Hayat kendi olağan akışı içinde çoğu vakit adil değildir. Toplumsal hayat bir arada yaşamayı mümkün kılmak için hayatın bireylere dayattığı handikapları ortadan kaldıracak şekilde inşa edilmek zorundadır. Kamusal planlamalar ve düzenlemelerle alınabilecek çok basit tedbirlerle engelli bireylerin bütün enerjilerini tüketen gündelik problemlerini aşmalarına ve bu sayede artık boşa heba edilmeyen enerjileriyle birlikte birikimlerini, zekalarını toplumsal refah havuzuna akıtmalarına yarayacaktır.
Böylece bireylerin doğuştan getirdikleri veya sonradan maruz kaldıkları birtakım eksiklikler onların gündelik hayata, üretime, eğitime, politikaya aktif olarak katılmalarını engellemez. Bu her ne kadar teoride böyleyse de pratikte engellilerin gündelik hayata katılımını zorlaştıran hatta en temel ihtiyaçlarını görebilmeleri için ihtiyaç duydukları hareket imkanını ortadan kaldıran pek çok sorunun olduğu herkesin malumudur.
Bir hukukçu olarak bu sorunlar yumağıyla boğuşan engelli bireylerin yaşadıkları hukuki sıkıntıları gücümüz yettiği ölçüde tek tek ele alacak olan bir yazı dizisinin bu ilk yazısında şimdilik sadece engellilere getirilen ruhsat kolaylıklarını tartışacağız.
GENEL DEĞERLENDİRME
Halihazırda konutların pek çoğu engellilerin erişimi bakımından gerekli olanaklardan yoksun bulunmaktadır. Binaya giriş-çıkış ve bina içerisinde hareket etmek çoğu durumda engelliler için ciddi bir zorluk yaratmaktadır. Engelli bireyler için ilk seçenek az sayıdaki engelli dostu binada ikamet etmektir. Ancak bu niteliğe sahip az sayıda binanın bulunması sebebiyle, engellilerin yaşadıkları binayı kendi ihtiyaçları çerçevesinde tadil etmeleri ikinci önemli bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle kat mülkiyetine tabi çok sayıda dairenin bulunduğu apartmanlar söz konusu olduğunda bu tadilatı gerçekleştirmek hiç de kolay değildir.
Üstelik bu konuda mevzuatımız engelli bireylerin yapılarla ilgili karşılaşabileceği sorunların giderilmesi için ciddi düzenlemeler içermektedir. Bunların en önemlileri yapıların inşasında, dolayısıyla ruhsatlandırılmasında engelli erişilebilirliğinin gözetilmesini zorunlu tutarak yerel yönetimlere yüklenen sorumluluktur. Bunun yanında belediyelerin ve il özel idarelerinin aynı konuyla ilgili çeşitli düzeylerde karar alma yetki ve sorumlulukları bulunmaktadır. Son olarak da engelli erişilebilirliği ile ilgili ruhsat değişikliği taleplerinin diğer ruhsat değişikliği taleplerine oranla engelliler lehine olacak şekilde farklı bir rejime tabi tutulduğu yasal düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
Aşağıda büyük bir kısmını aktaracağımız yasal düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde binaların engelli erişimine uygun hale getirilmesi yönünde bir bütün olarak idarenin sorumlu ve yetkili olduğu rahatlıkla görülmektedir. Üstelik söz konusu düzenlemelerin mahiyeti idarenin bu konuda yapacağı düzenleyici işlemlerin ve alacağı kararların engelliler lehine olması gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Ancak ne yazık ki uygulayıcılar pek çok durumda engellilere yönelik bu olumlu mevzuatı ve onun emredici hükümlerini göz ardı etmekte, takdir ve yorum söz konusu olduğunda ise hayli çekingen davranmaktadır. Bunun sosyolojik pek çok gerekçesi bulunmakla birlikte engellileri umursamayan, hatta yok sayan bir kültürel tutumun da belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla engellilerin halihazırdaki mevzuat çerçevesinde sahip oldukları imkân ve olanakları bilmek, bunun yanında idarenin yasal sorumluluklarını sürekli gündeme getirmek büyük önem taşımaktadır. Aşağıda bu hak ve olanaklarla yükümlülüklere ilişkin bazı hükümlere yer vereceğiz.
BU KONUDAKİ MEVZUAT
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Kanun Önünde Eşitlik" başlıklı 10. maddesinde, "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz." hükmü yer almaktadır.
