VERASET - İNTİKAL VERGİSİ VE TEREKE DEFTERİ

Abone Ol
Bilindiği gibi, tereke defteri Türk Medeni Kanunu’nun 590.maddesi hükmüne göre, veraset ve intikal vergisi açısından mirasçılardan veya diğer ilgili kimselerin talebi üzerine ölüm tarihinden itibaren 30 gün içerisinde görevli sulh yargıçlığından tereke defteri tutulması talep edilebilir.

7338 sayılı Veraset İntikal Vergisi Kanunu’nun 5.maddesi, veraset ve intikal vergisinin mükellefi olarak veraset tarikiyle (yoluyla) veya ivazsız (bedelsiz) bir tarzda mal iktisap eden olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan dolayı kendilerine veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde mal iktisap eden şahısların 7.madde kapsamında beyanda bulunacaklarını, ancak yasanın 3.maddesindeki muafiyetler kapsamına girenler ile 4.maddenin 1.fıkrasının (L) bendinde yazılı plaka tahdidi uygulanan illerde, Bankalar Kurulu kararıyla yetkili kılınan trafik komisyonlarınca ticari plaka satışından elde edilen paralardan ticari taşıt sahiplerine dağıtılan miktarların beyanname vermeyecekleri belirtilmiştir.
           
Öte yandan yasanın 10/a bendinde:

a) Ticari sermaye; bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak öz sermaye, ticari sermayedir. Mükellefler isterlerse ölüm günü itibariyle çıkaracakları bilançoyu esas alarak öz sermayelerini tespit edebilirler. İşletme esasına göre defter tutanlarla Basit usul mükellefiyete tabi olanlarda ticari sermaye olarak murisin ölüm tarihindeki ticari varlığı beyan edilir. Öz sermaye veya ticari varlık, bu maddedeki esaslara göre bu maddede hüküm olmayan hallerde Vergi Usul Kanununun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme ile ilgili 2.bölümündeki esaslara göre tespit olunacağını,

b) Gayrimenkullerin ticari işletmeye dahil olsun veya olmasın emlak vergisine esas olan değerle,

c) Menkul mallar ve gemilerin rayiç bedelle ,

d) Esham; borsada kayıtlı ise ölüm tarihine takaddüm eden 3 yıl içindeki en son muamele değeri ile değerlenir. Borsada kayıtlı değil ise veya kayıtlı olup da 3 yıl içinde muamele görmemiş ise itibari değerle ,

e) Tahvilat; Vergi Usul Kanunu’nun 266.maddesindeki hükümlere göre değerlenir.

f) Yabancı paralar; borsa rayici ile; borsada rayici yoksa Maliye Bakanlığınca tespit olunacak kura göre,

g) Haklar; tescile tabi bilumum hakların değeri tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen değerdir. Tapu sicilinde bedeli gösterilmeyen haklarla, bunlar dışındaki bilumum haklar (Sınai ve edebi mülkiyet haklarıyla imtiyazlar dahil) mükellef tarafından değerlendirilmez ve ilk tarhiyatta dikkate alınmaz denilmiştir.

Yukarıda sözü edilen malların iktisabında veya bu sözü edilen mal ve hakların beyan dışı bırakılıp kaçırılacağı şüphesi karine (varsayım) varsa veya bu konuda kesin delil varsa Vergi Dairesince Türk Medeni Kanunu’nun 590.maddesine göre Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi durumunda,

1. Mirasçılar arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa,

2. Mirasçılardan biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa,

3. Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa, ilgili sulh hakimliğinden terekenin defterinin tutulmasına karar verilmesi istenebilir. Ve aynı yasanının 591.maddesine göre de, yazımı yapılan tereke mallarından gerekenler mühürlenir. Mühürlenmeyen mallar için uygun koruma tedbiri alınır. Mühür altına alma yazımdan önce de yapılabilir. Tereke mühürlenirken miras bırakanla birlikte oturanların ihtiyaçları için gerekli eşya bir tutanakla tespit edilip güvenilir kişi olarak kendilerine bırakılır; taşınmazların onların oturmaları için zorunlu olan bölümleri, mühürlemenin dışında tutulabilir. Alacaklıların istemi üzerine yapılan mühürleme, güvence altına alınan miktarla sınırlıdır. Alacaklıya güvence gösterildiği takdirde mühürleme yapılmaz, yapılmışsa kaldırılır. Denilmiş ve tereke sonunda miras bırakanın mirası, mirası reddetmemiş kanuni mirasçılar arasında paylaştırır, Ancak miras bırakandan alacaklı olanlar varsa, Yine Medeni Kanun’un 603.maddesine göre vasiyet alacaklılarının haklarından, vasiyet alacaklılarının hakları da mirasçıların alacaklılarının haklarından önce gelir. Mirası kayıtsız şartsız kabul eden mirasçıların alacaklıları ile miras bırakanın alacaklıları aynı haklara sahiptirler denilerek hem mirasçıları hem de miras bırakandan alacaklarının haklarının korunması hedeflenmiştir.