YAĞMA SUÇU VE DOLANDIRICILIK (TCK M.148 ve M.157 vd.)

Abone Ol

Türk Ceza Kanunu’nun 148. maddesinde yağma suçu, Malvarlığına karşı işlenen suçlar başlığı altında irdelenip kanun maddesinde yerini almıştır. Kanun maddesinde ’’ Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’’ denmek suretiyle suçun konusunu herhangi bir malın oluşturduğu ifade edilmektedir. Bu malın taşınır veya taşınmaz bir mal olduğu kanun da açık bir şekilde anlaşılmadığından bazı tartışma ve uyuşmazlıklara konu olmuştur. Söz konusu uyuşmazlıkların çözümünde Yargıtay’ın vermiş olduğu içtihatlar ile çözüme kavuşturulmuştur.

Nitekim Yargıtay ilgili kararında “…Yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun, yağma suçuna ilişkin maddelerinde yağmanın konusunun ne olacağı hususunda gerek doktrinde gerek Yargıtay içtihatlarında bir tereddüt bulunmayıp Mülga Türk Ceza Kanunun yağma suçunu düzenleyen 495’inci maddesinde yağmanın konusunun “menkul mal” olacağı yazılmıştır. Oysaki Yeni Türk Ceza Kanununda yağma suçu “Malvarlığına Karşı Suçlar” bölümü altında düzenlenmiştir ve konusu “mal”dır. Mal kavramına taşınır ve taşınmazlar birlikte girmektedir. Yağmanın konusunu taşınır mal ile sınırlamak, yasal düzenlemeye ve kanun koyucunun maksat ve iradesine aykırı olacaktır…[1] demek suretiyle kanun lafzından açıkça anlaşılmayan mal kavramından çıkan uyuşmazlığa bir nokta koyarak ‘mal’ kavramına taşınır ve taşınmazların birlikte girdiğini ifade etmektedirler. Bu bağlamda her iki suç bakımından da suçların hukuki konusu malvarlığı değerleridir.

Diğer bir ayrım ise korunan hukuki değer noktasındadır. Yağma suçunda korunan hukuki değer malvarlığı ve kişi özgürlüğü iken dolandırıcılık suçunda ise malvarlığı ve irade özgürlüğüdür.[2]

Her iki suçun faili bakımından bir değerlendirme yapacak olursak, kanunda herhangi bir ayrıma gidilmeksizin bu suçları işleyen herhangi bir kişinin bu suçların faili olabileceği anlaşılmaktadır. TCK’nun 167 maddesinde malvarlığına karşı işlenen suçlardan yağma ve nitelikli yağma hariç demek suretiyle şahsi cezasızlık sebeplerinin uygulanarak ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz denmektedir. Bu minvalde yağma suçu bakımından TCK madde 167 uygulama alanı bulamazken, akrabalar arasında vuku bulacak bir dolandırıcılık suçunda ilgili kanun maddesindeki şahsi cezasızlık ve indirim sebepleri uygulama alanı bulacaktır.

Söz konusu iki suç bakımından mağdura yönelik bir ayrıma gidilmeden herkesin mağdur olabileceği ifade edilmektedir. Yağma suçunda mağdura yönelen bir cebir ve tehdidin sonucu kişinin iradesi rızası dışında zor kullanma suretiyle kısıtlanırken, dolandırıcılık suçu bakımından ise kişi iradesinin hile davranışlar ile aldatılarak sakatlanması söz konusudur.

