Toplumun ihtiyacına cevap veren etkin ve kaliteli hizmet vererek kendisine duyulan güven seviyesini yükseltebilmesi için Yargı'nın, tüm mensuplarının benimsediği, ölçülebilir ve karşılaştırılabilir kıstaslara dayalı olan bir başarı ölçme ve değerlendirme - yani - performans yönetim sistemine sahip olması, objektif olarak işletmesi ve mutlaka, hedefine toplumun memnuniyetini koyması şarttır. Bunun için de en başta hizmet standartlarının, ihtiyacı en iyi karşılayacak şekilde belirlenmesi, görev ve sorumlulukların netleştirilmesi şarttır. Çünkü, Kamu veya özel sektör farketmez, üretttiği mal veya hizmet ile müşterisini memnun edemeyen hiç bir kişi veya kurum başarılı olamaz.
Türk Yargısının böyle bir performans yönetim anlayışına ve sistemine sahip olduğu söylenilemez. Hatta, Hakimler ve Savcılar Kanunu ile HSYK'nın 388/1 ve 388/2 sayılı ilke kararları ile kabul edilen esas ve ölçütler ile değerlendirme yönteminin, toplumun ihtiyacına en iyi cevabı verecek şekilde değil, yargı mensuplarını memnun etmeye yönelik olduğu; ancak içerde güç, mevki ve yüksek pay alma mücadeleleri çıkmasına, giderek hizmetin ve kalitesinin ihmal edilmesine, zorunlu ve zaruri seviyelerin bile zor karşılanır hale gelmesine neden olabileceği bile ileri sürülebilir.
Gerçekten de Kanun, hakim ve savcılarımızı "3.", "2.", "1. Dereceye Ayrılmış" ve "1." Derece olarak dört seviyeye ayırmakta; HSYK'nın ilan edeceği ilkelerdeki koşulları taşımaları kaydıyla 2 yılda bir 1 derece yükseleceklerini öngörmektedir.
HSYK, 2015'te çıkardığı 388/1 ve 388/2 sayılı ilke kararlarında 1. Derece hakim ve savcıların çalışmalarının 3 yılda bir, diğerlerinin 2 yılda bir inceleneceği belirtilmekte, yükselme ve ilerlemeleri "(A) Defterinde - Yükselmeye Layık", "(B) defterinde - Tercihli Yükselmeye Layık" ve "(C) Defterinde - Mümtazen Yükselmeye Layık" notlarına bağlanmaktadır.
HSYK'nun inceleyeceği "açık ve gizli siciller", "sicil fişleri", "müfettiş hal kağıtları", "denetim raporları", "performans değerlendirme ve geliştirme formları" sübjektif kıstasların varlığı, camiada ve toplumda, süreçlerin suistimal edilebileceği şüphesine neden olaçak niteliktedir. Örneğin, genç temyiz tetkik hakimlerinin doğrudan 1. derece mahkemelere atanmalarının, Anadolu'da zorluklara ve kısıtlara rağmen ilerleyen hakimler arasında haksızlık hissi, camiada tetkik hakimlerinin diğerlerine tercih edildiği şüphelerine ve güvensizliğe neden olabilir.
Öte yandan değerlendirme kıstaslarından sadece gördükleri işlerin birikmesine sebep olup olmadıkları"; "çıkardıkları işlerin miktar ve mahiyetleri" ile "kanun yolu incelemesinden geçen işleri" kıstaslarının objektif olduğu söylenebilir. Ancak "çıkarılan iş miktarı" kıstasının kaliteli hizmet verilmesini değil sayıca çok dosyanın elden çıkarılmasını teşvik edeceği, vatandaşa bir yararının olmayacağı aşikardır.
Topluma kaliteli hizmeti vermeyi hedefleyen, en yetkin ve çalışkan olanların en uygun yere gelmesini sağlayan liyakate dayalı bir performans yönetim sistemi getirilmesi dileğiyle.
"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."
Türk Yargısının böyle bir performans yönetim anlayışına ve sistemine sahip olduğu söylenilemez. Hatta, Hakimler ve Savcılar Kanunu ile HSYK'nın 388/1 ve 388/2 sayılı ilke kararları ile kabul edilen esas ve ölçütler ile değerlendirme yönteminin, toplumun ihtiyacına en iyi cevabı verecek şekilde değil, yargı mensuplarını memnun etmeye yönelik olduğu; ancak içerde güç, mevki ve yüksek pay alma mücadeleleri çıkmasına, giderek hizmetin ve kalitesinin ihmal edilmesine, zorunlu ve zaruri seviyelerin bile zor karşılanır hale gelmesine neden olabileceği bile ileri sürülebilir.
Gerçekten de Kanun, hakim ve savcılarımızı "3.", "2.", "1. Dereceye Ayrılmış" ve "1." Derece olarak dört seviyeye ayırmakta; HSYK'nın ilan edeceği ilkelerdeki koşulları taşımaları kaydıyla 2 yılda bir 1 derece yükseleceklerini öngörmektedir.
HSYK, 2015'te çıkardığı 388/1 ve 388/2 sayılı ilke kararlarında 1. Derece hakim ve savcıların çalışmalarının 3 yılda bir, diğerlerinin 2 yılda bir inceleneceği belirtilmekte, yükselme ve ilerlemeleri "(A) Defterinde - Yükselmeye Layık", "(B) defterinde - Tercihli Yükselmeye Layık" ve "(C) Defterinde - Mümtazen Yükselmeye Layık" notlarına bağlanmaktadır.
HSYK'nun inceleyeceği "açık ve gizli siciller", "sicil fişleri", "müfettiş hal kağıtları", "denetim raporları", "performans değerlendirme ve geliştirme formları" sübjektif kıstasların varlığı, camiada ve toplumda, süreçlerin suistimal edilebileceği şüphesine neden olaçak niteliktedir. Örneğin, genç temyiz tetkik hakimlerinin doğrudan 1. derece mahkemelere atanmalarının, Anadolu'da zorluklara ve kısıtlara rağmen ilerleyen hakimler arasında haksızlık hissi, camiada tetkik hakimlerinin diğerlerine tercih edildiği şüphelerine ve güvensizliğe neden olabilir.
Öte yandan değerlendirme kıstaslarından sadece gördükleri işlerin birikmesine sebep olup olmadıkları"; "çıkardıkları işlerin miktar ve mahiyetleri" ile "kanun yolu incelemesinden geçen işleri" kıstaslarının objektif olduğu söylenebilir. Ancak "çıkarılan iş miktarı" kıstasının kaliteli hizmet verilmesini değil sayıca çok dosyanın elden çıkarılmasını teşvik edeceği, vatandaşa bir yararının olmayacağı aşikardır.
Topluma kaliteli hizmeti vermeyi hedefleyen, en yetkin ve çalışkan olanların en uygun yere gelmesini sağlayan liyakate dayalı bir performans yönetim sistemi getirilmesi dileğiyle.
"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."