayan dilenci hukukta ve özgürlükte eşittirler:   Kurtla kuzu arasındaki ademi müdahale veya orman kanununa göre  kaplanla ceylanın eşit olması!

Yargıda Kalite

Nasıl ki iktisadi kriz, “milli gelirin düşmesi”, fakirleşmek ise, yargısal kriz de aşağıdaki mihenk taşlarının derinliğini yitirmesi, ülke düzeyinde genelde halkın ve özelde yargısal tüketicilerin “güven duygusunu” yitirmeleridir. Krizin somutlaşması için aşağıdaki   ölçerlerin uzunca bir süredir olumsuzluk sergilemesi ve bunları düzeltecek de jure/de facto  tedbirlerin alınmamış olması gerekir. Bu ölçerlerle 3-5 yıl aralığında mahkemelerin sistematik ve kapsamlı bir analizi yapılmalıdır. Kalite ölçerlerinin, hukuksal korunmada eşitlik, adalete erişim, yargılamanın adilliği, tarafsızlık, bağımsızlık saydamlık, erişebilirlik ve mahkemelerin güvenirliği gibi değerlendirme temellerine ne derece yanıt verebildiğine dikkat edilmelidir.7  Her konu için ölçerlerin seçiminde birleşik olarak kalite oluşturacak alt-ölçerlerin belirlenmesinde yargılama süreci öğelerinin tanımı ile başlanmalı; her öğe için uygun ölçerler belirlenmeli ve sonunda da kalite ölçerlerin nitelikleri örneklerle sergilenmelidir.

Kalite Modeli

Yargısal Meşruiyet/Yargıyı Kim Yargılamalı?

Yargı kurumunun saygınlığının (yargısal meşruiyetin) onarılmasının tek yolu “hâkimin aslında yaptığı işe” bakılarak bu işi ne kapsamda ve kalitede yaptığına ve işin tüm aktörlerce(meslektaşlar, avukatlar ve taraflarca) nasıl değerlendirildiğine bakılmalıdır.

Bir hâkimin sergilediği tavır, ceza yargılamalarında, özellikle sanık, savunma temsilcileri ve savcılarla doğrudan ilişkilerde belirleyici bir unsurdur. Sergilenen adli tavır(lar), etkileşimler önemli ölçüde zaman baskısına tabi olduğunda, uzun dava listelerinin pratik kısıtlamaları dahilinde adli rolün normatif sınırlarını (öncelikle tarafsızlık) karşılamalıdır. Kapsamlı bir ulusal mahkeme gözlem çalışması yapılarak  ülkenin ilk derece mahkemelerinde hâkimlerin sergilediği çeşitli tavırları incelenmelidir. Bu tavırların karmaşık anlamları araştırılarak, yargı makamının meşruiyetini artırma ve baltalama biçimleri belirlenmelidir.8

Yargısal adaletsizlikler-Adli Yardım

Adalete erişimin en önemli unsurlarından biri de adli yardımdır. Adli yardım; adali hizmetlernden yararlanmak için gerekli masrafları ödeme gücünden yoksun veya herhangi bir sebeple hakkını arayamayan veya kendisini savunamayacak durumda olan bireylerin önündeki mali, ekonomik ya da finansal engellerin ayıklama ve kaldırılmasına özgülenen kurumdur.

Adli yardım sisteminin zaafları şunlardır: Adli yardım istatistiklerinin yetersiz olması; uzmanlaşmanın öngörülmemiş olması; hukuk yargılamasında adli yardım başvurucularının mali durum analizinde objektif kriterlerin belirlenmemiş olması; yargılama öncesi danışmanlık hizmetlerinin ve arabuluculuk hizmetlerinin adli yardım kapsamında olmaması, baroların verdiği adli yardım kararının ayrıca yargılama giderlerinden muafiyeti kapsamaması, uzun ve karmaşık yargısal süreçlerde daha fazla ücret ödenmesinin öngörülmemiş olması; avukatlara yapılan ödemelerde gecikmeler yaşanması; ve performans ölçüm ve değerlendirme sisteminin bulunmamasıdır.9

 HMK 334-340 maddeleri, yoksul kişilerin ya da dezavantajlı bireylerin dava açabilmelerini sağlamak amacıyla adli yardım müessesesi düzenlenmiş ise de, istatistik verisinin adli yardım talebinin reddi üzerine verilen kararlarla sınırlandırılması, aralarında adli yardım talebinin kabulüne dair kararlar da dahil olmak üzere kurumun işleyişi hakkındaki ayrıntılı malumat karanlıkta kalmıştır.

Adli yardım hizmeti sunan avukatlara ilişkin  TBB’de adli yardım veri tabanı oluşturulmadığı için de yıllar itibariyle başvuru sayısı ile kabul edilen başvuru sayısına ilişkin veri de yoktur.  Bu nedenlerle aşağıdakileri içerebilecek verilerin toplanması düşünülebilir:

– Adli yardım sistemine harcanan yıllık bütçe;

– Adli yardım sağlayanların sayısı; ve yararlananların sayısı; ve

– Adli yardım programlarının etkinliği.

Adli yardım konusunda saptanan diğer hususlar ise şöyledir:

- Dezavantajlı grupların, adli yardım hizmetlerine erişimde birçok zorlukla karşılaşması;

- BT* araçlarının kullanımı adli yardımı organize etmenin ve hizmeti tüm insanlar için daha erişilebilir hale getirmenin ilginç bir yöntemi olabileceği;

- BT araçlarının, insanları adli yardım konusunda bilinçlendirmeye, insanlara ihtiyaç duydukları yardımı sağlamaya, halkın hizmete olan güvenini artırmaya ve hizmeti sürdürülebilir kılmaya yardımcı olabilir.10

*BT-Bilişim teknolojisi 

Hukuka erişim-Adalete erişim

Adalete erişimi herkes önemsemelidir. Her insan yaşamı boyunca buna ihtiyaç duyabilir. Kaynakları kıt insanlar için adalete erişim yenilenebilir ciddi bir sorundur. Adli hizmetleri olabildiğince erişilebilir olmalıdır. Her insan yaşamı boyunca buna ihtiyaç duyabilir. Kaynakları kıt insanlar için adalete erişim ciddi bir sorun kaynağıdır.  Adli hizmetleri daha erişilebilir olmalıdır. Hukuk mesleği ile halk arasındaki duvar yıkılmalı; adaletin erişilemez bir kale olduğu fikri terk edilmelidir. Çözüm evrensel sağlık bakımı gibi adalete erişimde aynı niteliğe kavuşturulmalı; bir tür sigorta sistemi veya vergilerle bu desteğin yaratılması ön görülmelidir.

Çözümleme için yıllık olarak adli yardım başvuruları, ne kadarının kabul gördüğü konusunda bir veri tabanı oluşturulmalı; adli yardım istemlerinden konularına göre sınıflandırılarak her birine özgü kabul ve ret oranları nedenleri ile saptanmalı ve bu verilere göre 1 ila 10 arasında bir derecelendirme yapıldığında ülkedeki durum belirlenmelidir.

Bu doğrultuda çözümlemeler için yapay zeka destekli bilişim teknolojisinin devreye sokulması ön görülmeli ve bu doğrultuda TBB’inde adli tasarım laboratuvarı kurulmalı ve adliyelerde halkla yapılacak anketlerle gereksinmeler saptanmalı; halk tasarım işbirlikçileri olarak değerlendirilmeli; pilot projeler oluşturulmalı; testler yapılmalıdır. Bu bağlamda dikkat edilecek hususun adli yardımın yalnızca  teknolojiye terk edilmeyerek yalnızca teknoloji geliştikçe katkı seviyesinin yükseltilmesi ön görülmelidir. Özetle, adli yardım, teknolojik katkı ve kişisel yardımın  kombine edilmesidir. Sonuç olarak, yargı adil ve herkese açık olmadıkça hukuk devletinden söz edilemez. Herkes adliyelerde etkili bir şekilde temsil edilmelidir.

