YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN, 2013/6-106 ESAS, 2013/1467 KARAR NUMARALI 09.10.2013 TARİHLİ KARARI İNCELEMESİ

Abone Ol

1. OLAYIN ÖZETİ: Dava, bir adet taşınmazda paydaşlığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde davalı ile davacı arasında paylı mülkiyet hükümlerine tabi 520 no' lu parselde paydaşlığın satış suretiyle giderilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkemece hükme esas alınan Ziraat Bilirkişi raporunda "...50.150 m2 miktarlı taşınmazın 8.000 m2'si ekilebilen alan, kalan kısmının çayır vasfında olduğu, 20 dekarın altında olan tarım arazisi niteliğindeki 8.000 m2'lik bölümün tarımsal bütünlüğün bozulmaması için paylaşılmasının mümkün olmadığı.." belirtilmiştir. Gölbaşı Belediye Başkanlığının 19.10.2011 tarihli yazısında "...mülga Özel Çevre Koruma Kumlu Başkanlığınca onaylanan yürürlükteki Gölbaşı Çevre Düzeni Revizyon Planına göre 'Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı' olarak, diğer kısmı ise 'Tarım Alanı' olarak planlandığı kanaati oluştuğu..." bildirilmiştir.

Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir. Yapılan incelemede Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı 17.8.2011 tarihi itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmış olup, dava konusu yerin halen "Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı" içinde olup olmadığı, niteliği, aynen taksiminin mümkün olup olmadığı, satışa engel bir durumunun bulunup bulunmadığı ayrıntılı bir şekilde sorulmalı, cevabi yazı doğrultusunda Tarım İl Müdürlüğünden yeniden görüş sorulması ve gerektiğinde yerinde yeniden keşif yapılarak aynen taksiminin mümkün olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru bulunmayarak yerel mahkemenin verdiği karar bozulmuştur.

Bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın aynen taksimi hususunda mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre de, mahkemece yeni araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

2. ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN KONULAR

- Tarımsal arazi kavramı,

- Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi,

- Tarımsal miras hukukunda 6537 sayılı kanun ile yapılan değişiklikler ve tarımsal arazilerin devrinin şartları.

3. MERCİLERİN ÇÖZÜMÜ

a) YEREL MAHKEMENİN KARARI

Yerel Mahkemece hükme esas alınan Ziraat Bilirkişi raporunda "...50.150 m2miktarlı taşınmazın 8.000 m2'lik ekilebilen alan, kalan kısmının çayır vasfında olduğu, 20 dekarın altında olan tarım arazisi niteliğindeki 8.000 m2'lik bölümün tarımsal bütünlüğün bozulmaması için paylaşılmasının mümkün olmadığı.." belirtilmiştir. Gölbaşı Belediye Başkanlığının 19.10.2011 tarihli yazısında "...mülga Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığınca onaylanan yürürlükteki Gölbaşı Çevre Düzeni Revizyon Planına göre 'Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı' olarak, diğer kısmı ise 'Tarım Alanı' olarak planlandığı kanaati oluştuğu..." bildirilmiştir. Bu sebeple yerel Mahkemece dava konusu 520 no' lu parselde aynen taksim mümkün olmadığı gerekçesiyle paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.

b) YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNİN KARARI

Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; özel dairenin yaptığı incelemeye göre yerel mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.

Zira dosyada yapılan incelemeye göre paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.

Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.

Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İI İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur, ifraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.

Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.

"Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı 17.8.2011 tarihi itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmış olup, dava konusu yerin halen Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı içinde olup olmadığı, niteliği, aynen taksiminin mümkün olup olmadığı, satışa engel bir durumunun bulunup bulunmadığı ayrıntılı bir şekilde sorulmalı, cevabi yazı doğrultusunda Tarım İl Müdürlüğünden yeniden görüş sorulması ve gerektiğinde yerinde yeniden kesif yapılarak aynen taksiminin mümkün olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir." kararını vererek yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş ve uyuşmazlık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelmiştir.

c) HUKUK GENEL KURULU KARARI

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle bilirkişi raporları ile Gölbaşı Belediye Başkanlığı'nın 19.10.2011 tarihli yazısının son bölümünde dava konusu taşınmazın taksiminin mümkün olup olmadığı hususunun Tarım İl Müdürlüğünden de sorulması gerektiğinin bildirilmiş olması hususları gözetildiğinde, yerel mahkemece, aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve Y.HGK tarafından direnme kararı isabetsiz bulunarak bozulmasına karar verilmiştir.