Yağma suçunun icrai hareket kazanabilmesi için cebir veya tehdit unsurları ile birlikte bir malın alınması veya tesliminin sağlanması suretiyle gerçekleşeceğini ifade edilmektedir. Bu bağlamda bu suçun ihmali davranış ile işlenemeyeceğini yalnızca icrai hareketler neticesinde vuku bulacağı anlaşılmaktadır. Dolandırıcılık suçu bakımından ise icrai bir hareketle birleşen hileli davranışlar sonucu bir kimsenin aldatıp, kendisine veya başkasına yarar sağlanması suretiyle vuku bulan bir suç olarak ifade edilmektedir. İhmali hareketlerle, susma sonucu dolandırıcılık suçunda hile teşkil edip etmeyeceği tartışma konusu yaratmıştır. Doktrinde kimi yazarlar susmanın hile teşkil edeceği kimisinin de susma eylemi sonucu bir hilenin ortaya çıkmasının mümkün olmadığını savunmaktadırlar.

Yağma suçunun taksirli hali Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmediğinden bu suç yalnızca kast unsuruyla işlenmesi mümkün olacaktır. Yağma suçunun oluşması için failin malı mutlaka sahiplenme kastıyla mağdurdan alması şart olmayıp failin, geçici olarak maldan faydalanma veya kullanma kastıyla hareket etmiş olması halinde de suçun unsurlarının oluşacağı şeklinde görüşler mevcuttur.[3]  Bu bağlamda fail, yukarıda izah etmiş olduğumuz suçun fiili unsurlarını kast ile işlemesinin yanı sıra, failin temel amacı mülk edinmeye yönelik olmalıdır, aksi takdirde başkaca amaçlara yönelmişse yağma suçu vuku bulmayacaktır. Dolandırıcılık suçunda fail, aldatıcı nitelikteki hileli davranışını ve bu davranışının sonucunda mağdurun veya başkasının malvarlığında meydana gelen zararı bilerek ve isteyerek gerçekleştirebileceğinden bu suç kasten işlenebilen bir suçtur. Suç doğrudan kastla işlenebileceği gibi olası kastla işlenmesi de mümkündür. Suçun oluşumu açısından failin amacı ayrıca bir önem arz etmediğinden özel kastın varlığından söz edilemez.[4]

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

CENTEL Nur/ZAFER Hamide/ÇAKMUT Özlem, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Basım Yayın, C.I, 2. Bası, İstanbul, 2011.

ÖNDER, Ayhan, Şahıslara ve Mala Karşı Cürümler ve Bilişim Alanında Suçlar, Filiz Kitabevi, İstanbul 1994.

ÖZBEK Veli Özer-KANBUR Nihat-DOĞAN Koray-BACAKSIZ Pınar-TEPE İlker, Türk Ceza Kanunu, Özel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2010.

TEZCAN Durmuş-ERDEM M. Ruhan-ÖNOK Murat, Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 7. Bası, Ankara, 2010.

-------------

[1] Yargıtay 4. CD., 21.02.2016 tarihli ve 2015/27957 E., 2016/956 K. Sayılı kararı

[2] Önder, s. 389; Centel/Zafer/Çakmut, s. 495.

[3]  “Sanığın olay tarihinde, iki yıldır birlikte olduğu mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu düşünerek evine gidip yanında bulunan silahı mağdureye doğrultarak tehdit ettiği, silahın kabzasıyla mağdureye vurduğu, mağdurenin elinde bulunan telefonu arama kayıtlarına bakmak amacıyla zorla aldıktan yaklaşık 20 gün sonra iade ettiği olayda, olay yerine gelen sanığın mağdureye “evde kim var ……”demesi, telefonu arama kayıtlarına bakmak için alması, kullanmadan mağdureye iade etmesi gözetildiğinde, ekonomik durumu iyi olan ve yaklaşık bir yıldır mağdureyle birlikte olan sanığın, mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olup olmadığını öğrenmek için telefonunu aldığı anlaşılmakta olup sanığın faydalanmak amacıyla telefonu aldığı sabit olmadığından, üzerine atılı yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı…” (YCGK,2015/6-709 E., 2016/33 K, 26.01.2016 T.)

[4] Centel/Zafer/Çakmut, s. 515; Tezcan/Erdem/Önok, s. 788; Özbek/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 732.