Ne yazık ki bu hükmün uygulamada hakkıyla kullanıldığını söyleyemeyiz. Engellilere yönelik bazı haklar tanıyan mevzuatın varlığı yadsınamazsa da korunmaya muhtaç grupların gündelik hayattaki ihtiyaçlarının karşılanması sadece mevzuatla garanti altına alınamaz. Anayasanın korunmaya muhtaç gruplar için getirmiş olduğu ilke yasaların Anayasaya aykırılığının denetlenmesinde dikkate alınacak bir ölçüt olmanın yanında idarenin düzenleyici işlemleri ile somut durumlara ilişkin birel kararlarına ve yasaların yorumlanmasında hakimlerin takdirine yön verme gücü de olan önemli bir hukuki müessesedir.
Dolayısıyla Anayasanın bu ilkesi korunmaya muhtaç grupların hukukla karşılaştıkları her durumda dikkate alınması gereken bir ilkedir. Halbuki uygulayıcılar meseleyi sadece mevzuatın varlığına bağlamakta, böylece söz konusu grupları koruyan düzenlemelerin yokluğunda takdirlerini ve yorum imkanlarını devreye sokmamaktadırlar. Hatta yasalarla tanımlanan hakların dahi kullandırılmadığına sıklıkla şahit olmaktayız.
RUHSAT VERİLMESİNDE İSTİSNA TANINAN HALLERİN KAPSAMI
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin (c) fıkrasında, engelli; fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey olarak tanımlanmaktadır.
İSTİSNADAN YARARLANANLAR
Yine 5378 sayılı Kanun’un "Erişilebilirlik" başlıklı 7. maddesinde ise, "Yapılı çevrede engellilerin erişilebilirliğinin sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat, ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına uygunluk sağlanır." hükmü yer almaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42 maddesinin 2. fıkrasında, “Özürlülerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya tadilat talebinin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. İlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Komisyonun teşkili, çalışma usûlü ile özürlünün kullanımından sonraki süreç ile ilgili usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün 25.11.2021 tarihli ve E-14399437-622.02-1955527 sayılı görüş yazısında:
Projede bulunan ancak anayapının inşası sırasında yapılmayan bir asansörün sonradan inşasının 634 sayılı Kanunun 42 nci maddesi kapsamında mütalaa edilemeyeceği, anılan maddenin, anagayrimenkulün ortak yerlerinde -fakat projede öngörülmeyen- yenilik ve ilaveleri kapsadığı belirtilmiş ve:
“İlgili mevzuat hükümleri ve yargı kararları incelendiğinde; anagayrimenkulün mimari projesinde asansörün öngörüldüğü ve yerinin de ayrıldığı, ancak anayapının inşası sırasında yapılmadığı durumlarda, bağımsız bölüm maliklerinden her birinin mimari projenin olduğu gibi uygulanmasını isteme hakkına sahip olduğu, oylamaya gerek olmadığı, projede yer alan bu tesisin yapılmış olması durumunda da yapım giderlerine katılmak ve payına düşeni ödemekle yükümlü olduğu,” ifade edilmiştir.
RUHSAT BAŞVURULARINDA YETKİ
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42. maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanan “Yapılarda Özürlülerin Kullanımına Yönelik Proje Tadili Komisyonları Teşkili, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” uyarınca, engellilerin ulaşımı ve kullanımına uygun olmayan yapıların uygun şekle getirilmesine yönelik proje değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi için belediye ve mücavir alan sınırları içinde yapının bulunduğu yerin belediyesi, dışında ise il özel idaresi müdürlüğü bünyesinde komisyon oluşturulacağı düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin "Tadilat projesine başvuru" başlıklı 5. maddesinde ise, proje değişikliği için başvuru yerinin, belediye ve mücavir alan sınırları içinde yapının bulunduğu yerin belediyesi, dışında ise il özel idaresi müdürlüğü olduğu ifade edilmiştir.
RUHSAT VERMEYE YETKİLİ İDARELERİN SORUMLULUKLARI
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 5/22. maddesinde; ilgili idarenin, yörenin koşullarını göz önünde bulundurarak engellilerle ilgili gerekli önlemleri almaya yetkili olduğu,
15/6. maddesinde; bahçe tesviyelerinde engelliler için erişilebilirlik standartlarına uygun düzenlemelerin yapılması zorunlu olduğu,
30/9. maddesinde; binalarda ve girişlerinde engellilerin erişimine yönelik TS 9111 Standardına uyulmasının zorunlu olduğu,
Bina girişlerinde engellilere yönelik ön bahçede parsel sınırına kadar giriş rampası veya merdivene bitişik dar kenarı en az 0.90 metre ve alanı en az 1.20 m² engelli asansörü yeri ya da mekanik kaldırma iletme platformu yapılacağı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle engellilerin kullanımı için farklı uygulama yapılabileceği düzenlenmiştir.