5. DEĞERLENDİRMEMİZ

UYUŞMAZLIK KONULARINA İLİŞKİN GENEL BİLGİ

a) Tarım arazisi ve asgari tarımsal arazi büyüklüğü kavramları:

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun[1] 3. maddesinde Tanımlar başlığı altında yapılan düzenlemeye göre:

Arazi, toprak, İklim, topografya, ana materyal, hidroloji ve canlıların değişik oranda etkisi altında bulunan yeryüzü parçasını (5403 Sayılı K. m. 3/ç),

Tarım arazisi, toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hâlihazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilen arazileri (5403 Sayılı K. m. 3/d),

Mutlak tarım arazisi, bitkisel üretimde; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin kombinasyonu yöre ortalamasında ürün alınabilmesi için sınırlayıcı olmayan, topografik sınırlamaları yok veya çok az olan; ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan, hâlihazır tarımsal üretimde kullanılan veya bu amaçla kullanıma elverişli olan arazileri (5403 Sayılı K. m. 3/e),

Asgari tarımsal arazi büyüklüğü ise üretim faaliyet ve girdileri rasyonel ve ekonomik olarak kullanıldığı takdirde, bir tarımsal arazide elde edilen verimliliğin, söz konusu tarımsal arazinin daha fazla küçülmesi hâlinde elde edilemeyeceği Bakanlıkça belirlenen en küçük tarımsal parsel büyüklüğünü (5403 Sayılı K. m. 3/h) ifade eder.

b) Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi:

Gölbaşı ve çevresinin özellikle Tunç Devrinde yerleşim alanı olmaya başladığı, Hititler, Frigler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılar döneminde de bu özelliğini devam ettirdiği Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce Gölbaşı çevresinin çeşitli bölgelerinde yapılan kazı çalışmaları, inceleme ve araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır[2].

29.11.1983 gün ve 2963 sayılı Kanun ile de Gölbaşı ilçe oldu. 22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 2872 sayılı Cevre Kanununun 9. maddesine dayanılarak “Gölbaşı İlçesi Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edildi. 1991 yılında da Gölbaşı Belediyesi Büyükşehir Belediyesi sınırları içine alındı.

Bugün Gölbaşı ilçesi Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde, 118.346 nüfusu ve 1300 km²'lik yüzölçümüyle devamlı gelişen ve büyüyen bir ilçe konumundadır[3].

Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi; Ankara ili, Gölbaşı ilçesine bağlı 1 belde ve 10 köyden oluşmaktadır. Ankara metropolünün ortalama 20 Km. güneyinde, Gölbaşı İlçesi yakın bitişiğinde yer alan, bu nedenle yoğun bir kentsel-endüstriyel kirlilik baskısı altında bulunan Mogan-Eymir Gölleri ile yakın çevresinde bulunan sulak alanlar, ekolojik ve rekreasyonel önemleri nedeniyle, Çevre Kanununun 9. maddesine dayanılarak 22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmiştir. Gölbaşı Özel Çevre Koruma bölgesinde en önemli doğal unsurlar olan Mogan-Eymir gölleri havzası yaklaşık 971 km² büyüklüğünde genelde düzgün yer yer orta engebeli bir havzanın güney alt ucunda alüvyoner setlerin arkasında oluşmuş doğal baraj gölleridir. Mogan Gölünün ortalama yüzey alanı 5 km², Eymir Gölünün yüzey alanı ortalama 1,2 km² civarındadır. Göllerin içerisinde bulundukları havzanın (971 km²) oldukça geniş olması, göllerin yüzey alanı ve su hacimlerinin ise havzalarına göre oldukça küçük olması, bu göllerin üzerindeki kirlilik baskısını artıran en önemli doğal etken olmaktadır[4].