ABD’de Adli Yardım

Legal Services Corporation’un  Adalet Açığı Çalışması’na göre(2022) düşük gelirli Amerikalılar, medeni hukuk sorunlarının % 92'si için herhangi bir veya yeterli yasal yardım almadılar. İşlerini, geçim kaynaklarını, evlerini veya çocuklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları veya bir tacizciye karşı uzaklaştırma kararı talep ettikleri anlaşmazlıklarda yasal temsil olmaksızın "tek başlarına gitmeye" zorlandılar. Adli yardımın maliyetine ilişkin endişeler , adli yardım arama ve almanın önünde önemli bir engel olarak öne çıkıyor. Bir veya daha fazla sorun için hukuki yardım aramayanların yaklaşık yarısı (%46) bunun nedeni olarak maliyet kaygısını gösteriyor. Ek olarak, düşük gelirli Amerikalıların yarısından fazlası (%53) ihtiyaç duyduklarında karşılayabilecekleri bir avukat bulma yeteneklerinden kuşku duymaktadır.  Yalnız Amerika’da ceza davalarında yoksul kişiler için “public defender”  bulunmaktadır.11

Reform Yaklaşımı

Yargısal reformlar için soyut tasarımlar/ithal kurumlar yerine bilimsel yöntemlere ve özellikle dereceli pragmatizme başvurulmalıdır. Bu tür pragmatizm, herhangi bir zamanda sahip olduğumuz inançları sınıflandıran ve derecelendiren pragmatizmdir. Şöyle ki, zayıf kabul edilen/edilebilir olan bir tasarım ile güçlü kabul edilen/edilebilir olanlar aynı değildir. Bu nedenle, inançlar, eyleme geçişte algılanan bedele göre derecelenmeli/sınıflandırılmalıdır. İşlem sonucu süjesi (aktörlere)/objesine (tüketicilere) olan bedeli yükseldiğinde tasarım kabul görmeyebilir. İşte yeni yargısal tedbirler ve kurumsal düzenlemelerde (örneğin üst mahkemeler için) başlangıç ve idame bedel analizleri çok iyi yapılmalıdır. Türkiye’de yapıldı mı?

“Toplumun ıstırap çektiği sorunlardan, ancak onları açıkça konuşarak kurtulabilirsiniz.”

J.S.Mill

Hukuk, ilişkili kurumlar yapıtı olarak en iyi sonucu vermeye odaklanmalıdır. Yargı reformu da kapsamlı bir kalkınmanın aslı bir öğesi olmaktadır. Bu  yalnızca kalkınmanın öteki yanlarına ilişkin olmakla kalmayıp, (genelde kalkınma ve/ya kalkınmanın özel bir tanımı olarak) ekonomik, sosyal, siyasi ve hukuki kalkınmanın da  yapıcı bir kısmıdır. Kapsamlı bir değerlendirme  için hava durumu analojisini ele aldığımızda hava durumunun farklı yönlerini, bulutlu, yağmurlu, rutubetli ve dereceleri ile diğerleri göz önüne alındığında bunların birbirine dayalı olduklarını görebiliriz: Örneğin bulutlar fazla yağmurla, yağmurlar güneşin olmayışı ile ilişkilendirilmektedir. Yalnız, tipik bir yaz günü ve şiddetli bir kış ayı ile ilgilendiğimizde bunun derece, yağmur, kar, güneş ve öteki hava nitelikleri gibi çeşitli bileşenleri olduğu görülecektir.

İşte bu bileşenlere ait bilgiler olmaksızın tipik özel bir günün, tipik bir yaz günü veya bir ayın  tipik bir kış ayı olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, ABD’nin Aziz Nesin’i olan Mark Twain, 24 saatlik bir New England gününde 136 türde hava durumuna tanık olduğunu söylemiştir.  İşte yargı reformu ve demokrasi bağlamında kapsamlı bir yaklaşım sergilemek üzere bileşenlerin ne derece ilişkili ve etkileşim içinde olduklarına (conceptual integrity)  vurgu yapılmalıdır.

Yargı reformu iyi bir yönetişimi destekleyen hukuk ve siyaset reformunun önemli bir eşiğidir. Unutulmamalıdır ki, adalet, güvenlik ve müşterek iyilik,  hukuk üzerinde tam bir uyum içinde değil, fakat yaşayan bir antinomi içinde bir tür “condominium” oluştururlar.  Bu değerlerden birinin diğerlerine üstünlüğü, H.Kelsen türü temel bir normla (basic norm) belirlenemez. Siyaset tarihinde bu üstünlüğün yalnızca egemen gücün hükmü ile belirdiğine tanık olunmuştur: “Polis devleti” müşterek iyiliğe; “doğal hukuk” adalete; ve “pozitivizm”de güvenliğe üstünlük tanımıştır. “Asil Lordum, devlet yararının size adalet  olarak görünebileceğinden kuşkulanın!”  Schiller

Hukuk Güvenliği

Mahkeme kararlarının tahmini, hukukun mahkemece önceden(ex ante) nasıl uygulanacağını tahmin olanağı ekonomik açıdan oldukça önemlidir. Bu nitelik ekonomiye hukuki kesinlik sağlamakta ve ekonomik ajanlara eylemlerinin potansiyelini hukuki ve ekonomik açıdan irdelemek olanağını vermektedir. Bireyin hukuki geleceğini tayin hakkı, onu sürprizlerden koruyacak bir güvenlik anlayışının egemen kılınmasıyla olasıdır. Tahmin, öte yandan, dava açılması veya üst mahkemeye gidilip gidilmemesi seçimini de etkilemektedir. Tahmin edilebilirliği, per se/bizatihi, ölçmek zor ise de, üst mahkemelere ait başvuru sonuçlarının oranları hakkında bazı bilgiler edinerek karar verilebilir.  Genelde common-law ülkelerinde temyiz oranları daha düşük iken, öteki sistemlerde  temyiz oranları daha yüksektir.

Hukuk sistemine bağlılık benzer davalara tahmin edilebilir sonuçlar sağlamak açısından önemlidir. Hukuk uygulaması esnek olmaktan “tahmin edilemezliğe” kaydığında anahtar işlev buharlaşmaktadır-Öğretide sürpriz karar verme yasağı  vardır.

Hukukta adaletin varlığını sağlamak ise, kanun koyucunun görev alanına girmektedir. Nitekim, A.B.D Yüksek Mahkeme üyesi O.W. Holmes, kanunun adaletini irdeleme özgürlüğü olmadığını bir kararında dile getirmiş; bir keresinde de, “Benim birincil sorumluluğum, oyunun, sevip sevmediğime bakmaksızın kurallarına göre oynandığını saptamaktır” diyerek hâkimin  işlevine açıklık getirmiştir.

Hukuk güvenliği ve yargıya güvenin taban yaptığı günümüzde  yargıya olan güveninin nasıl korunacağı da temel bir sorundur. Bu doğrultuda, yargının halka gerçekten bağımsız ve tarafsız olduğu izlenimi verecek biçimde işlevsellik sergilemesi doğrultusunda  duruşmaların kamera ile kamuya açılması doğrultusunda ilk aşamada Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’dan başlanılması, bu kurumlardaki görüşmelerin internet ortamında anında veya sonradan  izlenmesi olanağının  sağlanması yerinde olacaktır.  İkinci  aşamada ise bu yöntemin istinaf mahkemesindeki görüşmeler için uygulanması isabetli olacaktır. Bunun en güzel örneğine İngiltere ve Galler’de tanık olunmaktadır.

Hâkimin Kişiliği

Hizmette, hâkimin kişiliğinin önemli bir karakteristiği olan adalete hizmet duygu ve düşüncesi  önemli bir etkendir. Bu duygu bir diğerkâmlık yansıması olarak kesinlikle önemli bir konudur. Hâkimin adil yargılamayı sağlama görevi, hâkim önüne çıkarılma öncesi de, kolluk ve savcılık evresinde de sanıklar karşı tretmanın adil olmasını öngörmekte; davalar ve hâkimler açısından yeterli derecede yeknesaklık (uniformity) gerektirmektedir.12

Hâkimler giydikleri cüppe ile kendilerini Herkül gibi görmek yerine “insan olarak ben de hata yapabilirim” düşüncesiyle saygılı davranmalı; ve gözlerini açık tutarak her türlü etkiden uzak bir şekilde karar vermelidir. Yargı saygı duyulmayı hak etmelidir. Hâkimler, siyasetçiler veya medya ve halk  için popüler olmayacak kararlar vermek ve belki de hepsinden en önemlisi de herhangi bir zamanda popüler olmayan kişilere hukuk önünde eşit işlem görmesini savunmak üzere ahlaki  yetkinlik ve cesarete  sahip olmalıdırlar. Sokrates, bir hâkime ait dört şey var diyor: “Nazikçe dinlemek, akıllıca yanıt vermek, ayık olarak düşünmek ve tarafsızca karar vermek”.

"Hukukun üstünlüğünü" güçlendirmenin ve tesis etmenin anahtarı, halkın güvenini kazanmak için yargının sadece bağımsız değil, aynı zamanda bağımsız görünmesini sağlamaktır. Bağımsızlığa yönelik en büyük tehlike-algılanan veya başka türlü-hükümet kurumlarının veya siyasi partilerin müdahalesinden kaynaklanır.

Yargının bağışıklık sistemini biçimlendiren bileşenler arasında kültürel sermayesinin olduğunu da unutmamak gerekir. Hâkimi, bu sermayeye karşı koruyacak güçlü bir bağışıklık sisteminin inşası gerekir.

