YARGITAY KARARLARI ÇERÇEVESİNDE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU (TCK 257)

Abone Ol

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU (TCK 257)

Görevi kötüye kullanma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler başlıklı Dördüncü Kısım’ın, Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlıklı Birinci Bölümü’nde düzenleme altına alınmıştır. Bahsi geçen suç ile aynı başlık altındaki 257. madde aynen şu şekildedir;

Görevi kötüye kullanma

Madde 257

(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilen keyfi muamele, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçları ayırımından vazgeçilmiştir.[1]

Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir suç tipidir. Özel düzenlemeler ile kamu görevlisi gibi cezalandırılacakları öngörülen kişiler de elbette bu suçun faili olabilecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-c maddesinde kamu görevlisi ifadesi; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli[2], süreli veya geçici olarak katılan kişi olarak tanımlanmıştır.

Kamu görevlisinin tanımı ve kimlerin kamu görevlisi sayılacağı hususları birçok hukuk dalını ilgilendiren ve detaylı incelenmesi gereken bir konu olması nedeniyle yazımızda sadece Yargıtay kararları çerçevesinde örnekleme yoluyla kimlerin bu suçun faili olabileceklerinden kısaca bahsedilmekle yetinilmiştir. Bu bağlamda devlet hastanesinde çalışan doktor[3], avukat[4], belediye başkanı[5], noter[6], muhtar[7], kooperatif yönetim kurulu, üyeleri ve memurları[8] örnek olarak verilebilir.

Maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suç, yalnızca icrai hareketle işlenebilir. Birinci fıkrada düzenlenen suçun ihmali hareketle işlenmesi mümkün değildir. Suçun ikinci fıkrada belirtilen hali ise ihmali hareketle de işlenebilir. Her iki fıkra açısından suçun manevi unsuru kasttır. Görevini belirleyen kanuni düzenleme ve talimatlara aykırı davrandığını bilen kamu görevlisinin, bu türlü bir davranışı istemesi kastı teşkil eder.[9]

Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır.[10] Bu suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yeterli olmamakta, norma aykırı davranışın yanında bu davranış nedeniyle kişilerin mağduriyeti veya kamu zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması da gerekmektedir.[11]

Eylemi gerçekleştiren kişinin hareketi sonucunda kamunun zararı, kişilerin mağduriyeti ve kişilere haksız çıkar sağlanması arandığı için, suçun; zarar suçu[12] olarak düzenlendiğinin kabulü gerekmektedir. Yargıtay’ın kararlarındaki görüşü[13] de bu yöndedir.

Doktrinde[14] yer alan bir görüşe göre, ‘’kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması’’ suçun maddi unsurlarından ‘’netice’’yi oluşturmaktadır. Bu görüşe göre suçun oluşabilmesi için maddede düzenleme altına alınan seçimlik neticelerden birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Diğer[15] bir görüşe göre ise suçun maddi unsurlarından ‘’netice’’yi değil, ‘’objektif cezalandırılabilme şartı’’nı oluşturmaktadır.

Bölge Adliye Mahkemeleri[16] ve Yargıtay[17] da son dönemdeki kararlarında ise ‘’objektif cezalandırma şartı’’ olduğuna hükmetmiştir.

‘’Kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması’’ hususunun ‘’netice’’ mi yoksa ‘’objektif cezalandırılabilme şartı’’ mı olduğu konusu, failin kastının kapsamında önem arz etmektedir. Şayet ‘’netice’’ olarak kabulü halinde, failin kastının eyleminin yanında seçimlik neticelerden birini de kapsaması gerekecektir ancak ‘’objektif cezalandırılabilme şartı’’ olarak kabul edilmesi halinde de failin kastının eyleme yönelik olması yeterli olacaktır.

Şahsi kanaatimiz, Yargıtay’ın da kararlarına paralel olarak kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmasının ‘’objektif cezalandırılabilme şartı’’ olarak kabul edilmesi gerektiği yönündedir. ‘’Netice’’ olarak kabulü halinde failin kastının kapsamının genişleyeceği, maddenin düzenlenme şekline dikkat edildiğinde failin eylemenin maddenin hangi fıkrasında düzenlenen suç olduğunun belirlenmesinde ‘’objektif cezalandırılabilme şartı’’ olarak kabul edilmesinin kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı yorumunda bulunuyoruz.

ÖNEMLİ YARGITAY KARARLARI[18]

‘’PTT Müdürlüğünde posta dağıtıcısı olarak görev yapan sanığın, … adlı şahıs hakkında verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin gerekçeli kararı adı geçen yerine, aynı adreste oturan başka bir şahsa kimlik bilgilerini kontrol etmeden tebliğ etmesi sonucu bu şahsın temyiz süresini geçirmesine sebep olduğu somut olayda norma aykırı davranışı neticesinde kişi mağduriyeti, kamu zararı veya kişilere haksız menfaat (kazanç) sağlanması unsurlarının bulunup bulunmadığı, varsa ne şekilde oluştuğu … denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılmak suretiyle hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği’’ (Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas: 2018/5800 Karar: 2018/7891 Karar Tarihi: 22.10.2018)

Mübaşir olarak görev yapan sanığın posta masrafları ve bilirkişi ücreti olarak adliye veznesi tarafından kendisine verilen paraların posta idaresine teslimiyle görevlendirilmesinin yasal olarak mümkün olmaması karşısında, suça konu paralar kendisine görevi nedeniyle tevdi edilmiş sayılamayacağından, eyleminin icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu değil, hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı…’’ (Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas: 2014/10790 Karar: 2018/5700 Karar Tarihi: 13.09.2018)

