İşbu yazımızda; ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararlarına karşı direnme hakkının bulunup bulunmadığı, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, ilgili Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler çerçevesinde değerlendirilecektir.
Belirtmeliyiz ki; ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin direnme üzerine YCGK tarafından verilen kararlara direnemeyecekleri konusunda CMK m.307/4 hükmü açık olmakla beraber, derece mahkemelerinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazı ile Ceza Genel Kurulunun önüne giden dosya hakkında verilen karara direnip direnemeyecekleri tartışma konusudur.
“Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı CMK m.307 ve “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı m.308 incelendiğinde; CMK m.308’e göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını önce Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine göndereceği, incelemeyi yapan dairenin itirazı yerinde görmesi halinde kararını düzelteceği, görmediği takdirde de dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göndereceği yazılı olup, kanun koyucunun 5271 sayılı CMK ile yeni bir usulü kabul ettiği, Başsavcı itirazının Ceza Genel Kuruluna gitmeden önce ilgili ceza dairesince incelenmesini istediği anlaşılmakla, dairenin değiştirmediği kararı yönünden son incelemenin kesin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yapılacağı sonucuna varılmalıdır.
Yeni usulde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararlarına hiçbir şekilde direnilemeyeceği, “yetkisizlik esas olup, yetkili olmanın kanunda öngörülmesi gerektiği” kuralı gereğince, Ceza Genel Kurulunun kararının bir daire kararı gibi nitelendirilip, bu kesin karara karşı da direnilebileceğinden bahisle temyiz yolu açık direnme kararı verilmesi isabetli olmayacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ile daire incelemesinden tekrar geçen dosyayı inceleyip kararı bozan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararına direnilebileceğine dair hiçbir hüküm bulunmamaktadır. CMK m.307 dikkate alındığında; maddenin dördüncü fıkrasının ilk cümlesinde Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme kararı verebileceğinin düzenlendiği, ancak devamında gelen ikinci cümlede direnme kararının, kararına direnilen daireye gönderileceği, bundan da sadece Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına direnilebileceğinin anlaşıldığı, Kanun hükmünün lafzında bir tereddüt olmadığı, yine devamında ancak usul gereği, Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine gelen direnme kararının yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderileceği ve bu andan sonra YCGK tarafından verilecek karara hiçbir merciin direnemeyeceği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “Dairelerin görevleri” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinde yer alan, “Hüküm veren dairenin, Ceza Genel Kurulu kararına uymayarak kendi kararında direnmesi halinde Ceza Genel Kurulunca verilecek ikinci karar kesin olup, ilgili dairece uyulması zorunludur.” cümlesi nedeniyle, kanun koyucu herhangi bir ayırım gözetmediği için yalnızca ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ceza dairesinin verdiği kararların YCGK tarafından bozulmasına karşı değil, derece mahkemelerinin verdiği direnme kararlarının ceza dairesince reddi üzerine YCGK’nın verdiği bozma kararına direnilebileceği şeklinde de anlaşılmaya elverişlidir. Yargıtay bakımından “özel kanun” niteliği taşıyan 2797 sayılı Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi dikkate alındığında; “Ceza Genel Kurulunun kararına uymayarak kendi kararında direnmesi halinde” ibaresinden hareketle, YCGK’nın derece mahkemesini haklı bulup, ceza dairesinin kararını kaldırma kararına ceza dairesinin direnebileceği sonucuna da ulaşılabilir. Ancak bu hükmün, ceza dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın YCGK tarafından bozulması kararına direnilmesi haliyle sınırlı olduğu da ileri sürülebilir ki, hüküm bu şekilde anlaşılmaya da elverişlidir. Buna göre, Yargıtay ceza dairelerinin temyiz mercii sıfatıyla verdiği kararlara ilişkin bozma kararlarına hiçbir şekilde direnilemeyeceği de düşünülebilir.
Belirtmeliyiz ki; Yargıtay ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlar YCGK tarafından bozulduğunda, Yargıtay ceza daireleri bu kararlara direnebilir. Bu konuda tereddüt bulunmamaktadır. Tartışma, Yargıtay ceza dairelerinin temyiz mercii sıfatıyla incelediği derece mahkemelerinin direnme kararlarını reddettiğinde, YCGK’nın daire kararlarını kaldırdığı durumlardan kaynaklanmaktadır. Bu konuda iki görüşün de savunulabileceği, Yargıtay ceza dairelerinin direnebileceğine dair görüşün dayanağının Yargıtay Kanunu m.14/3-d olduğu düşünülebilir. Ancak bu bentte geçen “hüküm” ibaresi, derece mahkemesinin direnme kararının yerinde bulunmamasına ilişkin ceza dairesi kararı olması sebebiyle “hüküm” olarak nitelendirilemeyeceğinden, bu bendin sadece Yargıtay ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararların YCGK tarafından bozulmasına direnilebilmesi olarak anlaşılması uygun olacaktır. Sonuç olarak, YCGK’nın temyiz mercii sıfatıyla verdiği bozma kararlarına direnilemez.
