“Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” başlıklı Anayasa m.19/5’e göre; “Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir”.
“Gözaltı” başlıklı CMK m.90’ın ilk dört fıkrasına göre; “(1) Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
(3) Soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malullük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
(4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir”.
25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7145 sayılı Kanunun 13. maddesi 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na geçici madde eklemiştir. Eklenen bu maddenin yürürlüğe giren tarihten itibaren üç yıl süreyle; Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda gözaltı süresinin, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, bir veya iki kişinin şüpheli olduğu suçlarda yakalama anından itibaren 48 saat ve toplu olarak, yani üç veya daha fazla şüphelinin karıştığı suçlarda dört gün olarak uygulanacağını, fakat bunun istisnasının olacağını, delillerin toplanmasının güçlüğü veya dosyanın kapsamlı olması sebebiyle bu gözaltı sürelerinin, bir veya iki kişinin şüpheli olduğu suçlarda her birisi 48 saat olmak üzere iki defa ve toplu işlenen suçlarda da her birisi dört günle sınırlı olacak şekilde iki defa uzatılması mümkündür. Gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin kararı, cumhuriyet savcısının talebi üzerine yakalanan kişiyi dinlemek suretiyle hakim verir. Yukarıda bahsedilen suçlardan dolayı hakkında CMK m.98’e göre yakalama emri düzenlenip yakalanan kişi hakkında da, 3713 sayılı Kanuna eklenen bu hüküm uygulanacaktır.
Bazı suçlarla ilgili olarak elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde tutuklu şüphelinin cezaevinden alınması konusunda en belirgin ve yürürlükte olan düzenleme, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma halleri” başlıklı 92. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır.
İnfaz Kanunu m.92/2’ye göre;
“5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine hakim kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilirler. Bu süreler, hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre, her defasında dört günü ve hiçbir surette on beş günü geçmemek üzere hakim tarafından tayin olunur ve hükümlülük ve tutuklulukta geçmiş sayılır. Ceza infaz kurumundan ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veya tutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir. Yer gösterme sırasında yapılan işlemlere ilişkin belgelerin bir örneği ilgilinin dosyasında muhafaza edilmek üzere cumhuriyet başsavcılığına gönderilir”.
Bu hükme göre, tutuklunun veya hükümlünün rızası alınmadan tutukevi ve cezaevi dışına çıkarılabilmesi mümkün değildir. Tutuklunun veya hükümlünün rızasının alınması ve hükümde belirtilen şartlara uyulması kaydıyla; ifadesinin alınması, yer göstermenin yapılması veya soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması amacıyla tutuklu şüphelinin ceza infaz kurumundan alınması mümkündür. Bu hükümde, “toplu suç” kavramına yer verilmediği ve ceza infaz kurumundan alınma süresinin işin niteliğine göre hakim tarafından tayin edileceğinin belirtildiği görülmektedir.
7145 sayılı Kanunun 13. maddesi ile 3713 sayılı Kanuna eklenen geçici 19. maddenin (b) bendine göre; “Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından yapılabilir”.
Kanun koyucu; geçici 19. maddede gösterilen suçlarla sınırlı olarak ve 31.07.2018 tarihinden itibaren üç yıl süre ile uygulanacak bu hükümde gözaltı süresi öngörmemiş, dolayısıyla “toplu suç” kavramına göre bir fark gözetmemiştir. Burada yetkili makam, şüphelinin sadece ifadesini alacak ve gözaltı prosedürünü tatbik etmeyecektir. Şüphelinin tutuklu olup olmamasının önemi yoktur. Bununla birlikte; şüphelinin ifadesi alınacağından ve adliyeye veya kolluk binasına daveti gerektiğinden, bu işlem sırasında geçecek süre ile ilgili usuli güvencelerin hükümde yer alması, şüphelinin haklarının korunması bakımından önemli idi. Kanaatimizce; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda şüphelinin ifadesinin alınması sırasında tatbik edilecek prosedüre ve usuli güvencelere burada da riayet edilmelidir, aksi halde şüphelinin ek ifadesinin alınması işlemi ile buradan elde edilen deliller hukuka aykırı olur.
