Vesayet, velayet altında bulunmaları gerekip de velayet altında bulunmayan küçüklerin ya da kısıtlıların, kişisel ve ekonomik çıkarlarını korumayı ve onların temsil edilmelerini temin eden, kamu hukuku kurallarına tabi bir kurumdur. Vesayet, Türk Medeni kanunumuzda Küçüklük (TMK 404) ve Kısıtlılıktır (TMK 405).

Vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini koruyan ve hukuki işlemlerde onu temsil eden kişiye de Vasi denir. Vasi kişilerin talebiyle veya resen Vesayet makamınca atanır.  Vesayeti gerektiği halleri aşağıda detaylıca ele alalım.

1-  KÜÇÜKLÜK

Türk Medeni kanunumuza göre, kural küçüklerin ergin oluncaya kadar anne ve babalarının velayeti altında bulunmalarıdır. Ancak anne ve babanın velayeti altında bulunmayan küçüğe vasi atanır. Örnek vermek gerekirse, Anne babanın her ikisi de ölmüş olabilir veya anne ve babanın her ikisinden de velayet kaldırılmış olabilir. Anne ile babanın boşanması durumunda  gerekli görüldüğü takdirde, çocuğun velayeti anne ve babaya verilmeyebilir. Eğer velayet anne veya babadan birine verildiyse, vasi atanamaz.“YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2013/16153 Karar Numarası: 2014/2184 Karar Tarihi: 13.02.2014 tarihli kararında, Küçük velayet altına alınmakla vasi atanması koşulu gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.’Kanun, velayet altında olmayan küçükleri bu şekilde korumasız bırakmak istemediğinden, vesayet kurumu aracılığıyla gerek kişiliklerinin gerekse mal varlıklarının korunmasını istemiştir. Bu durum TMK 404. Maddesinde Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır’’ şeklinde ifade edilmiştir.

2- KISITLILIK

Kısıtlama, Türk Medeni kanununda belirtilmiş sebeplerden biri nedeniyle korunmaları gereken ergin kişilerin fiil ehliyetlerinin mahkeme kararıyla sınırlandırılmasıdır. Kısıtlanma nedenleri sınırlı sayıdadır. Bu nedenler dışında kişilerin kısıtlanması mümkün değildir.

Kısıtlanma nedenleri

- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı (TMK 405)

- Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim. (TMK 406)

- Özgürlüğü bağlayıcı ceza (TMK 407)

- İstek üzerine kısıtlanma (TMK 408)

a- Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı Nedeniyle Kısıtlama, Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarını güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Bu kişilerin akıl hastası veya zayıflığının bulunup bulunmadığı ancak uzman bilirkişi raporuyla tespit edilebilir. Alınan raporlarda çelişki olmamalı, çelişki olması halinde Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden rapor alınmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekmektedir. “YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2010/8333 Karar Numarası: 2010/21083 Karar Tarihi: 15.12.2010 tarihli kararında, Kısıtlanması istenilen Halil İbrahim A. hakkında Gaziantep Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinden verilen 18.02.2010 tarihli sağlık kurulu raporunda ilgilinin "akli dengesinin akıllıca hayat sürdürmesine yeterli olduğu, hastalık tespit edilemediği" bildirilmiş, Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinden verilen 19.11.2009 tarihli raporda ise, "sınırda mental retardasyon denilen akıl zayıflığının olduğu" açıklanmıştır. Raporlar birbiriyle çelişmektedir. Raporlar arasındaki çelişkinin, Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden rapor alınmak suretiyle giderilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. ‘’Ayrıca kişide sadece akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunması tek başına  kısıtlama nedeni değildir. Bu hastalıkların bulunması ile birlikte bazı ek koşullarda öngörmüştür. Bunlar işlerini görememek, korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi ve başkalarının güvenliğini tehlikeye sokulmasıdır.

b- Savurganlık. Alkol Veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı, Kötü Yönetim Nedeniyle Kısıtlama, Kişinin bu maddeye göre kısıtlanabilmesi için sadece bu hallerin varlığı yeterli değildir. Ayrıca kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açması ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olması ya da başkalarının güvenliğini tehdit etmesi gerekmektedir. Kısıtlanması istenen kişinin bizzat, kısıtlama hususunda karar verecek hakim tarafından dinlenmesi gerekir. Mahkeme kısıtlanması istenen yazılı beyanda bulunmasını isteyemez, mutlaka sözlü olarak beyanını almalıdır.

c- Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza Nedeniyle Kısıtlama, TMK 407. maddesi Anayasa mahkemesi tarafından, 22/03/2023 tarihinde iptal edilmiş, yeniden düzenlenmiştir. Eski maddeye göre, ‘’Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlüğünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür’’ denmekteydi. Ancak birçok hükümlünün özel hayatına katı bir biçimde müdahale eden ve mülkiyet hakkını ihlal eden bu iki kanun hükmü Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru ile iptal edilmiştir. (Anayasa Mahkemesi 2022/105 Esas 2023/54 Karar sayılı 22.03.2023 Tarihli Karar) İptal kararı ise Resmi Gazetede yayımladığı tarihten itibaren 9 ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Yeni değişiklik 23/06/2023 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış, 23/03/2024 tarihinden itibaren de uygulanmaya başlamıştır.  Yeni maddeye göre ise ‘’ Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya kendisine kayyım atanır. Toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilir. Cezayı yerine getirmekle görevli makam hapis cezasının infazına başlandığını derhâl vesayet makamına bildirir. Vesayet makamı karar vermeden önce hükümlüyü dinler. Bu Kanunun kayyımlığa ilişkin hükümleri niteliğine uygun düştüğü ölçüde bu madde için de uygulanır’’ denmiştir. Eski maddeye göre, bir yıl ve üzeri hapis cezası alan herkes, öncesinden dinlenmeden, resen vasi atanmaktaydı. Ancak toplam 5 yıl ve altı hapis cezası nedeniyle kısıtlama kişinin talebi üzerine vasi atanacak, toplam 5 yıl ve üzeri hapis cezası alan kişiler için ise isteği bulunmasa bile gerekli görülmesi halinde kısıtlanabilecektir. Yani burada da kişinin önce dinlenmesi, gerekli görülmesi halinde vasi atanabileceği belirtilmektedir.

d- İstek Üzerine Kısıtlama, Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kişi kısıtlanmasını isteyebilir. Kanun burada kişinin isteğini yeterli görmemiş, bunu haklı kılacak sebeplerin varlığını ve mahkeme kararını şart koşmuştur. TMK. 23/1 de belirtilen ‘’ Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez’’ maddesinin istisnasıdır. Kişinin istek üzerine kısıtlanabilmesinin ilk koşulu, talebin kısıtlanmayı isteyen kişi tarafından bizzat yapılmasıdır. Talepte bulunacak kişinin ergin olması, Ayırt etme gücüne sahip olması ve talebinin açık olması gerekir. Kişi, kısıtlanmasını talep ettikten sonra, Kısıtlama kararı verilinceye kadar talebini geri alabilir, ancak kısıtlama kararı verildikten sonra talebinden vazgeçmesi ya da geri alması mümkün değildir. Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması için kısıtlamayı gerektiren sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır. Kişi kısıtlamayı gerektiren nedenlerin ortadan kalktığını ispatlarsa, Mahkeme kısıtlılığın sona erdirilmesine karar verir.

Kısıtlama Karanını İlanı

Kısıtlama kararı kesinleşince, hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur (TMK 410/1) Kısıtlının yerleşim yerinin sonradan değişmesi halinde yeni yerleşim yerinde de kısıtlama kararı ilan edilir.

İlanda kısıtlının açık kimliği ve kısıtlandığı belirtilir. Kısıtlama kararıyla birlikte vasi atanmışsa bu da ilan edilir. Vasi daha sonra atanırsa, bu durum ayrıca ilan edilir ( TMK 421/2) İlanın etkisi, kısıtlanan kişiyle hukuki ilişkiye giren üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunmasıyla ilgilidir. Kural olarak herkesin ilandan haberdar olduğu kabul edilir. İlandan sonra, kısıtlı ile hukuki işlem yapan kişinin iyi niyeti korunmaz.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Vesayet işlemlerinde yetkili mahkeme, vesayet altına alınmak istenen kişinin bulunduğu yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Sulh hukuk mahkemesidir. Sulh Hukuk Mahkemesi; vesayet makamı olup, Denetim makamı ise Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Vesayet makamı tarafından verilen kararlara karşı itirazlar, Denetim makamınca değerlendirilir. Ayrıca her iki mahkemenin de vesayet ile ilgili ayrılmış görevleri bulunmaktadır. Konuyu uzatmamak adına değinilmemiştir. TMK 462, TMK 463 maddelerinde bu görevler belirtilmektedir.

