TÜRK CEZA HUKUKUNDA YAĞMA SUÇU

Abone Ol

Yağma suçu TCK’nin malvarlığına karşı işlenen suçlar başlıklı onuncu bölümünde düzenlenmiştir. TDK’de yağma “Baskın veya zor kullanarak elde edilmiş olan.” şeklinde tanımlanmıştır. Halk arasında ‘’gasp’’ olarak adlandırılan yağma suçu uygulamada sıkça karşılaşılan bir suç tipidir.

Yağma suçunun unsurlarına değinilmeden önce uygulamada sıkça mukayese edilen ve aynı bölümde düzenlenen Hırsızlık suçuna değinilerek Yağma suçu ile Hırsızlık suçunun ayrımına yer verilecektir.

1. Yağma Suçunun Hırsızlık Suçundan Ayrımı

Hırsızlık suçunun basit hali TCK m.141’de “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüleceği üzere zilyedin rızası olmaksızın taşınır malın alınması halinde hırsızlık suçu gündeme gelecektir.

Yağma suçu ise TCK m.148/1’de “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunda cebir veya tehdit unsularına yer verilmiştir. Bu nedenle yağma suçu, cebri hırsızlık[1] ya da zor yoluyla hırsızlık[2] olarak da adlandırılmaktadır.

Yağma suçunun bileşik yapıda olması sebebiyle, suçla korunan hukuki değer başta kişi özgürlüğü ve malvarlığı hakları olmak üzere birden çok hukuki değerin korunmasını sağlamaktadır[3]. Ancak hırsızlık suçunun konusu malvarlığı haklarının korunmasına yöneliktir.

Hırsızlık suçunun unsurlarının birçoğu, yağma suçunun unsurları arasında da yer almaktadır. Nitekim zilyet tarafından verilen bir rızanın olmaması, suça konu malın alınması, faydalanma kastı ve malın taşınabilir olması iki suçun ortak unsurları arasında sayılmıştır.

Hırsızlık suçu, suça konu malın failin hakimiyet alanına girmesiyle tamamlanmış sayılmaktadır. Yağma suçunda ise tehdit veya cebir kullanmak suretiyle malın alınması anında suç tamamlanmış sayılmakta, suça konu malın failin hakimiyet alanına girmesi koşulu aranmamaktadır. Bu bağlamda hırsızlık ve yağma suçunun tamamlanma anları farklılık arz etmektedir.

2. YAĞMA SUÇUNUN UNSURLARI

2.1. Suçun Maddi Unsurları

2.1.1. Suçun Konusu

Suçun konusu, hareketin yöneldiği şeydir. TCK m. 148/1’de yağma suçun konusunu herhangi bir malın oluşturduğu belirtilmiştir. Madde metninde suça konu malın taşınır veya taşınmaz olup olmadığına yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Ancak kanun maddesinin gerekçesinde taşınır maldan bahsedilmiştir. Bu bağlamda madde ile gerekçesi arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Nitekim işbu uyuşmazlık Yargıtay içtihatlarına da konu olmuştur.

YCGK’nin 10.12.2020 tarihli ve 2019/593 E., 2020/514 K. sayılı kararında; Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.” şeklinde tespite yer verilerek suçun konusunun taşınabilir mallar olduğu vurgulanmıştır.

Adana BAM. 8.CD., 18.01.2021 Tarihli ve 2019/1982 E., 2021/74 K. Sayılı kararında; “…Yağma suçunun konusunun TCK'nın 148/1 maddesi metninde "mal" olarak ifade edildiği halde, maddenin gerekçesinde açıkça "taşınır mal" olarak belirtildiği, bu durumda taşınmazların yağma suçunun konusunu oluşturamayacağı, esasen suçun maddi unsurunun hareket kısmındaki "teslim ettirme" veya "alma" eylemlerinin de, suçun taşınmazlara karşı işlenmesini mümkün kılmadığı gözetildiğinde…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 4. CD., 21.02.2016 tarihli ve 2015/27957 E., 2016/956 K. Sayılı kararında; “…Yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun, yağma suçuna ilişkin maddelerinde yağmanın konusunun ne olacağı hususunda gerek doktrinde gerek Yargıtay içtihatlarında bir tereddüt bulunmayıp Mülga Türk Ceza Kanunun yağma suçunu düzenleyen 495’inci maddesinde yağmanın konusunun “menkul mal” olacağı yazılmıştır. Oysa ki Yeni Türk Ceza Kanununda yağma suçu “Malvarlığına Karşı Suçlar” bölümü altında düzenlenmiştir ve konusu “mal”dır. Mal kavramına taşınır ve taşınmazlar birlikte girmektedir. Yağmanın konusunu taşınır mal ile sınırlamak, yasal düzenlemeye ve kanun koyucunun maksat ve iradesine aykırı olacaktır…” şeklinde tespite yer verilerek, kanun maddesinde yer verilen “mal” kavramının hem tanışır hem de taşınmaz malları kapsadığı vurgulanmıştır.

