GİRİŞ
Teknolojinin hızla gelişimi ve internetin -özellikle de sosyal medyanın- hayatımızın her alanına etki etmesiyle birlikte günlük hayatımızda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişikliklerin kimi zaman olumlu kimi zaman ise olumsuz etkiler doğurması hukuk alanında da birtakım değişikliklere gidilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Bu bağlamda, rehabilitasyon hakkının bir uzantısı olarak unutulma hakkı, sosyal medyanın yıllar süren olumsuz etkilerinden korunabilmek adına büyük bir önem taşımaktadır.
Unutulma hakkı ile kişiye, geçmişte hatırlanmasını istemediği bilgilere bir set çekerek yeni bir başlangıç yapabilme şansı tanınmaktadır.
Bu makale kapsamında; birinci bölümde unutulma hakkının dayanakları olan kişilik değerlerine ve kişisel verilerin korunması hakkına değinilmiştir.
İkinci bölümde; unutulma hakkının tarihsel süreçte ortaya çıkışı, tanımı, amaçları ve unsurları belirtilmiştir.
Üçüncü bölümde, unutulma hakkının hangi durumlarda sınırlandırılmasının mümkün olduğu, çatıştığı değerler ve hakkın sınırlandırma ölçütleri incelenmiştir.
Son bölümde ise, unutulma hakkı kapsamında kişinin hangi hukuki çarelerden faydalanabileceği açıklanmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
KİŞİLİK HAKKI VE KİŞİSEL VERİLER
1. UNUTULMA HAKKININ DAYANAĞI OLARAK KİŞİLİK HAKKI
a. Kişilik Hakkının Tanımı
Kişilik hakkı, ağırlıklı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 23-25. maddeleri arasında ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak bu hükümlerde kişilik hakkının bir tanımı yapılmamıştır.
Kişilik hakkından bahsedebilmek için öncelikle kişi ve kişilik ayrımına gidilmesi gereklidir. Kişi kavramı, hak ve borçlara sahip olabilen (hak ehliyetine sahip) varlıkları ifade etmektedir.[1] Kişilik ise, kişi kavramından daha geniş bir anlama sahiptir ve kişiyi de içine almaktadır. Kişilik, kişi olunması sebebiyle sahip olunan tüm değerleri içinde barındırır ve bu değerlerin üstündeki hak ise kişilik hakkını oluşturur.
Gerçek kişilerin haricinde tüzel kişiler de hukuk düzeninin izin verdiği ölçüde kişilik hakkına sahiptir.
b. Kişilik Hakkının Konusu
Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda kişilik hakkının bir tanımı yapılmadığı gibi, mevzuatımızda kişisel değerler de Alman hukukunun aksine, “numerus clausus” ilkesi doğrultusunda tek tek sayılmamıştır. Hâkim, takdir yetkisi çerçevesinde kişilik hakkını oluşturan kişisel değerleri ve bunların kapsamını belirler. Böylece zamanla ortaya çıkabilecek yeni kişisel değerlerin korunması imkânı sağlanmış olur.[2]
Kişilik hakkı, değeri para ile ölçülemeyen, manevi kıymete sahip ve kişilerin yaşam, vücut bütünlüğü, hak ve fiil ehliyeti, şeref ve haysiyet, ad, ses ve resim üzerindeki haklar ile özel hayat, mesleki ve ticari değerler gibi manevi değerleri üzerindeki hakkıdır. [3]
Öğretide yapılan ayrımlara bakıldığında, kişisel değerler; maddi bütünlüğe, manevi bütünlüğe ve iktisadi bütünlüğe ilişkin kişisel değerler olmak üzere üçlü bir ayrıma tabii tutulmuştur.
i. Maddi Bütünlüğe İlişkin Kişisel Değerler
Kişilik hakkının konusuna giren maddi bütünlüğe ilişkin kişisel değerler, insanın sağlıklı ve eksiksiz bir bedensel varlığa sahip olmasını ve bunu sürdürmesini sağlayan hayat, beden tamlığı ve sağlık gibi değerlerdir.
ii. Manevi Bütünlüğe İlişkin Kişisel Değerler
Ehliyet ve özgürlükler, şeref ve haysiyet, ad, resim, özel hayat ve gizlilik alanı gibi değerler kişinin manevi bütünlüğüne ilişkin kişisel değerlerini oluşturur. Bunlar daha ziyade kişinin toplum içinde yaşıyor olmasından, başka bir ifade ile toplumla ilişkisinden kaynaklanmaktadır.[4]
iii. İktisadi Bütünlüğe İlişkin Kişisel Değerler
Kişinin iktisadi ilişkilerini devam ettirebilmesi için mutlaka sahip olması gereken değerler kişinin iktisadi bütünlüğüne ilişkin değerler olarak adlandırılır. Öğretide, kişinin iktisadi bütünlüğüne ilişkin değerler; iktisadi özgürlük ve varlık, mesleki şeref ve haysiyet ve mesleki ve ticari sırlar olmak üzere üç gruba ayrılarak incelenmektedir.
c. Kişilik Hakkının Nitelikleri
Kişilik hakkını diğer haklardan ayıran bazı kendine has özellikleri vardır.
i. Kişilik Hakkının Şahıs Varlığı Hakkı Olması
Kişilik hakkı, mal varlığı haklarının karşıtı olarak şahıs varlığı hakları içinde yer alır. Kişilik hakkının değeri parayla ölçülemez ve bu özelliği kişilik hakkını ayni haklardan ayırır. Kişilik hakkı yalnızca sahibi tarafından kullanılabilir, sağlar arası ya da ölüme bağlı işlemlerle el değiştiremez, haczedilemez ve iflas masasına girmez. Kişilik hakkı, kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer ve mirasçılara geçmez. Ayrıca, kişilik hakkından tümüyle vazgeçilmesi, hukuka ve genel ahlaka aykırı olarak sınırlandırılması mümkün değildir.[5]
ii. Kişilik Hakkının Mutlak Hak Olması
Kişilik hakkı, mutlak haklardandır. Herkese karşı ileri sürülmesi mümkün olduğu gibi, hak sahibi dışındaki herkes için bu hakka uyma (saygı gösterme), onu ihlal etmeme yükümlülüğü vardır. [6] Kişilik hakkının mutlak hak olma niteliği, bu hakkın sınırları olmadığı anlamına gelmemektedir.
iii. Kişilik Hakkının İnhisari Hak Olması
Kişilik hakkı, inhisari (tekelci) nitelik taşımaktadır. Kişilik hakkının içeriği, kişisel varlıklar üzerinde her türlü müdahaleden korunan (masun) bir hakimiyet yetkisidir. Bu yetki, sadece kişisel değerlere sahip olan kişiye mahsustur. [7]
d. Unutulma Hakkıyla İlişkili Kişilik Hakkı Değerleri
i. Özel Yaşamın Korunması – Unutulma Hakkı
Anayasa’nın 20. maddesi uyarınca; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Bahsi geçen özel yaşamın korunması kavramı hakkında pek çok tanım mevcuttur. “Kişinin sadece kendisi için saklı tuttuğu ve başkalarının bilgisinden uzak kalmasını istediği yaşam görünümleri”, “Herkes tarafından bilinmeyen, özel araştırma ve bilgi edinmeyle sağlanan kişiye ait hususlar”, “Kişilerin gizli hayat alanlarında yapmış oldukları faaliyetlerin başkaları tarafından bilinmemesini istedikleri taraflar” gibi betimlemeler kabul gören tanımlar arasındadır.
Kişi, yaşam alanı içerisinde kişiliğini özgürce geliştirmek isteyeceği gibi, yaşadığı olayların ve bu doğrultuda mahremiyetinin başkaları tarafından bilinmemesi özgürlüğüne de sahiptir. Ancak, kişinin hayatı hakkındaki tüm bilgilerin özel hayatın korunması kapsamında korunamayacağı ve gizlenemeyeceği de aşikardır.
Kişinin hayatındaki olayların ve hareketlerin hangilerinin başkaları tarafından dışarıya açıklanabileceği veya açıklandığında korunacağı, hangisinin mahremiyet/sır kapsamında kalacağı sorunu öğretide “alan teorisi” ile irdelenmiştir. Alan teorisi doğrultusunda; kamuya açık alan, özel alan ve gizlilik alanı ayrımlarına gidilmiştir. Bu alanları belirlemek her zaman çok kolay olmayacağı için somut uyuşmazlık kapsamında bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir.
Anglosakson ve Kıta Avrupası hukukunda unutulma hakkına yönelik doktrinsel tartışmaların ve yargı kararlarının bir dayanağı da kişinin mahremiyet alanının korunmasıdır. Bu sebeple, çalışmanın bu kısmında, özel yaşamın korunması hakkı ve unutulma hakkının ilişkisi alan teorisi kapsamında incelenecektir.
a) Kamuya Açık Alan
İnsan hakları hukukunda kamuya açık alan “herkese açık yer” olarak tanımlanmıştır. AİHS’e göre; kişiler, kendilerine kişiliklerini geliştirebileceği bir özel alan yaratmakta ve kamu alanı kavramı özel alanın sınırını oluşturmaktadır. AİHS uyarınca; devletin, kişilerin özel alanına müdahalesi ise ya hiç olmamalı ya da ancak gerekli ise olmalıdır.