Vasi Olmanın Koşulları

1-      Vasilik Görevini Yerine Getirebilecek Yetenekte olmak

2-      Ergin Olmak

3-      Kısıtlı olmamak

4-      Kamu Hizmetinden Yasaklı Olmamak, Haysiyetsiz Hayat Sürmemek

5-      Menfaati Kendisine Vasi Atanacak Kişinin Menfaati ile Önemli Ölçüde Çatışmamak veya Onunla Arasında Düşmanlık Bulunmamak

6-      İlgili Vesayet Hakimlerinden Olmamak ( Sulh Hukuk Hakimliği ve Asliye Hukuk Hakimliği)

Vasiliği Kabul Yükümlülüğü

Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler. ( TMK 416)

Vesayet altına alınacak kişinin eşi ve hısımları, vasilikten kaçınma hakları bulunmadıkça. Vasilik görevini kabul etmekle yükümlüdürler. Bunlar dışında kalanlar, sadece vesayet altına alınan kişinin yerleşim yerinde oturmaları halinde bu yükümlülük söz konusudur. Yerleşim yeri farklı olan kişilerin kabul zorunluluğu bulunmamaktadır.

Vasilikten Kaçınma Nedenleri

1-      Altmış Yaşını Doldurmuş Olmak

2-      Bedensel Özürleri veya Sürekli Hastalıkları Sebebiyle Bu Görevi Güçlükle Yapabilecek Olmak

3-      Dörtten Çok Çocuğun Velisi Olmak

4-      Üzerinde Vasilik Görevi Olmak

5-      Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu Üyesi veya Hakimlik ve Savcılık Mesleği Mensuplarından olmak

Vasinin Görev Süresi

TMK 456’ya göre vasilik süresi kural olarak iki yıldır. Sürenin bitiminde vesayet makamı, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini dikkate alarak bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir. Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.

Vasinin Ücreti

Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirlenir. ( TMK 457)

Vasilikten Kaçınma ve İtiraz

Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir. On günlük süre hak düşürücü süredir. Bu süre geçirildikten sonra itiraz ve kaçınma haklarını kullanmak mümkün değildir. ilgili herkes de, vasinin atandığını öğrenmesinden itibaren on gün içerisinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir.

Kaçınma ve itiraz bizzat vesayet makamına yapılır. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebinin yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir. Denetim makamı itirazı çözüme bağlar ve vereceği kararı vesayet makamına ve vasiliğe atanmış olan kişiye bildirir. Vasiliğe atananın görevden alınması halinde vesayet makamı, hemen yeni bir vasi atar. (TMK424/2) Denetim makamının verdiği karar kesindir.

Vasilik Görevinin Sona Ermesi

Vasinin görevinin sona ermesi kendiliğinden olabileceği gibi, vasinin görevden çekilmesiyle ya da vesayet makamınca görevden alınmasıyla olabilir. Sona erme sebepleri şunlardır:

1-      Vasinin Ölümü

2-      Vasinin Fiil Ehliyetini kaybetmesi

3-      Mahkumiyet

4-      Vasinin Görev Süresinin Dolması

5-      Vasinin Görevden Çekilmesi

6-      Vasinin Görevden Alınması

Vesayetin Sona Ermesi

1-      Küçüklük Halinin Sona Ermesi

2-      Küçüğün Velayet Altına Alınması

3-      Özgürlüğü Bağlayıcı Cezanın Sona Ermesi

4-      Ölüm ve Gaiplik

5-      Mahkeme Kararıyla Sona Ermesi

Vasinin Kesin Hesap ve Malvarlığını Teslim Zorunluluğu

Görevi sona eren Vasi, görevinin sona erdiği tarihi izleyen on beş gün içinde yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi, malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Son rapor ve kesin hesap belli zamanlarda verilen rapor ve hesaplar gibi vesayet makamı tarafından incelenir ve onaylanır.

Vasinin Görevine Son Verilmesi

Son rapor ve kesin hesap onaylandıktan ve malvarlığı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edildikten sonra, vesayet makamı vasinin görevinin sona erdiğine karar verir. Vesayet altındaki kişi veya mirasçıları ya da yeni vasi, kesin hesapta herhangi bir yolsuzluk görürlerse, vasiye karşı tazminat davası açabilirler.

 Av. Melike ÜNVER

KAYNAKÇA

AKÇADAĞ EMRE, Hatice; “Vesayet Hukukunda Çocuğun Korunması”

Ankara, 1997 Ankara Üniversitesi

AKINTÜRK, Turgut; Türk Medeni Hukuku, II. Cilt, Aile Hukuku, Gözden

Geçirilmiş ve Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış 11. Bası, Beta Yayınları,

Ankara 2008

Fatih ERTÜRK :Türk Hukukunda Vesayeti Gerektiren Haller, Vasi Tayini Ve Vesayetin Sona Ermesi’’ Ankara. 2010 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

Yargıtay Kararları LEGALBANK’dan alınmıştır.