Toplu suç nedir? “Tanımlar” başlıklı CMK m.2/1-k’ya göre; aralarında iştirak iradesi bulunmasa da, üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suça “toplu suç” denilmektedir. Yukarıda yer verdiğimiz hükümlerde geçen “toplu suç” kavramı, ceza yargılaması bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenle; CMK m.2/1-k’da tanımlanan “toplu suç” kavramını, gözaltına alınan şüpheli hakkında toplu suça bağlı tutulan uzun gözaltı süresinin uygulanabileceği tatbiki halleri ile sınırlı inceleyeceğiz.
Bir görüşe göre; yukarıda yer alan hükümlerde geçen “toplu olarak işlenen suçlarda” ibaresi, bir soruşturma kapsamında o an gözaltına alınan bir veya iki şüpheli hakkında toplu suça bağlı uzun gözaltı süresinin tatbikini engellemez. Bir başka ifadeyle; yürütülen bir suç veya terör örgütü soruşturması kapsamında çok sayıda şüphelinin ismi geçip de, bu şüpheliler aralıklı olarak gözaltına alınmakta ise, bu durumda o an gözaltına alınan şüpheli sayısı bir veya iki olduğunda 24 veya 48 saatlik gözaltı süresi değil, toplu olarak işlenen suçlar için öngörülen toplam dört gün veya ilk dört gün hariç devamı hakim kararına bağlı olarak toplam 12 günlük gözaltı süresi uygulanmalıdır. Bu görüş; gerek CMK m.91/3’de ve gerekse de 3713 sayılı Kanunun geçici 19. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde geçen, “Delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle” veya “delillerin toplanmasındaki güçlük veya dosyanın kapsamlı olması nedeniyle” ibarelerini dayanak göstermekte ve o an gözaltına alınan şüpheli sayısının bir veya iki kişi olması yerine, soruşturmanın “toplu suç” kapsamında kalıp kalmadığının, en önemlisi de delillerin toplanması güçlüğü ile tüm soruşturmada şüpheli sayısının çokluğu veya dosyasının kapsamlı olup olmamasının esas alınması gerektiğini ve buna göre gözaltı süresinin tespitinin lüzumlu olduğunu ifade etmektedir. Bu görüşe göre; her ne kadar kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bireye bağlı olup, iddiaya konu suç ve soruşturma kapsamı ile ilgili değilse de, burada kamu yararını ve maddi hakikate ulaşmayı önceleyen kanun koyucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yerine, soruşturmaya konu suçun ağırlığına önem verdiği görülmektedir.
Belirtmeliyiz ki; toplu suç olsun veya olmasın kanun koyucunun belirlediği gözaltı sürelerinin azami şekilde tatbiki şart değildir. Gözaltına alınan şüpheli ile ilgili prosedür hemen tamamlanmalı ve bu noktada gözaltı süresinin dolması beklenmemelidir. Ancak uygulamada; bir ceza yargılaması tedbiri olan ve fonksiyonuna uygun tatbiki gereken gözaltı sürelerinin amacına aykırı kullanıldığı, gerek olmadığı halde şüphelilerin gözaltına alındıkları veya gözaltı süresinin bitme anına kadar nezarethanede bekletildikleri yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Her ne kadar kanun koyucu; bu eleştirinin önüne geçilmesi için, CMK m.91/5’de gözaltına alma işlemine itirazı ve m.92’de de gözaltına alma işlemlerinin denetimini düzenlese de, bunların uygulamada beklenen faydayı sağlamadığı, şüphelinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından yeterli usuli güvence yerine geçmediği görülmektedir.
Tüm bu nedenlerle prensip, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını kısıtlayan gözaltı süresinin mümkün olan kısalıkta tatbiki ve şüphelinin gözaltına alınması ile ilgili işlemlerin bir an önce tamamlanmasıdır.
