TÜRK CEZA HUKUKUNDA CEZALARIN İÇTİMAI MÜESSESESİNİN UYGULANMASININ GEREKLİLİĞİNE DAİR HUKUKİ MÜLAHAZALAR

Abone Ol

Makalede toplumda yaygın olarak görülen cezaların yetersiz olduğu ve birden fazla suç kaydı olmasına rağmen hüküm giymiş şahısların dışarıda serbestçe dolaşmaları, cezalarının infaz edilmediği ve bu sebepten dolayı da ceza hukukuyla amaçlanan hukuksal değerlerin anlamsızlaştığına dair oluşan kanaat neticesinde cezaların içtimaı kurumunun Türk Ceza Hukukumuzda düzenlenmesinin gerekliliği incelenmiştir. Mevzuatımızda yer almayan cezaların içtimaı kurumu, Alman Ceza Kanunu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ışığında incelenmiş ve buna ilişkin başlıca sistemler anlatılarak, kurumun gerekliliği ve yokluğundan kaynaklanabilecek sakıncalar üzerinde durulmuştur.

Ceza, suç karşılığında devlet tarafından uygulanan yaptırımdır. Cezanın zaruriliği bugün tartışmasız olarak kabul edilen bir gerçektir. Gerçekten, toplum yaşamında cezadan vazgeçmek olası değildir. Ceza, devletin ve hukuk düzeninin devamı için zorunludur. Ceza hukukunun tamamen kaldırılması veya yerini tedbirler hukukuna bırakması düşünceleri fazla taraftar bulmamaktadır. Ceza hukukunun etkisinin azaltılması ve ceza yerine süresi belirsiz önlemler veya ceza hukuku dışında sosyalleştirme programlarının konulması adalete zarar verici olabileceği gibi; cezanın suçu önleme niteliğini ve sanığın yargılama aşamasındaki haklarını da tehlikeye sokabilir.[1]

Birleşme, kaynaşma ya da toplanma olarak da adlandırılan içtimanın ceza hukukunda iki türü bulunmaktadır. Bunlardan ilki suçların, ikincisi cezaların içtimaıdır. Suçların içtimaı, suç genel teorisi içinde yer alan bir kurum olup, içtima eden suçlardan bazılarının cezasının fail hakkında uygulanmamasına yol açmaktadır. Gerçekten de suçların içtimaını suçtan doğan ceza sorumluluğunu etkileyen bir hal olarak gören görüşler terk edilmiş, buna karşılık birleşen suçların birbiri içinde eridiğini ve sonuç olarak tek suça dönüştüğünü kabul eden görüşler ağırlık kazanmıştır. Cezaların içtimaı kurumu ise, aynı fail hakkında tek veya farklı yargılamalarda verilmiş olan birden fazla cezanın bir araya getirilmesine olanak sağlamaktadır. İşte failin birden fazla hareketle, her biri cezalandırılabilir olan birden fazla ihlale yol açması ve bunun sonunda birden fazla sayıda cezaya mahkum edilmesi halinde cezaların içtimaından bahsedilir.[2] İlk tasarıda yer almasına karşın, cezaların içtimaı kurumuna, Türk Ceza Kanununun son şeklinde yer verilmemiştir. Cezaların içtimaından bahsedebilmek için suçların içtimaı suretiyle çeşitli ihlallerin kaynaşmaması yani faile birden fazla ceza verilmesinin mümkün olması gerekir. Ayrıca bu cezalar, infaz, zamanaşımı, af veya ön ödeme gibi nedenlerle düşmemiş olmalıdır. İçtima edilecek cezaların aynı anda işlenen suçlardan kaynaklanması gerekmez. 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun aksine 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda cezaların içtimaına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla birden fazla suç işleyen bir faile verilecek cezaların mahkumiyet kararında toplanması yoluna gidilemeyecektir. Hükmolunan birden fazla ceza, her cezanın bağımsız olduğu ilkesi gereği, aynı türden cezalar olsalar dahi içtima ettirilemeyecek ve mahkumiyet kararında ayrı ayrı gösterilmeleri ile yetinilecektir.[3]

Cezaların içtimaı konusunda kabul edilen üç temel sistem bulunmaktadır. Erime, cezaların arttırılması ve toplama sistemi olan bu üç sistem aşağıda incelenmiştir.

