Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı İtirazında Tebliğname ile Bağlı mıdır?

Abone Ol

Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308’de düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının tebliğname ile bağlı olup olmadığı, tebliğnamenin aksi yönünde itiraz yoluna başvurmanın mümkün olup olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu ve Yargıtay İç Yönetmeliği hükümleri, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.

I. Tebliğname

Tebliğname; temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, başvuru hakkında ne şekilde karar verilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerekçeli görüşüdür. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.297/2 uyarınca; temyiz başvurusu üzerine karşı taraf cevap verdikten sonra veya cevap süresi bittikten sonra, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir ve temyiz talebine ilişkin tebliğname düzenlenir. CMK m.297/3 uyarınca; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur”. Tebliğnamenin taraflara tebliğ edilmesi, adil/dürüst yargılanma ilkesi çerçevesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin bir gereği olup, ilgili taraflar tebliğnameye karşı süresi içinde cevap verebilirler.

Temyiz başvurusu üzerine ne şekilde karar verilmesi gerektiğine ilişin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görüşünü barındıran tebliğnamenin gerekçeli olması; temyiz başvurusu üzerine hangi kararın verilmesi yönünde görüş bildirildiğinin açıkça ifade edilmesi, bu çerçevede onama, düzelterek onama veya bozma kararlarından birisine yönelik görüş bildirilmesi gerekmektedir. Belirtmeliyiz ki; temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tebliğname düzenlenmesi zorunlu olmakla birlikte[1], gerekçeli olarak düzenlenen tebliğnamede, ileri sürülen bütün temyiz nedenlerinin ve temyiz edilen hükümlerin değerlendirilmesi de gerekmekte olup, ileri sürülen bazı temyiz nedenleri hakkında tebliğnamede görüş bildirilmemesi halinde, bu hususlarla ilgili ek tebliğname düzenlenmesinin talep edilmesi mümkündür.

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.11.2023 tarihli, 2021/47 E. ve 2023/612 K. sayılı kararında; “Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 30.12.2019 tarihli ve 53814 sayılı tebliğname düzenlenmiş ise de bu tebliğnamede sanık müdafii tarafından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik gerçekleştirilen temyiz istemi ve nedenleri değerlendirilmemiştir. Yargıtay Kanunu’nun 28 ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 37. maddeleri uyarınca Yerel Mahkemece verilen kararların temyiz yoluyla incelenmesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, tüm temyiz edenlere ve temyiz edilen tüm hükümlere yönelik hukuki görüşün açıklandığı bir tebliğnamenin düzenlenmesi zorunludur.

Bu nedenle, sanık müdafii tarafından açılmış bulunan temyiz davasına dayalı olarak Ceza Genel Kurulu’nca inceleme yapılabilmesi için, öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sanık müdafii tarafından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik ileri sürülen temyiz nedenlerinin de değerlendirildiği bir ek tebliğnamenin düzenlenmesi gerektiğinden, dosyanın ek tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine karar verilmelidir.” şeklinde bazı temyiz nedenlerinin tebliğnamede değerlendirilmemiş olması sebebiyle ek tebliğname düzenlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

II. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Tebliğnamenin Düzenlenmesi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yapısı 2797 sayılı Yargıtay Kanunu ile detaylı olarak düzenlenmiş olup; Yargıtay Kanunu m.6 uyarınca; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Başsavcıvekili, Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından oluşur”, Yargıtay İç Yönetmeliği m.34 uyarınca; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı başyardımcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları ile bir bütündür. Çalışmaları bu temel ilkeye göre yürütülür.”, Yargıtay Kanunu m.27 uyarınca; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nı temsil eder. Yargıtay İç Yönetmeliği ile de detaylı düzenlemeler öngörülmüş olup, Yargıtay İç Yönetmeliği m.38 uyarınca; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay ceza daireleri sayısı kadar bölümlere ayrılır. Her bölümdeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları, bölümlerinin bakmakla görevlendirildiği konularla ilgili dosyaları inceleyip tebliğnameye bağlayarak dairesine verirler”.

Belirtmeliyiz ki; temyiz başvurusu üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen tebliğnameler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenlenmektedir. Bu nedenle; tebliğnamelerin imza kısımlarında “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Y.” ifadesi yer almakta olup, bu şekilde tebliğnamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine düzenlendiği belirtilmektedir. Nitekim; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile yardımcılarının görevlerinin düzenlendiği Yargıtay Kanunu m.28 uyarınca, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini, karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenler ve onun yerine imza ederler. Yargıtay İç Yönetmeliği’nde de tebliğnamelerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının adına ve onun görüşleri çerçevesinde düzenlendiğine ilişkin hükümler yer almakta olup; İç Yönetmelik m.36 uyarınca; “Tebliğname, karar düzeltme ve itiraz yazılarının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görüşüne ve saptanan hakka uygun olarak yazılmasını sağlamak.” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısının görevleri arasında sayılmış, İç Yönetmelik m.37 uyarınca; “Verilen işleri süresinde ve eksiksiz inceleyip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenleyecekleri ve imza edecekleri tebliğnamelere bağlayarak sonuçlandırmak.” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarının görevleri arasında düzenlenmiştir.