Alman Anayasa Mahkemesi’ne göre, kişinin kamuya açık alanda, kişiliğine yönelen müdahalelere karşı korunması genel olarak düşük seviyededir. Bunun yanında; kişinin özel alanına yönelen müdahalelere karşı korumanın kamuya açık alana göre daha yüksek seviyede olduğu ifade edilmiştir. Mahkeme, kişinin mahremiyet alanını “kişinin özel alanındaki dokunulamaz çekirdek alanı” şeklinde tanımlamış, bu alanın koruma seviyesinin en yüksek seviyede olduğunu ve mümkün olduğunca müdahale edilmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Kamu alanında gerçekleşen her olayın kamusal olduğunun kabulü mümkün olmamakla birlikte; Yargıtay, kamuya açık alanda yer alınmasının, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir.[8]
Unutulma hakkı kapsamında korunan bilgiler, genel olarak kişinin aleni ve kamuya açık alanında bulunan bilgileridir. Bu sebeple; kişinin kamuya açık alanda yer alan bilgilerinin açıklanması suretiyle kişilik hakkının saldırıya uğraması söz konusu olabilmektedir. [9]
b) Özel Alan ve Gizlilik Alanı
Özel alan; kişinin sadece belirli ya da belirsiz olmakla beraber, sınırlı kişiler tarafından bilinmesini istediği ve özellikle kamudan saklı tuttuğu olaylardan oluşan alandır. Kişi bu olayları sadece yakın dostları, aile çevresi ya da güvendiği kişilerle paylaşır. Kişinin üçüncü kişilerden gizlediği ya da sadece kendilerine açıkladığı kişilerce bilinmesini istediği olayları içeren alana ise gizlilik alanı denir.[10]
Unutulma hakkının ayrıca bir fonksiyonu olan kişinin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol etme ve bu bilgilerin kaderini belirleme hakkı, genel olarak kişinin özel yaşamının korunması hakkı kapsamında yer almaktadır.[11]
Özel yaşamın korunması AİHS’in 8. maddesinde “özel yaşama saygı hakkı” başlığıyla, Anayasa’da ise 20. maddede “özel hayatın gizliliği ve korunması” başlığıyla düzenlenmiştir.
Öğretide özel yaşam alanı kişilerin çok yakınlarıyla paylaştığı yaşam alanı olarak tanımlanmaktadır. [12] AİHS’e göre, kişilerin bilgilerinin mahrem kalması hakkı, sadece sır alanına ilişkin bilgileri kapsamaz ve kişilerin özel yaşamlarına ait her türlü bilgiyi içerir.
Unutulma hakkı ile özel yaşam arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu ilişkinin izlerine ilk olarak ABD’de görülen bir davanın 1884 tarihli kararında rastlanmaktadır. Bu davada; davalı, bir papazın yirmi beş yıl boyunca öğrencilerle, rahibelerle ve başka kişilerle çok sayıda ilişkisi olduğunu iddia eden bir broşür yayınlamıştır. Louisiana Yüksek Mahkemesi, broşürde yer alan bilgilerin doğru olmasına rağmen, bu bilgilerin meşru bir sebep olmaksızın, geçmişte yaşanan ve “unutulmuş” hataları veya suçları ifşa edebileceği kabulünün hukuka uygun olmayacağına karar vermiştir. (State v. Bienvenu, Supreme Court of Louisiana)
Bu kararın akabinde, Avrupa’da yargı kararlarında ve yasal düzenlemelerde, unutulma hakkı ve özel yaşam arasındaki ilişkiye sıkça temas edilmiştir. Bu ilişki ise özellikle özel yaşam kapsamında değerlendirilen kişinin bilgileri üzerindeki kontrolü ve bilgilerinin kaderini tayin hakkı (informational self determination) ile açıklanmaktadır. [13]
ii. Şeref ve Haysiyetin Korunması – Lekelenmeme Hakkı – Unutulma Hakkı
Şeref ve haysiyet, insanın insan olması sıfatıyla doğuştan sahip olduğu temel değerlerden biri olarak kişilik hakkına dahildir. Bu bakımdan da hukuk tarafından korunur. Bu kişisel değer Anayasa’da da temel haklar arasında sayılmış ve kimseye işkence ve eziyet edilemeyeceği, insan haysiyetiyle bağdaşmayacak ceza verilemeyeceği belirtilmiştir. (AY. m.17/2).[14]
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; şeref ve haysiyeti, toplumun gerekli saydığı ahlaki nitelik ve kriterlere sahip olması nedeni ile kişiye verilen değer yargıları şeklinde tanımlamaktadır.[15] Şeref (onur) ve haysiyet (saygınlık) kavramları zamana ve topluma göre değişkenlik gösteren nispi kavramlardır.
Anayasa Mahkemesi’ne göre; devlet, kişinin manevi bütünlüğünün bir parçası niteliğindeki şeref ve haysiyetine keyfi şekilde müdahale etmemekle ve diğer kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Anayasa Mahkemesi, kişilerin şeref ve haysiyetine yönelik ihlallerin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için, kişiye yapılan saldırının belli bir ağırlık seviyesine ulaşması ve başvurucunun itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek şekilde yapılmış olması gerektiğini aktarmaktadır.[16]
Lekelenmeme hakkı ise, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenmiştir. Lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesinin bir yansıması olup devletin yargı eliyle bireylerin kişisel ve toplumsal anlamda telafisi imkânsız zararlara uğramasını engelleyen bir ilkedir.
Unutulma hakkı; kişinin şeref ve haysiyetini, mesleki veya ticari onur ve saygınlığını korunma amacına hizmet etmektedir. Unutulma hakkı, kişinin toplum içerisinde saygın bir yer edinme çabasının ürünü olması sebebiyle, şeref ve haysiyetin korunması ve lekelenmeme hakkıyla sıkı bir irtibat içindedir. Günümüzde, kişinin şeref ve haysiyetine yönelik gerçekleştirilen ihlaller; özellikle görsel, işitsel ve çevrimiçi yayınlarla ve sosyal medya paylaşımlarıyla daha belirgin hale gelmektedir. Kişinin şeref ve haysiyetinin ihlali, kişiye verilen toplumsal değer ve itibarda azalma yaratacağı için unutulma hakkı bu doğrultuda büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca, unutulma hakkının bir yansıması olan rehabilitasyon hakkı, kişinin lekelenmeme hakkını koruma yönünde büyük bir önem taşımaktadır. Unutulma hakkı bağlamında rehabilitasyon hakkı, geçmişte suç işlemiş kişinin daha sonra yaşamında yeni bir sayfa açarak kişiliğini özgür bir şekilde geliştirebilmesi ile ilintiliyken kişinin, adli vakalarla muhatap olması sonucu haksız olarak suçlanıp damgalanmaması, lekelenmeme hakkı ile ilintilidir.[17] Kişilerin, haklarında sona ermemiş soruşturmalara veya kovuşturmalara ilişkin birçok haber yayınlanması ve aklansalar dahi seneler sonra bu haberlerin halen erişilebilir kalması, kişinin lekelenmeme hakkı kapsamında şeref ve haysiyetinin zarar görmesine neden olmaktadır.
Nitekim, ülkemizde 20 sene önce cinsel saldırı vakaları nedeniyle ‘Ümraniye Sapığı’ olarak adlandırılan ve kamunun büyük ilgisini çeken ancak daha sonra masum olduğu açığa çıkan kişinin resimleri halen internet ortamında yer almaktadır. Bu olay neticesinde kişi işini kaybettiğini, özel yaşamının sarsıldığını, onur ve saygınlığını yitirdiğini aktarmıştır.[18]
iii. Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkı – Unutulma Hakkı
Maddi ve manevi varlık kişiliğin bir parçasıdır ve bu varlık kişilik hakkı kapsamında korunmalı ve geliştirilmelidir. Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı; toplumun dinamik karakterine uygun davranılarak ihtiyaçların gerisinde kalınmamasını ifade etmektedir.[19]
Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, AİHS’in 8. maddesinde özel yaşamın korunması hakkı kapsamında düzenlenmiştir. Anayasa’da ise, bu hak temel ilkelerden biri olarak kabul edilerek, 17. maddede düzenlenmiştir. Buna göre, herkes maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi konusunda devlete hem pozitif hem de negatif bir yükümlülük yüklenmiştir.
Unutulma hakkı; dijital dünyadaki teknolojik gelişmeler kapsamında açığa çıkan, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı üzerinde oluşan tehdidin yok edilmesi ihtiyacını karşılamaktadır. Kişi, unutulma hakkı ile; geçmişteki olumsuzluklardan sıyrılabilecek, geçmişte, günümüzde ve geleceğinde maddi ve manevi bütünlüğünün korunmasını sağlayabilecektir.
iv. İsmin Korunması – Unutulma Hakkı
İsim, kişinin kimliğinin tayininde ayırt edici olan kelime veya kelime grubundan oluşan işarettir.[20] İsim sahibi olmak hem gerçek kişilere hem de tüzel kişilere tanınmış bir haktır. İsim, kişilik hakkına konu bir değerdir ve isme yönelik gerçekleştirilen saldırılar da kişilik hakkı ihlali olarak değerlendirilmektedir.
Kişi, kendisi hakkında ne tür bilgilere sahip olunduğunu bilme menfaati kapsamında, ismi de dahil olmak üzere bilgilerinin kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Kişi; çevrimiçi ortamda unutulma hakkına konu geçmişine yönelik bir yayında ismine, resmine veya sesine yer verilmiş olması halinde bilgileri üzerindeki kontrol hakkını kullanabilir. Kişinin unutulma hakkına konu olan bir yayında isminin yer alması nedeniyle saldırıya uğraması halinde, kişiliğini koruma ve bu saldırıları bertaraf etme hakkı vardır. Öğretiye göre, burada isim kavramı geniş yorumlanacak olup; TMK’da düzenlenmeyen lakap, müstear isim de bu korumadan yararlanabilecektir.
v. Resim ve Sesin Korunması – Unutulma Hakkı
Kişi; bilgilerinin kaderini tayin etme hakkı kapsamında, resmi ve sesi üzerinde de hakimiyet sağlayabilir. Kişinin rızası olmadan; resminin kullanılması, sesinin veya görüntüsünün kaydedilmesi kişilik hakkı ihlali olarak değerlendirilir.