A. Erime Sistemi: Bu sistemde fail, işlediği suçlardan en ağırının cezası ile cezalandırılır ve daha hafif olan suçlara ait cezalar, ceza tayininde dikkate alınmaz. Hafif olan cezaların, ağır olan cezanın içinde eridiği kabul edilir. Kuzey Kıbrıs ceza hukuku mevzuatında cezaların içtimaında erime sistemi kabul edilmiştir. Buna göre, birleştirilerek yapılan bir yargılamada, sanık birden fazla suç işlemekten dolayı birden fazla cezaya mahkum edilirse, bu cezalar ayrı ayrı olarak mahkumiyet kararında gösterilir. Mahkemenin kararda, sanık hakkında hükmedilmiş olan cezaların birlikte çekilmesine karar vermesi halinde, hükmedilmiş olan en ağır cezanın infaz edilmesi ile yetinilecektir.

B. Cezaların Arttırılması Sistemi: Hukuki içtima veya ağırlaştırma sistemi olarak da adlandırılan bu sistemde faile, işlediği tüm suçlardan ceza verilmekte ancak cezaların tamamı değil bir kısmı temel olarak alınan cezaya eklenmektedir. Alman Ceza Kanununda kabul edilen sisteme göre, toplanan cezalar belirli bir üst sınırı geçmemeli ve toplama sonucu ulaşılan ceza miktarı, cezaların tek tek toplanması suretiyle ulaşılan miktardan az olmalıdır.

C. Cezaların Toplanması Sistemi: Maddi içtima olarak da adlandırılan bu sistem, failin işlediği her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması esasına dayanır. Fail işlediği suçların tümünün cezasını çeker. Hukukumuzda 1953 yılına kadar uygulanan hukuki içtima sistemine, 09.07.1953 tarihli ve 6123 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile son verilmiş ve toplama sitemine geçilmiştir.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Döneminde Cezaların İçtimaı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda, cezaların içtimaına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Yürürlükteki hali ile ceza hukuku mevzuatımızda aynı sanık hakkında verilmiş birden çok mahkumiyet kararında bulunan cezaların nasıl uygulanacağı ile ilgili düzenleme sadece 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununda yer almaktadır. Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması başlıklı İnfaz Kanunu m.99’a göre, bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, m.107’nin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir. Yukarıda açıklanmış olduğu üzere gerek Türk Ceza Kanununda ve gerekse Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununda, aynı kişi hakkında verilmiş birden fazla cezanın toplanması halinde, aşılması mümkün olmayan herhangi bir üst sınır bulunmamaktadır. Failin işlediği birden fazla suça ait cezalar toplanacak ve herhangi bir üst sınır olmaksızın ayrı ayrı çekilecektir. İnfaz Kanunu m.107’de yer aldığı biçimi ile koşullu salıverilme sürelerinin hesaplanması için İnfaz Kanunu m.99 gereği yapılan toplamada amaç, aynı fail hakkındaki cezaları toplamak değil, koşullu salıverilmeden yararlanması için cezaevinde iyi halli olarak geçirmesi gereken asgari süreyi hesaplamaktır.[4]

ALMAN CEZA KANUNUNDA CEZALARIN İÇTİMAINA İLİŞKİN DÜZENLEME

Alman Ceza Kanununun “Gerçek İçtima” başlıklı m.53 hükmüne göre, bir kişi birleştirilerek yargılanan birden fazla suç işlemiş olur ve böylece kendisi hakkında birden fazla hapis cezasına hükmedilmesine neden olursa o kişi hakkında tek bir toplam cezaya hükmedilir. “Toplam Cezanın Oluşturulması” başlıklı ve 765 sayılı TCK m.69’un karşılığı olarak kabul edilen Alman Ceza Kanunu m.54 hükmüne göre, bir kişi hakkında yapılan yargılamada verilecek cezalardan birisi müebbet hapis cezası ise, toplam ceza olarak, müebbet hapis cezasına hükmedilir.

CEZALARIN İÇTİMAININ ÖRNEK ÜZERİNDE ANLATIMI

Toplumun her kesiminde adalete olan güven duygusunun sarsıldığı ve suçluların hak ettikleri cezaları almadan serbest kaldığı, suçluların birden fazla suçtan ceza alsalar bile cezalarının infaz edilmediği yahut da kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra koşullu salıverme ve denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanmak suretiyle infazlarının tamamlanarak serbest bırakıldıkları ve bu uygulamaların da cezai müeyyideler bakımından ceza hukukuyla korunması amaçlanan hukuksal değerlere aykırı olduğu ve suçluların hak ettikleri cezaların infaz edilmeden serbest kaldıkları şeklinde yaygın bir kanaat gözlemlenmektedir.

