MAKALE

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA MARKA HUKUKUNDA İTİBAR KAYBI TAZMİNATI

Abone Ol

MARKANIN İTİBARI

Markanın itibarı ile kastedilen, markanın uzun yıllar boyunca müşterileri üzerinde bıraktığı olumlu intibah, markanın piyasadaki saygınlığıdır. Diğer bir anlatımla “markanın itibarı”, markanın üzerinde yer aldığı eşya ve hizmetlerin kalite ve standardı konusunda yarattığı saygınlığı ifade eder. Aşağıda açıklayacağımız üzere markanın zikredilen şekilde bir itibarının bulunmaması durumunda markaya tecavüz durumlarında itibar kaybı tazminatından söz edilemeyecektir.

Hukukumuzda markaya tecavüz edilmesi durumlarında marka hakkı sahibinin mütecavizden talep edilebileceği üç zarar çeşidi öngörülmüştür: Maddi tazminat, manevi tazminat ve itibar kaybı tazminatı. Bu yazımızda marka hukukundan kaynaklanan itibar kaybı tazminatının diğer tazminatlar arasındaki ayırt edici özelliklerinden ve itibar kaybı tazminatının talep edilebilmesi için gerekli olan şartlardan bahsedilecektir.

İTİBAR KAYBI TAZMİNATI KAVRAMI 

İtibar kaybı tazminatı 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 150. maddesinin 2. Fıkrasında düzenlenmiş olup maddeye göre:

Tazminat  

MADDE 150- (1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri isleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.

(2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.  

(3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış̧ olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.  

Yukarıda alıntıladığımız 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 150. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “…ayrıca tazminat istenebilir…” ifadesinden de anlaşılacağı üzere itibar kaybı tazminatın diğer maddi ve/veya manevi tazminatın ikamesi olarak değil onların yanında mütecavizden talep edilebilecek bir üçüncü tazminat türüdür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/2478 K. 2019/1345 Sayılı kararında da ifade edildiği üzere:

“Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ( 556 sayılı KHK) ile markaya tecavüz hâlinde oluşan zararın tazminine yönelik üç çeşit tazminat davası öngörülmüştür. Bunlar maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatıdır."

Mezkûr yüksek mahkeme kararında da içtihat edildiği üzere itibar kaybı tazminatı, marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda mütecavizden talep edilebilecek maddi ve manevi tazminat dışında bir üçüncü tazminat türüdür.

İTİBAR KAYBI TAZMİNATININ AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİ

Genel hükümler çerçevesinde haksız fiil sorumluluğu için öngörülen diğer tazminatların istenebilme şartlarından farklı olarak itibar kaybı tazminatı, ancak tanınmış markalar için söz konusu olabilecektir. Zira markanın itibar kazanması marka sahibinin uzun yıllar emek sarf etmesi sonucu meydana geleceğinden; marka üzerinde bir emeğin sonucunda elde edilmiş bir tanınmışlık ve rağbet söz konusu olmadığı durumlarda itibar kaybı tazminatından söz edilemeyecektir. Bu hususta ispat yükü marka sahibinin üzerinde olup markanın itibarının zedelendiğini iddia eden taraf ayrıca markanın piyasada tanınmış ve itibarlı bir marka olduğu vakıasını da ispat yükü altındadır. Markanın tanınmış olduğu vakıasının ispat edilmesinden sonra mahkemece SMK 150/2. Fıkrasında yer alan tecavüz fiillerinin varlığı araştırılacaktır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/405 K. 2022/2070 Sayılı kararında da bu ispat yüküne değinilmiştir:

“Anılan hüküm uyarınca itibar tazminatına hüküm olunabilmesi için her şeyden önce davacıya ait markanın ya tanınmış marka niteliğinde olduğu ya da bu marka altında kaliteli ve prestijli ürünler üretildiği ya da hizmet sağlandığının ispatı gerekir.”

Mamafih, itibar kaybı tazminatından söz edebilmemiz için markanın yıllar içerisinde tüketiciler üzerinde oluşturduğu saygınlık ve güvenin, kanunda öngörülen marka hakkına tecavüz teşkil eden fiiller ile zarar görmüş olması gereklidir. SMK 150/2. maddesindeki tecavüz fiilleri tahdidi olmayıp aşağıda bu fiillerin niteliği ile ilgili ayrıca açıklama yapılacaktır.