Kişinin resmi, onun kişiliğini dış dünyaya yansıtan önemli araçlardan biridir. [21] Kişinin resmi denildiği zaman sadece fotoğraf değil, fırça veya kalemle yapılan resim veya karikatürleri de anlaşılmaktadır.[22]
Özellikle sosyal medyada; kişinin geçmişine ait bir içerikte, resmine veya sesine yer verilmesiyle kişinin unutulma hakkının ihlal edilmesi mümkündür. Örneğin, geçmişine yönelik yapılan bir yayında kişinin rızası alınmadan (veya var olan rızanın sınırları aşılarak) ve kamu yararı gibi hukuka uygunluk nedeni de olmadan geçmiş resimlerinin yayınlanması, unutulma hakkına konu olmasa dahi kişinin resmine yönelik bir saldırı teşkil edecektir.[23]
e. Kişilik Hakkının İhlali ve Korunması
Kişilik hakkının ihlali, haksız fiil veya hukuki işlem yoluyla gerçekleşebilir.[24]
Haksız fiil ile kişilik hakkının ihlali, maddi veya maddi olmayan fiiller aracılığıyla gerçekleşebilir. Maddi fiille gerçekleştirilen ihlallerde, eylem çoğunlukla kişinin vücut bütünlüğüne yöneliktir. Maddi olmayan fiillerle kişilik hakkının ihlalinde ise; kişinin resmi, yazısı, adı gibi değerleri izinsiz kullanılarak kişinin manevi kişisel değerleri zarara uğratılır. Günümüzde; kişilik haklarına yönelik ihlaller, yoğunlukla internet ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
Çağdaş hukuk sistemlerinde; kişilik, her türlü saldırıya karşı korunmaktadır. Kişilik hakkı, Anayasa’da korunan temel hak ve hürriyetlerin en başında gelmektedir. Kişilik hakkını korumak ve ona saygı göstermek hem devlet organları hem de bireyler için anayasal bir yükümlülüktür.[25] Hukuk düzeni tarafından sağlanan söz konusu koruma, kamu hukuku ile özel hukuk karakterli kanunlar ve özellikle Türk Medeni Kanunu aracılığıyla gerçekleştirilir.[26]
Türk Medeni Kanunu’nun 23. maddesinde, hukuki işlemler aracılığıyla kişilik hakkının insani duygulara, hukuk ve ahlak kurallarına aykırı derecede sınırlanamayacağı ilkesine yer verilmiştir.[27]
Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde ise kişilik hakkının üçüncü kişilerin hukuka aykırı fiillerine (borca aykırı ve haksız fiillerine) karşı korunması hedeflenmiştir.[28] İlgili hüküm uyarınca; unutulma hakkı kapsamındaki ihlaller de söz konusu olmak üzere, rızası olmaksızın kişiliği saldırıya uğrayan kimseye, kişilik hakkına yönelik saldırının önlenmesi ve durdurulması ile maddi ve manevi her türlü zararın giderilmesi imkânı verilmiştir.
Sayılan hükümler dışında; TMK, TBK, FSEK, Basın Kanunu, TTK gibi pek çok yasal mevzuatımızda, kişilik hakkına ilişkin düzenlemeler yapılmış ve kişilik hakkı ihlali kapsamında açılabilecek davalara yer verilmiştir.
2. UNUTULMA HAKKININ DAYANAĞI OLARAK KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI HAKKI
a. Kişisel Verinin Tanımı
Kişisel veri kavramı, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 3. maddesinde “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım doğrultusunda; bireyin, göz ve ten rengi, vücut ölçüleri gibi fiziksel özellikleri, kan grubu, kan tahlili sonuçları gibi sağlık verileri, kullanılan telefon numaraları, iş ve ev adresleri gibi sosyal pozisyon bilgileri ve sosyal faaliyetlere ilişkin mensubu olunan dernek ve vakıflar da dahil olmak üzere kişi hakkında bilgi veren tüm unsurlar “kişisel veri” olarak dahil edilmiştir.[29]
Kişisel veriler, etki alanlarına göre “hassas” ve “anonim” kişisel veriler olarak ayrılarak incelenmiştir.
Hassas nitelikte kişisel verilere; kişinin ırki kökenleri, felsefi düşünceleri, siyasi görüşleri, dini inançları, mezhep ayrılıkları veya bunun dışında kalan inançları, sendika, dernek ve vakıf üyeliği, sağlığına veya vücuduna ilişkin özellikleri ve özel hayat ve her türlü mahkumiyetleri örnek olarak gösterilebilir. Kural olarak bu verilerin işlenmesi yasaktır.
Anonim veriler ise, bir kişi ile irtibatlandırılamayan, bu veriden yola çıkarak bir kişiye ulaşılamayan, kaynağının belirlenememesi veya belirlenemez hale gelmesi ya da getirilmesi neticesinde oluşan bilgidir. [30]
Kişisel verilerin korunması hakkı temel olarak, kişinin kişisel verilerinin toplanması, işlenmesi ve saklanması hakkında söz sahibi olmasını ifade ederken bu verilere karşı gerçekleşen hukuka aykırı müdahaleler karşısında korunmasını amaçlamaktadır.[31] Her türlü bilginin sonsuza dek hatırlanabileceği çevrimiçi dünyada, kişisel verilerin korunması hakkı çok önemli bir hale gelmiştir.
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’nde yer alan “sildirme hakkı”, kişinin kişisel verileri üzerindeki hakimiyet yetkisine dayanmaktadır. Kişisel verilerin korunması hukuku kapsamında şekillenen sildirme hakkı, tüzükteki adıyla unutulma hakkı, kişinin verilerinin kaderini/geleceğini tayin etme hakkının uzantısıdır.
b. Kişisel Verinin Unsurları
Kişisel veriye ilişkin yapılan tanımlar uyarınca, kişisel verinin; “bilgi”, “kimliği belirli veya belirlenebilir kişi” ve “bilginin kişiye ilişkin olması” olmak üzere üç temel unsuru vardır.
i. Bilgi
Kişisel veri kavramı, hem Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’nde hem de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda, belirli veya belirlenebilir olmak şartıyla kişiye ait “her türlü bilgi” şeklinde tanımlanmıştır. Anlamlandırılmayan/anlamlandırılamayan veriler, kişisel verilerin korunması kapsamında değildir. Anlamlandırma, veriyi elinde tutan kişi tarafından yapılabileceği gibi üçüncü kişilerce de gerçekleştirilebilir. [32]
KVKK’nın 3. maddesinin gerekçesinde; kişinin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bilgilerinin yanı sıra telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmişi, resmi, görüntüsü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgileri gibi verilerinin de kişisel veri olduğu ifade edilmiştir.
Bu verilerin kişisel veri olarak nitelendirilebilmesi için bilginin, önemli ya da gizli olması şart değildir. Yani, kişinin kredi kartı şifresi kadar, bir toplantıda giydiği ayakkabılarının rengi de kişisel veri olarak kabul edilir.
Bir bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesinde, onun nesnel ya da öznel olmasının da bir önemi yoktur. Bu bağlamda kişinin, gerek belirli bir hastalık geçirdiği ya da kanında belirli bir maddenin bulunduğu gibi nesnel bilgileri gerekse zengin/fakir şeklinde nitelendirilmesi veya karakter analizi gibi öznel bilgileri kişisel veri olarak değerlendirilebilir. [33]
Kişisel veri nitelendirmesi, bilginin nerede ve ne şekilde saklandığından da bağımsızdır. Zira bilginin alfabetik, sayısal, çizgisel, fotografik veya akustik olması ile kâğıt üzerinde ya da bilgisayar ortamında saklanması kişisel veri vasıflandırmasını etkilemez.[34]
ii. Kimliği Belirli veya Belirlenebilir Kişi
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda kişisel verileri işlenenleri ifade etmek üzere “ilgili kişi” kavramı, Tüzük’te ise “veri öznesi (data subject)” terimi kullanılmıştır. Bilgi, kimliği belirli veya belirlenebilir kişiye ait olmalıdır.
Kişisel verilerin korunması kapsamında kimlerin korunacağına ilişkin öğretide ve mevzuatta henüz bir görüş birliği bulunmamaktadır. Bu konuda ileri sürülen görüşleri, tüzel kişilerin de söz konusu korumadan yararlanıp yaralanmamasına göre iki gruba ayırmak mümkündür.
Birinci görüşe göre, veri koruma yasalarının kapsamına yalnızca gerçek kişilere ait bilgiler girmektedir.[35] Bu görüşe göre, tüzel kişilerin mevzubahis kapsama dâhil edilmesi fikri, kişisel verilerin korunmasındaki temel felsefeyle çelişmektedir.[36]
İkinci görüşe göre, tüzel kişilere ait bilgilerin de veri koruma yasalarının kapsamına dâhil edilmesi gerekir. Bu görüşe göre hukuk düzeni içerisinde gerçek kişilerin yanında bazı kişi ya da mal topluluklarına da kişilik tanınması ve onların haklarını koruyucu düzenlemeler getirilmesi sebebiyle tüzel kişilere ait bilgiler, kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında değerlendirilmelidir.[37]
Ülkemizin kişisel verilere ilişkin 2008 senesindeki ilk kanun tasarısında, ilgili kişi kavramı hem gerçek hem de tüzel kişileri kapsayacak şekilde planlanmış olsa da daha sonraki tasarı ve düzenlemede tüzel kişiler hariç bırakılmıştır.
