TÜRK TİCARET KANUNUNA GÖRE (TTK 144) ARA BİLANÇO

Abone Ol

ÖZET

Ticari şirketlerin birleşme sürecinde, tür değiştirdikleri durumlarda ya da yeni türün kurulmasında genellikle TTK’da yer alan 144. Maddeye istinaden bilanço hazırlanmaktadır. Birleşme tarihi ile bilanço arasında 6 aydan fazla zaman geçtiği durumlarda ya da birleşen şirketlerin bilanço tarihlerinden itibaren geçen süre içerisinde mal varlıklarında ciddi değişimler meydana gelmişse ara bilançonun çıkartılması gerekmektedir. Bu şekilde birleşme sürecinde yer alan ticari şirketler daha güvenli ve sağlıklı bir birleşme süreci yaşayarak çıkarlarını koruyabilmektedir. Ara bilanço aynı zamanda şirketlerin belirli bir hesap dönemi içerisinde ne durumda olduklarını gösteren, ekonomik ve mali açıdan şirketin hangi konumda olduğunu belirlemek amacı ile düzenlenen bilançolar olarak da değerlendirilebilir. Ara bilança ile birlikte şirket yönetimi ne haldeyiz? Ne durumdayız? Yanlışımız var mı? gibi sorulara bu bilanço türü ile cevaplanmaktadır. Son dönemlerde yaşanan gelişmeler ve özellikle AB müktesebatu ile uygulama noktasında yaşanan bazı sorunlar ve Türkiye’de uygulanmakta olan mevzuatta bulunan eksikliklerden dolayı 6102 sayılı TTK’da bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan düzenlemelerle birlikte ticari şirketlerin yaptıklar birleşmelerin güvenli ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesinin yanı sıra şirket ortakları, alakacaklıları ve diğer hak ve menfaat sahiplerinin korunması da amaçlanmıştır. Aynı zamanda ilgili kanunda öngörülmekte olan usul ve süreçlere uyulmadığı durumlarda yetkili makamlarca birleşmenin iptali de gündeme getirilebilecektir. Yapılan çalışmada birleşme sürecinde bulunan ve birleşmiş şirketlerde TTK’nın 144. Maddesi gereğince uygulanması zorunlu olan ara bilanço konusu ele alınmıştır

ABSTRACT

Which is usually included in the TTK 144 in the merger process of commercial companies, in cases where they change types or in the establishment of a new type. The balance sheet is prepared in accordance with the article. In cases where more than 6 months have elapsed between the merger date and the balance sheet, or if significant changes have occurred in the assets of the merged companies since the balance sheet dates, the interim balance sheet must be removed. In this way, commercial companies involved in the merger process are able to protect their interests by experiencing a safer and healthier merger process. The interim balance sheet can also be considered as balance sheets that show how companies are doing during a certain accounting period and are organized to determine the position of the company economically and financially. Company management with interim balance sheet What are we in? Where are we at? Is there anything wrong with us? such questions are answered with this type of balance sheet. Due to recent developments and especially some problems with the EU acquis and the implementation point, and the shortcomings in the legislation being implemented in Turkey, a number of regulations have been made in the Turkish Commercial Code No. 6102. Together with the arrangements made, it is aimed to ensure that the mergers of commercial companies take place in a safe and transparent manner, as well as to protect the company's partners, interests and other rights and interests. At the same time, the cancellation of the merger may be raised by the competent authorities in cases where the procedures and processes stipulated in the relevant law are not complied with. In the study, the 144th anniversary of TTK in the merged companies. The issue of the interim balance sheet, which must be implemented in accordance with the article, is discussed.

GİRİŞ

Her şirket kendi çıkarlarını korumak, büyümek ya da farklı hedefleri gerçekleştirmek adına başka şirketlerle birleşebilir. Bu da şirketlerde yapısal bir değişikliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ticari şirketlerin birleşmesi, birleşme sürecine dahil olan ya da yeni kurulan şirketlerin bünyesinde karşılıklı olarak bir araya geldikleri, buna bağlı olarak da dışarda kalan şirket ya da şirketlerin ticari ve hukuki olarak sona erdiği bir müessese olarak yorumlanabilir.

6102 sayılı TTK’ya göre şirketler iki türlü birleşme yoluna gidebilmektedir. Bunlardan birincisi şirketlerden birisini diğer şirketin devralması yani “devralma şeklinde birleşme” diğeri de şirketlerin yeni bir şirket için bir araya gelmesi şeklinde olan “ yeni kuruluş şeklinde birleşme” olarak ifade edilebilir. Kanunda da ifade edildiği gibi şirketler iki şekilde bir araya gelebilir. Birleşmenin gerçekleşebilmesi için en az iki ticari şirketin bulunması gerekmektedir. Aynı zamanda birleşme sürecinde kanuna uygun olarak işlemlerin yürütülmesi gerekmektedir. Ortaklığın devamı ilkesi doğrultusunda hareket edilerek devredilen şirketin mal varlıkları bir bütün halinde diğer şirkete aktarılması gerekmektedir. Ayrıca tasfiye edilen ticari şirketin ticari sicildende düşürülmesi gerekmektedir.[1]

Ticari şirketlerin birleşme süreci içerisinde olası sorunların engellenmesi ve şirketlerin çıkarlarının korunması için ilgili kanunda yer alan usul ve esaslara göre ara bilanço düzenlemesi gerekmektedir. Ara bilanço; belirli bir hesap dönemi içerisinde herhangi bir tarihi kapsayacak şekilde, şirketin hem iktisadi hem de mali yapısını belirlemek amacıyla düzenlenen bir bilanço türülü olarak tanımlanmaktadır. Buna göre ara bilan.olar şirket gerekliliklerine uygun olarak aylık, 3 aylık ya da 6 aylık olarak şekillerde dönemlik olarak hazırlanabilir.

Bu çalışmada ticari şirketlerin bileşmeleri ve bu birleşme süreçleri içierinde gereklilik arz eden TTK’nın 144. Maddesinde yer alan ara bilanço hazırlanması gerektiren durumlar incelenecektir. Ayrıca çalışmada son dönemde yaşanan Covid 19 salgını neticesinde ekonomik yapısında bozulmalar meydana gelen şirketlerin birleşme süreçlerinde çıkartması gereken ara bilançoya ilişkin öneriler ve önlemlere ilişkin bilgilere yer verilmiştir.