Bir başka görüşe göre[1]; “İtiraz üzerine verilen karar daire kararına ilişkindir. Genel Kurul önce daire kararına ilişkin hükmünü, daha sonra ise bu kararın yerel mahkeme hükmü üzerindeki etkisini ortaya koymalıdır. Yani daire kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün onanması veya bozulması şeklinde sonuç ortaya koyulacaktır. Başsavcılığın itirazı aslında temyiz yargılamasının bir devamı niteliğinde olduğundan, yapılacak inceleme hukuka uygunluk incelemesidir. Daire kararının hukuka uygun bulunması durumunda ise itirazın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Verilen kararın etkileri bakımından ele alınması gereken konu, yerel mahkemenin itiraz üzerine verilen kararlar karşısındaki durumudur. Daha açık ifadeyle, yerel mahkemenin itiraz üzerine verilen kararlar karşısında direnme imkanının bulunup bulunmadığıdır. Direnme ihtimalinin doğması şu koşullarla mümkündür. Ya dairenin onama ya da düzelterek onama kararı itiraz üzerine genel kurulca kaldırılmış ve yerel mahkeme hükmü bozulmuş olabilir. Ya da dairenin bozma kararı itiraz üzerine genel kurulca yerinde görülmüş ve itiraz reddedilmiş olabilir. Yukarda da belirttiğimiz gibi, itiraz üzerine genel kurulca yapılan inceleme daire kararının incelenmesidir. Dolayısıyla bu aşamada dairenin incelemesi sürmektedir. Öğretide bu durumda direnme kararı verilemeyeceği CMUK 326. maddesine dayanılarak ileri sürülmektedir. Oysa CMUK’nun 326. maddesinde düzenlenen uyma mecburiyeti sadece bozmadan sonra verilen direnme kararlarına karşı Ceza Genel Kurulu kararlarını kapsamaktadır. Nitekim hükümde de açıkça ısrar üzerine Ceza Genel Kurulu kararlarına uymanın mecbur olduğu ifade edilmektedir. CMK’nın 307/3. maddesinde durum benzer biçimde ‘…direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.’ şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay uygulaması da aynı yöndedir”.
Müellifin görüşüne dayanak gösterdiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.12.1989 tarihli, 1989/1-357 E. ve 1989/420 K. sayılı kararında;
“Yerel Mahkemelerin direnme kararları ile Yargıtay C. Başsavcılığı itirazı arasında prosedür, dayanak ve hukuki yapı itibariyle farklar mevcuttur. Şöyle ki: 1- İtirazda, Yargıtay C. Başsavcılığı görüşü ile Özel Daire arasında, direnmede ise Yerel Mahkeme ile Özel Daire kararları arasındaki uyuşmazlık vardır. 2- İtiraz üzerine C. Başsavcılığı görüşü red veya kabul edilirken, direnmede onama veya bozma kararı verilerek Özel Daire ile Yerel Mahkeme kararlarından birinin hukuka uygunluğu kabul edilmektedir. 3- İtirazda; itiraz nedenleri, direnmede yerel mahkeme kararındaki gerekçe ve kanıtlar hukuki değerlendirmenin esasını oluşturmaktadır. 4- Direnme kararı tarafların temyizi üzerine incelenmektedir. İtirazda ise, tarafların iradesi dışında Yargıtay C. Başsavcılığı'nın başvurusu üzerine Ceza Genel Kurulu'nca inceleme yapılmaktadır. 5- İtiraz ve temyiz sürelerinin farklılığı iki kurum arasındaki maddi ayrıcalığı göstermektedir. 6- İtirazda yerel mahkeme ilk kararı, direnmede ise bozma üzerine verilen ikinci karar incelenmektedir. 7- İtirazda, Ceza Genel Kurulu itiraz mercii olarak, direnmede ise açılan bir temyiz davası üzerine inceleme yapılmaktadır. Ayrıca direnme mahkemeler için bir haktır, istisnai bir yol değildir. CMUY’nın 303. maddesinde yer alan ‘itiraz üzerine verilen kararlar kesindir’ hükmünün, temyiz faslının 322. maddesinde yer alan C. Başsavcılığı itirazında uygulanma yeri yoktur. Direnme kararı üzerine verilen Ceza Genel Kurulu kararlarına, CMUY’nın 326/1. maddesi gereğince uyma mecburiyeti olduğu halde itiraz üzerine verilen kararlarda böyle bir mecburiyet konulmamıştır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazı üzerine verilen Ceza Genel Kurulu kararına karşı Yerel Mahkemelerin direnme hakları bulunduğundan…” gerekçesine yer vererek, işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
