TÜRK CEZA KANUNU’NDA SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI SUÇU

Abone Ol

I. Tanım

Suç gelirlerinin aklanması tanım olarak, kanun dışı yollardan kazanılan gelirin değerini mümkün olduğunca koruyarak, yetkililerin dikkatini çekmeyecek ve kullanılabilirliğini arttıracak şekilde gizleyerek veya kanuni gerekçe kazandırarak, başka varlıklara dönüştürülmesi işlemidir[1].

Suçlardan elde edilen gelirlerin, yani diğer ismiyle kara paranın, aklanması suçu hukukumuza ilk olarak 4802 sayılı Kanun[2] ile girmiştir. Ancak bu kanun ile istenen sonuçlara varılamamıştır. Bu nedenle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçu düzenlenmiştir[3].

II. Türk Ceza Kanunu’ndaki Düzenleme

TCK’nın 282. maddesinde suç düzenlenirken, belli fiillerin sayılması yerine, ceza alt sınırı esas alınmıştır. Maddenin ilk fıkrasındaki suç tanımına göre; alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır.

Burada iki ayrı suç kavramından bahsedilmektedir. İlki, kara paranın elde edildiği öncü suç olarak nitelendirilen suçtur. İkincisi ise, onun aklanması yoluyla oluşan ikinci suçtur. TCK’da öncü suç açısından bir ayrım yapılmayıp yalnızca ceza sınırı belirlendiği için, altı sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezası gerektiren herhangi bir suç, öncü suç niteliği taşıyabilecektir.

Maddenin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye göre; birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi de iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Buradaki suçun oluşabilmesi için “bu özelliği bilerek” ifadesine yer verildiği için, ancak kasten işlenebileceğini söylemek mümkündür. Yani bir kimse örneğin, suç gelirlerinin aklanması suçunun konusu olan bir malvarlığı değerini, bu özelliği olduğunu bilmeden satın alırsa, bu takdirde kastı bulunmadığı için, ikinci fıkradaki suç da oluşmayacaktır.

III. Ceza Arttırım Nedenleri

Maddenin üçüncü fıkrasında suçun kamu görevlisi veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi hali, cezanın yarı oranında arttırılmasını gerektiren bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemedeki amaç şüphesiz ki kamu görevlisi sıfatını haiz kişinin bunu kötüye kullanmasının daha ağır şekilde cezalandırılmak istenmesi ve diğer yandan sahip olduğu meslek nedenilye bu suçu işleyen kişi açısından ise, sahip olduğu imkanı kötüye kullanması, elde ettiği kolaylık ile suç işlemesinin cezalandırılmak istenmesidir.

Maddenin dördüncü fıkrasında bu suçun, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali bir diğer nitelikli hal olarak düzenlenmiş ve bu halde verilecek cezanın bir kat arttırılacağı belirtilmiştir. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların nitelikli hal olarak düzenlenmesi, TCK’nın pek çok maddesinde karşımıza çıkmaktadır. Bunun temel gerekçesi, örgüt halinde işlenen suçlarda failler açısından elde edilen kolaylığa karşılık suçla mücadele eden birimlerin yaşadığı zorluktur.

IV. Tüzel Kişilere İlişkin Düzenleme

Maddenin beşinci fıkrasında failin tüzel kişi olması durumunda, bunlara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme de TCK’daki diğer pek çok hüküm ile paraleldir. Tüzel kişiler için uygulanacak güvenlik tedbirleri TCK’nın 60. maddesinde belirtilmiştir ve bunlardan biri uygulanacaktır.

Bu tedbirler; müsadere veya iznin iptali şeklinde karşımıza çıkabilir.

V. Etkin Pişmanlık Düzenlemesi

Son olarak, maddenin altıncı ve son fıkrasında “etkin pişmanlık” olarak adlandırılan düzenlemeye yer verilmiştir. Yani düzenlemeye göre; bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmayacaktır.

Etkin pişmanlık da yine TCK’da başka suçlar açısından da kabul edilen bir hukuki kurumdur. Burada amaç, yaptığı kötü davranıştan vazgeçen, suç yönündeki iradesini ortadan kaldıran faili ödüllendirmektir. Ancak bunun uygulanabilmesi için şartlar fıkrada belirtilmiştir. Öncelikle henüz kovuşturma aşamasına geçilmemiş olmalıdır. Yani henüz iddianame kabul edilmemiş olup soruşturma aşaması devam ediyor olmalıdır. İkinci şart ise failin yetkili makamlar ile işbirliği yapmasıdır. Bu doğrultuda ya suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlamalı ya da bulundukları yeri haber vermek suretiyle ele geçirilmelerini kolaylaştırmalıdır.

VI. Yargıtay’ın Değerlendirmesi

Yargıtay kararlarına baktığımızda bu suça ilişkin bazı kriterlerin belirlendiğini görmekteyiz. 9. Ceza Dairesi’nin bir kararında[4] öncül suç olarak nitelendirilmesi gereken eylemlerin, aklama suçundan daha sonraki tarihe tekabül etmesi nedeniyle suç unsurlarının oluşmadığına karar verilmiştir. Kararda şu ifadelere yer verilmiştir; 26.02.2003 tarihinde uyuşturucu madde ticareti suçundan yakalanarak tutuklanan sanığın yapmış olduğu araç alım satım ve tescil işlemlerinin öncül suçtan önceki tarihlere ilişkin olduğu anlaşılmakla unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi..bozmayı gerektirmiştir”.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, bir öncü suç ve bunun ardından, öncü suç yoluyla elde edilen gelirin aklanması faaliyeti söz konusu olmalıdır. Olayların gelişimi bu sıraya uymadığında, fiiler duruma göre ayrı ayrı suçlar oluşturabilirse de, Yargıtay tarafından da ifade edildiği üzere, aklama suçu oluşmayacaktır.

Yine aynı doğrultuda Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin bir kararında[5], suç gelirlerinin aklanması suçunun konusunun, öncü suçların işlenmesi sonucu elde edilen karapara olduğu açıkça vurgulanmıştır. Herhangi bir suç öncül suç olarak tanımlanamadığında, elde edilen paranın da karapara olarak nitelendirilmesinin olanaklı bulunmadığı belirtilmiştir ve burada da aksi yöndeki yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.

VII. Sonuç

Yukarıda incelediğimiz suç, ceza kanunumuzda düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır. Her zaman oldupu gibi burada da önemli olan kanunda yazan hükümlerin uygulanabilmesidir. Maddede belrtilen cezalar etkin şekilde uygulandığı takdirde caydırıcılık sağlanabilecektir.

KAYNAKÇA

Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkında Kanunda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Ve 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Yargıtay 7. Ceza Dairesi E. 2009/15629 K. 2010/17189 T. 29.12.2010

Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2012/7409 K. 2013/9914 T. 26.6.2013

YAŞAR Osman/ GÖKCAN Hasan Tahsin/ ARTUÇ Mustafa, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Ankara 2010, Cilt V

YILMAZ Sacit, Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu, Ankara Barosu Dergisi, 2011/2, s. 71.

--------------------------------

[1] YILMAZ Sacit, Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu, Ankara Barosu Dergisi, 2011/2, s. 71.

[2] Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkında Kanunda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Ve 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

[3] Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama

Madde 282- (1) (Değişik: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.

(4) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(6) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.

[4] Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2012/7409 K. 2013/9914 T. 26.6.2013

[5] Yargıtay 7. Ceza Dairesi E. 2009/15629 K. 2010/17189 T. 29.12.2010