1. TİCARİ ŞİRKETLERİN BİRLEŞMESİNE İLİŞKİN GENEL KAVRAMLAR VE LİTERATÜR

1.1. GENEL OLARAK

Ticaret şirketlerinin usulüne uygun bir şekilde kurulmalarından sonra zamanla yapısal değişiklik ihtiyaçları ortaya çıkabilmektedir. 6102 sayılı TTK’da ticaret şirketlerinin gerçekleştirebilecekleri yapısal değişiklik türleri, birleşme, bölünme ve tür değiştirme olarak düzenlenmiştir.

Ticaret şirketlerinde zamanla görülebilen yapısal değişiklik türlerinden biri olan birleşme, şirketlerin ya rekabet edebilirlik şartlarının iyileştirilmesi ya da finansal durumlarının güçlendirilmesi amacıyla gerçekleşmektedir.[2] Birleşme kurumu, küreselleşme sonucunda artan rekabet ortamında mücadele aracı olarak görülmekte ve ticaret şirketleri tarafından oldukça tercih edilmektedir. Aynı zamanda birleşme, şirketlerin büyümek için izlediği dışsal stratejilerden biri olarak da görülmektedir.

1.2. BİRLEŞME TANIM VE KAVRAM

Birleşme kavramı, İsviçre Birleşme Kanunu’nun Almanca ve Fransızca metinlerinde fusion terimi ile ifade edilmekteyken, İngiliz ve Amerikan hukuk sistemlerinde merger terimi ile ifade edilmektedir13. Türk hukukunda birleşme olarak ifade edilen bu yeniden yapılandırma türünün doktrinde birden çok tanımı bulunmaktadır. ETK döneminde Türk birleşmeyi, “şirket ortaklığının en az bir ortaklı, ortakların farklı bir ortaklığa alınması durumunda mal varlıkları ya da şirketin bütün mal varlığı kurulan ortaklıpa devredilerek tasfiyesiz bir biçimde dağılmaları” şeklinde ifade edilmiştir.[3]

Bir başka tanımda ise birleşme, iki ya da daha fazla ortağın bir araya gelerek tek bir ortaklık kurmak amacı ile oluşturulan sistem şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre birleşme bir ya da daha fazla ortaklığın ortaya çıktığı ya da birden fazla ortaklığın tek bir çatı altında toplanarak tüzel kişiliklerin sona erdidirlidiği bir durum olarak tanımlanabilir. Bu şekilde gerçekleşen ticari birleşmeler esasta mal varlıklarının birleşmesi şekilde gerçekleşebilir ve ortaklık durumu ortaya çıkabilir.[4]

6102 sayılı TTK’da birleşmenin genel bir tanımı yapılmamıştır. Sadece birleşme türlerine yer verilmiştir. Fakat TTK’nın 136-3 maddesinde “… devrolunan ticari şirketlerin mal varlıklarına karşılık, belirli bir değişim ortanına göre devralınan şirketin payları, devrolunan şirketin ortaklarınca kendiliğinde iktisap edilmesi suretiyle gerçekleşmektedir” ibaresi bir nevi birleşmenin tanımı olarak da yorumlanabilir.​​​​​​​

1.3. TİCARİ ŞİRKETLERİN BİRLEŞMESİ

Türk Ticaret Kanunu 136. ve 158. maddeleri şirket birleşmelerini düzenlemektedir. Hükümler uyarınca, birleşme , bir şirketin bütün mal varlığını bir başka şirkete devretmek suretiyle sona erdiği ve ticaret sicilinden silindiği bir işlemdir.

Bütün ticaret şirketlerinin bütün ticaret şirketleriyle birleşmesi mümkündür. Şahıs şirketlerinin sermaye şirketleriyle ya da kooperatiflerle birleşmesinde yasal koşul , şahıs şirketlerinin devrolunan şirket olmasıdır. Yeni TTK , tasfiye halindeki ,sermayesi zararla yitirilmiş ve borca batık şirketlerin birleşmesine de olanak tanımaktadır.

TTK ‘nın 136.maddesinin 4.fıkrasında,birleşmeyle

- Devri alınacak olan şirketin bütün mal varlıkları devralan şirkete aktarılacağı,

- Devir işlemi başlatılan şirket sona erdirilerek ticari sicilden düşürülmesi gerektiği karar bağlanmıştır.[5]

Yukarıda ifade edilen maddeler doğrultusunda birleşme işlemi; bir şirkete ait olan bütün mal varlıklarının tamamen başka bir şirkete aktarılarak ticari faaliyetlerine son verilmesi olarak tanımlanabilir.

Ticari şirketler kurallar doğrultusunda bütün ticari şirketlerle birleşme sürecine girebilir ve bunun sonucunda da birleşebilir. Fakat birleşmenin geçerli olabilmesi için özellikle TTK’da yer alan 137. maddesi doğrultusunda hareket ederek kurallara uyması gerekmektedir. İlgili kurallar şu şekilde sıralabilir:

- Sermaye şirketlerinin[6] sermaye şirketleriyle

- Sermaye şirketlerinin kooperatiflerle

- Kooperatiflerin kooperatiflerle

- Şahıs şirketlerinin şahıs şirketleriyle[7]

birleşmesi , hiçbir koşul aranmaksızın mümkün bulunmaktadır.Sermaye şirketlerinin ve kooperatiflerin şahıs şirketleriyle birleşmelerinde ise TTK ‘nın 137.nci maddesi hükmü uyarınca

- Sermaye şirketlerinin ve kooperatiflerin devralan (kabul eden) şirket,

- Şahıs şirketlerinin devrolunan (katılan) şirket olması olarak ifade edilebilir.