Müellifin bu görüşü; mülga CMUK m.326/3’ün birinci cümlesinin lafzına göre, Yargıtay’dan verilen bozma kararlarına mahkemelerin ısrar hakkı olduğundan ve aynı fıkranın ikinci cümlesinde ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen kararlara uyulmasının zorunlu olduğundan hareketle, ilk derece mahkemelerinin direnme kararlarının haricinde YCGK’nın önüne gelen dosyalardan dolayı verilen bozma kararlarına direnilebileceği sonucuna varılabileceği yönünde olsa da, bu anlama gelebilecek kabulden yeni CMK m.307/4’de vazgeçildiği, müphem durumun, yani YCGK’nın derece mahkemelerince verilen direnme kararları dışında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ile önüne gelen dosyalarda verdiği bozma kararlarına karşı derece mahkemelerinin direnebileceği anlamına gelebilecek hiçbir hükme ve ibareye yer verilmediği, bu yolla YCGK kararlarına direnilemeyeceğinin ortaya koyulduğu, ayrıca bu yetkinin sadece Yargıtay ceza dairelerine ait olduğuna dair yasal dayanağın Yargıtay Kanunu m.14/3-d olarak gösterilebileceği, ancak bu hükmün Yargıtay ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlarla sınırlı olarak anlaşılabileceği, ilk derece veya BAM ceza dairelerinin direnme hakkına sahip olduğu şeklinde açık veya örtülü bir cümle veya ibarenin de CMK m.307 metninde yer almadığı görülmekle, mülga Kanun dönemine ait 25.12.1989 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı ile bu kararı dayanak almak suretiyle eski Kanuna göre savunulan ve ilk derece mahkemelerinin direnme kararlarının dışında kalan, bu kapsamda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne gelen dosyalarda temyiz sürecinin son bulmadığı düşüncesinin yeni Kanun döneminde yasal gerekçeye sahip olmadığını ifade etmek isteriz.
Sonuç olarak; dosya son merci sıfatıyla herhangi bir şekilde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne gelmişse, yukarıda belirttiğimiz yasal dayanaklar nedeniyle artık ilk veya ikinci derece mahkemelerinin YCGK kararlarına direnebilmesi mümkün olmayıp, bozma kararlarına uymak ve gereğini yapmak zorunlulukları vardır. Aksi halde; “ucu açık yargılama” olarak nitelendirebileceğimiz bir sonuca gideriz ki, bu usul kabul edilemez.
Müellifin mülga Kanun m.326/3’ü dayanak almak suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine YCGK tarafından verilen kararlara ilk derece mahkemelerince direnilebileceğine dair görüşüne de katılmıyoruz. Müellif; mülga CMUK m.326/3’ün örtülü lafzından yola çıkarak, Başsavcı itirazı üzerine YCGK tarafından verilen bozma kararlarına ilk derece mahkemelerince direnilebileceğini söylese de, bu anlama gelebilecek bir ibarenin Başsavcının itirazını düzenleyen mülga CMUK m.322/4’de, mülga CMUK m.326’da ve Yargıtay Kanunu’nun 14 ve 15. maddelerinde yer almadığını ifade etmek isteriz.
Yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yerine 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile kabul edilen yeni usulde; ister Yargıtay Başsavcısının itirazı ve isterse bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesinin direnmesi üzerine verilen YCGK bozma kararlarına karşı direnme kararı verilemez. YCGK tarafından bozulup Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine gönderilen karara karşı yalnızca ceza dairesinin direnme hakkının olduğu ileri sürülebilir ki, kapsamı tartışmalı olmakla birlikte bu hak yalnızca Yargıtay ceza dairelerine ait olup, BAM ceza dairelerine tanınmamıştır. Yargıtay ceza dairelerinin direnmenin yerinde olmadığına dair kararlarını inceleyen YCGK’nın bozma kararlarına direnilebileceğine dayanak gösterilen Yargıtay Kanunu m.14/3-d’nin, sadece Yargıtay ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlarla sınırlı anlaşılması gerektiğini ve bu nedenle Yargıtay ceza dairelerinin de direnme kararı veremeyeceğini ifade etmek isteriz.