Biçim açısından yargıda ceza ve hukuk davalarına özgü usul farklılıkları vardır. Ceza yargılamasında hâkimin sürece aktif katılımı egemen iken, hukuk yargılamasında hâkim, sportif bir maç hakemi gibidir. Bu yaklaşım, adli yardım olanaklarının yetersiz olduğu ülkemizde hak kayıplarına neden olmaktadır. İşte her yargılama için hâkimlerin sürece aktif katılımı, hukuk devleti (Anayasa md.2) ve hukukun üstünlüğüne olan inanç göstergesi olacaktır.

İnsanlık Onuru

İnsan onuru(dignity) nedir? 1) Din kaynaklı mı? Eşrefi mahlukat-tüm semavi dinlerde olduğu gibi; 2) Yoksa aristokratik orijinli bir kavram mı? Eski Yunan/Roma’da özgür, asil insanlara tanınan ayrıcalık.

Bazı TV kanallarında “bey” hitabı başlamış; Alman cezaevlerinde mahpusa hitap şekli Herr Schmidt veya Frau Helga’dır. Alın size sorular, suçlulara neden insan gibi/onurlu bir şekilde muamele etmeliyiz? Cezada ödeşmenin felsefe ve psikolojisi nedir?

Amaç değerler açısından, adil yargılanma hakkı ile etkin soruşturma arasında denge kurulmasına bilinçli çaba gösterilmeli; soruşturmaların yürütülmesinde süre açısından karşılaşılan ölçüsüzlükten kaçınılmalı; ceza adaleti sisteminde etik ilkelerin işlevsel ağırlığı olmalıdır. Bu konuda 2005 yılı Frankfurt Bölge Mahkemesinde (The Landgericht) görülen Daschner davası insan onurunun soruşturma evresinde ne derece vaz geçilmez bir kavram olduğunu vurgulamaktadır:

Wolfgang Daschner, Frankfurt emniyet müdür yardımcısı olarak, zengin bir ailenin çocuğu olan 11 yaşındaki Jakob von Metzler’in kaçırılması ve öldürülmesi soruşturmasını yürütüyordu. Zanlı Magnus Gȁfgenise  fidyeyi alacağı sırada yakalandı ise de, suçunu kabul etmediği gibi çocuğun nerede olduğunu da söylemedi. Çocuğun açlık ve susuzluktan ölmesi riskine (çocuk o sırada ölmüştü)karşı çocuğun yerini öğrenmek için müdür yardımcısı zanlıyı şöyle tehdit etti: “Jakob’un nerede olduğunu söylemezsen, oldukça ciddi bir acı (yalnız fiziki olarak değil) seni beklemektedir.” Bu tehdit üzerine zanlı çocuğu sakladığı yeri söyledi.

Mahkeme büyük bir iç görü ve insanlık anlayışı ile  emniyet müdür yardımcısı Daschner’i mahkum etti. Verilen ceza hapis olmayıp para cezası idi. Mahkeme görevlinin takdir edilecek bir saik ve olağanüstü baskı altında olduğuna işaret etti ve yapılan işlemin (işkence tehdidi) Alman Anayasasının (Grundgesetz) “onur” hükmünü ihlal ettiğini vurguladı. Mahkemece kaçırılan çocuğun onuru ise mukayeseye konusu edilmedi.

Hukukun nihai amacı, ahlaki bir postulat olarak, insanlık onurunu geliştirmek olmalıdır.  Onur kavramı, bir görüşe göre, insanın Tanrı imajını yansıttığı görüşünü ifade etmekte; insanlarda ilahi bir ışık olduğunu varsaymaktadır.  Kur’an Allah’ın insanları “Mükerrem – Onurlu, haysiyetli, şerefli, hürmete layık” yarattığını bildirir (İsra, 70).

Yankı odalarından kaçış

İsrailli filozof Avishai Morgalit ilginç ve önemli bir soru ile karşımıza çıkmaktadır:  Bir ülkede100 kişinin yaşadığı ve açlıktan kıvrandığı  bir toplumda pirince ihtiyacını gidermek üzere  kamyonla 100 çuval pirinç geldiğinde, her kişiye bir çuval pirinç dağıtılması halinde J. Rawls’un13 adil dağıtımı gerçekleşmiş olacaktır. Yalnız kamyonla gelen pirinç çuvallarının silahlı  jandarma gözetiminde her  kişiye bir çuval verilmesi şeklinde dağıtılması da söz konusu olabilir. Her iki yöntem de adil bir dağıtımı sergilemekte ve Rawls’un koşulu karşılanmakta ise de, ikincisi aşağılayıcı bir muamele olmaktadır. O’na göre, insanlık onuru toplumda anlamlı varlık için temel bir öğe olmakta; bundan yoksunluk halinde toplumdaki öteki iyilikler anlamını yitirmektedir.

ABD’de  Brown v. Plata (Mayıs 2011) kararında yer alan bir önermeye göre, cezaevlerinde tıbbı bakımı da içermek üzere  temel insani gereksinmelerden yoksunluk insanlık  onuru ile bağdaşmaz ve bunun uygar toplumlarda yeri yoktur.

Alın bir soru daha bugün ülkemiz cezaevlerinde 100.000 nüfusa karşılık 200 kişi içerde olmasının anlamı nedir? İnsan hakları karnesinde olduğu gibi Rusya’dan (400) sonra gelmekteyiz? İnsan hakları ile cezaevi nüfusu arasında bir ilişki var mıdır?14

Kant, onuru, insanın akıllı olmaya zorunlu kılınmasıyla, kendi kaderini belirlemedeki soyut yeteneğiyle temellendirmektedir. Kendi kendine belirleyici olma, otonomi, insanın ve her akıllı doğanın onur nedenidir. İnsan onuru, bireylerin fiziksel veya zihinsel, tinsel özelliklerinden bağımsızdır. Onur, kişisel başarıdan, kişiliğin ortaya çıkışındaki başarısızlık veya başarıdan bağımsızdır. Bu ampirik olmayan  temellendirmeye göre, onur kazanılmaz, sahiplenilmez. Onur bir karşılık ödenmeksizin insana verilen veya sonsuza dek insana ait olan bir değerdir. Buna karşılık, kişilik ise, ampirik bir ifade olarak, özgürlükten kaynaklanır.  Her akla sahip varlık bizatihi amaç olarak var olmaktadır. Fakat insan bir eşya değildir. Bu nedenle, yalnızca araç olarak kullanılabilecek bir varlık olamaz. Buna göre, insan değiş-tokuşu olmayan tek varlıktır. Bir eşyanın karşıtı olarak değer, yani piyasa değeri taşımaz; fiyatı olmaz, onuru vardır.15

İşte yargılama sürecinde her bâkim, nazik, sabırlı, hoşgörülü ve dakik olmaya çalışmalı ve herkesin onuruna saygı göstermeli; hiç kimsenin önyargı ve tünel vizyondan   kaynaklanan bir tutuma maruz kalmamasını sağlamalıdır. Taraflardan biri veya  tümü   mahkeme önünde temsil edilmediğinde adalete uygun erişimin ve eşit muamelenin sağlanması için gerekli özen gösterilmelidir.

Adil Yargılanma Hakkı

Üç genel sorun yer almaktadır: 1) Dosya birikimi ve davaların ertelenmesi, 2) Siyasal iktidarın ve özel kişilerin yargının bağımsız işleyişine müdahalesi, ve 3) Adalet sisteminde zayıfların yeterince korunmamasıdır. Aşırı derecede yavaş işleyen yargı süreci, kuşkusuz,  en temel kamusal hukuk ilkelerini geçersiz hale getirir, hak ve yükümlülük kavramlarını anlamsızlaştırır, rüşvet için uygun ortam yaratır, güçlüye zayıfı ezdirir, ve böylece hukukun egemenliğini, yargının tarafsızlığını ve bireylerin yasalara uyma duygusunu zayıflatır. Böyle durumlarda devreye giren almaşık hak arama yöntemleri, sorunu hukuki olmaktan çıkarmakla, adliyenin yaratıcısı olduğu  adli bir hareketlenmeyi de tetikler.

Bu alanda en önemli panzehir adil yargılanma hakkıdır (due process of law). Buna riayet edilmediğinde demokrasinin ahlaki duruşu sonuçta zedelenecektir. “2007-2013 yılları yargı tarihinin utanç dönemi.. Şahit olduğum bazı dosyalardan gelecek adına…utanç duyuyorum” (HSYK Başkan vekili M.Yılmaz’ın beyanatı Hürriyet 23/04/2016 s.25). Sulh ceza hâkimlerinin  kişilerin insan hakları üzerinde önemli etkileri olan kararları yeterince gerekçelendirmedikleri saptanmıştır (Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu/Venedik Komisyonu. Türkiye Sulh Ceza Hâkimliklerinin Görevleri, Yetkileri ve İşlevi Hakkındaki Görüşü, 10-11 Mart 2017, Venedik).  