‘’ ... Barosuna kayıtlı avukat olan sanıkların, katılanın alacaklısı olduğu 100.000 TL bedelli senedi icra yoluyla tahsil etmek üzere vekilliğini üstlenmelerine, masraf ve teminat olarak 17.000 TL almalarına rağmen icra takibi başlatmadıkları gibi, alacağa karşılık borçludan aldıkları 30.000 TL bedelli çeki ve 14.000 TL'yi katılana ödemeyerek mal edindikleri iddia ve kabul edilmiş ise de; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi gereği’’ (Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas: 2015/11586 Karar: 2018/5708 Karar Tarihi: 17.09.2018)

‘’ Devlet Hastanesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan ve olay tarihinde icapçı hekim olan sanığın, acil servise getirilen ağır hasta çocuğun durumunun kendisine bildirilmesi üzerine hastaneye gelip hastayı görerek değerlendirmesi ve tedavisini düzenlemesi, gerekirse başka hastaneye sevkini sağlaması gerekirken evinden telefonla talimat vererek görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle mağduriyete sebebiyet verme eyleminin ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu…’’ (Yargıtay 4.Ceza Dairesi Esas: 2011/3195 Karar: 2012/2667 Karar Tarihi: 14.02.2012)

‘’ Belediye tarafından pide dağıtılmadığı halde pideci ...'ya ödenen 6.000 TL pide bedeli ile ilgili olarak sanık savunmaları ve tanık ... beyanından anlaşıldığı üzere tanığın yıllarca biriken belediyeden olan pide bedeli alacaklarının ödenmesi için önceden yapılan alım nedeniyle kamu görevlisi sanıkların fiili durumu hukukileştirmeye çalıştıkları, pidelerin doğrudan temin yöntemiyle 4734 sayılı Kanunun 22(d) maddesi kapsamında alımı yapılmış gibi evrak düzenlendiği, piyasa araştırması yapılmadığı, doğrudan temin usulünün bir ihale şekli olmadığı da nazara alınarak; öncelikle suç tarihi itibariyle pide fiyatlarının araştırılarak gerektiğinde bilirkişi raporu aldırılmasından sonra sanıkların eylemleri nedeniyle objektif cezalandırma şartlarından birinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle tartışılması gerektiği’’ (Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas: 2017/2770 Karar: 2018/3565 Karar Tarihi: 14.05.2018)

‘’… Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, katılanın vekilliğini üstlendiği dosyasında davayı gereği gibi takip etmeyip, duruşmalara dosyanın iki kez işlemden kaldırılmasına ve 15/11/2007 tarihli duruşmaya da iştirak etmeyerek davanın açılmamış sayılmasına sebebiyet verdiği, bu suretle katılanın mağduriyetine yol açarak ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği sabit olduğu’’ (Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas: 2018/5043 Karar: 2019/9100 Karar Tarihi: 01.10.2019)

---------------------------------------

[1] Madde gerekçesi

[2] Kamu hizmetine ilişkin bir görevin asli ve sürekli olmasından anlaşılması gereken o görevin bir kadroya bağlanmış olmasıdır. Günday, s. 507.

[3] 21. Ceza Dairesi, Esas: 2015/7204 Karar: 2016/7799 Tarihi: 20.12.2016

[4] 5. Ceza Dairesi, Esas: 2013/9516 Karar: 2015/12052 Tarihi: 02.06.2015

[5] 5. Ceza Dairesi, Esas: 2015/1185 Karar: 2019/8426 Tarihi: 19.09.2019

[6] 11. Ceza Dairesi, Esas: 2018/6060 Karar: 2019/926 Tarihi: 24.01.2019

[7] 21. Ceza Dairesi, Esas: 2015/8038 Karar: 2016/4409 Tarihi: 16.05.2016

[8] 5. Ceza Dairesi, Esas: 2015/11200 Karar: 2019/5761 Tarihi: 28.05.2019

[9] Artuk-Gökçen-Yenidünya, s. 766

[10] Madde gerekçesi

[11] Ceza Genel Kurulu Esas: 2012/4-1104 Karar: 2013/275 Tarihi: 04.06.2013

[12] Tezcan/Erdem/Önok, s. 814; Soyaslan, s. 676-677; Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 937; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 1030.

[13] Ceza Genel Kurulu Esas: 2012/4-1283 Karar: 2014/430 Tarihi: 21.10.2014

[14] Özben/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Tezcan/Erdem/Önok, Soyaslan, Gökcan

[15] Artuk/Gökcen/Yenidünya, Üzülmez/Akkaş, Meran

[16] İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi Esas: 2017/552 Karar: 2017/553 Tarihi: 20.04.2017
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi Esas: 2017/46 Karar: 2017/166 Tarihi: 08.02.2017

[17] 5. Ceza Dairesi, Esas: 2015/10491 Karar: 2019/4975 Tarihi: 07.05.2019

5. Ceza Dairesi, Esas: 2014/7955 Karar: 2019/2811 Tarihi: 07.03.2019

20. Ceza Dairesi, Esas: 2015/13557 Karar: 2018/1149 Tarihi: 27.02.2018

[18] Yargıtay kararlarının özlerine yer verilmiş olup tam metin için parantez içindeki künyeye göre arama yapınız.