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin 3. maddesinde, imar planlarında açıklanmamış ve bu yönetmelikte de yer almamış hususlarda lüzum ve ihtiyaca ve civarın karakterine göre uygulanacak şekli takdire, ilgili idarenin yetkili olduğu, ilgili idarenin, mevzuat ve standartlarda engelliler konusunda getirilen hükümlere uymakla ve bunları uygulamakla yükümlü olduğu, ayrıca, ilgili idarenin yörenin koşullarını göz önünde bulundurarak mevzuat ve standartlarda yer almayan hususlarda da engellilerle ilgili gerekli önlemleri almaya yetkili ve sorumlu olduğu ;
"Komisyonun görevleri" başlıklı 7. maddesinde ise, Projeleri değerlendirmek, kat maliklerinin 3 ayda görüşmediği veya oy çokluğu sağlanamayan durumlarda değişiklik taleplerinin yerinde ve proje üzerinde incelemesi ve değerlendirmesini yapmak ve Kararın gerekçesini açıklayan raporu düzenlemek" gibi görevler tanımlanmıştır.
RUHSAT BAŞVURULARULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42. maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanan Yapılarda Özürlülerin Kullanımına Yönelik Proje Tadili Komisyonları Teşkili, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin, "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, anılan yönetmeliğin amacının: “Özürlülerin ulaşımı ve kullanımına uygun olmayan yapıların uygun şekle getirilmesine yönelik proje değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi için oluşturulacak komisyonun teşkili, çalışma usul ve esasları ile özürlünün kullanımından sonraki sürece ilişkin hususları belirlemek” olduğu belirtilmiştir.
Anılan yönetmeliğin "Komisyonun teşkili" başlıklı 6. maddesinde Komisyonun, yapının bulunduğu yerin belediyesi veya il özel idaresi müdürlüğü tarafından teşkil edileceği ve komisyona katılacak kişiler düzenlenmiştir.
7. madde de, Devletin güvenlik ve emniyeti ile harekat ve savunma bakımından gizlilik arz eden yapılar için hazırlanacak ve onaylanacak projelere ilişkin uygulamaların, öncelikle Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında imzalanan protokol hükümlerine göre yapılacağı, bu Yönetmeliğin Üçüncü Bölümünde belirtilen ölçü ve hükümlere bağlı kalınması mecburiyetinin olmadığı, ayrıca, umumi binaların mimari estetik komisyonunca fonksiyonu ve özelliği gereği farklılık arz ettiğine dair karar altına alınanları ile sanayi bölgelerindeki yapı ve tesisler, planda belirlenen veya planda belirlenmemişse bu Yönetmeliğin bina derinlik ve yükseklikleri hakkındaki kayıtlarına ve bu Yönetmelikte benzer binalar için yer verilenler dışında kalan iç ölçülere tabi olmadığı, engellilerin yaşamını kolaylaştırmak amacıyla engellilerle ilgili Türk Standartları Enstitüsü standartlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.
10. madde de ise, ruhsat veren ilgili idarenin bünyesinde kurulan mimari estetik komisyonu, yapıların veya onaylı mimari projelerin özgün fikir ifade edip etmediğine karar vermeye yetkili olduğu, özgün fikir ifade etmeyenlerde ise ilk müellif dışında farklı bir müellif tarafından yapılacak değişikliklerde bütün sorumluluk değişiklik projesini yaptıranlar ve projeyi hazırlayanlar da olmak üzere idarelerce ayrıca ilk müellifin görüşünün aranmayacağı, komisyon tarafından özgün fikir ifade ettiği karar altına alınan yapı veya onaylı mimari projelerde; eser sözleşmesinde değişiklik yapma izni verilenler ile eserin bütünlüğünü bozmadığına, estetik görünümünü değiştirmediğine, teknik, yönetsel amaçlar ve kullanım amacı nedeniyle zorunlu olduğuna mimari estetik komisyonu tarafından karar verilen değişikliklerin müellifinin izni alınmaksızın yapılabileceği ancak bu kuralların engellilerin ulaşabilirliğini engelleyemeyeceği ifade edilmiştir.
Anılan yönetmeliğin "Bahçe mesafeleri" başlıklı 18. Maddesinde, “Döşeme kaplamalarında kaymayı önleyen, tekerlekli sandalye ve koltuk değneği hareketlerini güçleştirmeyen, standardına uygun malzeme kullanılması zorunludur.
Binalarda ve girişlerinde engellilerin erişimine yönelik TS 9111 Standardına uyulması zorunludur. Bina girişlerinde engellilere yönelik ön bahçede parsel sınırına kadar giriş rampası yapılabilir veya merdivene bitişik dar kenarı en az (0,90) m ve alanı en az (1,20) m² engelli asansörü yeri bırakılır veya mekanik platform yapılır. Bakanlıktan uygun görüş alınmak suretiyle bunlar dışında engellilerin kullanımı için daha farklı uygulama yapılabilir." hükümleri yer almaktadır.