Mogan Gölünün ortalama derinliği ise 2,8 m. civarında olup, deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 972,6 m.dir. Yaklaşık 5 m. lik bir derinliğe sahip olan Eymir Gölünün deniz seviyesinde ortalama yüksekliği ise 967.60 m'dir. Mogan Gölü güneyinden itibaren 2 km.lik bir mesafede, sulak-bataklık alan nitelikli bir geçiş zonu ile yer altı ve yer üstünden kuzey doğusundaki Eymir Gölüne ortalama 5 m.lik kot farkıyla boşalım sağlamaktadır. Böylelikle Eymir Gölünün su girdisinin %98'i Mogan Gölü tarafından sağlanmaktadır.

971 km² geniş bir havzadan drene olan yeraltı ve yerüstü suları Mogan-Eymir göllerinden geçerek havzanın kuzeydoğu ucundan İmrahor Vadisine boşalmaktadır.

c) Tarımsal miras hukukunda 6537 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklikler ve Tarımsal Arazilerin Devrinin Şartları:

Tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanarak, tek bir aileyi dahi geçindiremeyecek derecede küçülmesi Türk tarımının uzun yıllardır devam eden sorunlarının başında gelmektedir. Türk Medeni Kanununun mirasa ilişkin hükümleri, terekeye dâhil olan bütün malvarlığının mirasçılar arasında eşit olarak paylaşılmasını öngörmektedir. Bu paylaşım sonrasında mirasçılar arasında ortaya çıkan müşterek maliklerin taksimi her zaman isteyebilecekleri de ayrı bir sorundur. Bu nedenle 743 sayılı Medeni Kanunun kabul edildiği 1926 yılından itibaren tarım arazilerinin miras yoluyla sürekli olarak parçalandığı görülmüştür[5].

Tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasını önlemek ve işletme başına düşen ortalama arazi genişliğini arttırmak amacıyla 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanununda (743 sayılı Kanuna nazaran) tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasını kısmen de olsa, engelleyici hükümlere yer verildiği görülmektedir (TMK. m. 659-668). Buna göre; terekede bulunan ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip bir tarımsal işletme, işletmeye ehil mirasçılardan birinin istemde bulunması hâlinde bu mirasçıya gelir değeri üzerinden bölünmeksizin özgülenebilmektedir[6]. Ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip tarımsal işletmelerin tespitinde dikkate alınacak esaslar ise 2003 yılında kabul edilen “Tarım İşletmelerinin Yeterli Tarımsal Varlığa Sahip Olup Olmadığının Tespitine Dair Yönetmelik[7]” ile belirlenmiştir. Tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasını önlemek amacıyla Medeni Kanunda getirilen düzenlemeler, mirasçılardan birinin talepte bulunması halinde uygulanan hükümlerdir. Bu nedenle, eğer mirasçılardan tarımsal işletmenin kendisine özgülenmesi konusunda bir talep gelmemişse, bu hükümlerin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Ancak böyle bir durumda, mirasçılardan her birinin işletmenin bir bütün olarak satılmasını talep etme hakkına sahiptirler[8].

Tarımsal miras hukukunda yapılan en önemli değişikliklerden birisi Önceki Medeni Kanunda istemde bulunan erkek mirasçıya kadına göre öncelik tanınırken yeni düzenlemede bu kural bulunmamasıdır. Eşinin yeteneklerinin de göz önüne alınması, bu kuralın istemde bulunan kadın mirasçı için ele alındığı izlenimini vermektedir. İstemde bulunan mirasçının ve özgülemeye yetenekli olduğu anlaşılan mirasçının bu konudaki istem hakkı miras bırakan tarafından daha önceden farklı bir tasarrufla engellenemeyecektir[9].