YCGK’nın bozma kararlarına karşı BAM ceza dairelerine direnme hakkı tanınmadığından, Yargıtay Ceza Genel Kurulu “ceza dairesi” gibi nitelendirilemez. Bu noktada Anayasa m.2’nin, 9’un, 13’ün, 36’nın, 37’nin, 138’in, CMK m.307’nin ve 308’in, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6’nın gözardı edilemeyeceğini ifade etmeliyiz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararı üzerine verilecek direnme kararı yasal dayanağa sahip olmadığından “yok” hükmündedir. Bu direnme kararı üzerine, daha önce sanığın beraatı yerine mahkumiyet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ve onama ile ona bağlı derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar veren Yargıtay Ceza Genel Kurulu; bu temyiz incelemesi ile ilgili olarak, Ceza Genel Kurulu bir “Yargıtay ceza dairesi” olmadığından ve ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesinin de CMK m.307/4’e göre YCGK kararına direnmesi mümkün olmadığından, direnme kararının yokluğuna karar verip dosyayı gereği için merciine iade etmesi gerekecektir. Aksi usul, yargı hiyerarşisine ve yazılı hukuk sisteminin kabul gördüğü Türk Hukuku’nda CMK m.307 ve 308’e açıkça aykırıdır.
Mülga CMUK dönemi ile ilgili Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 09.06.2014 tarihli, 2013/18493 E. ve 2014/6987 K. sayılı kararına göre; “CMUK'nın 326/3. maddesi uyarınca, mahkemeler direnme kararı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak zorundadırlar. Ceza Genel Kurulunca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine verilen kararlara karşı ise ‘hükümde serbestlik’ kuralı geçerlidir.
Somut olayda, sanıklar P. S. ve A. Ö. hakkındaki Ceza Genel Kurulu kararı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine verilen bir karar olup, mahkeme bu karara CMUK'nın 326/3 maddesi hükmü karşısında uymak zorunda değildir”.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi; mülga CMUK m.326/3’de yer alan, “Yargıtay’dan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.” hükmünün, yalnızca ilk derece mahkemelerince verilen ısrar/direnme kararları üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen kararlara uyma zorunluluğu ile sınırlamış, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ile YCGK tarafından verilen kararları ise üçüncü fıkra kapsamı dışında tutmuştur. Mevcut CMK m.307/4’ün, mülga CMUK m.326/3’e benzer bir düzenleme olmadığı, hangi halde YCGK kararına direnilebileceğinin açıkça belirtildiği ve bu yöntemin sadece Yargıtay ceza daireleri ile sınırlı tutulduğu (ancak Yargıtay Kanunu m.14/3-d’den kaynaklanan bu yetkinin kapsamının tartışmalı olduğu ve tarafımızdan da kabul görmediği), buna ek olarak da esas itibariyle mülga CMUK m.326/3’ün Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin belirttiği şekilde anlaşılmaya elverişli olmadığı, üçüncü fıkrada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazı üzerine YCGK tarafından verilen bozma kararlarına ilk derece mahkemelerinin direnebileceğine, yani ilk hükümlerinde ısrar edilebileceğine dair bir açıklığın olmadığı, en önemlisi de mülga CMUK m.322/4’de öngörülen Başsavcının itirazı usulünde direnme/ısrar ile ilgili bir ibarenin bulunmadığı tartışmasızdır.
Bir düşünceye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine kurulan YCGK kararına direnme mümkün olmalıdır. Çünkü ceza dairesi; ilk derece ve/veya ikinci derece mahkemesinin kararını bozsa, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu karara onanması gerektiği görüşü ile itiraz etse, itiraz mercii olan YCGK bu itirazı reddettiğinde derece mahkemesinin bu karara direnme hakkı olduğundan, tersi durumda da, yani ceza dairesinin onama kararını itirazen bozan YCGK kararına derece mahkemesi direnebilmelidir. Kanaatimizce derece mahkemeleri, YCGK tarafından verilen bu kararlara direnemez. Artık burada YCGK tarafından bozulması onanan veya onanması bozulan bir karara karşı, derece mahkemelerinin direnebilmeleri mümkün değildir. Bir görüşe göre; Yargıtay Kanunu m.14/3-d uyarınca, direnme kararını yalnızca kararı bozulan Yargıtay ceza dairesi verebilir ki, bu yetkinin Yargıtay ceza dairesi bakımından ilk derece mahkemesi sıfatıyla gördüğü davalarla sınırlı kabul edilmelidir.
