Devlet memurluğu; kamu kurumlarının da gerçekleştirilen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir. Memurlar, bu hususta 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer özel mevzuat çerçevesinde görev ve sorumluluklarını ifa ederler.
657 Sayılı Devlet Memurları kanununun sınıflandırma, kariyer ve liyakat olmak üzere 3 temel ilkesi vardır. İdareler bu temel ilkelere uymakla yükümlüdür. Ancak ülkemizde bazı kurumlarda uzun yıllarca görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı gerçekleştirilmemekte ve bunun yerine vekil müdürlük ve tedviren müdürlük şeklinde tanımlanan atamalar yapılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki tedviren müdürlük kavramının hiçbir yasal karşılığı bulunmamaktadır. Bu uygulama Türk idare sistemi içerisinde bizatihi evrilmiştir. Vekâleten atama ise 657 sayılı Kanunun 86. Maddesinde düzenlenmiş olup hizmetin gerekliliği ve aksamaması için geçici süreli bir uygulama olarak öngörülmüştür.
Kamu görevlilerinin ehil kişilerce yürütülmesi 657 sayılı yasanın kabul ettiği temel ilkelerden biridir. Nitekim Danıştay bu hususta;
“ 657 sayılı Yasanın 3. maddesinde, "sınıflandırma", "kariyer" ve "liyakat" ilkeleri bu Kanunun temel ilkeleri olarak belirlenmiş; kariyer ilkesi, Devlet memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânı sağlamak; liyakat ilkesi ise, Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini yeterlilik sistemine dayandırmak ve sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere Yasa, devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve bunlara sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânı sağlanmasını, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme istemlerinin liyakat sistemine dayandırılmasını öngörmektedir.
Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme kavramı yatmakta olup, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinin tek güvencesinin de, hizmetin yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesinden geçeceği de tabiidir." (Dan. 2. Dairesi 2016/309 E. Ve 2016/997 K.)
Birçok kamu çalışanı yasal tüm şartları taşımasına karşın idarelerce uzun yıllar düzenlenmeyen bu sınavlar nedeniyle kariyer imkânından faydalanamamaktadır. Bu durum birçok kez hukuka aykırılığı tespit edilmiş olup maalesef idarelerin vazgeçmediği bir uygulamadır.
Örnek olarak Danıştay ;
“Buna göre, vekâleten ve tedviren görevlendirmenin geçici ve istisnai durumlarda başvurulan bir yol olduğu, tedviren görevlendirilen personelin o kadro için öngörülen şartları da taşımadığı göz önüne alındığında, kamu hizmetlerinin tedviren ya da vekâleten yürütülmesini sürekli hale getirecek şekilde uygulama yapılamayacağı, bu yöndeki işlemlerin 657 sayılı Yasanın 3. maddesinde ifadesini bulan kariyer ve yeterlilik ilkelerine de aykırı olacağı açıktır." (Dan. 2003/868 E. Ve 2003/3533 K.) şeklinde ki kararı ile bir üst hukuk normu olan kariyer ve liyakat hakkından çalışanların faydalandırılmaması hukuka aykırı bulunmuştur.
Kamu Baş Denetçiliği (Ombudsmanlık) de verdiği tavsiye niteliğinde ki bir kararda;
“…geçici ve istisnai olarak başvurulacak bir yol olan görevlendirmenin sürekli hale getirilerek... yılından bu yana uygulandığı, bu nedenlerle kariyer ve liyakat ilkelerine aykırı olarak memurların sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanının kısıtlanması sonucunu doğuran görevde yükselme sınavı açılma talebinin reddi işleminin idarenin planlanan bir görevde yükselme sınavının bulunmadığı açıklaması da dikkate alınarak hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır." (ŞİKAYET NO : 2015/5347)
Bu uygulamanın hukuka aykırı olduğu yönde karara varmıştır. Benzer doğrultuda Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunun (2018/62 K.) bulunmaktadır.
Özetle yazılı sınav hariç diğer tüm şartları sağlayan çalışanlar yerine vekil ve/veya tedviren müdürlük yapan personellerce idari faaliyetlerin yürütülmesi hukuka ve hakkaniyete aykırılığı sabit olan bir durumdur. Görüşümüz de bu doğrultudadır.
Ancak bu hususta hak arama noktasında 2577 sayılı İYUK’taki dava türleri maalesef yetersiz kalmaktadır. Bu doğrultuda idareye yapılan başvuru sonucunda ki ret veya zımni ret kararlarının iptali talep edildiğinde; mahkemeler kesin ve yürütülebilen bir işlem olmadığından dolayı davayı reddedilecektir.(İYUK m.14/3-d işareti ile İYUK m.15/1-b)
Bu doğrultuda bizce en etkin yöntem özellikle sınav hariç diğer görevde yükselme şartlarını sağlayan memurların kariyer ve liyakat haklarına engel olan idarelere karşı açacağı maddi ve manevi tazminat davalarıdır. Nihayetinde Anayasal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetinde hiçbir kamu kurumunun keyfiyetle kariyer ve liyakat ilkelerine aykırı olarak sınav düzenlemekten imtina etmesi "takdir yetkisi" ile izah edilemez.
Sorunun genel çözümü ise STK ve idareler arasındaki diyalogun arttırılması ve idarelerin bu uygulamaları terk etmesidir. İdarelerin ve idarecilerin liyakat denetimi sıklaştırılmalı, idareler yönetim usulleri hakkında kamuoyuna karşı daha şeffaf bir çalışma şekline geçmelidirler. Nihayetinde kamu çalışanlarının seçimlerinde liyakat ön planda olmalı, tarafsız ve bağımsız sınavlar neticesinde iş ehline teslim edilmelidir.