Eşit  muamele  kavramı Yunus Emre ve Srimad Bhagavatano’nun diliyle bu kadar güzel ifade edilebilir:                             

“Cümle yaratılmışa,

Bir göz ile bakmayan

Halka müderris ise,

Hakikatte asidir.”

***

Hepsinde tek bir Kendiliği görerek,

Tüm varlıklara aynı gözle bakmayı öğrenin

Srimad Bhagavatano

Sorun bu eşitsizliklerin neden halen var olduğudur? Bunlara bir son vermek için insanlık neden birlik ve beraberlik içinde olmuyor? Bu konuda en tutarlı açıklama belki de M. Friedman’ dan gelmiştir:

“Outcome’in eşitliği anlamında, eşitliği hürriyetin önüne geçiren bir toplum ne eşitliği ve ne de hürriyeti elde edebilecektir. Bu süreçte, eşitliği sağlama için kullanılan güç, hürriyeti bertaraf edecek ve iyi niyetlerle oluşturulan güç kendi menfaatlerini geliştirmek üzere kullanan insanların eline geçecektir.”

Önüne gelen her davada genel ve soyut kurallara göre yansız bir karar vermek durumunda olan hâkim, bunu taraflara hissettirmelidir.  Diğer bir anlatımla, hâkim, somut bir davada mutlaka bir tarafın istemi gibi karar vermek zorunda değildir. Yoksa bukalemuna döner ve adalete güven duygusunu buharlaştırır.

Anayasa Mahkemesince 2012 yılından bu yana verilen toplam ihlal kararları içinde de adil yargılanma hakkı ihlali yaklaşık %77 ile birinci sıradadır En az bir hakkın ihlal sayısı 61,264; adil yargılanma hakkı ihlal oranı ise 3,034 (% 4,9).16

AİHM, Barbara, Messegue ve Jabardo/ İspanya kararında belirli bir dava için hâkim atanması ya da dava sürecinde hâkimin değiştirilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğu sonucuna vardı. Oysa bizde, özellikle siyasal bakımdan önem taşıyan davalarda, iktidarın hoşuna gitmeyecek bir karar vermesi olasılığı bulunan hâkimin değiştirilerek yerine iktidarın güvendiği bir hâkimin atanmasına tanık olunmaktadır. Görülmekte olan davaya yasama, idari tasarruf yahut demeçlerle müdahale, bağışıklık sistemi doğrudan hedefleyen bir “nesnel yansızlık sapması” olarak değerlendirilmektedir.17

Bu bağlamda hukuki adalelerin ve zekanın gelişme yerinin  adliyeler olduğu; ve uygulama üzerine  içsel bir bilgi olmaksızın hukuk hakkında iyice yazmanın Japon dilini bilmeden Japonya hakkında yazmak kadar zor olduğu da bilinmelidir. Hukukun uygulanması dinamik bir süreç olarak yalnızca yasaların adli veya yasama organı yorumlarını değil, çalışma mekanındaki rutinler ile adli aktörler arasındaki etkileşimleri de içermektedir.

Bu konuda ülkedeki tablo, mahkeme kararları üzerinden politik kavgayı büsbütün kızıştırmaya yönelik bir tablodur. Bu durum geçmişte hukuka ne verdi ve şimdi ne vermektedir? Sonuç, zarar/hukukta kutuplaşmalar olup; bu tartışmaların arka planında saklı hukuk sorunlarını ön plana çıkaracak hukuki tartışmalar yerine siyasi öfkeler ön plana çıkmaktadır.

Silahların Eşitliği/ Usuli dezavantaj Yaratma Yasağı

Hâkimler  davaları yargılar, ama davalar da hâkimleri  yargılar. Yargıya usule ilişkin kararların daha iyi tahmin edilebilirliği ilkesi egemen olmalıdır. Yargıya güven bu ilkeyi  vurgulamaktadır.

Adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olan “silahların eşitliği” ilkesi, davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olmasıdır. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/3-d’de düzenlenen bu ilkeye göre, bir suçla itham edilen herkes, “İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme”  hakkına sahiptir.18

Adliye Kültürü

Adaletsizliklerin en büyüğü adil olmayıp, adil gibi görünmektir. Eflatun

Yargılama sürecindeki aktörler; hâkimler, taraflar, avukatlar ile yardımcı personelden oluşmaktadır. Bu kişiler, ne soyut yaratıklar ve ne de benzer mekanik kuklalardır. Her biri kendi bireysel ve sosyal dünyasında, duygu, düşünce, ilgi alanları, alışkanlıkları (bazen de kötü alışkanlıkları) ve önyargıları olan kişilerdir. İşte tüm bu kişilerin ilişkileri ile oluşan ve her adliyeye özgü olan “adliye kültürü”  zaman zaman sorun kaynağı olabilmekte; yargılama sürecini etkileyerek yargılama hızını yükseltebilmekte(!) veya yavaşlatabilmektedir.

Yargılama diyalektiği için avukatlar vazgeçilemez aktörlerdir.  Diyalektik bir fırsattır (A.Einstein). Hâkimler ve avukatların birleşik kaplar ortamında işlev gören kişiler olduğu kabul edilerek karşılıklı güveni sağlayıcı koşullar oluşturulmalıdır. Her iki grup için kültür ve iyi niyet derecesi eş değerde olduğundan bu husustaki ivme, aynı oranda yükselir veya düşer. İyi hâkimler, iyi avukatların yetişmesini sağlayabileceği gibi tersi oluşum da ayni derecede geçerlidir. Avukatları sevmeyen, saymayan hâkimler kendilerini de sevmiyor, saymıyorlardır. Ayni şekilde kürsünün onuruna saygıda kusur eden avukatlar da Baronun onurunu rencide etmektedirler. Keskin siyasi kutuplaşmalar, toplumların ortak motivasyonlara sahip olmasını engelliyor. Singapurlu Prof. Kishor Mahbubani, Asya’nın yükselişini anlatan eserinde, Uzakdoğu mucizesindeki önemli bir etkenin de sert çatışmalar yerine, pratik hedeflere odaklanmış “barış kültürü” olduğunu belirtir. Çıkarım, insanlarca yönetilen adalet sisteminin onlardan daha mükemmel olamayacağı unutulmamalıdır.

Yargı Gözcüsü/Yargı Diplomasisi

Yargıda kalite ile meslek kuralları arasında doğrusal bir korelasyon olduğu söylemek bir abartı olmayacaktır. Etik kuralları, salt ihlalleri düzenleyici normlar olarak görmek yerine proaktif  işlevi üzerinde durularak  İşkence  Sözleşmeleri (Avrupa Konseyi ve UN Sözleşmeleri) örneğinde kurulan işkence komitelerinin/Cezaevleri İzleme Kurullarının  haberli ve habersiz ziyaretlerle  sağladığı proaktif işlevin  yargıda dürüst yargılama ve etik kurallara uyum doğrultusunda rolü üzerinde durmak gerekmektedir. Bu amaçla her baro nezdinde   Etik Kurulu’nun bu türden denetimleri yapması bir proje olarak geliştirilmelidir (court watch groups). Bu doğrultuda kurul üyeleri kıdemli avukatlar ile emekli yüksek mahkeme üyeleri/ hâkimlerden  oluşturulabilir. 

Mahkeme izleme, mahkemeler hakkında gözlem yapma ve bilgi toplama sürecidir. İzleme, gerçek zamanlı mahkeme işlemlerinin izlenmesinin yanı sıra mahkemenin, uygulamalarının ve usullerinin araştırılması ve soruşturulmasını içerir.

İzlenmeyen sistemler kendi amaçlarına hizmet etme eğilimindedir. İzleme, açık ve şeffaf bir mahkeme sürecini teşvik eder ve sistemi mağdur ve kamu güvenliğini korumaktan sorumlu tutar. İzleme ayrıca halkı adalet sistemi için sorumluluk almaya da yönlendirir. Bu, demokrasi ve toplumun refahını güçlendirir. Savcının davranışları hakkında veri toplamak, yayınlamak ve mahkeme salonunda olup bitenleri kamuya duyurulan  yargılama politikalarıyla (gerçek zamanlı olarak) karşılaştırmak söz konusu olabilir. Halkın eğitim etkinlikleri yoluyla Savcıların adalet sistemindeki rolü hakkında farkındalık yaratılması sağlanabilir.19

Dava izleme yoluyla durumu değiştiremeyeceğimizin farkındayız. Ancak yargıda olup bitenler hakkında konuşmayı sürdürmek önemlidir: “Sorun budur” diye konuşmalı ve tekrarlamalıyız. Kuşkusuz, değişiklikler zaman alacak ise de,  bir  sorun hakkında konuşmanın  sürekli bir baskı  sağlaması işlevi olacağı göz ardı edilmemelidir. Bu baskı beklendiği  kadar yoğun olamayabilirse de gelecekte meyvesini verebilir.