2.1.2. Fail

TCK m. 37/1 uyarınca suça ilişkin kanuni tanımda belirtilen eylemleri gerçekleştiren kişi, suçun failidir. Yağma suçunun faili için özel bir nitelik aranmamaktadır, gerçek kişi niteliğine haiz herhangi bir kişi suçun faili olabilir. Örneğin rüşvet suçunun faili yalnızca kamu görevlisi olabilecek iken yağma suçunun faili herkes olabilir.

2.1.3. Mağdur

Ceza hukukunda mağdur, suç konusunun sahibi olan, kendisine yönelik suç gerçekleştirilen kişidir[4]. Başka bir deyişle, suç ile korunan hukuki yararlarının ihlal edilmesi neticesinde, zarar gören ya da zarar görme tehlikesi içinde olan kişidir[5]. Yağma suçunun mağduru bakımından herhangi bir özellik aranmamakta olup işbu suçun mağduru malın maliki veya zilyedi olan herkes olabilir.

2.1.4. Fiil

TCK’nin 148. maddesinde tanımlandığı üzere, yağma suçunun oluşabilmesi fail tarafından malın mağdurdan alınması ya da alınmasına karşı konulmamasının sağlanması için tehdit veya cebir hareketlerinin varlığı aranır. Bu da göstermektedir ki, yağma suçu tehdit veya cebir kullanımına bağlı olarak gerçekleştirilen bileşik hareketli, seçimlik ve icrai nitelikte bir suçtur.[6]

Cebir (TCK m.108) ve tehdit (TCK m.106) suçları genel ve tamamlayıcı nitelikte suç mahiyetinde olup TCK’de ayrıca düzenlenmiştir. Bu bağlamda cebir veya tehdit yağma suçunun araç fiilleri olarak düzenlenmiştir.

TCK m.108’de cebir suçu; “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.” Şeklinde düzenlenmiştir. Bu doğrultuda bir fiilin TCK m.148’e göre cebir olarak nitelendirilebilmesi için mağdur/mağdurlara karşı, kendisine ya da yakınına karşı yaşamına, beden veya cinsel dokunulmazlığına saldırılacağından veya malvarlığına nitelikli zarar verileceğinden bahisle, bir malı teslim etmeye ya da alınırken karşı konulmamasını sağlamaya yönelik davranışlarda bulunulması gerekmektedir. Örneğin, failin kapkaç suretiyle malı almaya çalışırken mağdurun direnmesi üzerine, failin eylemleri devam ettirerek mağdurun direncini kıracak şekilde zor kullanması halinde yağma suçu gündeme gelecektir[7].

TCK m.148/3’te “Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” Şeklindeki düzenlemeyle cebir karinesine yer verilmiştir. Mağduru hipnotize ederek, ilaç, alkol, uyuşturucu gibi maddelerle veya bunlar dışında herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak duruma getirilmesi hâlinde, kişinin bedeni üzerinde fiziki güç kullanılmadan hareket yeteneğinin kaldırılması ya da sınırlanması söz konusu olduğunda failin işbu davranışı cebir karinesi kapsamında değerlendirilmektedir.

TCK m. 148’de yağma suçunda tehdidin taşıması gereken koşullara yer verilmiştir. Buna göre fail ya da fail adına hareket eden üçüncü bir kişi tarafından yapılan tehdidin yağma suçunu oluşturabilmesi için, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağı hususunda mağdurun korkutulması gerekmektedir. Yağma suçunda, tehdit konusu saldırının gerçekleştirilmesine ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılmasına aranmamaktadır. Mağdurda kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağı hususunda ciddi anlamda korku yaratılması ve mağdurun da tehdit konusunun gerçekleştirileceğine ilişkin korkuya kapılarak malı teslim etmesi veya malın alınmasına karşı koymaması gerekmektedir. Bu sebeple somut olay kapsamında tehdit unsuru birçok açıdan incelenmelidir[8].

