TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİN AİLELERİYLE YAPTIĞI KAPALI GÖRÜŞLERİN DİNLENİLMESİNİN VE KAYDA ALINMASININ ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Abone Ol

Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40537 Başvuru numaralı Erhan Şahin ve Diğerleri kararı

ÖZET:

Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40537 Başvuru numaralı Erhan Şahin ve Diğerleri kararında başvurucular farklı ceza infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadırlar. Başvurucular ceza infaz kurumuna başvurarak kapalı görüşlerin dinlenilmesine ilişkin uygulamanın yasal dayanağının bildirilmesini istemişlerdir ve taleplerin bir kısmı reddedilmiş, bir kısmı ise cevaplandırılmamıştır.

Bu karar ile mahpusların ziyaret için tahsis edilen odada aile bireyleriyle yaptığı konuşmaların kaydedilmesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hakkını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.

Başvurucunun iddialarının özünün kapalı görüş sırasında aile bireyleriyle telefon vasıtasıyla yaptığı görüşmelerin teknik araçla dinlenmesine ve kaydedilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ziyaret hakkının mahpusun yakınları ile haberleşmesini de içeren, ziyaretçiler vasıtasıyla dış dünya ile ilişki kurarak sosyal hayat sürdürmesini ve aile birliğinin devamını sağlamaya yönelik bir hak olduğu, bu özelliği ile de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti kapsamında kaldığı açıktır. Bu bağlamda mahpusun ziyaret için tahsis edilen odada aile bireyleriyle yaptığı konuşmaların kaydedilmesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılarak anılan haklar yönünden inceleme yapılmıştır.

Tutuklu ve hükümlülerin aileleriyle ve diğer kişilerle yapacağı görüşmelere ilişkin esas ve usuller Hükümlü Ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’ te düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre;

- Görüşler kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.

- Kurum idaresinin uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftaları kapalı görüş olmak üzere, hükümlü ve tutuklular bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada bir kez olacak şekilde görüşme yapabilir.

- Her ceza infaz kurumunda, olanaklar elverdiği ölçüde, kapalı görüş yapılabilmesi için bir ziyaretçi kabul yeri ayrılır.

- Hükümlü ve tutuklular; eşi, anne, babası, büyükanne ve büyükbabası, çocuğu, torunu, kardeşi, gelini, damadı, kayınbiraderi, baldızı, yengesi, eniştesi, görümcesi, kayınvalidesi, kayınpederi, kayınvalidesinin annesi ve babası, kayınpederinin anne ve babası, eşinin başkasından olma çocuğu, büyükanne ve büyük babasının anne ve babaları, torun çocuğu, kardeş çocuğu, eşi, amcası, halası, dayısı, teyzesi ve bunların eşleri ile vasisi ve kayyımıyla görüşebilir.

- Aynı ceza infaz kurumu ya da birden fazla ceza infaz kurumunun bir arada bulunduğu yerleşkedeki farklı kurumlarda barındırılmakta olan hükümlü veya tutuklular, birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Cumhuriyet başsavcılığının yazılı emri ile birbirleriyle görüşebilir.

- Ziyaretçinin ergin olmaması halinde ziyaretçi çocuğun da anne ve babasının veya yasal temsilcisinin rızası aranır.

- Ziyaret günleri ve saatleri ile bir hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı, kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir.

- Görüş süresi, yarım saatten az, bir buçuk saatten fazla olacak şekilde belirlenemez. Görüş süresi, görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren işletilir. Çocuk hükümlü ve tutuklular için ziyaret süresi bir saatten az, üç saatten fazla olmamak üzere belirlenir.

- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanları; eşi, çocukları, torunları, torunlarının çocukları, annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası, büyükannesi ve büyükbabasının anne ve babaları, kardeşleri ve vasisi dışında kimse ziyaret edemez.

Anayasa Mahkemesi kararında Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların haberleşme hürriyeti ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının sınırlanmasının, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucu olduğuna, öte yandan hükümlü ve tutukluların aile hayatına saygı gösterilmesi hakkının ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kıldığına vurgu yapmaktadır. [1]

Öte yandan hükümlü ve tutukluların kapalı görüşte yakınlarıyla yaptıkları görüşmelerin sosyal hayatın ve aile birlikteliğinin devamını sağlamaya yönelik olduğu da dikkate alındığında hükümlü ve tutukluların yakınlarıyla yaptıkları görüşmelerde mahremiyetin sağlanması gerektiği yönündeki beklentilerinin makul ve haklı olduğu vurgulanmalıdır. Bu bağlamda tutuklu ve hükümlülerin kapalı görüşte ziyaretçileri ile yaptıkları konuşmaların sistemli bir şekilde dinlenmesi ve kayıt altına alınması durumunda bireyin özel yaşamına ve aile hayatına müdahale söz konusu olabilmektedir.

Somut olayda başvurucunun kapalı görüş için düzenlenen özel odada görüşmenin gerçekleştirilmesi için tahsis edilen telefonla yaptığı konuşmaların idare tarafından teknik araçla dinlenmesinin ve kaydedilmesinin haberleşme hürriyeti ile özel hayat ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğu sonucuna varılmaktadır.

Yüksek Mahkeme, yaptığı incelemede öncelikle Anayasa’daki ilgili maddelere vurgu yapmıştır:

- “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

- “Aile, Türk toplumunun temelidir”

- “Devlet, ailenin huzur ve refah için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”

- “Her çocuk yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.”

