MAKALE

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA MAL PAYLAŞIMI DAVALARI

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA MAL PAYLAŞIMI DAVALARI
Abone Ol

743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yasal mal rejimi olarak "Mal Ayrılığı" benimsenmiş olmasına rağmen, özellikle çalışmayan eşin boşanma durumunda ciddi mağduriyet yaşadığı ve bunun kadın-erkek eşitliği ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönündeki eleştiriler kamuoyunda sıkça dile getirilmiştir. Ataerkil yapının baskın olduğu bazı bölgelerde, örf ve adetlerin etkisiyle gayrimenkul, araç gibi tescilli malların genellikle erkekler adına kaydedilmesi, boşanma sonrası kadınların mülkiyet hakkı açısından dezavantajlı konuma düşmesine neden olmuştur.

Bu sorunların önüne geçmek amacıyla 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, eşlerin mal varlığını ve kazançlarını düzenleyen yeni bir sistem getirmiştir. “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” adıyla anılan bu sistemde, edinilmiş mallar ve kişisel mallar ayrımına gidilerek tarafların evlilik süresince elde ettiği varlıkların paylaşımı daha adil hale getirilmiştir. Böylece kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi ve boşanma sonrası mağduriyetlerinin önlenmesi amaçlanmıştır. Ancak, mal gruplarının ayrımı ve tasfiye süreci uygulamada yeni tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 4721 sayılı yasası kapsamında, eşler arasındaki mal rejimi ve bu rejimin tasfiyesi, boşanma süreçlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay'ın son yıllarda verdiği kararlar, mal paylaşımı konusundaki uygulamaların şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Makalemizde, Yargıtay'ın güncel içtihatları ışığında mal paylaşımına dair önemli noktalar ele alınacaktır.

Mal Rejiminin Sona Ermesi ve Alacakların Devri

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 4 Haziran 2024 tarihli 2023/8218 E. 2024/3549 K. Sayılı kararına göre, mal rejiminin sona ermesinden sonra, bu rejimden kaynaklanan alacakların devredilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu karar, mal rejimi tasfiyesi sonrasında tarafların alacak haklarını üçüncü kişilere devretme imkânını tanımaktadır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 27 Haziran 2024, 2023/3670 E. 2024/4927 K. tarihli kararında, mal rejimi tasfiyesine ilişkin taleplerin niteliği gereği hem başvurunun esastan reddine hem de kararın kaldırılmasına aynı anda hükmedilemeyeceği vurgulanmıştır. Bu karar, tasfiye süreçlerinde usul kurallarının titizlikle uygulanması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Bunun yanı sıra, 21 Mart 2024 tarihli 2024/1758E. 2024/2022 K. sayılı bir başka Yargıtay kararında, karşı dava kapsamında ileri sürülen katılma alacağı taleplerinde, takas defi ileri sürülmese dahi kanun gereği takas işleminin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu karar, mal rejimi tasfiyesi davalarında alacakların takas edilmesi konusunda önemli bir içtihat niteliği taşımaktadır.

Genel olarak bakıldığında, Yargıtay’ın bu kararları, mal rejimi tasfiyesi ve alacakların devri konularında temel hukuki ilkeleri pekiştirmekte ve özellikle alacakların devri, takas işlemleri ile usul kurallarının titizlikle gözetilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Katılma Alacağı ve Takas

21 Mart 2024 tarihli 2024/1758E. 2024/2022 K. sayılı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararında, karşı dava olarak ileri sürülen katılma alacağı açısından, takas defi ileri sürülmese bile kanun gereği takas işleminin yapılacağı belirtilmiştir. Bu içtihat, katılma alacaklarının takas işlemlerine tabi olduğunu göstermektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21 Mart 2024 tarihli, 2024/1758 E. ve 2024/2022 K. sayılı kararında, karşı dava olarak ileri sürülen katılma alacağı açısından, takas defi ileri sürülmese dahi kanun gereği takas işleminin yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, katılma alacaklarının takas işlemlerine tabi olduğunu açıkça ortaya koyarak, bu konudaki hukuki belirsizlikleri gidermeye yönelik önemli bir içtihat niteliği taşımaktadır.

Katılma alacağı, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde, evlilik süresince edinilen mallar üzerinde sahip oldukları hakları düzenleyen bir alacak türüdür. Bu alacak türü, boşanma veya mal rejiminin sona ermesi durumunda devreye girer ve eşlerin malvarlıkları üzerindeki haklarının adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamayı amaçlar. Yargıtay'ın bu kararında, eşler arasında karşılıklı olarak ileri sürülen alacak taleplerinde takas işlemlerinin kendiliğinden uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.