Kişisel verilerin korunması konusunda kişi kavramı çerçevesinde incelenmesi gereken diğer bir konu ise ölmüş kimselere ilişkin verilerin korumaya dâhil edilip edilmeyeceğidir. Ölümle birlikte kişilik hakkının sona ermesi sebebiyle, kişisel veriler üzerindeki hak sahipliği de ölümle son bulur. Bu sebeple ölülere ilişkin veriler, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun koruması kapsamına alınmamıştır. Fakat ölenin yakınları, kendi haklarının ihlal edildiği iddiasıyla her zaman dava açabilirler.[38]
iii. Bilginin Kişiye İlişkin Olması
Kişisel veri olarak kabul edilecek bilgi, kimliği belirli ya da belirlenebilir “kişiye ilişkin (kişiye ait)” olmalıdır.[39]
Bilgi, içerik itibariyle doğrudan bir kişi ile ilişkilendirilemese bile kişisel veri olarak kabul edilebilir. Bunun için söz konusu bilginin, amaç veya sonuç itibariyle dolaylı olarak belirli bir kimseye ait olması gerekir.[40]
Bilginin “sonuç” olarak kişiyle ilişkilendirilmesi somut olayın özellikleri çerçevesinde bilginin kullanılmasının belirli bir kişinin hak ve menfaatlerini etkilemesidir. Söz konusu sonucun, mutlaka büyük bir etki göstermesi şart değildir.
c. Kişisel Verilerin İşlenmesine Egemen Olan İlkeler ve Sildirme Hakkı
Kişisel verilerin işlenmesine egemen olan ilkeler; kişinin manevi bütünlüğünün korunması ve verileri üzerindeki hâkimiyetinin arttırılmasını sağlaması sebebiyle unutulma hakkıyla yakından ilgilidir. Bu nedenle; KVKK, GVKK ve AB Yönergesi’ndeki hükümler temel alınarak kişisel verilerin korunmasına yönelik ilkeler, sildirme hakkıyla bağlantı kurularak incelenecektir.
i. Kişisel Verilerin İşlenmesinin Kural Olarak Yasak Olması İlkesi
Anayasa’nın 20. maddesi ve KVKK uyarınca, kişisel verilerin işlenmesi kural olarak yasaktır. Kişisel veriler, ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilirler.
Açık rıza, KVKK m.3/1-a’da; “belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza” şeklinde tanımlanmıştır ve hem özel hem de genel nitelikteki kişisel verilerin işlenmesinin şartıdır.
Kişisel verinin işlenmesi için gösterilen rıza, ilgili kişi tarafından herhangi bir sınırlamaya tabii değildir ve her zaman geri alınabilir. Aksi yönde gerçekleştirilen taahhütler, kişilik hakkına aykırı olması sebebiyle geçersizdir.
ii. Hukuka ve Dürüstlük Kuralına Uygun İşleme İlkesi
Kişisel verilerin işlenmesinde en temel ilke; diğer ilkeleri de kapsaması ve diğer ilkelere kaynaklık etmesi sebebiyle, kişisel verilerin hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olarak işlenmesidir. KVKK’nın 4. maddesinde, hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun işleme ilkesine açıkça yer verilmiştir.
Kişisel verilerin hukuka uygun işlenmesinden anlaşılması gereken, kişisel verilerin işlenmesi sırasında kanunların ve diğer hukuki düzenlemelerin öngördüğü kurallara uygun hareket edilmesidir. [41]
Dürüstlük kuralına uygun işleme ilkesi, veri sorumlusunun, veri işlemedeki hedeflerine ulaşmaya çalışırken verisi işlenen kişilerin çıkarlarını ve makul beklentilerini gözetmesi gerekliliğidir.
Kişisel verilerin hukuka uygun elde edilmesi ve işlenmesinin en önemli şartı ilgili kişinin aydınlatılmasıdır. Veri sorumlusu; veri işlemeye ilişkin bilgileri ve bildirimleri, kısa, şeffaf, anlaşılır, kolay erişilir bir şekilde, açık ve sade bir dil kullanma suretiyle sağlamalıdır. İlgili kişinin bu bilgilere erişimi, sahip olduğu hakları kullanmasına da yardımcı olması sebebiyle kişinin sildirme hakkını kullanabilmesi için sildireceği kişisel verinin kim tarafından hangi şekilde elde edilip işlendiğini bilmelidir.
Dolayısıyla hukuka ve dürüstlük kuralına uygun işleme ilkesi sadece kişisel verilerin işlenmesinde değil aynı zamanda hukuka aykırı hale gelen işleme nedeniyle ilgili kişinin sildirme ve diğer haklarını ileri sürmesi noktasında da önem arz etmektedir.[42]
iii. Belirli, Açık ve Meşru Amaçlara Bağlılık İlkesi
KVKK’nın 4. maddesinde kabul edilen “amaca bağlılık ilkesi” olarak da adlandırılan bu ilke gereğince, kişisel veriler; belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanmalı ve bu amaçlara uygun olacak şekilde işlenmelidir.
Verilerin işlenme amacının belirli ve açık olması ilkesi, veri işlenmeden ya da verinin elde edildiği ilk anda amacın belirlenmiş olmasını zorunlu kılar.[43] Toplanan verilerin, her türlü amaç için kullanılmaları kabul edilemez. Kişisel verilerin olası kullanımlar maksadıyla tutulması, bu ilkenin ihlali anlamına gelir.
Amaca bağlılık ilkesi, kişisel verilerin işlenmesinde sınırlandırıcı bir etkiye sahiptir. Bu ilke uyarınca, amacın, sadece belirli ve açık olması yeterli değildir. Amacın ayrıca meşru olması da gereklidir. Bu sebeple, veri işleme faaliyeti, hukuki bir temele dayanmalı ve bütün hukuki gerekliliklerle uyum sağlamalıdır.
iv. Kişisel Verinin İlgili ve Sınırlı Olması İlkesi
KVKK’nın 4/2-ç maddesine göre, kişisel veriler işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olmalıdır.
Bu ilke gereğince işleme amacıyla ilgili kişisel veriler, yine işleme amacına ulaşmayı sağlayacak düzeyde, bir başka deyişle minimal düzeyde toplanmalı ve işlenmelidir. İşleme amacıyla ilgisiz olan verilerin ise silinmesi gerekecektir. Böylelikle gereğinden fazla ve alakasız verilerin kullanılması engellenecek ve yine kişinin kişisel verileri üzerindeki hâkimiyeti korunmuş olacaktır. [44]
v. Doğru ve Gerektiğinde Güncel Olma İlkesi
KVKK’nın 4/2-b. maddesi gereğince, kişisel veriler doğru ve gerektiğinde güncel olmalıdır.
Kişisel verilerin doğruluğu hem ilgili kişinin hem de veri sorumlusunun menfaatine yöneliktir. Zira işlenen verilerin yanlış olması ilgili kişinin manevi bütünlüğünü zedeleyebilecekken veri sorumlusunun da verilerle ulaşmak istediği amaca sağlıklı şekilde ulaşamamasına ve yanlış sonuçların çıkmasına neden olabilecektir.[45]
Kişisel verilerin doğru olmasının yanında, ayrıca güncel olmaları gerekmektedir. Bu güncelleştirmenin ne sıklıkla veya nasıl gerçekleşeceği konusunda net bir kural olmaması sebebiyle, veri sorumlusu rutin aralıklarla verinin güncelleşmesinin gerekli olup olmadığını kontrol etmeli ve bu konuda ilgili kişiyle iletişime geçmelidir.
vi. Kişisel Verinin Sınırlı Süre Tutulma İlkesi
Unutulma hakkının amacı, kişinin geçmişte yaşadığı, artık kamu için de bir önemi ve amacı kalmayan olay veya davranışlarına yönelik bilgilerin yayılmasının engellenmesidir. Kişisel verinin sınırlı süre tutulma ilkesi de belirli bir amaç için tutulan kişisel verilerin, söz konusu amaç ortadan kalktığı takdirde artık elde bulundurulmaması gerektiği düşüncesinin bir yansımasıdır[46].
Hem kişisel verilerin sınırlı süre tutulma ilkesinin hem de unutulma hakkının var olmasının en temel sebebi; kişinin manevi bütünlüğünü korumak ve kendine ait bilgilerin kaderini tayin etme hakkına sahip olmasıdır. Bu sebeple, unutulma hakkı ve kişisel verinin sınırlı süre tutulma ilkesi sıkı bir irtibat içindedir.
KVKK’nın 4/2-d. maddesi uyarınca, kişisel veriler ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmelidir. Kişisel veriler, işlendikleri amacın gerektirdiğinden daha uzun süre ilgili kişinin belirlenmesine izin veren bir şekilde tutulmamalı, amaç açısından artık gereksiz duruma geldiğinde silinmeli, yok edilmeli veya anonimleştirilmelidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
UNUTULMA HAKKININ TARİHÇESİ, HUKUKİ TANIMI, AMACI VE UNSURLARI
1. UNUTULMA HAKKININ TARİHSEL GELİŞİMİ
a. İnternet Öncesinde Unutulma Hakkının Gelişimi
Unutulma hakkının gelişimini tarihsel süreç içerinde; internet öncesi dönem ve internet sonrası dönem olmak üzere ikiye ayırarak incelemek mümkündür.
