YENİ ADLİ YILDA ÜLKEMİZDEN YARGI MANZARALARI

Abone Ol

Ülkemizde yeni adli yılı karşıladığımız bugünlerde hukuk ve adalet kavramlarının gün geçtikçe içi boşaltılırken, hukuk fakültelerinin sayısı her sene artırılırken ve buna bağlı olarak çocuk hakim ve savcılar birinci sınıf hakim olurken ve avukat sayısı da kontrol edilemez şekilde artırılırken memleketin her bir köşesinden farklı farklı uygulama ve kararlar ülkenin gündemine oturuyor.

Tüm bunlar olurken; avukatlığın bu ülke için ne kadar zor ama bir o kadar değerli ve anlamlı olduğu ve avukatların aslında bu ülke geleceğinin teminatı olarak kalacağını bir kez daha anlamış oluyoruz.

Bu ülkede sosyal medya artık bir ihbar mekanizması ve kamuoyu oluşturma aracı olurken; hakkını hukukunu savunamayacağına inanan milyonlar sesini duyurmak için sosyal medyayı kullanmak zorunda bırakılıyorlar. Düşünün bir vatandaş, bu ülkenin polisine, savcısına hatta hakimine güvenmiyor, inanmıyor ve iki satır ileti ile kendi derdine derman arama peşinde koşuyor. Evet, inanması güç ama artık bu coğrafyada adalet ve hakkaniyet twitterda paylaşım sayısı ile instagramda beğeni sayısı ile ölçülüyor. Hele bir ana habere çıktıysanız hemen davanız açılır, idareciler peşinize düşer ve halinizi hatırınızı sorar ama hiçbir şey yapmadan oldukları yerde dururlar. Bu ülkede aile hakimleri alkol dahi kullanmayan, cep telefonu olmayan kişi aleyhine koruma tedbirleri uygularken, defalarca şikayet edilmiş, belgeli tehditleri, yaralama vukuatları olanları görmez, duymaz ve hiçbir işlem yapmazlar.

Bu ülkede tahliye olan avukatlar heyetler değiştirilerek hemen ertesi gün tekrar tutuklanırlar, sadece kitap yazdığı için yazarlar tutuklanıp aylarca iddianame beklerler, muhtarın dahi bildiği olayı haber yaptığı için bu ülkede gazeteciler devlet sırlarını ifşa etmekten tutuklanırlar, çok değil 10 sene önce bu ülkenin rektörleri, askerleri, yazarları hemen aynı sebepten cezaevine atıldılar, tutuklandılar, öldürüldüler, ölüme terk edildiler. Kaçma şüphesi onlar için vardır, delil karartma şüphesi onlar için vardır ancak istismar sanıkları, defalarca öldürmeye yeltenmiş kişilerin kaçma şüphesi olmadığından bu kişilere adli kontrol tedbiri dahi uygulanmaz. Evet bu ülkede, kadın cinayetleri politiktir çünkü yetkililer ve sorumlular sorumluluklarını yerine getirmezler.

Bu ülkede; sosyal medya üzerinden bir bakanın bir milletvekilinin yakınlarına hakaret,tehdit ya da herhangi bir laf edildiğinde o kişi için devletin tüm mekanizmaları harekete geçer, inanılmaz kısa sürede şüpheli bulunur ve tutuklanır ama Atatürk’e sürekli ve organize şekilde küfreden,hakaret eden ve toplumu kamplaştırmayı amaçlayan kişilere konu geldiğinde o savcıların hep bir işleri vardır, duymazlar, görmezler veya o kişiler bir türlü tespit edilemez.

Bu ülkede eşitlik Anayasa’da yazar ama öyle herkese aynı şekilde uygulanmaz. Tüm şüpheler üzerindeyken, bir zanlı salıverilir hem de kaçma şüphesi yoktur diye hem de 1000 dosyada sadece birinde karşılaşacağınız şekilde itiraz üzerine ama sadece 10 gün önce kurumumuzda yer almayacaktır açıklaması yapan jandarma; aynı kişi hakkında haber yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunur. Devlet, görevlisine sahip çıkarken; mağdur olan, intihar edip hayatına son veren gencecik insana kimse sahip çıkmaz, çıkamaz. Evet, bu ülkede adalet mülkün temelidir de; tecrübesiz ve liyakatla gelmemiş hakim ve savcılar kürsüdedir, sonra da onlardan adalet beklemek beyhude bir çabadır aslında.

Bu ülkede; savunmayı susturamadıkları, dizginleyemedikleri ve en önemlisi sindiremedikleri için gece gündüz çalışıp alelacele bir yasa geçirirler meclisten. Herkes bu avukatlar neden yürüyor, yürürseniz ne olacak, gidin görüşün işte niye konuşmuyorsunuz diye o yasayı o şekilde geçirenlere değil de o şekilde geçmesin diyen baro başkanlarına, avukatlara kızar. Vatandaşların aman ne olacak dedikleri o yasanın ne anlama geldiğini; işçi, işten atıldığında; memur khk listesinde kendini gördüğünde; ihaleyi alan, sebepsiz ve gerekçesiz ihale feshedildiğinde; üniversite mezunu referansı olmadığı için işe giremediğinde anlayacaktır ancak maalesef artık çok geç olmuştur ve en önemlisi mağduriyetlerin önüne geçilemeyecektir.

Evet bu ülkenin her vatandaşı çok önemli ve her şeyin en iyisini hak ediyor; ama unutulmamalıdır ki bir ülkede yargı bağımsızlığı, temel hak ve hürriyetlerin teminatı yoksa, adalet ve hak kavramları zayıflatılmış; insan hakları ihlalleri sıradanlaşmışsa o ülkenin ne ekonomisi düzelir ne ülke barışı sağlanır. Bu ülkenin gerçek bir hukuk devleti olması, sadece kanun yapmakla, kanuna güzel ve ağdalı cümleler yazmakla maalesef olmuyor; en üstten en alta kadar eşit, adil ve demokratik bir sisteme ve yargı sistemine geçilmesi ile gerçekleşiyor. Siirt ile Edirne’de aynı olaya aynı kararların verileceğine bu ülkenin her bir yurttaşının inanması ile; Van’daki hakimle İzmir’deki savcının aynı haklara ve şartlara sahip olması ile; yargının tam bağımsız ve tarafsız olması ile; kişilere ya da ideolojilere göre değil kanuna ve hukuka göre kararlar verilmesi ile; avukatların herkes için ve her zaman var olması gerektiğinin ve yargının tam da ortasında bir gerçeklik olduğunun kabul edilmesi ile gerçek bir hukuk devleti olunuyor. Bugün geç mi? Hayır değil çünkü umut hep var; bu ülke için bu ulus için. Yeni adli yıl kutlu! olsun.