6537 Sayılı Kanun ile 4721 Sayılı TMK' nın Tarımsal Miras Hukuku ile ilgili hükümlerinde değişiklik yapılmış ve ekonomik bir bütün halinde işletilmekte olan yeter gelirli tarımsal işletmelerin mirasçılar arasında aynen taksim edilmesi önlenmiştir. Böylece bu nitelikteki arazilerin ya mirasçılardan ehil olan isteklisine devredilmesi, ya aile şirketi ya da limited şirket şeklinde işletilmesi veya mirasçılardan hiçbirisinin talep etmemesi halinde işletmenin bir bütün olarak üçüncü kişiye devredilmesi imkanları getirilmiştir[10]. 6537 Sayılı Kanun öncesinde İI İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulup ifraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenmekte idi.

6537 Sayılı Kanun'a göre tarımsal işletmeler, bölge farklılıkları göz önünde bulundurularak Bakanlıkça belirlenen asgari büyüklüklerin altında bölünemez. Söz konusu büyüklükler her ilde ilçe bazında ayrı ayrı, sulu arazi, kuru arazi, dikili arazi ve örtülü arazi ayrımı yapılarak kanunla belirlenmiştir ve bu büyüklükteki araziler, bölünemez eşya niteliği kazanmıştır[11].

Tarımsal arazilerin devrinin şartları objektif ve subjektif şartlar olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Objektif Şartlar:

a) Terekede tarımsal bir arazi bulunmalıdır.

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu m. 8/B hükmüne göre "Mirasa konu tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin devri esastır. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanması hâlinde, mülkiyeti devir işlemleri mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde tamamlanır. Devir işlemlerinin bir yıl içinde tamamlanmaması ve 8/C maddesinin ikinci fıkrasına göre dava açılmaması hâlinde, bu Kanunun 8/Ç maddesi hükümleri uygulanır."

Tarımsal işletme toprak, yapı, araç, gereç, hayvan ve diğer sermaye unsurlarından oluşan, tarımsal alanda üretimde bulunan ve belirli bir büyüklüğe sahip olan ekonomik bir bütündür[12]. Tarımsal işletme kavramı içine her şeyden önce tarım toprakları ve özellikle tarla, bağ, bahçe, otlak..vs. girer[13].

Tarımsal işletmenin tarımsallık niteliği, asıl işletmenin mesleği çiftçilik olan kimseler tarafından, gelir sağlamak amacıyla ve tarımsal üretimde bulunmak üzere işletilmesidir[14].

b) Tarımsal arazi ekonomik bir bütünlük arz etmelidir.

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nda öngörülen bütünlük ekonomik bütünlük olup, fiziki ve maddi bütünlük değildir. İşletmeyi meydana getiren taşınmaz mallar arasında bir tek arazi parçası bulunabileceği gibi, birden çok arazi parçası da bulunabilir. Kanuna göre ekonomik bütünlüğün kriterlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı belirleyecektir (TAKK. m. 4/II). Buna göre bir kimsenin sahip olduğu toplam tarım arazisi, kuru arazide 10 dönüm, sulu arazide 5 dönüm, dikili tarım arazilerinde 3 dönüm ve örtü altı tarım arazilerinde ise 1 dönüm üzerinde olan sınırdaş araziler ekonomik bütünlük arz eder.

c) Tarımsal arazi yeterli gelir getirmelidir.

Tarımsal arazi en azında bir çiftçi ailesini geçindirmeye yeter geliri sağlayacak büyüklükte olmalıdır. İsviçre'de bir çiftçi ailesi anne-baba ve okul çağında iki çocuktan oluşan dört kişilik bir aile tipi olarak kabul edilmiş iken ülkemizde normal bir çiftçi ailesinin anne-baba ve üç çocuk olmak üzere ortalama beş kişiden meydana geldiği farz edilmektedir[15].