İnternet öncesindeki dönemde; unutulma hakkı, karşımıza ilk olarak rehabilitasyon hakkı olarak çıkmaktadır. Bunun nedeni ise, internet öncesindeki dönemde kişilerin verilerinin genel olarak devlet organları vasıtasıyla tutulmasıdır. Toplumsal güvenliği sağlama amacıyla suç kaydı olanların kayıtları çeşitli sürelerle tutulması çoğu ülkede yapılmaktaydı ve bu durum halen devam etmektedir. Bu kayıtların belirli süre geçtikten sonra silinerek kişilerin topluma tekrardan uyum sağlaması da rehabilitasyon hakkı ile sağlanmıştır. [47]
b. İnternetin Gelişiminden Sonra Unutulma Hakkı
İnternet; insanların gündelik hayatlarını her yönüyle etkilemiş ve değiştirmiştir. Bu değişiklikler de beraberinde birtakım sorunlara neden olmuştur. Bunlardan bir tanesi de insanların bilinçli veya bilinçsiz şekilde internet ortamına aktardığı bilgilerin hayatları boyunca silinmemesi sonucunda meydana gelen sorunlardır.[48] Unutulma hakkı da bu sorunlara çözüm sağlanabilmesi temeli üstünden ortaya çıkmış bir kavramdır.
2. UNUTULMA HAKKININ HUKUKİ TANIMI
Unutulma; Türk Dil Kurumu’na göre “unutulmak durumu” olarak ifade edilmiştir. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarında ise; unutulma hakkı, “üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı” olarak tanımlanmıştır.
Unutulma hakkı, kişilere ait her türlü bilginin daha üstün bir menfaat bulunmadığı durumlarda diğer haklarla en az çatışabilecek yöntemlerden başlamak üzere internet ortamında erişiminin önüne geçilmesini amaçlayan bir haktır.
Unutulma hakkı, dünyada ABAD’ın 2014 yılında vermiş olduğu ünlü Google-İspanya kararıyla adından sıklıkla bahsettirmeye başlamıştır. [49] Ardından; unutulma hakkı Türkiye’de de yargı kararlarına konu olmaya başlamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin unutulma hakkı konusunda vermiş olduğu ilk karar N.B.B. başvurusu hakkında vermiş olduğu karardır.[50]
3. UNUTULMA HAKKININ AMACI
Unutulma hakkının asıl amacı, özellikle yıllar önce meydana gelmiş ve güncel durumla herhangi bir ilgisi olmayan olumsuzluklar karşısında kişinin özgür kılınması şeklinde ifade edilebilir.
Yargıtay’ın 2015 yılında vermiş olduğu bir kararda unutulma hakkının amacı “unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi” olarak belirtilmiştir. Unutulma hakkı ile kişiye geçmişte hatırlanmasını istemediği bilgilere bir set çekerek yeni bir başlangıç yapabilme şansı tanınmaktadır.
Bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir kararda “bireyin geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek yeni bir sayfa açma” olanağının verilmesi biçiminde ifade edilmiştir.
Unutmak, insanın uyum sağlamasının ve tazelemesinin bir yolu olarak insan beyninde bulunurken, dijital dünyada bunun mümkün kılınmaması insanın kendi biyolojisine uygun olmayan bir uygulama olacaktır. Bu yüzden unutulma hakkının yeknesak şekilde tüm dünyada uygulanabilir şekilde düzenlenmesi ve insan ile uyumlu hale getirilmesi elzemdir.[51]
4. UNUTULMA HAKKININ UNSURLARI
a. Unutulma Hakkının Öznesi
Unutulma hakkının asıl öznesini, haklara ve borçlara ehil olan gerçek kişiler oluşturmaktadır.
Öğretide; anonim hesapların ve ölmüş kişilerin unutulma hakkının öznesi olup olamayacağına ilişkin görüş ayrılığı bulunmaktadır.
Ayrıca, tüzel kişilerin unutulma hakkının öznesi olup olamayacağı konusu da tartışmalıdır. Genel görüş tüzel kişilerin kişisel verilere sahip olamadıkları için unutulma hakkına sahip olamayacağı üzerinedir. Fakat İtalya ve Avusturya özelinde kişisel verileri koruma kanunları, kişisel verilerin sadece gerçek kişileri değil tüzel kişileri de kapsaması üzerinedir. Çünkü unutulma hakkı sadece insana özgü hususları içermemektedir. Her ne kadar unutulma hakkı insan onuru gibi kavramlarla iç içe olsa da özel yaşamın korunması gibi konularda tüzel kişileri de ilgilendirdiği açıktır.
b. Unutulma Hakkının Yükümlüsü
Unutulma hakkının yükümlüsünün ABAD’ın 13 Mayıs 2014 tarihli Agencia Española De Protección De Datos, Mario Costeja González V. Google Spain Sl, Google Inc davasında arama motorları olduğu konusunda karar verilmiştir.
Unutulma hakkının yükümlüsünün kim olacağı konusunda ülkemizde ve uluslararası mevzuatta yeknesak bir düzenleme bulunmamaktadır. Özellikle hukuka uygun şekilde paylaşılmış olan bilgilerin, kişilerin talepleri doğrultusunda kullanılması konuyu daha da çetrefilli hale getirmektedir. Bu yüzden kişilerin unutulma hakkı taleplerini kullanmalarını sadece arama motorlarıyla sınırlandırmak doğru olmayacaktır. Çünkü arama motorlarının yapmış olduğu işlevlerin bir kısmını hem içerik sağlayıcılar hem de yer sağlayıcılar karşılamaktadır. Bu yüzden unutulma hakkı taleplerinin kişiler tarafından hem içerik sağlayıcılara hem de yer sağlayıcılara yöneltilebilmesi gerekmektedir. [52]
c. Unutulma Hakkının Bilgi Unsuru
Unutulma hakkının bilgi unsuru, kişilerin unutulma hakkı taleplerinin konusunu oluşturan husustur. İnternet ortamındaki bilgi unsuru, internet ortamında yer alan kişiye ait her türlü içerik olarak tanımlanabilir.
Bu içerik; kişinin düşüncesi, bir fotoğrafı, mesleği, yargılandığı bir davanın haberi olabilir. Unutulma hakkı bakımından bilgi unsurunda üzerinde durulması gereken husus bilginin doğru yani hukuka uygun ve ayrıca alenileşmiş olmasıdır.
d. Unutulma Hakkının Zaman ve Mekân Unsuru
Unutulma hakkının zaman unsuru konusunda kabul edilen görüş, hukuka uygun şekilde alenileşmiş bilgilerin, üzerinden ancak belirli bir zaman geçtikten sonra kişiler tarafından unutulma hakkının talep edilebileceği üzerinedir.
Google- İspanya kararında, internette yer alan bilginin on altı yıl önceye dayanması, kararda zaman unsuru olarak kullanılmış ve güncelliğini yitirdiği belirtilmiştir. Öğreti tarafından da aradan belirli zaman geçmesi unutulma hakkının değerlendirilmesinde önemli bir kriterdir. Ancak güncelliğini yitirmiş olan bilginin tanımı muğlaktır. Güncelliğini yitirme kişiye, bulunulan ülkeye ve konuya göre değişmektedir.
Unutulma hakkının mekân unsuru ise internet ortamıdır. Ancak Yargıtay 2015 yılına ait bir kararında: “Davacı, geçmişte yaşadığı kötü bir olayın toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Unutulma hakkı ile geçmişindeki yaşanan talihsiz bir olayın unutularak geleceğini serbestçe şekillendirmek, diğer bir deyişle hayatında, yeni bir sayfa açma olanağı istemektedir. Kaldı ki, davacı da yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde bu istem üzerinde ısrarla durmuştur. Davacı unutulma hakkı ile özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişiler tarafından bilinmemesini, aradan geçen süre nedeniyle toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde; 4 yıl önce gerçekleşen bir olayın mağduru olan kişinin adının açık bir şekilde yazılarak kitapta yer alması halinde unutulma hakkının bunun sonucunda da davacının özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği kabul edilmelidir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “Google Kararı”nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel veriler açık bir şekilde yer almamalıdır.” yönünde karar vermiştir. Bu karara göre kitap içinde yer alan bilgilerin de unutulma hakkı kapsamında korunduğu söylenebilir.[53]
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
UNUTULMA HAKKININ KAPSAMI, SINIRLARI VE SINIRLANDIRMA ÖLÇÜTLERİ
1. UNUTULMA HAKKININ SINIRLARI
a. Unutulma Hakkı ve İfade Özgürlüğü
Unutulma hakkı, mutlak ve sınırsız bir hak değildir, çeşitli hallerde sınırlandırılması mümkündür. Viviane Reding bu durumu, “Unutulma hakkı, tıpkı özel hayatın gizliliğinde olduğu gibi mutlak olamaz. İfade özgürlüğü (ve basın özgürlüğü gibi) unutulma hakkının dengelenmesi gereken başka temel haklar da vardır” diyerek ifade etmiştir.
İfade özgürlüğü, genel manasıyla bir düşünceye sahip olma ve farklı düşüncelere ulaşma ile bunları yayma özgürlüğü olarak ifade edilebilir.[54] Kamusal menfaat açısından unutulma hakkının özellikle ifade özgürlüğü ile dengelenmesi gerekir. Çünkü unutulma hakkı talebi kabul edildiğinde internette yer alan bir bilgi silinecek, sildirilecek, anonimleştirilecek veya listelenmeyecektir. Bu durumda da ifade özgürlüğü sınırlandırılmış olacaktır.
İfade özgürlüğünün unutulma hakkıyla sınırlandırılması mümkün olup bunun sınırlarının doğru şekilde çizilmesi gerekir. Unutulma hakkı, özellikle sosyal medyada yer alan kişisel veriler hususunda gündeme gelebilmektedir. Örneğin hakimlik sınavına hazırlanan ya da evlenecek biri, sosyal medyada yer alan bazı kişisel verilerinin unutulmasını talep edebilir. Fakat böyle bir durumda, unutulma isteminin internet özgürlüğünü ihlal edebileceği dikkate alınmalıdır. Bu durumda hangi özgürlüğün tercih edilmesi gerektiği önem kazanacaktır.
