MAKALE

TÜRKİYE'DE BOŞANMA DAVALARINDA NAFAKA SORUNU

Bu makalemin konusunu “Boşanma Davalarında Nafaka Sorunu” oluşturmaktadır. Boşanma davalarındaki nafaka türleri; tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasıdır diğer bir nafaka türü ise yardım nafakasıdır. Evlilik birliği boyunca eşler arasında geçerli olan yardımlaşma ve dayanışma yükümlülüğü ile ebeveyn olma sorumluluğu, boşanma davası süresince ve sonrasında mahkeme tarafından takdir edilecek nafakalarla devam ettirilmektedir.

Abone Ol

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda eşler arasında “eşitlik” ilkesi benimsenmiş ve bu sebeple nafaka alacaklısı ya da borçlusu olma konusunda kanun koyucu, kadın veya erkek arasında herhangi bir ayrıma gitmemektedir. Bu makalenin amacı, tarafların menfaatleri ile çocukların korunması açısından oldukça önemli olan nafakalar konusuna ve uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlara elimden geldiğince, sade ve anlaşılır bir şekilde ışık tutmaktır.

Bu çalışma kapsamında nafakalar konusunda mevcut düzenlemelerin genel anlamda yerinde olduğu görülse de yoksulluk nafakasına süresiz şekilde hükmedilmesi gibi bazı hususlar halen aydınlatılmaya muhtaçtır. Bu konuda gerekli olan kanuni değişikliklerin yapılması önem taşımaktadır.

Boşanmalardan kısaca bahsedip tanımını yapmakta fayda vardır şöyle ki; Boşanma, eşler henüz hayatta iken bir eşin kanunda öngörülmüş olan sebeplerden birine dayanarak açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakimin kararı ile son verilmesidir. Boşanma, aile hukukunda çok tartışılan ve o oranda da kamuoyunun ilgisini çeken, sıcaklığını sürekli olarak koruyan bir konudur.

Nafaka Çeşitleri ve Özellikleri

Nafaka kavramı, Arapçadaki “infak” kavramından türemiştir. “İnfak” kavramı geçindirme, beslenme, sarf etme gibi anlamlara gelmektedir. Nafaka kelime anlamı olarak “geçindirmekle yükümlü olunan kimselere mahkeme kararıyla bağlanan aylık para” demektir.

Ülkemizde hükmedilen nafaka sorunlarından genel hatlarıyla bahsetmek gerekirse; nafaka miktarlarının düşük olması, yargılamanın uzun sürmesi dolayısıyla ilk derece mahkemesince hükmedilen nafaka miktarlarının çok düşük olması ve kanun yolu aşamalarında yükselen enflasyon ve ülkenin kötüye giden ekonomik durumun hükmedilen nafaka karşısında yetersiz kalması, ayrıca çalışan ve maddi geliri olan bir tarafa bağlanan nafakanın kanun yolu aşamasında istinaf ya da temyiz aşaması sonrasında kaldırılması durumunda ödenen nafaka miktarlarını ödeyen tarafın ekonomik durumunda yükselen enflasyondan dolayı yaşayacağı para kaybı gibi örnekler verilebilmektedir. 

Bu bölümde nafaka çeşitlerinden ve özelliklerinden ve ardından uygulamada yaşanan aksaklıklardan ve sorunlardan bahsedilecektir. 1) Tedbir Nafakası 2) İştirak Nafakası 3) Yoksulluk Nafakası

Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası; boşanma davası açılmadan önce veya sonra bir eşin diğer eşten hem kendi için hem de varsa ergin olmayan çocuk için belli bir süreliğine ve belli bir durum için ödenmesi talep ettiği geçici olan nafaka çeşididir. TMK Md. 169’a göre “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” denilmektedir. Tedbir nafakası doğası gereği geçici olarak yani “tedbiren” verildiği için hakim bu durumda tarafların kusurunu araştırmadan kendiliğinden “tedbir nafakasına” hükmedebilir. Ancak uygulamaya geldiğimizde genellikle taraflardan “Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırma Raporu” alınmadan tedbir nafakası ihtiyaç sahibi olan tarafa maalesef çok geç bağlanmakta ve bu durum ciddi mağduriyetlere sebebiyet verebilmektedir.

Bazı durumlardan mahkemeler davanın açıldığı tarihten itibaren tedbir nafakası bağlamamakta ancak gerekçeli kararda davanın açıldığı tarihten itibaren başlatılmak üzere tedbir nafakasına hükmetmektedir. Bu durum aleyhine nafaka kararı verilen taraf için ödeme zorluğu oluşturmaktadır. Örnek vermek gerekirse gerekçeli kararda “Davanın açıldığı tarihten itibaren başlamak üzere 5.000 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine” ibaresi bulunması ve yargılamanın da 24 ay sürdüğü varsaydığımız bir durumda toplamda tek seferde (taksitlendirme yapılamamaktadır) ödenmesi gereken miktar 120.000 TL’dir. Bu durum nafakayı ödeyecek olan tarafı ağır maddi külfet altında bırakmaktadır. Ödenmemesi durumunda ise aleyhine nafakaya hükmedilen taraf hakkında tazyik hapsi uygulanmaktadır.  

