VASİYETNAMELERİN VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU NEDİR?

Abone Ol
Bilindiği gibi  vasiyetnameler veraset ve intikal vergisine tabi olabilmektedirler.  Vasiyet; belirli bir malın veya intifa hakkının tamamının  veya bir kısmının  ölüme bağlı bir tasarrufla başkasına bırakmasıdır.  Vasiyet, vasiyetçinin  tek taraflı iradesi ile yapılan hukuki bir işlemdir.
 
Medeni Kanunun 502. maddesine göre, vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip  ve 15 yaşını doldurmuş olması gerekmektedir.  Vasiyet, resmi, yazılı ve sözlü olarak yapılabilir.  Medeni Kanun hükümlerine göre bir vasiyetin geçerli olabilmesi için şu koşullara uygun olarak düzenlenmesi zorunludur.
 
Ölene ait mallar, ölüme bağlı bir tasarruf olmadığı sürece Medeni Kanun’da düzenlenmiş oranlara göre mirasçılara intikal eder.
 
Bazı durumlarda kişi, öldüğünde mallarının bir kısmının bu oranlar dahilinde değil, kendi arzu ettiği şekilde mirasçılara veya üçüncü kişilere geçmesini arzu edebilir. Böyle bir arzu içindeki kişinin önünde iki seçenek vardır. Birincisi vasiyetname hazırlamak, diğeri ise miras sözleşmesi yapmaktır.
 
Ölümünden sonra mallarının kendi istediği kişilere kendi tayin ettiği cins ve miktarlar itibariyle verilmesini arzu eden biri için ölüme bağlı tasarruflardan en yaygın olan vasiyetnamenin nasıl hazırlanması gerektiği, şekil şartları, çeşitleri ve vasiyetname ile yapılabilecek tasarrufların sınırları bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
           
Vasiyet çeşitlerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:
 
1- Resmi vasiyetname: Noter veya mahkeme   huzurunda  düzenlenen vasiyetnamedir.
 
2- El yazısı ile vasiyetname: Vasiyetçinin bizzat kendi el yazısı ile kaleme aldığı vasiyetnamedir.  Geçerli olabilmesi için bu vasiyetnamenin mahkeme veya noterde tasdik ettirilmesi gerekir.
 
3- Sözlü vasiyetname: Vasiyetçinin, ölüm tehlikesi içinde iken yanında bulunanlara sözlü olarak yaptığı vasiyetnamedir. Kendisine vasiyet edilenlerin sağ olarak kurtulmaları halinde en kısa süre içinde mahkeme veya notere başvurarak  vasiyet edilenleri yazılı hale getirmeleri zorunludur.  
 
Vasiyetnamenin mahiyeti: vasiyetnameler vergi hukuku anlamında  vasiyetnameyi, miras bırakanın ölümünden sonra muteber olmak üzere ve tek yanlı bir irade beyanı ile,  hangi mallarının  kimlere bırakılacağının belirlenmesi olarak tanımlanabilir. Burada  miras bırakacak olan kişi, dilediği bir kişiye ve hatta kendisinin bilgisi dahi bulunmadan  terekesinin tümünü,  terekesinden belirli bir veya  birkaç malı, belirli bir hisse veya belirli bir iradı bırakabilmektedir.  Vasiyetnamenin, miras mukavelesinden farkı,  tek yanlı irade beyanı ile vücut bulması ve istendiği zaman  bundan cayılabilmektedir. Miras mukavelesi ise, çift taraflı hukuki bir işlem  olup, taraflardan bir tanesinin talep etmesi ile sözleşmeden hemen dönülememektedir.
 
Vasiyetname yapacak kişinin  en başta  fark etme gücüne malik olması gerekir. Başka bir ifade ile, ayırt etme gücü,  kişinin hukuki bir işlemi ve sonuçlarını anlayabilme ve bu sonuca uygun  hareket edebilme yetisine sahip olmak olarak tanımlanabilir. Diğer taraftan, temyiz kudretine sahip olmak ve  mümeyyiz olma olarak da ifade edilen  bu durumlar, vasiyetnamenin düzenlendiği anda bireyde aranan en önemli vasıftır.   
 
Muris, ölüme bağlı bir tasarrufla,  mirasçı olmayan birisine bir şey verilmesini veya onun lehine bir şey yapılmasını vasiyet etmiş olabilir. Bu husus medeni hukukumuzda irat vasiyetleri, infak vasiyetleri ve tedarik etme vasiyetleri olarak yer alabilir.   Örneğin murisin, bir kişinin  okutulmasının veya bir hastanın  tedavi giderlerinin ödenmesini vasiyetnamesinde belirleyebilir.  Buna  medeni  hukukumuzda irad vasiyeti olarak tanımlayabilir. İrad vasiyetleri, bir kimseye belli devreler halinde irad verilmesi anlamına gelmektedir. 
 
Murisin ölüme bağlı olarak yapmış olduğu bu tasarrufların tümü yasal mirasçılara intikal eden “servet unsurlarını” azaltıcı özelliğe sahiptir.  Böyle durumlarda, mirasçıların kişiliğinde ve  mirasın  tümü üzerinde bir değişiklik söz konusu olmadığı halde mirasçıların payından  murisin isteklerini yerine getirmek için belirli bir özveride bulunma zorunluluğu ortaya çıkacaktır.  Bu gibi durumlarda her  varis,  kendisine düşen mükellefiyet payını beyan ettiği terekeye dahil etmez.  Lehine tasarruf yapılan kişi de bu vergi ile mükellef olacaktır.
 
Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede;  vasiyetnamenin ölüm olayının vukuu bulması ile hüküm ifade etmesi dolayısıyla  bununla ilgili edinimin  ivazsız  intikal olarak değil veraset olarak kabulü gerekmektedir.[1] Söz konusu  muktezada; “Bu itibarla, ……… tarihinde vefat eden ……. tarafından düzenlenen vasiyetnamenin Antalya Kemer Sulh Hukuk Mahkemesinin ……… tarih ve ………. Esas, ……… K. sayılı kararıyla temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşıldığından söz konusu vasiyetnamenin ölüm olayının gerçekleşmesi ile hüküm ifade etmesi nedeniyle bununla ilgili edinimin ivazsız intikal olarak değil V.İ.V Kanunu’nun 2/c bendi kapsamında “Veraset” olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, söz konusu vasiyetnameye istinaden murisin eşi ve çocukları tarafından verilen V.i.V Beyannamesinin tahakkuk işlemlerinin yukarıdaki açıklamalar kapsamında yerine getirilmesinin gerekeceği tabiidir.” şeklinde görüş verilmiştir.
 
Sonuç olarak, miras bırakılacak malların, murisin ölümünden sonra ve Medeni Kanunla belirlenmiş olan miras paylarından farklı bir dağılıma tabi olabilmesi, vasiyetname ile ve mahfuz hisselere dokunulmamak şartıyla sağlanabilmektedir.  


----------------------------------------------------
[1] Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, 17.05.2006 gün ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-310-06/1005 sayılı özelge.