Bu Kanun ve İç Yönetmelik hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen ve temyiz başvurusuna ilişkin hukuki görüş içeren tebliğnameler, esasen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına ve onun yerine düzenlenmekte olup, tebliğnamelerin içeriğinde yer alan hukuki görüşler de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının hukuki görüşünü temsil etmektedir.

III. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı İtirazında Tebliğname ile Bağlı mıdır?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi olağanüstü bir kanun yolu olup; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kanun yolları” başlıklı altıncı kitabının, “Olağanüstü kanun yolları” başlıklı üçüncü kısmının, “Cumhuriyet başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı birinci bölümü altında, 308. maddede düzenlenmiştir. Ayrıca, 20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanun m.23 ile “Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisi” başlıklı CMK m.308/A hükmü de Kanuna eklenmiştir. Bu iki düzenlemeyi detaylı olarak “Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi[2]” başlıklı yazımızda değerlendirmiştik.

CMK m.308/1 uyarınca; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz[3].

Kanunda Yargıtay ceza dairelerinden birisinin kararına karşı itirazın mümkün olduğu düzenlenmiş olup, itiraz yoluna başvurulabilecek kararların niteliği ve başvuru sebepleri bakımından herhangi bir sınırlama öngörülmemiştir. Bununla beraber; Yargıtay ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlara karşı temyiz kanun yolu açık olması sebebiyle, bu kararlar yönünden itiraz yetkisinin kullanılamayacağını, sadece Yargıtay ceza dairelerinin temyiz veya kanun yararına bozma kararlarına karşı CMK m.308 uyarınca itiraz yoluna gidilebileceğini, Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararlara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz edilmesinin mümkün olmadığını, sözkonusu karar bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin kesin kararı niteliğinde ise, CMK m.308/A uyarınca bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisinin olacağını belirtmek isteriz. Ayrıca; CMK m.308/A’da bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikli kararlarına karşı başvuru yapılacağına ilişkin açık düzenleme olmasına karşılık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını düzenleyen CMK m.308’de Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının kesin nitelikte olması aranmadığı gözönüne alındığında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının henüz kesinleşmemiş kararlara, yani bozma kararlarına karşı da itiraz yoluna başvurabilmesi mümkündür.

Kanunda başvuru nedenlerine ilişkin de bir sınırlama öngörülmediğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından maddi hukuka ve usule ilişkin aykırılıklar itiraza konu edilebilir. CMK m.308 uyarınca; itiraz yetkisinin sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ait olduğu, re’sen veya talep üzerine itiraz edilmesi mümkün olmakla birlikte, talep edilmesi sebebiyle itirazın zorunlu olmadığı ve Başsavcının takdirinde olduğu tartışmasızdır.

Bununla birlikte; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, temyiz yoluna başvurulması üzerine sunulan tebliğnamesi ile bağlı olup olmadığı, tebliğnamede ileri sürülen görüşe aykırı bir itiraz yapabilmesinin mümkün olup olmadığı, bu doğrultuda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından sanık lehine sunulan tebliğnameye uyularak verilen kararlara karşı sanık aleyhine itirazın veya sanık aleyhine sunulan tebliğnameye uyularak verilen kararlara karşı sanık lehine itirazın mümkün olup olmayacağı konusunda, Kanunda açık bir düzenleme yer almamakla birlikte, bu konuda görüş farklılıkları bulunmaktadır.

Bir düşünceye göre; tebliğnamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını bağlayacağı, çünkü başsavcının savcılar üzerinde denetim ve gözetim yetkisinin bulunduğu, savcıların Başsavcıya bağlı olduğu ve Yargıtay İç Yönetmeliği m.34’de belirtildiği üzere Başsavcılığın bir bütün olduğu, dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan her türlü talebin Başsavcı adına yapıldığı, talep yapılmadan önce Başsavcı tarafından denetlenip değiştirilebileceği, ancak talep yapıldıktan sonra aksine bir talepte bulunulamayacağı ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre; tebliğnamenin aksine bir itirazda bulunamamanın tek bir istisnası, tebliğnamenin sanık lehine olması ve sanık lehine bozma kararı verilmesi, ancak bozma sebebinin tebliğname dışında kalması halinde gündeme gelip, bozma kararı tebliğname doğrultusunda gelmişse bu karara karşı tebliğnameyi hazırlayan savcı ve hatta Başsavcının itiraz etmesi mümkün değildir.

Yargıtay uygulamasında ise; tebliğnamenin bağlayıcı olmadığı, tebliğnamenin yalnızca bir hukuki görüşten ibaret olduğu, tebliğnamenin aksine bir şekilde sanık lehine veya aleyhine itiraz yoluna gidilebilmesinin mümkün olduğu, hatta yıllar sonra bile sanık lehine itiraz yapılabileceği kabul edilmektedir.