2.1.5. Netice

Yağma suçu, suça konu malı elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle mağdurun mal üzerinde sahip olduğu zilyetliğe son verilmesiyle tamamlanmış olur, netice aranmaz. Diğer bir deyişle yağma suçu, amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya teslimi sağlanması ile suç tamamlanır[9]. Suçun tamamlanmaması halinde, suça teşebbüs hükümleri gündeme gelecektir.

Ayrıca failin cebir veya tehdit olmadan mağdurun zilyetliğinde bulunan malı aldıktan sonra, yani hırsızlık filleri tamamlandıktan sonra, suça konu malın geri alınmasına yönelik eylemlere karşı failin cebir veya tehdide başvurması halinde yağma suçu oluşmayacaktır[10].

2.2. Suçun Manevi Unsuru

Yağma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Fail bilerek ve isteyerek hareket etmelidir. Yağma suçunun oluşması için failin malı mutlaka sahiplenme kastıyla mağdurdan alması şart olmayıp failin, geçici olarak maldan faydalanma veya kullanma kastıyla hareket etmiş olması halinde de suçun unsurlarının oluşacağı şeklinde görüşler mevcuttur[11].

2.3. Yağma Suçunun Nitelikli Halleri

2.3.1. Cezayı Ağırlaştıran Haller (TCK m.149/1)

TCK m.148’de yağma suçunun basit hali, TCK m.149’da ise nitelikli halleri düzenlenmiştir. Suçun işleniş şekillerine göre nitelikli hallerin oluşacağı bu sebeple temel cezada artırıma gidileceği belirtilmiştir. TCK m.149 hükmü uyarınca yağma suçunun nitelikli halleri şu şekildedir;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

h) Gece vaktinde,

Yağma suçunun işlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir. Birden fazla nitelikli halin işlenmesi halinde suçun cezası alt sınırdan ayrılarak tayin edilecektir. Hâkim, hangi oranda alt sınırdan ayrılacağını belirlerken; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kastının yoğunluğu, failin amacı ve saiki gibi kriterleri dikkate alacaktır.

TCK m.149/2 uyarınca yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Ancak somut olayda kasten yaralamanın basit şeklinin gerçekleşmesi durumunda fail ayrıca kasten yaralama suçundan cezalandırılmayacak yalnızca yağma suçundan cezalandırılabilecektir.

2.3.2. Cezayı Hafifleten Haller (TCK m.150)

TCK m.150 düzenlemesiyle verilecek cezayı azaltacak hükümler şu şekildedir;

1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

Belirtilmelidir ki suça konu malın değerinin azlığı durumunda kanun hükmünde “indirilebilir” denilmek suretiyle hâkime takdir yetkisi verilmiştir. Bu sebeple, değer azlığının mevcut olduğu her somut olayda, mutlak suretle cezada indirime gidilmesi gerekmemektedir. Yağma suçuna konu edilen malın değeri suçun işlendiği tarihe göre belirlenecektir[12]. Yargıtay uygulamalarına göre, yağma suçunda TCK m.150/2 uyarınca değer azlığı indiriminin uygulanabilmesi için objektif birçok koşulun[13] somut olay eksenin değerlendirilmesi ve gerekçelendirilmesi gerekmektedir.

2.4. Yağma Suçuna Teşebbüs

Daha önce değindiğimiz üzere suça konu malın cebir veya tehdit kullanarak malın teslim edilmesi veya alınması halinde yağma suçu tamamlanmış olur[14]. Nitekim Yargıtay Ceza Kurulu’nun 23.01.2018 tarih ve 2017/6-161 E. – 2018/18 K. sayılı kararında yağma suçunun, cebir veya tehdidin etkisiyle malın teslim edildiği veya alındığı anda, tamamlanacağı ifade edilmiştir.