Ayrıca, ifade özgürlüğü sadece bir düşünceyi açıklama özgürlüğünü değil aynı zamanda bir düşünceyi açıklamama hürriyetini de içermektedir. Kişiler internette yer alan bilgilerini artık diğerleriyle paylaşmamayı tercih edebilirler ve bu da unutulma hakkıyla korunabilir. Yani, unutulma hakkının ifade özgürlüğünü koruyucu yanı da bulunmaktadır.
b. Unutulma Hakkı ve Kitle İletişim Özgürlüğü
Kitle iletişim, herhangi bir bilginin birden çok tekil alıcıya ya da topluluğa bir araç vasıtasıyla iletilmesi olarak tanımlanabilir. [55] Bu alandaki özgürlük ise, kitle iletişim özgürlüğü deyimiyle ifade edilmektedir.
Unutulma isteminin, kim, zaman diğer kişilerin kitle iletişim özgürlüğünü ve internet özgürlüğünü ihlal edebileceği dikkate alınmalıdır. Bu hususta, hangi özgürlüğün tercih edilmesi gerektiği önem arz etmektedir.
c. Unutulma Hakkı ve Bilgi Alma Özgürlüğü – Bilgi Edinme Hakkı
İfade özgürlüğü kapsamında unutulma hakkı ile karşı karşıya gelebilecek bir diğer kavram; kişilerin bilgi alma özgürlüğü ve bilgi edinme hakkıdır. Bu bağlamda yaşanacak uyuşmazlıklarda yine hangi özgürlüğün tercih edileceği meselesi gündeme gelecektir.
Sadece düşünceyi açıklamanın değil, aynı zamanda bilgiye ulaşılması açısından günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelen ancak kişilik hakkı değerleri ve özellikle unutulma hakkı için de önemli riskler barındıran sosyal medya araçları için yapılacak düzenleme ve uygulamalar açısından devletin ve idari makamların hassas davranmaları gerekmektedir.[56]
2. UNUTULMA HAKKINI SINIRLANDIRMA ÖLÇÜTLERİ
İki hak arasında adil dengenin kurulabilmesi, her bir olay için kişilik hakkına müdahalenin yoğunluğu ile halkın bilgiye olan ilgisinin ayrı ayrı değerlendirilmesi ile mümkündür. Bunun için ilgili kişiye ait durumun ve değerlendirmede dikkate alınacak ölçütlerin tespiti gerekir. Böylece kişinin unutulma hakkı ve dolayısıyla uygulanabilir hukuki bir talebinin mevcut olup olmadığı belirlenebilir. İki hak arasında adil dengenin kurulabilmesi, her bir olay için kişilik hakkına müdahalenin yoğunluğu ile halkın bilgiye olan ilgisinin ayrı ayrı değerlendirilmesi ile mümkündür.[57]
Bunun için ilgili kişiye ait durumun ve değerlendirmede dikkate alınacak ölçütlerin tespiti gerekir. Böylece kişinin unutulma hakkı ve dolayısıyla uygulanabilir hukuki bir talebinin mevcut olup olmadığı belirlenebilir.
Unutulma hakkının sınırlandırılabilmesi için bazı ölçütler kabul edilmiştir. Unutulma hakkının ifade özgürlüğünü sınırlamasındaki yasallık ölçütü, unutulma hakkını kişilik hakkının bir parçası kabul etmemiz nedeniyle kişiliği koruyucu diğer yasal düzenlemelerdir.
Anayasa Mahkemesi unutulma hakkına yönelik uygulanan erişimin engellenmesi yaptırımı halinde, hukuk devletinin önkoşullarından olan hukuki güvenlik, belirlilik ve beraberindeki ilkelerin göz önünde bulundurulmasının zorunluluğunu özellikle vurgulamıştır.
AİHS ve Anayasa’da öngörülen diğer sınırlama ölçütü olan orantılılık (ölçülülük) ölçütüne göre ise, müdahale demokratik toplum düzeninde gerekli olmalıdır. Ancak unutulma hakkı ve ifade özgürlüğünü dengelemek her zaman mümkün olmaz. O yüzden somut olay ekseninde ayrıntılı bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.
Örneğin, unutulma hakkına konu olan çevrimiçi ortamdaki bir içeriğin sadece belli bir kısmının kaldırılması ulaşılmak istenen amaca hizmet edecekken içeriğin tamamının kaldırılması, orantılılık ölçütüne aykırılık teşkil eder.
Unutulma hakkı karşısında ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik bir diğer ölçüt ise müdahalenin meşru amaçlara yönelik gerçekleşmesidir. Müdahalenin meşru amaçlara yönelik gerçekleşmesi sınırlamanın ancak Anayasa’da öngörülen amaçlar dâhilinde olmasını ifade eder. Unutulma hakkı karşısında ifade özgürlüğünün sınırlandırılması kişinin itibarı veya haklarının korunması sebebiyle de olabilecektir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
UNUTULMA HAKKININ İHLALİNDE HUKUKİ KORUMA
Hukukumuzda unutulma hakkına yönelik özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yüzden unutulma hakkının çerçevesi ve koruma imkânları yargı kararlarıyla şekillenmiştir.
Bu bağlamda unutulma hakkının bir kişilik değeri olduğu kabulü ile yola çıkılmış ve kişilik hakkına yönelik korumalar uygun düştüğü ölçüde unutulma hakkı değerinin ihlal edilmesi kapsamında da uygulanacağı kabul edilmiştir.
1. 5651 SAYILI KANUN KAPSAMINDA HUKUKİ KORUMA
a. İçeriğin Yayından Kaldırılması
İçeriğin yayından kaldırılması, içerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin, sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasını ifade eder.
5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi gereğince: “İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.”
9. maddede bahsi geçen imkânlardan ilki, ihlale yol açan internet sitesinin içerik sağlayıcısına başvurarak; içerik sağlayıcıya ulaşılamadığı takdirde yer sağlayıcıya başvurarak hukuka aykırı olan içeriğin uyarı yöntemiyle yayından çıkarılmasını talep etmektir. Bu şekilde söz konusu olan yönteme “uyar-kaldır” yöntemi de denmektedir. Bu yöntem ile internet sitelerinde yer alan içeriğin bir bölümü kaldırılmakta olup böylece sitenin tamamen engellenmesinin önüne geçilmektedir. Bu nedenle bu yöntemin erişimin engellenmesine nazaran daha ölçülü olduğu söylenebilecektir.[58]
b. Erişimin Engellenmesi
İmkânlardan ikincisi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini talep etmektir.
Erişimin engellenmesi, internet ortamında yayın yapan bir siteye ulaşılmasının (erişilmesinin), çeşitli yöntemlerle önlenmesidir. 2020 tarihli değişiklikle birlikte kişilik hakkı ihlal edilen kişiye ek olarak doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin yayından çıkarılması imkânı da tanınmıştır. Hukukumuzda en çok bu yönteme başvurulmaktadır.
2020 tarihli değişiklikle birlikte, hâkim kişilik hakkı ihlali gerekçesiyle artık erişimin engellenmesine, bir diğer deyişle bir uzantıya (URL) erişim yasağı konmasına karar verebilmektedir. Hâkim içeriğin yayından çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine yönelik yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Hâkimin vermiş olduğu karara yönelik yalnızca CMK hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. Eğer ki erişimin engellenmesine konu içerik hâlihazırda yayından kaldırılmışsa da hâkimin kararı kendiliğinden hükümsüz kalacaktır.
Ancak, 5651 sayılı Kanun’un neden olduğu hukuki belirsizlikler nedeniyle sulh ceza hâkimi tarafından içeriğin internet ortamından tamamen çıkarılması yahut erişimin engellenmesi yaptırımı, unutulma hakkı uygulamaları bakımından hukuka aykırı sonuçlara neden olabilmektedir.
c. Adın Listeden Çıkarılması
Yine 2020 yılında gerçekleşen değişiklikle birlikte, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakkı ihlal edilen kişiye, adının internet adresleri ile ilişkilendirilmemesini isteme hakkı tanınmıştır.
Bu haktan, ilgili kişinin arama motorunda isim soy isminin aratılmasıyla gerçekleştirilen arama sonucunun, ilgili kişinin bilgilerini içeren ve kişilik hakkı ihlaline neden olan internet sitesine referans vermemesi, yani bu internet sitesi ile arama sonucu arasındaki ilişkinin kopartılması anlaşılmalıdır.
Kişinin adının, karara konu internet adresleriyle ilişkilendirilmemesi, arama motorları tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak, İnternet Yayınları Hakkında Kanun’da, arama motorunun herhangi bir tanımına yer verilmediği gibi bildirime uyulmamasının yaptırımının ne olduğu da belirtilmemiştir.
2. TMK VE TBK KAPSAMINDA HUKUKİ KORUMA
Kişilik hakkı ihlallerine karşı, TMK’nın 23, 24, 25 ve TBK’nın 58. maddeleri, genel bir koruma sunar. Çerçeve niteliğindeki bu hükümler, unutulma hakkının korunmasının da yasal dayanağını teşkil eder.
a. Kusuru Şart Koşmayan Davalar
Bu hususta; TMK çerçevesinde, önleme, durdurma ve tespit davalarından söz edilebilir.
Önleme davasının açılabilmesi için; kişilik hakkına yönelik henüz meydana gelmemiş, hukuka aykırı nitelikte, ciddi ve yakın bir saldırı veya saldırının tekrarlanması tehlikesinin varlığı gerekir. Buna karşılık, davalının kusurlu olması veya bir zararın varlığı şart değildir. [59]
Örneğin unutulma hakkına konu bir yazının, internette yayınlanacağının öğrenilmesi veya kendi rızasıyla çıplak fotoğrafları yayınlanan kişi, yıllar sonra bir dergide ya da internet sitesinde bunların tekrar yayınlanacağını öğrenmesi gibi durumlarda önleme davasına başvurulabilir.