İTİBAR KAYBI TAZMİNATININ HUKUKİ NİTELİĞİ

İtibar Kaybı Tazminatı- Manevi Tazminat İlişkisi 

Marka hakkı sahibinin (markanın değil) ticari itibarı bu kişinin piyasada kazandığı imaj ve güvenden teşekkül eden manevi ticari varlığı olup bunda meydana gelen kayıp ve zararlar manevi tazminat davasının konusunu oluşturur. Başka bir deyişle marka itibarına verilecek zarar neticesinde uğranılacak ticari itibar kaybı manevi tazminata gerekçe oluşturabilecektir. İtibar kaybı tazminatı ise doğrudan markanın itibarını korumaktadır. Bir başka deyişle kanunda itibar kaybı tazminatının doğması için gerekli olan hukuki şartların düzenlendiği hükümler marka hakkına konu olan ürün yahut hizmet ile markanın sınai varlığının itibarı arasındaki ilişkiye tatbik edilirken; marka hukukundan kaynaklanan manevi tazminatın doğması için gerekli olan şartları düzenleyen hükümler ise marka hakkına konu olan ürün ile marka sahibinin ticari varlığı arasındaki ilişkiye tatbik edilecektir. Bu noktada hukuki ihtilaflarda manevi tazminat ve itibar kaybı tazminatı ayrımı yapılırken değerlenedirilmesi gereken husus manevi zarara uğrayan mefhumun ticari varlık mı yoksa markanın bizatihi kendi varlığı mı olduğu hususudur. Bununla birlikte yüksek mahkeme kararlarında bu ayrım zaman zaman iç içe geçebilmekte; bazı yargıtay kararlarında itibar kaybı tazminatının manevi yönünden bahsedilmektedir. Kanaatimizce bu durum itibar kaybı tazminatının diğer tazminat türlerinden ayrı bir tazminat türü olduğu kabulüne helal getirmemektedir.

Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi, E. 2020/1359 K. 2022/1482 Sayılı kararında manevi tazminatın ticari işletmenin itibarı ile itibar kaybı tazminatının ise doğrudan markanın itibarı ile ilintili olduğuna karar vermiştir:

"Zira itibar tazminatı tüzel kişi işletmeden ziyade doğrudan markanın itibarına yönelik meydana gelen zararın giderilmesi amacını gütmektedir. Davacı manevi tazminatta da talep etmiştir. Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibinin manevi tazminat talep edebileceği belirtilmiştir. Mütecavizin kusurlu olması şartıyla, markası ile işletmesinin ticari hayattaki imajının ve kendisine duyulan güvenin sarsılması sebebiyle, marka sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir"

Yukarıda alıntıladığımız Yargıtay kararında da arz ve izah edildiği üzere markasının itibarı zedelenen marka hakkı sahibi; ticari piyasadaki yahut kişisel varlığındaki manevi bütünlüğünde zarar meydana gelmesi durumunda ayrıca manevi tazminat da talep edebilecektir.

- Yargıtayın Uygulaması

Yargıtayın günümüzde sahip olduğu görüşe göre itibar tazminatının hem maddi hem manevi yönü bulunmaktadır. Zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2015/8175 K. 2016/5114 Sayılı Yargıtay kararında,  

“Markanın itibarı kavramı marka ile ifade edilen imajı içermektedir. Zira imaj ve güven oluşturmanın bir maliyeti vardır. İtibar zararı ise inşa edilen veya edilmekte olan imajın zedelenmesi sebebiyle oluşan zarardır. İtibar tazminatı belirlenirken, bir taraftan imajın inşası için gerçekleştirilen giderlerden hareket ederek zararın giderilmesi için yapılması gereken (reklam kampanyası gibi) giderleri dikkate almalı, diğer taraftan da itibar kaybının manevi yönü göz önünde tutulmalıdır” 

şeklindeki karıyla itibar kaybı tazminatının kendi içinde hem maddi hem de manevi unsurları olduğunu vurgulamıştır. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/405 K. 2022/2070 T. Sayılı güncel kararında itibar kaybı sebebiyle ayrıca marka hakkı sahibi üzerinde de zarar meydana gelebileceği bunun itibar kaybı tazminatından ayrık olarak maddi tazminat konusu olduğu vurgulanmıştır. Mezkûr yüksek mahkeme kararına göre:

“Esasen itibar tazminatı manevi bir tazminat değil, taklit ve kötü üretim veya pazarlama nedeniyle sınai mülkiyet hakkının değerini yitirmesi nedeniyle uzun vadede ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı maddi tazminat çeşididir. İtibar kaybına uğrayan hak sahibi değil, bizzat sınai mülkiyetin kendisidir. Hak sahibi bu itibar (değer) kaybı nedeniyle maddi zarara uğrayan kişidir."

