YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA DAVADAN FERAGAT VE DAVADAN FERAGATİN İPTALİ

Abone Ol

1) Davadan Feragat

Davadan feragat; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’muzun 307 vd. maddelerinde düzenlenen, davaya son veren bir usul hukuku müessesesidir. Davadan feragat, davacının açmış olduğu davada talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (6100 sayılı HMK m. 307). Feragat ile davadan vazgeçen davacı ayrıca dava ile talep edilen haktan da vazgeçmiş olur ve feragate konu hak artık bir daha dava konusu yapılamaz. Feragat, tek taraflı bir irade açıklaması olup mahkemeye hitaben yazılmış bir dilekçeyle ya da yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Feragat tek taraflı bir usul işlemi olduğundan, karşı tarafın ya da mahkemenin rızasına ihtiyaç olmaksızın hüküm ve sonuç doğurabilecektir. Davadan tamamen feragatin mümkün olması gibi davadan kısmen feragat etmekte mümkündür. Ancak davasından kısmen feragat eden davacının, feragat edilen bu kısmı dilekçesinde ya da tutanakta açıkça belirtmesi gerektiğine dikkat etmek gerekmektedir. Ayrıca davadan feragat, kayıtsız, şartsız ve açık bir şekilde olmalıdır (6100 sayılı HMK m. 309)

Bu hususa ilişkin Yargıtay HGK’nin 12.09.2012 tarih, 2012/2-245 Esas- 2012/554 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Davacı kadın vekilinin bozmaya konu yapılan 09.09.2009 tarihli temyiz dilekçesi içeriğinde, yerel mahkeme kararının tazminat ve nafaka yönleriyle deliller yeterince değerlendirilmeden verilmiş, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu belirtildikten sonra, müvekkiline maddi ve manevi tazminatın ve talep ettiği nafakanın verilmemesi durumunda davalı kocadan boşanmak istemediğini belirterek hüküm temyiz edilmiştir. Davacı kadın vekili, karar düzeltme istemine ilişkin dilekçesinde de, boşanma davasından feragat etmediklerini açık bir şekilde bildirmiştir. Bu şekliyle, davacı kadın vekilinin bozmaya konu yapılan temyiz dilekçesinin içeriğinden, boşanma davasından açık, kesin ve koşulsuz feragat ettiğini kabul etmek mümkün görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin, davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesini davadan feragat olarak nitelendirilemeyeceğine ilişkin direnmesi yerindedir…”

Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davasından feragat edebilir. Feragat, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat doğrultusunda ek karar verilir. Feragat, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir (6100 sayılı HMK m. 310). Yani davacı, hükmün verilmesinden sonraki bir aşamada davasından feragat etmiş olsa da, feragate ilişkin karar verme yetkisi hükmü veren mahkemede olacaktır.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 8. HD’nin 23.02.2017 tarih, 2016/21296 Esas- 2017/2331 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Karar kesinleşinceye kadar davadan feragatin mümkün olduğuna, Mahkemece bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında vekâletnamesinde feragate yetkili bulunduğu anlaşılan davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile usulüne uygun şekilde davadan feragat edildiğine ve bu aşamada davadan feragat hakkında karar verme yetkisi Yerel Mahkemesi'ne ait bulunduğuna göre davadan feragat hususunda karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmektedir…” Yine hâkimin davadan elini çektiği bir aşamada davadan feragat edilmesi üzerine mahkemenin doğrudan karar veremeyeceğine ilişkin Yargıtay 10. HD’nin 14.03.2017 tarih, 2016/14252 Esas- 2017/2136 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Hâkim, gördüğü davada tahkikatı bitirip hüküm kurduktan sonra davadan elini çekmiş olur ve kural olarak dava sonunda verilen karar temyiz edilip bozulmadan ve bu suretle yargılamaya yeniden başlanmadan davanın esası ile ilgili hiç bir karar veremez. Feragat, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğundan, hâkim karar verdikten sonra dahi belgelendirilen feragat üzerine davanın bu nedenle reddine karar verebilir ise de, Yargıtay uygulamalarında hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay’ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabilir ve feragate dayanarak davayı reddedebilir…”

Davacı bir defa davasından feragat ettikten sonra iradesi fesada uğratılmış olmadıkça davadan feragatinden dönemeyecektir. Kısacası davadan feragatten irade bozukluğu halleri hariç olmak üzere dönülemez.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 2. HD’nin 28.06.2016 tarih, 2015/19506 Esas- 2016/12432 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Feragatten dönülemez. Bu husus gözetilmeden davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”

Bir davadan feragat; o davaya bağlı, o davanın eki niteliğinde olan, o davanın ferilerini de kapsar. Yani davasından tamamen feragat eden davacı, davanın ferilerinden de feragat etmiş sayılacaktır.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 2. HD’nin 27.04.2016 tarih, 2016/5717 Esas- 2016/8520 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Davadan feragat davanın fer'ilerini de kapsar. Bu nedenle davalı erkeğin karar düzeltme isteğinin kabulü ile feragat dilekçesi dikkate alınmak suretiyle, temyize konu edilen kusur belirlemesi, velayet, hükmedilen tazminatlar ve nafakalar hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir...”