Mahkemelerin elektronik ortamda kamuya açık olması da gündeme gelmekte; bunun örneklerine İngiltere Yüksek Mahkemesi-Veri tabanından da tüm davalar; ve ABD istinaf mahkemeleri izlenebilmesinde tanık olunmaktadır.

Sistem Yaklaşımı

Dünya’da yargı sistemlerine güvenin azaldığı/reform çabaları başarısının ise sınırlı kaldığı görülmektedir. Bunun geneldeki başlıca nedeni, yargı reformunun usul kanunları, kod kanunları, hukuk eğitimi, yolsuzluk veya IT teknolojisi gibi tikel sorunlara odaklanıp, bunlardaki değişimin sistemin diğer öğeleri/dinamikleri üzerindeki etkisinin göz ardı edilmesidir. Yargı sisteminin sistem olduğu bilinci  de facto yok gibi bir görüntü vermekte; sistemin öğeleri arasındaki etkileşim göz ardı edildiğinden reform girişimleri ve harcamaları hayal kırıklığı yaratmaktadır. Aynı olumsuz sonucun istinaf  mahkemeleri  için de olacağını  düşünmekteyim.20

Adalete Erişim

Adalete erişim bir insan hakkı olarak, geniş anlamda, kişinin bir talebini mahkemeye taşıması ve mahkemeden karar vermesini beklemesidir. Bu hakkın de facto kullanımı ne ölçüdedir?  Halkın yarısının yakasını bir araya getiremediği ülkemizde insanların uğradığı adaletsizlikleri gidermek üzere bu hakkın ne derece kullanıldığını belirlemek amacıyla geniş kapsamlı “nitelikli bir anket” yapılsaydı, bu profil nasıl olurdu? Avrupa Konseyi  Bakanlar Komitesini  Adalete  Başvuruyu  Kolaylaştırıcı  Tedbirler Hakkındaki  R(81)2 Sayılı  Tavsiye Kararı:

- Hiç  bir davacı avukat yardımından yoksun bırakılmamalıdır.

- Yargılamanın  başlatılması şartı olarak Devlet namına işin mahiyeti icabı makul olmayacak derecede bir harcın depo ettirilmesi öngörülmemelidir.

- Mahkeme harçları, adaletin tecellisini açıkça engellediğinde mümkünse azaltılmalı veya kaldırılmalıdır. Mahkeme harç sistemi, basitleştirilmek üzere gözden geçirilmelidir.21

Birleşik Kaplar

Adli süreçte hâkimler ve avukatlar, birleşik kaplar sistemine benzer bir konumdadırlar. Her iki grup için kültür ve iyi niyet derecesi eş değerde olduğundan bu husustaki ivme, aynı oranda yükselir veya düşer. İyi hâkimler, iyi avukatların yetişmesini sağlayabileceği gibi tersi oluşum da ayni derecede geçerlidir. Avukatları sevmeyen, saymayan hâkimler kendilerini de sevmiyor, saymıyorlardır. Ayni şekilde kürsünün onuruna saygıda kusur eden avukatlar da Baronun onurunu rencide etmektedirler. Aristotle ve Kant’da, vatandaşlık için gerekli koşul insanlık onuruna saygıdır.

Bütünsel Yaklaşım

Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı Etiği İlkeleri-Md. 6.5: “Hâkim, mahkeme kararlarının verilmesini de içeren tüm yargısal görevlerini etkin bir şekilde, adil ve makul bir süre içerisinde yerine getirmelidir”.

Adalet organize olmuş her toplumun tek meşrulaştırıcı öğesidir. Yalnız tek bir Adalet Bakanı olmayıp; Maliye, Milli Eğitim, Çalışma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanı  dahil, tümü birer Adalet Bakanı’dırlar. İşte bu nedenle, hukuk devletini geliştirmek üzere bakanlıklar arası bir stratejiye de gereksinme vardır.

Kurumların adaletini anlamak için adil sonuçlara olan katkılarına bakmamız gerekir. Bu sonuçlar, kurumların adil bir hak, fırsat ve kaynak dağılımına katkılarıyla değerlendirilir. Çekirdek sorular, mevcut uygulamadaki hukuki kavram ve kurumlar acaba adaleti sağlayacak düzeyde midirler? Aktörlerin varlık ve etkinliği nedir? İnsanların hukuka güven duygusu ne merkezdedir? Mağdur, ceza adaleti sisteminde bir yer edinebilmiş midir? Adli yardım, yardımcı olabiliyor mu? İşte bu sorularla kaygılandığımız somut olay adaleti ve hakkaniyettir. Hakkaniyet, olabildiğince olayın özelliklerine inme, olaydaki farklılıkları tanıma, kabul etme ve bunları değerlendirerek sonuca varmadır. Adli yardım sağlayıcı avukatlar bu niteliktedirler mi?  

En iyi yargı, kusursuz bir biçimde etkili olan, dürüst/adil ve tarafsız/ yansız olmaya dikkat edendir ki, kimse artık ne taraf, ne de karşı olmaya çalışsın. Bu niteliğin aktörlerce içselleştirilerek, halka mal edilmesi, ülke çapında standart bir uygulamaya (!) dönüştürülmesi gerekmektedir.

Şimdilik yargıda algılanan görüntü, Déjà vu, adalet sisteminin en güçlünün yargısına dönüşmesi, itaatsizlik ruhunun egemen olması, hukuk güvenliğinin olmaması, yargılamaların makul süreyi aşması, mağdurların daha da mağdur olmaları (ikincil mağduriyet), gerekçe adına formüller/ kanundaki önermelere yer verilmesi ve bireysel özgürlüklerin gittikçe zayıflaması, özetle sistematik işlev bozuklukları, le décline du droit olgusunun semptomları olarak belirmektedir.22 Yalnız, bu konuda fazlaca kötümser olmaya gerek yoktur.  Hukuk güneş gibidir, batışından sonra yeniden doğacak ve adalete olan inancımız baki kalacaktır.

İşte usul adaletinin nelere odaklanması -tüketiciler açısından- araştırma ile saptanması gerekirken, bu türden bir araştırmaya şimdiye dek tanık olunmamıştır. Kuşkusuz kolluktan başlayarak cezaevini de içeren CAS (Ceza Adaleti Sistemi) sürecinde adil ve gayri adil muamele olup olmadığı ve bu muamelenin kişiler üzerindeki etkisinin saptanması gereklidir. Yale Üniversitesi Prof. Tom R. Tyler’ın yaptığı araştırma türünden böyle bir araştırmaya ülkemizde  gereksinme bulunmaktadır.23

Sorun yargı sorunları ve bileşenlerine bilimsellik ve düşünsel dürüstlük ile yaklaşmak veya Procrustes yatağı bir yaklaşımdan kendimizi soyutlamaktır: Burada herkese uygun bir yatağa sahip olduğunu iddia eden eski Yunan’daki Posedon’un oğlu Procrustes -Herkes yatağa uyduruldu; ama, boyu kısa olanların boyu uzatılarak; uzun olanlarında fazlalığı kesilerek sağlandı. Hikayenin bu bağlamdaki önemi hukuk teorisi sınıflandırmalarını ekseriya Procrustean yataklar dizini olarak görüp, her görüş ve argümanı, materyalin nasıl çarptırıldığına bakılmaksızın, ona uydurmak dürtüsünün varlığıdır. Materyalin bu şekilde çarptırılması sizin onu anlamanızı da çarpıtacağından bu dürtüye karşı konulmalıdır. Daha gerçekçi bir seçenek, düşünsel dürüstlük gereği Procustean yataklarından kaçınmanın bedeli olan tutarsızlığı kabul edebilmekte; veya karşıt bir anlatımla, Amerikan şairi Ralp Waldo Emerson’un meşhur deyişi ile “aptalca bir tutarlılık, küçük beyinlerin muzipliği olmaktadır”.