İTİBAR KAYBI TAZMİNATI İÇİN GEREKLİ OLAN ŞARTLAR

6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 

Tazminat  

MADDE 150- (1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.  

(2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.  

(3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.  

İkinci kere alıntıladığımız mezkûr kanun maddesine göre itibar kaybı tazminatının oluşabilmesi için genel hükümlere göre haksız fiil sebebiyle talep edilecek tazminat şartlarının kümülatif olarak bir arada bulunması gerekmektedir. Bununla beraber bu şartların muhteviyatında marka hukukuna ilişkin özellik arz eden bazı durumlar bulunmaktadır. Aşağıda mütecavizden itibar kaybı tazminatı istenebilmesi için gerekli olan şartlar Marka Hukuku açısından özellik arz eden durumları ile birlikte incelenecektir.

1. FİİL  

İtibar kaybı tazminatına hükmedilebilmesi için gerekli olan ilk şart bir kişinin iradi fiilinin varlığıdır. İtibar sahibi bir marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin neler olduğu SMK m.150/2 de sayılmıştır. SMK m.150/2 maddesinde markanın itibarına zarar verici nitelikteki fiillere yer verilmesi ile markaya karşı gerçekleştirilen her fiilin marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Bu minvalde mezkûr kanun maddesinde marka hakkına konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından “kötü şekilde kullanılması” veya “üretilmesi”, “bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi” yahut “uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi” durumunda markanın itibarı zarara uğrarsa tazminat istenebileceğini düzenlemiştir. Maddede sayılan filler tahdidi olmayıp somut olayın özelliklerine göre markanın itibarının zedelenip zedelendirmediği de göz önünde bulundurularak kıyas yoluyla fiillerin kapsamı genişletilebilecektir. Örneğin markayı SMK’nın 7. maddesinde belirtilen şekilde kullanmak yahut lisans yoluyla verilen hakları izinsiz genişletmek gibi fiiller “kötü şekilde kullanma” fiilini karşılayabileceği gibi taklit edilen markayı taşımak “üretme” fiilini karşılayabilecektir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2015/8175 K. 2016/5114 Sayılı Kararında:

“Mahkemece davalı tarafından daha küçük bir alanda fuar hizmeti verilip verilmediği, gerçekten böyle bir alanda fuar hizmeti verilmişse, bu hizmet verilirken davacı markasının kullanılması nedeniyle davacı markasının sahip olduğu imaj ve güvenin ne şekilde zarar göreceği ve davacının bu itibarın yeniden tesisi için ikame faaliyetlerde ve harcamalarda bulunması gerekip gerekmediği hususlarının tartışılmaması nedeniyle mahkeme kararının 556 sayılı KHK'nın 68'inci maddesi uyarınca itibar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı”

şeklinde vermiş olduğu kararda davalının davacıya ait markayı “küçük bir alanda fuar hizmeti verirken kullanması” fiilinin davacının markasının itibarını zedeleyip zedelemediğinin araştırılması gerektiği içtihat etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/405 K. 2022/2070 Sayılı kararında da tecavüz fiillerinin çerçevesi ile ilgili içtihatta bulunulmuştur:

“Öte yandan mütecavüzün, davacı markasına tezat şekilde taklit markalı malı kötü ve kalitesiz şekilde üretmesi, ambalajının itibar sarsıcı nitelikte olması ya da başka şekilde malları markanın prestijine uygun olmayan ortamlarda ve şekillerde pazarlanması ya da hizmetin kötü şekilde sunulması gerekir.”

2. HUKUKA AYKIRILIK 

İtibar tazminatına sebebiyet veren tecavüz fiillerinin gerçekleştirilmesi sırasında hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı haksız fiil hükümlerine göre tespit edilecektir. Bu minvalde hukuka uygunluk sebebi olarak marka hakkı sahibinin zararın meydana gelmesi hususuna rıza göstermesi olabilir. İtibar tazminatına sebebiyet veren fiillerden önce gösterilen rıza, fiili hukuka aykırı olmaktan çıkaracağından bu ihtimalde tecavüz fiilinden söz edilemeyecek; sonradan gösterilen rıza durumunda ise tazminattan feragat etme neticesini ortaya çıkaracaktır.(EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, syf 630) Bununla birlikte marka hakkı sahibinin, markasına karşı gerçekleştirilen fiilleri bilmesine rağmen bu fiilleri önlemek amacıyla  makul bir sürede savunma önlemlerini almaması halinde marka hakkı sahibi zararı müterafik kusuru ile arttırdığı kabul edilecektir.  (TEKİNALP, Ünal: “İtibar Tazminatı ve Bazı Sorunlar”, Prof. Dr. Selâhattin Sulhi Tekinay’ın Hatırasına Armağan, İstanbul 1999, syf 595)