Davacı davasından kendisi feragat edebileceği gibi, kendisini vekil ile temsil ettiriyorsa vekili de davadan feragat edebilecektir. Ancak vekilin davadan feragat edebilmesi için usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamenin içeriğinde davadan feragat hususunda vekile özel yetki verilmiş olması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nin 74.maddesine göre; davaya vekâlette vekile açıkça özel bir yetki verilmemişse, vekil davadan ya da kanun yollarından feragat edemeyecektir.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 10. HD’nin 21.01.2016 tarih, 2015/23543 Esas- 2016/505 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Bu ilkeler ışığında eldeki davada, vekâletnamesinde feragat yetkisi de bulunan davacı vekilinin 16.03.2015 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden ve davacı istemine göre davadan feragat mümkün olduğundan, yerel mahkemece feragat dilekçesi değerlendirilip bu beyan konusunda bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekir…”

Kural olarak davacının her türlü davasından feragat etmesi hukukumuzda mümkündür. Ancak bazı davalardan (hizmet tespit davası gibi) davacının feragat etmesi mümkün değildir. Böyle davalarda davacı davasından feragat ettiğini açıklasa dahi hâkim davaya devam etmekle yükümlüdür. Ancak böyle bir durumda hâkim Yargıtay uygulamasına göre davacı tarafa feragat beyanının HMK m. 123 (davanın geri alınması) veya HMK m.150 (Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması)’de düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığını sormalı ve bu doğrultuda işlem yapmalıdır.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 10. HD’nin 08.02.2018 tarih, 2017/4591 Esas- 2018/759 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “…Dolayısıyla, sosyal güvenlik hakkından 6100 sayılı Kanun hükümleri kapsamında feragat olanaksız olduğu gibi sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan da feragat edilemez. Ancak, anılan Kanunun 123. maddesinde düzenlenen hak kullanılabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının açık rızası ile dava geri alınabilir veya 150. maddede öngörülen hak ve olanaktan yararlanılarak dava takip edilmeyip yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucu elde edilebilir. Bu nedenle; inceleme konusu davada mahkemece, davadan feragat edilemeyeceği davacı mirasçılara bildirilmeli, feragat beyanının HMK. 123 veya 150. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendilerine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın, anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde duruma göre 123 veya 150. maddelerde öngörülen prosedür işletilmeli, aksi durumda ise elde edilecek sonuca göre dava konusu istem hakkında karar verilmelidir…”

2) Davadan Feragatin İptali

Davadan feragat kesin hüküm gibi hüküm ve sonuç doğuran, davaya son verilmesine ve davanın reddine sebep olan tek taraflı bir usul hukuku işlemidir. Feragat sebebiyle mahkeme tarafından reddedilen bir dava, davacı tarafından aynı taraflar arasında aynı konulara ve aynı dava sebeplerine dayanılarak tekrardan açılamayacaktır. Kural olarak davadan feragatten dönülemez, davacı davadan feragat beyanı ile bağlıdır. Ancak davacı taraf davadan feragat işlemini özgür iradesi ile yapmadığını, hata, hile, tehdit gibi irade bozukluğu sebepleriyle iradesinin fesada uğratıldığını ortaya koymak kaydıyla davadan feragatin iptalini isteyebilir (6100 sayılı HMK m.311). Böyle bir durumda davacı taraf iradesinin fesada uğratıldığını, feragat beyanının geçersiz olduğunu ileri sürebilecek ve davadan feragatin iptalini isteyebilecektir. Böyle bir durumda mahkeme davacının davadan feragate ilişkin irade açıklamasının irade bozukluğuna dayandığını ya asıl dava içerisinde 6100 sayılı HMK’nin 163 ve devamı maddelerine göre ön sorunun incelenmesi şeklinde inceleyecek ya da ayrı bir dava şeklinde bu iptal davası açılabilecektir. Bu gibi durumlarda, aslolan feragatin geçersizliği iddiasının hadise olarak aynı mahkemede görülüp, sonuçlandırılmasıdır. Feragatin iptali davasının başka bir mahkemede açıldığı durumda ise, asıl davayla birleştirilerek görülmesi gerekmektedir (HGK, 29.04.2009 gün ve 2009/13-76 Esas- 2009/120 Karar sayılı kararı). Ayrıca davacı, davadan feragatin irade bozukluğu sebeplerinden kaynaklı yapıldığını iddia ediyorsa, mahkeme tarafından davacıya iradesinin fesada uğratıldığı iddialarına ilişkin delillerini bildirmesi için süre verilecek, davacı irade bozukluğuna sebep olan hadiseyi her türlü delille ispat edebilecek ve böylelikle davadan feragate ilişkin beyanının iptalini sağlayabilecektir.