- “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

- “İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”

Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi hükümlü ve tutukluların kapalı görüşlerdeki iletişimlerinin kayda alınmasını açıkça hukuka aykırı bulmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararda atıf yaptığı bir diğer karar olan 2017/38098 Başvuru Numaralı Eşref Köse kararında da açıkça bu duruma vurgu yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin 2017/38098 Başvuru Numaralı Eşref Köse Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin Erhan Şahin ve Diğerleri kararında atıf yaptığı, 2017/38098 başvuru numaralı Eşref Köse kararında da Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne başvurarak kapalı görüşlerin dinlenmesine ilişkin uygulamanın yasal dayanağının bildirilmesini talep etmiştir. Başvurucu 13/4/2017 tarihli dilekçesiyle koğuşta kullandığı radyoya Ceza İnfaz Kurumu tarafından el konulduğunu belirterek radyonun iadesini ve ilgili uygulamanın kaldırılmasını İnfaz Hâkimliğinden talep etmiştir.

Kararın Değerlendirme kısmı şu şekildedir:

Kapalı görüşlerde yapılan konuşmaların idare tarafından kamu düzeninin ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi gerekçesiyle dinlenemeyeceği ve kaydedilemeyeceği kural olarak söylenemez. Ancak ziyaret anında yapılan görüşmelerin teknik araçla dinlenip kaydedilmesinin özellikle haberleşmenin gizliliği, özel hayata ve aile hayatına saygı haklarına yönelik ağır bir müdahale içerdiği de gözetilerek sistematik dinleme ve kaydetmenin sınırlarının idarenin takdir yetkisinin kapsamını da içerecek bir kanun ile belirlenmesi gerekir. Ayrıca görüşmeleri kayıt altına almanın oldukça ağır bir müdahale olduğu gözetildiğinde bu uygulama ancak son çare olarak başvurulabilecek bir tedbir olarak düzenlenmelidir. Bu bağlamda yasal düzenlemenin daha hafif araçlarla -örneğin dinleme ile yetinilmesi- aynı sonucun elde edilmesi hâlinde kayıt altına alma tedbirine başvurulmasını önleyecek şekilde güvence içermesi gerektiği vurgulanmalıdır.

Mevzuat bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde kapalı görüşlerde yapılan konuşmaların sistematik bir şekilde teknik araçla dinlenmesi ve kaydedilmesinin koşullarını kanunilik ilkesini karşılayacak şekilde belirleyen bir kanunun mevzuatta yer almadığı anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle haberleşme hürriyeti ile özel hayat ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olmadığı anlaşılmakla anılan hakların ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.Anayasa Mahkemesi’nin kararlarından da gördüğümüz üzere mevzuatta düzenleme olmadığı halde uygulamada kapalı görüşlerin kayda alınması hukuka aykırıdır.

AİHM’e Göre Hükümlülerin Özel Hayatına Saygı Hakkı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre özel hayata saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı güvence altına almaktadır. Bu yönü ile değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir[2].

Ayrıca AİHM kararlarına göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ilk olarak ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir amaca dayalı olmalıdır. Bunun yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.

AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler[3]. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez [4].

AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır[5].

AİHM'e göre hükümlü ve tutukluların özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır[6].

AİHM tutukluların yakınlarıyla ziyaretçi odasında yaptıkları görüşmelerin güvenlik endişesiyle sistematik bir şekilde kaydedilmesinin görüşme odalarının tutuklunun yakınlarıyla mahrem konuları konuşmasını da içeren özel hayatını sürdürmesi işlevinin de inkârı anlamına geleceğini vurgulamıştır. Ceza infaz kurumundaki görüşme odasında yapılan konuşmaların haberleşme ve özel hayat kavramı içinde yer alabileceğini vurgulamıştır.

AİHM'e göre mahkûmların yakınlarıyla yaptığı görüşmelerinin izlenmesi ve kaydedilmesi onların belli bir mahremiyete sahip olduğu düşüncesini ortadan kaldırmadığından konuşmaların kaydedilmesinin özel hayata müdahale olarak kabul edilmesi gerekmektedir .

AİHM'e göre tutukluların görüşme odasında yaptığı konuşmaların kaydedilmesi şeklindeki uygulamanın muhatabı olabilecek uygun kişiler belirlenmelidir. Bu kişilerin maruz kalacağı muhtemel ciddi suistimallere karşı tam koruma sağlayacak güvenceleri öngören düzenlemenin iç hukuk kuralına dayanması gerekmektedir. Bu kapsamda AİHM kararlarında, idare tarafından yapılacak sistematik dinleme ve kaydetme tedbirinin süresinin belirlenmesi gerektiği hususu ile kayıtların tutanaklarının hazırlanması ve kayıtların silinmesi ya da imhasına ilişkin koşulların düzenlenmesinin önemine vurgu yapılmıştır.

Sonuç olarak hükümlü ve tutukluların mevzuatta düzenleme olmadığı halde kapalı görüşlerdeki mahrem konuşmalarının dinlenilmesi ve kayıt altına alınması hem hukukilik ilkesini zedelemekte hem de haberleşme ve özel hayatın gizliliği gibi Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerin ihlalini oluşturmaktadır. Maalesef uygulamada özellikle terör ve örgüt suçlarında hükümlü ve tutukluların bulunduğu cezaevi tarafından kapalı görüşlerdeki iletişimlerinin kayda alınması mevzuatta düzenleme olmadan yapılmaktadır ve bu durum hukuka aykırıdır. Bu durum keyfi bir hal almış ve bir politika haline dönüşmüştür. Bu uygulamaya ilişkin düzenleme yapılmayarak durum bir yönüyle yöneticiler eliyle hoşgörülmektedir. Söz konusu hukuka aykırılığın önüne geçmek için tavizsiz bir düzenleme yapılmalıdır.

---------------

[1] Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36).

[2] .(Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).

[3] (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).

[4] (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123).

[5] (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 99-105).

[6] (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 46).