MAKALE

Travmanın Sessiz Çığlığı: İntihar

İlk sorulması gereken hep aynıdır: “Kişi niçin intihar eder?”

Abone Ol

Bu sorunun cevabı hiçbir zaman tek kelimeyle açıklanamaz. Çünkü her intihar, ardında sessiz bir fırtına, görünmez bir travma ve duyulmamış çığlıklar bırakır.

Depresyonun Karanlığı

Depresyon, yalnızca bir “hüzün” hali değil; kişinin benliğine yönelmiş ağır bir saldırıdır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresyon, dünya çapında engellilik nedenlerinin başında gelir. Depresyondaki birey, sürekli “ben değersizim, ben başarısızım” düşünceleriyle baş başa kalır. Bu düşünceler, öğrenilmiş çaresizlikle birleştiğinde intihar fikri bir çıkış kapısı gibi görünmeye başlar. Alkol ve sigara gibi geçici rahatlatıcılar bir süre sonra anlamını yitirir; geriye yalnızca derin bir boşluk kalır.

Travmanın İzleri

Birçok intihar vakasının ardında travmatik bir geçmiş vardır. Çocukluk çağı istismarları, kayıplar, cinsel saldırılar ya da ekonomik yıkımlar… Travma, beynin alarm sistemini sürekli açık tutar. Nörobilimsel araştırmalar, travma sonrası stres bozukluğunda (TSSB) amigdalanın aşırı uyarıldığını, buna karşın prefrontal korteksin – yani mantıklı düşünmeyi sağlayan bölgenin – işlevselliğinin azaldığını göstermektedir. Bu dengesizlik, bireyin duygusal acılardan kurtulma kapasitesini zayıflatır.

Bir cinsel saldırının ardından yaşanan suçluluk ve utanç duygusu, çoğu zaman bireyin yalnızlaşmasına ve yaşamla bağının zayıflamasına yol açar. Sosyal destek olmadığında bu yük daha da ağırlaşır.

Toplumsal Yalnızlaştırma

İntihar, yalnızca bireysel bir karar değil; aynı zamanda toplumsal koşulların da sonucudur. Sosyolog Émile Durkheim, intiharı toplumsal bağların zayıflamasıyla ilişkilendirmiştir. Birey, toplumla bağlarını kaybettiğinde, kendini görünmez hissettiğinde ve ekonomik/duygusal çıkmazlara düştüğünde intihar riski artar.

İntiharın İşaretleri

Adli tıp araştırmaları, intihar vakalarının anlaşılmasında somut ipuçlarına dikkat çeker:

• Ateşli silah vakalarında barut ve kurşun kalıntıları,

• Kesici aletlerde “tereddüt çizgileri”,

• Odanın kapalı pencereleri ve düzeni,

• Elde sıkı sıkıya tutulmuş silah ya da bir mektup…

Her bir bulgu, kişinin yaşamla verdiği son mücadeleyi anlamamıza yardım eder.

Sonuç: Ölüm Değil, Acının Bitirilmesi

Unutmamak gerekir ki, intihar aslında bir “ölüm arzusu” değil, yaşanan acıların sona erdirilmesi isteğidir. Kişi yaşamaktan vazgeçmez; dayanılmaz olanı taşımaktan vazgeçer. Bu yüzden intiharı anlamak, aslında kişinin taşıdığı travmayı, hissettiği yalnızlığı ve çare bulamadığı çaresizliği anlamaktır.

Av. Sabuhi Rahimov