Bu konudaki yaklaşımı temellendirmek üzere hukuk eğitimi ile başlanılmalıdır. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül,  “Bir tane profesör, sekiz tane yeni akademi dünyasına katılmış meslektaşımızın olduğu bir yerde hukuk fakültesi tabelasının asılması, o tabelanın altından geçmek gerçekten bizim için üzücüdür…” (13 Şubat 2020). “Tekrar ve tekrar vurgulamak isterim ki, hukuk fakültelerindeki … niceliksel enflasyon ve niteliksel düşüş sadece biz avukatların değil tüm memleketin meselesidir.” (TBB. Başkanı Av. R. Erinç Sağkan’ın  2023-2024  adli yılı konuşması).24

"Anayasa kapsamında vatandaşlar için güvence altına alınan tüm haklar, bağımsız ve erdemli bir yargı tarafından kendilerine garanti edilmedikçe, hiçbir değere sahip değildir ve yalnızca bir balondur" ( ABD Başkanı Andrew Jackson). Soma Davası’nda karar açıklandığında madenci ailelerin feryadı “Adalet adliye duvarlarında asılı kaldı.” Adalet’in “t” si gittiğinde geriye ne kalmaktadır? Kalan “adale” midir?  Toplumdaki yansıması ne olmaktadır? Nüfusun yüzde kaçı hukuk koruması altındadır? Yargı Reformu ile demokrasi arasında ne ilişki vardır?  Nasıl çıkacağınızı bilemediğin bir odaya girer misin?

Kurumlaşma

Hukuk  insanların dışında nesnel ve kontrol gücü olan bir realite,  dışarıdan bizleri etkileyen ve bizlerinde tepki/ yanıt verdiği bir olgu olmaktadır.  Hukukun geneldeki bu kontrolcü karakteri, bizleri etkileme özelliği, kurumlaşmaya/sistem yaratmaya özgü olmakta; kurumlaşma kelimesinden anlaşılan da bu olmaktadır. Kuşkusuz, uygulamalar, kurumlaşma olmaksızın yaşamlarını sürdüremezler. Kurumlaşma, anlamlı davranışların rutin ve itiyadı olmasıdır. Bütünsel kurumlaşmanın antitezi  ise, normatif anomidir-düzenin komple çöküşüdür. Kurumlaşmanın dereceleri olduğu gibi anominin de dereceleri vardır. Biri diğerinin öteki yüzüdür.

Bu düşüncelerle, bir ülkenin kalkınması ekonomik göstergelerle belirlenmekte ise de, gerçek bir kalkınma, yargının ve kriminolojik göstergelerin olumlu bir tablo sergilemesiyle mümkün olabilecektir. Aksi takdirde, yargıya güvensizlik, artan suçluluk, suç mağdurlarına vereceği zararla birlikte halkın günlük yaşamını korku içinde geçirmesine; hükümet ve bireylerin suçluluğa karşı koruyucu önlemler almasına ve sonuçta, kalkınmayla edinilen servetin kalkınmanın yan etkilerini gidermek uğruna tüketilmesine neden olacaktır. Bu bağlamda, halkın samimi dileği, ekonomik kalkınmanın sağlandığı ve suçların asgari düzeyde olduğu güvenli bir toplum görmektir. Bu görevin gerçekleştirilmesi için uygun nitelikte ulusal ceza siyasetinin saptanarak uygulanması; ekonomik ve sosyal siyaset tedbirlerinin toplumdaki kriminojen faktörlerin etkisini azaltmaya da yönlendirilmesi ve adalet dağıtımında adli psikoloji, psikiyatri ve adli tıp bulgularının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.25

Bu bağlamda, suçluların psiko-sosyal yönleri hakkında elde edilen yeni bilgiler, ceza adaleti mekanizması ile kurumları için ufak çapta devamlılık gösterecek geliştirmeler ile uygulamaya geçirilmelidir. Bu doğrultuda, sabıkalı kişilerin yeniden suç işleme riski yüksek olduğundan, toplum kendisini paradoksal yaklaşımlardan soyutlamalı ve ceza infaz kurumlarında iyileştirmeye çalıştığı hükümlüyü salıverildiğinde; topluma entegre etmeğe çalışmalıdır. Kuşkusuz, kişilerin damgalanması sabıkayla sınırlı kalmayıp, ceza adaletinde "zanlı", "sanık" olarak işlem görmesi halinde de söz konusu olduğundan, mümkün olduğunca, ceza adaleti sistemine intikal edecek dava sayısı (kolluk ihtarı, aynen iade/tazmin, ön ödeme, idari para cezaları gibi diversion tedbirleri ile) azaltılmalıdır.

Bu siyasette ise, mağdurun zararını giderici nitelikte yargı dışı çözümlerin (örneğin mağdura yardım, uzlaşma/sulh olma) yoğunlaştırılması (CMK Md.253-254); mağdurların duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ve kendilerine yargılama sürecindeki gelişmelerden online/yazılı bilgi verilmesi ilkeleri de facto gerçekleştirilmelidir.

İki binli yıllarda yargılamanın niteliksel açıdan önceki asırdan farklı bir görünüm sunması için kanıtların değerlendirilmesinde kuşkuya yer vermeyecek bir seviye tutturulması (CMK Md.289-i); uygulamada "çapraz sorgulama"nın tanık ve bilirkişileri kapsayıcı şekilde yargılama sürecine egemen olması(CMK Md.201);çocuk mahkemelerinin kurulması ile adliyenin birer üyesi olan psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının sayıca artırılarak yetişkin suçlular hakkında da psiko-sosyal anket raporu (SİR) hazırlaması; tanık ifadelerinin gerektiğinde multi-medya ortamında saklanarak hüküm öncesi yeniden hâkimlerin dikkatlerine sunulması, mağdur ve tanıkların süreçte merkezi bir konuma taşınmaları ceza adaletinin hedefleri olarak vurgulanmalıdır.

Çapraz sorgulamada önemli olan olaylara bizzat tanık olanları, gerçekleri bilenleri sorgulamak; hâkimin, hatalı ve zayıf noktaları fark etmesini sağlamaktır. Çapraz sorgulama ile önceden tasarlanmış yalanlar da önlenebilmektedir. Nitekim, Japonya'da yalancı tanıklığa karşı bu sorgulamaya çokça başvurulmakta ve bu oran %80'i bulmaktadır. Bu sorgulama yönteminde dinlenecek birkaç kişi birlikte huzura alınmakta; A ve B'ye soru sorulmaksızın önce C'ye, daha sonra D'ye soru sorulmakta ve aniden B'ye dönülerek sorgulamaya devam edilmektedir. Yargılamada yüz yüzelik yahut "çelişkililik" ilkesi, "çapraz sorgulama" ile önem kazanmaktadır.26 Hiç kuşkusuz, ABD’nin en büyük usul hukukçularından Dean Vigmore, "çapraz sorgulamanın" gerçeğin bulunması için icat edilmiş en büyük hukuki motor olduğuna vurgu yapmıştır. İki binli yıllarda yargılamanın  niteliksel  açıdan önceki asırdan  farklı bir görünüm sunması için kanıtların değerlendirilmesinde de kuşkuya yer vermeyecek bir seviye tutturulmalıdır. “Yargılama diyalektiği adaletin estetiğidir. Uygulamayı nefes darlığından kurtarmak için diyalektik kurallar mutlaka işletilmelidir.” Bu bağlamda, "çapraz sorgulama"; sanık, müdahil,  tanıkları ve bilirkişiyi kapsayıcı şekilde  yargılama sürecine de facto egemen olmalı; itham-savunma diyalektiğinin doğal koşulları sağlanmalı; ve öncelikle tanıkların davaya katılımı maksimize edilmelidir. A.B.D’ de çapraz sorgulama bir tanığın inandırıcılığının ve tanıklığının doğruluğunun sınandığı temel araç olduğu" için adaletin özüdür.

Sosyolojik Gerçek

Bizler legal, fiziki, teknolojik ve ahlaki sınırlarla belirlenmiş büyük bir kutu içinde yaşıyor gözükmemize karşın aslında ufak bir kutu içinde varlık sürdürmekteyiz. Sorun bu daracık kutudan çıkabilme cesaret ve azmini gösterebilmektir. Roma imparatoru Marcus Aurelius, “yaşamın amacı çoğunluğun tarafında olmak değildir. Yaşamın amacı klinik olarak akıl hastası olanların sınıfına kendini kaptırmaktan kaçınmaktır” diyor. Eğer herkesin yaptığının aynısını yapıyorsan, kendinizi onlardan ayırt etmiyorsunuz, kapana sıkılmış gibisinizdir.  Sorun % 3’lük mü yoksa % 97’lik grup içinde mi olmaktır.  % 3’lük gruptakilerin yoğunluğu adına psikoloji ve hukuk arasında bir köprü olarak, adli sürece özgü tüm psikolojik hizmetleri sağlayan adalet psikolojisi adil yargılanma sürecinin bir gereği olmalıdır. Adli psikologlarca sağlanan bu hizmetler hem klinik ve hem de adli niteliktedir: Kaza sonucu kişinin maruz kaldığı travmadan sıyrılmasında yardımcı olmak üzere psikologca tasarlanan tretman bir klinik çalışması iken, travmanın sebebiyet verdiği psikolojik zararı değerlendirme   raporunun mahkemeye sunulması bir   adli hizmettir.