Bu bahsettiğimiz cezai müeyyidelerin ve infazının yetersiz olduğuna ilişkin kanaate örnek olarak farzı misal 5 ayrı hırsızlık suçundan her biri 2 yıl olmak üzere hapis cezası alan bir kişi, cezaların mahkumiyet kararında toplanması yoluna gidilmeyecek olması ve hükmolunan cezaların, her cezanın bağımsız olduğu ilkesi gereği, aynı türden ceza olsalar dahi içtima ettirilemeyecek ve mahkumiyet kararında ayrı ayrı gösterilmeleri ile yetinilecek ve sonuç olarak şahıs hakkında verilen cezadan koşullu salıverilme süresi (şartla tahliye) çıkarıldığında YATARI: 1 YIL 0 AY 0 GÜN HAPİS cezası olacak, sonuç ceza ise 1 yıl veya daha az süreli olduğundan 5275 Sayılı Kanunun 105/A maddesi gereğince sanık denetimli serbestlikten yararlanacaktır.

Mer’i Türk Ceza Kanunumuzda cezaların içtimaı kurumunun düzenleme alanı bulmadığı sebebiyle de her cezanın bağımsız olduğu ilkesi gereği her bir ceza bakımından ayrı ayrı infaz edilecek ve sonuç olarak Açığa Ayrılma Yönetmeliği Geçici 1.Maddesi gereği hükümlü her bir ceza bakımından 3 gün açık cezaevinde kalacak ve ardından İnfaz Hakiminin Denetimli Serbestlik kararı ile serbest kalacaktır. Verdiğimiz misalde de görüleceği üzere mevcut sistemimizde cezalar içtima ettirilmediği ve her bir ceza ayrı ayrı bağımsızlıklarını koruyup infaz edildiği için 5 ayrı hırsızlık suçundan mahkum olan bir hükümlü aldığı cezaların ayrı ayrı 2 yıldan daha fazla hapis cezası olmaması sebebiyle hiçbir şekilde cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çekmeyecektir. Hâlbuki Türk Ceza sistemimizde cezaların içtimaı kurumuna yer verilmiş olsaydı ve bununla birlikte aşılması mümkün olmayan bir üst sınır da belirlenmiş olsaydı örnekte bahsetmiş olduğumuz kişi toplamda 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmış olacak ve infaz rejimi bakımından sanığa verilen cezadan koşullu salıverilme süresi (şartla tahliye) çıkarıldığında yatarı 5 YIL 0 AY 0 GÜN HAPİS cezası olacak ve sanık 4 YIL 0 AY 0 GÜN HAPİS cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakılmış olacaktı. Görüleceği üzere cezalar içtima ettirildiğinde faillerin kısa süreli hapis cezaları olmuş olsa bile çok fazla suç kaydı olanların cezalarının ceza infaz kurumlarında infaz edilme imkânı doğmuş olacak ve infaz edilecek cezalar ile korunması amaçlanan hukuksal değerler ve insanların adalete olan inancı bir nebze olsun sağlanmış olacaktır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Cezaların içtimaı bir fail hakkında hükmedilen birden çok suça ait cezaların toplanmasına olanak sağlayan bir kurumdur. Bu konuda kabul edilecek sisteme göre, fail hakkında hükmedilen birden fazla cezanın bir araya getirilmesi sağlanmaktadır. Böylece hem birden çok süreli hapis cezasının birbirine eklenerek ölçüsüz bir cezaya ve giderek ömür boyu hapis cezasına dönüşmesi engellenmekte hem de ayrı ayrı olmak üzere 2 yıl veya daha az süreli hapis cezaları almış olan bir kişinin cezasını hiç ceza infaz kurumunda çekmemesi yerine almış olduğu cezaların toplanarak sonuç cezanın elde edilmesi ve bu cezanın infazının da toplanan sonuç ceza üzerinden yapılması sağlanarak kişinin işlemiş olduğu suç ile orantılı olacak biçimde cezasının infaz edilmesi sağlanmış olacak ve en önemlisi toplumun adalete olan inancı bir nebze olsun tatmin edilmiş olacaktır.

KAYNAKÇA :

[1] Prof.Dr. Nur CENTEL, Cezanın Amacı Ve Belirlenmesi

[2] Mehmet Emin Artuk/Ahnet Gökcen/Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara

[3] Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Temel Bilgiler, 3. B., Ankara

[4] Yrd.Doç.Dr. Fatma KARAKAŞ DOĞAN, Türk Ceza Hukukunda Cezaların İçtimaı Kurumunun Düzenlenmesi Gerektiği Üzerine