Bu doğrultuda failin malı almak için mağdura karşı cebir ve/veya tehdit kullanmasına karşın, mağdurdan malı ve/veya parayı alamaması durumlarında teşebbüs hükümleri gündeme gelebilecektir. ​​​​​​​

2.5. Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık TCK’nin 168. maddesinde failin, azmettiren veya yardım eden kişinin, mağdurun uğradığı zararı gidermeleri halinde hükmedilecek cezadan indirim yapılmasını öngören kanuni düzenlemedir.​​​​​​​

2.6. Görevli ve Yetkili Mahkeme

5271 sayılı CMK m. 12/1’e göre davaya bakmakla yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Görevli mahkemesi ise ağır ceza mahkemeleridir. ​​​​​​​

2.7. Zamanaşımı

Yağma suçu şikâyete tabi bir suç değildir. Suçun savcılık tarafından öğrenilmesi halinde re ’sen soruşturma başlatılır. Yağma suçu açısından herhangi bir şikâyet süresi yoktur. Yağma suçunun dava zamanaşımı süresi TCK m.66/1-d uyarınca 15 yıldır. 15 yıllık sürenin başlangıcı TCK m.66/6’ya göre belirlenir. Ceza zamanaşımı süresi ise TCK m.68/1-d uyarınca 20 yıldır.

​​​​​​​

Av. Faruk BULUT & Stj. Av. Ecem ÇETİN

(Bu köşe yazısı, Av. Faruk BULUT ve Stj. Av. Ecem ÇETİN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] YCGK, 23.09.2003 tarihli ve 2003/1-179 E., 2003/225 K. Sayılı kararı; “…Bu haliyle karma suçlardan olan yağma suçuna cebri hırsızlık da denilmektedir.

[2] YCGK 22.06.2021 tarihli ve 2019/58 E., 2021/303 K., sayılı kararı; “Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan "zor yoluyla hırsızlık", bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır.

[3] YCGK 12.10.2021 tarihli ve 2021/187 E., 2021/465 K., sayılı kararı; “Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.”

[4] HAKERİ,…Genel Hükümler, s.188; ÖZEN,…Genel Hükümler, s.364; KOCA, ÜZÜLMEZ,…Genel Hükümler, s.114; Aktaran KORKMAZ, E. Şule, Türk Ceza Hukukunda Yağma Suçu, Ankara, 2021, s. 54.

[5] BOZDAĞ, Ahmet, SARIUSTA, Kader, “Ceza Yargılamasında Mağdurun Beyanı ve Delil Değeri”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Malatya, 2017, s.584.

[6] KOÇ, …Yağma…, s.160; TEZCAN vd., …Ceza Özel Hukuku, s.734; KOCA, ÜZÜLMEZ, … Özel Hükümler, s. 630: ARTUK VD., Özel Hükümler, s. 501; CENTEL vd., …Suçlar, s.385; EKER, Yağma Suçları, s. 108; CANKURT, “Yağma Suçu ve Cebir Kavramı”, C I, s.106; Aktaran KORKMAZ, E. Şule, Türk Ceza Hukukunda Yağma Suçu, Ankara, 2021, s. 57.

[7]Cebrin yani zorun kişi uhdesinde yani zilyetliğinde bulunan malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya elverişli olması gerekmektedir. Yağma suçunun TCK'nun 142/2-b maddesinde yer alan elde veya üstte taşıyan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceri ile hırsızlık suçundan farkı; cebir veya tehdit olmasıdır. Somut olayımız da cebirdir. TCK'nun 142/2-b maddesindeki hırsızlığın oluşabilmesi için kişinin elinde veya üstünde taşınan eşyanın ani bir şekilde habersizce çekilip alınması ya da hissettirmeden özel beceri ile eski deyimle yankesicilik suretiyle alınması gerekir. Kişinin bunların alındığını fark etmesi durumunda karşı koyması halinde eğer eylem devam ettirilir ise artık bu hırsızlık aşamasını geçmiş zor olgusu olduğundan yağmaya dönüşmüştür.” (YCGK, 2017/624 E., 2017/298 K., 30.05.2017 T.)