Yargı reformu, yargılama süresi ile yapısal ve usule ilişkin değişikliklerle ilişkili maliyet gibi araçsal değişkenlere odaklanmış ise de, halkın hâkimlerle olan etkileşim kalitesi ile yargı sistemindeki deneyimleri ön plana çıkmaktadır. Yargı sisteminde tüketici konumuna gelen birey sistemde olumlu/ olumsuz  nasıl trete edildiklerini yıllar geçse de ayrıntılı olarak hatırlamaktadır. Bu deneyim  bireyin yargı sistemi hakkındaki görüşü için referans noktası olmaktadır.

İşte bu veriler ışığında adalet sistemimizi geliştirmek için iki şeyin değişmesi gerekmektedir: İlk olarak, ceza adalet sisteminin adaleti sağlamak üzere onlarca yıldır kalibre edilmiş, kendi kendini otomatik- leştiren bir makine olmadığını kabul etmeliyiz. Aksine, sistem insanlardan oluşmuş ve insanların ona getirdiği psikolojik kusurlarla derinden aşılanmıştır. Bu nedenle, “insan onuru” temel alınarak insan hatasını kabul etmekten ve azaltmaktan korkmamalıyız. Diğer bir deyişle, alçak gönüllülüğe ve insani sınırlamalarımızı kabul etme yeteneğine ihtiyacımız vardır. İkinci olarak, psikolojik kusurlarımızı gidermek üzere  ceza adaleti sisteminde yapısal ve usuli değişikliklerin uygulanması  gerekmektedir. Yanlış görgü tanığı beyanlarından sahte itiraflara ve hatalı adli tıp raporlarına kadar, haksız sonuçlara yol açan etkileri sınırlamak veya ortadan kaldırmak üzere atabileceğimiz açık ve bariz adımlar vardır.27 Kuşkusuz, bu iki tür -tutumsal ve usul- değişikliği el ele gitmektedir.  Ceza adaleti sisteminin insanla aşılandığını ne kadar çok anlarsak kusurları gidermek üzere usul değişiklikleri benimseme olasılığımız da o derece artış gösterecektir. İşte bu nedenlerle, insandan kaynaklanan sorunların en aza indirilmesi hedeflenmeli ve  uygulanması gereken usul değişikliklerine özenle odaklanılmalıdır.28    

Doğruluk, diğer anlamıyla hakikat belki toplumsal değerlerin çatısını oluşturur.

Bu kavram Harvard Üniversitesi logosu üzerinde de yazar hem de tane tane...

V E R I T A S diye.

 

"Başlangıçta hiçbir şey bilmiyordunuz, inanırım; sonra şüphelendiniz.

Şimdi her şeyi biliyorsunuz ama hâlâ susuyorsunuz."

Sartre

---------------

1 Bkz. L. McKay.Toward a Rule of Law Culture -Exploring Effective Responses to Justice and Security Challenges, 2015. Figen Çalıkuşu. “Yine adli yıl, yine savunmaya sansür” Karar (5/09/2029). Taha Akyol “Yargıyı Yargıtay’dan dinlemek” Karar(5/09/2023); Göçer Tahincioğlu. “Bir kadını öldüresiye dövüp gasp edenler, katiller, mafya nasıl özgür kalacak: Suç ülkesinde adaleti aramak”   T 24 (6/8/2023). M.T.Yücel. “Ceza Adaletinde Sapmalar”, TBB Dergisi, 105: 11-34. 2013. Şengün Kılıç “Adaletin utanç dönemleri”   T24 (2/5/2022) : 1936’da Adalet Müşaviri Dr. Hans Frank, yargı mensuplarına Nazi döneminde yargının nasıl olması gerektiği ve hâkimlerin görevlerini açıklarken, “Nasyonal Sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?” diyordu. Hâkim Friesler de aynen bunu yaptı hatta diğer meslektaşlarına omuz atıp mahkemedeki şovlarıyla bir adım da öne geçti. Gırtlağını patlatırcasına çığlık çığlığa yaptığı konuşmalardan mahkemenin sonucunun baştan belli olduğu yargılamalar yaptı Friesler.

2 Talat Kırış. “Hukukta Malpraktis” T24 (19/01/2022): “Ben meseleyi kendi mesleğimle analoji kurarak anlamaya çalışıyorum. Bir hastayı ameliyat ediyorum. Sterilizasyona dikkat etmiyorum, tümör beynin sağ tarafında, ben sol tarafı açıyorum, sinir zarını dikmiyorum ve bunu durmadan tekrar ediyorum. Aman ne yapıyorsun böyle saçmalık olur mu diyenlere de ben cerrah değil miyim kardeşim sana ne diyorum. Bunun sonucunda da hastam zarar görüyor. Ben inatla devam ediyorum, kimseyi dinlemem bildiğimi okurum, kural, kaide, bilim beni bağlamaz diyorum. Hocam da, ara ara veriyor gazı, kim ne derse desin bu hasta zarar görmeye müstahaktır evladım diye. Bu bana göre açıkça malpraktistir...  Anayasa Mahkemesi kararına uymamak, AİHM kararına uymamak malpraktistir. Bir de bu hâkimlerin kararları nedeniyle Avrupa Konseyinde oy hakkımız askıya alınırsa, Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılacak olursak bu da katmerli bir malpraktistir. 

3 Bkz. The consequences of injustice YouTube

4 Hukuk devleti analiz ve anlatımı için bkz. AYM Kadri Enis Berberoğlu (B.No. 2020/32949,21/01/2021). Kemal Gözler, Türk  Anayasa Hukuku, 2018 basım, ss. 992-996; Türk Yargı  Etiği(14/3/2019).  B.Çağlar. Bir Anayasacının Seyir Defteri, Su Yayınları, 2000, s.13. E.Yılmaz. Adalet-İnsana Yakışan Adalet, 2. baskı Turhan, 2021. Anayasal bir güvence olarak silahların eşitliği ilkesi 10-11 Ocak 2022 YouTube

5 Bkz. Zühtü Arslan. “Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu” JW Marriott Otel, Ankara (8/11/2021). Ayrıca bkz. Hüseyin Kıvanç. Ben Devletim İşkence Yaparım / İşkenceyi Severim.. 2. Basım, Ekim 1989, BDS yayınları.  Ayrıca bkz.Richard Leo, “Police Interrogations, False Confessions, and Alleged Child Abuse Cases”, 50 U. Mich. J. L. Reform 693 (2017). Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV). 26/06/2021 itibariyle Türkiye’de Değişik Boyutlarıyla İşkence Gerçeği; Avrupa Konseyi'nin İşkenceyi Önleme Komitesi. 2017 ve 2019 yıllarında Türkiye'nin çok sayıda şehir ve kırsalına yaptığı ziyaretlere ve incelemelere ait raporları. YSK'nın, Avrupa Yargı Kurulları Ağı'na (ENCJ) katılımı, “bağımsız olmaması” nedeniyle 8 Aralık 2016'dan bu yana askıya alınmış durumdadır(Lahey).  Karar için bkz.https://www.encj.eu/ node/449: ENCJ VOTES TO SUSPEND THE TURKISH HIGH COUNCIL FOR JUDGES AND PROSECUTORS.

6 Bkz. Tahsin Paşa, Yıldız Hatıraları, Haz. Kudret Emiroğlu, İmge, 2008, ss. 66-67. Selçuk Şirin. Ya Adalet, Ya Sefalet. Doğan Kitap 2023. International Commission of Jurists. Turkey: The Judicial System in Peril -A briefing paper, 2016 s.24: ICJ (Uluslararası Hukukçular Komisyonu), Aralık 2015'te Türkiye'ye yaptığı ziyaretin ardından, adalet sisteminin kilit kurumlarının -yargı, savcılık ve hukuk mesleği- bütünlüklerine ve işlevlerini adil ve etkin bir şekilde yerine getirme becerilerine yönelik ciddi tehditlerle karşı karşıya kalmasından endişe duymaktadır.  Ayrıca bkz. Taha Akyol.  “Türkiye’de hâkimler var!”  Karar  (24/04/2022). Tahsin Paşa, Yıldız Hatıraları, Haz. Kudret Emiroğlu, İmge, 2008, ss. 66-67.

7 Ayrıca bkz. H. İnanıcı. “ Gündelik Sefalet Çarkı” Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek, İletişim Yayınları, 2015; Serkan Odaman ve Pınar Süral Özer. Yargıda Kalite Eksikliği ve Toplam Kalite Yönetimi Çerçevesinde Çözüm  Önerileri; Xabier Agirre, Morten Bergsmo, Simon De Smet and Carsten Stahn (editors) Quality Control in Criminal Investigation 2020 Torkel Opsahl Academic EPublisher Brussels. CEPEJ. Measuring the quality of justice, 7/12/2016.