Durdurma davası, kişilik hakkına yönelik, başlamış ve devam etmekte olan hukuka aykırı saldırılara karşı açılabilecek bir davadır. Bu dava, TMK m. 25’te “sürmekte olan saldırıya son verilmesi” şeklinde ifade edilmiştir.
Bir içeriğin internet sitesinden çıkartılması ve böylece yayının durdurulması gerek hukuken gerekse teknik olarak mümkündür. Burada ilk akla gelen zorluk, içerik sağlayıcının ve yer sağlayıcının tespitidir. İçerik sağlayıcı tespit edilebiliyorsa ona karşı, aksi halde yer sağlayıcıya karşı durdurma davası açılabilir.[60]
Tespit davası ise, TMK m.25 uyarınca; internet ortamından kaynağı tarafından kaldırılan, fakat hukuka aykırılığı konusunda tereddüt duyulan bir içeriğin, daha sonra tekrar gündeme getirilmemesi amacıyla açılabilir.
b. Kusuru Şart Koşan Davalar
Kusuru şart koşan davalar ise maddi ve manevi tazminat davalarıdır.
Unutulma hakkına yönelik saldırı nedeniyle maddi tazminat davasının açılabilmesi için, hukuka aykırı saldırı ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.[61] Ayrıca, maddi tazminat davası açılabilmesi için, saldırıda bulunan kişinin, kural olarak kusurlu olması gerekir. Kusur, kast veya ihmal şeklinde gerçekleşebilir. Unutulma hakkının ihlalinden doğan maddi zarar, daha çok yoksun kalınan kâr şeklinde gerçekleşir. Örneğin bu hakkı ihlal edilen bir öğretmenin işini kaybetmesi; bir avukatın müvekkilleri tarafından azledilmesi ya da dizi/film oyuncusunun yeni projelerde iş alamaması gibi.
Son olarak; unutulma hakkı ihlal edilen kişi TMK m. 25/3 ve TBK m. 58 uyarınca manevi tazminat talebinde de bulunabilir.
Manevi tazminat davasının şartları, maddi tazminat davasına paralel olarak; hukuka aykırı fiil, manevi zarar, illiyet bağı ve kusur olarak sıralanabilir. Örneğin unutulma hakkı ihlal edilen kişinin psikolojik tedavi görmesi, okulu bırakması, işini kaybetmesi gibi durumlarda manevi tazminat talebi gündeme gelir.
SONUÇ
Unutulma hakkı, kişinin geçmişte hukuka uygun olarak alenileşmiş olumsuz bilgilerinin, zamanla meydana gelen değişikliklere bağlı olarak kaldırılmasını veya gündeme getirilmemesini talep edebilmesi hakkıdır.
Bu hakkın asıl amacı, kişinin artık ilgisi olmadığı olumsuzluklar karşısında özgür kılınmasını sağlamaktır.
Unutulma hakkı, pek çok kişilik değeriyle ilişkili çok yönlü bir haktır. Hem özel hukuku hem de kamu hukukunu ilgilendiren yönleri vardır. Bu açıdan, devletin unutulma hakkı konusunda hem pozitif hem de negatif yükümlülüğü vardır.
Unutulma hakkı, özellikle ifade özgürlüğüyle dengelenmeli ve orantılılık ilkesi aşılmadan hareket edilmelidir Unutulma hakkının sınırları netleştirilmeli ve bireylerin mahremiyetini korumak için etkin mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Sonuç olarak, unutulma hakkının sağlanması, adil, dengeli ve hukuki bir çerçevenin varlığını gerektirir ve bu hak, bireylerin onurunu ve özel hayatını korumaya yönelik toplumsal bir sorumluluktur.
Av. Egem YILDIZ
KAYNAKÇA
Akkurt, Sinan Sami. "Unutulma Hakkı"nın Kişilik Hakkı Kapsamındaki Kişisel Değerlerle İlişkisi. KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:3 Sayı:1 Ocak 2018: 81-104.
Apaydın, Cengiz. Basın, Televizyon ve Radyo Yayınlarında Cevap ve Düzeltme Hakkı - İnternete Erişimin Engellenmesi- Unutulma Hakkı . Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2020.
Aslan, Betül. Devletin Amaç ve Ödevleri Işığında Öznel Gelişme Hakkı. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2007.
Baskın, Onur. Türk Hukuku Bakımından Kişilik Hakkı Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2021.
Birsen, Gönül Akyasan. Sosyal Medyada Paylaşılan İçerik Nedeniyle Kişilik Hakkı İhlalleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2020.
Bük, Alaattin. Bilişim Alanında Kişisel Verilerin Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018.
Çınar, Abdurrahim. Unutulma Hakkının Ortaya Çıkış Serüveni ve Kapsamının Değerlendirilmesi. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Cilt:13 Sayı:49 Ocak 2022: 551-584.
Çırak, Ezgi. Dijital Çağda Sonsuza Kadar Hatırlamaya Karşı: Unutulma Hakkı. Ceza Hukuku Dergisi, Cilt:13 Sayı:36 Nisan 2018: 161-189.
Dülger, Murat Volkan. Kişisel Verilerin Korunması Hukuku. İstanbul: Hukuk Akademisi Yayınları, 2019.
Ersoy, Uğur. Bir İnsan Hakları Kavramı Olarak Kişisel Verilerin Korunması. Yüksek Lisans Tezi: Gazi Üniversitesi, 2009.
Dural, Mustafa ve Tufan Öğüz. Türk Özel Hukuku Cilt 2 Kişiler Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016.
Gülener, Serdar. Dijital Hafızadan Silinmeyi İstemek: Temel Bir İnsan Hakkı Olarak "Unutulma Hakkı". Türkiye Barolar Birliği Dergisi , Cilt:25 Sayı:102 Eylül 2012: 219-240.
Kaya, Mine. Elektronik Ortamda Kişilik Hakkının Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2015.
Kayıhan, Şaban. Kişiler Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2022.
Korkmaz, İbrahim. Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Kapsamında Korunması. Ankara: Seçkin Yayınları, 2017.
Küzeci, Elif. Kişisel Verilerin Korunması. Ankara: On İki Levha Yayıncılık, 2019.
Laçin, İrem. Unutulma Hakkı. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:13 Sayı:1 Ocak 2014: 391-418.
Lexpera. "Hukuk Bilgi Sistemi". Son güncelleme 8 Haziran, 2023. https://www.lexpera.com.tr/
Oğuzman, M. Kemal, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir, Kişiler Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2018.
Özdemir, Hayrunnisa. Elektronik Haberleşme Alanında Kişisel Verilerin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2009.
Özsunay, Ergün. Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu. İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 1982.
Öztan, Bilge. Kişiler Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları, 2021.
Schiedermair, Stephanie. Das Recht Auf Vergessenwerden Im Recht Der Europäische Union (Avrupa Birliği Hukuku'nda Unutulma Hakkı). İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:16 Sayı:1 Ocak 2017: 69-83.
Taştan, Furkan Güven. Türk Sözleşme Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017.
Tok, Gökhan. İnternette Unutulma Hakkı. Erciyes Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2022.
Turabi, Selami. İfade ve Basın Özgürlüğü. Ankara: Adalet Yayınları, 2016.
Turan, Metin. Karşılaştırmalı Hukukta Kişisel Verilerin Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2021.
Turgut, Cemile. Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı. İstanbul Üniversitesi, Doktora Tezi, 2021.
Türk Dil Kurumu. "Türk Dil Kurumu Sözlükleri". Son güncelleme 8 Haziran, 2023. https://sozluk.gov.tr/
Usta, Oğuz. Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı. Erciyes Üniversitesi, Doktora Tezi, 2022.
—. Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı. Erciyes Üniversitesi, Doktora Tezi, 2022.
Uyarer, Sinem Göçmen. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve Türk Ceza Kanunu Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2020.
Yasak, İlyas Atakan. Unutulma Hakkı. Marmara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2023.
Yavuz, Can. Unutulma Hakkı. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2020.
Yılmaz, Sabire Sanem. Kişisel Verilerin Korunması Regülasyonu ve Unutulma Hakkı. Terazi Hukuk Dergisi , Cilt:13 Sayı: 142 Haziran 2018: 116-121.
-------------------
[1] Mustafa Dural ve Tufan Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016, s. 5.
[2] Murat Doğan, Şahsiyet Hakkına Tecavüzün Önlenmesi Davası, AÜEHFD, 2001, s. 369-420.
[3] Şaban Kayıhan, Kişiler Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2022, s.68.
[4] Ergün Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 1982, s.152-153.
[5] A. Egger, Türk Medeni Kanunu Şerhi, Giriş ve Kişinin Hukuku, çev., Volf Çernis, Ankara: Adalet Bakanlığı Yayınları,1947, s.293.
[6] Egger, Türk Medeni Kanunu Şerhi, Giriş ve Kişinin Hukuku, s.293.
[7] Dural ve Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, s.103.