Bu bağlamda, takas defi ileri sürülmese bile mahkemeler tarafından resen dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, özellikle tarafların mahkemede bu konuda açık bir talepte bulunmamış olsalar bile, hâkimin takas işlemini kendiliğinden değerlendirmesi gerektiğini göstermektedir.

Örneğin, boşanma davası sürecinde bir eşin diğer eşten katılma alacağı talebinde bulunması ve karşı tarafın da benzer bir alacak iddiası ileri sürmesi halinde, mahkeme her iki tarafın alacaklarını takas ederek net bir sonuç belirleyecektir. Böylece, tarafların birinden fazla ödeme çıkmasını önlemek ve daha adil bir tasfiye gerçekleştirmek amaçlanmaktadır.

Bu karar, aynı zamanda, katılma alacağına ilişkin davalarda hâkimlerin takas kurumunu nasıl uygulayacağı konusunda yol gösterici bir nitelik taşıdığı gibi, tarafların takas defi ileri sürmese bile mahkeme tarafından doğrudan dikkate alınmasını sağlayarak, uygulamada oluşabilecek aksaklıkları önlemektedir.

Katkı Payı Alacağından Feragat ve Artık Değere Katılma Alacağı

20 Mart 2024 tarihli 2023/5161 Esas ve 2024/1950 Karar sayılı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararına göre, katkı payı alacağından feragatin, artık değere katılma alacağı üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Bu durum, tarafların katkı payı alacağından feragat etmelerinin, artık değere katılma alacaklarını etkilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

20 Mart 2024 tarihli, 2023/5161 E. ve 2024/1950 K. sayılı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararında, katkı payı alacağından feragat edilmesinin, artık değere katılma alacağı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı hükme bağlanmıştır. Bu karar, eşlerin katkı payı alacağından feragat etmelerinin, artık değere katılma haklarını ortadan kaldırmayacağını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Katkı payı alacağı, evlilik süresince kişisel mal niteliğinde olan bir taşınmazın veya diğer bir malvarlığı unsurunun edinilmesine, diğer eşin maddi katkıda bulunması durumunda ortaya çıkan bir alacak hakkıdır. Bu alacak türü, edinilmiş mallara katılma rejiminden bağımsız olarak, eşin doğrudan yaptığı katkıya dayanmaktadır.

Öte yandan, artık değere katılma alacağı, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sırasında tarafların evlilik süresince ortaklaşa elde ettiği mallar üzerinden hesaplanan ve eşlerden birinin diğerine ödemesi gereken bedeli ifade eder.

Bu iki alacak türü arasındaki temel fark, katkı payı alacağının, katkı yapılan mal üzerinde doğrudan bir hak sağlaması, ancak artık değere katılma alacağının, evlilik süresince edinilmiş malların toplamı üzerinden hesaplanmasıdır.

Yargıtay’ın bu kararına göre, taraflardan biri katkı payı alacağından feragat etmiş olsa bile, bu durum artık değere katılma alacağından da feragat edildiği anlamına gelmeyecektir. Örneğin, bir eş, diğer eşin üzerine tapulu bir taşınmazın alınması sırasında önemli miktarda mali katkıda bulunmuş, ancak boşanma sürecinde bu katkıyı geri talep etmeme yönünde feragat etmişse, bu feragat artık değere katılma alacağı hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Yargıtay’ın bu yeni içtihadı, katkı payı alacağı ile artık değere katılma alacağı arasındaki farkın daha net bir şekilde ortaya konmasını sağlamaktadır. Böylece, eşlerden biri, yaptığı katkıya dair feragat beyanında bulunmuş olsa dahi, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sürecinde ortaya çıkan artık değere katılma alacağından feragat etmiş sayılmayacaktır.

Bu durum, özellikle taraflar arasındaki mal paylaşımı davalarında daha adil bir denge sağlanmasına ve tarafların hak kaybı yaşamamasına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda, katkı payı alacağı ile artık değere katılma alacağının birbirinden farklı niteliklere sahip olduğu ve bu nedenle birinden feragat edilmesinin diğerini ortadan kaldırmayacağı ilkesi pekiştirilmiştir.