3. ZARAR 

Markanın itibar kaybı neticesinde tazminata hükmedilebilmesi için markanın yalnızca tecavüze uğramış olması yeterli değildir. İtibar tazminatı hakkının kazanılabilmesi için itibardaki kaybın somut olarak ne olduğu, bu kaybın nasıl gerçekleştiği ve bu kaybın nasıl giderilebileceği hususlarının da ortaya konulması beklenmektedir. Kanun bu hususu ispat yükünü itibar tazminatı talep eden marka hakkı sahibine yüklemiştir.  (ORUÇ, Murat: Haksız Rekabette Maddi Tazminat Davası 2009 Baskı, syf:187) Bu hususta ayrıt edilmesi gereken bir başka husus ise markanın itibarının zarara uğraması sebebiyle tazminat talep edebilmek için ayrıca bir de marka hakkı sahibinin itibarının zarar göremesi şart değildir. Başka bir deyişle marka hakkına karşı gerçekleştirilen haksız fiil sebebiyle meydana gelen zarar araştırılırken yalnızca markanın itibarında meydana gelen zarar araştırılacak; marka hakkı sahibinin herhangi bir zararı olup olmadığı inceleme konusu yapılmayacaktır. Yukarıda da arz ve izah ettiğimiz üzre markaya konu ürün veya hizmete karşı gerçekleştirilen fiiller neticesinde marka hakkı sahibinin de ayrıca bir zararı varsa ayrıca maddi ve manevi tazminat taleplerinin konusu olabilecektir. İşte bu noktada manevi tazminat ile itibar kaybı tazminatına sebebiyet veren hukuki vakıalar tasnif konusu yapılacaktır.(AYTUĞAR Bilge, KÜÇÜK Sultan;  6769 Sayılı Sınai̇ Mülki̇yet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İtibar Kaybı Tazminatı, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, syf:117)

İtibar kaybı tazminatı, maddi ve manevi tazminat ile birlikte istenilebilse de bu markanın itibar kaybının her durumda marka hakkı sahibinin ticari itibarında kayba neden olduğu anlamına gelmeyecektir. Markanın itibar kaybının aynı zamanda manevi zarara neden olması, özellikle marka ile sahibi arasındaki bağın kuvvetli olması durumunda ileri sürülebilecektir.

4. UYGUN İLLİYET BAĞI 

Genel hükümlerde öngörülen illiyet bağı şartı itibar kaybı tazminatında da geçerilidir. Böyle bir bağ kurulamıyorsa sorumluluk oluşmaz. Marka hakkına karşı gerçekleştirilen haksız fiil, birbirinden bağımsız kişiler tarafından islenmişse, filli gerçekleştirenlerden her biri kendisinin neden olduğu zarardan tamamen sorumlu olacaktır. (AYTUĞAR Bilge, KÜÇÜK Sultan;  6769 Sayılı Sınai̇ Mülki̇yet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İtibar Kaybı Tazminatı, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, syf.118) Marka hakkına saldırı niteliğinde olan fiiller, bir ihlal zinciri oluşturuyorsa bu zincir içinde bulunan kişiler, tek bir zarar oluşmadığından her biri oluşan zarardan kusurları oranında sorumlu olacaktır.   