Nitekim, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 21.03.2016 tarihli, 2016/3052 E. ve 2016/5378 K. sayılı kararında; sanık aleyhine davanın esastan reddedilerek hükmün onanmasına yönelik tebliğname sunulmuş, bu tebliğnameye uyularak hükmün onanmasına karar verilmiş, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından sanık lehine Yerel Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülerek karara itiraz edilmiş, bu itiraz kabul edilerek önceki hüküm kaldırılmış ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Yargıtay tarafından, sanık lehine düzenlenen tebliğnameye uygun olarak, sanık lehine verilen karara karşı, sanık aleyhine yapılan itirazın da mümkün olduğu yönünde karar verilmiştir. Bu doğrultuda, Yargıtay 17. Ceza Dairesi’nin 02.10.2017 tarihli, 2017/3172 E. ve 2017/10886 K. sayılı kararında; sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün bozulması yönünde tebliğname sunulmuş, bu tebliğnameye uygun olarak mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından sanık aleyhine olarak bu bozma kararının kaldırılması ileri sürülerek karara itiraz edilmiş, bu itiraz Yargıtay 17. Ceza Dairesi tarafından oyçokluğuyla kabul edilmemiş ve dosya CMK m.308/2 uyarınca Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmiştir. Dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu; 03.04.2018 tarihli, 2017/1125 E. ve 2018/131 K. sayılı kararla, itirazın kabulüne ve Yargıtay 17. Ceza Dairesi’nin bozma kararının kaldırılmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Belirtmeliyiz ki; Yargıtay tarafından verilen bu kararlarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının tebliğname ile bağlı olup olmadığı, itirazın tebliğnamenin aksi yönünde yapılabilip yapılamayacağı hususunda herhangi bir değerlendirme ve açıklama yapılmamış olup, doğrudan hukuki uyuşmazlığın esasına girilmiş ve esas hakkında karar verilmiştir. Ancak kararlardan anlaşılacağı üzere; Yargıtay tarafından, tebliğnamenin bağlayıcı olmadığı, lehe veya aleyhe bir şekilde tebliğnamenin aksi yönünde itiraz yoluna gidilebileceği kabul edilmektedir.

Kanaatimizce; “Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi[4] başlıklı yazımızda da belirttiğimiz üzere, CMK m.308’de herhangi bir sınırlamanın öngörülmemiş olması, tebliğnamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına verilen hukuki bir görüşten ibaret olması ve Yargıtay tarafından verilen kararlarda herhangi bir bağlayıcılığının bulunmaması gözönüne alındığında, her ne kadar Yargıtay Kanunu ve İç Yönetmeliği uyarınca tebliğnamelerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenlendiği ve CMK m.308 uyarınca itirazın da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından gerçekleştirildiği ve bu nedenle tebliğname ile itirazın farklı görüşlerde olmasının çelişki barındırdığı ileri sürülebilirse de, yalnızca hukuki görüşten ibaret olan ve bağlayıcılığı öngörülmeyen tebliğname sebebiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına CMK m.308 uyarınca verilen itiraz yetkisinin kısıtlanmaması gerekmektedir.

Bununla birlikte; sanık lehine tebliğname sunulmasına ve buna uygun olarak karar verilmesine rağmen, sanık aleyhine Başsavcı itirazı yapılmasının prensip olarak mümkün olmaması gerektiği, bu yönden herhangi bir yasal sınırlama öngörülmemekle beraber, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına verilen itiraz yetkisinin, Yargıtay tarafından sanık lehine verilen kararlara karşı sanık haklarının özünü ihlal etmeyecek şekilde, ancak ciddi hukuka aykırılıkların tespit edilmesi sebebiyle ve somut  gerekçelere dayanılarak kullanılması gerektiği kanaatindeyiz. Esasen burada sanık lehine müktesep/kazanılmış hak iddiası gündeme gelebilir, fakat amacın maddi hakikate ve adalete ulaşılması olduğunu dikkate alan kanun koyucunun CMK m.308’de, sanık lehine süre sınırı olmaksızın, sanık aleyhine ise 30 gün içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına olağanüstü itiraz yoluna başvurma hakkı tanıdığı görülmektedir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Tamer Bayraklı

Stj. Av. Hurşit Berkay Çalışkan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------

[1] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14.11.2023 tarihli, 2019/99 E. ve 2023/604 K. sayılı kararı; “Anılan Kanun ve Yönetmelik maddeleri uyarınca Yerel Mahkemece verilen kararların temyiz yoluyla incelenmesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca o konudaki hukuki görüşün açıklandığı bir tebliğnamenin düzenlenmesi zorunludur”.

[2] Ersan Şen, Mehmet Vedat Ervan, Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi, 05.06.2021, https://www.hukukihaber.net/cumhuriyet-bassavcisinin-ve-bassavciliginin-itiraz-yetkisi

[3] 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, 7499 sayılı Kanun m.37 ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sanık aleyhine itiraz süresi, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren bir ay olarak değiştirilmiş olup, 7499 sayılı Kanun m.40/1-b uyarınca bu değişiklik 01.06.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.

[4] Ersan Şen, Mehmet Vedat Ervan, a.g.e