YARGI REFORMUNU YÜKSEK YARGI NEDEN İSTEMİYOR ?

Abone Ol

Yargıtay`ın daire sayısını 32` den 38` e, Danıştay`ın daire sayısını da 13`den 15`e çıkaran tasarı TBMM`de kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 200 bin dosyanın zamanaşımına uğrama riski olduğu için bir an önce onayladığını açıkladı. İzmir`de bir kızcağızın başını keserek öldürmekten ceza alan bir sanığın suçunu da itiraf etmesine rağmen tutukluluk süresinde dosyası incelenemediği için 6 yıl sonra salıverilmesini örnek göstererek yasayı bekletmeden onayladığını ifade etti. 14 Şubat günlü resmi gazetede yayınlanan kanunla Yargıtay ve Danıştay`da biriken iş yükünün eritilmesi, temyiz aşamasında davaların beklemesi sebebiyle geciken yargılamanın hızlandırılması amaçlanıyor.

Yargının hızlı işlemediği, adaletin geciktiği, davaların makul sürelerde sonuçlanmadığı, vatandaşın yargıdan beklediği kararları zamanında alamadığı, bu nedenle ciddi yakınmaların olduğu zaten biliniyordu. Ama Yargıtay`da  zamanında incelenemediği için 5 ve 10 yıllık tutukluluk süreleri dolan, müebbet hapis almış sanıkların bile tahliyeleri söz konusu olunca olayın vehameti daha iyi anlaşılmış oldu. Çocuğunun katilini serbest bırakılmış gören babalar, oğlumuzu şimdi de adalet öldürdü diye feryat ederken, silahlı çete mensupları, teröristler, katiller, gaspçılar dosyaları zamanında incelenmediği için bırakılıverdiler.

Halkın endişe içinde izlediği bu rezalet karşısında yeni düzenlemelerin yapılarak soruna çözüm aranmasından daha doğal ne olabilir. Ama gelin görün ki, yargı reformu ağırlıklı anayasa değişikliğinde, makul ve mantıklı bir gerekçe gösteremeden muhalefet edenler, Yargıtay ve Danıştay`da üye ve daire sayısının artırılmasına da karşı çıktılar. CHP muhalefetini Meclis`ten sokağa taşıyacağını duyurdu. Halkı mahalle mahalle, sokak sokak direnmeye çağırdı. CHP milletvekillerinin de katıldığı TBMM önündeki eylem çağrının icraya dökülmesiydi. CHP `nin karşı duruşunu muhalefet misyonu içinde değerlendirsek de yüksek yargıdan yükselen tepkileri anlamak mümkün değil. Hem iş yükünden davaların yoğunluğundan yakınacaksınız, hem de bu kadar davayı inceleyecek yeni üyeler atanmasına yeni daireler oluşturulmasına karşı kampanya yürüteceksiniz.

Yargıtay ve Danıştay`ın ortak tepkisi iki nedene dayanabilir. Birincisi yüksek yargıda oluşturulan ideolojik ve siyasi yapılanma. Bu kadro içine yeni üyelerin girecek olmasından duyulan rahatsızlık. İkincisi ise, iş yükünün aslında normal olduğu, planlı ve yeterli çalışılması halinde dosyaların incelemesinin gecikmeyeceği ama yüksek yargının ¨uyuduğu¨ görevini ihmal ettiği, bundan sonra gereğini zamanında yapacağı. İkinci gerekçenin masum ve haklı olmadığı istatistiklerle ortada. Yargıtay`da 2010 yılında 1.098.845 dosyadan 562.171 dosya karara bağlanmış. 536.314 dosya 2011 yılına devretmiş. Dosyaların yüzde 49`u yeni yıla devretmiş. Danıştay da bu oran yüzde 60`larda.  Yargıtay `da her üye başına ortalama 4.393 dosya, Danıştay`da 2.880 dosya düşmektedir.  Ceza dairelerinde bir dosyanın görüşülmesine ortalama 2,4 dakika, hukuk dairelerinde 1,7 dakika zaman ayrılabilmektedir.

Yargıtay`da zamanaşımına uğrayan dosya sayıları her yıl artmaktadır.  2006 yılında 7.619dosya, 2007 yılında 9.111 dosya, 2008 yılında 12.354 dosya, 2009 yılında 14.809 dosya, 2010 yılında ise 18.585 dosya hukuki tabir ile zamanaşımı sebebiyle düşmektedir. Yani suç işleyen ceza almaktan kurtulmakta, mağdur ve müştekiler adaletten bekledikleri sonucu alamamakta, haksız yere suçlandığını savunan sanklar da aklanma imkanı bulamamaktadır.

Şimdi artan dava sayısı rakamlarla, istatistiklerle yükselen bir grafik çizerken, yüksek yargıdan ` biz yeni daire ve üye istemeyiz, bu iş yükünün altından kalkarız` mealindeki açıklamaların bilimsel hiç bir veriye dayanmadığı ortadadır. Karşı duruşun sebebi adalet isteği değildir, adaletin gecikmesinden duyulan rahatsızlık değildir. CHP`nin  ana muhalefet partisi olarak siyasten karşı duruşunu demokrasi içinde değerlendirmek mümkün olsa da, yüksek yargı tepkisinin gerekçesini halka anlatamamıştır. İki yıl önce daire ve üye sayısının artırılmasını isteyen Yargıtay niçin bu talebinden vazgeçmiştir ? Bu soru cevap bekliyor.

 

Reşat Petek