Buna göre 6762 sayılı TTK’da yer alan türlerin benzer olma şartı kaltırılmış ve buna bağlı olarak türler arası birleşme serbestisi ilkesi bağlamında geniş bir birleşme yelpazesi oluşturulmuştur. Kaynak öğretide bu birleşme serbestisi “hukukî şekil ile bağlı olmayan birleşme” veya “hukukî şekli aşan birleşme” diye adlandırılmaktadır.[8]​​​​​​​

1.4. BİRLEŞME TÜRLERİ

Küreselleşmenin giderek etkisini artırması ve teknolojik yeniliklerin insan hayatında daha çok yer almaya başalaması, ekonomik unsurların bu durumlardan etkilenerek her geçen güven daha da değişiklik göstermesi şirktelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için bir takım adımlar atmasına neden olmuştur. Rekabet koşullarında ayakta kalabilmek ya da rekabet edilebilirlik seviyesini artrırabilmek amacıyla çoğu işletme bir takım birleşme faaliyetlerinde bulunabilmektedir. Varlığını korumak ve etki alanını büyütmek isteyen çoğu ticari işletme kendisi gibi ortak çıkartlarını korumak isteyen diğer şirketlerle birleşebilir. Şirket birleşmeleri genel olarak iki şekilde olmaktadır. Bunlar;

1. Ekonomik faaliyet alanına göre birleşmeler

2. Hukuki yapılarına göre birleşmelerdir.

Her iki birleşme türü de ticari şirketlerin gereksinimlerini karşışama ve ortak çıkarları koruyarak rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için uyguladıkları stratejiler olarak ifade edilebilir.​​​​​​​

1.4.1. EKONOMİK FAALİYET ALANLARINA GÖRE BİRLEŞME

Ticari şirktelerin ekonomik faaliyetlerine göre birleşmeleri ilgili literatüre bakıldığında üç şekilde olduğu görülmektedir. Bunlar;

1. Yatay birleşme

2. Dikey birleşme

3. Çapraz birleşmedir.

Ticari şirketlerin yatay birleşmeleri, aynı mal ya da ürünleri benzer yapıda bulunan iş kollarına sahip olan iki ya da daha fazsla şirketin birleşmesi olatak tanımlanabilir. Bu şekilde gerçekleştirilen birleşme türlerindeki asıl amaç genellikle şirketlerin pazar güçlerini artırmak, ölçek ekonomisinden faydalanmak, kendi maliyetlerini azaltarak şirketin karlılık oranını artırmak, şirketin öz kaynaklarını daha verimli kullanmak olarak olarak ifade edilebilir.[9]Buradan da anlaşılacağı üzere yatay birleşme de şirketlerin en büyük avantajları ölçek ekonomisinden yararlanmalı ve Pazar içerisinde daha güçlü konuma gelme durumlarıdır. Her ne kadar şirketler açısından oldukça olumlu bir durum olarak değerlendirilen bir birleşme türü olan yatay birleşme haksız rekabete neden olduğu için çoğu hükümet tarafından sınırlandırılmış bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Böylesi bir önlemin alınmasının en temel gerekçesi de tüketiciyi korumaktır. Bu bağlamda çoğu ülkede yatay birleşmeler çeşitli denetimlerden geçerek kurulabilmektedir.

Bir diğer birleşme türü olan dikey birleşme ise daha çok bir mal ya da hizmetin üretim sürecinden dağıtım sürecine etkisi olan bütün paydaşların birleştirildiği bir birleşme türü olatak tanımlanmaktadır.[10]Böylesi bir birlşemenin yapılmasının en temel amacı da şirketlerin maliyeti düşürerek karlılık oranlarını artırma arzusudur. Aynı zamanda dikey birleşmeler üretim ve pazarlama stratejilerinin yer aldığı bir birleşme türüdür.

Son olarak ekonomik faaliyet alanına göre yapılan birleşme türü ise çapraz birleşmelerdir. Bu birleşmelerdeki en temel unsur şirketin kendi faaliyet alanı dışında bulunan ve başka sektör içerisinde yer alan birleşme türüdür. Daha basit bir şekilde ifade edilecek olursa, birleşerek şirketlerin farklı sektörlerde olduğu birleşme türü.[11]Çapraz birleşme ile birleşen şirketlerde sektörel olarak bir ilişki bulunmamaktadır.​​​​​​​

1.4.2. HUKUKİ YAPILARINA GÖRE BİRLEŞME

Şirketler her zaman ekonomik faaliyet alanlarına göre birleşmeyebilir. Bazı şirktelerin hukuki yapıları birleşmeye müsaittir. Bu da iki yol ile olmaktadır. Biçimsel ve biçimsel olmayan birleşme türüdür.

Hukuki yapğısına göre gerçekleşen biçimsel birleşmeler genel olarak belirli bir şekile ya da prosedüre uygun olan birleşmeleri temsil etmektedir. Bu birleşme türleri genellikle holding, tröst ve satın almada olduğu gibi aynı zamanda bağımsız birimlerin kendi bağımsızlıklarını koruyarak ortaya koymuş oldukları birleşmeler, konsolidasyon ve ele geçirmede olduğu gibi bağımszı birimlerin kendi bağımsızlıklarını yok eden birleşmeler olarak tanımlanmaktadır.[12]

Biçimsel olmayan şirket birleşmeleri; şirketler arasındaki rekabeti azaltmak ya da herhangi bir iş kolu konusunda şirketler arasında işbirliği yapma için yapılan birleşmeledir. Bu şekilde yapılan birleşmelerde taraflar kendi hukuki ve ekonomik varlıklarını korumaktadır.[13]Bu kapsamda yapılan centilmenlik anlaşmaları, kartaller, ve çıkar grupları bu tür birleşme türüne örnek olarak gösterilebilir. Bu anlaşma türleri ile piyasadaki şirketler arasında sınırları zorlayan rekabet koşulları düzenlenerek asgari seviyeye getirilebilir.

2. TTK 144. ARA BİLANÇO

2.1. TTK 144. MADDE ARA BİLANÇO

Her şirket kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda farklı şirketlerle birleşebilmektedir. Birleşmeye esas olan durum ve şartlar TTK’da açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle şirketlerin birleşme sürecinde uyması gereken bazı esas ve usuller bulunmaktadır. Bu usullerden birisi de ara bilançonun hazırlanmasıdır. Birleşmenin güvenli ve şefaf olarak gerçekleşmesi için ve aynı zamanda tarafların haklarının korunması açısından ara bilanço oldukça önemlidir.

TTK’da yer alan 140. madde gereğince birleşme sürecinde değişim otanın belirlenmesi, birleşmeye taraf olan şirketlerin bilançoları, mal varlıklarının maddi değerlemesinin yapılması açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle birleşecek şirketlerin bilançolarının güncel olması gerekmektedir. Aynı zamanda bu bilançoların gerçek mal varlıklarının durumuna uygun şekilde düzenlenmesi ve ilgililerin menfaatine uygun olması gerekmektedir. Bu nedenle ortada bir menfaat durumunun bulunması kanun koyucularının şirket birleşmelerinde ara bilançolarının çıkartılmasını uygun görmüşlerdir.