[8] Yargıtay 12. CD. T.28.11.2018, E.2018/4903, K.2018/11371. (Lexpera)
[9] “Davacı, … gazetesinde “bu kez Laleli'deki bir otelde yakalanan Milletvekili KG’ye vatandaş sordu: Yine mi çiçek suladın … Bey" başlığı altında yayımlanan haberin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı ise, davacının bir otelde görüntülendiği yazılan haberin gerçek olduğunu ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacıya ait olan "çiçek sulama" ibaresinin Meclis koridorlarına yansıyan diyaloglara konu olduğu, otelden çıkarken görüntülenen davacıya mizahi açıdan yaklaşmak amacıyla verilen haberin doğrudan doğruya davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı benimsenerek istem reddedilmiştir. Kararı davacı temyiz etmiştir. Dava konusu edilen haberde; "Geçen yıl oğlunun evinden bir bayanla çıkarken gazetecilere yakalanan Milletvekili KG "çiçekleri suladım" şeklinde açıklama yapmıştı. KG’nin bir süre önce de Laleli'deki bir otelde görülmesi "yine mi çiçek suluyordu" esprilerine yol açtı. Geçtiğimiz Aralık ayında … Sitesinde oğlunun evinden çıkarken karşısında gazetecileri gören KG, "oğlum tatilde, bu yüzden çiçekleri sulamaya geldim" diye konuşmuştu. Bir süre önce … Derneğinin gecesine katılmak üzere İstanbul'a gelen KG, bu kez de Laleli'de yabancı uyruklu hayat kadınlarının kaldığı lüks bir otelde yakalanınca hem paniğe kapıldı, hem de sinirlendi. Önceki gün bir programda kendini savunan KG, "Dernek gecesi bazı aksaklıklar nedeniyle iptal edildi. Ben de söz konusu otelin sahibi olan arkadaşımla dışarıda yemek yedim ve sonra da otele gittim" diye konuştu. Ancak KG’nin otele gitme gerekçesini tam açıklık getirmediğini söyleyen vatandaşlar, "yine çiçek sulamaya mı gittin KG" demekten kendilerini alamadılar" biçiminde değerlendirmeye yer verilmiştir. Politikacı olan davacının davranışları kamuoyunun ilgisini çekecek nitelikte olmakla birlikte, hiç gerekmediği halde, davacının yayın konusu eylemi ile önceki olayın ilişkilendirilerek o olayla bağlantı kurulması kişilik haklarına saldırı oluşturur. Şu durumda, davacı yararına manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği gözetilmeyerek, somut olaya uymayan gerekçelerle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması…” Yargıtay HGK. T. 30.03.2005, E. 2005/4-199, K. 2005/212 (Legal Bank). İlgili kararda her ne kadar unutulma hakkına ilişkin bir değerlendirilme yapılmasa da, davacının hiç gereği yokken geçmişte kamuya açık yaşam alanında gerçekleşen başka bir olaydan bahsedilmesi sonucunda uğradığı kişilik hakkı ihlali, unutulma hakkı kapsamında değerlendirilebilir.
[10] Dural ve Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, s.136.
[11] Gülay Arslan Öncü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Özel Yaşamın Korunması Hakkı, İstanbul: Beta Yayınları, 2005, s.181-182.
[12] M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi, Saibe Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku, İstanbul: Filiz Kitabevi, 2018, s.198.
[13] Cemile Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2021, s.125-126.
[14] Dural ve Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, s.128.
[15] Yargıtay HGK. T. 28.03.2001, E. 2001/4-276, K. 2001/289 (Legal Bank)
[16] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.113.
[17] Dilara Yüzer, “Basın Yoluyla Adli Haberlerin Verilişi ve Suçsuzluk Karinesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:15, Özel Sayı, 2013, s. 1678.
[18] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.116.
[19] Betül Aslan, Devletin Amaç ve Ödevleri Işığında Öznel Gelişme Hakkı, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s. 4-5.
[20] Mine Kaya, Elektronik Ortamda Kişilik Hakkının Korunması, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2015, s.36.
[21] Dural ve Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, s.140.
[22] Oğuzman, Seliçi ve Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku, s.194.
[23] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.132.
[24] Hayrunnisa Özdemir, Elektronik Haberleşme Alanında Kişisel Verilerin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Korunması, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2009, s.122.
[25] Oğuz Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2022, s.31.
[26] Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk ve Derya Ateş, Türk Medenî Hukuku Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku-1. Cilt, İstanbul: Beta Yayınevi, 2018, s.351.
[27] Akipek, Akıntürk ve Ateş, Türk Medenî Hukuku Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku-1. Cilt, s.354.
[28] Doğan, Şahsiyet Hakkına Tecavüzün Önlenmesi Davası, s.374-375.
[29] Ersan Şen, “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın Anayasa ve Türk Ceza Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, İstanbul Barosu Dergisi, C:83, S: Mayıs-Haziran, 2009, s.1197.
[30] Uğur Ersoy, “Bir İnsan Hakları Kavramı Olarak Kişisel Verilerin Korunması” Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009, s.20.
[31] İbrahim Korkmaz, Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Kapsamında Korunması, Ankara: Seçkin Yayınları, 2017, s.70.
[32] Furkan Güven Taştan, Türk Sözleşme Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017, s.36-37.
[33] Taştan, Türk Sözleşme Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması, s.37.
[34] Elif Küzeci, Kişisel Verilerin Korunması, Ankara: On İki Levha Yayıncılık, 2019, s.315.
[35] Küzeci, Kişisel Verilerin Korunması, s.317-318.
[36] Oğuz Şimşek, Anayasa Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması, İstanbul: Beta Yayınları, 2008, s.123.
[37] Aydın Akgül, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Kişisel Verilerin Korunması, İstanbul: Beta Yayınları, 2014, s.15.
[38] Özdemir, Elektronik Haberleşme Alanında Kişisel Verilerin Özel Hukuk Hükümlerine Göre Korunması, s.126.
[39] Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, s.44.
[40] Şimşek, Anayasa Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması, s.120-121.
[41] Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, s.56; Hüseyin Murat Develioğlu, 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile Karşılaştırılmalı Olarak Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü Uyarınca Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017, s.44.
[42] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.145.
[43] Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, s.59; Mesut Serdar Çekin, Avrupa Birliği Hukukuyla Mukayeseli Olarak 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2016, s.46
[44] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.147.
[45] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.148.
[46] Murat Volkan Dülger, Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, İstanbul: Hukuk Akademisi Yayınları, 2019, s.134.
[47] İlyas Atakan Yasak, “Unutulma Hakkı”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2023, s.5.
[48] Yasak, “Unutulma Hakkı”, s.6.
[49] Bu davada, İspanya'da yaşayan ve bir İspanya vatandaşı olan Costeja González, büyük tirajlı bir günlük gazete (La Vanguardia Ediciones SL) ve Google grubunun (Google İspanya ve Google Inc.) arama motoru aleyhine şikâyette bulunmuştur. Bir internet kullanıcısı, Costeja González'in adını Google grubunun arama motoruna girdiğinde, iki sayfaya ilişkin bağlantılar elde ediyordu. Bunlar; La Vanguardia Gazetesi’ nin sırasıyla, 19 Ocak ve 9 Mart 1998 tarihli haber içerikleriydi. Söz konusu içerikler, sosyal güvenlik borçlarının tahsiline yönelik haciz davalarına ait bir gayrimenkul müzayedesinde Costeja González'in adının yer aldığı duyurulardı. Bu şikâyet ile Costeja González, öncelikle La Vanguardia Gazetesi’nin kendisiyle ilgili kişisel verilerin artık görünmemesi için bu sayfaları kaldırmasını veya değiştirmesini talep etmiştir. İkinci olarak, Google grubunun arama motorlarından kendisiyle ilgili kişisel verileri kaldırmasını veya gizlemesini, böylece bunların arama sonuçlarına dâhil edilmemesini (artık La Vanguardia bağlantılarının görünmemesini) istemiştir. Costeja González kendisiyle ilgili haciz yargılamalarının birkaç yıldır tamamen çözüldüğünü ve bunlara atıfta bulunmanın (hatırlatmanın) artık tamamen gereksiz olduğunu ileri sürmüştür (Judgment of the Court, Grand Chamber, Case C-131/12, EU:C:2014:317, T. 13. 05.2014, Agencia Española de Protección de Datos (AEPD), Mario Costeja González v. Google Spain SL, Google Inc.)
[50] Başvurucu hakkında, ulusal çapta yayın yapan bir gazetenin internet arşivinde 1998 yılına ait 2 ve 1999 yılına ait 1 haber olmak üzere toplamda 3 adet içerik bulunmaktadır. Bu içerikler başvurucunun uyuşturucu kullanma iddiasıyla yapılan bir ceza yargılaması neticesinde almış olduğu adli para cezasına ilişkindir. Başvurucu haber sitesinin internet arşivinde yer alan ve kendisi hakkında bilgiler içeren bu içeriklerin kaldırılmasını basın kuruluşuna ihtar çekerek talep etmiştir. İçeriklerin internet sitesinin arşivinden kaldırılmaması üzerine mahkemeye başvuru yapılmış, mahkeme başvuruyu kişilik haklarının ihlal edildiğini belirtilerek kabul etmiştir. Ardından yapılan itiraz neticesinde ceza mahkemesinin vermiş olduğu kararı kişilik haklarının ihlal edilmediği gerekçesiyle kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesi, kişisel verilerin korunmasının kişinin onurunun korunması ve kişiliğini serbestçe geliştirmesiyle alakalı olduğunu belirtmiş, kişisel verilerin işlenmesinden sonra da kişilerin kişisel verilerinin silinmesini yani unutulma hakkını talep etme hakkı olduğuna değinmiştir. (2013/5653 Başvuru Numaralı 03.03.2016 Tarihli AYM Kararı)
[51] Yasak, “Unutulma Hakkı”, s.17.
[52] Yasak, “Unutulma Hakkı”, s.34.
[53] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 17.06.2015, 2014/56 E., 2015/1679 K.
[54] Selami Turabi, İfade ve Basın Özgürlüğü, Ankara: Adalet Yayınları, 2016, s. 4.
[55] Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, s.112.
[56] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.330.
[57] Usta, “Kişilik Hakları Bağlamında Unutulma Hakkı”, s.116.
[58] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.360.
[59] Dural ve Öğüz, Türk Özel Hukuku Cilt II Kişiler Hukuku, s.189.
[60] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.453-454.
[61] Turgut, “Kişilik Hakkının Bir Görünümü Olarak Unutulma Hakkı”, s.467.