Anılan yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde ise, Mevzuat değişikliği veya yapıdaki kat veya alan artışları nedeniyle asansör yapılması zorunlu mevcut yapılara ilişkin ilave veya tadilat ruhsatı taleplerinde bina içinde yapılacak tadilatlarla asansör tesis edilememesi halinde engellilerin de erişiminin sağlanabilmesi için ön, yan ve arka bahçe mesafeleri içinde parsel sınırına en az (1.50) m. mesafe bırakmak kaydıyla asgari ölçülerde panoramik asansör veya ulaşılacak katın yüksekliğinin uygun olması halinde mekanik platform yapılabileceği ifade edilmiştir.
İSTİSNAİ HÜKÜMLERİN UYGULANMASINDA YARGININ GÖRÜŞÜ
Danıştay da arsa payı çoğunluğunun sağlanamaması, yan bahçe mesafelerinin mevzuata uygun olmaması hallerinde de pozitif ayrımcılığa ilişkin hükümlerin uygulanmasına hükmetmektedir:
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından, ikamet etmekte olduğu binanın dış tarafından özürlü asansörü yaptırmak istemiyle başvurulduğu, kat maliklerinin çoğunluğunun muvafakati alındığı ancak muvafakat alınan maliklerin arsa payı toplamının 42/90 alınmayanların ise 48/90 olması sebebiyle arsa payı çoğunluğunun sağlanmadığı, yan bahçe mesafesinin ise halihazır durumda 3,20 metre olduğu, arsa payı çoğunluğunun sağlanmaması ve yan bahçe mesafelerinin mevzuata uygun olmaması gerekçesiyle başvurusunun reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden ve yukarıdaki mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, davacının, binanın dış tarafından özürlü asansörü yaptırmak istemiyle yaptığı başvurunun Yapılarda Özürlülerin Kullanımına Yönelik Proje Tadili Komisyonları Teşkili, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte belirtilen komisyona iletilmeden ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 26 ve Geçici 1. maddesi ile diğer hükümleri dikkate alınmaksızın, arsa payı çoğunluğunun sağlanmaması ve yan bahçe mesafelerinin mevzuata uygun olmaması gerekçesiyle reddine yönelik olarak tesis olunan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunamamaktadır. (Danıştay 6. Dairesinin 29.03.2016 tarih ve E:2012/2246, K:2016/1334)
SONUÇ:
Doğal durumlarında makak maymunlarının bile sürü içerisindeki engelli bireylerini gözetip onun sorumluluğunu üstlenirken,(1) insan toplumlarında engelli bireylerin yok sayılması, görmeden gelinmesi ve önemsenmemesi düşünülemez. Hele ki yasa koyucu dahi yasal düzenlemeleri yaparken pozitif bir ayrımcılık gözeterek engelliler lehine yorum yapılması gerektiğini öngörmüşken. Bu durumda ilgili idarelerin yargının böyle durumlarda daima pozitif ayrımcılığın uygulanması gerektiğine dair karar verdiğini hatırında tutması ve bütün uygulamalarını yerine getirirken engelli vatandaşlara karşı sorumluluğunu unutmaması gerekir.
Temel hak ve özgürlükler ve kamu yararı gözetildiğinde, binlerce insanın yaşadığı bir şehirde sadece tek bir engelli olsa bile her türlü düzenlemede ve uygulamada sadece bir engelli yaşasa bile tüm düzenlemelerde ve uygulamada bu husus önemle ve öncelikle dikkate alınmalıdır. İlgilisine alan kazanımı ve inşaat büyütmede olduğu gibi menfaat sağlamazlar ancak engelliler için gereken rampa ve asansör gibi tadilatlar yaşamsal ve insani bir gerekliliktir. Hatta halihazırda bir engellilik durumu olmasa dahi bu tarz imalatları tedbiren ya da misafir ve yakınları için gerçekleştirmek isteyen vatandaşların işlerinin kolaylaştırılması gerekir. Kaldı ki engelli rampası ve asansörü gibi imalatları amacının dışında kullanılıp menfaat elde edilmesi mümkün değildir.
Toplumsal hayatta engelli bir bireyin yaşam standartları, aslında o toplumun her sahadaki hayat kalitesini ve medeniyet algısını yansıtır. Bu nedenle engelli bireyleri hesaba katmayan bir toplum çağdaş, yaşanabilir, güvenli bir kent hayatı inşa edemez.
Av. Gökhan BİLGİN & Av. Volkan ERKAN
---------------
(1) https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/down-sendromlu-yavru-maymuna-kardesleri-bakiyor-1749534