Ara bilanço iki durumda çıkartılmaktadır. Bunlardan birincisi birleşme sözleşmenin taraflar tarafından imzalandığı zaman ile bilanço günü arasında 6 aydan fazla geçmiş olması şartıdır. Bu şart TTK’nın 144-1 maddesini oluşturmaktadır. Bu maddeye göre 6 aylık süre AB’nin bu konudaki yönergesine göre hesaplanmıştır. Kanunda yer alan bu süre şirketlerin yaptıkları faaliyetlerin genel sonuçlarının olumlu ya da olumsuz yönde değişimlerini gösterebilecek kapasatiye sahip olduğu düşüncesi yatmaktadır. Ara bilanço hazırlaması gerektiren bir başka durum ise bilanço çıkartıldıktan sonra birleşmeye taraf olacak şirketler ait mal varlıklarında ciddi derecede bir değişim meydana gelmiş olması durumudur. Bu yönde önemli bir değişim meydana gelmişse bilançonun çıkartılması üzerinden 6 aylık süre geçmemiş olsa dahi bu değişim ara bilançonun çıkartılması için yeterli görülmektedir. TTK’da şirketlerin mal varlıklarında meydana gelen bu önemli değişikliklere ilişkin herhangi bir ölçüt yer almamaktadır. Sadece şirketler tarafından çıkartılacak olan ara bilançoya ilişkin esaslar TTK’nın 144-2 maddesinde ifade edilmiştir. Bu bağlamda ara bilançolar kurallar doğrultusunda yıllık bilançonun tabi olduğu esaslara göre çıkartılabilir. Aynı zamanda şirketler TTK’da yer alan 144-2 maddesinde yer alan kolaylıklardan faydalanarak bilançonun tanzimi yoluna gidebilecektir.

2.2. GEREKLİ DURUMLARDA ARA BİLANÇONUN DÜZENLENMESİ

Birleşme, kural olarak birleşmeye katılan şirketlerin son yıllık bilançoları üzerinden gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla, birleşmeye esas olan bilanço, “birleşen şirketlerin yaşayan değer ilkesine göre çıkarılan yıllık bilançolarıdır”.[14]

Gerçekten, değişim oranının veya sermaye artırımının hesaplanması; inceleme hakkının kullanılması gibi birleşme sürecinin birçok aşamasında hatta birleşmenintamamlanmasından sonra bile, örneğin denkleştirme, iptal ve sorumluluk davalarında bilançoya başvurulmaktadır. Özellikle birleşmede pay sahiplerinin ve alacaklıların korunması bakımından bilançonun güncel olması büyük önem taşımaktadır.[15] Birleşmenin en güncel bilanço üzerinden gerçekleştirilmesi amacıyla, Kanunda iki halde ara bilanço çıkarılacağı ve birleşmede bu bilançonun esas alınacağı düzenlenmiştir.

O zaman, değişim oranı, sermaye artırım miktarı gibi hususlar ara bilanço esas alınarak hesaplanacak; devralan şirketin birleşme sonrasındaki açılış bilançosu ara bilanço olacaktır.[16] İlk halde, ara bilanço birleşmeye katılan tüm şirketlerce çıkarılacaktır. Bu nedenle, kanun koyucu birleşme sözleşmesinin imzası ile bilanço tarihi arasında altı aydan uzun süre geçmesiyle birleşmeye katılan şirketlerin malvarlıklarında olumlu veya olumsuz bir değişimin olabileceğini öngörerek yeni bir bilanço çıkarılmasını zorunlu kılmıştır. İkinci halde ise -altı aylık sürenin geçmemesi ancak şirket malvarlığında önemli değişikliğin meydana gelmesi durumunda- sadece malvarlığında önemli değişiklik olan şirket ara bilanço çıkarmak zorundadır.[17] Önemli malvarlığı değişikliği ifadesi kanun koyucu tarafından somutlaştırılmamış; yalnızca madde gerekçesinde, önemli malvarlığı değişikliklerine örnek verilmesi ileyetinilmiştir. Örneğin, bir kooperatifin çok sayıda ortağının ortaklıktan çıkması, şirketin faaliyet yılı zararının anormal artması veyahut şirketin büyük bir tesisin satılması önemli malvarlığı değişikliği olarak kabul edilecektir. Bu doğrultuda, birleşmeye katılan şirketlerin birleşme sözleşmesinde hangi malvarlığı değişikliklerinin önemli sayılacağına ilişkin bir düzenlemeye yer vermeleri muhtemel anlaşmazlıkların önüne geçecektir.[18]

Ara bilanço bakımından da yıllık bilanço esasları geçerlidir. Öte yandan, ilgili madde hükmünde ara bilanço çıkarılmasına ilişkin bazı kolaylıklar düzenlenmiştir. Birleşme sürecinde ara bilanço hazırlanırken, şirketlerin fiziki envanterleri çıkartması gerekli görülmemektedir. Bu nedenle son bilançoda yer alan değerlemeler, sadece ticari defter kayıtlarından hareketle ölçüsel olarak değişime gidilebilir; amortisman değer düzenlemeleri ile karşılıklar ile ticari defterde anlaşılmayan işletme için önemli değer değişiklikleri dikkate alınır (TTK m. 144/2).