İştirak Nafakası

Boşanma davası neticesinde müşterek çocuğun 18 yaşına gelinceye kadar velayetinin kendisinde olmayan eşin aleyhine giderlerine katılması için alınan nafaka türüdür. Çocukların bedensel, zihinsel, toplumsal ve ahlaksal anlamda gelişmesini sağlayacak hayat şartlarına sahip kılınması temel olarak anne babanın yükümlülüğündedir. Anne ve baba, olanakları dâhilinde bu yükümlülüklerini yerine getirmektedirler.

İştirak nafakası boşanma davasındaki tarafların sosyo-ekonomik durumuna, çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, eğitim durumuna, ülkenin ekonomik şartlarına, alım gücüne, anne veya babanın mali durumuna göre belirlenmektedir.

İştirak nafakasının belirlenmesinde çocuğun velayeti kendisinde olmayan tarafın ödemiş olduğu miktar kadar çocuğun velayeti kendisinde olan tarafın da aynı miktarda destek olması hakkaniyetli olan bir yöntemdir. Ancak günümüzdeki uygulamalarda mahkemeler tarafından çocukların geçici velayeti genellikle anneye verilmekte, annenin çocuklarının bakımına, eğitimine ve diğer giderlerine yetecek kadar iştirak nafakasını talep etmek yerine iştirak nafakası kurumunu adeta kendilerine ek gelir kaynağı elde etmek amacıyla kullanmaya çalışmaktadırlar.

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakasında temel kural, boşanan taraflardan birinin gerekli geçim ihtiyaçlarının giderilmesidir. Bu nedenle TMK’nın 174. maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminat durumlarında uygulanmamaktadır. Yoksulluk nafakasının düzenlenmesindeki amaç, eşlerin evlilik birliği nedeniyle birbirlerine bakım yükümlülüğünün boşanma nedeniyle ortadan kalkması durumunda eşlerden birinin yoksulluğa düşmemesi için diğer eşin ona yardım etmesini sağlamaktır.

Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında herkesin dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahip olduğu gözetildiğinde bu temel hakkın tabii sonucu olarak kişilerin giyinme, yeme gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra kültür, ulaşım, sağlık gibi zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde gelirinin olması beklenmektedir. Bu gelire sahip olmayanlar yoksul olarak kabul edilmektedir.

Yoksulluk nafakasının uygulamadaki sorunlarını ele alırsak mahkemelerin 3-4 ay süren evliliklerde bile erkeğin ömür boyunca kadına nafaka ödemesine hükmettiği kararlar görülmektedir. Bu durum boşanan erkeklerin adeta belini bükmekte ve taraflar boşandıktan sonra erkeklerin tekrar evlenmeye karar vermelerinin önüne maddi bir engel koymaktadır.

Mahkeme tarafından lehine hükmedilen nafakanın az bulunup lehine nafaka verilen tarafça artırım talebinde bulunulan ve hakkaniyete uygun olanın da verilen nafakanın gerçekten artırılması gerektiği ancak bu talebin mahkemece reddedildiği bir senaryoda bu duruma ilişkin bir kanun yolu bulunmamaktadır. Başka bir deyişle mahkeme tarafından nafakanın yanlış veya eksik hükmedildiği durumlarda bu haksız durumu denetleyen bir mercii maalesef mevcut değildir ve yanlış hükmedildiği düşünülen nafakalar için ancak nihai kararla birlikte istinafa konu olabilmektedir.

Sonuç

Ülkemizdeki evlenme ve boşanma oranlarını TÜİK verilerinden yararlanarak açıklamak gerekirse 2022 yılı için evlenen çiftlerin sayısı 574 bin 358 iken boşanan çiftlerin sayısı ise 180 bin 954’tür. Bu sayılar 2021 yılında evlilikler için 563 bin 140 iken boşanmada 175 bin 779’dur.

Yukarıda açıklanan veriler ışığında evlilik ve boşanma sayıları geçmiş yıllarla kıyaslandığında evlenen çiftlerin sayısının azaldığı ve boşanan çiftlerin sayısının arttığı görülmektedir.

Ülkemizde boşanma oranlarının bu denli yüksek olması sebebiyle nafaka davalarının sayıları da bir hayli yüksektir. Hakimlerin nafaka davalarında nafaka miktarını tarafların sosyo-ekonomik durumu, hayat şartları vb. yönleriyle ele alıp hakkaniyete uygun olarak belirlemeleri büyük önem taşımaktadır. Ayrıca yargının daha hızlı bir şekilde işlemesi, adaletin zamanında sağlanmasına yönelik etkin çalışmalar yapılmalıdır. Mahkemelerimiz tarafından verilen kararların daha adaletli, hakkaniyete uygun ve neticede isabetli bir şekilde verilmesine yönelik usuli değişikliklerin yetkililerce yapılması gereklidir.

Stj. Av. Metin Samet DEMİRELLİ

KAYNAKÇA

Prof. Dr. Turgut AKINTÜRK – Dr. Öğr. Üyesi Derya ATEŞ / Aile Hukuku Kitabı

Prof. Dr. Bilge ÖZTAN / Aile Hukuku Kitabı

Özgecan SIRMA Doktora Tezi (1410051011)

Toba SHUKOR Doktora Tezi (1900001525)

https://sozluk.gov.tr/