1. Subjektif Şartlar:

a) Mirasçı olma şartı

Tarımsal işletmenin taksim edilmeyip, bit bütün halinde ehil mirasçılardan birine devredilebilmesi için her şeyden önce mirasçı sıfatını haiz kişilerin bulunması gerekir. Devredilecek kişi, hakimin devir kararını verdiği anda mirasçı sıfatını haiz olmalıdır[16].

b) Devri talep şartı

Tarımsal işletmenin bir bütün olarak devredilebilmesi için, bunu isteyen mirasçının devir talebinde bulunması gerekir. hakim, böyle bir talep bulunmaksızın re'sen tarımsal işletmenin mülkiyetinin devrine karar veremez[17].

c) Ehliyet Şartı

Miras bırakanın birden çok mirasçısının bulunması halinde bunlar kendi aralarında anlaşarak tarımsal arazileri mirasçılardan birine devredebilirler. Eğer mirasçılar devir konusunda aralarına anlaşamazlarsa ya da devir talebinde bulunan mirasçı ehil değilse veya birden çok ehil mirasçı devir talebinde bulunuyorsa bu durumda uyuşmazlık söz konusudur. Kanun, devir için ehil olma şartını aramaktadır[18].

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/C maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, mirasa konu tarımsal arazinin mülkiyetinin devrinin bir yıl içinde gerçekleşmemesi üzerine mirasçılardan birinin açtığı davada hâkim, arazi mülkiyetinin “kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilen ehil mirasçıya tarımsal gelir değeri üzerinden devrine, birden çok ehil mirasçının bulunması hâlinde, öncelikle asgarî geçimini bu yeter gelirli tarımsal arazilerden sağlayan mirasçıya, bunun bulunmaması hâlinde bu mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine, ehil mirasçı olmaması hâlinde, mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine karar verir.”

Ehil mirasçı kavramı, TKAKK’ da tanımlanmamıştır. Söz konusu Kanun’u değiştiren 6537 sayılı Kanun’un gerekçesine göre ehil mirasçı, bilinçli tarım yapabilecek, toprağı en iyi ve en verimli bir şekilde kullanabilecek kişidir[19]. Burada aranan mesleki ehliyet, devri talep edilen yerde bu büyüklük ve türdeki bir işletmek ve yönetmek için bulunması gerekli ortalama bir tecrübe ve yetenekten ibarettir. Büyük işletmelerde, küçük işletmelere oranla daha fazla tecrübe ve yetenek aramak gerekir[20].

Öte yandan Kanun’da, ehil mirasçıya ait niteliklerin Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiştir (TKAKK 8/C-IV). Buna dayalı olarak Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik M. 10’da ehil mirasçının belirlenmesine ilişkin kıstaslar düzenlenmiş, her kıstasa bir puan değeri verilmiş ve bu puan değerlerine göre yapılan hesaplama sonucunda elli puan ve fazlasına sahip olan mirasçı veya mirasçıların ehil mirasçı kabul edilecekleri öngörülmüştür[21].

SONUÇ

Davacı vekili, paylı mülkiyet hükümlerine tabi 520 no' lu parselde paydaşlığın satış suretiyle giderilmesini istemiştir. Yerel Mahkemece hükme esas alınan Ziraat Bilirkişi raporunda "...50.150 m2 miktarlı taşınmazın 8.000 m2'si ekilebilen alan, kalan kısmının çayır vasfında olduğu, 20 dekarın altında olan tarım arazisi niteliğindeki 8.000 m2'lik bölümün tarımsal bütünlüğün bozulmaması için paylaşılmasının mümkün olmadığı.." belirtilmiştir. Gölbaşı Belediye Başkanlığının 19.10.2011 tarihli yazısında "...mülga Özel Çevre Koruma Kumlu Başkanlığınca onaylanan yürürlükteki Gölbaşı Çevre Düzeni Revizyon Planına göre 'Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı' olarak, diğer kısmı ise 'Tarım Alanı' olarak planlandığı kanaati oluştuğu..." bildirilmiştir.