Aşağıda Yargıtay’da görülen davalara ilişkin yargıtay kararlarına yer verilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/5761 E. , 2015/3685 K.’da “Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (Kapatılan) 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/12/2013 tarih ve 2012/479-2013/521 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17.03.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. .... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçelayihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kuruluşundan beri %33 hissedarı olduğunu, müvekkilinin şirketteki payının azaltılması için kötüniyetli olarak 30.06.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında sermaye artırımına gidildiğini, sermaye artırımını gerektirecek gerçek bir zarar ve yatırım gereği bulunmadığını, yönetim kurulunca 31.03.2012 tarihli bilançoya göre şirket sermayesinin 464.652,23 TL’sini kaybedildiği, yatırım yapılması için sermaye artırım kararı alındığı belirtmekte ise de söz konusu sermaye artırım kararının objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek, 30/06/2012 tarihli genel kurulda alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında gerekli nisaplara uyulduğunu, davacının olumsuz oy kullanmasına rağmen tutanağa muhalefetini usulüne uygun şerh ettirmediğini, 25.05.2012 tarihli olağanüstü genel kurulda yönetim kurulu başkanının mevcut durum hakkında TTK’nın 324 maddesi kapsamında hissedarlara bilgi verdiğini, gerek 01/01/2011-31/12/2011 dönemi bilançosuna göre şirket sermayesinin (-394.148,93 TL) ve gerekse 31/03/2012 tarihi itibari ile düzenlenen ara bilançoya göre sermayenin (-464.652,23 TL) kaybedildiği, sermayenin telafisi için en az 565.000 TL zarar telafi fonu oluşturulması gerektiğinin söylendiğini, 30/06/2012 tarihli olağanüstü genel kurulda ise sermaye artırım kararı alındığını, iptali istenen genel kurul kararı ile şirket zararlarının ortaklardan karşılanmasının amaçlandığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin sicil kayıtları incelendiğinde 25/05/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında TTK’nın 324 maddesi kapsamında hissedarlara bilgi verildiği, 01/01/2011-31/12/2011 dönemi bilançosuna göre şirket sermayesinin 394.148,93 TL, 31/03/2012 tarihi itibari ile düzenlenen ara bilançoya göre şirket sermayesinin 464.652,23 TL kaybedildiği, sermayenin telafisi için en az 565.000 TL zarar telafi fonu oluşturulması gerektiğinin ifade edildiği, bilirkişi raporunda da davalı şirketin özvarlığının 2009 yılından beri negatif durumda olduğu, 2011 yılında (-394.148,93 TL) olan özvarlık tutarının 31/03/2012 tarihi itibari ile (-464.652,23 TL) olduğu tespit edilmekle 30/06/2012 genel kurul tarihi itibari ile davalı şirketin özvarlığını tamamen kaybettiği, genel kurul tarihi itibari ile uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 324. maddesi uyarınca son yıllık bilançoda esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığının anlaşılması durumunda yönetim kurulunun derhal toplanarak durumu genel kurula bildirmesi, şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcut ise yönetim kurulunun şirket aktiflerinin satış fiyatları esas alınarak bir ara bilanço düzenlenmesi ve sermayenin 2/3'ünün karşılıksız kaldığının belirlenmesi durumunda sermayenin tamamlanmasına ya da mevcut 1/3 sermaye ile yetinilmesine karar vermesi gerektiği, şirketin aktiflerinin şirket borçlarını karşılamaya yetmediği takdirde yönetim kurulunun durumu derhal mahkemeye bildirmesinin zorunlu olduğu, şirket genel kurulunun bunlar dışında şirketin feshine dair karar hariç başka bir karar almasının mümkün olmadığı, kanunun genel kurula böyle bir yetki vermediği, genel kurulun yetkisi olmadan aldığı sermaye artırım kararının muteber bir karar olmayacağı, somut olayda 30/06/2012 tarihli genel kurul toplantısından önce gerek 2011 yılı bilançosunda ve gerekse 31/03/2012 tarihli ara bilançoda davalı şirketin özsermayesini tamamen kaybettiği, özsermayenin negatif (-464.652,23 TL) olduğu, özsermayesini tamamen kaybeden davalı şirket genel kurulunun yetkisi bulunmadığı halde sermayenin arttırılmasına dair vermiş olduğu kararın batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin 30/06/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında esas sermayenin artırılmasına ilişkin alınan kararın batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/12860 E. , 2014/19016 K.’da “Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14/07/2014 tarih ve 2014/86-2014/196 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili,...4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen tazminat davası sonucunda müvekkillerinin ...Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti ve ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş.'den alacaklı hale geldiğini, sözkonusu dava derdest iken anılan şirketlerin tasfiye ve terkin işlemlerinin yapıldığının anlaşıldığını, yapılan işlemin mevzuata aykırı olduğunu ileri sürerek, anılan şirketlerin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, görülmekte olan bir dava varken kaydın terkin edilmesi ile tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabul edilemeyeceği, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumak zorunda olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, tasfiye memuru olarak ...'ın atanmasına karar verilmiştir. Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin ...Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.'nin ihyasına ilişkin karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davalı ... vekilinin ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş.'nin ihyasına ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarına gelince; ihyası talep edilen şirketin sicil kaydı 6102 Sayılı TTK'mn Geçici 7. maddesi uyarınca 31.07.2013 tarihinde resen terkin edilmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK'nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re'sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler. Somut uyuşmazlıkta,...Ticaret Sicil Müdürlüğünce gönderilen belgelerden ...Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.'nin, davalı ...'ın memurluğunda yürütülen tasfiye işlemleri sonucu sicilden terkin edildiği anlaşılmış ise de, ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş. bahse konu madde uyarınca sicilden resen terkin edildiğinden, davalı ...'a bu şirket yönünden husumet yöneltilmesi doğru olmadığı gibi resen sicilden terkin edilmiş şirketler bakımından ihya kararı verilmesi halinde şirketlerin tasfiye haline gireceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığından bu gibi şirketlere tasfiye memuru atanması da doğru değildir. Bu itibarla ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş.bakımından Ticaret Sicil Memurluğuna husumet yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi ve davalının bu şirket için de tasfiye memuru olarak tayin edilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasını gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin ...Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.'nin ihyasına ilişkin karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya bu şirket yönünden uygun bulunan kararın ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş. yönüden temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...'ye iadesine, 04/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/3600 E. , 2014/7294 K.’da “Taraflar arasında görülen kooperatifin ihyası davası sonucunda verilen hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına ilişkin Dairemizin 05.10.2012 gün ve 3666 Esas, 5764 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacılar vekilleri tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü: - KARAR - Bir kısım davacılar vekilleri ile davacı Z.. D.., müvekkillerinin ortağı bulunduğu S.S. Türk Hava Kurumu Mensupları Yapı Kooperatifi üzerine halen tapuda kayıtlı taşınmaz bulunduğunu, koperatifin tasfiye işlemleri tamamlanmadan sicilden silindiğini, ihya halinde kooperatifin yeniden faaliyete geçmesi, taşınmazın paraya çevrilmesi, paranın paylaştırılması olanağına kavuşulacağını ileri sürerek, adı geçen kooperatifin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ticaret siciline yeniden tescili istenen anılan kooperatifin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun Geçici 1. maddesi uyarınca anasözleşmesini bu Kanun'a uygun hale getirmediği için kendiliğinden dağılmış sayıldığı gözetildiğinde yeniden ihyası talebinin Kanun'a aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, bir kısım davacılar vekilleri ile davacı Z.. D..'nun temyiz istemi üzerine, Dairemizin 05.10.2012 tarih ve 3666 Esas, 5764 Karar sayılı ilamıyla, tasfiye haline giren S.S. Türk Hava Kurumu Mensupları Yapı Kooperatifi'nin Ticaret Sicili cevabına göre henüz sicilden terkin edilmediği, tasfiye halinin devam ettiği, buna göre, tüzel kişiliğinin halen devam ettiği gerekçesiyle davanın reddi gerekirken, aynı sonuca yazılı gerekçelerle varılmasının isabetsiz olduğu belirtilerek, sonucu itibariyle doğru olan karar, HUMK'nın 438/son maddesi hükmü uyarınca, gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmıştır. Bir kısım davacılar vekilleri ile davacı Z.. D.. karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dava ve mahkeme karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'na, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinde; Bu maddenin 1-c maddesinde "Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre herhangi bir nedenle dağılmış olan kooperatifler" ile 1-e maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış ancak genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoları veya son ve kati bilançosu genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin işlemi yapılamayan şirket ve kooperatifler" olarak tanımlanan ve bu kapsamında olan bir kooperatifin bu halinin, 01.07.2012 tarihinden itibaren iki yıl içinde tespiti ya da bu halinin, bildirilmesi durumunda, kooperatifin tasfiyesi ve ticaret sicilinden silinmesinin ilgili Kanun'daki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılması gerekiği; 3. maddede ise bu madde kapsamında bir kooperatifin ticaret sicilince re'sen veya herhangi bir kişi, kurum, kuruluş tarafından kanıtlarıyla birlikte yapılacak bildirimleri de kapsayacak şekilde, ticaret sicil kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile tespit edileceği; 4. vd. maddelerinde ise, tasfiyenin Ticaret Sicilince nasıl yapılacağı, bitirileceği ve terkin edileceği; 4-c maddesinde, böyle bir kooperatifin faaliyetine devam etmek istemesi halinde, münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemlerin yapılması ve buna ilişkin ispat edici belgelerin bildirilmesi gerektiğinin Ticaret Sicili'nce kooperatife bildirilmesi gerektiği öngörülmüş olup, 11. maddede ise "Dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen, süresi içinde cevap vermeyen veya tasfiye memurunu bildirmeyen yahut durumunu kanuna uygun hâle getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtlarıyla birlikte bildirmeyen şirket ve kooperatiflerin unvanı ticaret sicilinden re'sen silinir. Re'sen unvanı silinen şirket ve kooperatifler, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile ilgili odanın internet sitesinde ilan edilir." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, anılan kooperatifin terkin koşullarının oluştuğuna, hatta 09.12.1974 yılında terkin edildiğine, tasfiyenin devam etmesi gerektiğine ilişkin iddianın muhatabı Ticaret Sicil Memurluğu olup, yukarıda belirtilen prosedür çerçevesinde başvuru yapılması, bu başvurunun sonucunun beklenmesi ve buna göre hareket edilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalara ve Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, bir kısım davacılar vekilleri ile davacı Z. D.D. karar düzeltme isteminin REDDİNE, 1,95 TL harç ve takdiren 226,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”​​​​​​​

