Diğer taraftan, 6183 sayılı AATUH kanunun 102. maddesi hükmüne göre, kamu alacakları vadesinin rastladığı takvim yılını izleye takvim yılı başından itibaren 5 yıl içerisinde ödenmediği veya tahsil edilmediği takdirde tahsil zamanaşımına uğrar.
Zamanaşımı vergi uygulamalarında son derece önemlidir. Gerek tarh zamanaşımı ve gerekse tahsil zamanaşımı, mahkemeler tarafında da zamanaşımı olayı resen dikkate alınmalıdır.
Yargıya intikal eden bir konu hakkında mahkeme tarafından verilen kararda, tahsil zamanaşımı ile ilgili olarak gerekçe aynen aşağıya alınmıştır:
“6183 sayılı kanunun ilgili maddeleri uyarınca tahsili amaçlanan kamu alacağına ilişkin olarak düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun şekilde borçluya tebliğ edilerek amme alacağının kesinleştirilmesi, haciz yoluna başvurulabilmesinin ön koşullarından birisidir.
Olayda, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin 213 sayılı VUK’nun tebligatla ilgili hükümlerine uygun bir şekilde tebliğ edilemediği görüldüğü, bu haliyle ödeme emirlerine konu amme alacağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, davacıya ait …….. plakalı araç üzerine konulan haciz işleminde yasal isabet bulunmadığından dava konusu haciz işleminin iptali gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, …….” şeklinde karar verilmiştir. [1]
Zamanaşımı hem mükellef yönünden ve hem de vergi idaresi yönünden önemli bir müessesedir. Vergi daireleri 213 sayılı VUK’nun 114. maddesi hükmü ile 6183 sayılı AATUHK’nun 102. maddesi gereğince vergi, ceza ve faizlerde zamanaşımı süresi 5 yıl olmasına karşın vergi idaresi tarafından zamanaşımı müessesesi işletilmemektedir. Durum böyle olunca, vergi daireleri zamanaşımının bitmesine çok az bir zaman kala mükellefleri bulamasalar bile çeşitli şekillerde mükellefler adına sembolik miktarlarda para yatırarak zamanaşımını önleyebilmektedirler. Bu gibi durumlarda yatırılan paraların sembolik tutarlarda olması nedeniyle mahkemeler tarafından mükellefin gıyabında yatırılan bu paralar kabul edilmemektedir.[2]
Zamanaşımı, asıl amme borçlusu şirket açısından söz konusu ise bu durum bağlı olarak şirketin ortakları açısından da aynen hüküm ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile tahsil zamanaşımı asıl amme borçlusu şirket yönünden mevcut ise, şirketin ortağı yönünden de zamanaşımı geçerli olacaktır. [3]
Anayasadan Mali ve Vergisel Beklentiler isimli bir çalışmada konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Hakan Üzeltürk hocamızın yorumu aşağıda olduğu gibidir:[4]
“2008 senesinde bir Maliye Bakanlığı görevlisinin açıklaması uzun süredir uygulanmakta olan ve bilinen bir yöntemi de resmen ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Bu yöntemde Maliye Memurları, takip ettikleri dosyadaki kamu borçlusunu bulamadıklarında, kendi ceplerinden karşıladıkları 1 TL’lik sembolik tahsilatla, kamu alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına uğramasının önüne geçmektedirler. Türk hukuk sisteminde “6183 sayılı AATUHK” kapsamında 5 yıl içinde tahsil edilmeyen amme alacakları bakımından zamanaşımı söz konusu olmaktadır.
……
Bu açıklamaya göre, memurlar, takip ettikleri dosyadaki kamu borçlusunu bulamadıklarında, kendi ceplerinden karşıladıkları 1 TL’lik sembolik tahsilatla, kamu alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına uğramasının önüne geçiyorlar. Yatırılan 1 TL, o dosya için 5 yıl daha kazandırıyor. Erekçe şöyle: “Bir dosyadaki amme alacağının zamanaşımına uğraması devletin milyonlarca TL’yi bulabilen alacağının batığına sebep olurken, ilgili memuru da zor durumda bırakabiliyor. Bu nedenle memurlarımız duyarlı davranışlarıyla hem devletin zarara uğramasını hem de kendilerinin güç durumda kalmasını önlemiş oluyor”
Sonuç olarak, zamanaşımı Vergi Usul Yasasında ve AATUHK’ nunda belirlenmiş olsa bile fiili uygulamalarda vergi daireleri tarafından evrak hiçbir şekilde zamanaşımına uğratılmamaktadır. Zamanaşımına uğratılmayan borç yıllar sonra bir şekilde ortaya çıkan mükellefe 10 kat; 15 kat olarak fahiş bir miktarda ortaya çıkartılarak e-haciz yoluyla mükelleflerin gayrimenkullerine veya araçlarına haciz konularak hukuka aykırı işlem tesis edilmektedir.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. N. Gaye ALPASLAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------------
[1] İzmir 4. Vergi Mahkemesi, 19.06.2012 gün ve E:2012/369-K:2012/913 sayılı kararları.
[2] ARSLAN Mehmet, “6183 sayılı AATUHK’da yer alan zamanaşımı ve vergi borcu zamanaşımına girmesin diye idarenin yaptığı ödemenin irdelenmesi”, lebib yalkın mevzuat dergisi, ocak 2008, sayı:49, s.456-478
[3] Danıştay 3. Dairesi Kararı, 20.01.2009 gün ve E:2006/3902-K:2009/51
[4] YENİSEY Feridun – GÜNEŞ Gülsen – ŞİRİN Ertunç, Anayasadan Mali ve Vergisel Beklentiler, XII Levha Yayınları, 1.Baskı, İstanbul, Haziran 2012, s.254