Yukarıda yaptığımız açıklamalar doğrultusunda tarımsal miras hukukunda belirli bir büyüklüğün altına düşen paylaştırmalar yasaklanmış olup mirasçılar arasında dahi olsa tarımsal arazilerin cüce ve verimsiz kalmasına sebep olacak şekilde aynen taksim yasaklanmıştır. Kaldı ki dava konusu taşınmaz Ankara Gölbaşı bölgesinde olup burası Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı 17.8.2011 tarihi itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır. Bu nedenle dava konusu yerin halen "Hassas A Zonu ve Doğal Sit alanı" içinde olup olmadığı, niteliği, aynen taksiminin mümkün olup olmadığı, satışa engel bir durumunun bulunup bulunmadığı ayrıntılı bir şekilde sorulmalı, cevabi yazı doğrultusunda Tarım İl Müdürlüğünden yeniden görüş sorulması ve gerektiğinde yerinde yeniden keşif yapılarak aynen taksiminin mümkün olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu incelemelerin yapılmaksızın verilen kararda direnilmiş olması açıkça hukuka aykırıdır. Zira dava konusu taşınmazın bir kısmının tarımsal arazi niteliği bulunduğu tespit edilirse bu kısmının aynen taksimi mümkün olmayacaktır. Eğer yapılan inceleme sonucunda taşınmazın tarımsal arazi vasfı bulunmadığı anlaşılırsa aynen taksimi mümkün olup Türk Miras Hukukunun genel ilkelerine göre taksim yapılabilecektir. Bu sebeplerle Yargıtay Özel Dairesi'nin ve Hukuk Genel Kurulu'nun verdiği karar yerindedir.

KAYNAKÇA

Başpınar Veysel, Türk Medeni Kanunu ve Yeni Gelişmeler Karşısında Tarım İşletmelerinin Tahsisi, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara 2006.

Eren Fikret / Başpınar Veysel, Toprak Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 4. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2014.

Gün Sema, Tarımsal Mülkiyet Rejimi ve Vergilendirme, http://www.agri.ankara.edu.tr/economy/1189_1205406746.pdf.

İmre Zahit / Erman Hasan, Miras Hukuku, 6. Baskı, Der Yay., Ankara 2006.

İnan Ali Naim,/ Ertaş Şeref / Albaş Hakan, Miras Hukuku, 6. Baskı, İleri Yay., Ankara 2006.

Kılıç Mehmet, Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Türk Tarım Hukuku: Mevcut Durum, Son Gelişmeler Ve Yaklaşımlar, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C:9, No:2, 2010.

Oğuzman Kemal / Seliçi Özer / Özdemir Saibe Oktay, Eşya Hukuku, 15. Baskı, Filiz Yay., İstanbul 2012.

Özçelik Ş. Barış,"5403 Sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda 6537 Sayılı Kanun’la Yapılan Değişiklikler Ve Değerlendirilmesi", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XIX, S: 1, Ankara 2015.

Şener Esat, Miras Hukuku, C:1, Ankara 1977.

Zevkliler Aydın, Türk Miras Hukukunda Tarımsal İşletmelerin Tahsisi, AÜHF Yay., Ankara 1970.


İnternet Kaynakları:

http://www.csb.gov.tr/projeler/ockb/index.php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=7787.

http://www.csb.gov.tr/projeler/ockb/index.php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=7787.

http://www.tbmm.gov. tr/sirasayi/donem24/yil01 /ss564.pdf.

-----------------------------

[1] RG: 25880, 19.07.2005.

[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6lba%C5%9F%C4%B1,_Ankara, e.t. 19.05.2015.

[3] http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6lba%C5%9F%C4%B1,_Ankara, e.t. 19.05.2015.

[4]http://www.csb.gov.tr/projeler/ockb/index.php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=7787,e.t. 19.05.2015.

[5] Aydın Zevkliler, Türk Miras Hukukunda Tarımsal İşletmelerin Tahsisi, Ankara: Sevinç Matbaası, 1970, s. 87 vd; Mehmet Kılıç, Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Türk Tarım Hukuku: Mevcut Durum, Son Gelişmeler Ve Yaklaşımlar, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C:9, No:2, 2010, s. 67-92.