2.3. BİRLEŞME USULÜNDE YILLIK BİLANÇONUN VE GEREĞİN ARA BİLANÇONUN ÇIKARTILMASI

Ticari şirketlerin birleşmesinin temelinde bilançolar etkin rol üstlenmektedir. Birleşemeye taraf olan şirketler süreç içerisinde son yıla ait olan bilançoyu kullanması gerekmektedir. Fakat son bilanço ile birleşme sözleşmesinde yer alan sözleşme tarihi arasında 6 aydan daha fazla bir zaman geçmişse ya da belirtilen süre geçmemiş olsa dahi şirkete ait mal varlıklarında ciddi değişimler yaşanmışsa ara bilançonun çıkartılması gerekmektedir. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri yılın yarısından fazla geçilmiş olması, son yıllık bilançoda yer alan değer ve sonuçların birleşme bilançosunda esas kabul edilmemesi için yeterli bir durumdur. Çünkü bu süre içerisinde işletmelerin gösterdikleri faaliyet alanına göre olumlu ya da olumsuz değerlemelerin olabileceği göz önünde bulundurulmuştur. Bu nedenle şirketlerin genel mali durumlarını daha iyi bir şekilde gözlemeyebilmek ve birleşme hesabını daha şeffaf bir şekilde yapabilmek adına yeni bir bilançonun hazırlanması gerekmektedir. Faaliyet yılı içerisinde yapılan bu işleme ara bilanço ifadesi verilmiştir.

Birleşme sürecinde tarflara daha güvenilir ve sağlıklı vermek adına hazırlanması planlanan ara bilançolar tıpkı diğer yıllık bilançolar gibi aynı esas ve ilkelere uygun olarak düzenlenmektedir. Bu bağlamda birleşme sürecinde kullanılanacak olan ara bilanço için ayrıyetten yeni bir fiziki envanterin çıkartılmasına gerek görülmemektedir.​​​​​​​

2.4. BİRLEŞME DAİR BELGELERİN ORTAKLARA, MENFAATİ BULUNANLARA VE DİĞER İLGİLİLERE SUNULMASI

Birleşme sürecine yönelik olarak sürece dahil olan şirketlerin hepsi merkez şubelerinde, halaka açık anonim şirktler ise SPK’nın önereceği yerlerde, genel kurul kararından önceki oyuz gün içinde; birleşme sözleşmelerini, ilgili raporaları, son 3 yıla ait olan finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporlarını, gerek duyulmuşsa ara bilançoları, ortakların, genel kurul kararı ile ihraç edilmiş menkul kıymet hamillerinin, menfaat ve hak sahibi olan herkesin incelemesi için sunması gerekmektedir. Bu durum TTK’nın 149. maddesinden açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu bağlamda ilgili belgelelerin genel kurul tarhinden en geç otuz gün içerisinde hazırlanmış olması gerekmektedir. Böyle bir yolun izlenmesindeki en teml amacı, ilgili ortakların, intifa senedi bulunan ya da bulunma ihtimali olanların, menkul değer ya da menfaat sahiplerine şirket hakkında genel bir bilgi vermek amaçlanmaktadır. Aynı zamanda haksız menfaat sağlanmasının ve kayıpların önüne geçebilmek için de böyle bir yol izlenebilmektedir. Bu sayede şirket genelinde güvenli, şeffaf ve oy hakkı bulunan herkesin doğru karar verebilmesine yardımcı olabilecektir. Buradan da anlaşılacağı üzere birleşme sürecinde detaylı olarak bu hükümlere yer verilmesi sadece şirket ortakları için değil aynı zamanda şirket dışında bulunan üçüncül şahıslarında bilgilendirilmesi ve aydınlatılmasına katkı sağlayacaktır.