8 Council of Europe European Commission for the efficiency of justice (CEPEJ) çalışmaları kaynak olacak niteliktedir. Ayrıca bkz. Performance indicators and evaluation for judges and courts  by Dr. Pim Albers Special advisor of the CEPEJ

9 Adli yardım kurumlarında uzmanlaşmanın teşvik edilmesi Bkz. Türkiye’de Adli Yardım Hizmetlerinin Güçlendirilmesi Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi Stratejik Plan ve Eylem Planı; Council of Europe. Handbook on European law relating to access to justice, 2016.

10 Ayrıca bkz. D. H. Aydın. “Kadınların Adalete Erişimi” Ankara Barosu Dergisi, 2015/4; Türkiye’de Adli Yardım Hizmetlerinin Güçlendirilmesi  Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi Stratejik Plan ve Eylem Planı-2018.

18 Mart 1963 tarihli kararı ile ABD Yüksek Mahkemesi Anayasa’nın değişik 6. maddesine göre, devlet ceza davalarında sanıklara avukat temin etmekle yükümlüdür. Bkz. Gideon v.Wainwright 372 U.S. 325(1963). Jonathan Rapping. Gideon’s  Promise:A Public Defender Movement to Transform Criminal Justice, 2020. Ahmet Taşgetiren “Silahların eşitliği” Karar (3/09/2023): “Dışardan gelecek yatırımcılar ‘Ekonomide atılan rasyonel adımlar tamam ama ya hukuk sisteminize güven sorunu nasıl halledilecek?’ diye sorarlar”.

11 Council of Europe. The Efficiency and the effectiveness of legal aid schemes in the areas of civil and administrative law guidelines adopted by the Committee of Ministers of the Council of Europe on 31 March 2021 and explanatory memorandum.

United Nations Office on Drugs and Crime.  Handbook on Ensuring Quality of Legal Aid Services in Criminal Justice Processes- Practical Guidance and Promising Practices, Viyana, 2019. Dezavantajlı Grupların Adalete Erişimi temalı Uluslararası Adalete Erişim Konferansı (22-23 Ekim 2022), Ankara. S. K. Berk. Türkiye’de “adalete erişim” göstergeler ve öneriler, TESEV, 2012.  KONDA İnsan Hakları Derneği. Hapishaneler ve Mahpuslar Algı Araştırması, Ekim 2021: “Toplumun genelinde adalet sistemine karşı oluşan güvensizliğin en önemli sebeplerinden biri de Türkiye’de insanların haksız yere hapishaneye konulduğu fikri. Toplumun % 72’si insanların haksız yere hapishaneye girdiğini düşünüyor. Daha önce bir yakını tutuklanmış olanların %80’i Türkiye’de insanların haksız yere hapishaneye konulduğu düşünüyor. Yakını tutuklanmayanların arasında ise bu oran %70 dir”.  

12 Ayrıca bkz.Talat Kırış. “Hukukta Malpraktis”, T24 (19/01/2022); Taha Akyol. “Türkiye’de hâkimler var!”  Karar (24/04/2022). Brian M. Barry. How Judges Judge- Adli Karar Vermeye İlişkin Ampirik İçgörüler 1. Baskı, Routledge, 2020. Ayrıca bkz. What Makes A Good Judge? YouTube

13   Bkz. J. Rawls. Bir Adalet Teorisi ,(Çev. V.Ahsen Coşar), Phoenix, 2017.

14  Bkz. M.T. Yücel. Adalet Psikolojisi, 2023.

15 M.T. Yücel. Hukuk Felsefesi, 2023.

16 Z. Arslan. Adil Yargılanma Güvencesi Olarak Silahların Eşitliği İlkesi, 2022. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Bireysel Başvuru İstatistikleri 23/09/2012- 31/12/2022). Bu sayılara  bireysel başvuruda bulunmayan davalara özgü ihlale ilişkin sayı(!?) karanlıkta kalmaktadır.

17 Rıza Türmen. “Adil yargılanma hakkı: Osman Kavala davası” T 24 (22/02/2023).

18 Anayasa Yargısı Araştırmalar Merkezi. Suç İsnadına İlişkin Yargılamalarda Silahların Eşitliği İlkesi (Karar Özetleri) Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Hak ve Güvencelere İlişkin El Kitapları Serisi-1, Ed.A. Yıldırım ve Z Gayretli, 2022. Z. Arslan. Adil Yargılanma Güvencesi Olarak Silahların Eşitliği İlkesi, Sempozyum açış konuşması, Ankara, 10-11/01/ 2022.

19 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin SAVCILIĞIN CEZA ADALET SİSTEMİ İÇİNDEKİ ROLÜNE DAİR  (2000) 19  sayılı Tavsiye Kararı; Veri bazında izleme için bkz. Handbook On Court Dashboards European Commission for the Efficiency of Justice  Document adopted by the CEPEJ (June 2021).Ayrıca bkz. H. Şeker. Medeni Hak ve Yükümlülüklere İlişkin Davalarda Süreç Adaleti, Beta, 2018, ss.235-271.

20 Bkz. Mehmet Y. Yılmaz “Üniversite değil, diploma işletmesi”  T24 (31/03/2022).

21 Avrupa Konseyi. Türkiye’de Kadınların Adalete ve Adli Yardıma Erişimine İlişkin Engelleri Anlamak , Kasım 2022: Beş temel bulgu için bkz. ss.67-69.

22 H. Şeker. Esbab-ı Mucibe’den-Retoriğe: Hukukta Gerekçe, Beta, 2010.

23 Usul adaletinin nelere odaklanması-tüketiciler açısından- araştırma ile saptanması gerekirken, bu türden bir araştırmaya şimdiye dek tanık olunmamıştır. Kuşkusuz kolluktan başlayarak cezaevini de içeren CAS sürecinde adil ve gayri adil tretman olup olmadığı ve bu tretmanın kişiler üzerindeki etkisinin saptanması gereklidir. Yale Üniversitesi Prof. Tom R. Tyler’ın yaptığı araştırma türünden böyle bir araştırmaya ülkemizde tanık olunmamıştır Why procedural justice matters: Tom R. Tyler youtube. Rıza Türmen, Bir AİHM Yargıcının Not Defteri, 2022. “Norveç Polisi 1 yılda sadece iki kurşun sıktı” Milliyet (10/07/2015) s.4                    

24 Adalet akademisinde eğitimin kalitesi üzerine şimdiye kadar  yapılmış bir anket var mıdır? İngiltere eğitim kolejinde yapılan bir ankette (2020)  sonuç değerlendirmede %83’ü eğitimi tatminkar, % 14’ü daha iyi olabilir, % 3’de hiç tatmin olmamış görmüşlerdir.  Eğitim programı içinde “gerekçeli karar yazılımı” ; “en iyi uygulamaların paylaşılması” gibi konulara ağırlık verilmesi yeğlenmelidir. Ayrıca hakimler ve savcılar içinde hizmet-içi eğitim programlarında sorunlu alanlara ağırlık verilmesi söz konusu olmaktadır. M.Y.Yılmaz   “Adil yargılama yapılabileceğine niye inanamıyoruz?” T24 (12/12/2022). Ahmet Taşgetiren  “Hukuksuzluklar karşısında nerde duruyoruz?” Karar (10/06/2022).Ayrıca bkz. M.T.Yücel.  Hukuk Eğitimi Üzerine Sosyo-Juridik Bir İnceleme-Yeni Ufuklar -Adalet Bakanlığı- Sempozyum.

25 M.T. Yücel. Yeni Türk Ceza Siyaseti, İmge, 2011.

26 Ülkede adil yargılanma hakkının gereği olan “çapraz sorgulama” bilincinin yer etmesinde Prof. Dr. Feridun Yenisey’in önemli katkısı olmuştur.

27 M.T. Yücel. Ceza Adaletinde   Adli Hata Bilinci (!) HukukHaber

28 Çetin Yetkin. Adalet Hiç Var Olmadı-Adalet Kavramı Üzerine Kötümser Bir Deneme, Kilit Yayınevi, 2015. M.T. Yücel. Hukuk Felsefesi, 2023; M.T.Yücel. Hukuk Sosyolojisi, 2023. A. Beki “İdam isteyenlere bakın siz!” Karar  (1/08/2023). N. Doğru “Bir ülkede adaletin gücü yoksa, gücün adaleti devreye girer.” Sözcü (19/12/2022). R. Arıtürk. Fakülteden Adliyeye Yargının Yeniden Yapılandırılması, Seçkin, 2021.