5. KUSUR 

İtibar tazminatının istenebilmesi için gerçekleşmesi gereken fiiller kanunda sayıldığı için bu fiillerin ancak kasten işlenebileceği akıllara gelse de itibar kaybı tazminatının şartı olan kusurun ihmale dayandırılması da mümkündür. Başka bir deyişle mütecavizden hukuka aykırı sonuçtan mümkün olduğu ölçüde kaçınması beklenen hallerde ihmale dayalı sorumluluktan söz edilecektir. Örneğin Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir sıfatını haiz bir kişinin daha fazla özen ve basiretli davranması gerekecektir aksi halde tazminat sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Bu minvalde küçük perakendecilere kıyasla ithalatçılar veya büyük perakende zincirleri daha sıkı ve daha kapsamlı dikkat ve özen yükümlülüklerine sahip kabul edilecektir Örneğin, orijinal mallar marka hakkı sahibi tarafından organize edilen ve lisanslanan dağıtım kanalları dışından tedarik edildiğinde alıcılar, tükenme ilkesinin gerçekleştiğinden emin olmalıdır; aksi halde kusurlu kabul edilirler. Buna karşılık lisans sözleşmesindeki kısıtlar ihlal edilerek üretilen, satılan veya sunulan ürünleri gerçek lisans hakkı sahibinden ekonomik amaçlarla temin eden kişinin, ihlal acık değilse, markanın itibarında ortaya çıkan kayıptan genellikle sorumlu tutulamayacağı kabul edilebilir. (AYTUĞAR Bilge, KÜÇÜK Sultan;  6769 Sayılı Sınai̇ Mülki̇yet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İti̇bar Kaybı Tazmi̇natı, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, syf:118)

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

İtibar kaybı tazminatında görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre değil bu hususta özel düzenleme içeren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre belirlenecektir. Mezkûr kanunun 156. maddesinde “(Değişik:22/7/2020-7251/61 md.) Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilerek görevli mahkemenin Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu hüküm altına alınmıştır. Marka hakkı sahibinin üçüncü kişilere karşı açacağı itibar kaybı tazminatı davasında yetkili mahkeme SMK 156/3. Fıkrasında düzenlenmiş olup maddeye göre yetkili mahkeme davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.(SMK. 156/3)

Davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde  yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. (SMK. 156/4)

ZAMANAŞIMI

6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 157.maddesinde yer alan atıf gereği itibar kaybı tazminatlarında zamanaşımı süresi genel hükümlere göre belirlenecektir. Buna göre 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiillere uygulanan zamanaşımı süresi itibar kaybı tazminatının talep edildiği davalarda uygulama alanı bulacaktır. Son halde itibar kaybı tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.(TBK.72) Ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü durumlarda ise itibar kaybı tazminatı istemine daha uzun zamanaşımını öngeren ceza zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. (SMK. 157)

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Mamafih, itibar kaybı tazminatının dava edilebilmesi için dava konusu markanın tanınmış, piyasada rağbet gören ve tüketici nezdinde saygınlığı olan bir marka olması gerekmektedir. Bu minvalde Marka Sicili’ne tescil edilmiş bütün markalar için itibar kaybı tazminatını dava edilemeyecektir. Markanın tanınmışlığı hususunda ispat yükü marka hakkı sahibinin üzerindedir.

Markanın sınai varlığının itibarının zarar görmesi durumunda itibar kaybı tazminatı dava edilebilecekken markanın itibarının zedelenmesi sebebiyle marka hakkı sahibinin ticari yahut kişisel varlığı üzerinde başka zararlar meydana gelmişse bu zararlar da maddi veya manevi tazminat adı altında mütecavizden ayrıca talep edilebilecektir.  İtibar kaybı tazminatı markanın bizatihi kendi varlığından kaynaklanmakta; hak sahibinin maddi yahut manevi bütünlüğü ile bir ilişiği bulunmamaktadır. Başka bir deyişle ticari varlığın itibarının zedelenmesi manevi zararın konusu; sinai mülkiyetin konusu olan markanın itibarının zedelenmesi ise itibar kaybı tazminatının konusudur.

Marka hakkına konu ürün veya hizmetlerin tecavüz eden tarafından “kötü şekilde kullanılması” veya “üretilmesi”, “bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi” yahut “uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi” ile ortaya çıkan zararın da marka hakkı sahibi tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Kanun maddesinde sayılan fiiller tahdidi olmayıp kıyas yolu ile ispat kuralları çerçevesinde çoğaltılabilecektir.

 

Av. Haldun KİBAR

 

KAYNAK

AYTUĞAR Bilge ve KÜÇÜK Sultan: 6769 Sayili Sinai̇ Mülki̇yet Kanunu’na Göre Marka Hakkina Tecavüzden Doğan İti̇bar Kaybi Tazmi̇nati İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020

ARKAN, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2019.

AYDIN, Fatih: “Sınai Mülkiyet Kanunu ve Yargıtay Uygulamasında Marka Hukukunda Tazminat”, TBB Dergisi, 2017 (133), s. 517-575.

AYHAN, Rıza/ÇAĞLAR, Hayrettin/ÖZDAMAR, Mehmet: Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, B. 12, Ankara 2019.