Şirket ortakları ya da diğer kişiler herhangi bir bedel ya da gider karşılaması olmaksıznın TTK’da yer alan bu belgeleri birer örneğini ya da basılı şekillerini kendileri için isteme hakkı bulunmaktadır. Fakat bu belgelerin basılı olma durumu yoksa, ortaklar ve diğer menfaat sahiplerine belgelerin basılması yönünde bir istekte bulunamazlar. Ayrıca bahsi geçen bu belgelerin şirketlerin (sermaye şirketleri) internet sitesi açma ve yönetme yönetme yükümlülüğü varsa kendi sitelerinde bu belgeleri yayınlayabilir.[19]​​​​​​​

2.5. BEKLENMEDİK DURUMLARDA ORTAYA ÇIKABİLECEK KRİZ ANLARINDA ARA BİLANÇOYA İLİŞKİN ÖNERİLER

Özellike son dönemlerde dünya ekonomisini derinden etkileyen ve işletmeler üzerinde ciddi sıkıntılara neden olarak COVİD 19 salgını işletmelerin birleşme süreçlerinde bir takım sorunların yaşanmasına neden olmuştur. Yaşanan bu olumsuz süreç şirketlerin ekonomik varlıkları üzerinde ciddi bir tehdit olarak halen devam etmektedir. Bu nedenle ticari şirketler yaşanan bu süreç içerisinde diğer şirketlerle birleşme arzusunda olabilir. Bu da salgının neden olduğu olumsuzluğun azaltılmasına yardımcı olabilmektedir. Şirketlerin bileşme sürecinde ekonomik olarak zor günler geçiren şirketlerin yapısal değişikliklerinde salgın etkileri azaltmak için birleşme esaslarında bir takım düzenlemeler yapılabilir.

Bu dönem içerisinde yaşanan ekonomik sorunlardan kaynaklı varlıklarını sürdürmek ve kar elde edebilmek amacıyla başka şirketlerle birleşmek isteyen işletmelerin salgın öncesine göre bilançolarında ciddi bozulmaların meydana geldi kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durumda birleşmeye tabi olacak şirketlerin gerçek durumlarını yansıtmayacaktır. Yaşanan bu olumsuzluk aynı zamanda birleşmeye taraf olan şirket ortaklarının paylarının adil değer almasına engel teşkil edebilir ve yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesini güçleştirebilir.[20]

Birleşme sürecinde yapısal olarak değişikliklere yönelik olarak salgın sonrası mecburi olarak ticari faaliyetlerini durdurmak zorunda kalan işletmelerin bilançolarında meydana gelen bozulmaların etkisini azaltacak önlemler alınması gerekmektedir. Şirket birleşmelerinde pay değişimlerinin hesaplanmasında TTK’nın 140. maddesine göre şirketin bilançosu esas alınmaktadır. Salgın öncesinde sağlıklı bir bilançoya sahip olan şirketin, sonraki dönemde bilançosunda meydana gelen önemli değişikliklerin etkisini azaltmak amacıyla TTK’nın 144 ve 165. maddelerinde yer alan “son bilanço tarihinden itibaren şirketin mal varlıklarında önemli değişiklikler meydana gelmişse” ara bilanço çıkartma zorunluluğu esnetilerek, birleşmeye rıza gösteren tarafların takdirine bırakılması önerilmektedir. Aksi halde salgın döneminde ekonomik olarak etkilenen şirket olumsuz bir birleşme sürecinde değerlemeye tabi olacaktır. Ayrıca birleşme sürecinde salgın öncesi dönem baz alınarak bu dönemde çıkartılan bilançoların kullanılmasının uygunluğu onaylanabilir.[21]

Yukarıda bahsi geçen durumlar işletmeler açısından oldukça önemli bir durum olarak ele alındığında birleşme işlemini gerçekleştirecek ticari şirketler için büyük bir kolaylık olacağı söylenebilir.

SONUÇ

Her işletme çıkarlarını korumak ve kollamak zorundadır. Bu nedenle değişen ekonomik şartlara daha iyi uyum sağlamak, karlılık oranını artırmak ve hizmet sunduğu sektörde daha çok söz sahibi olabilmek için diğer ticari işletmelerle birleşebilmektedir. Şirketlerin birlşeme esasları TTK’da yer alan usul ve esaslara göre yapılmaktadır. 6102 sayılı TTK AB yönergeleri doğrultusunda bir takım değişikliklere uğramış ve bunun sayesinde daha güvenlir, anlaşılır, şeffaf ve hak sahiplerinin haklarını korur bir niteliğe bürünmüştür. Bir yapı değişikliği olarak görülen birleşme ile bir araya gelecek işletmeler, TTK’da bulunan usul ve esaslar doğrultusunda hareket ederek birleşme sürecini başlatıp sonlandırabilir. Fakat bu kurallara uyulmadığı takdirde birleşme işlemi mahkemelerce iptal edilebilir.

Ticari şirketlerin birleşmelerinde esas alınak kurallar 6102 sayılı TTK’da yer alan 136 ve 158 hükümlerine göre yapılmaktadır. İlgili kanunda yer alan maddelere göre kanun koyucular, ticari şirket birleşmelerini daha güvenli ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Aynı zamanda ortakların ve hak sahiplerinin menfaatlerinin korunması için de gereken düzenlemelere yer verilmiştir. Ticari şirketlerin birleşme sürecinde sadece şirketlere ait mal varlıkları birleşmekle kalmayıp aynı zamanda şirket ortaklarınında birleşmesi söz konusudur. Bu nedenle hakların devamlılığı ilkesi gereğince devrolunan şirket ortaklarının ortaklık durumları da devralan şirkette kendiliğinden varlğını korumakta ve devam etmektedir.