[8]Yağma, icrai hareketle işlenebilen bir suç tipidir ve bu suçun maddi unsuru hareket kısmıdır. Kullanılan cebir ve tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkartmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Cebir, ''bir kimseye karşı bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapması için zor kullanma'' anlamına gelmektedir. Burada mağdura karşı kullanılan ''zor'', fiziki zorlamadır. İradenin zorlanması cebir kavramı içerisinde değil, tehdit içerisinde değerlendirilir. Tehdit, muhatabın üzerinde zorlama etkisinin hali hazırda bedensel tesir eden zorlama ile değil gelecekte belirtilen manevi bir zorlama, korkutmayla oluşmasıdır. Ciddi tehdidin objektif olarak ciddi görünüm uyandırması ve tehdit edilen tarafından ciddiye alınması da gerekir. Yağma suçunda tehdit, şahıs veya malvarlığına ilişkin ve kişiyi büyük bir tehlikeye düşürecek ağırlıkta bulunması gerekir. İşte bu konumdaki tehdit yağmanın elverişli zorlama aracı olmaktadır. Tehlikenin büyük olup olmadığı daha çok fiili bir mesele olup, tehdidin yönlendirilmiş olduğu şahıs yer ve zamanda göz önüne alınarak somut olayda nicelik incelemesi gerekmektedir. Tehdit edilen kötülük ile malın teslimi arasında oran yoksa yine yağmadan bahsedilemez.” (Yargıtay 6. CD., 2014/11574 E., 2018/504 K., 15.01.2018 T.)

[9] Yargıtay 6. CD., 2018/2459 E., 2019/781 K., 06.02.2019 T.

[10]Sanık Yılmaz'ın yanında kimliği saptanamayan bir arkadaşı ile yakınan Necati'nin cüzdanını yankesicilik suretiyle çalıp kimliği belirlenemeyen arkadaşının cüzdanla olay yerinden kaçtığı ve hırsızlık suçunun tamamlandığı; sanığın ise, kaçmaya çalışırken kendisini yakalamak isteyenleri bıçakla tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, 5237 sayılı yeni TCY'de dolaylı yağma suçuna yer verilmemiş olduğundan, sanığın eyleminin yankesicilik suretiyle hırsızlık ve bıçakla tehdit suçlarını oluşturduğunun…” (Yargıtay 6. CD., 2003/16696 E., 2005/8025 K., 15.09.2005 T.)

[11]Sanığın olay tarihinde, iki yıldır birlikte olduğu mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu düşünerek evine gidip yanında bulunan silahı mağdureye doğrultarak tehdit ettiği, silahın kabzasıyla mağdureye vurduğu, mağdurenin elinde bulunan telefonu arama kayıtlarına bakmak amacıyla zorla aldıktan yaklaşık 20 gün sonra iade ettiği olayda, olay yerine gelen sanığın mağdureye “evde kim var ……”demesi, telefonu arama kayıtlarına bakmak için alması, kullanmadan mağdureye iade etmesi gözetildiğinde, ekonomik durumu iyi olan ve yaklaşık bir yıldır mağdureyle birlikte olan sanığın, mağdurenin başka bir kişiyle ilişkisi olup olmadığını öğrenmek için telefonunu aldığı anlaşılmakta olup sanığın faydalanmak amacıyla telefonu aldığı sabit olmadığından, üzerine atılı yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı…” (YCGK,2015/6-709 E., 2016/33 K, 26.01.2016 T.)

[12] “...Suç tarihi, 20/06/2014, suç konusu 50 Türk lirasıdır. Suç tarihinde suça sürüklenen çocuk 12-15 yaş aralığındadır. Bütün bu hususlar paranın satın alma gücü ve ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğa verilen cezada değer azlığı indiriminin yapılması gerekir...” (Yargıtay 6. CD., 2020/2192 E., 2021/5449 K., 18.03.2021 T.)

[13]5237 sayılı Kanun'un 150.maddesinin ikinci fıkrasının uygulanmasında, 765 sayılı TCK‟nın 522. maddesinde
öngörülen "hafif" ya da "pek hafif" kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtaydan anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde yıllık değer ölçülerini belirlemesi
beklenmemelidir.Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, 5237 sayılı TCK‟nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere "işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı" olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her somut olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir. Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, şüphesiz değer ölçüsüdür.Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasbedilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen değer olmalıdır.Bu değerin ise "indirim yapılmasını" haklı kabul ettirecek düzeyde az olması gerekmektedir...
” (YCGK, 2017/6-204 E., 2020/5 K., 14.01.2020 T.)

[14] “…Sanıkların mağdurun arabasını aldıkları anda suçun tamamlandığı düşünülmeden, teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilerek TCK’nın 35. maddesinin uygulanması suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi…” ( Yargıtay 6. C.D.’nin 20.04.2021 tarihli ve 2020/2217 E., 2021/6808 K.)