[6] Veysel Başpınar, Türk Medeni Kanunu ve Yeni Gelişmeler Karşısında Tarım İşletmelerinin Tahsisi, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara 2006, s. 261.

[7] RG., 26 Ocak 2003, S. 25005.

[8] Kılıç, s. 76-77.

[9]Sema Gün, Tarımsal Mülkiyet Rejimi ve Vergilendirme, http://www.agri.ankara.edu.tr/economy/1189_1205406746.pdf.

[10] Fikret Eren/Veysel Başpınar, Toprak Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 4. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2014, s. 157.

[11] Eren/Başpınar, s. 159;

[12]Zevkliler, s. 73; Eren/Başpınar, s. 162; Esat Şener, Miras Hukuku, C:1, AÜHF Yay., Ankara 1977, s. 803.

[13] Veysel Başpınar/Cavit Demiral, Die Zuveisung der Landwirtschaftlichen Betriebe in Neuen Türkischen Zivilgesetzbuch, Jar., Bd., VI, s. 5 naklen Eren/Başpınar, s. 162.

[14] Zevkliler, s. 79; Çeker, s. 163.

[15] Başpınar/ Demiral, s. 9; Çeker, s. 168.

[16] Eren/Başpınar, s. 173.

[17]Zahit İmre/Hasan Erman, Miras Hukuku, 6. Baskı, Der Yay., Ankara 2006; Ali Naim İnan,/Şeref Ertaş/Hakan Albaş, Miras Hukuku, 6. Baskı, İleri Yay., Ankara 2006, s. 569; Zevkliler, s. 109; Kemal Oğuzman/Özer Seliçi/Saibe Oktay Özdemir, Eşya Hukuku, 15. Baskı, Filiz Yay., İstanbul 2012, s. 407-408; Eren/Başpınar, s. 174; Şener, s. 811.

[18]Ş. Barış Özçelik, "5403 Sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda 6537 Sayılı Kanun’la Yapılan Değişiklikler Ve Değerlendirilmesi", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XIX, S: 1, Ankara 2015, s. 61; Eren/Başpınar, s. 181;

[19]TBMM, Yasama Dönemi 24, Yasama Yılı 4, Sıra Sayısı 564, s. 10. (http://www.tbmm.gov. tr/sirasayi/donem24/yil01 /ss564.pdf), e.t:22.05.2015.

[20] Zevkliler, s. 114; Eren/Başpınar, s. 181; İnan/Ertaş/Albaş, s. 569.

[21]TAMDİY m. 10 "Ehil mirasçıya ait kriterler"(1) Ehil mirasçının belirlenmesinde aşağıdaki kıstaslar dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucunda elli puan ve yukarısına sahip olan mirasçı veya mirasçılar ehil mirasçı olarak kabul edilir. Mirasçılardan;

a) Geçimini mirasa konu tarım arazilerinden sağlayanlara yirmi puan,

b) Tarım dışı geliri bulunmayanlara on puan,

c) Eşi fiilen tarımsal faaliyette bulunanlara on puan,

ç) Tarımsal arazileri işleyebilecek mesleki bilgi ve beceriye sahip olanlara on puan,

d) Mirasa konu arazilerin bulunduğu ilçe sınırları içinde altı yıla kadar ikamet edenlere beş puan, altı yıl ve daha uzun süre ikamet edenlere on puan,

e) Herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlara on puan,

f) Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında tarım sigortası olanlara beş puan,

g) Bakanlığın mevcut kayıt sistemlerine kayıtlılık süreleri altı yıla kadar olanlara beş puan, altı yıl ve daha uzun süre olanlara on puan,

ğ) Tarımsal örgütlere kayıtlılık süreleri altı yıla kadar olanlara iki puan, altı yıl ve daha uzun süre olanlara beş puan,

h) Tarım alet ve donanımlarına sahip olanlara beş puan,

ı) Kadın olanlara beş puan verilir.