Yine bir düşünceye göre; YCGK tarafından ceza dairesinin bozma kararına karşı Başsavcının yaptığı itiraz reddedildiğinde, YCGK’nın ayrıntılı gerekçe göstermeyeceği, “formül red” kararı olarak nitelendirilebilecek bir gerekçeye yer vereceği ve ayrıca da bu yolla derece mahkemelerinin direnme haklarının ellerinden alınmaması gerektiği dikkate alınmalıdır. Bu düşünce iki nedenle yanlıştır. Birincisine göre, YCGK önüne gelen her dosyayı incelemekte ve gerekçeli olarak karara bağlamaktadır. İkincisine göre ise; direnme kararı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından YCGK’nın önüne getirilen bir dosya ile ilgili bir karar verildiği anda, bir görüşe göre Yargıtay Kanunu m.14/3-d hariç olmak üzere, nihai ve kesin karar verilmekle, bu andan itibaren derece mahkemelerinin direnme hakkının ortadan kalktığı kabul edilmelidir. Aynı konuda YCGK’nın tekrar inceleme yapmasının gereği ve faydası olmayacaktır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da, YCGK’nın kararına itiraz etme yetkisine sahip değildir. Çünkü YCGK, ceza mahkemelerinden verilmiş kararların son inceleme merciidir ve artık bu Kurulun önüne gelen dosyalarla ilgili kararların, yargılamanın yenilenmesi ve Anayasa Mahkemesi ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesine bireysel başvuru hariç değiştirmesi mümkün olmayacaktır. Nihai temyiz mercii sıfatı ile hareket eden YCGK’nın verdiği kararda bir hata varsa, bunun giderilmesi yine YCGK’ya yapılacak bir itirazla mümkün olabilir ki; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda böyle bir usul de tanımlanmamıştır.
Bunun dışında bir derece mahkemesi, ancak Yargıtay ceza dairelerince verilen ve YCGK incelemesinden geçmemiş bozma kararlarına karşı direnebilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine YCGK tarafından verilen bozma kararlarına derece mahkemelerinin direnebilmesi istenmekte ise, bunun çaresi CMK m.307/4’de değişikliğe gidilmesinden geçmektedir.
CMK m.307’de, mülga 1412 sayılı CMUK m.326’dan farklı bir düzenlemeye gidilmiş ve bu nedenle CMK m.307/4 ile mülga CMUK 326/3 farklı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemelerinin bu farklılığı dikkate almaksızın, yeni Kanuna göre verilen YCGK’nın bozma kararına direnme yoluna gidemeyecekleri anlaşılmaktadır. Mülga 1412 sayılı CMUK m.326/3’de sadece; “Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.” hükmüne yer verilmesine rağmen, 5271 sayılı CMK m.307/4’de mülga CMUK’dan farklı olarak ve açıkça “Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir.” hükmü düzenlenerek, derece mahkemelerinin sadece Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına direnebileceği ortaya koyulduğundan, CMK m.307/4 hükmünün, YCGK’nın kararlarının kesin olduğu şeklinde anlaşılması gerekir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasında ceza dairelerinin görevlerinin sayıldığı, bu fıkranın (d) bendinde; “Hüküm veren dairenin, Ceza Genel Kurulu kararına uymayarak kendi kararında direnmesi halinde Ceza Genel Kurulunca verilecek ikinci karar kesin olup, ilgili dairece uyulması zorunludur.” cümlesine yer verildiği, böylece Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bozma kararına sadece Yargıtay ceza dairelerinin direnebileceğinin ortaya koyulduğu (ancak Yargıtay Kanunu m.14/3-d’den kaynaklanan bu yetkinin de tartışmalı olduğu ve tarafımızdan kabul edildiği üzere yukarıda açıkladığımız gerekçeyle Yargıtay ceza dairelerinin sadece ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlara ilişkin olarak YCGK kararına direnebileceği), 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un bölge adliye mahkemelerini düzenleyen 25 ila 54. maddelerinde de bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararına direnebileceğine dair herhangi bir yetkinin tanımlanmadığı, tüm bu nedenlerle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararlarına karşı derece mahkemelerinin direnemeyeceği, bozma kararına uymak suretiyle “YCGK’nın bozma kararına bağlılık” ilkesi gereğince bozma kararlarının gereklerini yerine getirmelerinin zorunlu olduğu ve bunun aksinin gösteren yasal bir dayanağın da bulunmadığı tartışmasızdır.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-----------------------------------
[1] Serdar Talas, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Başsavcılığın İtirazı”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. LXX, S. 1, s. 153 - 176, 2012, s.174-175, 55 sayılı dipnot, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/97706.