Bir diğer görüşe göre; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile buna yasal kısıtlama getiren gözaltına alma tedbiri birey, yani şüpheli odaklıdır. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında getirilen gözaltına alma sınırlaması, kamu otoritesine keyfi takdir ve değerlendirme yetkisi verilerek genişletilemez. Her ne kadar CMK m.91 ile 3713 sayılı Kanunun geçici 19. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde toplu olarak işlenen suçlardan, delillerin toplanma güçlüğünden, şüpheli sayısının çokluğunun veya dosyanın kapsamlı oluşundan bahsedilse de, suç veya terör örgütü dosyalarında bir veya iki kişinin CMK m.91/2’de öngörülen gerekçenin varlığından bahisle gözaltına alınması durumunda, uzun gözaltı süresi değil, 24 veya 48 saatlik gözaltı süresinin tatbiki gerekir. Çünkü kolluk, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı tedbiren ve hakim kararı olmaksızın kısıtlanan bir veya iki şüphelinin ifadesini 24 veya 48 saatlik süreçte alıp tamamlayabilir ve bu kişilerle ilgili ne yapacağı yönünde talimatı da soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısından öğrenebilir. Bir örgüt soruşturması kapsamında gözaltına alınan bir veya iki şüphelinin CMK m.91/3’de ve 3713 sayılı Kanun geçici m.19/1-a’da yer alan gerekçelerden birisiyle dört gün veya en az dört gün gözaltında tutulması bizce lüzumlu değildir. Bu halde gözaltına alma tedbiri, şüphelinin ifadesinin alınmasından veya delillerin toplanmasından farklı noktaya varabilir. Kaldı ki; CMK m.91/3’de “şüpheli sayısının çokluğu” ibaresine yer verilerek de, o an için gözaltına alınan şüpheli sayısının bir veya iki olduğu durumda, kısa gözaltı süresi tatbikinin önü açılmıştır. Ancak bu düşüncenin eleştiriye açık olduğu söylenebilir. Örneğin; bir silahlı suç örgütü veya silahlı terör örgütü hakkında başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan örgütün kurucusu ve yöneticisi olan iki kişinin gözaltı süresinin CMK m.91/3’e göre dört gün veya 3713 sayılı Kanunun geçici 19. maddesinin 1. fıkrası kapsamına giren suçlar yönünden 12 gün olması gerektiği, aksi halde delillerin toplanma güçlüğü ve dosyanın kapsamlı olması karşısında maddi hakikate ve adalete ulaşma güçlüğü yaşanacağı, delillerin elde edilemeyeceği, örgütün mensupları ile yapısı ve faaliyetlerinin ortaya çıkarılamayacağı, bu nedenle gözaltı süresinin birey odaklı değil, soruşturmaya konu suçun ağırlığı ve dosyaya dahil şüpheli sayısının üç ve üzeri olup olmaması bakımından değerlendirme yapılması gerektiği, aksi halde ilgili yasal düzenlemelerin lafzına ve ruhuna aykırı edilmiş olacağı fikri ileri sürülebilir.
Kanaatimizce; gözaltına alma tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği aleyhine olması, hakim kararına dayanmaması, geniş bir soruşturma kapsamında olsa da bir veya iki kişinin gözaltına alınması durumunda, bu kişiler yönünden ifade alma ve bu ifadelerin değerlendirilme süreçlerinin 24 saatte veya 48 saatte sonuçlandırılabilmesinin mümkün olması karşısında, geniş bir soruşturma kapsamında bir defada gözaltına alınan sayısının en az üç olması halinde “toplu olarak işlenen suçlar” ibaresinin gündeme geleceği ve somut olayda şartların varlığı halinde uzun gözaltı süresinin uygulanabileceği, aksi halde ilgili yasal düzenlemelerde öngörülen kısa gözaltı sürelerinin tatbikinin kaçınılmaz olduğu sonucuna varılmalıdır.
.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.