TTK’ya göre birleşme sürecinde ortakların korunması ve birleşme sonucunda da şirket ortakları arasında bir denge unsuru sağlanabilmesi için bir takım düzenlemelere yer verilmiştir. Birleşmeye taraf olan şirketler öncelikli olarak son yıllık bilançoları üzerinden hareket ederek işlemleri gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda birleşmeye esas olan bilanço genel olarak yaşayan değerler ilkesi gereğince çıkartılan yıllık bilançolardır. Birleşme sürecinde bilanço çok önemli bir konuma sahiptir. Hatta şirketlerin gerçekte var olan değişim oranlarının ya da sermaye artırımlarının hesaplanması, inceleme hakkının kullanılması gibi bir çok konuda etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Birleşme sürecinde hak sahiplerinin ya da lacaklılarının korunması bakımından da bilançonun güncel olması oldukça önemlidir. Birleşmede kullanılan bilançonun güncel olmasının amacıyla, Türk Ticaret Kanununa göre iki durumda ara bilançonun çıkartılması gerektiği ve birleşmede bu bilançonun esas alıncağı vurgulanmıştır. Bu da TTK’nın 144. Maddesinde açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu durumda değişim oranı, sermaye artırımı gibi noktalar ara bilançoya bakılarak yapılacak ve devralan şirketin birleşme sonrasında açılış bilançosu ara bilanço üzerinden gösterilecektir. Bu bağlamda ara bilanço öncelikli olarak birleşme sürcine dahil olan taraflar tarafından çıkartılacaktır. Böylesi bir durumun zorunluluk olarak ele alınmasının en temel gerekçeside birleşme sözleşmesi ve bilanço tarihi arasında 6 aydan fazla bir süre geçmesi nedeniyle mal varlıklarında olumlu ya da olumsuz bir değişimin olup olmadıını görmek içindir. İkinci olarak ise bilanço üzerinden 6 aydan fazla süre geçtip geçilmediğine bakılmaksızın mal varlılarında önemli bir değişim olan şirketlerde ara bilanço çıkartmak zorundadır.

KAYNAKÇA

Akay Hüseyin, İşletme Birleşmeleri ve Muhasebesi.Yayılım Matbaası, İstanbul, 1997.

Balıkçıoğlu, Arkın, Şirket Birleşmeleri ve Satın Alma. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006.

Göktürk Kürşat, Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşme Süreci ve Bazı Sorunlar, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, 2013.

Gürel Murat, Covıd-19 Salgının Şirketler Hukukunda Yarattığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yaşar Hukuk Dergisi, 2020, 2(2), 1-10.

Hamdi Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, Ankara, 1987.

Kadir Can Güneş, İşletmelerde Birleşme İşleminin Ttk ve Vergi Mevzuatı Açısındanİncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2018.

Mustada Yavuz, Ticaret Şirketlerinin Birleşme Usulü ve Süreci, Gümrük&Ticaret Dergisi, 2016, 7(1), 24-34.

Okka Osman, Analitik Finansal Yönetim, 1. Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2009.

Ömer Teoman, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.I Hukuki Mütalaalar, Kitap:11, İstanbul, 2003.

Poroy Reha, Tekinalp Ünal ve Çamoğlu Ersin, Ortaklıklar Hukuku I, 13. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2014.

Pulaşlı Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 5. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2017.

Pulaşlı Hasan,Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 6. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020.

Tekinalp Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku: Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirme, 4. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015.

Turanlı Hüsnü, Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşmesi, Orion Kitabevi, Ankara, 2014.

Wish Richard, Competition Law, 4th Edition, London: Butterworths, 2001.

Yerci Cahit, Yeni Türk Ticaret Kanunu Üzerine – Şirket Birleşmeleri(Mergers),Vergi Sorunları, Sayı: 272 Mayıs 2011

------------

[1] Göktürk Kürşat, Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşme Süreci ve Bazı Sorunlar, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, 2013, s.1-2.

[2] Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 6. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2020, s. 2

[3] Ömer Teoman, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.I Hukuki Mütalaalar, Kitap:11, İstanbul 2003, s.88.

[4] Hamdi Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, Ankara 1987, s. 5.

[5] Yerci Cahit,Yeni Türk Ticaret Kanunu Üzerine – Şirket Birleşmeleri(Mergers),Vergi Sorunları, Sayı: 272 Mayıs 2011

[6] TTK ‘nın 124.maddesinin 2.fıkrası hükmü uyarınca,sermaye şirketleri ,anonim,limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerden oluşmaktadır.

[7] TTK ‘nın 124.maddesinin 2.fıkrası hükmü uyarınca,şahıs şirketleri kolektif ile komandit şirketlerden oluşmaktadır.

[8] Kadir Can Güneş,İşletmelerde Birleşme İşleminin Ttk ve Vergi Mevzuatı Açısındanİncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2018, s. 25-26

[9] Balıkçıoğlu, Arkın,Şirket Birleşmeleri ve Satın Alma. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s. 22.

[10] Okka Osman,Analitik Finansal Yönetim, 1. Baskı, Ankara: Nobel Yayınları, 2009, s. 875

[11] Wish Richard, Competition Law, 4th Edition, London: Butterworths, 2001, s. 722

[12] Akay,Hüseyin,İşletme Birleşmeleri ve Muhasebesi. İstanbul: Yayılım Matbaası, 1997, s. 21

[13] Akay, a.g.e., s. 24.

[14] Pulaşlı Hasan,Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 5. Baskı, Adalet Yayınevi Ankara 2017. (Şirketler), s. 83

[15] Tekinalp Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku: Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirme, 4. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015, s. 706

[16] Poroy Reha, Tekinalp Ünal ve Çamoğlu Ersin,Ortaklıklar Hukuku I, 13. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2014, s. 123

[17] Turanlı Hüsnü, Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşmesi, Orion Kitabevi, Ankara, 2014, s. 161

[18] Poroy vd., a.g.e., s. 123.

[19] Mustada Yavuz,Ticaret Şirketlerinin Birleşme Usulü ve Süreci, Gümrük&Ticaret Dergisi, 2016, 7(1), 24-34, s. 31.

[20] Gürel Murat,Covıd-19 Salgının Şirketler Hukukunda Yarattığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yaşar Hukuk Dergisi, 2020, 2(2), s. 2.

[21] Gürel, a.g.m., s. 6-7.

Anahtar Kelimeler: Ara Bilanço, Ticari Şirket, Şirket Birleşmesi, Türk Ticaret Kanunu

Keywords: Interim Balance Sheet, Commercial Company, Merger, Turkish Commercial Code