Bu hususlara ilişkin Yargıtay 1. HD’nin 22.01.2020 tarih, 2016/14384 Esas- 2020/314 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “... Ancak, feragatle ortaya çıkan sonucun iradeyi bozan bir halin nedenine dayandığı (HMK m.311) kanıtlanırsa, doğurduğu netice bakımından iradesi fesada uğrayan kimseye talep hakkı bahşedeceğinden kuşku yoktur. Feragate ilişkin irade açıklanmasının gerçeği yansıtmadığının bildirilmesi halinde, bu halin ya aynı dava içerisinde HMK'nin 163.maddesine göre ön sorun (hadise) şeklinde ya da ayrı bir dava olarak incelenmesi olanaklı ve gereklidir. Hâl böyle olunca; mahkemece, feragatin hileye dayalı olduğu iddiasının hadise şeklinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 162. ve 163. maddeleri-önsorun) aynı dava içerisinde her türlü delille ispatının mümkün olduğu gözetilerek, bu yöndeki taraf delillerinin toplanması ile hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır…”

Yine bu hususlara ilişkin Yargıtay 1. HD’nin 02.07.2020 tarih, 2017/5477 Esas- 2020/3401 Karar sayılı başka bir ilamı şu şekildedir: “...Bununla birlikte, diğer maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi (BK. Madde 23 vd ), hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi feragatin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğu aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebilir. Keza, 6100 sayılı HMK'nin 311. maddesi, ''feragat ve kabul kesin hüküm gibi sonuç doğurur. İrade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir'' hükmünü öngörmektedir. Hal böyle olunca; mahkemenin bozma kararından sonra duruşma açarak tarafların beyanlarını alması, gelen taraflardan bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması, davadan feragat beyanının cebir ve tehditle alındığı yönündeki iddianın hadise şeklinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 162. ve 163. maddeleri-önsorun) aynı dava içerisinde her türlü delille ispatının mümkün olduğu gözetilerek bu yöndeki taraf delillerinin toplanması, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…”

Davacı yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi davadan feragati hata, hile, tehdit gibi irade sakatlığı hallerinden kaynaklı yaptığını ve iradesinin fesada uğratıldığını iddia ederse mahkeme bu konuda gerekli araştırmaları yapmalı, davacının feragat beyanının irade bozukluğuna dayanıp dayanmadığını ortaya koymalıdır. Şayet mahkemece davacının feragat beyanının irade bozukluğuna dayanıldığı ortaya konulursa, mahkeme tarafından feragat beyanının iptaline karar verilmeli ve asıl davanın esasına girilerek elde edilecek sonuç neticesinde bir karar verilmelidir.

Bu hususa ilişkin Yargıtay 22. HD’nin 15.06.2015 tarih, 2015/16602 Esas- 2015/20675 Karar sayılı ilamı şu şekildedir: “...Somut olayda davacı, işçilik alacaklarının hüküm altına alınması istemi ile açtığı davada, yargılama devam ederken 10.03.2015 havale tarihli dilekçe ile işyerinde tekrar işe başlayacağından davadan feragat ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, davanın feragat sebebi ile reddine karar verilmiştir. Ancak davacı asil 15.04.2015 tarihli duruşmada, işbaşı yapmak amacı ile davadan feragat ettiğini ve işe başlatılmadığını vurgulamıştır. Ayrıca şirket yetkililerinin davacının avukatını azletmesini istedikleri ve ardından hileli vaatler ile aldatılarak davadan feragat ettirildiği savunulmuştur. Dosya içeriğine göre davacı, davadan feragat ettiği tarihte, aynı havale tarihli bir başka dilekçesi ile avukatını azlettiğini mahkemeye bildirmiştir. Ayrıca davalı şirket yetkililerinin hileli beyanları ile davadan feragat ettirildiği konusunda davacının suç duyurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davadan feragate yönelik işlemin irade bozukluğuna dayanıp dayanmadığı meselesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 163. ve 164. maddeleri uyarınca ön sorun olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece, soruşturma dosyası getirtilerek incelenmeli, davacının bu konuda göstereceği diğer deliller tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmeli ve feragat beyanının irade bozukluğuna dayanıp dayanmadığı hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır. Feragat beyanının irade bozukluğuna dayandığının anlaşılması durumunda anılan beyanın iptaline karar verilmeli ve ardından işin esasına girilmelidir. Aksi durumda ise şimdiki gibi, dava feragat nedeni ile reddedilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”

3) Sonuç

Yukarıda da detaylıca izah ettiğimiz üzere davacının davadan feragati nedeniyle reddedilen bir dava kural olarak yeniden aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı sebeplerle açılamayacak ve davacının feragat konusu hakkı da son bulacaktır. Ancak davacı taraf, kendisinin vermiş olduğu davadan feragat beyanlarının başkaları tarafından korkutularak, hataya düşürülerek, tehdit edilerek, hileye maruz bırakılarak veya benzeri sebeplerle irade fesadı halleri altında verildiğini ileri sürer ve bu durumun varlığını da mahkeme huzurunda ispat ederse söz konusu davadan feragat işleminin iptali mümkün olabilecek ve dava yeniden görülebilecektir.