Sonuç olarak, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bu kararları, katılma alacakları ve mal paylaşımı süreçlerinde takas ve feragat kavramlarına açıklık getirmekte ve bu alanda yol gösterici içtihatlar oluşturmaktadır. Bu kararlar, eşlerin mal rejimi tasfiyesinden doğan haklarını korumayı ve hukuki süreçlerin daha şeffaf ve adil şekilde yürütülmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

Eşlerin Anne ve Babalarından Yapılan Devirler

Yargıtay'ın içtihatları, eşlerin anne ve babalarından evlilik birliği içinde yapılan devirlerin hukuki durumunu da ele almaktadır. Bu tür devirlerin mal rejimi kapsamındaki değerlendirilmesi, Yargıtay kararlarıyla şekillenmektedir.

Önceki uygulamalarında Yargıtay, eşlerin anne ve babalarından gelen taşınmaz devirlerini fiili karine olarak bağış kabul etmekteydi. Hayatın olağan akışı gereği, tapuda satış olarak gösterilen bu işlemlerin aslında bağış niteliğinde olduğu değerlendirilerek, satışın gerçek olduğunu iddia eden tarafın bunu ispatlaması gerektiği belirtilmekteydi.

Örneğin, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 14.03.2017 tarihli kararında (2016/2236 E., 2017/3533 K.), anne veya babadan gelen malların karşılıksız kazandırma olarak değerlendirildiği ve satış yapıldığını iddia eden tarafın bu durumu somut delillerle ispatlaması gerektiği ifade edilmiştir. Benzer şekilde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 20.09.2021 tarihli kararında (2021/5506 E., 2021/6245 K.), aile içinde gerçekleştirilen satış işlemlerinin fiili karine olarak bağış sayıldığı ve aksini iddia eden eşin bunu ispatlamakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

Ancak Yargıtay, yeni tarihli kararlarında bu görüşünden ayrılmış ve aile içindeki satış işlemlerini kanunen "edinilmiş mal" olarak kabul etmiştir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.06.2022 tarihli kararında (2022/3443 E., 2022/5629 K.), aileden gelen taşınmazların edinilmiş mal olarak değerlendirilmesi gerektiği ve aksinin ispat yükünün bu iddiayı ileri süren tarafa ait olduğu belirtilmiştir. Benzer şekilde, 14.06.2022 tarihli kararda (2021/8440 E., 2022/5830 K.), anne ve babadan yapılan taşınmaz devirlerinin bağış olarak kabul edilmesine yönelik eski uygulamaya katılınmadığı açıkça ifade edilmiştir.

Bu değişiklik, mal rejimi tasfiyesi davalarında önemli bir ispat sorununu da beraberinde getirmektedir. Aile içi bağışlamalar, vergiden kaçınma amacıyla tapuda satış gibi gösterildiğinden, böyle bir durumda satışın gerçek olup olmadığının hangi delillerle ispatlanacağı net değildir. Banka hesap hareketleri, ekonomik durum incelemeleri ve tanık beyanlarıyla bu iddianın ispatlanıp ispatlanamayacağı hususu tartışmalıdır.

Sonuç olarak, Yargıtay’ın görüş değişikliğiyle artık aile içindeki taşınmaz devirlerinin bağış değil, satış olarak kabul edildiği ve bu işlemin bağış olduğunu iddia eden tarafın bunu somut delillerle kanıtlamak zorunda olduğu söylenebilir. Ancak, bu yeni içtihadın ispat yükümlülüğü açısından çeşitli belirsizlikler içerdiği ve hukuki çelişkilere yol açabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Sonuç

Yargıtay'ın güncel içtihatları, mal paylaşımı konusundaki uygulamalara yön vermekte ve tarafların haklarının korunmasında önemli rol oynamaktadır. Bu kararlar, mal rejiminin tasfiyesi sürecinde tarafların dikkat etmesi gereken hususları ve hukuki süreçleri netleştirmektedir.

Bu makale, Yargıtay'ın güncel kararları ışığında mal paylaşımına dair önemli noktaları ele almış olup, tarafların hak ve yükümlülüklerini anlamalarına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Makaledeki referanslar şunlardır:

1. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin Kararları:

- 4 Haziran 2024, 2023/8218 E., 2024/3549 K.

- 27 Haziran 2024, 2023/3670 E., 2024/4927 K.

- 21 Mart 2024, 2024/1758 E., 2024/2022 K.

- 20 Mart 2024, 2023/5161 E., 2024/1950 K.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin Kararı:

- 14 Mart 2017, 2016/2236 E., 2017/3533 K.

3. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin Diğer Kararları:

- 20 Eylül 2021, 2021/5506 E., 2021/6245 K.

- 13 Haziran 2022, 2022/3443 E., 2022/5629 K.

- 14 Haziran 2022, 2021/8440 E., 2022/5830 K.

Av. Meltem SEDEFOĞLU